ergin inan

Transcription

ergin inan
ERGİN İNAN
GÜNLÜKLER / DIARIES
8 N İ S A N - 25 MAYIS 2015
A P R I L
M
A
Y
ZORLU PERFORMANS SANATLARI MERKEZİ
ERGİN İNAN
GÜNLÜKLER / DIARIES
8 N İ S A N - 25 MAYIS 2015
A P R I L
M
A
Y
ZORLU PERFORMANS SANATLARI MERKEZİ
Kendİ dünyasının Tanrı’sı
Hasan Bülent Kahraman
Rönesans’ın deseni keşfederken aslında belleği keşfediyordu. O güne kadar sanat tarihi büyük yapıtlar görmüştü elbette. Büyük heykeller, büyük anıtlar vücuda
getirmişti. Ama bir sanatçının sürekli olarak biçimle uğraşmasına, bir günlük tutar gibi, icabında, desen çizmesine tanıklık etmemişti. O desenlerin temel bir amacı
vardı. Sanatçı doğayı doğa, nesneleri nesne, insanları insan gibi çizmeye çalışıyordu.
Bu sadece doğanın gerçekliğiyle girişilmiş bir savaşım değildi. Aynı zamanda desenle gerçeğin ötesine geçilebileceğini de kanıtlıyordu sanatçı. Çünkü, desene
alınan her şey aynı zamanda belleğe kaydediliyordu. Ve desenin keşfi belleğin keşfi olarak biçimleniyordu. O kadar ki, doğa demek artık biçim demekti.
Leonardo deseni bir ‘araştırma’ (research) gerçekliğine dönüştürmeyi başardı. Yepyeni yöntemler kullanıyor, doğadaki nesnenin gözle görülemeyen gerçekliğini
desenle ifade ediyordu. Michelangelo ise, Sistine Şapelinde birlikte çalışırken, Büyük Ustanın düşüncesinin ve yöntemini nasıl uygulandığını doğrudan doğruya
görse bile başka bir alandaydı. Çağdaşlarının tanımıyla Divino, Michelangelo, bambaşka bir yerdeydi. Leonardo, Tanrı’nın ne yarattığını bulup gösterirken,
Michelangelo’nun kendisi Tanrı olmanın peşindeydi. O kadar büyüleyici, o kadar gizemli, o kadar mükemmel çiziyordu. Michelangelo’nun nasıl çizdiğini bulmak/
anlamak ancak başka bir Leonardo’nun işi olabilirdi.
Kısacası, desen, resimden tepeden tırnağa farklıydı. Desen sanatçının kendisi olma haliydi. Hatta kendisine bile direnme anıydı. Resmin serüveni kendisiyle
sınırlıydı. Desen sınırsızdı. Desen sonsuzca çoğaltılabilecek, her defasında yeniden üretilecek bir alandı. Her şey desenin konusuydu. Desen anlıktı. Desen sıradan
olana sonsuzluk kazandırma becerisiydi. Önümüzde duran herhangi bir nesne desene dönüştüğünde sanatçı da Tanrı’ya dönüşüyordu. Gündelik, sıradan, basit
bir ‘şey’ desene dönüştüğünde, onun ne kadar ‘aynı’ olursa olsun yepyeni bir nesneye, yepyeni bir gerçekliğe dönüşüyordu.
Sadece doğanın, sadece belleğin değil, sanatçının da kendisini keşfettiği andı, anlardı desen. O günden beri sanatçı bu nedenle desen çiziyor.
****
Ergin İnan’ın büyük bir sabır, tutku ve güçle çoğalttığı desenler tam da bu çerçeveye oturuyor. Çizdikçe çizen, derinleştikçe derinleşen, kazdıkça kazan bir Ergin
İnan. Var, desenlerinde.
