2-) nisan-mayıs-haziran sayısı

Transcription

2-) nisan-mayıs-haziran sayısı
SIRAYLA...
ÖNCE AĞAÇLAR..!
İ Çİ ND EK İ L ER
:‘Mt4BZ‘t/JTBO.BZ‘T)B[JSBO
5..0#0SNBO.àIFOEƌTMFSƌ0EBT‘
"E‘OB4BIƌCƌ
Ali KÜÇÜKAYDIN
:BZ‘O4PSVNMVTV
Prof. Dr. Devlet TOKSOY
4PSVNMV:B[‘ƞǵMFSƌ.àEàSà
Okan ÇANÇİN
:BZ‘O,VSVMV
Sevda ERGİZ
Prof. Dr. Ender MAKİNACI
0SNBOWF4VƞǵMFSƌ#BLBOM‘ǘ‘
ƞTUBOCVMÃOƌW0SN'BL
Hüseyin AYTAÇ
Prof. Dr. Erol BURDURLU
0SNBOWF4VƞǵMFSƌ#BLBOM‘ǘ‘
(B[ƌÃOƌW5FL&ǘU'BL
Serkan ERİKGENOĞLU
Prof. Dr. Mustafa AVCI
0SNBO.àIFOEƌTƌ
4àMFZNBO%FNƌSFMÃOƌW0SN'BL
Ali İzzet BAŞER
Prof. Dr. Özden GÖRÜCÜ
0SNBO.àIFOEƌTƌ
4àUÎàƞNBNÃOƌW0SN'BL
Fatih SARAÇ
Prof. Dr. Selman KARAYILMAZLAR
"ǘBÎƞǵMFSƌ&OE:àL.àIFOEƌTƌ
#BSU‘OÃOƌW0SN'BL
Emre TOPBAŞ
Prof. Dr. Semra ÇOLAK
0SNBO&OE.àIFOEƌTƌ
,BSBEFOƌ[5FLOƌLÃOƌW0SN'BL
Prof. Dr. Sezgin AYAN
,BTUBNPOVÃOƌW0SN'BL
2
BAŞYAZI
GAZİ YERLEŞKESİNDE
GELİNEN SON NOKTA…
YIKIM..! ENKAZ..!
7
4
ODAMIZDAN
:BZ‘O,PǵVMMBS‘
%FSHƌNƌ[EFZBZ‘OMBONBT‘ƌTUFOƌMFOZB[‘MBSCƌMHƌTBZBSEBZB[‘MNBM‘EBIBÚODFCBǵLBCƌSZFSEFCBT‘M‘Q
ZBZ‘OMBONBN‘ǵPMNBM‘E‘SƞN[BM‘CƌSEƌMFLÎFFLƌOEFLBǘ‘EBZB[‘M‘PMBSBLBZS‘DBFMFLUSPOƌLPSUBNEB
EFSHƌNƌ[ƌOZÚOFUƌNZFSƌOFQPTUBƌMFHÚOEFSƌMNFMƌEƌS:B[‘MBSTBZGBZ‘"
HFÎNFNFMƌEƌSTBZGBZ‘
BǵBOZB[‘MBS‘OCƌSCƌSƌOƌƌ[MFZFOTBZ‘MBSEBZBZ‘OMBOBCƌMFDFǘƌEàǵàOàMFSFLCÚMàNMFSFBZS‘MNBM‘E‘S
'PUPǘSBGOFUWFUFNƌ[PMNBM‘TMBZUE‘ǵ‘OEBTBZ‘TBMHÚOEFSƌMFDFLGPUPǘSBøBS‘OÎÚ[àOàSMàǘàZàLTFL
PMNBM‘E‘S:B[‘MBSEB5àSLÎFLFMƌNFMFSLVMMBO‘MNBM‘WF5àSLÎFEƌMLVSBMMBS‘OBVZVMNBM‘E‘S:BZ‘OMBOBDBL
ZB[‘WFÎFWƌSƌMFSEFLƌEàǵàOTFMWFUFLOƌLTPSVNMVMVLZB[BS‘OBBƌUPMVQPEBZÚOFUƌNƌOƌWF%FSHƌ
:BZ‘O,VSVMVOVTPSVNMVUVUNB[%FSHƌEFZBZ‘OMBOBOZB[‘MBSEBOLBZOBLHÚTUFSNFLLPǵVMVƌMFBM‘OU‘
ZBQ‘MBCƌMƌS%FSHƌZFHÚOEFSƌMFOZB[‘MBSZBZ‘OMBOT‘OZBEBZBZ‘OMBONBT‘OHFSƌWFSƌMNF[:B[‘MBS:BZ‘O
,VSVMVUBSBG‘OEBOƌODFMFOƌS:BZ‘O,VSVMZBZ‘OMBOBDBLZB[‘MBSEBHFSFLMƌEà[FOMFNFMFSƌZBQBCƌMƌSWF
VZHVOHÚSàMFOZB[‘MBS‘ZBZ‘OMBS
:ÚOFUƌN:FSƌ
#FǵUFQFMFS.BI4PL/P
#FǵUFQF:FOƌNBIBMMF"/,"3"
5FM
QCY
#FMHFHFÎFS
FQPTUBEFSHƌ!PSNVIPSHUS
XXXPSNVIPSHUS
5..0#0SNBO.àIFOEƌTMFSƌ0EBT‘
)FTBQ/P5$;ƌSBBU#BOLBT‘
/FDBUƌCFZƵVCFTƌ
5BTBS‘N#BTL‘
.3,#BTL‘WF5BO‘U‘N)ƌ[5ƌD-UEƵUƌ
6[BZÎBǘ‘$BE4PL/P
0TUƌN"/,"3"
5FM
*44/
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
ORMAN ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ
AĞAÇ İŞLERİ ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ
,BQBL'PUPǘSBG‘0.0"SǵƌW
8
10
DANIŞMA KURULU
TOPLANTISI TAMAMLANDI
Yeni Anayasa Hazırlık
Çalışmaları Çerçevesinde
ORMANCILIKLA İLGİLİ
HÜKÜMLER
PROF. DR. CANTÜRK GÜMÜŞ
YRD. DOÇ. DR. HÜSEYIN AYAZ
YAYIN KURULUNDAN
19
TOMRUKLARIN BÖLMEDEN
ÇIKARILMASINDA ALTERNATİF
BİR YÖNTEM:
TOMRUKLARIN OLUK
İÇERİSİNDE MB TRAC
ORMAN TRAKTÖRÜ İLE
KONTROLLÜ KAYDIRILMASI
(TOKK-T)
PROF. DR. H. HULUSI ACAR
24
AHŞAP YAPILAR ve
DEPREM
Öğr. Gör. Dr. Cenk DEMİRKIR
SÖĞÜTLER (SALIX L.)
F. ALPTEKIN KARAHAN
32
HABERLER
28
ÜYELERİMİZDEN
SAMI Y. ÖLÇER
Değerli Meslektaşlarımız,
Odamızın 44. Olağan Genel Kurulunun ardından
ikinci sayımızla birlikteyiz. İlk sayımızın gündeminin
yoğunluğu nedeniyle bahsedemediğimiz dergimizin
yayın kuruluna çeşitli üniversitelerimizin orman
mühendisliği, orman endüstri mühendisliği ve ağaç
işleri endüstri mühendisliği bölümlerinde öğretim
üyesi olarak çalışan Prof. Dr. Ender MAKİNACI, Prof.
Dr. Erol BURDURLU, Prof. Dr. Mustafa AVCI, Prof. Dr.
Özden GÖRÜCÜ, Prof. Dr. Selman KARAYILMAZLAR,
Prof. Dr. Semra ÇOLAK ve Prof. Dr. Sezgin AYAN
katılmışlardır. Destek ve katkılarıyla Orman
Mühendisliği Dergisini daha ileriye taşıyacağımıza
yürekten inanmaktayız.
Siz değerli meslektaşlarımızın gerek akademik
gerekse uygulamaya yönelik çalışmalarını ayrıca
şube faaliyetlerine ilişkin haber ve yazılarınızı dergimiz için önemli birer katkı olarak görüyor ve bekliyoruz.
Bu sayımızda da meslektaşlarımızın kıymetli
yazılarıyla dergimiz yine dolu bir içerikle karşınıza
çıkıyor. Ülkemizde devam eden yeni anayasa yapma sürecine katkı sağlayacağını düşündüğümüz
önemli bir makale Prof. Dr. Cantürk GÜMÜŞ ve Yrd.
Doç. Dr. Hüseyin AYAZ tarafından kaleme alındı.
Prof. Dr. Hulusi ACAR’ın “Tomrukların Bölmeden
Çıkarılmasında Alternatif Bir Yöntem” konulu makalesinin ilginizi çekeceğini umuyoruz. Bir deprem
ülkesi olan ülkemizde ahşap yapının önemi ve bu
tür yapıların gösterdiği performansın incelendiği
güncel bir konuyu Dr. Cenk DEMİRKIR kaleme aldı.
Söğütlerin tanıtıldığı çalışma F. Alptekin KARAHAN
tarafından kaleme alınırken, her zaman ilgi çekici
yazılarıyla yakın ormancılık tarihini anlatan Sami
Y. ÖLÇER’i yeniden aramızda görmekten mutluyuz.
Yine bu sayımızda Gazi Yerleşkesinin son durumu ve
son fotoğraflarını ibretle ve üzüntüyle sizlerle paylaşıyoruz.
Dergimizin sizlere ulaştığı süreler içerisinde idrak
edeceğimiz Ramazan Bayramını ve Zafer Bayramını
kutlarız.
34
Saygılarımızla…
Orman Mühendisliği Dergisi
Yayın Kurulu
/ƞ4"/.":*4)";ƞ3"/ 03."/.Ã)&/%ƞ4-ƞƗƞ
1
B AŞ YAZI
Saygıdeğer Meslektaşlarımız,
Gündemi takip etmekte zorlandığımız bir süreçte ülkemiz ne kadar iyi niyetli bakarsak bakalım hem içte
hem de dışta ciddi olumsuz gelişmelerle karşı karşıyadır.
Yaklaşık 10 yılını geride bıraktığımız yeni yüzyılın bu 10 yıllık dönemi önemli ip uçlarını yakalamamıza
yardımcı oldu. 21. yy.’dan, henüz önceki yüzyıldan daha umutlu olmamızı gerektirecek gelişmeleri maalesef göremedik. Yeni yüzyılla başlayan değişim şimdilik insanlığın beklentilerinin çok uzağında görünüyor.
Dahası toplumun yaşanan değişikliklerin içeriğini anlamasına bile fırsat verilmiyor. Küreselleşmenin “Senin
geçmişin yok, sadece geleceğin var ve bu gelecek benim gösterdiğim gelecektir” söylemine inanılması sağlanarak, bizim gibi ülkelerin tarihle bağlantılarının kesilmesine çalışılıyor. Bu süreçte yaşananlar pek çok ülke
ve sektör gibi ülkemizi, ormancılığı ve onun örgütlerini de etkiliyor.
Değerli Meslektaşlarımız,
Son birkaç yıldır gerek meslek kamuoyunun gerekse odamızın çok yakından ilgilendiği konuların başında Gazi Yerleşkesi gelmektedir. Gazi Yerleşkesine sahip çıkmak adına yaptıklarımız ya da yapamadıklarımızın kararını meslek kamuoyu ve tarih verecektir. Ancak neredeyse 200 yıllık tarihimizi, kimliğimizi içimizi sızlatarak dergimizin sayfalarına koyduğumuz yıkım ve enkaz fotoğraflarını, sizlerle paylaşmaktan tarifi
imkansız acı ve ızdırap duyduğumuzu bilmenizi isteriz. Unutulmamalıdır ki “Ormancılara bu enkazı reva
gören, ormancılığı enkaza dönüştüren yetkili makamdaki sorumluların, bu büyük camia içinde enkaz kadar
kıymetleri olmayacaktır”. Hukuki süreç devam ederken yangından mal kaçırırcasına binaların ve ağaçların
yıkımına başlanırken, çalışanların Ankara’nın çeşitli semtlerinde birçoğu inşaat halindeki binalara taşınması,
ormancılığın geçmişine olan vefasızlığın yanında çalışanlarına reva görülen anlaşılması zor bir tutumdur.
Ormancılık hizmetleri aksıyormuş, personelin motivasyonu bozuluyormuş, kurum parçalanmış bir eşgüdüm
sorunu yaşanıyormuş kimin umurunda! Yeter ki ormancılık bürokrasisinin tepesinde oturanlar koltuklarını
korusunlar! Üzülerek ifade ederim ki bu kanaat sadece bizim değil tüm meslektaşlarımızın ortak görüşüdür.
2007 yılından beri önemli bir kısmı meslek kamuoyundan gizlenerek, bir kısmı ise açık işlemlerle Gazi
yerleşkesini devreden, sonra yerleşkenin imara açılması için yargıyı etkileyerek SİT kararının değiştirilmesinde yoğun çaba gösteren, yetmezmiş gibi yerleşkenin devredileceğini ve üzerindeki binaların yıkılacağını
bile bile buradaki binalara milyonlarca TL tutarında harcama yapan ormancılık bürokrasisinin üst yöneticilerine, hadi siyasi iradeye karşı koyamadınız Gazi yerleşkesini devrettiniz diyelim! Peki bu fakir milletin milyonlarca TL’sini birkaç yıl içinde yıkılacak binalara neden yatırdınız? Kredi kartlarınıza sahip çıktığınız kadar
milletin parasına sahip çıkamaz mıydınız?
Bütün bunları sadece beceriksizlikle izah etmenin yetmeyeceğini belirterek, ormancılığın tarihi üzerindeki bu yanlış uygulamalara karşı anlamlı bir tepki olarak tarihe not düşmek adına bu görüşlerimizi dergimizde yayınlamayı görev kabul ediyoruz.
Saygıdeğer Meslektaşlarımız,
Odamızın Danıştay da açtığı personel atamalarına ilişkin davalarla 2 kez yürütmenin durdurulmasını
sağladığı konuları, şimdilerde bir kısmını Orman Genel Müdürlüğü “Orman Genel Müdürlüğü Personeli Görevde Yükselme ve Ünvan Değişikliği Yönetmeliği” içine taşıyarak, bu konudaki Danıştay kararlarını bay- pas
ederek, yeni bir hukuksuzluk örneğini olarak ”OGM Personeli Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği”ni yürür-
2
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012
lüğe koymuştur. Elbette kamu yönetimi siyasi iktidarın yürütme aracıdır. Siyasi iktidarlar politikalarını etkin
bir biçimde yürütmek için bürokrasiye hakim olmak istemektedirler. Ancak kurumsal başarı için özellikle
üst düzey görevlere atamada özel eğitim görmüş, merkezi sınavlarda başarı sağlamış personelin önerilmesi
gerekmektedir. Atamada kriterler ne ölçüde objektif olursa siyasi baskı o oranda azalacak, liyakata uygun
atama sayesinde yönetilen grubun emirlere itaat etme ihtimali artacaktır. Her bir örgüt gibi ormancılık örgütünün hedeflerinin gerçekleştirilmesinde çalıştırılan insanların birikimleri, mesleki deneyimleri belirleyici
olmaktadır. Bu genel yönetim ilkelerini dahi göz ardı ederek hazırlanan yeni yönetmeliğe karşı meslektaşlarımızın haklarını korumanın yanında ormancılığımızın geleceği açısından da yeniden Danıştay da iptal
davası açılmıştır. Son yıllarda kadrolaşma adına yapılan hukuksuz uygulamaları anlamakta ve anlatmakta
zorlanıyoruz. Bir yılı aşkın süredir bakanlığın yeniden yapılanmasıyla oluşturulan, Orman Genel Müdürlüğü
bünyesinde faaliyet gösteren ancak adı dahi konulamayan birimlerle ormancılığın yönetilmeye çalışılması,
ormancılık bürokrasisini maalesef acemilerin elinde oyuncak yapmıştır.
5531 sayılı yasayla elde ettiğimiz mesleki kazanımlarımızı korumak adına “Korunan Alanlarda Yapılacak
Planlara Dair Yönetmelik” in durdurulması ve iptali için de Danıştayda dava açılmıştır. Mesleğimiz ve meslektaşlarımızın geleceği için önem taşıyan her konu için öncelikle ilgililerin uyarılmasını, uyarılarımızın dikkate
alınmaması durumunda ise yargı yoluna gidilmesini onurlu bir görev kabul ediyoruz.
Değerli Meslektaşlarımız,
Mayıs ayı içinde Bugün gazetesinde 3 gün ardı ardına TMMOB ve bağlı odalara haksız eleştirilerde bulunulmuştur. “Odalara da Reform Şart”, “Reform Talebine Destek Yağdı” ve “Meslek Odalarına Reform Yolda”
manşetleri altında meslek odaları hakkında kamuoyunu yanlış bilgilendirmeye, meslek odalarının saygınlıklarını azaltmaya yönelik, demokratik dilden ziyade operasyonel bir dilin kullanıldığı haberlere şahit olduk. Bu ülkede bin yıl öncesinde de ahilik ve lonca sistemine dayanan meslek odaları vardı. Günümüzde de
Anayasamızın 135. Maddesiyle güvence altına alınan kamu kurumu niteliğinde yöneticilerinin seçimlerle iş
başına geldiği bağımsız meslek kuruluşları vardır. Bütün bu gelişmelerden anladığımız demokratik seçimler
yoluyla meslek odalarını eline geçiremeyenler, yasal değişikliklerle bu kurumları baskı altına almaya ve ele
geçirmeye çalışmaktadır. Bu süreçte Sayın Orman ve Su İşleri Bakanının açıklamalarını, bakanlığı süresince
odamız seçimlerinde onca baskı ve gayrete rağmen, Orman Mühendisleri Odasını kontrol altına alamamanın verdiği ruh haline bağlamaktayız. Seçimle gelenlerin ancak seçimle gidebileceği temel demokrasi kuralını hatırlatarak takdiri sizlere bırakıyoruz.
Mesleğimizi doğrudan ya da dolaylı ilgilendiren yasal düzenlemeleri takip etmekte zorlandığımızı belirtmek isteriz. Torba yasalar başta olmak üzere bir çok yasal düzenlemeyle ormancılığın ve pek çok kamu
kurumunun neredeyse tasfiye edildiği bir dönemi yaşıyoruz. Bu yasal düzenlemelerden biri de “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun”dur. Hepimiz biliyoruz ki büyük ölçüde plansız ve denetimsiz yapılaşmanın bir sonucu olarak ülkemizdeki yapıların önemli bir bölümü afet riski altındadır. Bu yasal
düzenlemeyle riskli yapılar gerekçe gösterilerek orman alanlarının tahrip edilmesi meşrulaştırılabilecektir.
Yeni Anayasa çalışmaları yakından takip ettiğimiz diğer bir konudur. Ümidimiz yeni anayasada ormanlarımızın korunması ve varlığının arttırılmasına zarar verecek bir hükmün yer almamasıdır.
Saygılarımızla…
Yönetim Kurulu
2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
3
ODAMIZDAN
GAZİ YERLEŞKESİNDE GELİNEN SON NOKTA…
YIKIM..! ENKAZ..!
Ormancıların tarihine, kimliğine yapılan yıkım hareketlerinin
enkazlarını içimiz sızlayarak fotoğraflayıp sizlerle paylaşıyoruz.
Bilinmelidir ki;
Ormancılara bu enkazı reva
gören, Ormancılığı enkaza dönüştüren yetkili makamındaki sorumluların, bu büyük camia nezdinde
enkaz kadar kıymeti olmayacağını
biliyoruz.
Uzun zamandan beri, meslek
sivil toplum örgütleriyle birlikte
mevcut durumunu koruyabilmek
için mücadele ettiğimiz, Ormancılığın kalbi, 1.Derece Sit Alanı,
Başkentin merkezinde botanik
bahçesi niteliğindeki Gazi Yerleşkesi, hukuki süreç devam ederken
yıkılıyor… Manzara deprem yeri
gibi… Bir tarih yok oluyor… Bir
yandan yıkım, diğer yandan inşaat halindeki kiralık binalara taşınmalar devam ediyor. Personelin
moral motivasyonu tamamen
kaybolmuş durumda.
Yangın sezonuymuş, Ormancılık hizmetleriymiş kimin umurunda… Makamdakiler makamlarını koruduğu sürece sorunları
öteleyin, ses çıkmasın yeter… İçi
boş eylem planlarıyla, rakamlarla
ormancılık çağ atlamaya devam
etsin…
Gazi Yerleşkesinde son nokta:
Yıkım…! Enkaz…!
Peki 2007 yılında Gazi Yerleşkesini veren, yanlış beyanlarla
önce sit derecesini değiştirerek
inşaata açıp, ardından protokol
yapan, bununla ilgili talimatı veren sorumlular için;
Sözde Ağaçlar Kalacaktı...
4
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012
1- Yıkılacağı bilindiği halde,
özellikle son iki yılda Gazi Yerleşkesine yapılan milyonlarca
TL tutarındaki yatırımların (ORBİS kapsamında başta Bilgi Sistemleri Dairesi, Yangın Harekât
Merkezi, 5 Nolu Bina Toplantı
Salonu ve diğerleri) heba edilmesinin, ülke kaynaklarının
boşa kullanılmasının, yetim
hakkının,
2- Son 3-4 yıldır Gazi Yerleşkesinin devredileceği yetkililerce bilinirken, tedbir almamanın,
173 yıllık Orman teşkilatını göçebeye çevirmenin, inşaat halindeki binaları kiralayarak personelini inşaat içerisinde görev
yapmaya zorlamanın, teşkilatın
büyüklüğünü ve birikimlerini
göremeyerek, kütüphanesinden, arşivlerine, labaratuarlarına, soğuk hava depolarına, yangın harekât merkezi ve benzer
birikimlere apar topar taşınma
nedeniyle telafisi imkânsız zararlar vermenin,
Bir karşılığı olmayacağı mı
sanılıyor? Yoksa sadece beceriksizlik yorumlarıyla geçiştirileceği mi düşünülüyor?
2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
5
ODAMIZDAN
ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YENİ ÇALIŞMA ALANINA
HOŞGELDİNİZ...
ú1û$$76$+$6,1$*ú50(.
7(+/ú.(/ú9(<$6$.7,5
6
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012
ODAMIZDAN - 1:
Orman Genel Müdürlüğü; bölge müdürü, bölge müdür yardımcısı, işletme müdürü
ve işletme müdürü yardımcısı atamalarındaki kural tanımaz tavrını ve hukuksuzluğunu; bu kez “Orman Genel Müdürlüğü Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği”ne taşıdı. Zaman geçirilmeden, 22/6/2012 tarihli ve 28331 sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanan bu Yönetmeliğin, yürütmesinin durdurulup iptali için
Danıştay’da dava açılmıştır.
ODAMIZDAN - 2:
ODAMIZDAN - 3:
657 sayılı Kanun’da yer alan
ehliyet, liyakat, belirli kademelerde çalışma vb. Danıştay
kararlarında belirtilen hususlara uyulmadan, atamalarda
objektiflikten uzak, subjektif
değerlendirmelere açık olacak
şekilde tekrar düzenlenen ve
13/6/2012 tarihli ve 28322 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Orman Genel Müdürlüğü
Personelinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği”nin yürütmesinin durdurulup iptali için
Danıştay’da dava açılmıştır.
Odamız, 5531 sayılı Kanunla
yasal güvenceye alınan mesleki
haklarımızın korunması yönünde, her türlü tedbiri almaktadır.
