sulama – drenaj konferansı - Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü

Transcription

sulama – drenaj konferansı - Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
T.C
ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
DSİ VI. Bölge Müdürlüğü
5. DÜNYA SU FORUMU BÖLGESEL HAZIRLIK SÜRECİ
DSİ YURTİÇİ BÖLGESEL SU TOPLANTILARI
SULAMA – DRENAJ KONFERANSI
BİLDİRİ KİTABI
10 – 11 Nisan 2008
ADANA
SULAMA – DRENAJ KONFERANSI
ADANA
DÜZENLEYENLER
DSİ VI. Bölge Müdürlüğü
Çukurova Üniversitesi
Mustafa Kemal Üniversitesi
YÜRÜTME KURULU
Onursal Başkan : Haydar KOÇAKER
(DSİ Genel Müdürü)
Başkan : Numan Doğan GÜNDÜZ
(DSİ VI. Bölge Müdürü)
Başkan Yardımcısı : Hidayet ÖKTEM
(DSİ VI. Bölge Müdür Yardımcısı)
Konferans Sekreteryası : Dr. Ş. Pınar GÜVEL
(İnş. Yük. Müh.–Planlama Şube Müdürlüğü)
Üyeler :
Dr. Bülent SELEK
Bölge Müdür Yardımcısı
B. İbrahim KÜTÜK
İşletme ve Bakım Şube Müdürü
Mustafa CONTAR
Proje ve İnşaat Şube Müdürü
Figen YILMAZ
Tanıtma ve Sosyal İşler Şube Müdürü
Sevgi DONMA
ASO İşletme ve Bakım Şube Müdürlüğü
Cem EREN
Proje ve İnşaat Şube Müdürlüğü
BİLİM KURULU
Prof. Dr. Salih KIRKGÖZ
Prof. Dr. Recep YURTAL
Prof. Dr. Ahmet YÜCEER
Prof. Dr. Rıza KANBER
Prof. Dr. Mahmut ÇETİN
Prof. Dr. Bülent ÖZEKİCİ
Prof. Dr. Halil KUMBUR
Prof. Dr. Sermet ÖNDER
Dr. Bülent SELEK
B. İbrahim KÜTÜK
Mustafa CONTAR
Sevgi DONMA
Ç.Ü. Mühendislik – Mimarlık Fakültesi
Ç.Ü. Mühendislik – Mimarlık Fakültesi
Ç.Ü. Mühendislik – Mimarlık Fakültesi
Ç.Ü. Ziraat Fakültesi
Ç.Ü. Ziraat Fakültesi
Ç.Ü. Ziraat Fakültesi
Mersin Ü. Mühendislik Fakültesi
Mustafa Kemal Ü. Ziraat Fakültesi
DSİ VI. Bölge Müdürlüğü
DSİ VI. Bölge Müdürlüğü
DSİ VI. Bölge Müdürlüğü
DSİ VI. Bölge Müdürlüğü
5. DÜNYA SU FORUMU PROGRAM KOMİTESİ ÜYELERİ
Prof. Dr. Necati AĞIRALİOĞLU
İTÜ İnşaat Fak. Hidrolik ABD Başkanı; Program Komitesi Türk Eş-Başkanı
Prof. Dr. İbrahim GÜRER
Gazi Üniveresitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı
Prof. Dr. Ahmet Mete SAATÇİ
Marmara Üni. Müh. Fak. Çevre Müh. Bölüm Bşk.; 5. Dünya Su Forumu Genel Sekreter Vekili
Prof. Dr. Doğan ALTINBİLEK
ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü
Hamza ÖZGÜLER
Uluslararası Hidrolojik Faaliyetler Şube Müdürü; Program Komitesi Türk Tarafı Odak Noktası
Dr. Özlem ŞENOL
Dış İlişkiler Müşavir Yrd.; Program Komitesi DSİ Koordinatörü
Çiğdem DEMİRCİOĞLU KUŞ
Program Komitesi Türk Tarafının Forum Sekretaryasındaki İlgilisi
I
TAKDİM
Kurulduğu 1954 yılından bu yana yarım asrı aşan sürede Ülkemiz su kaynaklarını
geliştirme çalışmalarını sürdüren Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ), öncelikli
hedefini “su kaynaklarının en etkin şekilde kullanılması” olarak tespit etmiştir. DSİ,
belirlenen bu hedefe ulaşmak için; teknik, ekonomik ve aynı zamanda çevreyle uyumlu
projeler geliştirmekte ve uygulamaktadır. Ülke nüfusunun yaklaşık %35’ini istihdam
eden tarım sektöründe sulu tarımı yaygınlaştırmak, sanayinin ihtiyaç duyduğu enerjiyi
yerli hidrolik kaynaklardan karşılamak, insanımıza AB standartlarında içme-kullanma
suyu temin etmek ve ülkemizde her yıl maddi ve manevi büyük zararlar meydana getiren
taşkınlarla mücadele etmek görevlerimiz arasındadır.
Ülkemizin teknik ve ekonomik olarak sulanabilir arazi miktarı 8,5 milyon ha
olarak hesaplanmıştır. Günümüz itibarıyla sulamaya açılan 5,13 milyon hektarlık alanın
2,93 milyon hektarı DSİ sulama tesisleridir.
DSİ, faaliyetlerini günün gelişen teknolojilerine ayak uydurarak geliştirmektedir.
Bu sebeple, 2003 yılından itibaren sulama projelerinde, basınçlı borulu şebeke
uygulamalarına geçilmiştir. Böylece hem su tasarrufu sağlanmış hem de modern sulama
sistemleri (yağmurlama ve damla sulama) teşvik edilmiş olacaktır.
Ülkemizin, teknik ve ekonomik olarak değerlendirilebilir hidroelektrik
potansiyeli, yaklaşık olarak yıllık 130 milyar kWh hesaplanmıştır. Günümüz itibariyle
Türkiye’de hidroelektrik santraller; 13 384 MW kurulu güce ve toplam potansiyelin
%36’sına karşılık gelen 46 793 GWh yıllık ortalama üretim kapasitesine sahiptir.
Hidroelektrik potansiyelin enerjiye dönüştürülmesi sürecinde DSİ, oluşturulan 13 384
MW kurulu gücün 10 380 MW’ını (%77) gerçekleştirerek bu alanda lider olduğunu
göstermiştir. Ülkemizde kapasite bakımından en büyük 25 adet HES’in 20 adedi DSİ
tarafından inşa edilmiştir.
2007 yılı sonu itibariyle hizmete alınan 21 adet içme-kullanma suyu temini
tesisiyle 26 milyon vatandaşımıza 2,7 milyar m3 içme-kullanma suyu temin edilmiştir.
İnşaatı devam eden 20 adet proje tamamlandığında ise buna ilaveten, 10 milyon
vatandaşımıza 1 milyar m3 içme-kullanma suyu temin edilecektir.
Bilindiği gibi, akarsularımızın akış rejimi düzensiz bir seyir izlemektedir. Bu
sebeple meydana gelen taşkınlar, depremden sonra en fazla can ve mal kaybına sebep
olan tabii afet olarak bilinmektedir. Son 20 yılda meydana gelen taşkınlarda 396
vatandaşımız hayatını kaybetmiş ve yaklaşık 2,5 milyar YTL’lik ekonomik kayıp
meydana gelmiştir. DSİ, kuruluşundan günümüze kadar 37’si baraj 4 364’ü taşkın tesisi
olmak üzere, toplam 4 401 adet taşkın koruma tesisini hizmete alarak, 977 bin hektar alan
ve bu alan içindeki bütün yerleşim yerlerini taşkından korumuştur.
Ülkemizde “su” denildiğinde akla gelen yegâne kuruluş olan Genel
Müdürlüğümüz, Dünyada su konusunda söz sahibi seçkin kuruluşların arasında yer almak
ve karar mekanizmalarında söz sahibi olmak maksadıyla 2000 yılında Dünya Su
Konseyi’ne üye olmuştur. O tarihten bu yana ve özellikle de son yıllarda gösterdiği
uluslararası performansı ile Beşinci Dünya Su Forumunun, 2009 yılında İstanbul’da
gerçekleştirilmesi sağlanmıştır. Önceki Dünya Su Forumlarının, ev sahibi ülkelere
sağladığı imkânları göz önünde bulundurduğumuzda, Forumun ülkemiz su sektörünün
daha da gelişmesine katkı sağlaması kaçınılmazdır. Bu organizasyonun bir faydası da,
ülkemizin uluslararası su kuruluşlarıyla olan ilişkilerinin daha da gelişmesi; anılan
kuruluşların yönetim kurullarında aktif görev alan Türk yetkililerin sayısının giderek
artması şeklinde ortaya çıkacaktır.
II
Forum, DSİ’nin dışa açılmasının çok açık bir göstergesidir. DSİ, Forum ile
küresel manada yeni bir misyon kazanmıştır. Diğer bir ifade ile DSİ, sadece ülke içinde
su konularının koordinasyonunu sağlayan bir kuruluş olmakla yetinmemiş, küresel su
politikalarının karar mekanizmasında yer almıştır. Böylesine Dünya çapındaki bir su
faaliyetinin düzenlenmesinde DSİ’nin merkezi rol üstlenmesi tesadüfi değildir. Çünkü
DSİ, 54 yıllık bir su kültürü olan; adında “su” geçen Ülkemizdeki tek merkezi kuruluştur.
Beşinci Dünya Su Forumu bölgesel hazırlıkları sürecinde DSİ, ulusal ve
uluslararası bölgesel toplantılar yapmaktadır. DSİ öncülüğünde yapılan bu toplantılar,
Beşinci Dünya Su Forumu’nun bölgesel sürecinde ülkemizin önceki forumların ev sahibi
ülkelerden farklı ve orijinal bir yaklaşım sergilediğinin göstergesidir. Bu yaklaşımın özü,
hazırlık sürecini daha yerel düzeye yaymak şeklinde özetlenebilir. Ölçeği küçülten bu
yaklaşım, yerel konuların Forumda daha iyi temsil edilmesini sağlamaya yöneliktir.
Beşinci Dünya Su Forumu organizasyonunun en önemli başarılarından biri de bu
olacaktır.
Çevre ve Orman Bakanımız Sayın Prof. Dr. Veysel EROĞLU’nun talimatıyla
DSİ Genel Müdürlüğü tarafından başlatılan ve DSİ’nin ilgili Bölge Müdürlüklerince
düzenlenmekte olan “DSİ Bölge Müdürlükleri Su Konferansları”nın gayesi; her Bölge
Müdürlüğü için özel olarak belirlenen konu başlığıyla ilgili yerel ve bölgesel paydaşları
bir araya getirmek suretiyle, Forumun tematik programının geliştirilmesine azami katkıyı
sağlamak; ilgili konu başlığında uygun bir tartışma ortamını hazırlamak ve forum haftası
sırasında Dünya su kamuoyuna aktarılabilecek sonuçlar elde etmektir. Bu anlamda, DSİ
Genel Müdürlüğü uhdesinde Bölge Müdürlüklerince düzenlenen söz konusu
konferanslara DSİ mensupları ve akademik çevrelerin katılımı yanında konuyla ilgili
diğer paydaşların da (suyla ilgili kamu kuruluşları ve yerel yönetimler, sivil toplum
kuruluşları, su yöneticileri ve su kullanıcıları gibi) en yüksek düzeyde katılımlarının
sağlanması hedeflenmektedir.
Su Konferanslarını gerçekleştiren Bölge Müdürlüklerimizi bu başarılarından
dolayı kutlarım. Su konferanslarının eşgüdümünü yapan Genel Müdürlüğümüz ilgili
birimlerine, Forum Sekretaryası çalışanlarına, konferansların bilim, düzenleme ve
danışma heyetine teşekkür eder, DSİ Bölgesel Su Konferanslarının neticelerinin
Kuruluşumuza ve Ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını dilerim.
Haydar KOÇAKER
DSİ Genel Müdürü
III
ÖNSÖZ
Dünyada sanayi devrimi ile birlikte yaşanan gelişmeler ve değişimler
sonucunda meydana gelen küresel ısınma, iklim değişiklikleri, kuraklık ve hızla çoğalan
nüfus neticesinde artan su ihtiyaçlarına karşı temiz su kaynaklarına ulaşmak giderek
zorlaşmakta, suyun yaşamsal değeri ve vazgeçilmezliği her geçen gün daha önemli yer
tutmaktadır.
Ülkemizin su kaynaklarının planlanması, değerlendirilmesi ve yönetilmesinden
birinci derecede sorumlu olan kuruluş Devlet Su İşleri’dir.
DSİ Genel Müdürlüğü’ne bağlı 26 bölgeden biri olan Bölge Müdürlüğümüz;
merkezi Adana olmak üzere Mersin, Hatay ve Osmaniye illerini kapsayan 38 508 km²
yüz ölçümlü sahada görev yapmaktadır. Görev alanımızda Seyhan, Ceyhan, Doğu
Akdeniz ve Asi olmak üzere 4 adet su havzası bulunmaktadır.
Bölgemiz, 25,3 km³/yıl olan yerüstü su potansiyeli ile ülkemizin su
potansiyelinin % 14’ünü, 1,239 km³/yıl olan yeraltı su potansyeli ile ülkemizin yeraltı su
potansiyelinin % 8’ini teşkil etmektedir.
Bölgemiz toprak kaynakları açısından oldukça zengindir. Çukurova ve Amik
Ovası gibi mümbit arazilerin su ile buluşturulması ve ekolojik şartların uygunluğu yılda
birden fazla ürün alınmasına, hatta bazı tür ve çeşitlerde yıl boyu üretim yapılmasına
imkan sağlamaktadır.
Bölge Müdürlüğümüz kurulduğu günden itibaren, su kaynaklarının planlaması
ve değerlendirilmesi konusunda geliştirdiği projeler sonucunda, bölge dahilinde 12 adet
baraj, 5 adet gölet olmak üzere toplam 17 adet depolama tesisinin yapımını
gerçekleştirmiş ve neticesinde 2 219 809 kişiye 325 hm³/yıl içme ve kullanma suyu temin
etmiş olup, hidroelektrik santrallerle 5 033 Gwh enerji sağlamış, bölgenin ekonomik
olarak sulanabilirliği tespit edilen 675 210 ha tarım arazisinin 364 613 hektarını (% 54)
sulu tarıma kavuşturmuştur.
Bölgemiz görev alanı içerisinde bulunan tarım arazilerinde, ağırlıklı olarak
mısır ve narenciye önemli yer tutmaktadır. 2006 yılında 1 372 197 ton mısır üretimi ile
ülkemizin mısır üretiminin %36’sı , 1 360 079 ton narenciye üretimi ile ülkemizin
narenciye üretiminin % 42’si bölgemizde gerçekleştirilmiştir.
Ayrıca bölgemizdeki tüm sulamaya açılan alanlarda yapılan üretimin toplam
değeri 2006 yılında 1 616 058 595 YTL olup, DSİ tarafından işletmeye açılan alanlardaki
toplam üretim değerinin % 24’ünü teşkil etmektedir.
Canlı hayatının vazgeçilmez unsuru olan “Su” konusunda dünyada yapılan en
önemli etkinlik “Dünya Su Forumu”dur. 2009 yılında İstanbul’da düzenlenecek olan
5. Dünya Su Forumu’nun ana teması “Su için farklılıkların birleştirilmesi” olarak
belirlenmiştir. Dünya Su Forumu’na altlık oluşturması maksadı ile ülkemiz genelinde 15
DSİ bölge müdürlüğünde; DSİ, Üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve ilgili kamu
kuruluşlarının işbirliği ve katılımı ile konferanslar düzenlenmiştir.
Bu kapsamda Bölge Müdürlüğümüzce düzenlenmiş olan “Sulama-Drenaj
Konferansı”nın gerçekleştirilmesini sağlayan Bilim, Düzenleme ve Danışma Kurullarına,
bildiri sahiplerine ve emeği geçen herkese teşekkür ederim.
Numan Doğan GÜNDÜZ
Bölge Müdürü
IV
İÇİNDEKİLER
Türkiye’de Sulama ve Drenaj Sorunları: Genel Bakış
Rıza KANBER, Mustafa ÜNLÜ
1-45
Damla Sulama Yönteminde Su ve Gübre Tasarrufu
Bülent ÖZEKİCİ
46-52
Klasik ve Modern Sulama Yöntemlerinin Su Kullanma
Randımanlarının İncelenmesi
Sermet ÖNDER, Rıza KANBER, Mustafa ÜNLÜ, Derya ÖNDER
53-66
Ülkemizde Uygulanan Sulama Suyu Ücretlendirme Sisteminin
ASO’da Bazı İşletmeler Düzeyinde İrdelenmesi
Derya ÖNDER, Sermet ÖNDER, Sevgi DONMA
67-80
Tarımsal Sulamada Su Artırımı: Kısıntılı Sulama Yaklaşımı
Mustafa ÜNLÜ, Rıza KANBER, Burçak KAPUR,
D. Levent KOÇ, Servet TEKİN
81-95
Açık ve Kapalı Sistem Drenaj Alanı Topraklarının
Tuzluluk ve Alkalilik Parametrelerinin Karşılaştırılması
Aynur FAYRAP, Yaşar KARAGÖZ,
Yeliz DEVLET, Abdurrahman HANAY
96-109
Mevcut ve Gelecekteki Sulama Projeleri Bakımından
Seyhan Havzasının Değerlendirilmesi
Bülent SELEK, İ. Kaan TUNÇOK, Sezar ERCAN
110-123
Aşağı Seyhan Ovası Akarsu Sulama Sahası Taban Sularında
Nitrat Konsantrasyonu ve Oluşturacağı Çevresel Risk Potansiyeli
Hayriye İbrikçi, Ebru Karnez, Hacer Oğuz, Mahmut Çetin,
Eren Öztekin, Mahmut Dingil, Cevat Kırda, Sevilay Topçu, Hüseyin Efe
124-134
Sulamadan Dönen Suların Tarımda Kullanımının Sürdürülebilirliği
Sevilay Topçu, Mahmut Çetin, Cevat Kırda, Ömer Faruk Karaca,
Hüseyin Efe, Sertan Sesveren
135-144
Arazi Sınıflandırma ve Drenaj Çalışmalarının Cografi Bilgi Sistemi
(CBS) Yardımıyla Oluşturulması, Değerlendirilmesi
ve Uygulama Projelerinin Yapımı
R. Yücel, Ş.Aliyazıcıoğlu, C.Aslan
145-156
V
Aşağı Seyhan Ovasında İklim Değişikliği ve Buğday,
Mısır ve Pamuk Üretimi Üzerine Etkileri
Burçak KAPUR, Rıza Kanber, Mustafa Ünlü
157-172
Sulu Tarım Alanlarında Su, Tuz ve Nitrat Bütçesinin
CBS Ortamında Saptanması: Aşağı Seyhan Ovası Örneği
Mahmut Çetin, Cevat Kırda, Hayriye İbrikçi, Sevilay Topçu
Ömer Faruk Karaca, Ebru Karnez, Hüseyin Efe, Sertan Sesveren
Eren Öztekin, Mahmut Dingil, Harun Kaman
173-183
Jeolojik Yönden Uygun Olmayan Lamas Havzasında
Su Yönetimi ve Depolama Faaliyetleri
Kemal ÇEVİK
184-194
Aşağı Seyhan ve Aşağı Ceyhan Ovalarındaki Sürdürülebilir
Sulama Yönetiminin İncelenmesi
B. İbrahim KÜTÜK, Feryal SAATÇI,
195-213
Aşağı Seyhan Ovasında Tabansuyu Seviyesi ve
Tuzluluktaki Uzun Dönem Değişiklikler
Sevgi DONMA, Takanori NAGANO, Taskashi KUME,
Süha BERBEROĞLU, Selim KAPUR
214-226
Pompaj Sulamalarında Yer Seçiminin Önemi ve
Performansa Etkisi; Misis, Erdemli ve Samandağ Örneği
Mümtaz ALTIPARMAK
227-235
Aşağı Seyhan Ovasında Mevcut Su Yönetimi ve Sürdürülebilirliği
Hüseyin Efe, Sevilay Topçu, Mahmut Çetin, Cevat Kırda
Ömer Faruk Karaca, Sertan Sesveren
236-249
Aşağı Seyhan Ovasında Su Kaynakları Projelerinin
Geliştirilmesi ile Lagünlerin İlişkisi
Zeliha SELEK, Ayşegül DİNCER, İrfan ASLANKURT
250-261
Aşağı Seyhan Ovasında Sulu Tarımın Sürdürebilirliğinin
Çevresel ve Ekonomik Göstergeleri
Fuat Budak
262-270
Balıkesir ve Kepsut Ovaları Borlu Sulama Sularının
Toprak ve Bitki Üzerindeki Kirletici Etkileri
Mehtap AKYOL, Mustafa AYAZ
271-278
Basnıçlı Sulama Yöntemleri ve Su Tasarrufu
Dr. Ziya ÇOŞKUN
279-293
Erzin-Dörtyol Ovası Yeraltısuyu Sulamalarının Zamanlama
ve Ekonomik Açıdan Önemi
İhsan ÇİÇEK
294-303
VI
TÜRKİYE’DE SULAMA ve DRENAJ SORUNLARI:
GENEL BAKIŞ
Rıza KANBER1
Mustafa ÜNLÜ2
1 Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü,
Balcalı-Adana- [email protected]
2 Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü,
Balcalı-Adana- [email protected]
ÖZET
Bu çalışmada, Türkiye’de sulama-drenaj ve bunlara bağlı sorunlar, şimdiki durumları dikkate
alınarak, genel hatlarıyla, tartışılmıştır. Toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesi ve kullanımının
ülkenin ekonomik ve sosyal sorunlarının çözümdeki önemi çok büyüktür. Ancak, Türkiye’de
anılan kaynaklarının kullanımı ile ilgili ekonomik, sosyal ve kültürel, çok sayıda sorun
bulunmaktadır. Bugün, 2000’li yıllara göre, sulanabilir nitelikteki alanların (yaklaşık 26 milyon
hektar) ancak %19 kadarı sulanmakta; yüzey su kaynaklarının %60'ı, yeraltı suyu potansiyelinin
ise %27'si henüz kullanılmamaktadır. Türkiye su kaynaklarının (113 km3/yıl), günümüz
koşullarında, sulanabilir alanların tümüne yetmeyeceği; su havzalarının kirlenmesi, iklim
değişiklikleri, nüfus artışı ve endüstrinin gelişmesi yüzünden, yakın gelecekte ciddi su sıkıntısının
çekileceği ve su kaynaklarının giderek daha tuzlu hale geleceği anlaşılmıştır. Bu koşullarda, yeni
su kaynaklarının ve tuz ve su stresine dayanıklı yeni bitki çeşitlerinin bulunması gibi önlemlerin
şimdiden alınması gerekmektedir.