Ama fazlası da var. Leonardo’nun ve Michelangelo’nun durduğu yerden bakmıyor dünyaya. Başka bir kaygının peşinde çiziyor deseni. Onların gizleri ve büyüleri
nesnenin var olan haliyle kurduğu ilişkiden türüyordu. Oysa Ergin İnan nesnenin dışında, ona gerektiğinde sırtını dönerek, başka bir dünyanın ağır kapısını
aralayarak giriyor desene. Orada bilmediğimiz bir öyküyü anlatıyor bize. Gizlerle dolu bir öykü.
****
Desenin büyük gizi yaratıcılığındadır. Her desende ayrı bir ‘şey’ yapmak zorunluluğu var. Büyük alanların keşfinden değil ancak ayrıntıların bulunmasından söz
edilebilir. Marifet odur, oradadır. Bilinenin içindeki bir bilinmeyeni, görünenin içindeki görünmeyeni bulmak, çıkarıp göstermektir desen. Ve gizem buradadır.
Gizem, büyü ve sır, bilinmeyen gözümüzün önüne getirildiğinde, anlatıldığında başlar. bir gizem anlatılmadığında oluşmaz. Ama bir nesnenin bilinmeyen yanının
ifade edilmesiyle meydana gelen gizem biraz da yabancılaşmaktır. İnsan tanıdık olmayana baktığında ürker. Tanıdık olmayanı dinlediğinde şaşırır. Yabancılaşır.
****
Desenin gizemliliği ile büyüsü arasındaki ilişki kesin, doğrudan ve keskindir. Desen düpedüz büyüdür. Ergin İnan bunu en uç noktaya götürüyor. Çünkü onun
desenleri tanıdık olanın, gündelik olanın, sıradan olanın işlenmesi değil, Rönesans sanatçısının tersine. İnan, apaçık bir biçimde inanılmaz olanı göze getiriyor.
Hayvanlarla sarılı kafalar, demonik olanı ifade eden nazarlar, ürkütücü olanla iç içe geçmiş bedenler. Baştan başa bilmediğimiz, desenin yarattığı büyü ve gizemin
ötesinde, anlatılanın içerdiği, ondan kaynaklanan, türeyen bir büyü ve gizem var karşımızda.
Bunun bir tek nedeni söz konusu: Ergin İnan, Michelangelo’nun Tanrısal, Leonardo’nun bilimsel desenlerinin karşısına cenin/embryo halindeki deseni getiriyor.
****
Mükemmel bir çizgi gücünün biçimlendirdiği bu görsellik bize bildiğimizin öncesini, ötesini anlatıyor. Belki öyleydik. Belki hala bu dünyaya gelmek için hazırlanırken
öyleyiz. Belki bundan sonraki dünyalarımızda, hayatlarımızda öyle olacağız. Bedenlerimiz boşlukta birbirine öyle geçecek. Birbirimizden doğarak yaratılacağız.
Bu desenlere ‘grotesk’ demek mümkün. Elbette öyle bir boyutları var. Ama grotesk bunları tanımlamak için basit, zayıf, kolay bir kavram olur. Son kertede her
şey öyle adlandırılabilir. Oysa İnan’ın desenlerinde bazen gülerek bize bakan, bazen gözleri olmadığı için büsbütün öte bir dünyanın yaratılmışları olarak önümüze
çıkanlar, bazen o yaratığın bir insan kafasıyla bütünleşen şaşırtıcı bedensel yapısı, groteskin, her şeye rağmen gerçeğin içinden türemiş anlamından çok ötede.
Bunlar anlamın öncesine ait desenler.
****
Sprezattura deniyordu, Baldessari’nin kullandığı kavramla, yapılan o müthiş işlerin bir hiçmiş, çok kolaymış, kendiliğindenmiş gibi ortaya çıkarılmasına. Oysa
biliyoruz ki, bu kayıtsızlık sadece bir çalım, bir caka, bir kandırmacadır. Bir Tanrısallık kılıfıdır. Geride o desenin öyle şekillenmesini sağlayan büyük çaba, gayret,
emek, beceri var.