Bu bağlamda; 23.03.2012 tarihli
ve 28242 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren,
“Korunan Alanlarda Yapılacak
Planlara Dair Yönetmelik”in,
orman yüksek mühendisi ve
orman mühendislerinin, korunan alanlarda plan yapmaya
yönelik yetkilerinin bir başka
disipline verilmesine ilişkin hükümlerinin, yürütmesinin durdurulup iptali için Danıştay’da
21/5/2012 tarihinde dava açılmıştır.
2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
7
ODAMIZDAN
DANIŞMA KURULU
TOPLANTISI TAMAMLANDI
Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri, Genel Merkez çalışma organları üyeleri,
şubelerimizin başkanları, yazman ve saymanları ve il temsilcilerimizden oluşan
kurul ilk toplantısını tamamladı.
G
enel
Başkan
Ali
KÜÇÜKAYDIN’ın yaptığı konuşma ile başlayan toplantı, şube başkanlarının konuşmaları ile devam
etti.
Genel Başkan konuşmasında;
yaşanan seçimler sonunda meslektaşlarımızın kendilerine verdiği
onurlu görevin bilinciyle mesleğimizin ve meslektaşlarımızın geleceğini ve gelişimini yakından ilgilendiren konulara yaklaşımlarında
bağımsız, net ve güçlü bir duruş
göstererek meslektaşlarımıza da
moral vererek motive edeceklerini, Anayasa değişikliği konusunda
elde kalan ormanların korunması
konusunda herkese önemli görevler düştüğünü, bugün hakir
görülen 169 ve 170 maddeler ve
meslektaşlarımızın bugüne kadar
verdikleri mücadele sonunda bu
ormanların korunduğunu; Hazine
arazilerinin ve birçok taşınmazın
8
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012
hızla el değiştirdiği günümüzde,
ormanların daha da iyi korunabilmesi için Anayasal düzenlemelerde mutlaka gerekli maddelerin
yer alması gerektiğini, 3234, 6831,
ve 5018 sayılı yasalara rağmen hukukun zorlanarak Gazi Yerleşkesinin boşaltma işleminde sona yaklaşıldığını açılan davaların devam
ettiğini, meslektaşlarımıza serbest
çalışma alanları yaratan meslek
yasamızın meslektaşlarımız tarafından yeterince uygulanmamasından kaynaklanan zorlukların
hala yaşandığını, bu da yetmezmiş gibi yasanın sulandırıldığını,
şube yöneticilerinin ve temsilcilerimizin yasayı anlatmaları konularında gayretli olmalarını ifade
ederek bu konularda eğitim çalışmalarını başlatmayı planladıklarını söyledi.
Şubelerimizin yöneticileri ve
temsilcilerimize, Genel Yazman İ.
Cengiz METİN idari konularda ve
projelerin vize işlemleri hakkında;
Genel Sayman Ergün ÇETİN’de
mali konularda bilgi verdi.
Söz alan şube yöneticileri
özetle; İzmir Şubesi adına Rafet
ERSEN, Bölge Müdürlüğü dışında kendi yerlerinde çalışmaya
başladıklarını ve düzenledikleri
etkinlikleri; Doğu Karadeniz Şubesi adına Prof. Dr. Devlet Toksoy,
gerçekleştirdikleri çalışmaları ve
etkinlikleri; Batı Akdeniz Şubesi
adına Başkan Hüseyin Özdoğan,
bağımsızlığın karakterleri olduğunu, baskı altında kalınırsa köle
olunacağını, haksızlıkların ortadan kalkmasını istediklerini; Bursa Şubesi adına Başkan M.Akif
AKAN, oda yönetimleri olarak
meslektaşlarımızın önünü açmamız gerektiğini, meslek yasasını
çıkaranlara teşekkür ettiğini, yeni
yapılanmada daire başkanlıklarının sayıca artmasına karşın
işletmelerde şeflik kadrolarının
“
Bugün hakir görülen
169 ve 170 maddeler
ile meslektaşlarımızın
bugüne kadar
verdikleri mücadele
sonunda bu ormanların
korunduğunu, Hazine
arazilerinin ve birçok
taşınmazın hızla el
değiştirdiği günümüzde
ormanların daha da
iyi korunabilmesi
için Anayasal
düzenlemelerde mutlaka
gerekli maddelerin yer
alması gerekmektedir.
“
ve sayılarının aynen kaldığını ve
bunun büyük sıkıntılar yarattığını, İstanbul Şubesi adına Başkan
Yüksel YÜKSEL, Gazi Yerleşkesini
boşaltılmasının üzüntüsünü yaşadıklarını, şube olarak önümüzdeki
dönemde orman endüstri mühendisleri ve ağaç işleri endüstri
mühendisleri için özel çaba harcamaları gereğini bildiklerini, Batı
Karadeniz Şubesi adına Başkan
Prof. Dr. Azize TOPER KAYGIN, yeni
dönemde tüm arkadaşlara başarılar dileyerek, bugüne kadar yapılan çalışmaları özetledi, Elazığ
Şubesi adına Başkan Okan KURŞUN, 13 ili kapsayan geniş alanda
çalışmanın güçlüklerini, Şanlıurfa
da Bölge Müdürlüğü kurulmasıyla
iş yoğunluklarının daha da artacağını, Denizli Şubesi adına Arif
TEKKOYUN, yeni yapılanma ile
orman işletme müdürlüklerinde
sıkıntıların büyüdüğünü, mühendislikler kurulması yönünde uğraş
verilmesi gerektiğini; Sakarya
Şubesi adına Başkan Ahmet AKBULUT, Orman Bölge Müdürlüğünde güzel bir odada çalıştıklarını üye sayılarının artırılması için
çalıştıklarını, serbest çalışan meslektaşlarımızın üretim işlerinde de
çalışmalarını istedikleri; Amasya
Şubesi adına Başkan Arif CAN,
şube binalarının yeterli olmadığını, mal sahipleri ile sorun yaşadıklarını, bu konuda Genel Merkezden yardım beklediklerini; Adana
Şubesi adına Başkan Selâmi TECE,
böylesi onurlu meslekte görev
yapanların yasanın çıkarılışında
gösterdikleri birlik ve beraberliği yeniden gösterebileceklerini,
böylece meslektaşlarımızın çok
daha huzurlu, güvenli ve özgür
çalışabileceğini, bugün çalışan,
serbest yada emekli tüm meslektaşlarımızın önemli sorunlarının
olduğunu, birlik ve beraberlik
halinde bunların çözülebileceğine inandığını, Çanakkale Orman
Bölge Müdürlüğünün kapatılma
nedenlerinin iyice açıklanması
gerektiğine inandığını, Gazi Yerleşkesinin boşaltılması sonunda
Ankara’da sosyal alanda boşlukların oda tarafından giderilmesi
için çalışılmasını, Erzurum Şubesi Adına Ömer ÖNCÜL ise iklim ve
ulaşım sorunlarını ormancılıkta
yaşadıkları gibi meslek örgütümüzün çalışmalarında da yaşadıklarını, Merkez Şube adına Başkan
Cengiz NAHARCI, orman mühen-
disi, orman endüstri mühendisi
ve ağaç işleri endüstri mühendisleri ile bir yönetimde olmanın
sevindirici olduğunu, AB odaklı iki
proje üzerine çalıştıklarını, Genel
Merkezin dış ilişkiler konusunda
yürüttüğü çalışmaları şubelerinin
yakından izlediklerini dile getirdiler.
Şube yöneticilerinin sorunları
ve dileklerine karşılık, Genel Başkan ve Genel Merkez yöneticileri bilgilendirmelerde bulundu.
Toplantının son günü, karşılıklı
konuşmalar, öneriler ve görüşmelerin ardından kurulun çalışmaları
tamamlandı.
2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
9
UZMAN S AH AS I
Yeni Anayasa
Hazırlık Çalışmaları Çerçevesinde
ORMANCILIKLA İLGİLİ
HÜKÜMLER
Prof. Dr. Cantürk GÜMÜŞ
Yrd. Doç. Dr. Hüseyin AYAZ
KTÜ Orman Fakültesi • [email protected][email protected]
I. GİRİŞ
Anayasa, devletin temel yapısını, yönetim biçimini, devletin
temel organlarını, bunların birbirleriyle ilişkilerini, kişilerin devlete
karşı, devletin kişilere karşı olan
hak ve görevlerini düzenleyen en
üstün yasadır (YILMAZ, 1985).
Ormancılık politikası ise ülke
düzeyinde orman kaynakları ile
toplumun beklentileri arasında
denge kurmaya çalışan ve bu
çerçevede orman ve ormancılığı
uzun dönem için planlayan bir bilim dalıdır.
10 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012
Ormancılık politikası itibariyle
değerlendirildiğinde de Anayasa,
her şeyden önce ulusal ormancılık
politikası amaçlarının şekillendiği
ve bu amaçlara ulaşabilmek için
genel hareket tarzının formüle edildiği en üstün yasa, olarak
değerlendirilebilir.
Dolayısıyla
da bir taraftan ulusal ormancılık
politikası amaçlarını içermekte;
diğer yandan da bu amaçların
gerçekleştirilebilmesi bakımından değerlendirilebilecek olan en
önemli araçlardan olan yasal düzenlemelerin en önemlisini, daha
ayrıntılı yasal düzenlemelerin kaynağını oluşturmaktadır. Temel or-
mancılık politikası, ormanların ve
orman kaynaklarının ulusal amaç
ve beklentilerin yerine getirilmesine ne tür bir katkıda bulunacaklarının saptanmasına dayanmalıdır. (GÜMÜŞ, 2004).
Ormancılıkta amaçlar geçmiş
dönemlerde sadece ulusal düzeyde ve hiyerarşik olarak; ulusal
ormancılık politikası amaçları, işletme amaçları ve teknik amaçlar
olmak üzere 3 kademede açıklanmaktaydılar. Ormanların küresel
önemi konusunda gelişen bilinç
düzeyine bağlı olarak ormanlar
artık uluslar arası düzeyde ele alınan konulardan birisi durumun-
dadır. Bu çerçevede küresel düzeyde anlaşmalara konu olmakta
ve bu anlaşmalar ülkeleri de bağlamaktadır. Uluslar arası anlaşmalara bağlı olarak yukarıda değinilen hiyerarşik amaçların üzerinde
“küresel orman amaçları” ortaya
çıkmaktadır. Bu nedenle anayasal
düzenlemeler her şeyden önce
bu anlaşmalarla uyumlu olmak
zorundadır.
Aşağıda ülkemiz ormancılığında ülke düzeyinde amaç tespitinin önemini ortaya koyan
gelişmeler ve bu gelişmelerin sonucu ormancılık-anayasa ilişkileri
önemli ölçüde Gümüş tarafından
(GÜMÜŞ, 2004) yazılan “Ormancılık Politikası” adlı eserden yararlanılarak değerlendirilmektedir.
Yapılan değerlendirmelerden hareketle de yeniden ele alınması
düşünülen anayasada ormancılık
konusunun nasıl ele alınması gerektiği konusunda da bir öneri geliştirilmiş bulunmaktadır.
II. ULUSAL
ORMANCILIK POLİTİKASI
AMAÇLARI BAĞLAMINDA
İLK UYGULAMALAR
Türkiye ormancılığı için ilk
önemli yasal düzenleme olan 1870
tarihli Orman Nizamnamesi’nde,
“Devletin orman kaynaklarından
gelir elde etmesi” amacının ön
planda olduğu, elde edilecek gelirin güvence altına alınabilmesi
bakımından da ormanların korunması gereği üzerine bazı yaptırımlar içerdiği görülmektedir.
Bu yaklaşımın, yani amacın
doğru oluşturulamamasının ormancılıkta oluşturduğu olumsuzluklar Ali Kemal YİĞİTOĞLU tarafından 1930’lu yıllarda yayınlanan
“Türkiye Ormancılığının Temelleri,
Şartları ve Kuruluşu” adlı eserde
şu şekilde dile getirilmektedir
(ÇAĞLAR, 1998): “Türkiye’de düzenli ormancılığın ilk kuruluşunda
Fransız ormancılar tarafından yapılan hata, yani ormancılık amacının başlangıçta yanlış konması,
Türkiye ormanları ve ormancılığı
için çok kötü sonuçlar doğurmuştur. Bu andan başlayarak ormanlarımız, devlet hazinesine para sağlamak amacıyla insafsızca doğranmıştır.”
Cumhuriyetin
ilanından
önce Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürk’ün Türkiye Büyük Millet
Meclisinin I. Dönem III. Yasama
yılında (1 Mart 1922) yaptığı konuşma ulusal ormancılık politikası
amaçları bakımından önem taşır.
Buna göre Atatürk; “Gerek tarım,
gerek memleketin varlık ve genel
sağlığı konularında önemi kesin
olan ormanlarımızı da modern
önlemlerle iyi duruma getirmek,
genişletmek ve en yüksek faydayı
sağlamak da önemli kurallarımızdan biridir.” diyerek ormanların
ülke ekonomisi ve sağlığı için önemini ortaya koymuş ve ormanları
geliştirmeyi ve en yüksek faydayı
sağlamayı öngörmüştür.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk
Anayasası olan 1924 Anayasası’nın
ilk metninde doğrudan ormancılıkla ilgili bir hüküm bulunmamaktadır. Ormancılığı ilgilendiren
bir hükmün Anayasa’da yer alması
ilk kez 1937 yılında çıkarılan 3115
Sayılı Yasa ile gerçekleştirilmiştir.
1924 Anayasası’nın bir maddesinde değişiklik yapan bu hüküm,
çok sınırlı bir içerik taşımaktadır.
Sadece Devlet tarafından istimlak edilecek ormanların istimlak
bedelleri ve bunların nasıl ödeneceğinin özel yasalarla belirleneceğini karar altına almaktadır.
Yapılan bu değişikliğe dayanılarak, 1937 yılında çıkarılan 3116
Sayılı Orman Yasası’nın geçici 1.
maddesine göre istimlakler yapılmış ve bedelleri genel hükümlerin
dışında, bu yasanın getirdiği özel ölçülere göre ödenmiştir (İNAL, 1971).
Türkiye ormancılığının çağdaş
anlamda ilk orman yasası olarak
değerlendirilen 3116 Sayılı Orman Yasası’nın 25.10.1935 tarih ve
6/3189 sayılı gerekçesinde ulusal
ormancılık politikası amaçları şöyle
belirlenmiştir (ÖZDÖNMEZ VE ARK.,
1996):
“1. Orman varlığını genişletmek
ve korumak suretiyle sağlık, sosyal
ve tarımsal yararların gelişmesini
halk ve ülke lehine sürdürmek,
2. Devlet malı olan ormanların,
devletçe işletilmesini ve ürünün
alıcılara en yakın yerde satılmasını
sağlamak,
3. Endüstriyel etkinliklerin ilerlemesine yarayacak biçimde üretimi
artırmak ve halkın odun ve kereste
gereksinimini sürekli olarak ormanlardan karşılamak,
4. Halkın ve ülkenin gereksinmelerini karşıladıktan sonra üretimin
fazlasını dışa satmak. “
Görüldüğü gibi 3116 Sayılı Orman Yasası da ormanlardan sürekli
olarak yararlanabilmeyi bir amaç
olarak ortaya koymaktadır. Ağırlıklı
olarak “ormanlardan ekonomik anlamda yararlanma” ön planda tutulmuş olmakla birlikte 3116 Sayılı
Orman Yasası ile ormancılıkta doğrudan ekonomik olmayan yararlardan ve buna dönük amaçlardan da
söz edilmektedir.
Prof. Dr. Selahattin İNAL, tarafından 24 Kasım 1967 tarihinde
“Ormancılık Eğitiminin 110. Yılı Kutlama Toplantısı”nda yapılan konuşma (YUMURTACI, 1999), ülkemiz
ormancılık politikası amaçlarının
değerlendirilmesi bakımından hayli
ilginçtir. Buna göre İnal,
“Türkiye ormancılık politikasının
ana amaçları; koruma, faydalanma
2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 11
UZMAN S AH AS I
ve yetiştirmenin birbirini tamamlayan bir bütünlük içerisinde olması gerekir. Bunların uyumlu bir
şekilde koordine ve kombine edilmesinde mecburiyet vardı. Ancak,
uygulamada kolaycılık seçilmiştir.
Mesela korumanın tesirli olabilmesi için, daha önceden orman
kavramı, mülkiyet rejimi, kadastro
ve sınırlama, orman içi ve civarı
köylerdeki halk-orman ilişkileri
gibi ön şartların düzenlenmesi,
düzeltilmesi gerekirken, bunlar
yapılmamış, konu polisiye tedbirlerle geçiştirilmeye çalışılmıştır.
Ülkemizde ormancılık politikasının uygulanmasında en büyük problem, orman içinde ve ormanın yakın çevresinde yaşayan 9
milyon köylü nüfusudur. Geçmişe
baktığımızda ormancılık politikasındaki en büyük engelin bu olduğu görülür.”
Kuşkusuz ulusal anlamda
amaçların doğru oluşturulması
kadar, onlara ulaşmak için seçilen
araçların da uygun olması önem
taşımaktadır.
III. ORMANCILIK
KONUSUNDA ANAYASAL
DÜZENLEMELER
3.1. 1961 ANAYASASI
Ülkemizde 1961 Anayasası’na
kadar 1937 yılındaki küçük istisna
dışında Anayasalarda ormancılığa
ilişkin hükümlere yer verilmemiştir. Ülkemizin ormancılık politikası
amaçları ise, zaman zaman çıkartılan orman yasalarının gerekçelerinde, bu yasaların çeşitli maddelerinde veya hükümleri içerisinde
toplu veya dağınık olarak ifadesini
bulmakta ve amaçlar, söz konusu
yasa hükümlerinin uygulanabildiği ölçüde gerçekleştirilebilmekteydi. Bununla birlikte, 1961 öncesi dönemde orman-köylü ilişki-
12 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012
lerinin yeterince düzenlenmemiş
olması, ormanların korunmasını
olanaksız hale getirmekte ve orman suçlarının günden güne çoğalması gündeme gelmekteydi.
Ayrıca orman konusunun siyasi
partiler tarafından propaganda
aracı olarak kullanılması, iktidarın
orman yasalarını sık sık değiştirmesi ve orman suçlarının affı için
yasalar çıkarılması, ilgili çevrelerde ve kamu oyunda ulusal bir servet olan ormanların geleceği için
haklı endişeler doğurmaktaydı.
Bu olumsuz gelişmelerin ancak
orman davasının partilerüstü bir
memleket davası haline getirilmesi ve yaşanan olumsuzlukların
konunun anayasa güvenliğine kavuşturulması ile önlenebileceği
yaklaşımı, ilgili çevrelerde ve hatta halk arasında değer bulmakta;
ormanların geleceğinin güvence altına alınması ve halka daha
yararlı kılınması için bu çareye
başvurulması, ulusal çıkarlarımız
bakımından bir zorunluluk olarak kabul edilmekteydi. Tüm bu
zorunlulukların bir sonucu olarak
1961 tarihli Anayasaya ormancılıkla ilgili hükümler konmuştur
(İNAL, 1971).
Anayasa’nın “Ormanların korunması ve geliştirilmesi” başlığını
taşıyan 131. maddesi ise şöyledir:
“Madde 131 - Devlet, ormanların korunması ve ormanlık sahaların genişletilmesi için gerekli
kanunları koyar ve tedbirleri alır.
Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.
Devlet ormanları, kanuna göre
Devletçe yönetilir ve işletilir. Devlet ormanlarının mülkiyeti, yönetimi ve işletilmesi özel kişilere
devrolunamaz. Bu ormanlar zaman aşımıyla mülk edinilemez ve
kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.
Ormanlara zarar verebilecek
hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade
edilemez.
Ormanlar içinde veya hemen
yakınında oturan halkın kalkındırılması ve ormanı koruma bakımından gerekirse, başka yere yerleştirilmesi kanunla düzenlenir.
Yanan ormanların yerinde yeni
orman yetiştirilir ve bu yerlerde
başka çeşit tarım ve hayvancılık
yapılamaz.
Orman suçları için genel af
çıkarılamaz; ormanların tahribine
yol açacak hiçbir siyasi propaganda yapılamaz.”
Görüldüğü
gibi
1961
Anayasası’nın ormancılıkla ilgili
131. maddesi 6 fıkradan oluşmaktadır. Birinci fıkrada yer alan
“Devlet, ormanların korunması
ve ormanlık sahaların genişletilmesi için gerekli kanunları koyar
ve tedbirleri alır.” ifadesi ile esas
itibariyle “ulusal ormancılık politikası ana hedefi” ortaya konmuş
bulunmaktadır.
Bundan sonra yer alan hükümler ise, bu amacın gerçekleştirilmesi için yapılması veya
yapılmaması gereken hususlarla
ilgilidir. Bütün ormanların gözetiminin Devlete ait olması; Devlet
ormanlarının Devlet tarafından
yönetilmesi ve işletilmesi; bu
ormanların zamanaşımı ile sahiplenilememesi,
mülkiyetinin
devredilememesi, irtifak hakkının
sadece kamu yararı söz konusu
ise olanaklı olabilmesi, ormanlara
zarar verebilecek hiçbir eyleme
izin verilmemesi, orman suçları
için af çıkartılamaması, yanan ormanların başka amaçlarla kullanılamaması, ormanların tahribine
yönelik siyasi propaganda yapılamaması, gibi hükümlerin hepsi,
belirlenen ulusal ormancılık politikası amaçlarının gerçekleştirilmesine yöneliktir.
Dördüncü fıkrada yer alan
“Ormanlar içinde veya hemen
yakınında oturan halkın kalkındırılması ve ormanı koruma bakımından gerekirse, başka yere
yerleştirilmesi kanunla düzenlenir.” hükmünde ise, asıl amaç yine
ormanların korunması için orman
içinde veya bitişiğinde yaşayan
köylülerin başka yerlere yerleştirilmesi olmak üzere köylülerin
kalkındırılması da değerlendirilmektedir.
Anayasa’da ormancılığa ilişkin
hükümlerin bulunmasına gerekçe
oluşturan gelişmelerden birisi de,
1956 yılında yürürlüğe giren 6831
Sayılı Orman Yasası’nın 2. maddesi uygulamalarıdır. Anılan madde
yasanın yürürlüğe girdiği tarihte;
“İklim, su ve toprak rejimine zarar
vermeyen ve daha verimli kültür
arazisi haline getirilmesi Tarım
Bakanlığınca uygun görülen ormanların orman rejimi dışında bırakılmasına ve orman kavramına
girmesine karşın orman rejimine
sokulmasında bir yarar görülmeyen sahipli yerlerin serbest bırakılmasına Tarım Bakanlığının önerisi
üzerine Bakanlar Kurulunca karar
verilir.” biçimindeydi. Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra 1957
yılında, bu konu ile ilgili olarak
çıkarılan yönetmeliğin uygulamaya aktarılması ile ülke ormanlarını
daraltan bir uygulama başlamıştır.
Bu uygulama ile iki yıllık bir dönemde 92 473 hektar alan orman
rejimi dışına çıkartılmıştır (ERYILMAZ, 1985).
Milli birlik Hükümeti’nin dikkatini çeken bu uygulamaya
28.9.1960 tarih ve 5/389 sayılı karar ile son verilmiş ve daha önce
alınan kararlar da iptal edilmiştir.