Türkiye’de, tarımın diğer dallarında olduğu gibi, sulama-drenaj konularıyla ilgili araştırmalar
da ülke gereksiniminden kaynaklanmamaktadır. Kamu araştırma kuruluşlarındaki personel
politikaları yanlış ve yetersizdir. Politik ortamdan önemli ölçüde etkilenmektedir. Üniversitelerde
ekonomik ve sosyal nedenlerle nitelikli araştırma görevlisi bulmak, her gün daha da
güçleşmektedir. Sulama araştırmaları, yalnızca kamu kuruşlarının desteği ile yürütülmektedir.
Araştırma sonuçları, uygulamaya aktarılamamaktadır. Öyleki, araştırma sonuçları, araştırmayı
destekleyen kamu kuruşlarınca bile yeterince kullanılmamaktadır.
Türkiye’de yaklaşık 3 milyon hektara yakın alanda drenaj sorunu bulunmaktadır. Drenaj
sorunu, yanlış sulamadan kaynaklanmaktadır. Drenajla ilgili bilimsel çalışmalar, son yıllarda, yok
denecek ölçüde azalmıştır. Daha önce, Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüleri’nde kimi proj
alanlarında, drenaj ölçütlerinin belirlenmesi, mevcut sistemlerin çalışma performanslarının
ölçülmesi gibi konularda araştırmalar yapılmıştır. Drenaj Araştırmaları Grubu’nun kapatılması ile
birlikte, değinilen çalışmalar durmuştur. Üniversitelerde ise ödenek ve personel eksikliği
nedeniyle, yoğun emek isteyen, drenaj araştırmalarına girilememektedir.
Drenaj sorunu, beraberinde, tuzluluk-sodyumluluk gibi çevresel sorunları da getirmektir.
Türkiye’de, yaklaşık 1.5 milyon hektarda tuzluluk ve sodyumluluk sorunu bulunmaktadır. Bu,
sulanan arazilerin yaklaşık %31’ine denktir. Toprakların tuzlulaşma ve sodyumlulaşmasını sulama,
drenaj, toprak özellikleri, fizyografya ve iklim gibi etmenler önemli ölçüde etkilemektedir. Bu
1
etmenlerin uygun olduğu Harran, Amik, Konya ve Aşağı Seyhan Ovalarında ciddi tuzluk sorunu
bulunmaktadır.
Anahtar Kelimeler: sulama, drenaj, tuzluluk
IRRIGATION AND DRAINAGE PROBLEMS IN TURKEY:
OVERVİEW
ABSTRACT
In this study, the outlines of irrigation-drainage and related subjects were discussed with
considering the currect situation. The development and usage of soil and water resources are very
important for the solutions of economical and social problems. However, there are many
economic, social and cultural problems related with the usage of mentioned resources. Recently,
the 19% of the irrigable area is under irrigation (26 million hectare) and 60% of surface water and
27% of the groundwater potential are not in use. Under recent situtations, the water resources of
Turkey (113 m3/year) is not sufficient for the total of irrigable area and the polution of water
basins, climate change, population increase and development of industry could perform serious
water shortages and more saline water resources. Under these conditions, some adaptation
strategies must be considered like finding new water resources and more tolerant crops to water
and salinity stress.
The researchs related with irrigation and drainage were done because of the countries demand
like the other agricultural brachs in Turkey. The staff policy, in the public research organization,
was in accurate and insufficient. This staff policy affected from the political situation. Moreover,
in the Universities, to find qualitative research assistants are going to be harder because of the
economic and social reasons. Irrigation studies were only performed with the public organizations
support. Furthermore the research results can not transfer to the practice. Also the public
organizations who supports these projects couldn’t use these results.
Approximately 3 million of hectares area has drainage problems because of improper
irrigation. In recent years, the scientific studies related with drainage are very few. Earlier studies
about determination of drainage standarrts and the working performance of existing drainage
systems were done in the areas of General Directorate of Village Afairs Research Institutes. With
closing the drainage survey group, the mentioned studies were stoped. Moreover, these studies
also stoped in the Universities because of lack of the fund and the staff.
Along with the drainage problems, environmental problems like salinity and alkalinity were
occured. Approximately 1.5 million hectares of area have salinity and alkalinity problems. This is
equal to 31% of the irrigated area. The factors like irrigation, drainage, soil properties,
physiography and climate affect on soil salinity and alkalinity. There is serious salinity problems
in Harran, Amik, Konya and Lower Seyhan basin because of these factors.
Keywords: irrigation, drainage, salinity
1. GİRİŞ
Toprak ve su kaynakları ülkelerin en önemli doğal zenginlikleri arasında yer
alır. Toplumların sosyo-ekonomik kalkınmalarında, söz konusu kaynakların
geliştirilerek akılcı kullanımının büyük önemi bulunmaktadır. Su, canlılar için
vazgeçilemez bir doğal kaynaktır; eksikliğinde bitkisel üretim, önemli ölçüde
kısıtlanmaktadır.
Suyun en fazla kullanıcısı olan tarım, kültür bitkilerinin üretimleriyle ilgili
işlevleri kapsar. Türkiye’de, sosyal ve ekonomik yönüyle, halkın yaşamında
2
önemli rol oynamaktadır. Tarım, toplam milli gelirin %19'unu, dışsatımın %9'unu
oluşturur. Tarımsal işlevlerle toplumun yaklaşık %51'ine iş olanağı
sağlanmaktadır (Kılınçer ve ark., 2002).
Dünya nüfusunun artarak 2025 yılında 8 milyara ulaşacağının kestirilmesi,
gıda güvenliğini dünyanın yakın gelecekteki en önemli sorunu olarak karşımıza
çıkarmaktadır. Artan nüfusun beslenme gereksinimini karşılamak için,
önümüzdeki 50 yıl içinde üretimde en az iki kat artış gerekmektedir (Howell ve
ark., 2001). İnsanların temel gıda gereksinimlerinin güvenli biçimde karşılanması,
öncelikle, tarımsal üretimin ve sulanan alanların arttırılmasına bağlıdır. 2000’li
yıllarda gıda gereksiniminin karşılanması için sulanan alanlarda % 1 düzeyinde
seyreden artışın, yaklaşık % 2.25 düzeyinde olması gerektiği belirtilmektedir
(FAO, 1988). Son yıllarda yapılan projeksiyonlara göre, 2050 yılında gıda,
giyecek, barınak ve tatlı su gereksiniminin, bu güne göre, iki kat daha fazla
olacağı rapor edilmistir (Postel ve ark., 1996). Öte yandan, artan nüfusun
beslenmesinin yanında gıda güvenliğinin sağlanması, günümüzde, üzerinde
önemle durulan sorunlardan birisidir. Gıda güvenliği kavramı, insanlara yeterli
miktarda ve sürekli gıdanın sağlanması şeklinde tanımlanmaktadır. Gıda
güvenliğinin sağlanması, ekonomik kalkınma ve onunla bütünleşmiş çevre
sorunlarının üstesinden gelinmesi ile ancak, başarılabilir (FAO, 2002). Yapılan
kestirimlere göre, günümüzde gelişmekte olan ülkelerde yaklaşık 800 milyon
insan açlık veya kötü beslenme tehlikesi altındadır. Bu alanlarda yaşayan
insanların gıda güvenliği ile ilgili sorunlarının çözümü, kırsal alanlardaki su
yönetimine bağlıdır (Rockström, 2003).
Bilindigi gibi, kurak ve yarı kurak iklimlerde, bitki gelişimini sınırlandıran en
önemli etmen, kök bölgesinde bulunan yarayışlı suyun eksikliğidir (Falkenmark
ve Rockström, 1993; Lal, 1991). Bu nedenle kurak ve yarı kurak alanlarda sulu
tarım yapılması kaçınılmaz bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Sulanan
alanların genişlemesi ve suyun etkin kullanımının, gelecekte, daha fazla gıda
üretimine neden olacağı (Yudelman, 1994) ve anılan koşulun bir sonucu olarak,
artan nüfustan dolayı, dünyada suya olan istemin de önemli ölçüde artacağı
beklenmektedir.
Ancak, su kullanımındaki artış, çok önemli sorunlara neden olmaktadır.
Örneğin, yer altı su kaynakları tükenmekte, diğer su ekosistemleri kirlenmekte ve
bozulmakta; ayrıca sulu tarımda bir çok çevresel sorun ortaya çıkmaktadır.
Öyleki, yenilenebilir bir doğal kaynak sayılan su, sınırlı alanlarda bu özelliğini
kaybetmek gibi çok tehlikeli bir özellik kazanmaktadır. Açıklanan durumun bir
sonucu olarak, yeni su kaynaklarının sağlanması ve geliştirilmesi, çok pahalı hatta
olanakız hale gelmektedir. Daha kötüsü, toplumun çoğunluğu, gelecekte, yeterli
gıda üretiminde suyun engelleyici etmen olacağı konusu ile ilgilenmemektedir
(IFPRI, 2004). Öte yandan, tarla içi sulamalarda ortaya çıkan çevresel sorunların
başında, uygun olmayan sulama yönetimi altında ve zayıf drenaj ortamında fazla
3
sulama yapılması halinde topraklarda görülen tuz birikimi gelmektedir (Ghassemi
ve ark., 1995). FAO’nun kestirimlerine göre, sulanan alanların yaklaşık yarısı
“sessiz düşman” olan tuzluluk, alkalilik ve yüzeyde göllenme tehdidi altındadır.
Konu edinilen alanlarda tarım yapılmakla birlikte, bu üzerinde düşünülmesi
gereken bir konudur. El-Ashry (1991), Rhoades (1987), Kayasseh ve Schenk
(1989) yaptıkları değerlendirmede, sulanan 20-30 milyon hektar alanda
tuzluluktan dolayı ürün veriminde önemli azalmalar olduğunu vurgulamışlardır.
Bunun yanında yakın zamanlarda yapılan kestirimlere göre, 1980 yıllarında
kabaca 30-46 milyon hektar sulanan alanda tuzluluktan dolayı verim düşüklüğü
görüldüğünü belirtmiştir. İlerde değinileceği gibi, Türkiye’de de benzer durum
söz konusudur. Sulanan alanlarda belli ölçülerde tuzluluk ve sodyumluluk sorunu
bulunmaktadır.
Sekizinci beş yıllık kalkınma planında (DPT, 2001), tüm diğer planlarda
olduğu gibi, su kaynaklarının kullanımının planlanması ve yönetimi konusunda
ülke genelinde belirlenmiş kapsamlı bir politika bulunmadığı vurgulanmaktadır.
Buradan giderek, hızlı nüfus artışı ve endüstriyel gelişmeler nedeniyle suya olan
istemin artması, suyun nitelik ve niceliksel olarak kötüleşmesi, çevre kirlenmesi
ve olası iklim değişiklikleri karşısında, su kaynaklarının doğru kullanımı ve
yararlılığının "sürdürülebilir kalkınma" kavramı ile bağdaşır düzeyde sağlanması
için, bir ulusal planlamaya gereksinim bulunmaktadır. Ulusal planlama ile su
kaynaklarının geliştirilmesi ve doğru kullanımına ilişkin tüm kısıtlar, ortadan
kaldırılabilir. Yeterli bir gözlem ağı geliştirilebilir, uygun olmayan teknolojilerin
iyileştirilmesi sağlanabilir.
Bu bildiride, Türkiye’de sulama, drenaj ve tuzlulukla ilgili sorunlar
irdelenmiş, anılan konularda yapılan bilimsel çaşlışmalara değinilmiş, sorunların
çözümü için öneriler sunulmaya çalışılmıştır. Bu arada, Türkiye’de su kaynakları
potansiyeli, yeterlilik durumu kısaca gözden geçirilmiş, suyun sulamada kullanımı
ile ilgili sorunlar, özellikle drenaj ve tuzluluk yönünden tartışılmıştır. Sulama ile
drenaj gereksinimi ve tuzluluk sorunu arasındaki ilişki ortaya çıkarılmaya
çalışılmış; tuzluluğun bölgesel temelde gelişimi ortaya koyularak, gelecekte
ortaya çıkabilecek önemli çevresel sorunlara dikkat çekilmiştir.
2. SULAMA
2.1. Toprak-su kaynakları ve yeterlilik durumu
(i) Toprak Kaynakları
Türkiye’nin izdüşüm alanı, 77.95 milyon hektardır. Bu alanın yaklaşık %36'sı
tarım arazisi olarak kullanılmaktadır. Tarım arazilerinin %92’si (25.85 ha)
sulanabilir niteliktedir. Toplam alanın %25'ini çayır ve mera (19.5 milyon ha),
geri kalan %39'unu ise orman ve verimsiz sahalar (30.4 milyon ha)
oluşturmaktadır (DSI, 1999a ve b).
4
Günümüz koşullarında toplam sulanabilir arazilerin yalnızca %32.88'i (8.5
Mha) ekonomik olarak sulanabilir niteliktedir. Ekonomik olarak sulanabilen
arazilerin %46.56’sı (3.958 Mha) su beklemektedir. Öte yandan, sulamaya
ayrılabilir su kaynakları potansiyeli ile sulanabilir alanların tümünü sulamak olası
görülmemektedir. Mevcut su kaynakları potansiyeli ve halen uygulanan sulama
teknolojileri ile ancak, 8.5 Mha alanın sulanabileceği hesaplanmaktadır. Bunun
yanında, ilk aşamada sulanması düşünülebilecek %0-6 eğim grubu içerisinde yer
alan 13 Mha dolayındaki sulanabilir alanların % 63’ünde yağmurlama ve damla
gibi suyun daha etkin kullanıldığı sulama tekniklerinin uygulanması zorunlu hale
gelmiştir. Ancak, sulamaya açılan alanların ancak %10’u anılan tekniklerle
sulanmaktadır (Öztürk, 2004). Sulama teknolojisindeki gelişmeler dikkate
alınacak olursa, çok daha geniş alanların suya kavuşturulması gerektiği açıktır.
Eğer, uygulanan mevcut sulama teknolojileri geliştirilmezse, havzalar düzeyinde
su iletimi yapılsa bile sulanabilecek toplam alan 8.5 milyon hektardır. Dolayısıyla,
bugünkü teknolojik ve ekonomik koşulların önemli ölçüde değişmemesi
durumunda, yeterli olan su potansiyelinin 2000 yılından sonra kısıtlı bir kaynak
olacağı saptanmıştır (Kanber ve ark.,2004).
(ii) Su kaynakları
Türkiye'de 26 su toplama havzası bulunmaktadır. Türkiye’nin yıllık ortalama
yağışı 643 mm olup, hacimsel olarak bu değer 501 km3 suya denktir (Çizelge 1).
Ülkemiz koşullarında yağışın %37'si akışa geçmektedir. Bu durumda, yağışın 274
km3'ü toprak-bitki-su yüzeyleri sisteminden buharlaşarak atmosfere geri
dönmekte, 41 km3'ü yeraltı su depolarını beslemekte, 186.05 km3'ünün ise
akarsular aracılığı ile deniz, göl ve kapalı havzalara boşalım için akışa geçtiği
kabul edilmektedir (Kulga, 1994; DSİ, 1997).
Çizelge 1. Türkiye’nin Yeraltı ve Yerüstü Su Kaynakları Potansiyeli (DSİ, 1999b)
Yıllık ortalama yağış: 643.0 mm
Toplam yağış:
501.0 km3
Yüzey su potansiyeli, km3
Yeraltı su potansiyeli, km3
Yıllık akış
186.05 Çekilebilir yıllık su
12.3
Yıllık akışın toplam yağışa oranı
0.37
potansiyeli
9.0
Kullanılabilir yüzey su
95.00
Geliştirilen
6.0
31.49
potansiyel
potansiyeli
Fiili yıllık tüketim
Fiili yıllık tüketim
1 km3 = 1 milyar m3
5
Bu potansiyelin 95 km3'ü ekonomik olarak geliştirilebilir niteliktedir (Kulga,
1994; Tekinel, 1999). Havza bazında yapılan çalışmalarla güvenle çekilebilecek
yeraltı suyu potansiyelinin 12.3 km3 dolayında olduğu saptanmıştır (Kaya, 1994;
DSİ, 1999b). Bu durumda, Türkiye’nin yıllık kullanılabilir yeraltı ve yerüstü su
potansiyeli toplamı 107.3 km3'tür. Bu değer, yenilenebilir su potansiyelinin
%45.85'ine denktir. Günümüze dek kullanılabilir potansiyelin sadece %37.74'ü
geliştirilerek, kullanıma sunulmuştur.
Yüzey su kaynaklarının tümünü denetim altına almak için 662 adet baraja
gereksinim bulunmaktadır. Bunun için büyük yatırımlara ve uzunca sürecek bir
yapım periyoduna gerek olduğu açıktır. Değinilen barajlar aracılığı ile yüzey su
kaynaklarının denetimi yanında 669382 ha alanın sulanması, 135 801 ha alanın
drenajı, 636 794 ha alanda taşkın denetimi, 7726 km3 suyun kentsel alanlara
iletimi, ve 121484 MKwh elektrik üretimi sağlanacaktır (DSI, 1999a).
Türkiye su kaynaklarının tuzluluk incelemeleri, Elektrik İşleri Etüt İdaresi
(EİE) Genel Müdürlüğü tarafından yapılmaktadır. Şimdiye değin, yaklaşık 69 adet
nehirle ilgili sonuçlar elde edilmiştir. Sulama suyu tuzluluk değerlerine göre,
nehirlerin % 85.5’i 0.7 dS/m’den düşük tuzluluğa, %13’ü 0.7-2.0 dS/m arasında
ve %15’i de 2.0 dS/m’den büyük tuzluluğa sahip olduğu anlaşılmaktadır
(Yurtseven, 1997).