Ergin İnan sadece Tanrısal becerisiyle değil, Tanrı ötesi yaratıkları, bize kendimize ait ama adını koyamadığımız, tanımlayamadığımız, dile getiremediğimiz
duygularımızın, gerçeğimizin kapısını da aralayan dünyası, yaratıkları, ilişkileriyle kuruyor bu sprezattura düzlemini. İçinde yaşadığımız, tanıdık dünyanın, Rönesans
sanatçıları tarafından ‘öğrenilen’, araştırılan gerçekliğinden kurtulmuş, yeni bir dünyayı kuran, anlatan desenler bunlar.
Belleğin ve bilincin değil, imgelemin desenleri.
Bize verilmiş, yaratılmış bir dünyayı yansılayarak Tanrısallaşmıyor Ergin İnan.
Kendi dünyasının Tanrı’sı o!
4
The God of his own universe
Hasan Bülent Kahraman
The discovery of drawing by the Renaissance was in reality the discovery of memory . Of course, the history of art had previously witnessed important
works of art,such as large statues and big monuments; but it had not witnessed artists working with form continuously as if keeping a diary and
drawing images who had a basic purpose. The artist was trying to draw nature as nature, objects as objects and people as people.
This was not only a struggle against the reality of nature. The artist was trying to prove that it was possible to go beyond reality through drawing.
Because everything that was included in a drawing was simultaneously registered in the memory and the discovery of drawing was shaped as the
discovery of memory, so much so that, from then on, nature meant shape.
Leonardo succeeded to transform drawing into the reality of research. He used new methods and expressed through drawings the invisible reality of
objects in nature. While Michelangelo worked with Leonardo in the Sistine Chapel , he was in another sphere, even when he directly witnessed how
the Great Master used his genius and style. Leonardo discovered and showed what God created, but Michelangelo wanted to become God himself. His
drawings were fascinating, mysterious, perfect. Only Leonardo could find out and understand how Michelangelo was drawing.
Drawing was totally different from painting. Drawing was the essence of the artist, even the art of self resistance. The adventure of painting was limited
by its own frontiers. Drawing was borderless, it could be multiplied endlessly and recreated anew each and every time. Anything could be the object
of drawing. Drawing was momentary, the art of granting infinity to an object. When an object was drawn, the artist who drew it became God, the
Creator. When a daily ordinary “object” was transformed into a drawn object, it acquired a brand new identity, a brand new reality.
Drawing was the moment when the artist discovered not only nature and memory, but disclosed himself as well. That is the reason while the artist is
drawing since then.
*****
The works of Ergin İnan, drawn with great patience, passion and power, figure within this framework. His drawings reflect his deep, digging and
inquisitive personality.
But there is something even more important. He does not look at the world from where Leonardo and Michelangleo stood. His drawings have another
object and purpose. The magic of Leonardo and Michelangelo was based on the existence of an object, whereas Ergin İnan draws, sometimes turning
his back to the object, opening the gates of another universe, and sharing with us an unknown and mysterious tale.
****
The great mystery of drawing is based on its creativity. Each drawing must be “different” . We cannot talk about great discoveries, but about minute
details. This is where the art of drawing lies, to discover the unknown in a known object, and reveal it to us. This is where mystery lies. Mystery, magic
and secret start where the unknown is revealed and shared. But mystery, revealing the unknown face of an object, opens the gates of alienation. You
feel scared, surprised and alienated when you face an unfamiliar object.
****
The relation between the mysterious and magical dimensions of drawing is direct and sharp. Drawing is magic in its essence. Ergin İnan pushes
this magical dimension to an extreme point. This is due to the fact that he opposes his embryonic drawings to the divine and scientific drawings of
Michelangelo and Leonardo. İnan does not depict ordinary, familiar objects, but in opposition to the Renaissance masters, he portrays incredible objects
such as heads interlocked with animals, faces with demonical expressions, bodies linked to with scary elements. There is a mysterious, unknown and
magical dimension in the spirit of İnan’s works which carry us beyond the mystery and magic of usual drawings.
****
This visual experience, shaped by the perfectionist talent of the artist, carries us to a universe stretching beyond our knowledge . It might reflect how
we had been in the past. We may even be like that in the future, on some unknown planet. Our bodies may interlock in a vacuum and we may come
to life by being created from each other.