1961 Anayasası’nda “orman
sınırlarında daraltma yapılamayacağı” hükmüne yer verilmiş
1
olmasına rağmen, 24.7.1965
tarihinde 663 Sayılı “Orman Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun” yürürlüğe
konulmuştur. Bu Yasa ile 6831
Sayılı Orman Yasası’na geçici bir
6. madde eklenerek orman rejimi
içerisindeki bazı alanların orman
kapsamı dışına çıkartılmasına
çalışılmıştır. Bu çabanın Anayasa Mahkemesi’nden dönmesi ve
Anayasa Mahkemesi’nin yasayı iptal etmesinden sonra, bu defa Orman Yasası’nın 1. maddesi değiştirilmek suretiyle ormanlık alanların
daraltılması çareleri aranmış ve
fakat bu denemeler de kamuoyu
ve ormancılık kesiminin tepkisi
üzerine bir sonuç vermemiştir.
663 Sayılı Yasa’nın Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edilmesi, 6831 Sayılı Orman Yasası’nın
1. maddesinin de yoğun tepkiler
sonucu değiştirilememesi sonucunda amaçlarına ulaşamayanlar, bu defa 1961 Anayasası’nın
131.
maddesinde
değişiklik
yapmak yoluna gitmişlerdir. Bütün bu çabaların sonucunda da
22.4.1970 tarihli Resmi Gazete’de
yayınlanarak yürürlüğe giren
1255 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası’nın 131 inci Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun”
ile Anayasanın 131. maddesi,
aradan 9 yıl geçtikten sonra değiştirilmiştir. Değişiklikten sonra
Anayasa’nın 131. maddesi aşağıdaki şekli1 almıştır.
“c) Ormanların ve orman köylüsünün korunması, ormanların
geliştirilmesi
“Madde 131- Devlet, ormanların korunması ve ormanlık sahaların genişletilmesi için gerekli
kanunları koyar ve tedbirleri alır.
Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.
Devlet ormanları, kanuna göre
Devletçe yönetilir ve işletilir. Devlet ormanlarının mülkiyeti, yönetimi ve işletilmesi özel kişilere
devrolunamaz. Bu ormanlar zaman aşımıyla mülk edinilemez ve
kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.
Ormanlara zarar verebilecek
hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade
edilemez.
Ormanlar içinde veya hemen
yakınında oturan halkın kalkındırılması ve ormanı koruma bakımından, ormanın gözetilmesinde ve işletilmesinde Devlet’le
bu halkın işbirliği yapmasını
sağlayıcı tedbirler ve gereken
hallerde başka yere yerleştirilmesi
kanunla düzenlenir.
Anayasa’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce bilim ve fen
bakımından orman niteliğini
tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvalık, zeytinlik gibi
çeşitli tarım alanlarında veya
hayvancılıkta kullanılmasında
yarar bulunan topraklarla şehir, kasaba ve köy yapılarının
toplu olarak bulunduğu yerler
dışında orman sınırlarında hiçbir daraltma yapılamaz. Yanan
ormanların yerinde yeni orman
yetiştirilir ve bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz.
Orman suçları için genel af
çıkarılamaz; ormanların tahribine
yol açacak hiçbir siyasi propaganda yapılamaz.”
Buna göre Anayasa’da yapılan
değişiklikler 4 madde halinde değerlendirilebilir.
1. 131. Maddenin kenar başlığına “orman köylüsü” ifadesi
eklenmiştir. Yapılan bu değişiklik
İnal (1971) tarafından gereksiz
görülmekte ve değişikliğin sadece orman köylüsüne şirin görün-
Anayasa’ya eklenen kısımlar koyu, Anayasa’dan çıkarılan kısım ise altı çizilmek suretiyle gösterilmiştir.
2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 13
UZMAN S AH AS I
me amacı taşıdığı kanaatine yer
verilmektedir.
2. 131. Maddenin 4. fıkrasına
“Ormanların gözetilmesinde ve
işletilmesinde Devletle bu halkın
işbirliği yapmasını sağlayıcı tedbirler” ifadesi girmiştir. Bu değişiklik ile ormanların işletilmesinde ve
gözetilmesinde Devletle halkın işbirliği yapması öngörülmekte ise
de İnal tarafından bu da gereksiz
görülmekte, bu konuda yürürlükteki yasaların yeterli olduğuna işaret edilmektedir. Devletin yasalarca kendine verilen görevi yerine
getirmesine engel bir durum yok
iken, bu değişikliğe bir anlam verilememektedir.
3. 131. maddenin 5. fıkrasına
“Anayasa’nın yürürlüğe girdiği
tarihten önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam
olarak kaybetmiş olan tarla, bağ,
meyvalık, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar bulunan
topraklarla şehir, kasaba ve köy
yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında orman sınırlarında hiçbir daraltma yapılamaz.”
şeklinde bir hüküm eklenmiştir.
Bu değişiklik ülkemiz ormanlarının alan itibariyle daralmasına yol
açması bakımından son derecede
önemlidir. Bu değişiklik ile ülkemizde ormansızlaşmaya yol açan
eylemler anayasal bir güvenceye
kavuşmuş bulunmaktadır.
4. 131. maddenin son fıkrasının ilk hükmü olan “Orman suçları
için genel af çıkarılamaz.” hükmü
maddeden çıkartılmıştır. Bu hüküm 1961 Anayasası’na orman
tahriplerini olumsuz yönde etkileyen ve orman suçu işleyen kişileri
teşvik eden af yasalarının çıkarılmasını engellemek için konmuştu. Cumhuriyetin ilanından çok
partili hayata geçilmesine kadar
olan dönemde (1923-1950) or-
14 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012
man suçlarını da kapsayan 3 adet
af yasası çıkarılmışken; çok partili
hayata geçildikten sonra 19501958 yılları arasında 4 af yasası
çıkarılmıştır (ÖZDÖNMEZ, 1973).
1961 Anayasası’nda affı yasaklayan hükmün uygulandığı 9 yıllık
süre zarfında orman suçları % 30
oranında azalmış (İNAL, 1971), bu
uygulama ülkemiz için yararlı olmuştur. Buna rağmen bu hükmün
ortadan kaldırılması olumsuz bir
gelişme olarak değerlendirilmektedir. Afla ilgili hükmün Anayasadan çıkartılmasından sonra da
orman suçlarını da içeren 2 af yasası (1779 ve 1803 sayılı yasalar)
çıkartılmıştır.
3.2. 1982 ANAYASASI
Günümüzde de yürürlükte
olan 1982 Anayasası’nın 35, 56 ve
63. maddeleri dolaylı olarak, 169
ve 170. maddeleri de doğrudan
ormancılıkla ilgilidir.
1982 Anayasası’nın 35. maddesi “Mülkiyet Hakkı” başlığını taşımaktadır. Bu madde şöyledir:
“Madde 35 – Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu
haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet
hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
Ormanlar, mülkiyete konu
olan varlıklardır. Bu nedenle anayasanın 35. maddesi orman ve ormancılığı ilgilendirmektedir. Buna
göre ormanlar da dahil olmak
üzere anayasamız mülkiyet ve miras hakkına saygı göstermektedir.
Bununla birlikte ormanların toplum ve hatta insanlık için taşıdığı
önem dikkate alındığında tüm
insanlığın malı olarak değerlendirilmeli ve kullanımı tüm çağdaş
ülkelerde olduğu gibi bir takım
kurallara bağlı olarak sınırlandı-
rılmalıdır. Anayasamızın 35. Maddesi de bu sınırlandırmaya izin
vermektedir.
Anayasa’nın “Sağlık hizmetleri
ve çevrenin korunması” başlığını
taşıyan 56. maddesinin ormancılığı ilgilendiren ilk iki fıkrası aşağıda
verilmektedir.
Madde 56 - Herkes, sağlıklı ve
dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların görevidir.
..................”
Görüldüğü
gibi
1982
Anayasası’nın 56. maddesi, her
vatandaşın sağlıklı ve dengeli bir
çevrede yaşama hakkına sahip
olduğunu hüküm altına almakta
ve bunu gerçekleştirebilmek için
Devlete ve vatandaşlara, çevreyi
geliştirme, çevre sağlığını koruma
ve kirlenmesini önlemeyi bir görev olarak vermektedir.
Anayasa’nın “Tarih, kültür ve
tabiat varlıklarının korunması”
başlığını taşıyan 63. maddesi ise
aşağıdaki gibidir.
Madde 63 - Devlet Tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu
amaçla destekleyici ve teşvik edici
tedbirleri alır. Bu varlıklar ve değerlerden özel mülkiyet konusu
olanlara getirilecek sınırlamalar
ve bu nedenle hak sahiplerine
yapılacak yardımlar ve tanınacak
muafiyetler kanunla düzenlenir.”
Görüldüğü gibi 63. madde ile
Devlete, tarih, kültür ve tabiat
(doğa) varlıklarının korunması;
bunu gerçekleştirmek için de gerekli olan desteğin yapılması ve
özendirici önlemlerin alınması,
görevleri verilmektedir.
169. MADDE
1982 Anayasası’nın doğrudan
orman, ormancılık ve orman köylüsü ile ilgili olan ve “Ormanlar ve
Orman Köylüsü” başlığını taşıyan
bölümde yer alan 169 ve 170.
maddeler aşağıda değerlendirilmektedir.
1982 Anayasası’nın “A. Ormanların korunması ve geliştirilmesi” başlığını taşıyan 169. maddesi şöyledir:
“Madde 169 - Devlet ormanların korunması ve sahalarının
genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan
ormanların yerinde yeni orman
yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit
tarım ve hayvancılık yapılamaz.
Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.
Devlet ormanlarının mülkiyeti
devrolunamaz. Devlet ormanları
kanuna göre, Devletçe yönetilir
ve işletilir. Bu ormanlar zaman aşımı ile mülk edinilemez ve kamu
yararı dışında irtifak hakkına konu
olamaz.
Ormanlara zarar verebilecek
hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade
edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz; münhasıran orman
suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı
yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel
af kapsamına alınamaz.
Orman olarak muhafazasında
bilim ve fen bakımından hiçbir
yara görülmeyen, aksine tarım
alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler ile 31/12/1981 tarihinden önce
bilim ve fen bakımından orman
niteliğini tam olarak kaybetmiş
olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik
gibi çeşitli tarım alanlarında veya
hayvancılıkta kullanılmasında ya-
rar olduğu tespit edilen araziler,
şehir, kasaba ve köy yapılarının
toplu olarak bulunduğu yerler
dışında, orman sınırlarında daraltma yapılamaz.”
Görüldüğü gibi 169. madde 4
fıkradan oluşmaktadır.
Birinci fıkra, 1961 Anayasası’nın
131. maddesinin 1. fıkrası ile benzerlik göstermekte olup, Devlete
ormanların korunması ve ormanlık alanların genişletilmesi konularında görev yüklenmektedir.
Böylece ülkemiz ormancılığının
en önemli sorunlarından birisinin
“ormanların korunması” sorunu
olduğu anlaşılmakta olup, orman
alanlarının genişletilmesi gereği
de bir anayasal hedef olarak belirlenmiş olmaktadır.
Bütün ormanların gözetiminin
Devlete ait olduğu da yine birinci
fıkrada değinilen konulardandır.
Bu önlem çağdaş ormancılığın
hüküm sürdüğü tüm ülkelerde
yer alan bir uygulama olması bakımından önem taşımaktadır.
1961 Anayasası’nın 131. maddesinde 5. fıkra olarak yer verilen,
“Yanan ormanların yerinde yeni
orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz.” ifadesine de 1. fıkra içerisinde aynen yer verilmektedir. Her
iki anayasada da yer verilen bu
hükmün ikinci bölümü, yani “bu
yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz.” ifadesi gereksiz ve anlamsız olarak değerlendirilebilir. Bu cümle ile ormancılık
kavramı bir “tarım ve hayvancılık
çeşidi” olarak değerlendirilmekte
veya cümleden böyle bir anlam
çıkarabilmek de olanaklı olabilmektedir.
169. maddenin 2. fıkrası, 1961
Anayasası’nın 131. maddesinin 2.
fıkrası ile içerik olarak hemen hemen aynı anlamı taşımakta olup,
Devlet ormanlarının mülkiyetinin
devrolunamayacağı, ormanların
yasaya göre Devlet tarafından
yönetileceği, Devlet ormanlarının
zaman aşımı ile sahiplenilemeyeceği ve kamu yararı dışında bir
kullanıma izin verilemeyeceği hususlarına yer verilmektedir.
1961 Anayasası’nın 131. maddesinin 1971 yılında yapılan
değişiklikten önceki ilk metninde yer alan 3. ve 6. fıkralar, 1982
Anayasası’nın 169. maddesinde
3. fıkrada değerlendirilmiştir. Yapılan bu yeni değerlendirme ile
orman suçları için genel ve özel
affın çıkarılamayacağının yeniden
hüküm altına alınması önemli bir
gelişme olarak değerlendirilebilir.
Bu fıkrada yer alan son cümleye
ise bir anlam verilememektedir. Çünkü, bir önceki hükümde
orman suçları için af çıkarılması
yasaklanmışken, yeniden bu konunun işlenmesi gereksiz gibi görülmektedir.
Üçüncü fıkrada ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyete izin
verilemeyeceği şeklinde yer alan
hüküm de 1. fıkra çerçevesinde
değerlendirildiğinde gereksizdir.
Ormanların tahrip edilmesine
yönelik siyasi propagandanın yasaklanması da bu fıkrada yer alan
bir başka husustur.
Anayasamızın 169. maddesinin son fıkrası, ülkemizde orman azalmasının anayasal dayanağını oluşturmaktadır. 1961
Anayasası’nın 131. maddesinin
1971 yılında yapılan değişiklikten itibaren aldığı şekle benzer
bir uygulamayı gündeme getirmiştir. Buna göre orman alarak korunmasında bilim ve fen
bakımından yarar bulunmayan
alanlarla, 31.12.1981 tarihinden
önce orman niteliğini tam olarak
kaybetmiş bazı alanların orman
rejimi dışına çıkarılmasına olanak
sağlanmaktadır.
2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 15
UZMAN S AH AS I
170. MADDE
1961 Anayasası’nın 131. maddesinin 4. fıkrası, orman köylüleri
ile ilgilidir. 1982 Anayasası ise,
konuyu ayrı bir Anayasa maddesi
olarak ele almıştır. Buna göre yürürlükte olan Anayasa’nın konu
ile ilgili “B. Orman Köylüsünün
Korunması” başlığını taşıyan 170.
maddesi şöyledir.
“Madde 170 - Ormanlar içinde
veya bitişiğindeki köyler halkının
kalkındırılması, ormanların ve
bütünlüğünün korunması bakımlarından, ormanın gözetilmesi ve
işletilmesinde Devletle bu halkın
işbirliğini sağlayıcı tedbirlerle,
31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman
niteliğini tamamen kaybetmiş
yerlerin değerlendirilmesi; bilim
ve fen bakımından orman olarak
muhafazasında yarar görülmeyen
yerlerin tespiti ve orman sınırı dışına çıkartılması; orman içindeki
köyler halkının kısmen veya tamamen bu yerlere yerleştirilmesi için
Devlet eliyle anılan yerlerin ihya
edilerek bu halkın yararlanmasına
tahsisi kanunla düzenlenir.
Devlet, bu halkın işletme araç
ve gereçleriyle diğer girdilerinin
sağlanmasını kolaylaştırıcı tedbirleri alır.
Orman içinden nakledilen
köyler halkına ait araziler, Devlet
ormanı olarak derhal ağaçlandırılır.”
Görüldüğü gibi 170. madde 3
fıkradan oluşmaktadır. Bunlar:
Birinci fıkrada orman köylülerinin kalkındırılması ormanların
korunması ile birlikte ele alınmakta; ormanların korunmasında ve
denetiminde orman köylüleriyle
işbirliği yapılması üzerinde durulmaktadır. Öte yandan 1982
16 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012
Anayasası’nın 169. maddesinin
son fıkrası ile orman rejimi dışına
çıkartılan alanlara orman köylülerinin yerleştirilmesi, Devlet eliyle
bu tür yerlerin onarımı konularında yasa çıkartılması da bu fıkra
kapsamında değerlendirilmektedir.
İkinci fıkrada Devlete orman
köylülerinin işletme araç ve gereçleriyle diğer girdilerini kolayca
sağlayabilme konularında önlem
alınması görevi verilmektedir.
Son fıkrada, 1. fıkra kapsamında başka yerlere nakledilen köyler
halkının terk ettiği alanların Devlet ormanı kapsamına alınması ve
hemen ağaçlandırılması hükmü
bulunmaktadır.
IV. YENİ ANAYASA
İÇİN ÖNERİ VE
DEĞERLENDİRMELER
Anayasa – ormancılık ilişkileri
konusunda yukarıda yer alan değerlendirmeler sonucunda tarafımızdan yeni anayasa hazırlıkları
çerçevesinde anayasamızda ormancılıkla ilgili bir maddenin yer
alması gerekli olup, 2 cümleden
oluşan önerimiz şöyledir:
“Devlet ormanların korunması ve geliştirilmesi için gerekli önlemleri alır. Ormanlardan yararlanmada üstün kamu
yararı ve orman köylerinin kalkındırılması gözetilir.”
Mevcut anayasamızın 169 ve
170. maddelerinin yerine, ulusal
ormancılık politikası amacı bağlamında sadece bu 2 hüküm yeterlidir.
Anayasanın 169 maddesi ana
başlık (Ormanların korunması ve
geliştirilmesi) itibariyle yerindedir.
Ancak içerikte tartışmalı, gereksiz
ve uygulanamayan bir takım hükümler söz konusudur. Şöyle ki:
169. maddenin 1. fıkrası “Devlet ormanların korunması ve
sahalarının genişletilmesi için
gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde
yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde
başka çeşit tarım ve hayvancılık
yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.” şeklindedir.
Burada yer alan ilk hüküm,”Devlet
ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli
kanunları koyar ve tedbirleri alır”
ifadesi aslında 169. maddenin en
önemli hükmüdür. Aynı zamanda bu maddenin asıl gerekçesini
ve amacını oluşturmakta olan bu
hüküm ülkemiz açısından “ulusal
ormancılık politikası amacı” olarak da değerlendirilebilir. Öncelikle “önemli” olarak görülen bu
hükmün de yeniden ele alınması
gerekir.
Bu hükümde sözü edilen,
“ormanların sahalarının genişletilmesi” konusu, sonsuza kadar
geçerli olacağı düşünülerek hazırlanacak bir anayasa metninde
tartışmalı hale gelecektir. Çünkü,
uygar bir ülkede arazi kullanımı
“arazi yetenek sınıflaması” ilkelerine göre ve buna ek olarak da ekopolitik değerlendirmelere göre
belirlenmelidir. Bu belirlemeden
sonra, herhangi bir arazi kullanım
biçiminin artırılması veya eksiltilmesini anayasal bir amaç olarak
ortaya koymak doğru olmayacaktır.
Anayasanın sıklıkla değiştirilmesi düşünülemeyeceğine göre,
“ormanların alanlarının genişletilmesi” anayasa metninde durduğu
sürece, ormanların genişleyebileceği en son noktaya gelindiğinde,
anayasanın bu hükmü ne olacaktır? Yani orman alanlarının bi-
limsel veya eylemsel olarak daha
fazla artırılması olanağı ortadan
kalktığında, devletin ormanların
genişletilmesine yönelik önlem
alması anlamını yitirecektir. Bu
nedenle bu hükmün 169. maddenin başlığında da yer aldığı şekliyle “ormanların korunması ve geliştirilmesi” şeklinde düşünülmesi
daha akılcı olacaktır.
169. maddenin diğer hükümleri önemli ölçüde bu amaca
ulaşabilmek için gerekli iş ve işlemlerle ilişkili olup, araç niteliği
taşımaktadır. Nitekim, 169/1. fıkrada yer alan “Yanan ormanların
yerinde yeni orman yetiştirilir,
bu yerlerde başka çeşit tarım ve
hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.”
hükmü gereksizdir. Çünkü, yanan
ormanların yerinde yeni orman
yetiştirilmemesi veya yanan orman alanlarının başka çeşit kullanımlara dönüştürülmesi, mevcut
169. maddenin 1. fıkrasının ilk
hükmüne ve aynı zamanda tarafımızdan önerilen “Devlet ormanların korunması ve geliştirilmesi
için gerekli önlemleri alır. Ormanlardan yararlanmada üstün kamu
yararı ve orman köylerinin kalkındırılması gözetilir.” şeklindeki hükme de aykırı olacağından anlamını yitirecektir.
Yine 169.Madde/2. fıkraya da
anayasal düzenlemede yer verilmesi anlamlı değildir. Çünkü,
ülkemizde Devlet ormanların
mülkiyetinin
devredilmesinde
bir kamu yararı görülüyorsa veya
böyle bir devir işleminin ormanların korunması ve geliştirilmesine
yarar sağlayacağına inanılıyorsa
gerçekleştirilebilir. Nitekim, bozuk
orman alanlarının ağaçlandırma
amacıyla özel kişi veya kuruluşlara
uzun yılları içerecek şekilde tahsis
edilmesi, ve bu tür alanların özel
ormanlara ilişkin hükümlere göre
yönetilmesi, halen hem 6831 sayılı orman yasası ve hem de 4122
sayılı milli ağaçlandırma ve erozyon kontrolü seferberlik yasasına
göre olanaklıdır. Burada, esas itibariyle mülkiyet devri olarak da
yorumlanabilecek bir uygulama
zaten yapılmaktadır. Tartışılması
gereken husus, bu uygulamanın
ormanların korunması ve geliştirilmesine olumlu katkı yapıp yapmadığının objektif olarak ortaya
konmasıdır. Yani günümüze kadar
bu konudaki uygulamalar ormanların gelişmesine katkı yapıyorsa,
sorun olmamak gerekir.
Öte yandan, benzer bir değerlendirme, Devlet ormanlarının
devlet tarafından yönetilip işletilmesi hususundaki hüküm için de
yapılabilir. Nitekim, Mevcut anayasamız ormanların sadece devlet
tarafından yönetilip işletileceğine
ilişkin olan bu hükme karşın 6831
sayılı orman kanunu başkaları
tarafından da işletilmesine, “anayasaya uygunluğu tartışmalı bir
biçimde” izin vermektedir. Buna
uygun olarak da “dikili satış” olarak
isimlendirilen uygulamalar gerçekleştirilmektedir. Tarafımızdan
önerilen metinde bu uygulamalara ormanların korunması ve geliştirilmesine ve orman köylerinin
kalkınmasına katkı yaptığı ölçüde
izin verilmektedir.
İkinci fıkrada değinilen “ormanların zaman aşımı ile mülk
edinilememesi” konusu ise anayasada yer alması gerekli olan
konulardan değildir. Ormanların
başka amaçlarla kullanımına, tarlaya dönüşmesine tarafımızdan
önerilen hükümlerde izin verilmemektedir. Zaman aşımıyla mülk
edinimi konusu anayasal bir hak
değildir. Yasal bir haktır. Öte yandan anayasanın mülkiyet hakkı
ile ilgili hükümleri de bu hakların
kamu yararı ile kısıtlanabileceğine
ve mülkiyet hakkının kullanımının
toplum yararın aykırı olamayacağına ilişkin (Madde 35) hükümleri de ormanlarda zaman aşımı
ile mülk ediniminde, üstün kamu
yararı olmayacağı için bir kısıtlama söz konusudur. Dolayısıyla da
bu konuda, anayasada başkaca
hükme yer vermeyi gereksiz hale
getirmekte olduğundan bu konuda yasal zeminde bir düzenleme
yeterli olabilecektir. Öte yandan
kadastro çalışmaları tamamlandığında zaman aşımıyla mülk edinimi, çok istisnai bir hak durumuna
düşecektir.