Buna göre, Türkiye su kaynaklarının çok büyük bir bölümü, FAO su kalitesi
sınıflandırma sistemine göre, tuzsuz olarak nitelendirilmektedir (Rhoades ve ark.,
1992). Bir diğer deyişle bu kaynaklar, pek çok toprak ve bitki için
kullanılabilirler. Buna karşın Ergene Nehri, Büyük Menderes Nehri, Banaz çayı,
Porsuk çayı, Sakarya nehri, Karanlık dere, Asi nehri ve Oltu suyu kaynakları,
ikinci sınıf-az tuzlu gruba dahil olmaktadırlar. Kızılırmak nehri suyu ise 2.4
dS/m’lik yıllık ortalama tuzluluk değeri ile, nehir kaynaklarımızın en tuzlu suya
sahip olanıdır ve üçüncü sınıf-orta tuzludur (Kendirli ve Benli, 2001). Ancak,
genel olarak, Kızılırmak havzasında yer alan Kızılırmak nehri ve Karanlık dere
dışında, nehirlerimizde çok büyük bir tuzluluk sorunu bulunmamaktadır. Bunların
büyük bir çoğunluğunda gerek yıllık, gerekse mevsimlik bazda ortalama
6
tuzluluklar 0.7 dS/m’in altındadır. Bu kalitedeki suların ise sulamada genelde
sorunsuz olarak kullanılması olasıdır.
Çizelge 1’de görüldüğü gibi, Türkiye`nin su kaynakları, toprak potansiyeline
göre oldukca sınırlıdır. O nedenle su, sulanabilir alanların genişletilebilme
olanağının bulunması karşısında, bitkisel üretimi sınırlayan en önemli etmen
sayılmaktadır. Sorunun çözümü için, yukarıda da değinildiği gibi, ya havzalar
arası su iletimi gibi çok pahalı yatırımlara gidilmeli; ya da atık su kullanımı
özendirilmeli, sulama sistemlerinin işletilmesinde kısıntılı ve iklimin uygun
olduğu yerlerde tamamlayıcı sulama teknikleri kullanılmalıdır; bunlarla ilgili
araştırma ve planlamalar şimdiden yapılmalıdır.
(iii) Su kaynaklarının kullanımı
Yapılan hesaplamalara göre, 2000 yılının sonunda su kaynaklarının toplam
kullanımı, DSİ başta olmak üzere kimi kuruluşlarca geliştirilen bir çok projede,
42.0 km3 dolaylarına ulaşmıştır (DPT, 2001). Su kaynaklarını en fazla kullanan
alanlar ve miktarlar, Çizelge 2’de gösterilmiştir. Buna göre, sulamada 31.5 km3
(75%), kentsel kullanımda 6.4 km3 (15%), ve endüstride 4.1 km3 (10%) su
kullanılmaktadır. 1998 yılında kullanılan toplam 38.9 km3 suyun 32.9 km3 si
yüzey su kaynaklarından alınırken, 6 km3 yeraltı su kaynaklarından sağlanmıştır.
Yerüstü su kaynaklarının alansal tüketimi farklıdır. Sulamada %82, kentsel
kullanımda %10`u ve endüstride ise %8`i kullanılmaktadır. Değinilen alanlarda
yeraltı su kaynaklarının kullanımı, sırasıyla, %39, %37 ve %24 dolaylarındadır.
Çizelge 2. Yıllara Göre Su Kaynaklarının Kullanım Durumu (DPT, 2001)
Alanlara Göre Su Kullanımı, km3
Toplam
Su
Yıl
Kullanım
Potansiyeli
Kentsel
Endüstriyel
6
3
Sulama
10 m
(%)
Tüketim
Tüketim
1990
1992
1998
2000
30 600
28
31 600
29
38 900
35
42 000
38
22
016
22
939
29
200
31
500
72
5 141
17
3 443
11
73
5 195
16
3 466
11
75
5 700
15
4 000
10
75
6 400
15
4 100
10
(iv) Gelişme durumu
Türkiye’de 1998 yılında sulanan araziler ekonomik olarak sulanabilir toplam
alanların %53.44'üne (4.542 Mha) ulaşmıştır. Sulanan alanların 4.010 Mha'ı
7
yerüstü su kaynakları, 0.532 Mha'ı ise yeraltı su kaynakları ile sulanmaktadır
(DSİ, 1998). Sulamaya açılan alanların 3.462 Mha'ı (%76.22'si) devlet tarafından
geliştirilmiştir. Devlet tarafından işletmeye açılmış alanların 2.023 Mha’ı DSİ
Genel Müdürlüğü, 1.439 Mha’ı ise KHGM tarafından gerçekleştirilmiştir. DSİ
Genel Müdürlüğü tarafindan sulamaya açılan alanların yıllara göre dağılımı
Çizelge 3`de verilmiştir.
Çizelge 3. DSİ Tarafından Sulamaya Açılan Alanların İşletme Durumuna Göre
Dağılımı (1000 ha) (DSİ, 1999a)
Sulayıcılarca İşletilen
Toplam
Yıl
DSİ Tarafından
İşletilen Net Alan
Net Alan
1950
123
20
143
1960
185
31
215
1970
521
76
598
1980
755
245
1001
1990
1251
375
1626
2000
1266
422
1688
2030
Hedeflenen
5616
Türkiye Sulama Master Planı kapsamında, 1980-1993 döneminde, büyük
sulama yatırımları yılda %14; kamu tarım sektörü yatırımları %5, konsolide bütçe
yatırımları ise %4.5 artmıştır. Türkiye Sulama Master Planında, toplam 2.94 Mha
alanı kapsayan 227 proje analiz edilmistir. Bunlarda toplam 2.07 Mha alana
hizmet veren 139 adet projenin beklenenin altında karlı olduğu sonucuna
varılmıştır. Ancak, sulama geliştirme hizmetleri, özel sektör, çiftçi veya çiftçi
birlikleri, DSI ve KHGM gibi kamu kuruluşları tarafından devam ettirilmektedir
(Çizelge 3).
2.2. Türkiye’de Sulamanın Tarihçesi
Anadolu, yukarı Mezopotamya ovalarını kapsadığından, sulamanın 5000 yıl
önceden beri bilindiği kabul edilmektedir. Eski uygarlıklardan kalma pek çok su
yapısı bugün Anadolu’nun bir çok yöresinde bulunmaktadır. Orta, Güney, Doğu
ve Güneydoğu Anadolu’da Hititler (İÖ 2000), Urartu (İÖ 1000), Helenistik
periyod, Roma, Bizans, Selçuk, ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinde yapılmış
çok sayıda su yapısı bulunmaktadır (Öziş, 1994). Anılan yapıların bir kısmı,
bugün hala kullanılmaktadır. Kehriz (kanat) sistemleri, Şamran sulama kanalı,
Toprakkale kenti yakınındaki iki baraj kalıntısı ile Tuşba (Vankale) kenti ve
çevresinin sulanmasında kullanılan su yapıları Urartular’dan kalmıştır (Öziş,
1994). Anadolu’da Roma ve Bizans dönemlerine ilişkin sulama ve kullanma suyu
getirilmesi ile ilgili su yapıları da bulunmaktadır. Bizanslar döneminde yapılmış,
Kütahya-Çavdarhisar, Çorum-Örükaya, Niğde-Böget barajları önemli su
yapılarıdır. Yine, Gaziantep-Balaban bucağındaki sulama kanalı günümüzde de
kullanılmaktadır. Modern anlamda ilk sulama ve drenaj projesi, Osmanlılar
döneminde ise sulama amaçlı su yapıları, çok sınırlıdır. Daha çok şehir içme ve
8
kullanma suyu getirilmesine dönük su kaynakları geliştirilmiştir. Bu amaçla bir
çok baraj yapılmıştır. Sulama yatırımları içerisinde, Amasya-Semalı dolgu barajı,
Gaziantep ve Halep yöreleri için sulama suyu sağlamasında kullanılan çevirme
kanalı, Gediz nehrinin mansap ucunun değiştirilmesi, İstanbul yakınlarındaki
Elmalı I barajı sayılabilir. İlk sulama şebekesi, Osmanlılar döneminde, 1908
yılında Konya-Çumra ovasında, Beyşehir gölü bağlaması ile gerçekleştirilmiştir.
Birinci Dünya Şavaşı’ndan sonra kurulan Cumhuriyet döneminde Kurtuluş
Savaşı ile II. Dünya Savaşı arasındaki dönemde Çubuk I barajı yapılmış; Nazilli,
Sarayköy, Seyhan, Berdan, Kazova sulamalarının temelleri atılmıştır. Sonraki
yıllarda II. Dünya Savaşı’nın zorluklarına karşın anılan sulamalar kısmen hizmete
sokulmuştur. Cumhuriyet’in ilk büyük sulama şebekesi 1943 yılında hizmete
giren Nazilli sulaması olmuştur. Daha sonra 6200 sayili yasa ile 1954 yilinda DSİ
Genel Müdürlüğü’nün kurulması ile birlikte sulama yatırımlarına hız verilmiştir.
DSI debisi 500L/s den buyuk su kaynaklarının geliştirilmesi ile yükümlendirilmiş
ve çok sayıda baraj, sulama sistemi, pompaj tesisleri, vd yapmıştır. Daha sonra
1960’lı yıllarda TOPRAKSU (şimdiki Köy Hizmetleri) Genel Müdürülüğü ve
sonra Tarım Reformu Genel Müdürlüğü kurulmıştur. KHGM, 500 L/s den daha
küçük su kaynaklarının geliştirilmesi, arazi ıslahı, toplulaştırma, drenaj ve tesviye
gibi tarla içi geliştirme hizmetlerinden sorumlu tutulmustur. Tarım Reformu
Genel Müdürülüğü ise reform bölgesi olarak ilan edilen alanlarda, topraksız
köylüleri topraklandırma ile görevlendirilmistir. Türkiye’de planlı dönemde
tarımsal yatırımların yaklaşık %58-80 kadarı toprak ve su kaynaklarının
geliştirilmesine harcanmıştır. 1963-80 arası dönemde devlet yatırım bütçesinin
yaklaşık, %20-33`u arazi iyileştirme ve sulama yatırımlarına ayrılmıştır.
DSİ Genel Müdürülüğü’nün kurulması ile birlikte, su kaynaklarının
geliştirilmesine daha fazla önem verilmiş; etüt çalışmaları genişletilmiştir. Aynı
yıllarda Aşağı Seyhan Ovası Sulaması, daha sonra Sakarya üzerinde Sarıyar
Barajı gibi önemli yatırımlar gerçekleştirilmiştir. Aynı dönemde Derme, Amasya
ve Van sulama sistemleri hizmete girmiştir. Bunu izleyen yıllarda
Demirköprü’den Keban’a değin bir çok baraj ve sulama şebekesi inşa edilerek,
işletilmeye başlanmıştır. Tamamen yerli kaynak ve insan gücü ile gerçekleştirilen
söz konusu yatırımlar içerisinde, Almus, Kesikköprü, Keban, Karakaya, Kıralkızı,
Devegeçidi ve Atatürk barajları bitirilmiştir. Bunlar arasında Seyhan (110 bin
hektar), Ahmetli ve Çumra (45’er bin hektar), Iğdır, Köprüçay ve Maraş (her biri
20-25’er bin hektar) en önemli sulama yatırımları sayılmaktadır. Sulama
şebekelerinin devreye giriş hızı ile 1960’tan sonraki planlı dönemde yılda
ortalama 20-40 bin hektarlık alan sulamaya açılmıştır (Tekinel ve ark., 1994). Son
yıllarda ise Güney Doğu Anadolu Projesi (GAP) ile 2 milyon hektarlık bir alanın
sulanması amaçlanmıştır. Değinilen proje içerisinde Fırat ve Dicle nehirleri
üzerine bir seri baraj ve gölet yapımı planlanmış ve bunlardan bir kısmı yaşama
geçirilmiştir. Urfa-Harran Ovası’nda yaklaşık 140 000 hektarlık bir alanın
sulanması gerçekleştirilmiştir. Öte yandan, proje içerisinde bulunan diğer
9
yatırımlar, örneğin, Adıyaman, Birecik, Kahta, Batman, İlisu, Cizre, Garzan
barajları ile bunlara bağlı sulama şebekeleri, ya inşa halinde ya da yapımları için
gerekli hazırlıklar son aşamasına gelmiştir (DSİ, 1980).
Dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de devlet sulama şebekelerinin işletmebakım sorunlarının çözümü, anılan kuruluşların “Sulama Birliklerine”
devredilmeleri ile çözümlenmeye çalışılmıştır. Sulama sistemlerinin işletmelerinin
Katımcı Sulama Birliklere devri, Türkiye’de beklenilmeyen ölçüde başarılı
olmuştur. Kısa sürede, önemli boyutlarda devir işlemi gerçekleşmiş ve bu durum,
Asya, Afrika, Amerika ve kimi Uzak Doğu ülkeleri için model oluşturmuştur.
Sorun şimdilik, çözümlenmiş gibi gözükmektedir. Ancak, politik çıkar grupları
konu edinilen alana girmeye ve kararlarında etkin olmaya çalışmaktadır. Tüm
diğer konularda olduğu gibi, bu alanda da, politik grupların etkin olmaları,
gelecekte istenmeyen sorunlarin ortaya çıkmasına neden olacağı,
düşünülmektedir.
2.3. Sulanır alanlar, sulama yöntemleri ve kimi sulama sonuçları
(i) Sulanan alanlar
Türkiye’de tarım alanları yeraltı suları (%37.55), akar sular (%28.64) veya
barajdan alınan (%15.87) sularla sulanmaktadır. Ege, Akdeniz ve Güney-Doğu
Anadolu gibi tarımsal bölgeler, Türkiye’de su kaynaklarının gösterdiği benzer
dağılımı sergilemektedir. Ancak, yalnızca, Orta–Güney Bölge’de sulu tarım
yeraltı suları (%74.24) ile yapılmaktadır. Ege Bölgesi`nde yeraltı suları (%38.74)
veya akar sular (%29.28) kullanılmaktadır. Akdeniz Bölgesi`nde ise, özellikle
akar sular (%37.97) ve yeraltı suları (%26.63); Güneydoğu`da ise daha çok akar
sular (%36.68) ve kaynak suları (%32.97) ile araziler sulanmaktadır. Orta-Güney
Bölgelerinde kuyu suları (%58.44) daha yoğun olarak kullanılmaktadır.
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından sulamaya açılan alanlar,
bölgeden bölgeye değişmektedir. Akdeniz, Ege ve Orta Anadolu Bölgeleri, diğer
bölgelere göre, en fazla sulanan alana sahiptirler. Çizelge 4’de bölgelere göre
sulanan alanlar verilmiştir.
Çizelge 4. D.S.İ Tarafından Sulamaya Açılan Alanlar (DSI, 1999a)
Bolgeler
Sulanan alanlar (ha)
%
Marmara
199 195
8.5
Ege
401 501
17.2
Akdeniz
540 912
23.1
Guney-Dogu
189 368
8.1
Dogu Anadolu
308 346
13.1
Kara deniz
153 471
6.6
Orta Anadolu
547 404
23.4
Toplam
2 340 197
100.0
10
(ii) Sulama yöntemleri
Türkiye`de DSİ Genel Müdürlüğü tarafından yapılan sulama şebekelerinin çok
büyük bir bölümü (%95.93), yüzey sulama yöntemlerine göre planlanmış, inşa
edilmiş ve işletilmektedir. Geri kalan %3.38 kadarı yağmurlama ve %1 ise damla
yöntemleri ile sulanmaktadır. Bunların yanında, DSİ Genel Müdürülüğü kuruluş
planlamasına göre, I, XI and XII. Bölgelerde yüzey sulamanın yanında, sırasıyla,
%61.82, %14.46 ve %11.47 oranlarında yağmurlama yöntemi kullanılmaktadır.
VI. bölgede ise arazilerin bir kısmı (%47.13) damla yöntemiyle sulanmaktadır.
Geri kalan bölgelerin tümünde yalnızca, yüzey sulama yöntemleri
kullanılmaktadır. Sulama Birliklerine devredilen sistemlerde farklı yöntemler
kullanılmaktadır. Bu sistemlerin hizmet ettiği alanların, %92.09`u yüzey, %7.03`u
yağmurlama, ve geri kalan %0.88 kadarı ise damla yöntemleri ile sulanmaktadır.
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılan sulama sistemleri, en
fazla yüzey ve kısmen yağmurlama yöntemlerine göre planlanıp inşa edilmekte ve
işletilmektedir. Son yöntem, daha çok, özel koşullara sahip alanların, örneğin,
sulama suyunun yeraltı kaynaklarından derin kuyular aracılığıyla alındığı,
sulanmasında kullanılmaktadır.
(iii) Kimi önemli bitkilere ilişkin sulama sonuçları
Bilindiği gibi, Türkiye’de çok sayıda farklı bitki değişik bölgelerde
yetişebilmektedir. Sulama, Türkiye’de ürün yetişme döneminde yağış eksikliği ve
güvenirliğinin azlığı nedeniyle, tarımsal üretimin artması ve kararlılığı için
yaşamsal öneme sahiptir. Sulama bilimi ile ilgili ilk çalışmalar, 1940’lı yıllarda,
Ziraat Fakülteleri ile TOPRAKSU Araştırma Enstitüleri’nde (eski Sulu Ziraat
Araştırma Enstitüleri, şimdi Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüleri) başlamıştır.
Konu edinilen çalışmaların çok büyük bir bölümü, çeşitli kamu kuluşları
tarafından, desteklenmiştir.
Son 15-20 yılda tamamlanarak yayınlanan 348 araştırma sonucu derlenerek
değerlendirilmiş ve arşivlenmiştir (Kanber ve Ünlü, 2003). Çizelge 5’de
görüldüğü gibi, çalışmaların çoğu (%78) sulama yönetimi konularında yapılmıştır.
Bu durum, Anadolu gibi, yarı kurak ve kurak alanlar için doğal karşılanmalıdır.
Değinilen çalışmaların %56’sını (toplamın %42’si) tam ve eksik sulama
koşullarında yapılan denemeler, %23’ünü (toplamın %18’i) ise bitki-atmosfer
ilişkilerine değgin araştırmalar oluşturmaktadır.
11
Çizelge 5. Türkiye’de Sulama ile İligili Yapılan Çalışmalar
Sonuçlanmış Devam Eden Tamamlanmış
Çalışma Araştırma
araştırma
Tezler
Alanı*
Projeleri
Projeleri
SY
245
11
15
a-T-KS
136
6
3
b-SF
54
2
7
c-BA
55
3
5
SS
70
3
2
a-YSS
15
1
b-BSS
36
2
2
c- KSS
19
1
2
Toplam
315
14
17
Devam
Eden
Tezler
1
1
1
1
Toplam
272
145
64
63
76
16
46
24
2
348
*SY, Sulama yönetimi (Bitki sulama programları); T-KS, Tam ve kısıntılı sulama
koşulları; SF, Sulama ve fertigation; BA, Bitki-atmosfer ilişkileri; SS, Sulama
sistemleri; YSS, Yüzey sulama sistemleri, and BSS, Basınçlı sulama sistemleri
(Damla –gömlü ve yüzeye serili- sistemler, yağmurlama ve poroz borularla alttan
sulama), ve KSS ise karışık sulama sistemleri.
Sulama sistemlerine ilişkin çalışmalar, beklenildiği ölçüde, çok sayıda
değildir. Toplam çalışmaların ancak, %22’si anılan konuları kapsamaktadır.
Bunun %60’ını ise basınçlı sistemlere ilişkin araştırmalar oluşturmuştur. Yüzey
sulamalarla ilgili çalışmaların az sayıda oluşu, sulama yönetimi ile ilgili
araştırmalarda genellikle anılan yöntemlerin kullanılmasından kaynaklanmıştır.
Farklı bölgelerde uzun yıllar süren sulama araştırmalarından elde edilen kimi
sonuçlar, “Sulama Rehberleri” aracılığıyla üretici ve uygulayıcıların kullanımına
sunulmuştur. Bugün elimizde, özellikle, Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüleri
tarafından hemen her bölge için hazırlanmış sulama rehberleri bulunmaktadir.