We could call these drawings “grotesque”. Yes, they do have grotesque dimensions, but grotesque is a concept which would sound too simple, too
weak and too inadequate to define them. The figures of İnan’s drawings, sometimes laughingly looking at us, sometimes staring at us as eyeless beings
of another world, and sometimes surprising us as mysterious creatures with a human head, are much beyond grotesque, but seem, nevertheless, to
carry a meaning which transports us far away from reality.
These are drawings which belong to times when meaning did not exist yet .
****
Sprezzatura, a concept defined by Baldessari, is used for works which seem very simple and easy to create. But we know that this casual appearance is
just an ostentatious and tricky way of showing off. It is a concept of Divine creativity which requires great effort, much talent and hard work.
Ergin İnan creates this sprezattura universe using his Divine talent, and opens the gate to an unknown, undefined language, which reflects our feelings
and our connections with the strange creatures of his universe. These drawings reflect a totally new world which has liberated itself from the reality of
the universe defined by Renaissance artists.
These are drawings of fantasy and imagination, and not drawings reflecting our memory, knowledge and the material world.
Ergin İnan does not acquire a Divine quality by reflecting the universe which was created for us
He is the God of his own universe !
5
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
Inan 14 Kasım 1943’te Malatya’da dünyaya geldi. İlk ve orta öğretimini böylece Hitit ve Anadolu Selçuklu
kalıntılarıyla zengin bir bölgede geçirmiş oldu.
Fotoğraf/Photograph: Ramazan Tunç
1944-68
1969 1971-73
1978-79
1983 1985
1985
1987 1988-89 1990 1990
İstanbul / Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nda Resim öğrenimine başladı. Sırasıyla Karl
Schlaminger ve Helmut Hungerberg’in öğrencisi oldu. 1968 yılında Resim Bölümü’nün asistanlık sınavını
kazanarak Helmut Hungerberg’in asistanı oldu.
Salzburg Yaz Akademisi’ne burslu olarak Prof. Emilio Vedova’nın yanında resim çalışmaları yaptı.
(DAAD – Deutscher Akademischer Austauschdienst) Alman Akademik Mübadele Bursu’nu kazanarak,
Münih Güzel Sanatlar Akademisi’nde Prof. Rudi Tröger ve Prof. Mac Zimmermann yanında resim ve
özgün baskı konusunda çalışmalar yaptı.
(DAAD – Deutscher Akademischer Austauschdienst) Alman Akademik Mübadele Bursu ile Münih ve
Berlin’de ki Güzel Sanatlar Akademilerinde ve müzelerinde araştırmalar yaptı.
(DAAD) Berliner Künstler Programı Berlin’li Sanatçılar Bursu’nu kazanarak Berlin’e davet edildi.
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümüne Profesör olarak atandı.
Berlin (Hdk)Hochschule der Künste, Berlin Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Resim Bölümü’ne misafir
profesör olarak davet edildi; desen dersleri Verdi.
Berlin’in 750. Yıl kutlamalarında sergi projesiyle Akademie der Künste sergi salonunda “Überal
Bahnhof” adlı sergide yer aldı.
Alman Leverkusen Şehir Sanatçısı olarak davet edildi. Leverkusen yaşamı içinde çalışmalarını sürdürerek
sergisini gerçekleştirdi.
Belçika Gent Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi tarafından misafir professor olarak Gent Kraliyet
Akademisi’nde ve Brüksel Sint Lukas Enstitüsü’nde konferanslar verdi.
“T.C Cumhurbaşkanlığı Köşkü Yeni Binası, İç Mekanları, Sanatsal Değerlendirme Projesi” kapsamında
seçilen Çağdaş Türk Sanatçılarından biri olarak Resepsiyon Salonu duvarına “Yazıt” adlı eserini
gerçekleştirdi.