Bu fıkrada anayasal zeminde üzerinde durulması gereken
husus “kamu yararı” olgusunun
ormanlardan ormancılık dışı
amaçlarla yararlanmada temel
ölçü olarak alınması konusudur.
Bu konuda uygulamada yaşanan
deneyimlere göre, ormanlardan
ormancılık dışı amaçlarla yararlanmaların, ormanların sağlayacağı kamu yararından daha üst bir
kamu yararının olup olmadığı konusunun dikkate alınması gerekliliğidir. Anayasada bu konuya “üstün kamu yararı” kavramı şeklinde
yer verilmesi, her türlü yararlanma
hakkının yeniden ve farklı bir bakış açısı ile değerlendirilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. Yol,
yüksek gerilim hatlarının geçmesi,
taş ocakları, madencilik gibi alanlarla ilgili konularda ormanlardan
yararlanmada ya da yararlanmaya
izin verilmemesinde “üstün kamu
yararı” olgusunun önemli bir yeri
olacaktır. Böylece, söz gelimi bir
alanda taş ocağı açılmasıyla sağlanacak kamu yararı ile aynı alanda
ormanın sağlayacağı ekonomik
ve ekolojik yararların karşılaştırılması ve bu değerlendirmeye göre
2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 17
UZMAN S AH AS I
hangi kullanımda daha üstün
kamu yararı görülüyorsa, buna
göre yararlanmaya izin verilip verilmemesi tercihinin yapılması gerekmektedir. Bu nedenle anayasaya ikinci hüküm olarak “ormanlardan yararlanmada üstün kamu
yararı ….. gözetilir.” şeklinde bir
hükmün yer almasında yarar görülmüştür. Bu hüküm aynı zamanda ormanlardan odun üretimi ve
başkaca ormancılık amaçlarlarıyla
yararlanmaya da hem izin vermekte ve hem de her türden yararlanmada da üstün kamu yararı
gözetilmesine olanak vermekte
veya yararlanma biçimine kısıtlama getirmektedir.
169/3. Fıkra: “Ormanlara zarar
verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel
ve özel af çıkarılamaz. Ormanları
yakmak, ormanı yok etmek veya
daraltmak amacıyla işlenen suçlar
genel ve özel af kapsamına alınamaz.” şeklindedir. Bu fıkrada yer
alan yasaklamalar, topluca, tarafımızdan önerilen ve esas itibariyle
mevcut anayasanın ruhunda da
yer alan ormanların korunması ve
geliştirilmesi kapsamında ele alınabilecek hususlardır. Söz gelimi
ormanlara zarar verecek faaliyet
ve eylemler zaten, ormanların korunması ve geliştirilmesi amacına da aykırı olacağından burada
yer almaları anlamsızdır. Benzer
hükümlerin hepsine ormanların
korunması ve geliştirilmesi bakış
açısından bakıldığında gereksizlikleri açıkça görülür. Ormanların
korunması ve geliştirilmesi açısından orman suçlarına yönelik
af getirilmesi bir tehdit olabilir.
Bununla birlikte böyle bir yasaya
ihtiyaç olduğunda, bunun bile
“üstün kamu yararı” açısından
değerlendirilebilir yanları ortaya
18 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012
çıkabilir. Af konusu esas itibariyle
devletin ciddiyeti ile bağdaşmaz.
Kuralları çiğnemeyenleri cezalandırıcıdır. Bununla birlikte çocuk
katillerine bile af yasası çıkarılabilirken, orman suçları için af yasası çıkarılamaması anlamsızdır.
Bu fıkrada, orman suçları için katı
bir af yasağı getirilmiş olmakla
birlikte, bir sonraki fıkrada örtülü
bir affın varlığı da dikkat çekicidir.
Nitekim, bir orman suçu işlenerek
31.12.1981 tarihinden önce orman niteliği kaybettirilmiş alanların orman sınırları dışına çıkarılarak, bu alanların sonuçta suçu
işleyen kişileri affetmekten de öte
onlara çıkar sağlayacak bir biçime dönüşmesi de, değerlendirilmesi gereken bir başka anayasal
çarpıklıktır. Bu nedenle af ile ilgili
hususlarında anayasa metninden
çıkarılması uygun olacaktır.
169/4 fıkrada yer alan orman
rejimi dışına çıkarma işlemi veya
anayasada yer almamakla birlikte
değerlendirilmesi gereken hususlardan birisi olan “yeniden orman
rejimi içine alma” konusu da, toplu olarak “üstün kamu yararı” çerçevesinde ele alınması gereken
uygulamalardır. Bu çerçevede
ifade edilmesi gereken bir konu
da 31.12.1981 tarihinden sonra
orman niteliğini kaybeden yerler
ile bu tür alanlar içerisinde kalan
parçalı ormanların veya orman
bütünlüğü içerisinde yer alan 2/B
kapsamına giren alanların durumudur. Bu konuda da, yine üstün
kamu yararı, kentleşme veya yeniden ormanlaştırma seçeneklerinden hangisi yönündeyse, buna
göre bir değerlendirme yapılması
gerekli görülmelidir. Tarafımızdan
önerilen hükümlerle kamuoyunda 2/B olarak bilinen veya kamuoyunda pek bilinmeyen 2/A maddesine de yeni bir bakış açısıyla
anayasal bir zemin oluşmaktadır.
Mevcut anayasamızın “Orman
Köylüsünün Korunması” başlığını
taşıyan 170. maddesine de tarafımızdan yapılan öneri çerçevesinde ihtiyaç kalmamaktadır. Zira,
tarafımızdan geliştirilen öneri ile
orman kaynaklarının yönetiminde orman köylerinin kalkınmasını
gözetileceğine ilişkin bir hükmün
yer alması yeterli görülmektedir.
Tarafımızdan yapılan öneride
taraf olduğumuz uluslar arası sözleşmeler de dikkate alınmıştır. Bu
şekliyle önerimiz, uluslararası anlaşmalar çerçevesinde de uygun
ve yerinde bir değer taşımaktadır.
Ülkemizde orman ve orman
köylüleri ayrılmaz bir bütündür.
Orman kaynaklarını orman köylülerinden bağımsız bir biçimde değerlendirmek, geleneksel ormanköylü ilişkileri bağlamında rasyonel değildir. Bu nedenle önerimiz
ormanlarla orman köylüsünü ilişkilendirmek bakımından da değer
ifade etmektedir.
KAYNAKLAR
ÇAĞLAR, Y., 1998: Baltalar Kafamızda, 248
s., Ankara.
ERYILMAZ, A.Y., 1985: Ormancılık Politikası
Ders Notları, Karadeniz Üniversitesi Orman
Fakültesi Ders Notları Yayın no: 96, Trabzon.
GÜMÜŞ,C., 2004: Ormancılık Politikası, KTÜ
Yayın no: 216, Cilt I, Trabzon.
İNAL, S., 1971: Türkiye’de Anayasa - Ormancılık İlişkileri, İ.Ü. Orman Fakültesi Yayını,
İ.Ü.Yayın no: 1647, O.F. Yayın no: 171, Kurtulmuş Matbaası, 176 s., İstanbul.
ÖZDÖNMEZ, M., 1973: Orman Suçları ile
İlgili Af Kanunları ve Sonuçları, İ.Ü. Orman
Fakültesi Dergisi, Seri B, Cilt 23, Sayı 2, s. 4861, İstanbul
ÖZDÖNMEZ, M./İSTANBULLU, T./AKESEN, A./
EKİZOĞLU, A., 1996: Ormancılık Politikası,
İ.Ü. Basımevi ve Film Merkezi, İstanbul.
YILMAZ, E., 1985: Hukuk Sözlüğü, 3. Baskı,
Akademi Matbaası,819 s., Ankara.
YUMURTACI, M. (1999) Ormancılığımız Nereden Nereye, Türkiye Ormancılar Derneği
Yayını, Ankara.
UZMAN S AH AS I
TOMRUKLARIN BÖLMEDEN ÇIKARILMASINDA
ALTERNATİF BİR YÖNTEM:
TOMRUKLARIN OLUK İÇERİSİNDE
MB TRAC ORMAN TRAKTÖRÜ İLE
KONTROLLÜ KAYDIRILMASI (TOKK-T)
Prof. Dr. H. Hulusi ACAR
KTÜ Orman Fakü[email protected]
ÖZET
Odun hammaddesi üretim faaliyetleri kesme, bölmeden çıkarma ve uzak nakliyat olmak üzere üç ana
aşamadan oluşmaktadır. Odun hammaddesinin kesildiği yerdeki orman içinden kamyonlarla taşımanın
yapılacağı orman yolu kenarına kadar getirilmesi süreci olan bölmeden çıkarma aşaması çok güç, pahalı
ve çevresel zararı yüksek olan bir aşamadır. Teknoloji kullanımının sınırlı olduğu bu ormancılık faaliyeti
özellikle dağlık arazide teknik, ekonomik, ergonomik ve çevresel açılardan daha büyük bir önem taşır.
Bölmeden çıkarma aşaması, odun hammaddesi üretim giderlerinin %30’undan fazlasını oluşturmakta
olup pahalı bir aşamadır. Ülkemizde yılda ortalama 200 milyon adet tomruk üretilmektedir. Orman
içerisinde ağacın kesildiği yerden orman yolu kenarına kadar olan sürütme mesafesi ise ülkemizde
ortalama 800 metredir. Bu şartlarda ülkemizde üretilen yaklaşık 10 milyon m3 üzerindeki endüstriyel odun
hammaddesinin güç koşullar altında ancak ekonomik bir şekilde ormandan çıkarılması büyük önem
arzetmektedir.
Teknolojik gelişmeler, odun hammaddesinin bölmeden çıkarılması aşaması için ya ülkemizdeki arazi yapısı
gereği yetersiz kalmakta ya da çok pahalı oldukları için kullanılamamaktadır. Bu konuda gerçekleştirilen
teknolojik gelişmeler, özellikle orman işletmeciliğinin %99 oranında devlet tarafından yapıldığı bizim gibi
ülkelerde çok kısıtlı düzeydedir. Ekonomiye önemli artı değer katmasına rağmen toplumda göz önünde
bulunamadığı için problemin çözümü çabaları sürekli ertelenmektedir.
Gelecekte sistemin araziye aplikasyonunda taşınabilir tamburlu vinçlerin kullanılacağı düşünülmekle
beraber bugün için oluk sistemi ile birlikte MB Trac orman traktörleri kullanılmıştır. Bu sistemde deneme
güzergahlarında taşınan tomrukların boyları en fazla 6 m ve çapları 52 cm olarak ölçülmüştür. Deneme
güzergahlarında ortalama 100 m3 tomruk taşıması gerçekleştirilmiş olup hazırlanmış tomrukların orman
yoluna kaydırılarak yukarı doğru çekilmesi üzerinde ortalama saatlik verimler 20 - 34 m3/saat arasında
elde edilmiştir (Acar vd., 2012).
Oluk sistemi ve orman traktörü ile kablo çekiminin kombinasyonu olan bu sistem, sonuçları itibariyle
Orman Genel Müdürlüğü’nün uygulamalarında yarar sağlayacaktır. Bu durum yakacak odunlarda
bölmeden çıkarma için Acar tarafından geliştirilen ve aşağı doğru kontrolsüz kaydırmanın yapıldığı plastik
oluk sistemlerinin Orman Genel Müdürlüğü tarafından yapılan başarılı uygulamalarında da görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Tomruk, Orman traktörü, Oluk sistemi, Kontrollü kaydırma,
Bölmeden çıkarma, Odun Hammaddesi Üretimi
2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 19
UZMAN S AH AS I
1. GİRİŞ
Son yıllarda toplumun çevreye olan duyarlılığının artması
ile ekosisteme yapılan her türlü
müdahalenin çevresel etkilerine
verilen önem artmıştır. Bu durum
geçmişte yalnızca ekonomik kazanç amaçlı yapılan ormancılık
faaliyetlerinin artık çevre, ergonomi ve ekonomi ölçütleri açısından
da değerlendirilmesini gündeme
getirmiştir. Böylece orman ekosistemine en büyük müdahalelerden biri olan odun hammaddesi
üretim faaliyetlerinin odunda
minimum kalite ve miktar kaybı
ile yapılması, kalan meşcerede
ise minimum çevresel zararla ve
de ergonomik olarak yapılması
ön plana çıkmıştır (Acar ve Ünver,
2005).
Dünyada odun transport tekniği üzerinde mekanizasyon açısından önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Ülkemizde ince çaplı
odunların yukarıdan aşağı doğru
kaydırılarak taşınması için geliştirilen oluk sistemi ve tekray sistemi
gibi alternatif transport teknikleri
dışında özellikle ağır tomruklar
için ithal edilen hava hatları hariç bir teknoloji gelişimi mevcut
değildir. Tomrukların orman yolları üzerindeki kamyonlarla taşınmalarından önce gerçekleştirilen
bölmeden çıkarma aşaması, ne
yazık ki ülkemizde halihazırda ve
çoğunlukla kaydırma ya da yuvarlama gibi ilkel yöntemlerle gerçekleştirilmektedir.
Ülkemizdeki ormanların yaklaşık olarak yarısının yüksek eğimli
ve engebeli alanlarda bulunması
nedeniyle bölmeden çıkarma çalışmaları sırasında %90 oranında
zemin üzerinde sürütme tekniği
kullanılır. Bu sürütme tekniklerinin yaklaşık %80’i insan ve hayvan
gücü gibi ilkel yöntemler olup
mekanizasyon olarak hava hattı,
20 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012
traktör ve sadece ince çaplı odunların yukarıdan aşağıya doğru
taşınmasında ise oluk sistemi kullanılmaktadır. Topoğrafik yapısı
Türkiye’ye benzeyen Avusturya’da
üretim faaliyetlerinde mekanizasyon kullanım oranı yaklaşık %86
iken ülkemizde bu oran % 6-7 civarındadır (Acar, 1998).
İnsan ve hayvan gücü ile kalın çaplı odunların taşınması; iş
güçlüğünün olması, uzun zaman
alması, işçiler için önemli riskler
taşıması, ekonomik kayıpların
kaçınılmaz olması ve meşcerede
kalan ağaç, fidan ve orman toprağına önemli zararların verilmesi gibi çok önemli dezavantajlara
sahiptir.
Orman işletmeciliği içersinde
asli orman ürünü olan odun hammaddesinin üretimi çalışmaları en
pahalı ve en güç aşamayı oluşturmaktadır. Öyle ki günümüzde Orman Genel Müdürlüğü’nün döner
sermaye gelirlerinin tamamına yakınının ormanlardan elde edilen
odunun satışı ile elde edildiği dikkate alındığında konunun önemi
daha da fazla ortaya çıkmaktadır.
Zira odunun transportu sırasında
ortaya çıkan her türlü kalite ve
miktar zararı odunun satış değerini dolayısı ile de OGM’nin gelirini
düşürmektedir.
Günümüze kadar ve halihazırda ülkemizde odun transportu
çalışmaları sırasında taşınan odun
hammaddesinde ve çevre üzerinde oluştuğu bilinen zayiatlar önlenememiştir. Bu konuda % 15-17
hacim ve % 10 kalite kayıpları olduğu yapılan bilimsel bir araştırma
ile de ortaya konulmuştur(Gürtan,
1975). Milyonlarca metreküp endüstriyel odun ve yakacak odun
üretiminin yapıldığı ülkemizde bu
zayiat oranları ile çevresel zararlar
ne yazık ki önemsenmesi gereken
boyutlardadır.
Bu çalışma ile orman yollarının
aşağısında kalan, taşınamamış ağır
tomrukların ormanda çürümeye
terk edilmeden traktör tamburu
gücü ile 150 metreye kadar ve yukarıya doğru oluk içerisinde kontrollü
olarak ve kolaylıkla çekilebilmesi
olanakları irdelenmiştir. Bu sayede
tomruk üzerinde ve çevredeki zararların da minimuma hatta sıfıra indirgeneceği öngörülmektedir.
2. TOMRUKLARIN OLUK
İÇERİSİNDE TRAKTÖR
GÜCÜ İLE KAYDIRILMASIÇEKİLMESİ SİSTEMİ
(TOKK-T)
Tomrukların Oluk içerisinde
Traktör gücü kullanılarak Kontrollü Kaydırılması (TOKK-T) sistemi,
tomruk gibi kalın çaplı odun hammaddesinin zarar görmeden ve
meşcereye zarar vermeden düzenli
ve ergonomik bir şekilde yol altlarından yukarıdaki orman yoluna
doğru traktör gücü kullanılarak en
fazla 150 metreden çekilmesi (taşınması) amacıyla geliştirilmiştir. Yine
orman yolunun yukarısında kalan
tomruklar da bu sistemin ring şeklinde kullanılması ile kontrollü olarak-rastgele olmadan orman yoluna
indirilebilmesi mümkündür.
Tomrukların oluk içerisinde traktör gücü ile kontrollü kaydırılması
sistemi, polietilen oluklardan oluşturulmuş sürtünmesi minimumda
olan yapay bir taşıma güzergahı ile
kontrollü çekim ya da kaydırmanın
yapılmasında motor gücünü sağlayan tamburlu traktör düzeneğinden
oluşmaktadır. Sistemin oluşturulmasında kullanılan belli başlı parçalar;
% Oluklar
% Yağlı çelik halat (8-10 mm),
% Makara sistemi,
% Orman traktörü,
şeklinde sıralanabilir.
Yapay güzergahın oluşturulmasında yarım daire şeklinde iç
içe geçebilen plastik polietilen
oluklar kullanılmaktadır. Oluklar
tam daire şeklinde satın alınıp sanayide ortadan 2’ye bölünerek U
şeklinde oluklar haline getirilmektedir. Oluklar deneme alanlarına
kamyonla getirilerek yukarıdan
aşağıya doğru arazi eğimine dik
yönde kurulurlar.
Sistemdeki yapay güzergahın
oluşturulmasında kullanılan olukların tipi, malzemesi ve boyutları
ile ilgili özellikleri Tablo 1’de verilmiştir.
Tablo 1. Yapay güzergahı oluşturan bir plastik oluk’a ait özellikler
Özellikler
Oluk Şekli
Oluk Malzemesi
Oluk Çapı (cm)
Oluk Et Kalınlığı (mm)
Her Bir Oluğun Boyu (m)
Oluk Ağırlığı (kg)
Yarım daire şeklinde (U)
SN8 Polietilen
60
8 mm
7m
25 kg
Polietilen oluklardan oluşturulan yapay güzergah, ormanda
herhangi bir kesim müdahalesi
yapılmadan ve taşıma güzergahı açılmasına gerek duyulmadan
arazideki eşyükselti eğrilerine ge-
nelde dik ya da açılı olarak düz bir
şekilde kurulur. Hafif bir şekilde
yatay veya düşey yönde kurplar (3
dereceye kadar) tedricen uygulanabilir. Kurulum sırasında oluklar
dişi ve erkek olarak isimlendirilen
uç kısımlarından vidalarla birbirine monte edilmek suretiyle araziye aplike edilirler (Şekil 1).
Aşağıdan yukarı doğu taşımanın yapıldığı bu sistemde yapay
güzergah oluşturulurken aşağıdaki olukların uç kısmı bir üstteki
oluğun üzerine gelecek şekilde
monte edilir. Böylelikle yukarı çekilmek suretiyle taşıma sırasında
tomrukların olukların bağlantı
yerlerine takılmaları önlenmiş
olur (Şekil 1).
Oluk güzergahı kurulduktan
sonra taşıma sırasında herhangi
bir olumsuzluk yaşanmaması için
güzergah boyunca gerekli görülen yerlerde olukların kenarına
demir direkler dikilerek sistem sabitlenebilir. Olukların orman içerisine taşınması ve monte edilmesi
genelde iki işçi, çalıştırılması ise
bir operatör ile yapılabilir.
Yapay oluk güzergahları arazi
eğimi yönünde ve dik olarak yukarıdan aşağıya doğru araziye aplike edilir. Bu işlem sırasında işçiler
yamaç yukarı boş yürüyüp olukları, kurdukları güzergah üzerinde
yamaç aşağı iterek kaydırırlar. Söküm işlemi aşağıdan yukarı doğru
yapılır ve sökülen oluklar ikişerli
ya da üçerli olarak halata bağlanır
ve traktör gücü ile yukarıya çekilirler. Yapılan bir çalışmada %60
eğimli ve 84 m uzunluğundaki
güzergah yaklaşık 50 dakikada
kurulurken ve aynı eğimde 119 m
uzunluğundaki başka bir güzergah yaklaşık 75 dakikada kurulmuştur. Eğimin daha fazla olduğu
3. bir güzergahta ise kurulum işlemi 65 dakikada gerçekleştirilmiştir (Acar vd., 2012).
Bu sistemle taşınacak ürünün
ortalama ağırlığı 600 kg olduğu
için MB Trac tipi tamburlu orman
traktörleri kullanılabilir (Şekil 2).
Araziye getirilen traktör yol kenarında, tüm ayakları ve tablası
zeminle sağlam temas edecek şekilde yerleştirilir.
Taşıma sistemi, orman yolu kenarındaki bir MB Trac 900 orman
traktörünün motor gücü kullanılarak odunlara bağlanan çelik halatın traktör üzerindeki tambura
sarılması şeklinde gerçekleştirilir.
Tomrukların oluk güzergahının
uç kısmına çekilmesi tomruklara
bağlanan kabloya makara mekanizmasının uygulanması ile sağlanmıştır.
Bu mekanizma ile taşınan
Şekil 1. Oluk güzergahı ve arazide kurulumu
2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 21
UZMAN S AH AS I
Şekil 2. Tomrukların oluk güzergahı içerisinde MB Trac 900 orman traktörü gücüyle
aşağıdan yukarıya orman yoluna doğru çekilmesi
tomruklara ne kadar güç uygulanacağı Şekil 3’de verilen düzenek
dikkate alınarak belirlenmiştir.
V (m/s)
0,1
0,2
0,3
0,4
0,5
0,6
0,7
0,8
P (KW)
0,434
0,868
1,302
1,736
2,170
2,604
3,038
3,472
Tablo 2. Odunların taşınma hızlarına göre ağırlıkları
Şekil 3. Kablo çekimi sırasında
uygulanacak kuvvet
Buna göre G = 600 Kg için ortalama eğimin % 70 olduğu durumlarda aşağıdan yukarıya doğru çekilen tomrukların taşınma
hızlarına göre ağırlıkları Tablo 2’de
verilmiştir.
3- TOKK-T SİSTEMİNİN
TEKNİK, EKONOMİK,
ERGONOMİK
VEÇEVRESEL AÇILARDAN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Ormancılıkta özellikle orman
yolunun aşağı bölümünde bulunan kalın çaplı odun hammaddesinin orman içinden araba
22 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012
yolu kenarına kadar doğal zemin
üzerinde çekilerek taşınması çok
güçtür. Bu tomrukların taşınmasında kısmen traktörle zemin üzerinde sürütme ya da hava hattı
yöntemi kullanılmaktadır. Halihazırda uygulanan traktörle zemin
üzerinde sürüterek yol kenarına
çekme yöntemi ormanda önemli
çevresel zararlara neden olmaktadır. Bir alanda hava hatlarının
kullanılmasının ekonomik anlamda verimli olabilmesi için de yol
altında bulunan odun miktarının
fazla olması gereklidir. Ülkemizde
en son 1984 yılında hava hatları
satın alınmış olup bu pahalı hava
hatları da ömürlerini doldurmak
üzeredir.