Değinilen sulama rehberlerinde bölgesel olarak, bazı önemli kültür bitkilerinin su
tüketim değerleri de verilmektedir. Bunların önemlice bir kısmı, “Su Bütçesi”
yöntemiyle elde edilmiştir. Anılan su tüketim değerleri, kabul edilebilir sulama
programlarının hazırlanıp uygulanmasında kullanılmaktadır. Rehberlerden
derlenen kimi önemli bitkilere ilişkin su tüketim değerleri Çizelge 6`da
verilmistir.
Çizelge 6’da verilen değerler, dünyada benzer iklim bölgelerinde elde edilen
değerlerden önemli ölçüde yüksektir. Bu durumun, bitki su tüketiminin
ölçümünde kullanılan yöntem ve uygulanan sulama programlarından
kaynaklandığı söylenebilir. Rehberlerde ayrıca, tarla sulama sistemlerinin
planlamasında kullanılan kimi ölçütler, örneğin, karık ve border boyları, birim
akış miktarları, infiltrasyon sonuçları, vd her toprak grubu ve bitki için ayrı ayrı
verilmiştir. Suyun etkin kullanımı için gerekli olan tüm bilgilerin verilmiş
12
olmasına karşın, konu edinilen sulama rehberlerinin yaygın biçimde kullanıldığını
söylemek, şu an için, olanaklı değildir.
Çizelge 6. Kimi Ana Ürünlerin Su Tüketim Değerleri (mm) (Kanber, 1982)
Bitki
Sebze
Meyve (Y.D)
Zeytin
Ayçiceği
Pamuk
Mısır
Narenciye
Buğday
Patates
Sekerpancarı
A. Fıstığı
Üzüm
Marmara
560-620
580-680
550-620
400-520
Ege
Akdeniz
400-800
500-800
Orta
Anadolu
Dogu
Anadolu
Karadeni
z
GuneyDoğu
490-560
650-980
620
570-800
780-890
570-630
630-1000
760-900
900-950
490-600
1100-1300
700-800
450-700
560-840
830-1330
400-530
530-930
630-1000
360-730
870-1130
320-600
720-820
Suyun etkin kullanımında temel sayılan kimi araştırma sonuçları, bazı ana
bitkiler için elde edilmiş ve bilimsel dergilerde veya araştırma sonuç raporlarında
yayınlanmıştır.
2.4. Sulama sorunları ve çözüm önerileri
Sulama ile ilgili sorunlar, su kaynaklarının geliştirme projelerinde ortaya çıkan
sorunlar diye genellenerek, tanımlanabilir. Bunlar, su kaynaklarının
geliştirilmesinden başlayarak, suyun tarla düzeyinde kullanılmasına dek birbirini
izleyen aşamalarda ortaya çıkmaktadır. O nedenle sulama sorunlarının
irdelenmesi, gerçekleştirilen projenin ekonomik ömrü boyunca, davranışının ve
çevresel etkilerinin izlenmesine dek pek çok aşamayı ve çok uzun bir süreci içerir
(Sezginer ve Güner 1994). Finansman yetersizliği gözardı edildiğinde Türkiye’de
su kaynaklarının geliştirilmesine ilişkin sorunlar, genelde üç alt başlık ltında
toplanabilir:
Birinci gruba girenler daha çok ekonomik kökenlidir. Planlama ve
uygulama için gerekli olan parasal kaynakların bulunmasına bağlı olarak ortadan
kaldırılabilirler. Ancak son yıllarda devlet kıt bütçe olanakları nedeniyle yeterli
kaynağı ayıramamaktadır. Gelecek yıllarda büyük yatırımların yapılması
beklenmemektedir. İkinci grup ise uygulama sırasında (planlama ve yapım dahil)
ortaya çıkan, bazen beklenen ancak, çoğu kez beklenmeyen nitelikteki sorunlardır.
Kökeninde önceliklerin iyi seçilememesi, yanlış planlama, yapım sırasında
meydana gelen hatalar, yanlış işletim tekniklerinin kullanılması, tutarsız politikekonomik ve sosyal yaklaşımlar, üreticilerin sulama bilgisi azlığı veya yanlış
yönlendirmeleri gibi etmenler bulunmaktadır.
13
(i) Doğal kaynakların yeterince kullanılmaması
*
Türkiye’de sulanabilir nitelikteki toplam arazilerin tümü hala
sulanamaktadır. Son yıllarda uygulanan yanlış politikalarla sulanabilir nitelikteki
araziler, bir miktar artırılarak 28.06 Mha’a çıkarılmıştır. Bir bakıma tarıma uygun
olmayan araziler kültüre alınmıştır. Ekonomik ve teknik olarak sulanabilir
arazilerin (8.5 Mha) ancak, %53.44’ü (toplam sulanabilir alanların %17.57’si)
sulanmakta; geri kalan %46.56’sı su beklemektedir. Ancak yeni geliştirilen
sulama teknikleri dikkate alındığında Türkiye’nin ekonomik olarak sulanabilir
alanları, 8.5 Mha değil doğrudan 25.85 Mha dır. Örneğin, toprak-topoğrafya ve
drenaj yetersizliği nedeniyle sulama dışı bırakılmış eşik araziler bu gün damla,
mini yağmurlama ve benzeri tekniklerle sulanabilmektedir. Ayrıca, sorunlu
alanlar (tuzlu-alkali alanlar) damla sulama tekniği ile sulanabildiği gibi, çok hafif
bünyeli topraklarda suyu kolayca iletebilecek fasılalı karık (surge) gibi yöntemler
uygulanabilmektedir. Bu durumda; sulanabilir alanlar ve sulama suyu gereksinimi
hesaplanırken eski rakamlar yerine yeni rakamların konuşulması gerekmektedir.
Gelecekte yapılacak plan ve programlarda bu durum dikkate alınmalıdır.
*
Türkiye’de su potansiyeli tam olarak henüz kullanılmamaktadır.
Kullanılabilir iyi nitelikli yüzey suları potansiyelinin %33.15'i, yeraltı suyu
potansiyelinin %48.78'i halen kullanılmaktadır. Kullanılabilir yeraltı suyu
potansiyelinin %24.39'u ise kullanıma sunulmuş olmasına karşın
kullanılmamaktadır. Bu veriler ışığında, yüzey su kaynakları potansiyelinin
%66.85'i, yeraltı suyu potansiyelinin ise %26.83'ü halihazırda kullanıma
sunulamamıştır. Kullanılabilir yeraltı ve yerüstü su potansiyelinin ise yalnızca
%34.94'ü kullanılmakta geriye kalan %65.06'sı kullanım beklemektedir.
Kullanılan suyun sektörlere göre dağılımı konusundaki rakamlar, kuşkuludur.
*
Sulama sularının sulamaya uygunluk ölçütleri değiştirilmelidir. Bugün
artık, sulama sularının sınıflandırılmasında bitkiyi, yöreyi (toprak) ve iklimi
dikkate alan yaklaşımların kullanılması eğilimi ağır basmaktadır. Herhangi bir
yörede ve herhangi bir bitkide kullanılamayacak nitelikte sayılan sular, bir başka
yöre veya bitki için kulanılabilir nitelikte olabilmektedir. Bunun yanında kötü
nitelikte sayılabilecek sulama suları bazı özel tekniklerle sulamada
kullanılabilmektedir. Bu durumda, Türkiye’nin su potansiyeli yeniden ele alınarak
hesaplanmalıdır. Su potansiyelinin yeterliliği sulanabilir alanların tümü dikkate
alınarak belirlenmelidir.
*
Yapılan incelemelerde, ülkemiz yeraltı ve yerüstü su rezervleri,
günümüz koşullarında, tam kullanılmadıklarından dolayı, yeterli gibi
gözükmektedir. Ancak, gelecekteki kullanımlara yeterli olmayacağı
savlanmaktadır. Bu durum, henüz yeterince aydınlatılmış değildir. Diğer yandan,
havzalar arası su iletimi tekniklerinin uygulanabilmesi için havzaların su ve toprak
kaynaklarını veren ayrıntılı bilimsel çalışmalara henüz rastlanmamıştır. Ancak,
son yıllarda, havzalar arası su iletimi ile ilgili kimi projeler başarıyla yaşama
geçirilmiştir: Çatalan-İmamoğlu Projesi, Orta Ceyhan Projesi, gibi.
*
Tarım toprakları Türkiye’de miras hukukundan kaynaklanan
olumsuzluklar nedeniyle üzerinde karlı işletmeler kurulmasına olanak vermeyecek
14
ölçüde küçük parçalara ayrılmaktadır. Tarım işletmelerinin %67’si 1-50, %85’i 1100 dekar genişlik grubunda yer almaktadır. Bu gruplardaki işletmelerin toplam
işlenen alandan aldıkları pay sırasıyla %22.1 ve %42.0’dır. Buna karşılık 101
dekardan büyük işletmelerin oranı %15.0, işledikleri alanların oranı ise %58.0’dır.
Türkiye’de 500 dekarın üzerinde araziye sahip işletme oranının sadece %0.93
olmasına karşın bu işletmelerin işledikleri alanın %17.13 dolaylarındadır (Kılınçer
ve ark., 2002).
*
Arazi kullanım planlarının bulunmayışı ve tarım dışı arazi kullanımının
artışı nedeni ile tarım alanları azalmaktadır (DPT, 1997). Tarım topraklarının
amaç dışı kullanımı Türkiye’de önemli boyutlara ulaşmıştır. Hızlı nüfus artışı,
kırsal nüfusun düzensiz ve denetimsiz olarak kentlere göçü, endüstrileşme, turizm
ve büyük boyutlu alt yapı yatırımları gibi etmenlerin etkisiyle tarım alanlarının
işgali giderek yaygınlaşmış ve ülke tarımı yönünden önemli bir sorun haline
gelmiştir (Yurdakul ve ark. 1991). Değinilen sorun örneğin Adana ve Bursa gibi
sulu tarımın geliştiği yörelerde yoğun biçimde görülmektedir. Sorun öncelikle iç
göçü durdurucu önlemlerle ortadan kaldırılabilir. Üreticinin toprağına bağlanması
için gelir düzeyini yükselten önlemler alınmalı su ve toprak kaynaklarının
geliştirilmesi ile ilgili yatırımlara önem ve öncelik verilmelidir. Ayrıca politik
baskılara olabildiğince açık olan yasa ve yönetmeliklerde gerekli değişiklikler
yapılarak etkin kullanımları sağlanmalıdır.
(ii) İşletim aşamasında meydana gelen sorunlar
Türkiye’de sulu tarım yatırımlarından beklenen katma değer artışı, ekonomik,
politik, sosyal ve teknik nedelerle oldukça düşüktür. Yapılan incelemelerde
sulama ile verimin 7 kat artmasına karşılık; katma değerin ancak, 2.6 kat
arttığı saptanmıştır (Sayın ve ark., 1993). Bu durum, sulama yatırımlarının
özendirici olma özelliğini önemli ölçüde azaltmaktadır.
DSİ'ce sulamaya açılan alanlarda beklenen sulama oranlarına bu güne kadar
ulaşılamamıştır. Sulama projelerinde kabul edilen gelişme periyodunun
sonunda bile gerçekte sulanan alan başlangıçta sulanması öngörülen alandan
daha küçüktür. Anılan oranlar, yıllara göre, %75.0-18.3 arasında değişmiştir.
*
Sulanır alanlarda gözlenen bitki deseni planlanandan büyük farklılıklar
göstermektedir. Bazen projede öngörülen sulama oranlarının çok altında
kalınmaktadır. Öyleki projelerin karlılığı olumsuz yönde etkilenmekte; proje
alanındaki üreticiler sulu tarımdan kuru tarıma geçmektedirler. Bu durum,
genellikle pazar koşulları, çiftçi gelenekleri, hastalık ve zararlılar ile tarımsal
girdilerin fiyatlarındaki dalgalanmalar ve özellikle üretim planlanmasının
ülkemizde hala uygulanamamasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca sulama suyu ve
şebeke (sulama-drenaj) yetersizliği; tuzluluk-alkalilik ve taban suyu sorunlarının
ortaya çıkması; üreticilerin kendi olanakları ile sulama yapma istekleri ve su geçiş
hakkına uymamaları gibi etmenler nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Sulama
oranlarının artırılması için etkin bir üretim planlamasına gidilmelidir. Üretici ucuz
kredilerle desteklenmeli, batı ülkelerinde olduğu gibi, bazı önemli üretim girdileri
özellikle stratejik kimi ürünlerde- sübvanse edilmelidir.
15
*
Sulama sistemlerinin tam olarak bitirilmeden işletmeye açılması. Yakın
zamanlara değin büyük sulama projelerinin çoğu ana drenaj ve sulama şebekeleri
tamamlanmadan sistemin sağlayacağı yararın çekiciliği dikkate alınarak işletmeye
açılmıştır. Son zamanlarda iki projede (Seyhan ve Gediz) başlayan arazi
geliştirme çalışmaları, diğer sulama projeleri dikkate alınmaz ise, çiftlik su
dağıtım sistemleri tam olarak bitirilmiş değildir. Bu uygulamanın bir sonucu
olarak örneğin sızma kayıpları kabul edilebilir sınırların çok üzerindedir.
Orta Anadoluda yapılan bir çalışmada her 100 m kanal boyunda giren akımın
%0.4-%4.3’ünün (Öğretir, 1981); Ege’de toprak bünyesine bağlı olarak %2.5%9.8’inin (Şener, 1976); Çukurova'da ise kanal niteliklerine göre %0.6%2.4’ünün (Yavuz, 1984) sızma ve buharlaşma ile kaybolduğu saptanmıştır.
Verilen örnekler çoğaltılabilir. Zira değinilen konuda Türkiye’de çok sayıda
çalışma yapılmıştır.
*
Diğer yandan TOPRAKSU kuruluşunun yasal olarak kaldırılması sonucu
sulama proje alanlarında tarla içi geliştirme hizmetleri aksamaktadır. Örneğin,
arazi düzeltimi, tarla içi drenaj sistemleri yeterli ölçüde yapılamamaktadır. Yoğun
toprak düzeltimi (tesviye) yapılan Gediz ve Seyhan projeleri dışında, Türkiye`deki
tüm sulama projelerinde, arazilerin sulamaya hazırlanması yetersizdir. Son
günlerde, topraksu hizmetlerinin il yönetimlerine bırakılacağı yazılıp
söylenmektedir. Bunun gerçekleşmesi durumunda, siyasal ve yönetsel sorunların
artacağı, tarla içi geliştirme hizmetlerinin önemli ölçüde aksayacağı, hatta hiç
yapılamayacağı gibi sorunlarla karşılacağı düşünülmektedir.
*
Sulama hizmetlerinin sürekliliğini olumlu yönde geliştirmek için
şebekelerin yönetimini, politik ortamdan ayırıp bağımsız organizasyonlara vermek
gerekmektedir. Bu amaçla çiftçilerin değinilen organisazyonlara asıl katılımcılar
olarak dahil edilmeleri zorunludur. Daha açık deyimle şebekelerin işletilmesi
doğrudan üreticilere bırakılmalıdır (Tekinel, 1999). Ancak bu değişimi kabul
ettirecek kurumsallaşmış yasal sisteme Türkiye henüz tam anlamıyla sahip
değildir. O nedenle anılan düzenlemenin gerçekleşmesi oldukça güç gibi
görünmektedir. Yalnız bu değişimin Türkiye’de gerçekleşme şansı yüksektir. Zira
yukarıda değinilen sorunların çoğunun varlığı bilinmekte ve 1998 yılı değerlerine
göre DSİ'ce inşa edilerek işletmeye açılan 2.164 milyon ha alanın %60.6'sı İçişleri
Bakanlığı Mahalli İdareler yasasına dayanarak kurulan sulama birliklerine
devredilmiş olup doğrudan üreticiler tarafından işletilen çok başarılı çiftçi
organizasyonları niteliğinde çok sayıda örnekleri bulunmaktadır. Devir işleminde
asıl sorun sulamadan yararlananların yönetimde kendilerine düşen payı ve
sorumluluğu almaları konusundaki politikaların benimsenmesidir. Bu pay da bazı
işletme-bakım-yönetim sorumluluklarını üstlenmekle büyük ölçüde çözümlenecek
durumdadır.
(iii) Suyun uygulanması sırasında ortaya çıkan sorunlar
Türkiye'de yeterli düzeyde ve etkin bir çiftçi eğitim servisinin bulunmaması
nedeni ile sulu tarım alanlarında toprak-bitki-su ilişkileri ve bunların insan
ve çevreye olan etkileri üzerinde fazla durulmamaktadır. Bu nedenle
16
üretici yeterince eğitilememekte, aşırı su kullanma eğilimi ortaya
çıkmakta, yüzey akış, derine sızma gibi su kayıpları artmaktadır. Bunun
sonucu olarak, sulama randımanları düşmekte; arazilerin sulamaya iyi
hazırlanmaması, drenaj, yüksek taban suyu, tuzluluk gibi, bir dizi sorunla
karşı karşıya kalınmaktadır.
Tarla içi sulama uygulamalarında su kayıplarını gösteren en iyi ölçüt,
sulama performans değerleridir. Yakın zamanlarda yapılmış bir çalışmada,
bölgesel olarak işletmeye açılmış bir çok sistemde sulama
performanslarının oldukça düşük olduğu belirlenmiştir (Kanber ve ark.,
2004). Araştırma sonuçlarına göre, sulama sistemlerinin performansları,
altyapı, işletme, su dağıtımı, iklim ve kimi sosyo-ekonomik
sorunlardan/yetersizliklerden dolayı, kabul edilebilir düzeyde değildir.
Randımanlı bir sulama programına hemen tüm sulama sistemlerinde
ulaşılamamıştır. O nedenle uygulama randımanları düşük, su kayıpları
yüksektir (Çizelge 7).
Çizelge 7. Bölgelere ve Sulama Yöntemlerine Göre Uygulama Randımanları, Ea (%)
Bölgeler
Akdeniz
Güneydoğu
Damla Sulama
Yağmurlama Sulama
Yüzey Sulama
67-84
(Söğüt, 95-97
(Andırınlıoğlu, 52-59 (Şimşek, 1992)
1986)
1993)
87-98 (Bilal, 1997)
61 (Oğuzer ve Önder, 86-94 (tıkalı karık, Kanberve ark.,
1988)
1996)
60-70 (serbest karık, Kanber ve
ark., 1996)
Orta Anadolu
33.7 (Şimşek, 1992)
Karadeniz
38 (Oğuzer ve Önder, 1988)
48.7 (Balaban ve Beyribey, 1991)
29-80 (Ertaş, 1980)
37.9 (Şimşek, 1992)
32-77 (Öğretir, 1981)
23-58 (Oykukan, 1970b)
35-94 (Bayrak, 1991)
55-87 (Balçın, ve ark., 2001)
Öte yandan, Çizelge 8’de kimi sulama sistemlerine ilişkin performas
göstergeleri verilmiştir. Sulama eşdağılımı (CU) ve dağılım türdeşliği (DU),
depolama randımanı (Es), iletim randımanı (Ec) ve iletim kayıpları (CL) ile
damlama eşdağılımı (EU) gibi ögeler, bölgelere göre ayrı ayrı gösterilmiştir.
Proje alanlarında sulama suları; derine sızma, buharlaşma, yüzey akış ve
sulama sistemlerinin doğru işletilmemesi gibi nedenlerle kaybolmaktadır.
Ülkemizde genellikle geleneksel açık kanal sistemleri yapılmaktadır. Bu
17
sistemlerin hakim olduğu alanlarda iletim ve dağıtım randımanı %60, su
uygulama randımanı %50 ve toplam proje randımanı %30 dolayında
gerçekleşmektedir. Su iletim sistemlerinin, gelişmiş çağdaş teknikler kullanılarak
yapılması, çıplak kanalların kaplanması ve sızdırmazlığın sağlanması ile sızma
kayıpları azaltılabilmektedir. Mansap denetimli açık kanal sistemleri ve basınçlı
borulu sulama sistemlerin kurulması, sulama randımanlarını arttıran denetimli
sulama olanağı yaratan ve su artırımı sağlayan uygulamalar arasında
sayılmaktadır. Ülkemizde bu sistemlerin kurulması ve yaygınlaştırılması VII. Beş
Yıllık Kalkınma Planı hedefleri arasına alınmıştır.