Uluslararası sayısız sergiler açan Profesör Ergin İnan 2000 yılından beri İstanbul Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi, Resim Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev almakta ve özgün çalışmalarını bugün İstanbul’daki
atölyesinde sürdürmekte.
ÖDÜLLER
1974
1975
1977
1977
1980
1980
1981
1982
1982
1984
1987
1988
1993
2000
2010 35. Devlet Resim Ödülü
36. Devlet Resim Ödülü
Görsel Sanatlar Derneği “Yılın Genç Grafik Sanatçısı” Ödülü İstanbul
Güzel Sanatlar Akademisi Sanat Bayramı “Yeni Eğilimler Özgünbaskı” Altın Madalya
Uluslararası Grafik Bienali – Madalya – Frechen, Almanya Devlet Resim Heykel Müzesi
Açıkhava Sergisi Grafik Ödülü, İstanbul
Uluslararası 5. Cleveland Bienali 4. Ödülü, İngiltere
Uluslararası Norveç Baskı Bienali Onur Ödülü, Fredrikstad, Norveç Uluslararası Minyatür
Baskı Bienali Ödülü, Seul, Kore
Sedat Simavi Vakfı Plastik Sanatlar Ödülü
“Yılın Sanatçısı” Ankara Sanat Kurumu
Uluslararası 2. Asya Avrupa Bienali Birincilik Ödülü, Altın Madalya, Ankara
Uluslararası Osaka Resim Trienali, 3. Ödülü, Japonya
Mevlana Ödülü
Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü, Ankara
KOLEKSİYONLAR
- Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Köşkü, Ankara
- Kültür Bakanlığı Koleksiyonu, Ankara
- Ankara Resim Heykel Müzesi, Ankara
- Türkiye Ziraat Bankası Sanat Koleksiyonu, Ankara
- Anadolu Üniversitesi Sanat Koleksiyonu, Eskişehir
- Munih Haus der Kunst, Almanya
- Dahlem Museum, Berlin, Almanya
- Kunstverein Frechen, Almanya
- Dahlem Museum –Kupferstich Kabinett- Berlin, Almanya
- Meermanno Mastreemanium (Museum of Books) Den Haag, Hollanda
- Museum of Modern Art Fredrikstad, Norveç
- Museum of Small Format Pictures, Cul des Sarts, Belçika
- Flemish Ministry of Culture, Belçika
- Muhka Museum of Modern Art, Anvers, Belçika
- Cleveland Museum of Art, İngiltere
- Bradford Museum, İngiltere
- British Museum, İngiltere
- Osaka Modern Art Cultural Center, Japonya
48
Inan is born in Malatya on November 14, 1943, so that his primary and secondary school years pass in a region rich
with Hittite and Anatolian Seljuk remains.
1964-68
1969
1971-73
1978-79
1983
1985
1985
1987
1988-89
1990
1990
Inan enrolls in Pictorial Art at the Istanbul State Institute of Applied Fine Arts, studying under Karl
Schlaminger and Helmut Hungerberg. Graduating in 1968, Inan becomes a teaching assistant under
Hungerberg.
Winning a grant at the Salzburg Summer Academy, Inan studies under Prof. Emilio Vedova.
He wins a German exchange fellowship to study painting and prints under Prof. Rudi Tröger and Prof. Mac
Zimmermann at the Munich Academy of Fine Arts.
Agains on a German exchange fellowship, he studies at the fine arts academies in Munich and Berlin,
Germany, taking advantage also of the museums in these cities.
Winning a Berlin, Germany artists (DAAD) Grant, Inan is invited to the city, where he stays until 1987.
He is made full professor in the Marmara University School of Fine Arts.
As a guest professor at the Berlin, Germany Upper School of Art, Inan gives classes in drawing.
Work by Inan is included in the “Überall Bahnhof” exhibiton held at the Berlin, Germany Academy of
Art to celebrate the city’s 750th year.
Inan is invited to Germany’s Leverkusen as the City Artist, and her he holds a one-man show.
As guest professor, Inan delivers lectures at the Royal Academy of Fine Arts in Ghent, Belgium, and in
Brussels and the St. Lucas Institute .