Orman içerisinde dağınık halde bulunan tomruklar çelik kablo
ile yol kenarında sabit bulunan
traktörün motor gücüyle orman
yolu kenarına çekilir. Bu yöntemde tomruklar belli bir güzergahta
olmadan orman içerisinde gelişi
güzel olarak çekildiği için tomruklar orman içerisindeki ağaçlara,
fidanlara ve kayalara çarpar. Bu
durum hem çevresel olarak ormanda hem de ekonomik olarak
taşınan tomruklarda zararların
oluşmasına neden olur.
Ayrıca bu yöntemde gerek
sürtünmenin etkisi gerekse ağaç
ya da kayalara takılma sonucunda
taşıma işlemi duraklayabilmektedir. Böyle durumlarda işçilerin
tomruğun yanına gidip takıldığı
yerden kurtarması ve çekim işleminin tekrar başlaması gerekir. Bu
da taşıma sırasında zaman kayıplarının oluşmasına ve iş veriminin
düşmesine neden olabilmektedir.
Geliştirilen bu yöntemde tomruklar polietilen malzemeden
oluşan oluklar içinde ve belirgin
bir güzergah üzerinde taşınıyor
olmasından dolayı zeminle odun
arasında herhangi bir sürtünme
oluşmamaktadır. Bu yapay güzergah kurulurken ormana hiçbir
müdahale yapılmaması ve ağaçlar
arasındaki boşluklardan geçirilmesine önem verilir. Bu sistemle
taşıma sırasında tomrukların tek
tek aşağıdan yukarı sabit bir güzergah üzerinde taşınmasından
dolayı tomrukların ağaç, fidan ya
da zemine çarpması söz konusu
olmamaktadır. Böylece hem kalan
meşcerede oluşabilecek zararlar
hem de tomruklarda oluşabilecek
ekonomik kayıplar minimize edilmektedir. Ayrıca taşıma sırasında
sürtünmenin etkisi ya da takılmalar sonucunda oluşan zaman
kayıplarının önemli ölçüde önüne
geçilmektedir.
Bu yöntemle aşağıdan yukarı doğru taşıma, zemin üzerinde
aşağıdan yukarı taşımaya oranla
hem verimlilik açısından hem de
çevresel açıdan çok önemli yararlar sağlamaktadır.
4- SONUÇLAR
Bu çalışmada, kalan meşcereye zararı minimize eden, polietilen oluklardan oluşturulan yapay
bir güzergah üzerinde MB Trac
tamburlu orman traktöründeki
motor gücüyle tomrukların aşağıdan yukarıya doğru yapay oluk
güzergahı içerisinde taşınmasını
sağlayan bir sistem geliştirilmiştir.
Bu yöntemle kalın çaplı odun
hammaddesinin bölmeden çıkarılmasında odunların sürütüldüğü zemin polietilen malzemeden
yapılmış oluklardan oluşmaktadır.
Bu yapay güzergahın çok kaygan
ve pürüzsüz bir yüzeye sahip olmasından dolayı odunla zemin
arasında minimum sürtünme
meydana gelmektedir. Dolayısıyla
bu güzergah üzerinde aşağıdan
yukarıya doğru çekme işlemi toprak zeminde çekme işlemine göre
çok daha hızlı bir şekilde gerçekleşmektedir. Ayrıca çekme işleminin belirli bir güzergah üzerinde
yapılıyor olması zaman, kalite ve
miktar kayıplarını ortadan kaldırmaktadır.
Tomrukların oluk içerisinde
Traktör gücü ile kontrollü kaydırılması (TOKK-T) yöntemi;
Teknik açıdan; taşınması çok
zor-riskli olan ve aşırı derecede
güç isteyen, ağır ve kalın çaplı
ürünlerin taşınması işini kolaylaştırmaktadır.
Ekonomik açıdan; odun hammaddesinin taşınmasından kaynaklanan miktar ve kalite kayıpları en aza indirilerek ülke ekonomisine olan katkı artırılmaktadır.
Piyasanın odun hammaddesi
talebinin yeterince karşılanamadığı ve endüstriyel odun talebinin
%15’inin ithal edilmek zorunda
kalındığı ülkemizde odun hammaddesindeki bu miktar ve kalite
kayıpları çok büyük önem taşımaktadır (Acar ve Ünver, 2006).
Çevresel açıdan; bölmeden
çıkarma faaliyetleri sırasında
meşcerede kalan ağaç, fidan ve
orman toprağına verilen zararlar
minimuma indirilerek ormanların
sürdürülebilirliği sağlanmaktadır.
Kalın çaplı ürünlerin kontrolsüz
kaydırılması sırasında meşceredeki ağaçların ve fidanların yaralanmasına, kırılmasına ya da ölmesine neden olunmaktadır. Bu da
meşcereyi zararlı böcek ve mantar
saldırılarına karşı zayıf hale getirmektedir. Ayrıca taşınan ürünün
boyutu ve miktarına bağlı olarak
orman toprağında bozulma, sıkışma ve buna bağlı olarak toprağın
çeşitli fiziksel ve kimyasal özelliklerinde olumsuz açıdan değişimler meydana gelir. Bu değişiklikler
verimliliği ve toprak erozyonunu
önemli oranda etkilemektedir
(Acar vd., 2008).
Ergonomik açıdan; açık havada ve eğimli-engebeli arazide ağır
tomrukların en yakın orman yoluna sürütülmesi işi olan kalın çaplı
ürünlerin bölmeden çıkarılması,
çok zor ve tehlikeli bir iş olup bu
işin yarı mekanize olan bu yöntemle yapılması iş kazası riskinin
azalmasını azalmasını sağlayacaktır. Ayrıca son yıllarda işçi bulma
güçlüğünün yaşandığı ormancılık
faaliyetlerinde bu sistemle işçiye
olan bağımlılık da azaltılmış olunacaktır.
Bu çalışmada, geliştirilecek
olan bu kombine sistemle kısaca;
teknik, ekonomik, ergonomik ve
çevresel açılardan yararlar sağlanmış olunacaktır.
Bu çalışmanın ilerisinde; traktör yerine, mobil tamburlu motor
ve oluk sistemi ile ormanın her
yerinde ve her iki yönde odun
hammaddesi transportunun gerçekleştirilmesi amaçlanmalıdır. Bu
ileri sistemle de, orman içerisinde ve orman yolunun ulaşmadığı yerlerde dahi tomruk gibi ağır
endüstriyel odunların transportu
her iki yönde ve rahatlıkla gerçekleştirilebilecektir.
KAYNAKLAR
1. Acar, H.H., 1998. Transport Tekniği ve Tesisleri, KTÜ Orman Fakültesi Yayın No:56,
235 s., Trabzon.
2. Acar, H. H., H., Eroğlu, M. S., Özkaya, 2005.
Dağlık Arazide Üretilen İnce Çaplı Odunların Plastik Oluk Sistemleriyle Bölmeden
Çıkarılması İmkanları Üzerine Bir Araştırma. OGM Proje No:2003A050090. Ankara.
171s.
3. Acar, H. H., S., Ünver, 2005. A research
on the impacts of ground-based manuel
skidding at the Spruce (Picea orientalis
(L.) Link) production areas of Turkey, The
Ecological, Ergonomic and Economical
Optimization of Forest Utilization in Sustainable Forest Management, 15-18 June
2005, 105-111p., Krakow-Poland.
4. Acar, H. H., S., Ünver, 2006. Work production of extracting of small size woods by
plastic chute system: its application in the
Giresun Region. Journal of Kastamonu
Faculty of Forestry. Kastamonu-Turkey.
Volume: 5 (2). 154-163.
5. Acar, H.H., Ünver, S., Kaplan, E. 2008.
Dağlık Arazide Tomrukların Plastik Oluklar İçerisinde Kontrollü Olarak Taşınması
(TOKK Yöntemi). Orman Mühendisleri
Odası Dergisi, Sayı: 4-5-6, 31-33.
6. Acar, H.H., Ünver, S., Üçüncü, K., Özkaya,
M.S., 2012. Kalın Çaplı Odunların Bölmeden Çıkarılmasında Alternatif Bir Yöntem:
Tomrukların Oluk İçerisinde Kontrollu
Kaydırılması (TOKK), KTÜ BAP Hızlı Destek Projesi, Proje Kod No. 2010.113.001.6,
26s., Trabzon
7. Gürtan, H., 1975. Dağlık ve Sarp Arazili
Ormanlarda Kesim ve Bölmeden Çıkarma
İşlerinde Uğranılan Kayıpların Saptanması ve Bu İşlemlerin Rasyonalizasyonu
Üzerine Araştırmalar. Tübitak Yayınları.
No:250. TOAG Seri No:38. Ankara.
2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 23
UZMAN S AH AS I
AHŞAP YAPILAR
ve
DEPREM
Öğr. Gör. Dr. Cenk DEMİRKIR
KTÜ OF Teknoloji FakültesitAğaçişleri End. Müh. Bölümü
Özet
Ülkemizde; ahşap yapı, bu tür yapılarda kullanılan ahşap kökenli elemanlar ve bu malzemelerin deprem
performansları konusunda yeterli araştırma mevcut değildir. Bu tür çalışmaların geliştirilerek artırılması
durumunda daha güvenli ve doğal konutların ortaya çıkması sağlanabilecektir. Geçmişte deprem felaketleri
nedeni ile pek çok can ve mal kayıpları yaşanan ülkemizde gelecekte de olası depremler nedeniyle benzer
kayıpları yaşamamak için ahşap yapılara yönelmek gerektiği düşünülmektedir. Bu çalışmanın amacı;
ahşap yapı, ahşap yapıların deprem performansı, özellikle bir deprem ülkesi olan Türkiye için ahşap yapının
önemini vurgulamak ve geçmişte dünyanın farklı bölgelerinde meydana gelen depremlerde bu tür yapıların
gösterdiği performansları inceleyerek, ülkemiz için ahşap çerçeveli yapıların anlamını ortaya koymaktır.
GİRİŞ
Ahşap Yapı Tarihçesi
İnsanoğlunun barınma gereksinimini karşılamak için kullandığı ilk yapı malzemelerinden biri
ahşaptır (Öztank, 2004). Önceleri
ahşap yığma sistem kullanılırken,
daha sonraları ahşap karkas sisteme geçilmiştir. Ahşabın Türk kültüründe çağlar boyu en iyi şekilde
kullanıldığı bilinmektedir. Türk
evlerinin yapı malzemesi ahşaptır. Batı Karadeniz, Orta Karadeniz
ve Marmara bölgelerinde evlerin
iç bölmeleri tamamen ahşaptır.
Yapı malzemesi olarak ahşabı kullanmanın mimari tasarımda da
büyük kolaylık ve zenginlik sağlayacağı belirtilmektedir (URL 1,
2011). Ahşap karkas olarak adlandırılan, ahşap taşıyıcılı sistem ile
bir yapı, görsel ve estetik açıdan
her türlü detay, tasarımı destekleyici yönde kusursuz çözümlene-
24 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012
bilmektedir (URL 1, 2011). Ahşap
taşıyıcı sistem ile inşa edilmiş yapıların, günümüze kadar gelen en
erken örneklerinin 17. Yüzyıldan
kalma olduğu bilinmektedir.
Türk yapı geleneği önemli bir
ahşap yapı kültürüne sahip olmasına rağmen, 1999 Kocaeli ve
Düzce depremlerine kadar unutulmaya yüz tutmuştur. Gelişmiş
ülkelerde ise gelişen teknolojiye
de uyum sağlanarak ahşap yapılar
inşa edilmeye devam edilmiştir
(URL2, 2008). 2005 yılında yapılan
bir çalışmada, Türkiye’de ahşap
taşıyıcı sistemlerin yaklaşık 45 yıl
öncesine kadar yaygın bir şekilde inşa edildiği, fakat betonarme
yapım tekniğinin ortaya çıkması
ve gelişmesi ile birlikte ABD, Kanada, Japonya ve Avustralya gibi
ülkelerin aksine ülkemizde ahşaptan uzaklaşıldığı belirtilmektedir
(Doğangün vd., 2005). Ahşabın
önemli oranda kullanıldığı geleneksel Türk evlerinin sosyal, kül-
türel, ekonomik, endüstriyel ve
geleneksel nedenler yanında, ulaşım, eğitim, yapım özellikleri ve
malzeme gibi unsurlar nedeniyle
unutulduğu ifade edilmektedir
(URL 1, 2011).
Ahşap Yapıların
Deprem Performansı
Deprem olayı önlenemediği
gibi, önceden bilinmesi ve denetim altına alınması çalışmalarından da bugüne kadar tatminkâr
sonuçlar elde edilememiştir.
Dünya genelinde meydana gelen
depremlerin aletsel büyüklüklerini ve sarsıntı oranını belirleyen ve
sınıflara ayıran uluslararası ölçüm
birimini (Richter ölçeği) bulan
Charles Francis Richter, “depremler değil binalar insanları öldürür”
demiştir. Bu korkunç doğal olayı
tanımak ve zararlarını en aza indirmek için depreme dayanıklı yapı
yapmak en uygun çözüm olarak
gözükmektedir. Bugün deprem
zararlarını en aza indirmek için
dünyanın kabul ettiği çözüm de
budur (Durmuş 2004).
Türkiye dünyanın en etkili aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde bulunmaktadır. Ülkemizin,
Alp-Himalaya deprem kuşağında
yer alan bir deprem ülkesi olduğu
herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Nüfusun % 95’inin deprem
tehdidi altındaki bölgelerde yaşadığı bir ülkede, sanayi de başta olmak üzere yapısal yoğunluk
olarak da %98’inin deprem bölgelerinde olduğu için; konu her
açıdan büyük önem taşımaktadır.
Geçmişte Türkiye’nin birçok yerinde yıkıcı depremler olmuştur.
Durum böyle devam ederse gelecekte oluşabilecek depremlerde
de büyük felaketlerle karşılaşabileceğimiz muhtemeldir. Durmuş
(2004), tarafından yapılan bir çalışmada son 15 yıl içinde Türkiye’
de depremden dolayı her yıl ortalama 1200 kişinin hayatını kaybettiğini ve 1300 civarında yapının
yıkıldığını, dünyanın depremden
etkilenen diğer ülkeleri ile karşılaştırıldığında bu rakamların çok
büyük olduğuna dikkat çekilmektedir.
Dünyanın depremden etkilenen diğer ülkeleri ile karşılaştırıldığında bu rakamların çok büyük
olduğu açıktır. Bu hususlar göz
önüne alındığında deprem felaketi sonrası can ve mal kaybını en
aza indirebilmek için gerekli çalışma ve düzenlemelerin yapılması
gerekmektedir.
Ahşap çerçeveli yapıların deprem davranışı üzerine yapılan
araştırmalar; direnç özellikleri,
dayanım özellikleri, matematiksel
modelleme ve hesaplama, depremdeki saha gözlemleri, parça ve
binaların laboratuar testlerini içeren pek çok aktivitenin meydana
gelmesini gerektiren çok disiplinli
çalışmaları kapsamaktadır.
Dünyada meydana gelen
önemli depremlerden, Alaska
(1964-Manyitüd(M)8,4), Kaliforniya (1971-M 6,7), Yeni Zelenda
(1987-M 6,3),Kubec (1988- M
5,7), Kaliforniya (1989-M 7,1),
Kaliforniya(1994- M 6,7), KobeJaponya(1995-M 6,8) depremlerinde ahşap çerçeveli yapıların
performansı üzerine bir çalışma
yapılmıştır. Büyüklüğü 7 ve üzerinde olan toplam 7 depremde
yaklaşık 300 bin ahşap binanın
çok şiddetli sallanması sonucu
kalp krizi dahil olmak üzere sadece 34 kişi ölmüştür (Rainer ve Karacabeyli,2000). Ayrıca 1994 Northridge depreminden sonra ahşap
çerçeveli perde duvarları kontrplak ile kaplamanın gayet iyi bir
sonuç verdiği ortaya konulmuştur
(URL 3,2003). Ülkemizde meydana gelen Gölcük depreminde ise
30 bin aşkın kişi hayatını kaybetmiştir. Sadece ahşap oldukları için
depreme karşı almaları gereken
32 tedbirin yarısının eksik olmasına rağmen Gölcük depremine eş
büyüklükteki depremde 25 insan
hayatını kaybetmiştir. Bu çalışmada ahşap çerçeveli yapıların çok
şiddetli yer sarsıntılarına dayanabileceği ve hayati risklerinin çok
düşük olacağı görülmüştür. Bu
nedenle bu tür binaların yaşam
güvenliği açısından memnuniyet
verici olduğu söylenebilir (Rainer
ve Karacabeyli 1999).
Ancak ahşap ev hangi durumda olursa olsun depreme dayanıklıdır demek bilimsel görüşten
uzaktır. Her yapı sisteminde olduğu gibi ahşap karkas yapılarda
da deprem yüklerini kapsayan
yapısal tasarım gereklidir. Günümüzde bu alanda standartların ve
kodların yetersiz olduğu ülkemiz
için, Kuzey Amerika deneyimin-
den de yararlanılan Eurocode iyi
bir örnek oluşturmaktadır. Avrupa
kıtasında ahşap yapıların tasarımı Eurocode 5’de, yapılarda deprem dayanımı ise Eurocode 8’ de
standart hale getirilmiştir (TS EN,
1995; TS EN 1998).
Depremde yıkılan yapılarda
en önemli sorunlardan biri; betonarme ağır yapılardan birinin
çökmesi sonucunda tüm eşyaların ezilerek hiçbir yaşam alanı
bırakmaması ve bu sebeple çok
az sayıda insan hayatının kurtulabilmesidir. Ayrıca beton son derece ağır bir malzeme olduğundan
kurtarma çalışmaları sadece ağır
makineler ile yapılabilmektedir.
Yeni sistem ahşap yapılar hafifliği dolayısı ile yıkıldığında içinde
çok daha fazla yaşam alanı oluşturur. Bu da can kaybının çok az
olmasını sağlar. Ahşap yapılarda
ise kurtarma çalışmaları balta,
kazma, balyoz, el testeresi gibi el
aletleri ile hemen hemen herkes
tarafından ağır makineler beklenmeden yapılabilir. Kaliforniya’da
17 Ocak 1994 yılında olan 6,7’lik
depremde can kaybı sadece 69
kişidir ve bunların %40’ı yolda beton viyadükler altında, 20’si diğer
yapılarda hayatını kaybetmişlerdir. Kaliforniyada’ki evlerin %95’i
ahşap yapı olduğundan can kaybı bu kadar az olmuştur (URL 4,
2010).
Ahşap çerçeveli yapılar özellikle Güney Kaliforniya’ da apartman
ve evler için kullanılan en yaygın
yapı türüdür. Bu yapı türü aynı zamanda ofis, okul ve hükümete ait
yerlerde kullanılmaktadır. Ahşap
yapı, düşük ağırlıkta yüksek direnç sağlamakta ve yüksek dayanım/ağırlık oranı ahşabı depreme
dayanıklı yapılar için iyi bir seçenek haline getirmektedir (Graf,
2008).
2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 25
UZMAN S AH AS I
Çok yakın geçmişte ahşap çerçeveli yapılar, özellikle kontrplak
perde duvar kullanılan mühendislik ürünü ahşap çerçevelerde
oluşturulan San Andreas deprem koşullarında (M:7.8) bile iyi
performans göstermiştir. 2010
yılında Yeni Zelanda’da meydana
gelen 7.1 büyüklüğündeki depremde can kaybı yaşanmamıştır.
Almanya’nın Der Spiegel dergisinin yaptığı araştırmaya göre
çağdaş tasarımlı ahşap binaların
bu büyüklükteki depremden can
kaybı yaşanmadan atlatılmasını
sağladığı belirtilmektedir (URL 5,
2010).
Ahşap Yapıların
Sağladığı Avantajlar
Ahşap çerçeveli tasarımlarda;
ahşap kökenli perde duvarlar, binanın deprem ve rüzgâr yüklerine
karşı dayanması için gerekli yanal
direnci sağlamaktadırlar. Ahşap
çerçeveli yapılar, genel olarak
yüksek şiddetteki depremlerde
düşük hayati risk sağlamakta ve
performansları iyi olmaktadır (Rainer ve Karaca-beyli, 1999).
Ülkemizde özellikle Marmara
depremi sonrası betonarmeye alternatif olarak hafif yapı sistemlerinin yaygınlaşması gerektiği görülmüştür. İstanbul Pelitli’ de ahşap karkas sistem olarak üretilen
evlerde çatıda, iç dış duvarlarda 9
mm, döşemelerde ise 18 mm ladin ağacı kontrplak kullanılmıştır.
Kereste dikmeler, çatı mertekleri
ve döşeme kirişleri ile kontrplak
birbirlerine özel çelik bağlantı
elemanları ile bağlanmaktadır.
Bu şekilde oluşan levhalar zaten
yapının hafifliğinden dolayı düşük olan yanal deprem yüklerine
karşı enerji soğuran perde duvar
görevi görmektedir. Ahşap karkas
evlerde tüm yalıtım sistemi duvarların içinde oluşmakta ve ahşabın
26 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012
kendisinden gelen doğal yalıtım
özelliği sayesinde üstün ısı yalıtımı elde edilmektedir (Önal 2001).
Ahşap platform çerçeve yapıların performansı ile ilgili yapılan
bir çalışmada ölüm oranı ve yapıların yıkılma oranının önemli
ölçüde az olduğu görülmüştür
(Rainer ve Karacabeyli 2000).
Ahşap platform tipi yapılarda
ölüm oranını düşük olmasına şu
gibi faktörler de katkıda bulunmuş olabilir:
t Odunun yüksek mukavemet/
ağırlık oranı
t Bağlantılardaki sürtünme kayıplarından kaynaklanan yüksek soğurma kapasitesi
t Ahşap parçaların esnek davranışları
Ahşap yapıdaki başarısızlık
durumlarına ise vida bağlantıları,
duvarların dönmesi, duvar kaplamasındaki kesme başarısızlığı, çeşitli bağlantı hataları ve sınır parçalarının ezilmesi dahil edilmektedir. Ahşap çerçeveli yapıların
iyi deprem performansı, detaylı
parçalara (duvar, çerçeve ve bağlantı elemanları) ve tüm sistem
davranışının iyi kavranmasına dikkat gerektirir.
Ahşap yapı, kereste ve yapısal
levhaları birleştirerek sağlam ve
yapımı hızlı duvar, döşeme ve çatı
bileşenlerini meydana getirir. Bileşenler dayanıklı, birleştirmesi ve
yalıtımı kolaydır.
Evin boyutunun büyütülmesi
veya yenilenmesi ahşap evlerde
kolaydır. Bu tadilat kolaylığı yeni
veya kullanılmış ev alanlar için
önemli özelliktir. Değişen ihtiyaçlar karşısında evlerini ekonomik
şekilde değiştirirler. Betonarme ev
duvarına yeni bir pencere açılması düşünülürse, yenileme işlerinde
ahşabın rakipsizliği ortaya çıkar.