Sulama tarımsal üretim artışı sağlayan önemli bir girdi niteliğindedir.
Kültürteknik önlemler alınmadan fiziksel sulama tesislerinin tamamlanarak
hizmete sunulması önemli ve ileride giderilmesi olanak dışı kimi sorunların ortaya
çıkmasına neden olmaktadır. Havza proje ve çiftlik bazında alınacak teknik
önlemler ile sulu tarımda suyun etkin kullanılması ve kullanım randımanlarının
artırılması mümkün olmaktadır (Hamdy ve Lacirignola 1999).
Gelecekte ortaya çıkması kesin olarak beklenen su sıkıntısını ortadan
kaldıracak, su artırımını sağlayacak çalışmalara şimdiden başlanmalı, konu ile
ilgili bilimsel projeler öncelikle desteklenmelidir. Bu amaçla, havza bazında yağış
sularının biriktirilmesi, havzalar arası su iletimi ve kötü nitelikli suların
karıştırılarak, deniz sularının, kentsel atık suların ve drenaj sularının kullanılması
ile su artırımı sağlanabilmektedir. Küçük kuru dereler üzerine göletler yapılarak
yağış sularının yaz mevsimi boyunca sulamada kullanılması bu duruma iyi bir
örnek oluşturmaktadır.
Tarla bazında suyun etkin kullanımı ve artırımı için geliştirilmiş yüzey
sulama teknikleri örneğin fasılalı karık, azaltılmış debili karık, döngülü karık,
değişebilir veya sabit ardışık karık vb sulama ve sulama zamanının otomasyonu,
yağmurlama sulama ve düşük basınçlı-düşük akışlı modern sulama tekniklerinin
kullanılması ile su tasarrufu yanında, geleneksel sulama yöntemlerinin doğurduğu
sakıncalar da giderilebilmektedir. Ülkemizde söz konusu tekniklerin kullanımı
yaygınlaştırılması ve çiftçilere benimsetilmesi için gerekli eğitim çalışmaları
yaygınlaştırılmalı ve parasal olarak desteklenmelidir.
Küreselleşme sürecindeki dünyada su kaynaklarının planlanması
geliştirilmesi izleme ve değerlendirilmesi aşamalarında Coğrafi Bilgi Sistemleri
ve Uzaktan Algılama Tekniklerinin kullanımı yoluna gidilmektedir. Ülkemizde bu
konularda eğitilmiş personel sayısı ve gerekli donanımın tam olduğu söylenemez.
Ancak dünyadaki gelişmelere paralel olarak şimdiden kimi önlemlerin alınması
personel yetiştirilmesi ve donanımı için kurumsal yapıda gerekli değişikliklerin
yapılması kaçınılmazdır.
18
Çizelge 8. Farklı Bölgelerde Sulama Performans Göstergeleri (%)
Bölge
Es
DU
CU
EU
Akdeniz
56-75 Mini
98-99 Damla
40 Karık
84
yağmurlama (Bilal, 1997)
(Önder ve Damla
(Uçar, 1994) 82-88 Yüzey
ark., 1992) (Söğüt,
Sulama
97.5
1986)
(Şimşek,
Damla
1992)
(Oğuzer ve
87.2
Yılmaz,
Yağmurlama
1991)
(Andırınlıoğlu,
1993)
12.1 Karık
(Önder ve ark,
1992)
Güneydoğu 24 Karık,
85
85 Yüzey
41
Yağmurlama
ve
Yağmurlama (Kanber ve
Sprinkler
(Oğuzer ve
ark., 1996)
(Kanber ve
Önder,
ark., 1996)
1988)
Orta
75-80 Yüzey 37-81
58-82
Anadolu.
sulama
Yağmurlama
Sprinkler
(Oylukan,
(Tarı, 1998)
(Tarı,
1972)
1998)
85 Tesviyeli
61-98 Yüzey
sulama
(Oylukan,
1970)
Karadeniz 17-90 Yüzey
Sulama
(Bayrak,
1991)
Ec
85 Sulama
kanalı
(Balaban
ve
Beyribey,
1991)
3. DRENAJ
Sürdürülebilir tarım, çok sayıda biyolojik, fiziksel, ekonomik ve sosyal
etkenin birlikte veya teksel olarak, dengeli biçimde uygulanmasını gerektiriren
ileri düzeyde bir tarimsal işlev sayılmaktadir. Sürdürülebilir tarımın
gerçekleştirilmesi için uygun niteliklerde kök bölgesi koşulları yaratmak, toprak
19
suyu, hava ve tuz düzeyi arasında uygun ve kabul edilebilir bir dengenin
yaratılmasına bağlıdır (Kara ve Arslan, 2004). Tuzlu taban suyunun doğrudan
veya kılcal yükselişle kök bölgesine ulaşması ve orada belli bir süre kalması, bitki
gelişimini olumsuz biçimde etkilediği gibi, tuzlu ve alkali toprakların oluşması
gibi, çok önemli çevre sorunu yaratmaktadır. Taban suyunun kök bölgesinin
dışında ve belli bir derinlikte tutulması, sorunun çözümü için gereklidir. Değinilen
değişkenler arasında uygun bir dengenin kurulması, başarılı bir drenaj sisteminin
varlığı ile olasıdır.
Tarımsal drenaj, bitki kök bölgesinde ve toprak yüzeyinde bulunan fazla
suların zamanında ve denetimli biçimde ortamdan uzaklaştırılması şeklinde
tanımlanabilir (Özer ve Aslan, 2004). Tanımdan anlaşılacağı gibi, sulanır
alanlarda drenaj, taban suyunu bitki kök bölgesinin dışında tutmak için yapılan
etkinlikleri kapsamaktadır.
Sulama ile drenaj biribirlerini tamamlayan iki önemli mühendislik dalıdır.
Sulama ile kuru koşullara göre, 3-7 kat verim artışının sağlandığı açıklanmakla
birlikte, drenajın sulama ile ilişkisinin yeterli ölçüde önemsenmemesi, sulu tarım
alanlarında tuzluluk, alkalilik ve taban suyu gibi, geri dönüşü çok güç olan
sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Tarımsal drenajın önemi
bilinmekle birlikte, çoğu kez sulama sistemlerinden sonra düşünüldüğünden,
yukarıda değinilen sorunlarla hemen tüm sulanır alanlarda karşılaşılmaktadır.
Drenaj, çok eski çağlardan beri bilinen, Mezopotamya, Nil havzaları ile Roma
İmparatorluğu döneminde yaygın biçimde kullanılan bir mühendislik dalıdır.
Sulanır alanlardaki taban suyu düzeyinin denetiminde ve buna bağlı olarak
tuzluluk-alkalilik gibi sorunların ortaya çıkmasının engelenmesinde etkin biçimde
kullanılan tek seçenektir. Taban suyu, toprakta geçirimsiz bir katman üzerinde
bulunan ve bulunduğu düzeyin altındaki toprak katlarını sürekli doygun halde
tuttuğu için bitkilere zararlı olan su katmanı diye tanımlanır (Tekinel ve Kanber,
20
1987). Sulanan alanlarda görülen tuzluluk sorunu, denetlenemeyen ve 1-2 m
arasında bulunan taban suyunun varlığında meydana gelmektedir (FAO, 2000).
Öte yandan, drenaj yetersizliğinden dolayı sulanan alanlarda meydana gelen
tuzluluğun neden olduğu arazi bozunması sonucu gıda üretimi olumsuz bir
biçimde etkilenmektedir. Kurak ve yarı kurak alanlarda kök bölgesinde biriken
tuzlu taban suları uzaklaştırılmaz ise ciddi bir sorun oluşturmakta ve farklı
kullanımlar için gerek duyulan iyi nitelikli suya olan istemi artırmaktadır (Sharma
ve ark., 1993 ve 1994). Sulamadan beklenen yararın sağlanması için drenaj
sistemlerine kesinlikle gereksinim bulunmaktadır. Sulama şebekelerinin drenaj
sistemleriyle donatılmaması, yetersiz veya hatalı drenaj sistemlerinin tasarımı ve
uygulanması, tuzlu ve alkali toprakların oluşumunun en önemli nedenlerinden
birisi olarak gösterilmektedir.
Drenaj sorunun çözümü için, taban suyunun çok iyi etüt edilmesi gerekir.
Taban suyu ile ilgili çalışmalar sonunda elde edilen bilgiler, drenaj sorunun
çözümünde kullanılır. Özellikle taban suyu derinliğinin ve tuz kapsamının
zamansal ve mekansal değişimleri; tuzlululuğun kökeni, kaynağı gibi bilgiler,
tarımsal işlevlerin başarısı için gereklidir. Bu amaçla bir çok sulama sisteminde
periyodik olarak, taban suyu gözlemleri yapılmaktadır. Her biri 100 hektarlık bir
alana hizmet eden gözlem kuyuları aracılığı ile değinilen gözlem ve ölçmeler
yapılmaktadır.
3.1. Türkiye`de drenaj sorunu
Türkiye arazi varlığı envanterine göre, 2775115 hektar alanda drenaj (yaşlık)
sorunu bulunmaktadır. Bunun %61`i yetersiz drenajlı, %28`i fena drenajlı, %10`u
bozuk drenajlı, %1`i ise aşırı drenajlıdır (Sönmez, 2004). Drenaj sorunu bulunan
alanlar, kentlere göre önemli ölçüde değişmektedir. Konya ili 120 594 hektar
drenaj sorunu bulunan alanla ilk sırayı almaktadır. Bunu sırasıyla, 83331 hektar
alanla Samsun, 74177 hektar ile Sakarya, 62528 hektar ile Antalya ve 51599
21
hektar ile Bursa izlemektedir. Diğer illerden Adana Burdur, Kütahya; Eskişehir ve
Van illerinde drenaj sorunu bulunan alanlar, yaklaşık 30 000 hektarın üzerindedir.
Drenaj sorunun asıl nedeni sulama uygulamalarıdır. Bilindiği gibi, sulama
suları, belli bir randıman değeriyle düzeltildikten sonra uygulanır. Bu, uygulanan
su miktarının içerisinde yüzey akış ve derine sızma gibi kayıpların da olduğu
anlamına gelir. Sulamayla gelip derinlere sızan suların bir şekilde topraktan
uzaklaştırılması gerekir. Eğer, topoğrafya izin veriyorsa, doğal yollarla; değilse
yapay drenaj sistemleriyle konu edinilen suyun uzaklaştırılması sağlanabilir.
Drenaj sistemlerinin yetersiz olduğu veya hiç olmadığı durumlarda, drenaj
hacminin üzerinde su miktarı, sisteme ulaştığında, yaşlık veya drenaj sorunu
ortaya çıkmaktadır. Değinilen sorun, doğal durumdaki çukur alanlara çevre vadi
veya yüksek kesimlerden sızma yoluyla gelen sular tarafından da oluşurulabilir.
Ancak, anılan durum, sınırlı sayılabilecek örnekleri oluşturmaktadır. Doğal
drenajın yetersiz olduğu hümid alanlarda ise drenaj sorunu, yağışlardan
kaynaklanmaktadır. Sulanır alanlarda daha çok, aşırı sulamalarla drenaj sorunu
ortaya çıkmaktadır. Buna, üreticilerin, aşırı su kullanma eğilimlerinin neden
olduğu, bilinmektedir.
Drenaj sorunu, Türkiye’de özellikle, sulamaların yoğun olarak uygulandığı,
sulanır alanlarda ortaya çıkmaktadır. Aşağıda, önemli sulama proje alanlarında
drenaj sorunu ile ilgili örnekler verilmiştir.
(i) Aşağı Seyhan Ovası drenaj sorunu
Çalışmada DSİ Genel Müdürülüğü tarafından sağlanan veriler kullanılmıştır
(Demir ve Antepli, 2004). Aşağı Seyhan Ovası sulamalarında yaklaşık, 121492 ha
alan sulanmakta ve taban suyu ölçümleri için 1034 adet gözlem kuyusundan
yararlanılmaktadır. Projenin 115282 hektarlık bölümünde taban suyu izleme
çalışmaları sürdürülmektedir.
22
ASO drenaj kanalları, 1995-1998 yılları arası dönemle 2001 ve 2002 yıllarında
temizlenmiştir. Değinilen dönemlerde, Demir ve Antepli (2004) tarafından
belirtildiğine göre, hektar başına sırasıyla ortalama, 17.3 ve 4.8 m3/yıl toprak
temizliği yapılmıştır. En fazla, yaklaşık, 4.1 km3 hacimle 1997 yılında tortu
temizlenmiştir. Seyhan Ovası sulamasında, drenaj çıkış ağzı kotları yetersiz
olduğundan, DSİ tarafından 7 adet drenaj pompa istasyonu inşa edilmiştir.
İstasyonlar aracılığıyla her yıl, 30-12 km3 hacminde drenaj suyu pompalar
aracılığıyla sistemden atılmıştır.
Drenaj yeterliliğinin değerlendirmesinde, sulamanın en yoğun olduğu aydaki
taban suyu düzeyi 0-1 0 m arasında olan alanlar (yüksek taban sulu alanlar,
YTSA); tuzluluğun değerlendirilmesi için taban suyu tuzluluğunun 5dS/m den
yüksek olan alanlar ( tuzlu taban sulu alanlar, TTSA) kullanılmıştır. YTSA
dağılım yüzdeleriyle şebekeye alınan su miktarları (SUL.SUYU), pompa aracılığı
ile uzaklaştırılan su miktarları (DR. SUYU), drenaj kanallarından temizlenen
sediment
miktarları
(SEDİMENT)
arasındaki
ilişkiler,
şekilsel
olarak
incelenmiştir. Tüm veriler, Demir ve Antepli (2004) den ve DSİ 6. Bölge
Müdürülüğü’nden
alınmıştır.
Ulaşılan
sonuçlar
aşağıda
Şekil
1-4’de
gösterilmiştir. Şekil 1’den anlaşılacağı gibi, şebekeye verilen sulama suyu sürekli
artış
göstermiştir.
Buna
bağlı
olarak
YTSA
değerlerinde
de
artışlar
gözlenmektedir. Ancak, kimi zaman başvurulan önlemlerin etkisiyle artış eğilimi
saptırılmaktadır. Örneğin, en küçük dağılım alanı, 1998 yılında ölçülmüştür.
Ancak, 1997 yılında ise, en fazla kanal temizliği yapılmıştır (Şekil 2).
23
1600
35
YTSA
1400
SUL. SUYU
1200
25
1000
20
800
15
600
10
Sulama Suyu, hm3
Yüksek Taban Sulu Alan, %
30
400
5
200
0
0
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
Yıllar
Şekil 1. Yüksek taban suyuna sahip alanlar ile şebekeya alınan su miktarlarının
zamansal değişimleri (Demir ve Antepli, 2004’den yeniden
değerlendirilmiştir)
4.5
Y TS A
S E D İM E NT
Y üksek Taban S ulu Alan
30
4
3.5
25
3
20
2.5
15
2
1.5
10
1
5
3
Sedim en t m iktarı, hm
35
0.5
0
0
19 95
19 9 6
1 9 97
1 9 98
1 9 99
2 00 0
2 00 1
20 0 2
200 3
Yıl la r
Şekil 2. YTSA ile kanallardan çıkarılan sediment miktarlarının zamansal
dağılımları.
2000 yılındaki genişleme, birazda pompalanan drenaj suyu miktarının
düşmesinden de kaynaklanmış olabilir. Değinilen pompaj hacmi arttıkça, 2002 ve
2003’te olduğu gibi, YTSA değerleri düşmüştür (Şekil 3).
24
35
YTSA
Yüksek Taban Sulu Alan, %
30
DR. SUYU
30
25
25
20
20
15
15
10
10
5
5
0
Pompaj Suyu, hm 3
35
0
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
Yıllar
Şekil 3. YTSA değerleri ile pompalar aracılığıyla sistemden uzaklaştırılan su
hacimlerinin zamansal değişimleri
Şekil 4’de ASO Sulamasında kurulan pompa istasyonlarının dışarı attıkları
drenaj suyu hacmi ile şebekeye alınan su miktarı arasında belli bir ilişki
görülmemektedir. Hatta, su miktarı arttıkça, pompaj hacminin küçüldüğü
anlaşılmaktadır. Bu konuda daha kesin sonuçlara ulaşmak için ilgili yıllardaki
bitki deseni ile bitki su kullanma miktarlarının incelenmesi gerekir.
Yüksek taban suyu veya drenaj sorunu beraberinde tuzluluk sorununu da
getirmektedir. Yıllara göre yüksek taban suyu sorununun olduğu alanlarla taban
suyu tuzluluğunun 5000 dS/cm olan alanların dağılımları Şekil 5’de gösterilmiştir.
Şekilde 5’de görüldüğü gibi, taban suyu sorunun gelişimine bağlı olarak taban
suyu tuzluluğu da değişmektedir. 1998 yılında en düşük değerine ulaşan taban
suyu sorun alanları, aynı yıl taban suyu tuzluluğunun da önemli ölçüde azaldığı
görülmektedir. Buna, bir önceki yıl, 1997 de yapılan drenaj kanalları sediment
temizliğinin etkili olduğu söylenebilir. Aslında, taban suyu tuzluluğu, drenaj
sorunu gibi, doğrudan sulama suyu miktarına bağlı olarak değişmektedir. Kimi
yıllar yapılan ve etkisi geçici olan önlemler, değinilen eğilimi kısmen
değiştirmekte veya azaltıp, durdurmaktadır.
25
35
1400
30
Sulama suyu, hm 3
1200
25
1000
20
800
15
SUL. SUYU
600
DR. SUYU
10
400
Drenaj suyu, hm 3
1600
5
200
0
0
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
Yıllar
Şekil 4. ASO Sulamasında şebekeye alınan ve pompajla sistemden uzaklaştırlan
su miktarları
35
4.5
Tuzlu Taban Sulu Alan, TTSA, %
4
YTSA
30
3.5
25
3
2.5
20
2
15
1.5
10
1
5
0.5
0
Yüksek Taban Sulu Alan, YTSA, %
TTSA
0
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
Yıllar
Şekil 5. Aşağı Seyhan ovası’nda taban suyu sorunu ile tuzluluk sorunun oluştuğu
alanların yıllara göre dağılımları
26
(ii) Harran Ovası drenaj sorunu
Şanlıurfa-Harran Ovasında aşırı sulama, drenaj sisteminin yetersizliği, ve
topoğrafik yapı nedeniyle yüksek taban suyu tehlikesi önemli boyutlara ulaşma
eğilimindedir. Topoğrafik olarak düz yada çukur alanlarda, yamaç arazilerden
gelen yüzey veya yüzeyaltı akımlar ve kanal sızmalarının etkisiyle yüksek taban
suyu oluşmaktadır. Sulamadan önceki dönemde, 1978 yılında tamamlanan etütlere
göre, Harran Ovasında taban suyunun 0-2 m arasında olduğu yerler, 2747 hektar
dolaylarında ve yalnızca, Suriye sınırına yakın alanlarla Harran ilçesinin
çevresinde bulunmaktaydı.
Sulama sonrası ovada 569 adet taban suyu gözlem kuyusu açılmış ve bunların
338`inde taban suyu bulunmuştur. Buna göre, ovada taban suyu sorunu olan
alanlar, yaklaşık, 28000 hektadır ve 8000 hektar alanda potansiyel tehlike
bulunmaktadır (Özkaldı ve ark., 2004). Bu durumda, 1978 yılında bitirilen toprak
etütleri dikkate alındığında, sulama ile birlikte yüksek taban suyu sorununun
büyük boyutlara ulaştığı söylenebilr. Drenaj olanaklarının sınırlı olması nedeniyle
her yıl önemli miktarda tahliye edilmeyen su, taban suyuna karışarak onu
yükseltmektedir.