Chosen as one of t he Turkish artists to enchance the new wing of the Presidential Palace, in the Hall of
Reception Inan executes a work called “Inscription”.
At numerous International exhibitions opener Prof. Ergin Inan, he has been serving in Istanbul Yeditepe University
school of Fine Arts, as a faculty members since 2000, also today he continues on his original works on his own
studio in Istanbul.
PRIZES
1974
1975
1977
1977
1980
1980
1981
1982
1982
1983
1984
1987
1988
1993
2000
2010
2010
35th State Painting Prize
36th State painting Prize
“Young Graphic Artist of the Year” Visual Arts Society
First Prize, Gold Medal, Istanbul Academy of Fine Arts Festival of the Arts “new Trends in Painting”
Medal, International Graphics Biennial, Frechen, Germany
Graphics, Prize, State Museum of Art Outdoor Exhibition, Istanbul
4th Prize, 5th International Cleveland Biennale, England
Prize of Honor, International Norwegian Graphics Biennale, Fredrikstad
Prize, Biennial of International Miniature Prints, Seoul, Korea
Grand Prize, 6th International Cleveland Biennale, England
Sedat Simavi Plastic Arts Foundation Prize
Artist of the Year, Ankara, Turkey Art Society
First Prize, Gold Medal, 2nd International Asia-Europe Biennial, Ankara, Turkey
Third Prize, International Triennial, Japan
Mevlana Art Prize, Turkey
Presidential Master Award of Culture and Art - Ankara, Turkey
For his efforts to merge the traditionel and the contomporary art in his works.
COLLECTIONS
- Presidential Palace of the Republic of Turkey, Ankara
- Ministry of Culture Col. Ankara, Turkey
- Ankara State Museum of Painting and Sculpture, Turkey
- Turkish Ziraat Bank Art Col. Ankara, Turkey
- Anadolu University Art Col. Eskişehir, Turkey
- Munih Haus der Kunst, Germany
- Dahlem Museum, Berlin, Germany
- Kunstverein Frechen, Germany
- Dahlem Museum –Kupferstich Kabinett- Berlin, Germany
- Meermanno Mastreemanium (Museum of Books) Den Haag, Holland
- Museum of Modern Art Fredrikstad, Norway
- Museum of Small Format Pictures, Cul des Sarts, Belgium
- Flemish Ministry of Culture, Belgium
- Muhka Museum of Modern Art, Anvers, Belgium
- Cleveland Museum of Art, England
- Bradford Museum, England
- British Museum, England
- Osaka Modern Art Cultural Center, Japan
GÜNLÜKLER / DIARIES
No.1 - 60
32 x 24 cm.
kağıt üzeri renkli kalem
artist pen on paper
2011 - 2013
GÜNLÜKLER / DIARIES
No. 61 - 77
31 x 21 cm.
kağıt üzeri renkli kalem
artist pen on paper
2014 - 2015
49
www.beyazart.com
Sergi Koordinatörü / Exhibition Coordinator
Eser Öztunalı, Yağmur Ertekin
Katalog Metni / Catalog Text
Hasan Bülent Kahraman
Fotoğraflar / Photography
Ramazan Tunç
Tasarım / Design
Gürkan Kızılsakal
Baskı / Print
Bilnet Matbaacılık
Biltur Basım Yayın ve Hizmet A.Ş.
Dudullu Org.San.Böl. 1. Cadde No:16
Dudullu, Ümraniye, İstanbul
444 44 03
Sponsor / Sponsorship

Similar documents

TMMOB M MARLAR ODASI ANKARA ŞUBES ÇOCUK VE M

TMMOB M MARLAR ODASI ANKARA ŞUBES ÇOCUK VE M okulu, atölye çalışmaları, sergiler... Bu yayının hazırlanmasının temel nedenlerden birisi bütün bu çalışmalarımızın Temmuz 2005'te, İstanbul'da, Mimarlar Odası'nın ev sahipliğinde gerçekleşecek, U...

More information