Kışın evin sıcak, yazında serin
olması ahşap evin konforlu ve
ekonomik yanıdır. Hücresel yapı-
sından dolayı ahşap çelikten 400
kere daha iyi yalıtkandır. Bir evin
bütçesinde ısıtma ve soğutma
giderleri önemli yer tutar ve düşük enerji tüketimi ev alanlar için
önemli özelliktir. Ahşabın yüksek
standartlarda yalıtılabilme özelliğine karşın çelik ve betonda ısı
geçirgenlik problemleri ve soğuk
yüzeylerde nem yoğunlaşması
söz konusudur.
Ahşap karkas yapılarda dikme
ve kirişlere monte edilen ahşap
levhaların mukavemeti (ölü, canlı,
deprem yükleri), sağlığa uygunluk, termal, dayanıklılık (suya, dış
etkilere, yan-gına), işlenebilme,
hidrotermal, akustik gibi özellikleri de konutun sunduğu yaşam
kalitesinde büyük öneme sahiptir
(Önal 2001).
Yığma ve betonarmeye göre
ahşap sistemler doğal olarak daha
sünektir. Süneklik, yapının çökmeden akabilme ve şekil değiştirebilme kabiliyetidir. Depremin ani
şekilde oluşturduğu yüklere karşı
binalarda eğilebilirlik ve bükülebilirlik arzu edilen özelliklerdir. Bu
özellikler binanın depremde biriken enerjiyi dağıtmasını sağlar.
Çok sayıdaki çivili ek yerleri ahşap
binalara süneklik sağlar (URL 6,
2010). Yapısal bir materyal olarak
ahşap, deprem performansı konusunda diğer materyaller üzerinde
bazı avantajlar sağlamaktadır. Ahşap güçlü fakat hafiftir. Böylece
zemin hareketleri diğer yapılardaki gibi ahşap yapıda büyük bir
enerji oluşturamaz. İlave bir avantaj olarak, ahşap iskelet sistemler
diğer materyallerden daha esnek
ve enerji soğurması daha yüksektir (Earthquake resistance, 2002).
Yapısal ahşap levhaların, ahşap çerçeveye sağlam şekilde
eklenmesi ile meydana gelen
perde duvar ve diyaframlar, fırtına
ve kasırgaların getirdiği şiddetli
rüzgârı alan bölgeler için sağlam
binaların yapımına imkan verir.
Karayipler’de ahşap binalar birçok fırtınaya rağmen ömürlerini
sürdürmüşlerdir. 1992 yılında
Güney Florida’da oluşan Andrew
kasırgası şartnamelerde öngörülen tasarım hızının 50% fazlası
olan 140 mil/saat hızına erişmiştir.
‘’ Andrew Kasırgası - Ahşap yapıların performansı ve analizi ‘’ konulu mühendislik raporu, ahşap
binaların tasarım hızından fazla
bir rüzgâr hızıyla karşı karşıya kalmış olmalarına rağmen iyi performans gösterdiklerini saptamıştır
(Anonim, 1992).
Ahşap çerçeveli duvar ve döşemelerin ses yalıtımı yüksektir. Ahşap yapılarda uzun yıllar yapılan
araştırmalar ve tecrübelerin sonucunda elde edilen ses geçirmeyen
döşeme ve duvar tasarımları sayesinde bu alanlarda yaşayanlara
sessiz mekânlar sunulmuştur.
Ahşap sadece yenilenebilir
değil, enerji tüketimi, hava ve su
kirliliği konusunda çevreye dosttur. Hayat Boyu Değerlendirme
(LCA) değişik bina sistemlerinde
ürünün yaşamı boyunca her bölümünde enerji, malzeme kullanımı,
hava ve suya verdiği salımlar gibi
faktörleri inceleyerek çevreyi nasıl
etkilediğini gösteren karşılaştırmalı yöntemdir. ATHENA Sürdürülebilir Malzeme Enstitüsünün hayat boyu değerlendirme yazılımı
kullanılarak 220 m2 ahşap, çelik
ve betonarme evin yaşamları boyunca çevreye etkileri karşılaştırılmıştır. Araştırma neticesinde ahşaptan yapılan evin enerji kullanımı, sera gazı, su ve hava kirliliği ve
çevreyle ilgili kaynak çıkarılması
konularında çelik ve betonarme
yapıya nazaran daha az çevresel
etkisinin olduğu tespit edilmiştir.
Ahşap, çelik ve betonarme ticari
ofis binaların karşılaştırmasında
da ahşabın üstün sonuçları elde
edilmiştir (URL 7 ve URL 8, 2010).
SONUÇ ve
ÖNERİLER
Bir deprem ülkesi olan
Türkiye’de ahşap yapıların önemini vurgulamak ve ahşap yapılara
yönelimi teşvik etmek gerekmektedir. Bu olgunun deprem riski
taşıyan ülkelerde daha yaygın olduğu ve bu ülkelerde bu sektörün
günden güne gelişim gösterdiği
görülmektedir. Geçmişte deprem
felaketleri nedeni ile pek çok can
ve mal kayıpları yaşanan ülkemizde gelecekte de olası depremler
nedeniyle benzer kayıpları yaşamamak için ahşap yapılara yönelimin geç kalınmaması gereken bir
konu olduğu göz ardı edilmemesi
gereken bir gerçektir. Karacabeyli,
Türkiye’nin deprem kuşaklarında olduğunu ve ahşap yapıların
şiddetli bir depreme karşı en iyi
çözümlerden olduğunu kabul etmesi gerektiğini ve Anadolu ve İstanbul’daki zengin ahşap yapı kültürünün depreme karşı dayanıklı
yapı yapabilmek için yüzyılların
oluşturduğu bir bilgi birikimine
dayandığını hatırlaması gerektiğini vurgulamaktadır (Karacabeyli,
2009). Ayrıca Türkiye’nin, sürdürülebilir ormanlarının olduğunu
kendisine ve dünyaya ispatlaması
gerekmektedir. Sağlıklı bir orman
endüstrisi ve onunla uyumlu çalışan bir ahşap yapı endüstrisi ahşap yapıları tekrar gündeme getirebilir (Karacabeyli, 2009). Yani bir
yandan ormanlar artarken diğer
yandan orman endüstrisi ve ahşap yapı endüstrisi gelişimi üzerinde durulmalıdır. Bu olgunun
devlet, belediyeler, üniversiteler,
mühendislik ve mimarlık camiası
ve inşaat sektörünün birlikte hareket edeceği bir platformda sağlanabileceği unutulmamalıdır.
KAYNAKLAR
t Anonim, 1992. Hurricane Andrew. Wood
Building Performance and Analysis. A
Special Report of The National Forest
Products Association.
t Doğangün, A., Livaoğlu, R., Tuluk, Ö.İ., ve
Acar, R. 2005. Geleneksel Ahşap Yapıların Deprem Performansları,23-25 Mart
Kocaeli Deprem Sempozyumu, sayfa:
797-799.
t Durmuş, A. 2004. Deprem Mühendisliğine Giriş Ders Notları. Karadeniz Teknik
Üniversitesi. İnşaat Mühendisliği Bölümü. Sayfa: 1-2. Trabzon
t Earthquake Resistant Housing, 2002, A
wood – frame Building Performance Fact
Sheet. Forintek Canada Corp. CMHC.
SCHL. Canada. September.
t Graf, W., 2008, Wood Frame Buildings.
The Shake out Scenario. Prepared for
United States Geological Survey and California Geological Survey. URS Corporation. Los Angeles CA, May.
t Karacabeyli, E., 2009. Türkiye Ahşaba Küs
mü. Elginkan Topluluğu İlteşim Yayını.
Ekim 2009. sayfa 34.
t Rainer, J. H., ve Karacabeyli, E., 1999,
Performance of Wood – Frame Building
Construction in Earthquakes. Forintek
Canada Corp. Project No. 2138. March.
t Rainer, J.H. ve Karacabeyli, E., 2000, Ensuring good seismic performance with
platform frame wood housing, construction technology update No:45, National
Research Council of Canada,.
t Önal, T.O., 2001. Schauman wood, Yapılarda kontrplak kullanımı,’Nordic wood’
projesi ve Finlandiya açık ahşap sistemi.
t Öztank, N. 2004. Orta Yükseklikteki (4 – 8
kat) Konut Yapılarında Ahşap Teknolojisinin Uygulanabilirliği. Dokuz Eylül Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Mimarlık Fakültesi, Doktora Tezi. İzmir.
t TS EN 1995-1-2, 1996. Eurocode 5: Ahşap
yapıların projelen-dirilmesi. Bölüm 1-2:
Genel Kurallar – Yapısal yangın projelendirilmesi
t TS EN 1998 – 5, 2005. Eurocode 8: Depreme dayanıklı yapı tasarımı. Bölüm 5:
Temeller, Zemin Dayanma Yapıları Ve
Geoteknik Hususlar
t URL1,2011,www. ahsapkarkas. com
t URL2,2008,www.ahsaponline.net/arsiv/
dergi/o/ahsaptasiyici.htm
t URL3,2003,http://www.abag.ca.gov/bayarea/eqmaps/fixit/ training.html
t URL4, 2010,www.ahsapev.com
t URL5,2010,http://www.yapi.com.tr/Haberler/ashap yapilarin zaferi
t URL6,2010http://www.ahsapyapi.com/
t URL7,2009http://www.athenasmi.ca/
t URL8,2003http://www.cwc.ca
2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 27
UZMAN S AH AS I
SÖĞÜTLER
(Salix L.)
F. Alptekin KARAHAN
OGM İç Anadolu Orman Araştırma EnstitüsütKavakçılık Araştırmaları Başmüh.
S
alix (Söğüt) cinsi, bitkiler
aleminin
Phanerogamea bölümü, Angiospermae alt bölümü, Dicotyledonea sınıfı, Monochlamydae alt sınıfı, Amentiflorae grubu
Salicaceae familyasına bağlıdır.
Söğütler kışın yaprağını döken, ender olarak her dem yeşil
ağaç, ağaççık veya çalılardır. Tomurcukları sürgüne yatmış durumdadır ve tek pulludur. Çoğu
dar veya geniş şerit biçiminde
olan yapraklar sürgünlere genellikle almaçlı, birkaç türde karşılıklı
28 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012
olarak dizilmiştir. Yaprak yüzleri
çoğunlukla çıplak ya da özellikle
alt yüzleri tüylüdür. Çiçekler bir
cinsli iki evciklidir. Erkek çiçeklerden her birinin çoğunlukla üzeri
tüylü bir brahtesi vardır. Periant
bal bezesine gelişmiştir. Etamin
sayısı 2-5’dir. Dişi çiçekler dik duran bir eksen üzerinde toplanmıştır. Her dişi çiçeğin 1 brahtesi, bu
brahtenin koltuğunda 2 karpelli
bir pistili vardır. Meyve,2 kapaklı
kapsül meyve durumunda, tohum küçük, kahverengi veya ye-
şil renkte, alt bölümünden çıkan
beyaz tüylerle örtülüdür. Söğüt
çiçeklerinin brahtesinin kenarı
kavaklarda olduğu gibi dişli veya
parçalı değil düzdür. Bütün örnekleri entomogamdır. Söğüt
tohumları kısa sürede çimlenme
yeteneklerini kaybettiği, buna
karşılık çelikten kolayca köklenebildiğinden pratikte üretilmeleri
daima çelikle yapılmaktadır. Büyümeleri çok hızlı ve donlara karşı
dayanıklıdırlar (Kayacık 1963,Gökmen 1973).
Dünya üzerinde söğüt cinsi
yeni kaynaklar ışığında 500 civarında türle temsil edilir (Heywood
1979). Söğüt cinsi 32 seksiyona
ayrılmıştır (Rehder 1947). Fakat bu
türlerin çok azı ağaç formundadır ve ekonomik değere sahiptir.
Resim 1: Söğüt Yaprakları
Skvortsov, Türkiye’de söğütleri 11
seksiyon ve 23 tür altında toplamıştır. Dünyadaki söğütleri 3 gruba toplamak mümkündür:
1-Avrupa ve Asya Söğütleri,
2-Amerikan Söğütleri,
3-Melez Söğütler.
Avrupa ve Asya
Söğütleri
Avrupa’da doğal 70 söğüt türü
vardır. Türkiye’de ise doğal yayılışı
olan 23 söğüt türünden Salix alba,
Salix fragilis, Salix excelsa ve Salix acmophylla ağaç formundaki
önemli söğüt türlerindendir (Yaltırık 1988,Gökmen 1973, Kayacık
1963). Yazıda, Türkiye’yi doğrudan
ilgilendiren Avrupa ve Asya’daki
türler anlatılmıştır.
Resim 2: Dişi Çiçekler
2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 29
1.1.
1.2.
1.3.
1.4.
23-
4-
Fragiles Koch ve Albae
Borrer Seksiyonları
Salix alba
a-Salix alba cv.calve (Salix
carerulea Sm.)
b-Salix alba var.vitellina
Salix babylonica (Salix pendula Monech), Salkım Söğüt
Salix fragilis L. (Gevrek Söğüt)
Salix matsudana Koidz: Salix
matsudana cv.Tortuosa
Caprea Seksiyonu:
Salix caprea
Canae Seksiyonu:
Salix incana Schrank = Salix
eleagnos Scop.
Daphnoides Seksiyonu:
Salix daphnoides Vill.
Türkiye’deki
Söğüt Türleri
Türkiye’de bulunan 28 tür
söğüdün , 23’ü doğal olarak
yetişmektedir,(Arıhan,2009).
t "LTÚǘàUSalix alba)
t "DFNTÚǘàEàSalix acmophylla)
t .ƌTLTÚǘàEàSalix aegyptiaca)
t ,BSǵ‘M‘LM‘ZBQSBLM‘TÚǘàU
(Salix amplexicaulis)
t Salix armenorossica
t ,FÎƌTÚǘàEàSalix caprea)
t ,BGLBTTÚǘàEàSalix caucasica)
t #P[TÚǘàUSalix cinerea)
t ƞǘEFZBQSBLM‘TÚǘàU4BMƌY
elaeagnos)
t 4BMƌYFMCVSTFOTƌT
t #PZMVTÚǘàU4BMƌYFYDFMsa)
t (FWSFLTÚǘàU4BMƌYGSBHƌlis)
t 4BMƌYQFEƌDFMMBUB
t %FGOFZBQSBLM‘TÚǘàU
(Salix pentandra)
t Salix pentandroides
t Salix pseudodepressa
t Salix pseudomedewii
t &SHVWBOƌTÚǘàUSalix
purpurea)
30 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012
t 3ƌ[FTÚǘàEàSalix rizeensis)
t 5SBC[POTÚǘàEàSalix
trabzonica)
t #BEFNZBQSBLM‘TÚǘàU
(Salix triandra)
t Salix wilhelmsiana
t 4FQFUÎƌTÚǘàEàSalix
viminalis)
Söğüt ve Önemi
Söğüt ülkemizde kavak ile
birlikte her yerde görülebilen bir
ağaçtır. Su kenarlarında, rutubetli
ve serin yerlerde doğal olarak bulunduğu gibi, insanlar tarafından
çok eski zamanlardan beri ve çeşitli amaçlarla yetiştirilmektedir.
Pamuksu tüylerle donanımlı tohumlarının kolayca yayılabilmesi
ve uç iklim şartlarına dayanıklı olması nedeniyle çok yaygındır, (Arı-
han,2009). Çok kolay yetiştirilebilmesi ve hızlı büyümesi nedeniyle
insanların her zaman yararlandığı
bir ağaç türüdür; bahçe ve tarla
kenarları ile akarsu boylarında büyük ölçüde yetiştirilmektedir.
Söğüt odunu hafif, oldukça
yumuşak fakat dayanıklı ve elastikidir. Baskı altında kaldığında
yarılmaz. Bu bakımdan kutu yapımında, polo ve kriket sopası
yapımında, deniz motorlarının
yan tahtaları ve el aletleri yapımında kullanılır. Sepet yapımında
ve diğer örgü işlerinde genellikle
1 yaşlı S.viminalis sürgünleri kullanılır. Söğütlerin dal, yaprak ve
kabukları memeli hayvanların;
tomurcuk ve çiçekleri ise kuşların
besin kaynağıdır. Hafif analjezik
(ağrı kesici) özelliği olan Glucoside Salicin söğütlerde yaygındır.
Resim 3: Salisetum (Behiçbey Araşt. Fid.)
UZMAN S AH AS I
1-
Resim 4: Çelik Bahçesi (Gen Bankası)
Sonuç ve Tavsiyeler
Söğüt odunu günümüzde sanayideki yerini tam olarak almış
olmamakla birlikte son yıllarda
Avrupa’da selekte edilen bazı
klonları selüloz ve kağıt sanayinde kullanılmaktadır (Anonim
1979). Bazı söğüt türleri erozyon
ve rüzgar perdesi, su bentlerinin
ve hendeklerin tahkimi, sepet
ve çit yapımı, yakacak, selüloz ve
kağıt, süs bitkisi, kriket sopası ve
küçük el aletleri yapımı, hayvan
yemi gibi birçok amaçla kullanılmaktadır. Söğüt, biyomas (biyolojik kitle) üretimi ve enerji ormanları tesisi yönünden bugün üzerinde en fazla durulan türlerden
birisidir.
Kavak ve Hızlı Gelişen Orman
Ağaçları Araştırma Enstitüsü tarafından 55 söğüt klonuyla fidanlık
denemeleri kurulmuş, sonucunda
seçilen 27 klonla denemeler yapılmış ve elde edilen bulgularla
84/24, 84/21, 84/30, 84/22, 84/20,
84/23, 84/28 ve 84/15 klonları
bundan sonra yapılacak klon denemeleri için önerilmiştir (Toplu
ve ark., 2006). Selektif ıslah çalışmalarında bireysel seleksiyon
çok önemlidir. Ağaçların fenotipik
performanslarına göre seçimine
kitle seleksiyonu (mass selection)
denmektedir. Kavak ve söğütlerde seleksiyonun genel amacı yetişme ortamı koşullarına uygun,
böcek zararlarına ve hastalıklara
dayanıklı ve endüstrinin çeşitli
odun hammaddesi gereksinimlerini karşılamak olmalıdır. Ancak
bazen amaçlardan birisi öne çıkabilir (Tunçtaner, 1990).
Seleksiyon çalışmalarıyla seçilen klonlar mevcut klonlarla
tekrar denemeye tabi tutulacak,
deneme sonucunda mevcut klonlardan daha hızlı büyüyen, teknolojik özellikleri iyi, zararlılara da-
yanıklı ve ekolojik ortama uyum
sağlayan klonlar bulunursa ekonomiye katkı sağlanmış olacaktır.
Günümüzde İç Anadolu Ormancılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğüne ait Behiçbey Araştırma
Fidanlığında “Söğüt Gen Bankası
“ ve “Salisetumu” bulunmaktadır.
Gen Bankasında daha önce
Kavak ve Hızlı Gelişen Orman
Ağaçları Araştırma Enstitüsü’nce
denemelerde kullanılmış yaklaşık
50 söğüt klonu vardır. İlaveten, İç
Anadolu Orman Araştırma Enstitüsü Enstitüsü’nün 2007 yılından
beri Bölgede yaptığı söğüt üstün
birey seçme çalışmalarında tespit
edip Behiçbey Fidanlığındaki gen
bankasına kazandırılan yaklaşık
150 klon taslağı vardır; toplam Söğüt klon ve klon taslağı 200 civarına ulaşmıştır.
Enstitümüz ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi ‘nin(Biyoloji Bölümü) ileride yapacağı çalışmalara
yönelik, ilk olarak seçilen söğütlerin morfolojik teşhislerine başlanmış olup önümüzdeki senelerde
fidanlık denemelerine başlanması
düşünülmektedir. Yapılacak bu
çalışmalar sonucunda ileride söğütlerde kuraklık, don, tuzluluk,
biyokütle, enerji, odun teknolojisi, su kalitesinin artırılması ve
temizlenmesi (bioremediation),
vs çalışmalar yapılabilecek ve bu
konularda kullanılabilecek söğüt
klonları belirlenebilecektir. Oluşturulan bu Salisetum sayesinde
klonlar ağaç formunda (ex-sitü)
korunmuş olacak ve ileride yapılacak genetik çaprazlamalar için
polen ve dişi çiçek kaynağı olarak
kullanılabilecektir.
Kaynaklar
1- Kırşehir Yöresine Uygun Söğüt (Salix L.)
Klonlarının Belirlenmesine Yönelik Araştırmalar. Toplu F., Tunçtaner K., Tulukçu
M., Kahraman T. Ve Küçükosmanoğlu F.
2006
2- Çeşitli Söğüt Klonlarının Genetik Varyasyonları ve Türkiye’nin Değişik Yörelerine
Adaptasyonları Üzerine Araştırmalar. Dr.
Korhan Tunçtaner 1990
3- Arıhan, O. ve Güvenç, A. (2009). Ankara
çevresinde Yetişen Söğüt (Salix L.) Türleri. Ot Botanik Sistematik Botanik Dergisi,16,1,15-52.
4- Heywood, V. H. (1979). Flowering Plants
of the World. Oxford Universty Press, London. 412p.
2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 31
ÜYEL ER İ Mİ ZD EN
Sami Y. ÖLÇER
0S:àL.àIt0533 226 75 44
Şans diye bir şey var mıdır?
Yoksa insanlar şanslarını kendileri
mi yaratırlar? Bunun kesin bir cevabı henüz verilemedi.
Bu sorunun cevabı ne olursa
olsun benim şanslı bir ormancı olduğum kesin.
Görev yaptığım yerlere bakıyorum, herkese kolay kolay nasip
olacak yerler değil.
Orman Genel Müdürlüğünde beş kez daire başkanlığı, Milli
Parklar ve ORKÖY Genel Müdürlüklerinde genel müdür yardımcılıkları şans değil midir?
Ama bu daire başkanlıklarından birisi var ki doğrusu unutulmaz O da Amenajman ve Silvikültür Dairesi Başkanlığıdır. O zamanlar ismi öyleydi, şimdilerde silvikültürü ayırdılar. 25.12.1979 günü
başlayan görevim 20.04.1981
günü Eğitim Dairesi Başkanlığına
tayinim ile sona erdi.
Amenajman tarihinde, o güne
kadar bir tek gün bile amenajmanda çalışmadan bu göreve getirilen tek kişiydim, hem de (nur
içinde yatsın) bir amenajman ilahı
32 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012
AMENAJMANDA
BİR ÖĞLE YEMEĞİ
sayılan Muhittin ORPAK’ın yerine… Meslekte on yılımı bile doldurmamışım. Peki bu tayin niye
yapıldı?
Şimdi o kelimeler unutuldu
gitti çok şükür, o zamanlar her
yerde ‘kurtarılmış bölgeler’ vardı.
Amenajman da solun ‘kurtarılmış
bölgesi’ idi. “80 öncesi” diye bir
kavram şimdilerde moda oldu.
“80 öncesi” demek, her gün onu
aşkın kişinin ideolojik sebeplerle
öldüğü, kimsenin can emniyetinin kalmadığı, ortalığın kan gölü
olduğu anlamına geliyordu. Akşama evine sağ salim ulaşabilenler
kendilerini şanslı sayıyorlardı. İşte
bu atmosferdeki ülkenin Orman
Bakanlığında iki tane birinci dereceli daire başkanlığı vardı. Pazarlama, Üretim ve Amenajman.
Herkes birinci derece kadro alabilmek için birbirini yiyordu ama
gariptir amenajmana hiç kimse
talip olmuyordu. Kendisine teklif edilenlerde bin bir mazeretle
reddediyorlardı çünkü Amenajman da ‘can emniyeti’ yoktu. Beni
bu göreve vermelerinin sebebi
ne engin amenajman tecrübem!
ne de vazgeçilemeyen üstün yeteneklerimdir! Sadece “bir olay
olacaksa bu adamın başına gelsin”
içindir.