2000 yılı sulama verileri kullanılarak, Özkaldı ve ark. (2004) tarafından
yapılan bir hesaplamaya göre, 121 km3 hacminde su, sulama sonucu dışarı
atılmadan ovada depolanmaktadır. Bu depolamanın yüksek taban suyuna
dönüştüğü açıktır. Mevcut drenaj sisteminin yeterli kapasitede olmaması, tarla içi
drenaj sistemlerinin henüz tamamlanmamış bulunması, yüksek taban suyuna sahip
alanların genişlemesine neden olmaktadır.
Sulama ile birlikte taban suyunun yükselmesi, tuzluluk sorunun da ortaya
çıkmasına neden olmaktadır. 1964-65 yılları arasında yapılan toprak etütleri
sonucuna göre, 200561 ha alanda, 85143 ha (%4.24) tuzlu, 3284 ha (%1.64)
tuzlu-sodyumlu, 33 ha (%0.016) alan ise sodyumlu toprakları oluşturmaktaydı.
Değinilen sorunlu topraklar, Haran ilçesi ile Akçakale ilçeleri arasında uzanan
alanda yeralmaktaydı. Ova sulamaya açıldıktan 10 yıl sonra, Akçakale YAS
alanlarında toplam, 2927 ha alanda tuzluluk sorunu (daha önce yalnızca, 324 ha
iken) ortaya çıkmıştır. Aynı alanlarda 1977 yılında taban suyu sorunu yokken,
benzer şekilde, 1993 yılında toplam 2675 ha alanda değinilen sorunun ortaya
çıktığı belirlenmiştir.
Harran Üniversitesi Toprak Bilimi Bölümü tarafından Haran ilçesi ile Suriye
sınırı arasında kalan 36167 ha`lık alanda yapılan bir çalışmada, toprak tuzluluğu
değişimi incelenmiştir (Şekil 6).
Anılan şekilden görüldüğü gibi, yaklaşık 40780 ha alanda yüksek taban suyu
sorunu
bulunmaktadır.
Tuzluluk
gelişimi
ile
ilgili
çalışmanın,
değerlendirilmesinde, alanın Harran Ovasının mansabında bulunması nedeniyle
27
taban suyu akımının olması drenaj yetersizliği nedeniyle sorun yaratması, su
yetersizliğinden dolayı drenaj kanallarından alınan suyun kullanılmasının da
dikkate alınması gerektiği, Özer ve Demirel (2004) tarafından belirtilmiştir.
35
40
30
YTSA
35
TUZLU
25
SORUNSUZ
30
25
20
20
15
15
10
10
Tuzlu Alanlar, 1000ha
Yuksek Tabansulu Alanlar, 1000h
45
5
5
0
0
1964
1971
1977
1987
1997
2000
2001
Yillar
Şekil 6. Harran Ovasın`da tuzluluğun ve taban suyu sorununun gelişimi (Özer ve
Demirel, 2004’den yeniden değerlendirilmiştir)
3.2. Drenaj konusunda yapılan çalışmalar
Türkiye’de drenaj mühendisiliği ile ilgili çalışmaların çoğu, projeleme
ölçütlerinin belirlenmesi ve çalışır haldeki sistemlerin performanslarının
saptanması konularında yapılmıştır. Kimi araştırmalarda ise dren malzemeleri test
edilmiştir. Bilimsel çalışmaların önemli bölümü, Köy hizmetleri Araştırma
Enstitülerinde ele alınmıştır.
İlk çalışmalardan birisi, Bahçeci (1984) tarafından Konya Ovası’da kapalı
drenaj sisteminin projelenmesi için gerekli ölçütlerin saptanması amacıyla
yapılmıştır. Deneme arazisinde oluşturulan test alanında yapılan çalışmalarda
farklı dren ve bariyer derinlikleri için Glower-Dumm eşitliği kullanılarak uygun
dren aralıkları belirlenmiştir. Çalışmada 90 cm derinliğindeki kök bölgesinin
yarısının suyla dolu olduğu ve 3 günde boşalması için gerekli dren derinlikleri ve
dren aralıkları verilmiştir. Benzer çalışma, Tarsus Ovası’nda Yarpuzlu ve Doğan
(1986a) tarafından yapılmıştır. Çalışma sonunda toprakların drene edilebilir
gözenek hacminin %2.1, hidrolik iletkenliğinin 0.16 mm/gün olduğu anlaşılmıştır.
Toprağın 90 cm derinliğinin 4-7 günde drene edilmesi durumunda farklı dren
derinliklerinde gerekli dren aralıkları verilmiştir. Drenaj malzemelerini test eden
Kumova ve Yarpuzlu (1987), Aşağı Seyhan Ovası koşullarında, 50 mm çaplı
plastik boruların dışında, tüm plastik ve kil boruların yalnız kum-çakıl zarf
malzemesi ile kullanımının uygun olduğunu rapor etmişlerdir. Benzer çalışmada
28
bazı drenaj kararlı akış koşulları eşitliklerini test eden Demir (1989), Erzurum
koşullarında geliştirdiği bir model kullanmıştır.
3.3. Çözüm önerileri
Sulamadan beklenen yararın sağlanması ve sürdürülebilir bir tarımsal üretim
için tesviye, toplulaştırma ve drenaj sistemleri gibi, tarla içi geliştirme çalışmaları,
sulama sistemleri ile birlikte ele alınmalı birbirlerine koşut biçimde inşa edilmeli
ve birlikte işletmeye açılmalıdır.
Drenaj sistemleri, bilimsel ölçütler kullanılarak planlanmalı, etkinliğinin
sürdürülebilmesi için, drenaj kanalları sık sık temizlenmelidir. Derinlikleri
artırılmalı, tarla içi drenaj sistemlerinin çıkış ağızlarının kapanmamasına özen
gösterilmelidir.
Üreticinin sulama bilgi ve becerisinin artırılması, çağdaş bir sulama bilincinin
yerleşmesi için etkin çalışan bir çiftçi eğitim ve yayım sistemi kurulmalıdır. Aşırı
sulama alışkanlığının önüne geçmek için, çiftçi eğitim çalışmalarına önem
verilmelidir.
Aşırı sulamanın önüne geçilmesi konusunda, su ücretlerinin belirlenmesinde
bitki-alan yerine, su miktarını esas alan yaklaşıma bir an önce geçilmelidir. Drenaj
kanallarından sulama yapmanın önüne geçmek için gerekli önlemler alınmalıdır.
Halihazırda tuzlu-alkalileşmiş, sorunlu alanlarda, özel önlemler alınarak
üretim yapılabilmenin olanakları araştırılmalıdır. Pahalı yatırımları gerektiren
büyük boyutlu drenaj sistemleri yerine, üreticinin kolaylıkla uygulayabileceği
daha basit drenaj sistemlerine gidilmelidir. Tuza dayanıklı yeni bitki tür ve
çeşitlerinin eldesi için biyoteknolojik çalışmalar özendirilimelidir. Halofit
bitkilerin kullanım alanları konusunda bilimsel çalışmalar hızlandırılmalı,
özendirilmeli; böylece anılan bitkilerin tuzlu alanlarda üretilmeleri
özendirilmelidir.
4. TUZLULUK
(i) Tanımı
Kurak ve yarı kurak bölgelerde yetersiz yağıştan dolayı çözünebilir tuzlar
uzaklara taşınamamakta, özellikle sıcak ve yağışsız olan dönemlerde, tuzlu taban
suları kılcal yükselme ile toprak yüzeyine kadar ulaşabilmektedir. Evaporasyonun
yüksek oluşu nedeni ile sular, toprak yüzeyinden kaybolurken beraberinde
taşıdıkları tuzları toprak yüzeyinde veya yüzeye yakın kısımlarda bırakmaktadır.
Diğer bir deyişle, bu bölgelerdeki tuzlulaşmanın temel nedeni yağışların yetersiz,
buna karşılık evaporasyonun yüksek olmasıdır (Richards, 1954).
29
Toprakların tuzlulaşmasında, bilinçsiz sulama yanında, drenaj olanaklarının
yetersizliği ve yüksek taban suyunun da rolü çok büyüktür. Özellikle, sulama
sonucu toprakların tuzlu ve alkali hale dönüşmesi, sulu tarımın uygulandığı
bölgelerde güncel bir sorundur. Drenaj şebekelerinin yetersizliği ve sulama
sonucu yükselen taban suyu, kurak bölgelerde tuzluluğun başlıca nedenidir. Bitki
kök bölgesinde fazla miktarda eriyebilir tuzların birikmesi, bilindiği gibi, toprakta
tuzluluk sorununun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Böyle bir toprakta, kültür
bitkilerinin çimlenme, büyüme ve ürün verimleri, mevcut tuzların cinsi ve
miktarlarına bağlı olarak azalmakta ve hatta tamamen durmaktadır (Richards,
1954; Dizdar, 1978).
Yarı kurak iklim koşullarında sulama yapılan alanlarda önemli bir sorun olan
tuzluluğun potansiyel etkisi, sadece ürün verimi üzerine değil, aynı zamanda
arazilerin tuzlulaşması, toprağın ve suyun bozulması ve yer altı sularına tuzun
karışarak kalitelerinin bozulmasına neden olmaktadır (Feng ve ark., 2003). Aynı
zamanda tuzluluğun neden olduğu arazi bozunması sonucu gıda üretimi olumsuz
bir şekilde etkilenmektedir. Kurak ve yarı kurak alanlarda biriken tuzlu taban
sularının uzaklaştırma şansı olmadığında ciddi bir problem oluşturmakta ve farklı
kullanımlar için ihtiyaç duyulan kaliteli suya olan talebi artırmaktadır (Sharma ve
ark., 1993 ve 1994).
Tuzluluk bitki gelişimini ve verimini etkileyen temel etmenlerden birisi ve
dünyadaki arazilerin toplam % 7’sini etkilemektedir (Flowers ve ark., 1997).
Tarım yapılan alanların % 23’ü ve sulanan alanların % 20’si tuzluluktan
etkilenmektedir. Bunun dışında her yıl dünyada % 10 düzeyinde tuzlulukta artış
eğilimi görülmektedir (Ponnamierurna, 1984). Sulanan alanlarda tuzluluk önemli
bir problem olarak görülmektedir. Dünyada sulanan alanların yaklaşık yarısı taban
suyu, tuzluluk ve alkalilik etkisi altındadır (Szabolics, 1985)
Çorak araziler Türkiye yüzölçümünün %2’sine, toplam işlenen tarım
arazilerinin %5.48’ine, ekonomik olarak sulanabilen 8.5 milyon hektar arazinin
%17’sine eşittir. Çizelgeden görüldüğü gibi, toplam çorak alanların %74.2’ü
tuzlu, %25.5’i tuzlu-alkali ve %0.5’i ise alkali topraklardan oluşmaktadır.
Türkiye`de çorak toprakların dağılımı, işlenen arazi miktarına göre, aşağıdaki
Çizelge 9`da gösterilmiştir.
Çorak topraklar, iyileştirilmeden önce doğru biçimde tanınmalıdırlar. Tanınma
için, önce arazi gözlemleri yapılır; daha sonra gözlemler, laboratuvarda yapılacak
toprak ve su analiz ölçümleri ile pekiştirilir. Arazi gözlemlerinde, topraklar
30
görünümleri ile üzerinde yetişen bitki örtüsünün özellikleri dikkate alınır (Kanber
ve ark., 1992).
Çizelge 9. Türkiye’de Sorunlu Toprakların Dağılımı (Sönmez, 2004)
Sorunun Niteliği
Alan (ha)
Sorunlu Alanlara Göre %
Hafif Tuzlu
614617
41.0
Tuzlu
505603
33.0
Alkali
8641
0.5
Hafif Tuzlu-Alkali
125863
8.0
Tuzlu-Alkali
264958
17.5
Toplam
1518722
100.0
Tuzdan etkilenmiş topraklar çok değişik şekillerde tanımlanarak
sınıflandırılmışlardır. Ancak, Richards (1954) tarafından yapılan sınıflama bugün
için en iyisi olarak kabul edilmektedir. Buna göre, tuzdan etkilenmiş topraklar üç
sınıfa ayrılmıştır. 1. Tuzlu topraklar; 2. Tuzlu–alkali topraklar; 3. Tuzsuz–alkali
topraklar. Tuzlu topraklar, kültür bitkilerinin olağan büyüme ve gelişmelerini
engelleyecek düzeyde tuz içeren topraklar olarak tanımlanmaktadır. Bu
topraklarda çamur süzüğünün 25 °C’deki elektriksel iletkenliği 4 dS/m den büyük,
değişebilir Na+ yüzdesi 15’ten küçük ve genellikle pH’ları 8.5’tan düşüktür.
Yüzeyde beyaz tuz kabuklarının varlığı ile tanınan bu topraklarda, killer genellikle
yumaklaşmış halde olup, su geçirgenlikleri iyidir. Bu topraklarda en fazla bulunan
değişebilir katyonlar, kalsiyum ve magnezyumdur. Sodyum, çözülebilir tuzların
ender olarak yarıdan fazlasını oluşturması nedeniyle, fazla adsorbe edilmemiştir.
Az miktarda bulunan değişebilir potasyum toprakların kil mineralojileri ile
belirlenen bir dengeye ulaşmış durumdadır. Anyonlardan Cl- ve SO4= ve bazı
durumlarda NO3- en fazla bulunurlar. Az miktarda HCO3- içeren bu topraklarda
CO3= genellikle bulunmamaktadır. Tuzlu topraklar, ayrıca, kalsiyum sülfat ile
kalsiyum ve magnezyum karbonat gibi çözünürlüğü düşük olan tuzları da
içerebilirler. Tuzlu-alkali topraklar, kültür bitkilerinin olağan büyüme ve
gelişmelerini engelleyecek düzeyde, hem tuz hem de sodyum içeren topraklar
olarak tanımlanmaktadır. Çamur süzüğünün 25 °C’deki elektriksel iletkenliği 4
dS/m’den yüksek, değişebilir Na+ yüzdesi (ESP) 15’ten fazla ve pH’ları bazen
8.5’ten büyük olabilmektedir. Tuzlu-alkali topraklar, tuzlulaşma ve alkalileşme
olaylarının genellikle birlikte gelişmesi nedeni ile görünüşleri ve özellikleri
yönünden, tuzlu topraklara benzerler. Tuzların fazla olduğu durumlarda toprak
parçacıkları floküle durumda ve pH ender olarak 8.5’ten büyüktür. Eğer ESP
düşürülmeden tuzlar yıkanırsa, bu toprakların özellikleri önemli ölçüde değişir ve
tuzsuz alkali toprakların özelliklerine benzerler (Bower, 1969).
Bu topraklarda fazla miktarda çözünebilir tuzların birikmesi durumunda,
sodyum değişebilir katyonlar arasında baskın duruma geçebilmektedir. Bunun
nedeni, toprak çözelti konsantrasyonun buharlaşma ve suyun bitkiler tarafından
alımı nedenleriyle artması sonucu kalsiyum ve magnezyumun bu değişik ortamda
çözünürlükleri düşük olan CaSO4, CaCO3 ve MgCO3 tuzları şeklinde
31
çökelmeleridir. Bu koşullarda, değişim komplekslerinde tutulmuş bulunan
kalsiyum ve magnezyumun bir bölümü çözelti fazındaki oransal konsantrasyonu
artırmış olan sodyumla yer değiştirmektedir. Ancak, toprak çözeltisindeki iki
değerli katyonlar (Ca ve Mg) değişim kompleksleri tarafından bir değerli olan
sodyumdan daha güçlü bir şekilde tutulmakta ve bunların çözeltideki
konsantrasyonlarının eşit olması durumunda bile adsorbe edilen Ca ve Mg’un
miktarları adsorbe edilen Na’un birkaç katı olmaktadır. Dolayısıyla, değişim
kompleksleri tarafından anlamlı miktarda sodyumun adsorbe edilebilmesi için
çözünebilir katyonların yarısı veya daha fazlasının sodyum olması gerekmektedir
(Richards, 1954; Kanber ve ark., 1992).
Sorunlu toprakların iyileştirilmesi, kök bölgesindeki çözünebilir tuzların
yıkanarak, bitkiler için zararlı olmayan düzeylere düşürülerek topraktan
uzaklaştırılması temeline dayanır. İşlem, çözünebilir tuz kapsamı, bitkilerin
zararlanmayacağı düzeye indiğinde tamamlanır. Bunun için Türkiye`de tuzluluk
için çamur süzüğü EC=4 dS/m, sodyumluluk için ESP=10-15 olması
gerekmektedir (Sönmez ve ark., 1996). Önce, yörede etkin çalışan bir drenaj
sisteminin varlığı araştırılır; yoksa kurulur. Taban suyunun istenen derinliğe
indirilmesi sağlanır. Suyun türdeş dağılımını sağlamak için arazi yüzeyi düzeltimi
(tesviye), eğer gerekiyorsa, yapılır. Tuzlu topraklar, genellikle, yıkanarak; alkali
ve tuzlu-alkali topraklar ise uygun kimyasal uygulasıyla birlikte yıkanarak
iyileştirilir. Yıkama suyunun iyi nitelikli ve bol bulunur olması gerekir.
Türkiye`de çorak toprakların iyileştirilmesiyle ilgili çalışmalar, Sulu Ziraat
Deneme İstasyonları’nda başlamıştır (Beyce, 1974). İlk araştırmalarda, çoraklığın
giderilmesi için gerekli ölçütlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Yıkama suyu ve
kimyasal iyileştirici (türü ve miktarı) gereksiniminin saptanması için, ilk
çalışmalarda, toprakların yıkanması çeltik gibi bitkilerin yetiştirilmesi ile
sağlanmıştır. Daha sonraki yıllarda, o zamanki adıyla TOPRAKSU, şimdiki adıyla
Köy Hizmetleri Araştırma Enstituleri`nde ve Ziraat Fakültelerinin Toprak ve
Kültürteknik Bölümleri’nde konu ile ilgili çok sayıda çalışma yapılmıştır.
Çorak toprakların iyileştirilmesi uzun zaman alan, zor ve maliyeti yüksek olan
bir dizi işlemi gerektirir. Ayrıca, iyileştirme sonrası alınacak önlemler, başarıyı
süreklı kılar; karşıt durumda, konu edinilen topraklar marjinal nitelikli
olduklarından çok çabuk yeniden çoraklaşabilirler. Köy hizmetleri Araştırma
Enstitüleri tarafından farklı bölgelerde yürütülen çalışmalardan elde edilen kimi
sonuçlar, Sönmez (2004) tarafından özetlenerek verilmiştir. Çalışma sonuçlarının
gösterdiğine göre, Türkiye`de sodyumluluğun iyileştirilmasi için gerekli jibs
miktarı, 4-17 ton/ha, yıkama suyu ise 90-300 cm arasında değişmektedir. Tuzlu
toprakların iyileştirilmesi için gerekli yıkama suyu miktarları ise 170-300 cm
olarak saptanmıştır. Yıkamalarda, aralıklı göllendirme; kimyasalın ise tümünün
bir defada, başlangıçta verilmesi önerilmektedir.
32
Topraklarda bulunan veya sulama sonucu oluşan tuzların neden olduğu toprak
tuzluluğu, bitkiler üzerinde iki şekilde etkili olmaktadır. Birincisi, bitkilerin toprak
çözeltisinden su alımını engelleyen toplam tuz etkisi veya ozmotik etki, ikincisi
ise bitkilerdeki bazı fizyolojik olayları etkileyen toksik iyon etkisidir. Topraklarda
bulunan fazla miktarlardaki değişebilir sodyum ise su geçirgenliği ve
havalanmanın azalması gibi sorunlara neden olduğu için, bitki gelişimini olumsuz
yönde etkilemektedir (Bresler ve ark.,1982; James ve ark., 1982).
Toprak tuzluluğu, bitkinin transpirasyonu ve solunumu yanında, su alımını ve
kök gelişimini azaltmaktadır. Bunu sonucunda hormonal dengede yıkım meydana
gelmekte, fotosentez azalmakta, nitrat alımı düşmesi sonucunda protein
sentezinde azalma görülmekte ve bitki boyu kısalmaktadır. Bu durum, bitkinin yaş
ve kuru ağırlığını etkilediğinden çiçek sayısını azaltmakta ve verimim azalmasına
neden olmaktadır (Sharma, 1980; Robinson ve ark., 1983; Çakırlar ve Topçuoğlu,
1985).