Bana karşı, o zamanki ODA
yönetiminin başlattığı muazzam
bir reaksiyon oluştu. Şu kadarını
söyleyeyim hizmetlimiz bile bana
çay kahve getiremiyordu çünkü
faşistlere çay verilmesi sol terminolojiye aykırı idi. Nasıl?.. Sizlere
masal gibi geliyor değil mi?
Ben tüm ideolojik bilgileri
Amenajmanda öğrendim. Solun
rakibinin sağ olmadığını, solun rakibinin gene başka bir sol olduğunu ben burada öğrendim. Yeni bir
mühendis tayini geldiği zaman,
fraksiyonların liderlerini çağırıp
sorardım “bu mühendis hanginizden” diye. Bir fraksiyondan olan
delikanlıyı bir başka fraksiyonun
heyetine verirseniz ciddi bir can
emniyeti sorunu çıkardı.
Bu masalları (mutlaka sizlere
öyle geliyordur) fazla uzatmaya
gerek yok, ne anlatsam o günleri
tam yansıtamam.
Bana garip gelen bizi o günlerden kurtaran evimize huzur
içinde gitmemizi sağlayan kişilerin bugün yargılanıyor olması…
İnsanoğlunun vefasızlığını bilirim
ama doğrusu bu kadar olabilmesine şaşırıyorum. O günlerde huzuru en azından ben kendim ve
ailem adına o kişilere borçluyum,
minnettarım. Konuşan kişilere
bakıyorum, yaşları o günleri hatırlamaya elverişli değil. Neden
şikayetçiler anlayabilmiş değilim?
‘Bıraksaydınız ne güzel ölüyorduk’
mu demek istiyorlar? (inşallah ih-
tilal yanlısı veya Ergenekoncu demezler, bu sözlerimden sonra)
Gelelim Amenajmanlı günlere.
Zamanla o muazzam direniş kırıldı galiba benim kötü niyetli olmadığımı anladılar. Biraz da şansım yaver gitti. Kişisel ilişkilerim
sayesinde uzun süredir kesilen,
ödenmeyen at kirası denilen ve
yaz aylarında ödenen tazminatın
yeniden ödenebileceğine dair
Maliye Bakanlığından yazı aldım.
Bunun için Maliyedeki ilgili genel
müdür yardımcısının odasını muazzam saksı çiçekleriyle donattım,
bir de TBMM’deki bütçe plan komisyonundan sadece amenajman
heyetleri için ‘arazi çalışmalarında
harcırah ödenir’ maddesini Bütçe
Kanununa yazdırttım. Bu iki olay,
yani insanların cebine yaz aylarında maaşlarının iki katı kadar fazla
para girmesi, beni popüler hale
getirdi. Benden sonra gene işletmeci kardeşlerimizin şikayetleri
sonucu, at kirası denilen ödemeler kesildi, gene benim zamanımda ilk kez amenajmancılara lojman verildi.
Dernekte sık sık bir araya geldiğim, hep beyefendiliğin örneğidir diye gösterdiğim Metin
ÜNLÜER ağabeyim geçenlerde
“seni her gördüğümde utanıyorum
heyet başkanları olarak bir tek sana
hayırlı olsuna gelmedik, ne ayıp etmişiz” dedi. Geriye bunlar kalıyor
işte.
Ben Amenajman Dairesinden, Eğitim Dairesi Başkanlığına
atandığım zaman; bu tayinin durdurulması için gidenler, Amenajmana atandığım zaman “olur mu
böyle bir tayin” diye itiraz eden
kişilerdi. Önemli olan insanları o
durumdan o duruma getirebilmektir. İşte ben böyle bir dairede
çalıştım.
İşte bu yüzden o günler ancak
‘unutulmaz’ diye adlandırılabilir.
Amenajman Dairesi Başkanlığı
herkese nasip olmayacak bir yerdir diye düşünüyorum.
Bir türlü yemeğe gelemedik
görüyorsunuz.
Beni, daha önce de ders verdiği Düzce Üniversitesi Orman
Fakültesine davet ederek çok keyif aldığım bir söyleşi gerçekleştirmemi sağlayan, şimdinin Amenajman Dairesi Başkanı Rüstem KIRIŞ
kardeşim, gene büyük bir vefa ve
zarafet örneği göstererek Dairede
eskiden görev yapmış kişilerle bir
öğle yemeği yemek istediğini, katılmak isteyip istemediğimi sordu.
Katılmamak mümkün mü?
18 Nisan 2012 günü eski değerli başkanlarımızdan Sayın
Niyazi ÇETİN ve Sayın Fahri DEMİRDÖĞEN İle birlikte harika bir
yemek yedik. Yemeğe değerli
Orman Genel Müdürümüz Mustafa KURTULMUŞLU ve muavini
Nurettin DOĞAN da katıldılar. Bu
iştiraki büyük bir nezaket ve saygı
örneğidir diye ayrıca zikretmem
gerekiyor.
Haddimi aşmak olarak değerlendirmezseniz Sayın Genel
Müdürümüz hakkında birkaç söz
söylemek isterim.
Makam insanlara mutlaka bir
şeyler katıyor. Bu hem olumlu
hem de olumsuz anlamda olabilir.
Sayın Genel Müdürü makamdan
olumlu etkilenenlerden birisi olarak değerlendiriyorum. Bazılarına
bir kasılma,bir büyüklenme arız
olur. Sayın KURTULMUŞLU’yu
eskiye nazaran daha mütevazi
daha olgunlaşmış olarak gördüm.
Konuşmalarında ne istediğini iyi
bilen, konulara itidalle yaklaşan
soğukkanlı bir üslup vardı. Biraz
daha zaman geçince daha güzel örnek bir genel müdür olabileceğine tamamen inandım.
Günümüzün en aktüel konusu
olan Çiftlikteki yerleşkemize el
konulması olayında anlattıkları,
makul ve mantıklıydı. Bir krizden
belki de bir felaketten en az zararla çıkmak hatta krizi menfaate
dönüştürmeye dayalı strateji realist ve akılcı göründü bana. Bir
olayı önleyemiyorsanız, ondan
olabildiğince yararlanmak akılcı
değil midir? Hayatında hiç kavga
etmemiş, hep diyalog taraftarı olmuş birisi olarak keşke Oda’mız ve
Derneğimiz Genel Müdürümüzün
yanında olabilse diye düşünürüm.
Yemeğe bir önceki daire başkanı Mustafa YURDAER’in de katıldığını belirtmeliyim. Kendisi çok
terbiyeli ve çok saygılıydı. Böyle
gençlerin mesleğimizde olması
beni çok mutlu ediyor.
Gelelim yemeğin bizzat kendisine, bana nerede ne zaman ‘ne
yemek istersiniz’ diye sorsalar...
Düşünmeden patlıcan musakka
derim, evet yemekte patlıcan musakka vardı size şanslı olduğumu
başta söylemiştim.
Bakarsınız böyle bir yemeği
yani böyle bir vefayı Milli Parklar
ve ORKÖY de gösterir. Belki bir
gün bir seminere bizi de çağırıverirler. Bu iki kurumu en iyi ben
anlatırım. Bu konuda hiç tevazu
göstermem.
Televizyonun tek kanallı olduğu devride, televizyona en çok
çıkarılan ormancı bendim. Orada
her seferinde söylediğim bir sözü
burada da tekrar etmek isterim;
“dünyaya bir kere daha gelsem
gene ormancı olarak gelmek isterim”. Çünkü ormancılık demek
vefa demektir. Başka hiçbir meslekte bu özellik bu kadar belirgin
değildir.
Örnek, yediğimiz bu yemek.
İnsanlar sizi davet ediyorlar, koskoca bir genel müdür kıymetli
zamanından büyük bir bölümünü
size ayırıyor. Başka bir meslekte
bunu kolay kolay göremezsiniz.
Sevgili Rüstem, bize böyle
müstesna bir gün yaşattığın ve
mesleğimizle tekrar gurur duymamızı sağladığın için binlerce
teşekkür.
Bir gün seni de mutlaka anarlar, bundan eminim.
2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 33
H AB ER L ER
ROMANYA HEYETİ
ODAMIZI ZİYARET ETTİ...
Avrupa Ormancılar Konseyi çalışmaları ve Odamız ile Consilva Konfederasyonu arasında imzalanan “İşbirliği Protokolü” çerçevesinde görüşmelerde bulunmak üzere Konsey Başkanı Marian
Stoicescu başkanlığında bir ormancı heyet Odamızı ziyaret etti.
R
omanya heyeti ilk olarak
Oda Genel Merkezine
gelerek, Oda Genel Başkanı Ali KÜÇÜKAYDIN
ve Genel Merkez Yönetim Kurulu
üyelerine hayırlı olsun ziyaretinde
bulunarak başarı dileklerini beyan
etmişlerdir.
Oda Genel Merkez binasında,
Romanya heyeti ile Oda Yönetim Kurulu ve diğer ilgililerin katıldığı heyetler arası bir toplantı
düzenlenmiştir. Konsey Başkanı
Marian Stoicescu, öncelikle Oda
Genel Başkanı ve Yönetim Kurulunu tebrik ederek, Consilva ve
OMO arasında başlatılan iyi ikili
ilişkilerin ve Avrupa Ormancılar
Konseyi çalışmalarının, OMO nun
yeni ekibiyle de devam edeceğinden emin olduğunu vurgulamıştır. Konseyin kurulduğu 2011 yılı
Ağustos ayından bugüne kadar
yapılan çalışmalar ile sağlanan
gelişmeler hakkında özet bilgi veren Başkan, Konsey Başkanlığının
OMO ya devredilmesi ile birlikte,
ortak çalışmaların artarak devam
edeceğinden ümitli olduğunu beyan etmiştir.
Oda Genel Başkanı Ali KÜÇÜKAYDIN ise Romanya heyetinin
Odamızı ziyaretinden çok memnun olduklarını ve OMO olarak
gerek protokol ve gerekse Avrupa
Ormancılar Konseyi nezdinde her
türlü işbirliği ve ortak çalışmaya
hazır olduklarını vurgulayarak,
Avrupa Ormancılar Konseyi gibi
önemli bir ormancılık kuruluşunda Odamızın kurucu bir üye olarak yer almasını sağlayan önceki
yönetim kurulunu tebrik etmiş ve
ayrıca, bu çerçevede başlatılan iş-
34 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012
birliği çalışmalarına kalan yerden
ve daha da geliştirilerek devam
edileceğinin altını çizmiştir.
Ankara’nın muhtelif tarihi ve
turistik yerleri ile Anadolu Medeniyetleri Müzesini gezen misafir
heyet için ziyaretlerinin ikinci
günü (20 Nisan) Beypazarı İlçesine
bir gezi düzenlenmiştir. Beypazarı Orman İşletme Müdürlüğünde
İşletme Müdürü tarafından kabul
edilen Romanya heyetine, İşletme
Müdürü Hüseyin ÇİNKO tarafından İşletme Müdürlüğünün kuruluşu, organizasyon yapısı, faaliyet
ve hedefleri hakkında bir saatlik
bir tanıtım sunumu yapılmıştır. Bu
vesile ile Türkiye’de devlet orman
sektörünün genel yapısı hakkında
genel bilgiler verilmiştir.
DOĞU KARADENİZ ŞUBESİNİN
YÖNETİM KURULUNDA
GÖREV
DEĞİŞİMİ...
Şube Yönetim Kurulu’nun görev
dağılımı aşağıdaki şekilde olmuştur.
Başkan
: Metin ERDİN
D
II. Başkan : Dr. Süleyman ALKAN
oğu Karadeniz Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Prof.
Yazman : Yrd. Doç. Dr. Zafer YÜCESAN
Dr. Devlet TOKSOY, Orman Mühendisleri Odası Genel
Merkez Yönetim Kurulu’na seçilmesi nedeni ile BaşSayman : Doç. Dr. Turgay ÖZDEMİR
kanlık görevinden ayrıldı.
Üye
: Nazan ARAZ
Doğu Karadeniz Şubesi Yönetim Kurulu Başkanlığı’na seçilen
Üye
: Dr. Cenk DEMİRKIR
Metin ERDİN, bugune kadar gösterdiği başarılı çalışmalarından
Üye
: Erol AYDOĞDU
dolayı Yönetim Kurulu ve üyeleri adına, Prof. Dr. Devlet TOKSOY’a
teşekkürlerini dile getirerek, bir andaç takdim etti.
Prof. Dr. Devlet TOKSOY da; bunun bir ayrılık olmadığını, her türlü çalışmanın içerisinde olacağını ve her
ortamda Odamızın kurumsal kimliğine hizmet etmeye devam edeceğini belirterek, Başkanlığa seçildiği
günden bugune kadar kendisini destekleyen herkese, şükranlarını sunduğunu belirtti.
ÖĞRETMEN NECLA KIZILBAĞ ANADOLU LİSESİ SON SINIF
ÖĞRENCİLERİNE MESLEK TANITIMI YAPILDI...
2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 35
H AB ER L ER
“Orman-Kadın ve Çalışma Hayatı Konulu”
Panel Yapıldı...
O
rman
Mühendisleri
Odası Merkez Şubesince
düzenlenen
“Orman-Kadın
ve
Çalışma Hayatı Konulu” panel,
Orman Mühendisleri Odası Genel
Merkezi toplantı salonunda yapıldı.
Orman Mühendisleri Odası
Genel Başkanı Ali KÜÇÜKAYDIN
ve Odamız Merkez Şube Başkanı
Cengiz NAHARCI’nın konuşmalarıyla başlayan panelde;
Prof. Dr. Zühal TOPÇU, “Siyasette Kadın Olmak” başlıklı konuşmasında; hem bir akademisyen
hem de bir politikacı olarak, dünyada ve ülkemizde kadın konusundaki güncel tartışma konularına değinerek; bir politikacı olarak,
TBMM’sindeki kadın milletvekili
sayı ve oranları ile kamuda çalışan
kadın ve karşılaştıkları zorluklara
temas etti. Ayrıca yaradılış bakış
açısından kadının toplum hayatında, insan eğitiminde ve çocuk
yetiştirmedeki rolü, sorumluluğu
ve hakları konularında örnekler
vererek açıklamalarda bulundu.
Prof. Dr. Elif LOĞOĞLU “İş
Hayatında Kadın” konusuna değinerek; kendimizi Avrupa değil,
Asya ülkeleri ile karşılaştırmamız
durumunda, kadın konusunda
daha mantıklı sonuçlara ulaşılabileceğini ifade etti. Kadınların daha
36 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012
çok vasıfsız alanlarda ve kayıtsız
olarak istihdam edilmekte olduğunu belirtti.
Dr. Süleyman ALKAN “Orman
Köylerinde Kadının Kalkınmadaki
Rolü” başlıklı konuşmasında; Karadeniz Bölgesinde kadının statüsü,
aile ekonomisindeki rolü ve iş hayatı konuları üzerine yaptığı araştırmanın sonuçlarını özetleyerek;
günlük faaliyetlerde (ev bakımı,
çocuk büyütme, tarımsal faaliyetler v.b.) kadınların erkeklerden
çok fazla oranlarda iş yükünün olduğunu rakam ve oranlarla karşılaştırmalı olarak açıkladı.
Prof. Dr. Naciye YILDIZ “Türk
Kültüründe Ağaç” başlıklı konuşmasında, Türk kültüründe ağacın
yeri konusunda muhtelif örnekler,
şiirler ve veciz sözlerle açıklamalar
yaparak, ağacın kökleri ile yeraltı,
gövdesi ile yerüstü ve dalları ile
de gökyüzüne hakim bir yapıda
olmasından ötürü, çok eski çağlardan beri ağacın kutsal bir varlık
olarak kabul edildiğini ifade etti.
Orman Mühendisi Seyda
KANBUROĞLU “Ormancılık ve
Kadın” başlıklı konuşmasında,
kadın orman bölge şefi olmanın,
zor şartlarda orman bölge şefi
olarak çalışmanın avantaj ve dezavantajlarını, karşılaştığı iyi ve
kötü örnekleri, kendi hayatından
örnekler vererek açıkladı. KANBUROĞLU, istenmesi halinde insanlarla iyi ilişkiler kurulabildiğini,
kendisinin olaylara hep iyimser
açıdan bakmaya çalıştığını, muhafazakar ve geleneksel bölgede bir
kadın olarak iyi iletişim kurabildiğini belirtti.
Panel sonunda konuşmacılara
günün anısına andaç takdim edilerek panel tamamlandı.
”ÇÖLLEŞME İLE MÜCADELEDE
STK’LARIN ROLÜ”
KONULU TOPLANTI GERÇEKLEŞTİRİLDİ
O
rman ve Su İşleri
Bakanlığı,
TİKA,
Birleşmiş
Milletler
Çölleşme ile Mücadele
Sözleşmesi Sekreterliği (UNCCD)
ve diğer ortaklarla işbirliği halinde
düzenlenen toplantı 13 Haziran
günü Ankara da başladı.
Çölleşme ile mücadelede
Orta Asya, Orta Doğu, Balkanlar
ve
Afrika
ülkelerindeki
konuyla ilgili Sivil Toplum
kuruluşlarının tanıtımı, bilgi ve
deneyimlerinin paylaşımı ve
çölleşme ile mücadelede neler
yapabilecekleri,
sorumluluk
ve ihtiyaçlarının belirlenmesi,
konularında ortak bir bildirge
yayınlanması amacıyla yapılan
toplantı 18 Haziran günü kutlanan
“Çölleşme İle Mücadele Günü”
etkinkinlikleri ile tamamlandı.
20 ülkeden 30 civarında
STK nın katıldığı toplantının
iki gününde Konya ilinde arazi
incelemelerinde
bulunuldu.
Konya Şeker A.Ş. tarafından yapılan
yol
kenarı
ağaçlandırmaları,
Konya Ovası’nda yürütülen rüzgar
perdeleri çalışmaları, Meke Gölü
ağaçlandırmaları
ve
geçmiş
yıllarda yapılan Altınapa Baraj Gölü
Ağaçlandırma çalışmaları arazi
gezisinin noktalarıydı.
Türkiye den katılan altı STK dan
biri olarak Orman Mühendisleri
Odasının da yer aldığı toplantıda;
yapılan
ülke
sunumlarının
tamamlanmasından sonra, daha
önce taslak metni hazırlanmış
olan “Çölleşme ile Mücadelede
Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK)
Rolü” isimli bildiri üzerinde
tartışmalara
geçildi.
Metin
üzerinde yaklaşık 2 gün süren
tartışmalar ve müzakerelerden
sonra taslak metne son hali
verilerek 10 maddeden oluşan bir
metin üzerinde anlaşma sağlandı.
Sözleşme (UNCCD) Sekretaryasına
sunulmak üzere hazırlanan metin,
katılımcı ülkelerin dilleri dikkate
alınarak İngilizce, Fransızca ve
Rusça dillerinde kaleme alındı.
2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 37
H AB ER L ER
KSÜ ORMAN FAKÜLTESİ
2011-2012 DÖNEMİ MEZUNİYET TÖRENİ DÜZENLENDİ
O
rman
Mühendisleri
Odası Doğu Akdeniz
Şubesi Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Orman Fakültesinden
2011–2012 öğretim döneminde
mezun olan orman mühendisi ve
orman endüstri mühendislerine
mezuniyet töreni tertip etti.
Mezuniyet gecesine, 20112012 öğretim yılında mezun olan
orman mühendisi ve orman endüstri mühendislerinin yanında,
konuklarımız meslektaşlarımız ve
öğretim üyeleri katıldı.
Gecede konuşma yapan Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr.
İbrahim BEKTAŞ, “mezun olan öğrencilerimize böyle bir gece tertip
etmelerinden dolayı Orman Mühendisleri Odasına teşekkür ettiklerini belirterek, bunun bir başlangıç olmasını ve bu tür etkinliklere
gelecek yıllarda da devam edilmesini” temenni ettiklerini ifade
etti.
38 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012
Geceye katılan TMMOB Orman Mühendisleri Odası Genel
Başkanı Ali KÜÇÜKAYDIN ise “bu
geceyi planlayan Doğu Akdeniz Şubesi’ne, geceyi tertipleyen
Odamız Kahramanmaraş İl Temsilciliğine ve gecenin tertiplenmesinde işbirliği yapan Odamız
Kahramanmaraş Sütçü İmam
Üniversitesi Orman Fakültesi Temsilciliğine teşekkür ederek; yıllardan beri düşündüğümüz, ancak
yoğun iş faaliyetleri ile bir türlü
uygulamaya sokamadığımız bu
etkinliği, burada genç mühendis
kardeşlerimle yaşadığım için çok
mutluyum dedi. Ayrıca KÜÇÜKAYDIN, bu tür etkinliklere diğer
fakültelerimizde de devam edeceklerini belirti.
Gecede, Fakültenin orman
mühendisliği bölümünden derece ile mezun olan orman mühendisleri Abdullah KAPLAN, Hacer
SÜRER ve Mustafa SERT ile orman
endüstri mühendisliği bölümünden Tuğba SAYAN, Nevres DEMİR
ve Yıldız BİRBİLEN’e hediyeleri
Odamız Genel Başkanı, Orman
Fakültesi Dekanı ve Doğu Akdeniz
Şube Başkanı Selami TECE tarafından verildi.
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ ORMAN FAKÜLTESİ
“MEZUNİYET YEMEĞİ” TERTİP EDİLDİ
Ç
ankırı Karatekin Üniversitesi Orman Fakültesinden, 2011-2012 eğitim-öğretim yılında mezun olan Orman Mühendisleri için Odamız
Merkez Şubesi ve Çankırı Orman Fakültesi Temsilciliği birlikteliğinde Mezuniyet Yemeği düzenlenmiştir.
Mezuniyet Yemeğine 2011-2012 yılında mezun olan Orman Mühendisi
meslektaşlarımız, Odamız Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Cemal SUNAR, Çankırı Orman Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Ziya ŞİMŞEK, Çankırı Orman
İşletme Müdürü Sami YILMAZ, Odamız Merkez Şube Başkanı Cengiz NAHARCI, Merkez Şube Yönetim Kurulu Üyesi Serkan ERİKGENOĞLU, Çankırı Orman
Fakültesi Temsilcisi Semih EDİŞ, Çankırı Orman Fakültesinde görev yapan
öğretim üyesi hocalarımız katılmışlardır.
YAPI FUARINDA MESLEKTAŞLARIMIZLA BİRARAYA GELDİK
O
rman Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, 2012
yılı içerisinde ilk fuar katılımını
gerçekleştirdi.
Mayıs ayında Tüyap Fuar ve Kongre
Merkezi’nde 35.’si yapılan Turkey Build Yapı Fuarı, yapı sektörünün önemli
firmalarının katılımı ile gerçekleşti.
Yapının temel taşlarından olan
ahşap ve türevi malzemelerin kapsamına girdiği fuarda odamızında stant
açarak meslektaşlarımızla bir araya
gelmesi isabetli olmuştur. Bu vesile ile
yönünü endüstriye de çeviren Odamız, mimar ve mühendislere kendisini tanıtmış ve stantında ziyaretçilerini
ağırlamıştır. Standı ziyaret eden konuklara, Odanın hedefleri ve vizyonu
anlatılmış, orman endüstri ve ağaçişleri endüstri mühendislerine Odamız
hakkında detaylı bilgiler verilmiş ve
görüşleri alınmıştır.