(ii) Türkiye’de çoraklık problemi görülen alanlar
Türkiye’de sulamaya uygun olan 12.5 milyon hektarlık arazinin, il toprak
kaynakları envanterine göre, yaklaşık 1.5 milyon hektarında tuzluluk ve alkalilik,
2.8 milyon hektarında ise drenaj sorunu bulunmaktadır. (Güngör ve Erözel, 1994).
Bu durum Türkiye’de sulamaya uygun arazilerin yaklaşık % 32.5’inde tuzluluk,
alkalilik ve drenaj sorunu olduğunu göstermektedir.
Toprakların tuzlulaşma ve alkalileşmesini sulama, drenaj, toprak özellikleri,
fizyografya ve iklim gibi faktörler önemli ölçüde etkilemektedir. Bu faktörlerin
uygun olduğu ve yoğun araştırmalar yapılan bazı ovalarımızdan olan Harran,
Amik, Konya ve Aşağı Seyhan Ovalarının tuzlulukla ilgili bazı çalışma sonuçları
aşağıda verilmiştir.
Harran Ovası: Drenaj sistemleri kurulmadan ve özellikle drenaj boşaltım
sorunu çözümlenmeden aşırı miktarlarda yeraltı kuyu sularıyla yapılan sulamalar
sonucu Harran Ovası’ndaki topraklarda tuzluluk önemli boyutlara ulaşmıştır.
Alanda, tuzluluk sorunlarının artmasındaki diğer bir etken ise sulama sularının
yeterli olmadığı dönemlerde kalitesi oldukça düşük olan drenaj sularının sulama
amacıyla kullanılmış olmasıdır (Ergezer ve Ağca, 1995).
33
Harran Ovasında tuzluluğun yayılma olasılığının yürütülmesi amacı ile
yapılan çalışmada, söz konusu serilerin kapladığı alanların önemli bir bölümünün
tuzdan etkilendiği belirlenmiştir. Bu serilerden özellikle Akçakale, Ekinyazı ve
Gürgelen serilerinin en çok etkilenen seriler olduğu gözlenmiştir. Bu serilerde
topoğrafik yapı ve taban suyu seviyesine göre kısmen alkalileşmenin başladığı
saptanmıştır. Çalışmada, 1995 yılında yapılan sulamanın tuzlu taban sularını
yüzeye daha fazla yaklaştırmasından dolayı tuzlulukta artışların meydana geldiği
ifade edilmiştir. Söz konusu alanda yapılan analizler sonucunda toprakların kireç
içerikleri % 13.39-48.97, KDK 17.65-46.39 me /100 g, pH 7.67-8.40, EC 0.31619.15 dS/m, % çözünebilir tuz 0.01-1.14 ve ESP’leri ise 0.05-39.12 değerleri
arasında olukları ölçülmüştür (Çullu ve ark., 2000a). Harran Ovası Topraklarında
sulamanın başlamasından sonra tuzdan etkilenen topraklardan alınan örneklerde
hidrolik iletkenlik, strüktürel özellikler, kil minerallerindeki değişim ve tuz
içerikleri incelenmiştir. Çalışma sonucunda, sulama sonrasında strüktür
stabilitesinde ve agregasyonda hafif bir bozulma belirlenirken, hidrolik
iletkenlikte önemli bir azalma olduğu belirlenmiştir. Aynı alanın kil
minerallerinde belirgin bir değişim gözlenmezken, tuz içeriğinde önemli artışlar
saptanmıştır (Çullu ve ark., 2000b).
1987 yılında hazırlanan toprak haritası (Dinç ve ark., 1988) ve 1997 ve 2000
yıllarında yapılan tuzluluk haritasının GIS ortamında entegre edilmesi sonucunda
tuzluluktaki değişim izlenmiş ve 2000 yılında Harran Ovası’nda toplam olarak
11403 ha tuzlu alan olduğu belirlenmiştir (Şekil 7) (Çullu ve ark., 2002).
Amik Ovası: Ova topraklarının tamamı hafif bazik reaksiyonlu olup, herhangi
bir alkalilik sorunu bulunmamaktadır. Toprakların yaklaşık 2/3'ünün tuzsuz
olduğu, tuzluluk sorunu olan toprakların tümü, hafif tuzlu topraklar sınıfına
girdiği görülmektedir (Richards, 1954).
Tuz içeriğinin profildeki dağılımı incelendiğinde, hemen hemen tüm hat ve
noktalarda 0-20 cm derinliklerde tuzluluk sorununun olmadığı görülmektedir.
Ayrıca, her iki dönemde de, tuzlu olan topraklarda, tuz içeriğinin yüzeyden
itibaren derinlikle birlikte arttığı görülmektedir. Özellikle Ekim döneminde tuz
içeriğinin, yaz aylarındaki olası kapillar yükselme nedeniyle, yüzey katmanında
artması beklenirken, tersinin olduğu görülmüştür. Bu durum birkaç nedenden
kaynaklanmış olabilir. Bunlar; Antakya'da yıllık ortalama yağışın (1124 mm)
34
yüksek olması, ortalama sıcaklığın (18.1 OC) çok yüksek, oransal nemin (% 69)
ise çok düşük olmaması ve ayrıca araştırma alanında, pamuk tarımı nedeniyle,
yazın yoğun sulamanın yapılması olarak sıralanabilir. Çalışma alanındaki
yağışların büyük kısmı ve ilkbahar mevsimlerinde düşmektedir. Dolayısıyla bu
dönemlerde, büyük olasılıkla, porfildeki tuz yağışlarla profilin derinliklerine kadar
yıkanmaktadır. Yazın ise, buharlaşmanın yüksek olmasına rağmen, hem sulama
yapılması hem de oransal nemin çok düşük olmaması nedenleriyle, kapillarite ile
tuzun aşağılardan yukarı doğru taşınması mümkün olmamaktadır.Bu durumu
etkileyen diğer bir faktör de drenaj kanallarının yeterli olması olabilir. Amik
ovasının Güney kısmında yapılan bir çalışmada da benzer sonuçlar bulunmuştur
(Ağca ve ark., 2000).
90
80
TUZSU
Z
HAFİF TUZLU
DAĞILIM (%)
70
60
50
ORTA TUZLU
40
ŞİDDETLİ TUZLU
30
20
10
0
1987
1997
2000
YILLAR
Şekil 7. Harran Ovası’nda 1987-2000 Yılları Arasında Tuzluluk Değişimi
Konya Ovası: Konya kapalı havzasının toplam yüzölçümü 4329969 hektardır.
Havza topraklarının 509382 hektarında tuzluluk ve sodyumluluk, 623446
hektarında ise drenaj problemi mevcuttur (Topraksu, 1978).
Konya TİGEM arazilerinde yapılan bir çalışmada, toprakların tuzlulaşmasına
ve yer yer sodyumlaşmasına yüksek taban suyu ve taban suyu tuz
konsantrasyonunun etkili olduğu tespit edilmiştir (Çiftçi, 1987). Kara ve ark.
(1991)’nın yaptıkları çalışmada Konya Ovası taban suyu derinliğinin 106-192 cm
arasında değiştiği ve taban suyu tuz kalitesinin T3S1 olduğunu belirlemişlerdir.
Ayrıca Kara ve ark. (1990). Konya Ovası’nda drenaj şebekesi sularıyla sulanan
alanlardaki toprakların % 60’ından fazlasının tuzlu ve sodyumlu toprak özelliği
kazandığını vurgulamışlardır.
Aşağı Seyhan Ovası: Aşağı Seyhan Ovası (ASO) kuzeyde 61 m kota sahip,
batıda Berdan Nehri, güneyde Akdeniz ve doğuda ise Ceyhan Nehirleri ile
çevrelenmekte ve 210000 ha genişliğe sahiptir.
35
Ovada yapılan taban suyu izleme 1010051 hektar alan üzerinde yapılmaktadır.
Sulamanın en yoğun olduğu aylarda taban suyu 0-1 m arasında yer almaktadır.
Drenajı bozuk olan bu alanlarda 36434 hektarda tuzluluk sorunu bulunmaktadır
(Demir ve Antepli, 2004).
(iii) Tuzlulukla İlgili Çalışmalar
Tuzlulukla ilgili çalışmalar, daha çok, sorunlu toprakların iyileştirilmesi ile
ilgili olarak ele alınmıştır. İyileştirme için gerekli ölçütlerin (yıkama suyu miktarı,
yıkama süresi ve iyileştirici miktarı) saptanmasını amaçlayan araştırmalar, hemen
tüm sulanır alanlarda; özellikle Köy Hizmetleri Araştırma Enstitülerinin
konumlandırıldığı bölgelerde yapılmıştır. Örnek olması bakımında, Akbay ve
Yıldırım (1976)’ın Alpu Ovası’nda, Yılmaz (1978)’ın Yazıköy-Burdur Ovası’nda,
Yılmaz(1980)’ın Konya Ovası’nda, Yarpuzlu ve Doğan (1986b)’ın Aşağı Seyhan
Ovası’ında, Uzunoğlu ve Ağar (1992)’ın Ankara-Sarayköy’de tuzlu-alkali
toprakların iyileştirilmesi için gerekli ölçütlerin saptanmasına dönük çalışmaları
verilebilir.
5. SONUÇ
Türkiye’de toprak ve su kaynaklarının kullanımına ilişkin çok sayıda sorun
bulunmaktadır. Sulanabilir nitelikteki arazilerin ancak %17.57 kadarı
sulanmaktadır. Bu, Türkiye’de sulanabilir arazilerin yaklaşık %82’sinin su
beklediği anlamına gelmektedir. Ayrıca, yüzey su kaynakları potansiyelinin
%66.85'i, yeraltı suyu potansiyelinin ise %26.83'ü hala kullanıma sunulamamıştır.
Doğal kaynakların tam olarak, kullanılamamasının ekonomik, teknik ve politik
nedenleri bulunmaktadır. Öte yandan, havzalar arası su iletimi, projelerde
önceliklerin iyi seçilememesi, uygulama sırasında ortaya çıkan ve büyük oranda
su, toprak ve ürün kaybına neden olan kimi sorunlar da bulunmaktadır. Sulanan
alanların genişlememesi koşuluyla, şu andaki su miktarı yeterli gözükmektedir.
Ancak, yeni alanların sulamaya açılması durumunda, su kaynaklarının
yetmeyeceği anlaşılmıştır. Yeni kaynakların, örneğin, atık veya tuzlu suların;
iklimin uygun olduğu yerlerde tamamlayıcı sulama tekniklerinin kullanılmas; tuza
dayanıklı veya su geriliminden fazla etkilenmeyen yeni çeşitlerin bulunması gibi
önlemlerin şimdiden alınması gerekmektedir.
Ülke düzeyinde bir araştırma planlaması olmadığından dolayı, Türkiye’de
sulama bilimi ile ilgili araştırmalar, diğerlerinde olduğu gibi, ülke veya yöre
gereksiniminden çok, özel meraktan kaynaklanarak yapılmaktadır. Kamu
araştırma kuruluşlarındaki personel politikaları yanlış ve yetersizdir. Politik
ortamdan önemli ölçüde etkilenmektedir. Personel seçiminde, uzmanlıktan çok,
politik yeğlemeler etkin olmaktadır. Bunun sonucu olarak, elit olması gereken
araştırma personeli yerine konunun uzmanı olmayan, güvenilirliği kuşkulu
sonuçlar elde eden bir kitle ortaya çıkmaktadır. Üniversitelerde ekonomik ve
36
sosyal nedenlerle nitelikli araştırma asistanı bulmak, her gün daha da
güçleşmektedir.
Araştırmalar, yalnızca kamu kuruşlarının desteği ile yürütülmektedir. Üretici
ve özel sektör desteği, yok denecek ölçüde, azdır. Bu durumun, su ve toprak
kaynaklarının, şimdilik, miktar olarak, üretimi sınırlayıcı etkiye sahip
olmamasından kaynaklandığı düşünülebilir. Özel sektör, istediği kadar suyu ve
toprağı hala çok kolay ve ucuz bulabilmektedir. Bir başka sorun, araştırma
sonuçlarının uygulamaya aktarılması ile ilgilidir. Sonuçların, araştırmayı
destekleyen kamu kuruşlarınca bile yeterince kullanıldığı söylenemez. Sonuçlar,
yerel kalmakta, benzer araştırma projeleri aynı yörede yinelenebilmektedir.
Ekonomik ve sosyal sorunların çözümü için doğal kaynakların akılcı biçimde
kullanımı zorunludur. Toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesine ilişkin
yatırımlardan yeterince ve etkin biçimde yararlanılması için projeler, oldukça iyi
planlanmış bir sisteme dayandırılmalıdır. Toprak ve su kaynaklarının
geliştirilmesi kapsamında yer alan alt yapı yatırımlarının planlanması,
uygulanması ve işletilmesinde, değinilen sistemlerden faydalananların düşünsel,
fiziksel ve mali katılımlarının sağlanmasına önem verilmelidir Sulama
projelerinin başarısının mühendislik yapılarına ek olarak, proje alanındaki topraksu-insan ilişkilerinin düzenlenmesine bağlı olduğu unutulmamalıdır.
Türkiye’de üreticilerde aşırı sulama eğilimi olduğundan dolayı, hemen tüm
sulama proje alanlarında drenaj sorunu bulunmaktadır. Anılan sorun, yaklaşık 3
milyon hektara yakın alanda ortaya çıkmıştır. Konya, değinilen sorunun en fazla
bulunduğu ildir. Bunu Samsun, Sakarya, Antalya ve Bursa izlemektedir. Drenaj
sorunun asıl nedeni sulama uygulamalarıdır. Sulamayla toprağa eklenen fazla
suların topraktan uzaklaştırılamaması sonucu, drenaj sorunu ortaya çıkmaktadır.
Ülkemizde önemli sulama proje alanlarında drenaj sorunu yaşanmaktadır.
Özellikle Aşağı Seyhan ve Harran Ovalarında değinilen sorun önemli boyutlara
ulaşmıştır. Bugün, Harran Ovası’nda 40 bin hektardan fazla alan, yüksek taban
suyu sorunu ile karşı karşıyadır.
Drenajla ilgili bilimsel çalışmalar, son yıllarda, yok denecek ölçüde azalmıştır.
Daha önce, Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüleri’nde kimi proj alanlarında,
drenaj ölçütlerinin belirlenmesi, mevcut sistemlerin çalışma performanslarının
ölçülmesi gibi konularda çalışmalar yapılmıştır. Drenaj Araştırmaları Grubu’nun
kapatılması ile birlikte, değinilen çalışmalar durmuştur. Üniversitelerde ise
37
ödenek ve elaman eksikliği nedeniyle, yoğun emek isteyen, drenaj araştırmalarına
girilememektedir.
Sulamadan beklenen yararın sağlanması ve sürdürülebilir bir tarımsal üretim
için tesviye, toplulaştırma ve drenaj sistemleri gibi, tarla içi geliştirme çalışmaları,
sulama sistemleri ile birlikte ele alınmalı birbirlerine koşut biçimde inşa edilmeli
ve birlikte işletmeye açılmalıdır. Drenaj sistemleri, bilimsel ölçütler kullanılarak
planlanmalı, etkinliğinin sürdürülebilmesi için, drenaj kanalları sık sık
temizlenmelidir. Derinlikleri, artırılmalı, tarla içi drenaj sistemlerinin çıkış
ağızlarının kapanmamasına özen gösterilmelidir.
Drenaj sorunu, beraberinde, tuzluluk-alkalilik gibi çevresel sorunları da
getirmektir. Özellikle, sulama sonucu toprakların tuzlu ve alkali hale dönüşmesi,
sulu tarımın uygulandığı bölgelerde güncel bir sorun haline gelmiştir. Geniş
alanlar, üretim dışı kalmıştır. Türkiye’de il toprak kaynakları envanterine göre,
yaklaşık 1.5 milyon hektarda tuzluluk ve alkalilik sorunu bulunmaktadır. Bu,
sulamaya uygun arazilerin yaklaşık % 32.5’ine denktir.
Toprakların tuzlulaşma ve alkalileşmesini sulama, drenaj, toprak özellikleri,
fizyografya ve iklim gibi etmenler, önemli ölçüde etkilemektedir. Değinilen
etmenlerin uygun olduğu ve yoğun araştırmalar yapılan Harran, Amik, Konya ve
Aşağı Seyhan Ovalarında tuzluk sorunu bulunmaktadır.
Halihazırda tuzlu-alkali alanlarda, özel önlemler alınarak üretim yapabilmenin
olanakları araştırılmalıdır. Pahalı yatırımları gerektiren büyük boyutlu drenaj
sistemleri yerine, üreticinin kolaylıkla uygulayabileceği daha basit drenaj
sistemlerine gidilmelidir. Tuza dayanıklı yeni bitki tür ve çeşitlerinin eldesi için
biyoteknolojik çalışmalar özendirilimelidir. Halofit bitkilerin kullanım alanları
konusunda bilimsel çalışmalar hızlandırılmalı, özendirilmeli; böylece anılan
bitkilerin tuzlu alanlarda üretilmeleri özendirilmelidir. Aşırı sulamanın önüne
geçilmesi konusunda, su ücretlerinin belirlenmesinde bitki-alan yerine, su
miktarını esas alan yaklaşıma bir an önce geçilmelidir. Drenaj kanallarından
sulama yapmanın önüne geçmek için gerekli önlemler alınmalıdır.
KAYNAKLAR
Ağca, N. Doğan, K., Akgöl, A., 2000. Ağca, N. K. Doğan ve A. Akgöl. 2000.
Amik Ovası’nda Tuzluluğun ve Alkaliliğin Boyutları. MKÜ Ziraat Fakültesi
Dergisi 5 (1-2): 29-4.
Akbay, Ş., Yıldırım, B., 1976. Alpu Ovasında Tuz, Sodyum ve Borun Etkilemiş
Olduğu Toprakların Islahı İçin Gerekli Yıkama Suyu, Jips Miktarı Ve Islah
Süresi. Bölge TOPRAKSU araştırma Enstitüsü Yayınları. Genel No. 131,
Rapor Seri No. 90, Eskişehir, 44 s.
38
Andırınlıoğlu, A., 1993. The Performance Evaluation of A Linear Move Sprinkler
Irrigation System. Çukurova University, Institute of Science, Irrigation and
Drainage Eng. Department, Msc, Adana.
Bahçeci, İ., 1984. Konya Ovası Kapalı Drenaj Projeleme kriterleri. Köy hizmetleri
Araş. Enst. Genel Yayın No. 96, Rapor Serisi No. 78, Konya, 39 s.
Balaban, A., Beyribey, M., 1991. “Water Distribution and Water-Use Efficiencies
in Konya-Alakova Pump Irrigation System”, Doğa, Tr. J. of Agric. and
Forestry, 15: 24-34.
Balçın, M., Ağırbaş, N., Karata, H., Güleç, H., ve Aydın, O., 2001. Irrigation
Performances of Irrigation Scheme of Artova-Çelikli Earth Dam. Tokat Res.
Inst., No: 117, Tokat
Bayrak, F., 1991. “Water Conveyance Losses and Water application Efficiencies
in the Irrigated Areas in Samsun Province”, Samsun Res. Ins. Pub., No. 69/60,
Samsun.
Beyce, Ö., 1974. Experiences in the reclamation of saline and alkali soils and
irrigation water qualities in Turkey, FAO Irrigation and Drainage Paper,
Rome.
Bilal, A., 1997. The evaluation of irrigation performances for a drip irrigation
system in a citrus orchard in Adana-Yakapınar district. MSc Thesis, Univ. of
Çukurova, Institute of Science, Agric. Structure and Irrigation Dep. Adana, 62
s.
Bower, C. A., 1969. Properities and Amelioration of Sodic Soils Symposium on
the Reclamation of Sodic and Soda Saline Soils. Yerevan. Budapest. 69-72.
Bresler, E., Charter, D. L., 1982. Saline and Sodic Soils. Springer Verlag.
Prinsiples-Dynamics-Modelling. Berlin Heidelberg, New York. 227.
Çakırlar, H., Topçuoğlu, S. F., 1985. Stress Terminology. Çölleşen Dünya ve
Türkiye Örneği. Atatürk Üniversitesi. Çevre Sorunları Araş. Merkezi.