Odamızın düzenlediği paneller ve
eğitimler hakkında bilgilendirme yapılmış, çeşitli yayınlarımız stand ziyaretçileri ve ilgilenenlere dağıtılmıştır.
Yıl içerisinde bu ve benzeri sektörel
fuarlarda yer alarak, Odamız mensuplarına daha yakın olmak ve düzenleyeceği eğitimler ile meslektaşlarını
bilgillendirme ve gelişimine katkı
sağlama hedefini ortaya koymuştur.
5531 sayılı Yetki Yasası hakkında kısa
bilgilendirmeler yapılmış ve meslektaşlarımızın oda üyelikleri konusunda gereklilik ve önemi aktarılmıştır.
17.03.2012 tarihinde Dedeman Otelde düzenlenen “Yeni Anayasa ve Orman” Panelinin sonuç bildirisi, stant
ziyaretçilerinin ilgisini çekmiş, bu tür
çalışmalarının devamlılığı talep edilmiştir. Mimarların da ilgisini çeken
standımıza, 2B yasası ile ilgili çok fazla soru geldiği gibi; aydınlanmak ve
bilgi almak için gelen ziyaretçiler de
olmuştur.
Bunların yanı sıra standı ziyaret
eden ağaç işleri endüstri mühendisi
meslektaşlarımız ise Hacettepe Üniversitesindeki öğrenci alımı durdurulan Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği
Bölümünün, yeniden öğrenci alması
için ne tür girişimler yapıldığı hakkında yoğun sorular yöneltmişlerdir.
2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 39
H AB ER L ER
“SEKTÖR ve MÜHENDİS” PANELİ
O
rman
Mühendisleri
Odası İstanbul Şubesi tarafından organize edilen, “SEKTÖR
VE MÜHENDİS” başlıklı panel,
İTO’nun katkıları ile gerçekleşmiştir.
2012 yılı içerisinde düzenlenen 3. panelde, endüstriye verdiği
önemi ve ülkemizin sıralamadaki
ilk 5 sektör içerisinde olan orman
ürünleri sanayine yönelik çalışan
mühendislerimiz ve sanayicimizin teknik personel konusundaki
beklenti ve görüşleri alınmıştır.
Panelde açılış konuşmasını İTO
Yönetim Kurulu Üyesi Abdullah
Çınar yaptı. Konuşmasında orman
ürünleri sanayinin önemine değinen Çınar, üniversite sanayi işbirliğinin sektörün gelişimine olumlu
etkilerinden bahsetmiştir. Bu bağlamda Orman Mühendisleri Odası
İstanbul Şubesinin düzenlemiş
olduğu panelin, bu olumlu etkiyi
arttıracağına değinen Çınar, Panelin verimli geçmesini diledi.
Daha sonra konuşan Orman
Mühendisleri Odası İstanbul Şube
Başkanı Yüksel Yüksel; Orman
Mühendisleri Odasının birbirini
tamamlayan üç farklı disiplini bir
arada bulundurduğunu ifade etti.
Bu yapı içerisinde bugüne kadar
orman mühendisleri meslek grubuna yönelik çalışmaların ağırlıkta olduğunu, ancak yönetimde
olduğumuz süre içerisinde şube
40 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012
çalışmalarına, diğer meslek gruplarına yönelik olarak ağırlık kazandırılacağını söyleyerek konuşmasını
tamamladı.
Birinci oturumun moderatörü
Orman End. Yük. Mühendisi. Metin
Kahveci birinci oturumun panelistleri; Tever Dış Ticaret A.Ş.’den Abdullah Tever, KMK Paper’dan Ahmet
Çetin Taşçı, Hanex’den Dr. Cihan
Ayla, Hafele’den Hilmi Uytun ve
Tuna Ofis’den Nuri Tuna’nın katıldığı oturumu başlattı.
Tuna; Mühendis kavramının da
tanımlandığı birinci oturumda Uytun, mühendisliğin emniyet ekonomi ve estetik üçlemesi ile birlikte
düşünülmesi gerektiğini, mühendisin süreci bir bütün olarak görmesi
ve yönetmesinin önemli olduğunu
ve bir mühendisin öğrenmeyi bitirmeyerek kendisini sürekli yenilemesi gerektiğini ifade etti.
Ayla; Sektörün çevresel etkilerinin önemine değinen ve bu konuların üniversitelerde ders olarak
okutulmasının gerekliliğinden bah-
setti. Ağaç İşleri End. Yük. Müh.
Sabit Tuncel’in moderatörlüğünü yaptığı ikinci oturumda; ilk
olarak Şasa; Sanayi ve üniversitenin işbirliği ile çalışmasına dayanan Rosenheim modelinin uygulanmasının, sektörde olumlu
etkilerinin olacağını söyleydi.
Söylemez ise inovasyonun
zaman ve tecrübe gerektirdiğini,
bu tecrübe sürecinde şirket ve
mühendis diyaloğunun önemli
olduğunu ifade etmiştir.
Mühendis kavramını, sağlam ve düşük maliyetli materyali güncel bilgileri de ekleyerek
bulan ve problem çözebilen kişi
olarak tanımlayan Top, stajların
mühendislik sürecindeki yerine
ve önemine değinmiştir.
OEM ve AEM gruplarının
diğer mühendislik grupları ile
eş güdüm içinde çalışmasının
önemli olduğuna değinen Şişçi,
mesleki bilgi anlamında temel
ayrıntıların bilinmesi gerektiğini
ifade etmiştir.
EMEKLİ
MESLEKTAŞLARIMIZLA
BİRARAYA GELDİK...
GENEL BAŞKAN ALİ KÜÇÜKAYDIN
MERSİN EMEKLİ ORMANCILAR DERNEĞİ İLE
ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN İL TEMSİLCİLİĞİNİ ZİYARET ETTİ.
O
da Genel Başkanımız Sayın Ali
KÜÇÜKAYDIN, Mersin Emekli
Ormancıları Derneği ve Mersin Temsilciliğini ziyaret etti.
Ziyarette; TMMOB Orman Mühendisleri
Odası Doğu Akdeniz Şube Başkanı Selami
TECE, 2. Başkan Mustafa PEKEL ve Şube Saymanı Adnan İZGİ’de hazır bulundu.
Mersin Emekli Ormancılar Derneği ve
Mersin İl Temsilcisi Orman Yüksek Mühendisi Mesut ÇUKUROVA temsilciliğimizde
bulunan meslektaşlarımıza kendi hizmet
binamız olması durumda daha iyi hizmetler
vereceğiz diyerek, Derneğin ve temsilciliğin
sorunlarını Genel Başkanımızla paylaştı.
EYVAH, MÜHENDİS OLUYORUM!!!
MESLEK HUKUKU PANELİ İ.Ü. ORMAN FAKÜLTESİ’NDE YAPILDI
O
rman
Mühendisleri Odası İstanbul
Şubesi’nin, İstanbul
Üniversitesi Orman
Fakültesi’nde düzenlediği “Meslek
Hukuku Paneli”, Fakülte öğrencileri ve öğretim elemanlarının
katılımı ile yapılmıştır. Modaretörlüğünü İ.Ü. Orman Fakültesi Çevre
ve Orman Hukuku Anabilimdalı
öğretim üyesi ve OMO Marmara Şubesi İkinci Başkanı Prof. Dr.
Aynur Aydın Coşkun’un yaptığı Panelde; İ.Ü. Orman Fakültesi
Çevre ve Orman Hukuku Anabilimdalı öğretim üyesi Yrd.Doç.
Dr. Osman Devrim Elvan, “5531
Sayılı Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve
Ağaçişleri Endüstri Mühendisliği
Hakkında Kanunu” tanıtmış ve
çalışma alanlarına dair bilgi vermiştir. Diğer konuşmacılardan
Serbest Orman Mühendisi Ekrem
Ofluoğlu, serbest orman mühendisliği hakkında sektördeki çalışmaları ve tecrübelerini dinleyicilerle paylaşmış; Orman Endüstri
Mühendisi Levent TANTOĞLU da
orman endüstri mühendislerinin
sektördeki faaliyetlerini ve meslek
odası içindeki konumlarını anlatmıştır. İ.Ü. Orman Fakültesi Çevre
ve Orman Hukuku Anabilimdalı
Yüksek Lisans Öğrencisi Orman
Mühendisi Nilay TULUKÇU’nun
serbest orman mühendisliği meslek başvuru iş ve işlemleri hakkında öğrencileri bilgilendirmesi
ile tamamlanan konuşmalar, soru
ve cevaplarla devam etmiştir. Bu
yıl birincisi yapılan Panelin önümüzdeki senelerde devam etmesi
konusunda temennilerin alındığı
Meslek Hukuku Paneli başarılı bir
şekilde tamamlanmıştır.
Panele katılan tüm son sınıf
öğrencilerine 6831 sayılı Orman
Kanunu, 5531 sayılı Meslek Kanunu, önemli yönetmeliklerin ve
mesleğimizle ilgili faklı bilgilerin
yer aldığı usb bellek hediye edilmiştir
2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 41
H AB ER L ER
BATUM BOTANİK BAHÇESİ’ne
GÜNÜBİRLİK ZİYARET...
O
rman
Mühendisleri
Odası Doğu Karadeniz
Şubesi tarafından 12
Mayıs 2012 tarihinde
düzenlenen Batum Botanik Bahçesi günübirlik ziyareti, aralarında
genel merkez yöneticileri de olan
62 katılımcıyla gerçekleştirildi.
Katılımcılar meslekleri gereği, Gürcistan’da, Acara Özerk
Cumhuriyeti’nin yönetim merkezi
Batum’un kuzeyinde, Karadeniz’in
kıyısında yer alan, dünyanın sayılı
botanik bahçelerinden birisinde bulunmanın keyfini yaşarken,
bahçedeki türleri de inceleme fırsatı buldular.
112 hektarlık alanda kurulmuş
olan Batum Botanik Bahçesi’nde;
Kafkasya’ya özgü yarı tropik bitkilerin yanı sıra Uzak Asya, Yeni
Zelanda, Kuzey Amerika, Güney
Amerika, Himalayalar, Meksika,
Avustralya ve Akdeniz’den bitkilerin yetiştirildiği bölümler bulunmaktadır. Parkın koleksiyonunda
2000’i ağaç ve çalılardan oluşan
42 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012
5000’den fazla bitki, ayrıca 1200
gül türü bulunmaktadır.
Botanik Bahçesi’nde bitki tanıtımı, çiçekçilik ve kesme çiçekçilik,
yarı tropikaller, bitki fizyolojisi ve
biyokimya ile botanik alanlarında
bilimsel araştırmalar yapılmaktadır.
Botanik bahçesi turunun ardından, Batum Şehri’nin önemli
mekanlarından; Osmanlı Camii,
Avrupa Meydanı, Katedral, Altın
Post Heykeli, Tiyatro Binası’nı gezen katılımcılar, kentin tarihi ve
kültürel değerleri hakkında da fikir sahibi oldular.
1564’te Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Osmanlılar tarafından fethedilen Batum, Lazistan
Sancağı’nın merkezi oldu. 314
senelik Osmanlı egemenliğinden
sonra, 1877-1878 Osmanlı-Rus
Savaşı’nda Rusya’nın işgaline uğradı. Ayastefanos ve Berlin Antlaşmaları ile şehir Rusya’ya bırakıldı.
Birinci Dünya Savaşı sırasında
Rusya’nın bölgeden çekilmesiy-
le şehir, Brest-Litovsk Antlaşması uyarınca
tekrar Osmanlı Devleti’ne geri verildi ve
bağımsız bir sancak merkezi oldu. Mondros
Mütarekesi uyarınca önce İngilizlere, sonra
Gürcistan’a bırakıldı.
1918 yılında kurulan, Demokratik Gürcistan Cumhuriyeti sınırları içinde kaldı.
Misak-ı Milli sınırları içerisinde sayıldığı
için Birinci Dönem Türkiye Büyük Millet
Meclisi’ne Batum milletvekilleri de katıldı.
Demokratik Gürcistan Cumhuriyeti sınırları
içinde kalan Artvin ve Ardahan’la birlikte, 7
Mart 1921’de Batum da geri alındı. 16 Mart
1921 tarihinde imzalanan Moskova Antlaşması gereğince, Bolşevik ordularının ele
geçirdiği Gürcistan’a bırakıldı.
Kent, 16 Temmuz 1921’de kurulan Acara Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin
yönetim
merkezi
oldu.
Moskova
Antlaşması’nın teyidini sağlayan Kars Antlaşması sonucunda, Sovyet Gürcistanı’na
bırakılması onandı. Yapılan antlaşmaya
göre, Acaristan Özerk Cumhuriyeti’nin
özerkliği Türkiye devletinin garantörlüğü
altındadır.
İmzalanan protokol gereği, Türk ve Gürcü vatandaşların pasaporta gerek duymadan Gürcistan ile Türkiye arasında kimlikle
de seyahat edebilmesinin, iki ülke arasındaki geçişleri arttırdığı ve turizmi canlandırdığı gözlendi.
2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 43
H AB ER L ER
ODA GENEL BAŞKANIMIZ SAYIN ALİ KÜÇÜKAYDIN
KANAL B’DE “SORMAK GEREK” ADLI PROGRAMA
CANLI YAYIN KONUĞU OLARAK KATILDI
TMMOB Orman Mühendisleri Odası Genel Başkanı Sayın Ali KÜÇÜKAYDIN KANAL B’de 19 Haziran 2012
Salı günü “SORMAK GEREK “ adlı programa canlı yayın konuğu olarak katılmıştır.
Program esnasında Oda Genel Başkanımız Ali KÜÇÜKAYDIN tarafından “Ülkemiz Orman Varlığı, 2/B Arazileri, İstanbul’a Yapılması Düşünülen 3. Köprü, Yapılan Ağaçlandırma Çalışmaları, Orman Genel Müdürlüğü
Gazi Yerleşkesi, Meslek ve Meslektaş sorunları vb.“ konular konuşulmuştur.
BARTIN’DA PANEL
B
artın Üniversitesi ile Orman Mühendisleri Odası
Batı Karadeniz Şube Başkanlığının işbirliğinde, ile
“Orman Mühendisliği ve Orman
Endüstri Mühendisliği’nde Mesleki Kariyer” konulu bir panel düzenlenmiştir.
Panel, Orman Mühendisleri
Odası Batı Karadeniz Şube Başkanı Prof. Dr. Azize TOPER KAYGIN’ın
açış konuşmasıyla başladı;
Orman Mühendisleri Odası
Batı Karadeniz Şubesi II. Başkanı
M.Nafiz AKEL 5531 sayılı Orman
Mühendisliği, Orman Endüstri
Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında
Kanun ile ilgili bilgiler ile Orman
Mühendisleri Odasının tanıtımını
ve orman mühendislerinin odaya
neden üye olmaları gerektiği konusunda tanıtım yapmıştır.
Orman Mühendisleri Odası
Batı Karadeniz Şubesi Saymanı
Aydın KIRIMLI, orman mühendis-
44 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012
liği hakkında, orman mühendislerinin yaptıkları işler ve kamuda yaptıkları görevler ve orman
mühendislerinin devlette ve özel
sektördeki iş alanları hakkında tanıtım yapmıştır.
Gökhan GÜNDÜZ: orman endüstri mühendislerinin mesleki
çıkarlarının oda tarafından en iyi
şekilde korunduğunu ve orman
endüstri mühendisleri mezunlarının rahatlıkla üye olması gerektiğini ifade etmiştir. Kanunun
iyi okunması gerektiğini ve “..her
türlü ahşap yapılar…” ifadesinin
geçtiği kanun maddesinin geniş
bir kullanım alanı yarattığını belirtmiştir. Odanın sadece orman
mühendislerden oluşmadığını,
orman endüstri mühendislerinin
daha fazla katkı yapması gerektiğini söylemiştir.
Zonguldak İlinde serbest olarak çalışan Orman Mühendisi
Salih KUVVETLİ ise serbest ormancılık bürosu olarak yaptıkları
işlerden Orman Kanununun 16.
Maddesi gereği orman sayılan
alanlardan verilecek izinler ile ilgili dosya tanzimi hakkında bilgi
vermiştir.
Serbest orman mühendisi olarak çalışan diğer meslektaşımız
Gökhan KARPUZ ise şirket kurma,
bilirkişilik, serbest meslek mensubu olarak günümüzde orman
mühendislerinin hangi alanlarda
çalıştıkları hakkında bilgiler vermiştir.
Bartın Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Ramazan KAPLAN’ın konuşması ve katılımcılara andaçların verilmesiyle sonuçlanmıştır.
U
Dİ
RTI
M
E
A
R
R
K
K
O
İ
F
D
I
E
İ
U
T
D
R
M
E
A
R
R
K
K
O
İ
U KR
F
D
I
KRE
MU
ART
R
K
O
İ
U
F
D
I
M
E
T
R
R
R
O
OR
İ KA
U K
F
D
I
M
E
T
R
R
R
KARTI F
K
O
A
F
K
MU
EDİ
ARTI
R
R
K
K
O
İ
F
D
I
E
U
T
R
M
ED
AR
R
R
K
K
O
İ
F
D
I
MU K
E
U
T
R
K
RM
KAR
O
İ
U
F
D
I
M
E
T
R
R
R
K
O
A
Sayın Üyemiz, U
I FO
MKartı ile otomatik olarak
EDİ K
T
R
R
R
KARTI F
K
O
A
F
K
I
İ
aidatlarınızı
Kredi
ödeyebilirsiniz.
U
T
RM
RED
K
O
F
Dİ KAR
I
E
U
T
R
R
K
M
R
RE
K
O
F
Dİ KA
I
MU
E
U
T
R
R
K
M
A
U
FOR
Dİ KFORMU
I
M
E
T
R
R
R
K
KREDİ
KARTI
O
A
F
K
I
TI FO
RMU
REDİ
R
K
O
A
F
K
Dİ KART
I
İ
U
T
D
R
KRE
FORM
Dİ KA
I
E
U
T
R
R
K
M
A
R
K
KR
O
F
Dİ
T.C. KimlikK
No.
:
I
E
T
U
RMU
R
R
M
A
R
U - Kredi Kartı Cinsi
: KREDİ K
I FO
MBanka
T
R
R
O
A
F
K
I
İ
U
T
IF
Kredi Kartı Numarası
M :
ED
T
R
R
R
K
O
A
F
K
Dİ KAR
I
İ
T
U
R Son Kullanma Tarihi : I FORM
KAKartı
KRED
Dİ Kredi
E
U
T
R
R
Oda Sicil No
:
K
M
A
K
FOR
Dİ K :
I
E
U
T
R
R
M
K
Adı
ORMU
A
R
K
O
İ
U
TI F
RM
RED
R
K
O
Soyadı
:
A
F
K
I
İ
U
T
D
R
TI
RE
R
K
Ev Adresi TI FORM :
A
K
İ
U
REDİ KA
D
R
KRE
İ KA
:
FORM
DSoyadı
I
E
U
T
R
R
K
M
A
R
K
Ev Adresi
TI FO
REDİ ::
R
K
MU
A
R
FORMU
K
O
İ
U
Ev
Telefonu
F
D
I
M
E
T
R
R
K
I FO İş Adresi
İ KAR
T
:U
D
R
M
E
A
R
R
RT
K
K
O
İ
A
F
K
I
İ
U
T
İş Telefonu
:
RED
D
R
E
M
A
KR
OR
İK
D
E
U
Cep Telefonu
: ARTI F
R
K
M
R
K
O
İ
U
RTI F
İ KAR
KRED
A
D
K
E
I FORM
İ
R
U
D
K
M
E
R Mühendisleri Odası'na ödemem
KR geçmiş borçlarımın toplamı
U
FOOrman
M
I
gereken
olan
R
U
T
R
O
M
F
A
R
I
K
U
T
R
FO
M
I
A
R
...................(...............................................................
TÜRKLİRASI) D
TL'nin,
T
K
R
O
İ
KREDİ
F
A
I
K
E
KR itibaren aylık Oda aidatlarımın
ED(İ..................) taksitte ve .....R
/....../201U
..... tarihinden
KART
R............
İ
K
D
M
E
R
U
K
O
düzenli olarak yukarıda
vermiş olduğum kredi kartımdan
İ KA
U çekilmesi için
TI Fnumarasını
D
R
M
E
A
R
R
TI FORM
K
K
O
İ
F
D
arz
ederim.
gerekli
işlemlerin
yapılmasını
I
KRE
ART
RMU
K
O
İ
U
F
D
I
M
E
T
R
R
R
K
A
RMU
K
O
İ
U
F
D
RTI FO
I
M
E
T
R
R
R
K
I FO
İ KA
U
T
D
R
Adı, Soyadı
M
E
A
R
R
K
K
O
İ
F
RTI
KRED
MU
EDİ K
A
R
R
K
K
O
İ
F
D
I
E
U
T
KR
RM
KARTarih, İmza
O
İ
U
F
D
I
M
E
T
R
R
R
K
O
A
RM
K
O
İ
U
F
D
I
M
E
T
ARTI F
R
R
R
K
O
A
U
Dİ K
RTI F
M
E
A
R
R
K
K
O
İ
F
D
I
E
İ
U
T
D
R
M
E
A
R
R
K
K
O
İ
U KR
F
D
I
KRE
MU
ART
R
K
O
İ
U
F
D
I
M
E
T
R
R
R
ORM
İ KA
U K
F
D
I
M
E
T
ARTI FO
R
R
R
K
O
A
F
K
EDİ
MU
ARTI
R
R
K
K
O
İ
F
D
I
E
U
T
R
R
M
ED
A
R
R
K
K
O
İ
F
D
I
MU K
E
U
T
KR
RM
KAR
O
İ
U
F
D
I
M
E
T
R
R
R
K
O
A
U
FOR
Dİ K
I
M
E
T
R
R
R
KARTI F
K
O
A
F
K
I
İ
RMU
RED
K
O
F
Dİ KART
I
E
U
T
R
R
K
M
R
RED
K
O
F
Dİ KA
I
MU
E
U
T
R
R
K
M
U
FOR
Dİ KA
I
M
E
T
R
R
R
K
O
A
F
K
I
TI FO
RMU
REDİ
R
K
O
İ KART
A
F
K
I
İ
U
T
D
R
KRE
ORM
F
Dİ KA
I
E
U
T
R
R
K
M
A
R
KR
O
F
Dİ K
I
E
U
T
RMU
R
R
K
M
A
R
I FO
MU
EDİ K
T
R
R
R
K
O
A
F
K
I
İ
U
T
IF
M
ED
T
R
R
R
K
O
A
F
K
Dİ KAR
I
İ
U
T
RM
RED
K
O
F
Dİ KAR
I
E
U
T
R
R
K
M
MU
EDİ KA
U KR
TI FOR
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
TMMOB
ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI
#FǵUFQFMFS.BI4PL/Pt#FǵUFQF:FOJNBIBMMF"/,"3"
5FM
QCYt#FMHFHFÎFS
FQPTUBEFSHJ!PSNVIPSHUS
XXXPSNVIPSHUS

Similar documents

Serpil Sancar, “Türkiye`de Kadın Hareketinin Politiği: Tarihsel

Serpil Sancar, “Türkiye`de Kadın Hareketinin Politiği: Tarihsel yüzyılın sonundan itibaren hem işçi sınıfı kökenli hem de orta sınıf kökenli kadınları içerdi. Bir yandan emek ve işçi sınıfı temelli hareketlerin bir parçası

More information