Çiftçi, N. 1987. Konya Tigem Arazisinde Taban Suyu Toprak Tuzluluğu İlişkileri
Üzerinde Bir Araştırma. Ankara Üni. Fen Bilimleri Ens. Yüksek Lisans Tezi.
Ankara.
Çullu, M. A., Almaca, A., Öztürkmen, A. R., Ağca, N., İnce, F., Derici, M. R.,
2000a. Harran Ovası Topraklarında Tuzluluğun Yayılma Olasılığının
Belirlenmesi. T. C. Başbakanlık GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı.
Çullu, M. Almaca, A., Çelik, İ., 2000b. Degradation of The Harran Plain Soils
Due To Irrigation.Proceedings of International Symposıum on Desertification.
Konya, s. 193-197.
Çullu, M. Almaca, A., Çelik, İ., 2002. Degradation of The Harran Plain Soils Due
To Irrigation.Proceedings of International Symposium on Desertification.
Konya- Turkey. 193-197.
Demir, N., Antepli, S., 2004. Aşağı Seyhan Ovası Sulaması Taban Suyu ve
Tuzluluk Problemleri Değerlendirme Çalışması.. Sulanan Alanlarda Tuzluluk
Yönetimi Sempozyumu. 20-21 Mayıs Ankara.
39
Demir, A.O., 1989. Bazı Kararlı Akış Drenaj Eşitliklerinin Model Denemeleri ile
Kendi İçerisinde Karşılaştırılması. Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsü
Yayınları, Genel No. 23, Rapor Seri no. 20, Erzurum, 59 s.
Dizdar, M. Y., 1978.Türkiye’de Tuzdan Etkilenmiş Topraklar. Toprak Su Dergisi,
47, 36-57.
DPT 1997. Ekonomik ve Sosyal Sektörlerdeki Gelişmeler. DPT Yedinci Beş
Yıllık Kalkınma Planı (1996-2000) 1997 Yılı Programı Destek Çalışmaları
Ankara, 222 s.
DPT. 2001. Su Havzalari ve Yonetimi Ozel komisyon Raporu. DPT Sekizinci Bes
Yillik Kalkinma Plani (2001-2005). Ankara.
DSİ 1997. Devlet Su İşleri Haritalı İstatistik Bülteni. T.C. Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı DSİ Genel Müdürlüğü APK Dairesi Başkanlığı Ankara.
DSİ 1998. DSİ'nin Tanıtımı. T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı DSİ Genel
Müdürlüğü Dış İlişkiler Müşavirliği. Ankara, 29 s.
DSİ 1999a. Uzun Vadeli DSİ Stratejisi ve 2010 Eylem Planı. DSİ Bülteni Ek
Sayı:451-452 Mart-Nisan 1999 Ankara, s. 53-65.
DSİ 1999b. DSİ Teknik Ajandası: "Özet Bilgiler". T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı DSİ Genel Müdürlüğü. Ankara,
DSİ., 1980. Güneydoğu Anadolu Projesi. T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı, Devlet Su işleri Genel müdürlüğü Etüt ve Plan Dairesi Başkanlığı,
Ankara.
El-Ashry M. T. 1991: Policies for Water Resource Management in Semi-Arid
Regions. - International Journal of Water Resources Development 7 (4) 230236.
Ergezer, Ş., Ağca, N. 1995. Harran Ovasının Sulanan Alanlarında Toprak, Sulama
Suyu ve Taban Sularının Tuzlulukla İlgili Özellikleri ve Bunlar Arasındaki
İlişkiler. Harran Ün. Zir. Fak. Der. 1(3), s. 91-108.
Ertaş, M.R., 1980. Evaluation of Water Conveyance losses and Water Application
Efficiencies in Konya Irrigation Scheme. Konya Res. Inst., No. 67/R, Konya,
53 s.
Falkenmark M. Rockstrom J. 1993. Curbing rural exodus from tropical drylands.
AMBIO-0122 no 71993.
FAO., 1988. World Agriculture Toward 2000: A FAO Study N. Alexandratos
(ed.) Bellhaven Press London 338 s.
FAO., 2000. Crops and Drops. Making the Best Use of Water for Agriculture:
Production and Food Security. Agrifor. U.K.
FAO., 2002. The State of Food Insecurity In The World 2002 FAO Rome.
Retrieved 15 October from www.fao.org.
Feng, G. L. A. Meiri, J. Letey. 2003. Evaluation A Model For Irrigation
Management Under Saline Conditions: II. Salt Distribution And Rooting
Pattern Effects. Soil Science Soc. Am. Jour. Vol: 67, s. 77-80
Flowers, T.J., Garcia, A., Koyama, M., Yeo, A.R., 1997. Breeding for salt
tolerance in crop plants.the role of molecular biology. Acta Physiol. Plant. 19
(4):427–433.
40
Ghassemi F. A. J. Jakeman and H. A. Nix.1995. Salinisation of land and water
resources. Centre for Resource and Environmental Studies. The Australian
National University. Canberra ACT 0200. Australia.
Güngör, Y., Erözel, Z., 1994. Drenaj ve Arazi Islahı. Ders Kitabı. Ankara Ün.
Ziraat Fak. Ders Kitabı.
Hamdy A. Lacirigniola C. 1999. Mediterranean Water Resources: Major
Challenges Towards the 21st Century. CIHEAM IAM-B March 1999
Tecnomack-Bari Italy, 570 s.
Howell T. A. S. R. Evett and J. A. Tolk. 2001. Irrigation Systems ans
Management to Meet Future Food Fiber Needs and to Enhance Wter Use
Efficiency. USDA-ARS Water Management User Unit Bushland Texas USA.
IFPRI., 2004. Water and Food to 2025. Policy Responses to Threat of Scarcity.
James, D. W., R. J. Hanks And J. J. Jurınak., 1982. Modern Irrigated Soils. John
Wiley and Sons Ney York, 235 s.
Kanber R. Ünlü M. Çakmak E. Tüzün M. 2004. Irrigation Systems Performances.
Country Report: Turkey. Wasamed Project Adana 118 s.
Kanber, R. (Edit)., 1982. Türkiye’de Sulanan bitkilerin Su tüketim Rehberi.
TOPRAKSU Genel Müdürlüğü Yay., No. 718, Ankara, 630 s.
Kanber, R., Kırda, C, Tekinel, O., 1992. Sulama Suyu niteliği ve Sulamada
Tuzluluk Sorunları. Ç.Ü. Ziraat Fakültesi Genel Yay. No. 21, Ders kitapları
Yay. No. 6, Adana, 341 s.
Kanber, R., Önder, S, Ünlü, M., Köksal, H., Özekici, B., Sezen; S. M., Yazar, A.,
and Koç, K., 1996. The Optimizition of Surface Irrigaition Methods Which
are Used For Cotton Production and Their Comparision witt Sprinkler
Irrigation. Final Report for Prime Ministry of Turkey, GAP-RDA, No: 18,
GAP Pub., No: 96, General No: 155, Adana,
Kanber, R., Ünlü, M., 2003. Field Irrigation in Turkey. ICCAP Konferasları,
Tskuba Üniversitesi, Tokyo-Japonya, 26 s..
Kara, M., Çiftçi, N., Şimşek, H., 1990. Konya-Çumra-Çandır Mevkii Arazilerinde
Taban Suyu Hareketi ve Özellikleri Üzerinde Bir Araştırma. Selçuk
Üniversitesi Araş. Fonu. Proje no: ZF 88/079.
Kara, M., Çiftçi, N., Şimşek, H., 1991. Selçuk Üniversitesi Araştırma ve
Uygulama Çiftliği Çomaklı Arazisinde Taban Suyu Karakteristikleri ve Tarla
İçi Drenaj Kriterleri Tespiti Üzerine Bir Araştırma.. Selçuk Üniversitesi Araş.
Fonu. Proje no: ZF 897124.
Kaya A. 1994. Türkiye Yeraltı Suyu Potansiyeli ve Kullanımı. T.C. Bayındırlık ve
İskan Bakanlığı DSİ Genel Müdürlüğü 40’ıncı Kuruluş Yılı (1954-1994) Su
ve Toprak Kaynaklarının Geliştirilmesi Konferansı Bildirileri Ankara Cilt.2 s.
901-910.
41
Kayasseh, M., Schenk, C., 1989: Reclamation of Saline Soils Using Calcium
Sulphate from the Titanium in Industry-Ambio 18 (2) 124 - 127.
Kendirli, B. Benli, B., 2001. Türkiye’de Su Kalitesinin İzleme ve
Değerlendirilmesi. Ziraat Mühendisliği Dergisi, Sayı: 331, Ankara, s. 14-24.
Kılınçer, N., Çakmak, İ., Eriş, A., Kanber, R., Kınacı, E., Yurdakul, O., 2002.
TÜBİTAK’ın Tarım Sektörüne Yönelik Yaklaşım Ve Politikalarını
Belirlemesine İlişkin Yapılan Değerlendirme Çalışması. TÜBİTAKTOGTAG, Çittage Raporu. Basılmamış. Ankara, 146 s
Kulga, D., 1994. Su Kaynakları Yönetiminde Dünyadaki Yeni Gelişmeler ve
Türkiyedeki Durum. T.C. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı DSİ Genel
Müdürlüğü 40’ıncı Kuruluş Yılı (1954-1994) Su ve Toprak Kaynaklarının
Geliştirilmesi Konferansı Bildirileri Ankara Cilt 1 s. 93-106.
Kumova, Y., Yarpuzlu, A., 1987. Drenaj Boru ve Zarf Malzemelerinin Arazi
Koşullarında Karşılaştırılması. Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsü Yayınları,
Genel No. 140, Rapor Seri no. 81, Tarsus, 48 s.
Lal, R., 1991. Current research on crop water balance and implications for the
future. In: Soil Water Balance in the Soudano Sahelian Zone. Eds.
Oğuzer, V., Önder, S., 1988. Urfa-Harran Ovası Koşullarında Soya Bitkisinin
Karık ve Yağmurlama Sulama Yöntemlerinin Proje Ölçütlerinin İrdelenmesi.
3. Kültürteknik Kongresi, 20-23 Eylül 1988, No: 1, Adana, s. 273-284
Oğuzer, V., Yılmaz, E., 1991. Damla Sulama Sistemlerinde Kullanılan Yerli ve
Yabancı Kökenli Bazı Damlatıcıların Hidrolik Özellikleri Üzerine Bir
Çalışma. Doğa-Tr. J. of Agricultural and Forestry, No: 15, 121-128
Oylukan, Ş. 1970. The Obtaining of Irrigation Efficiencies for Eskişehir-Alpu
Irrigation Scheme. Eskişehir Res. Inst. No. 67/R, Eskişehir, 40 s.
Oylukan, Ş., 1972. Buğday Ve Şekerpancarı Mahsullerinde Sulama Metodlarının
Mahsul Verim Ve Maliyeti Üzerine Tesirlerinin Tesbit Araştırması Sonuç
Raporu (1967-1970). Bölge Topraksu Araşt. Enst. Yay., No. 61, Eskişehir,
19 s.
Öğretir K. 1981. Çifteler DSİ Sulama Şebekesinde Su İletim Kayıpları ve Sulanır
Alanlarda Su Uygulama Randımanları. TOPRAKSU Arş. Enst. Yay. 265 124.
Eskişehir, 45 s.
Önder, S.,Kanber, R., Köksal, K., 1992. Different Approaches which are used for
obtaining the performance of Furrow irrigation methods. Fourth International
Congress on Irrigation and Drainage Eng. (Kültürteknik), 24-26/6/1992.
Erzurum,
Özer, N., Aslan, C., 2004. Tarımsal Drenaj Çalışmaları, Sulanan Alanlarda
Tuzluluk Yönetimi Sempozyumu Bildiriler kitabı. , 20-21 Mayıs 2004,
Ankara, s.59-68.
Özer, N., Demirel, A.F., 2004. Şanlıurfa ve Harran Ovalarında Taban Suyu ve
Tuzluluk Problemleri. Sulanan alanlarda Tuzluluk Yönetimi Sempozyumu
Bildiriler Kitabı, 20-21 Mayıs, 2004, Ankara, s.157-162
Öziş, Ü., 1994. Su mühendisiliği Tarihi Açısından Türkiye’deki Eski Su Yapıları.
T.C. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, DSİ Genel Müdürlüğü 40 ıncı Kuruluş
42
Yılı (1954-1994) Su ve Toprak Kaynaklarının Geliştirilmesi Konferansı,
Ankara, 203 s.
Özkaldı, A., Boz, B., Yazıcıoğlu, V., 2004. GAP’ta Drenaj sorunları ve Çözüm
Önerileri. Sulanan alanlarda Tuzluluk Yönetimi Sempozyumu Bildiriler
Kitabı, 20-21 Mayıs, 2004, Ankara, s.97-106
Öztürk, A., 2004. Tuzluluk ve Sodyumluluğun Oluşumu, Bitki ve Toprağa
Etkileri, Sulanan Alanlarda Tuzluluk Yönetimi Sempozyumu Bildirileri, 2021 Mayıs 2004, Ankara, s.1-16.
Ponnamieruma, P.N., 1984. Role of cultivars tolerance in increasing rice
production on saline land. In: Staples R.C. Toenniessen G.H. (Eds.) Salinity
tolerance in plants—trategies for crop improvement. Wiley New York, s.
255–71.
Postel, S. L., Daily, C. D., Erlich, P. R., 1996. Human Appropriation of
Renewable Fresh Water Science. Vol. 271. No. 5250. Issue 9. American
Association for the Advencement of Science. s. 785-799.
Rhoades J. D., 1987: The Problem of Salt in Agriculture. - Yearbook of Science
and the Future. Encyclopaedia Britannia Chicago.
Rhoades, J.D., Kandiah, A., Mashali, A. M., 1992. The Use of Saline Waters for
Crop Production, FAO Irrigation and Drain Paper No: 48, Rome,131 s.
Richards L.A. 1954. Diagnosis and Improvement of Saline and Alkali Soils . U.S.
Dept. Agr. Handbook. 60 s.
Robinson, S.P., Downton, W, J, S., Mıllhouse, J. A., 1983. Photosynthesis and Ion
Content of Leaves and Isolated Chloroplasts in Relation to Ionic
Compartmentation in Leaves. Agric. Biochem. Biology. 228:197-206.
Rockström, J., 2003. Rewsilence Bilding and Water Diment Management for
Drouth Mitigation. Physics and Chemistry of the Erath.v. 28: 869-877.
Sayın S. Döker E. Çevikbaş R. Bal M. 1993. Türkiye’de Sulu Tarım Yatırımlarına
ve İşletme-Bakım Faaliyetlerine Çiftçi Katılımı İnceleme Raporu (Ulusal
Çalışma Grubu) Ankara 38 s
Sezginer Y. Güner R. 1994. Su Kaynakları Geliştirme Projelerinin
Gerçekleştirilmesinde Uyumsuzluk Sorunları. T.C. Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı DSİ Genel Müdürlüğü 40’ıncı Kuruluş Yılı (1954-1994) Su ve
Toprak Kaynaklarının Geliştirilmesi Konferansı Bildirileri Ankara Cilt. 1
s.123-138.
Sharma, D. P., 1980. Effect of Using Salinty Water to Supplement Canal Water
Irrigation on The Crop Growth of Rice. Curr. Agr. 4, 79-82.
Sharma, D.P., Rao, K.V.G.K., Singh, K.N., Kumbhare, P.S., 1993. Management
of subsurface saline drainage water. Indian Farming 43 15±19.
Sharma, D.P., Rao, K.V.G.K., Singh, K.N., Kumbhare, P.S., 1994. Conjunctive
use of saline and non-saline irrigation waters in semi-arid regions. Irrig. Sci.
15 25±33.
43
Söğüt, A., 1986. Irrigation Performance of Drip Irrigation Systems which are
Used for Orchard Irrigation. MSc Thesis, Univ. of Çukurova, Institute of
Science, Agric. Structure and Irrigation Dep. Adana, 51 s.
Sönmez, B., Ağar, A., Bahçeci, İ., Mavi, A., 1996. Türkiye Çorak Islahı Rehberi.
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü APK Dairesi Başkanlığı, Yayın No. 93,
Ankara, 126 s.
Sönmez, B., 2004. Türkiye’de Çorak Islahı Araştırmaları ve tuzlu Toprakların
Yönetimi. Sulanan alanlarda Tuzluluk Yönetimi Sempozyumu Bildiriler
Kitabı, 20-21 Mayıs, 2004, Ankara, s.157-162
Szabolics, I., 1985. Salt Affected Soils As World Problem. Proceeding of the
International Symposium on The Reclamation of SaltAffected Soils.
Şener S. 1976. Menemen Ovası Sulama Şebekesinde Su Naklinde Meydana Gelen
Kayıplar Üzerinde Araştırmalar. TOPRAKSU Arş . Müd. Yay. 47 25.
Menemen İzmir 90 s.
Şimşek, H., 1992. A Study on the Field Irrigation Efficiencies in the Niğde-Misli
Plain. Proc. Of IV. National Congre for Agric. Struc. And Irrigation, 24-26
Haziran 1992, Erzurum. s.161-174
Tarı, A.F., 1998. The Evaluation of Performances of Sprinkler Irrigation Systems
Used in Konya-Ilgın Plain. T.C. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü APK Dairesi Başkanlığı Toprak ve Su
Kaynakları Araştırma Şube Müdürlüğü, Ankara, s. 220-238,
Tekinel O. 1999. Participatory Approach in Planning and Management of
Irrigation Schemes (Turkish Experiences on Participatory Irrigation).
Advanced Short Course on Integrated Rural Water Management: Agricultural
Water Demands. CIHEAM IAM-B 20 September – 2 October 1999 Adana,
s.189-217.
Tekinel, O., Kanber, R.,1987. Sulamada tuzluluk ve drenaj. Ç.Ü. Zir. Fak. Seri
Konf. Osmaniye, 9 s.
TOPRAKSU., 1978. Türkiye Arazi Varlığı. Topraksu Genel Müdürlügü Toprak
Etüdleri ve Haritalama Daire Baskanligi. Ankara. 55 s.
Uçar, A., 1994. Evaluation on the Performance of Mini-Sprinkler That Is
Established In an Orchard At The Çukurova Region. MSc Thesis, Univ. of
Çukurova, Institute of Science, Agric. Structure and Irrigation Dep. Adana, 62
s.
Uzunoğlu, S., Ağar, A., 1992. Tuzlu-Sodyumlu Topraklarda Kullanılan Çeşitli
Islah Maddelerinin Toprağın Fiziksel Özelliklerine Etkisi. Toprak ve Gübre
Araşt. Enst. Yayınları, Genel Yayın No. 180, Rapor Seri No. 100, Ankara, 30
s.
Yarpuzlu, A., Doğan, D., 1986a. Tarsus Ovası Kapalı Drenaj Projeleme Kriterleri.
Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsü Yayınları, Genel No. 115, Rap. Seri No.
65, Tarsus, 37 s.
Yarpuzlu, A., Doğan, D., 1986b. Aşağı Seyhan Ovası Tuzlu sodyumlu
Topraklarının Islahı için Gerekli Jips, yıkama Suyu miktarı ve Yıkama Süresi.
44
Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsü Yayınları, Genel No. 116, Rapor Seri No.
66, Tarsus, 48 s.
Yavuz, M.Y., 1984. Aşağı Seyhan Ovası Sol Sahilinde Bulunan Beton Kaplamalı
Kanallarda Sızan Su Miktarlarının Belirlenmesi. Ç.Ü.Fen Bilimleri Enst.
Kültürteknik Ana Bilim Dalı Yük. Lis. Tezi, Adana, 45 s.
Yılmaz, T., 1978. Yazı-Köy Burdur Tuzlu-Sodik ve Borlu Topraklarının Islahı
için Gerekli Jips ve Yıkama Suyu Miktarı ile Yıkama Süresinin Saptanması.
Bölge TOPRAKSU Araştırma Enstitüsü Yayınları. Genel No. 57, Rapor Seri
No. 43, Konya, 40 s.
Yılmaz, T., 1980. Konya Ovası Tuzlu ve Borlu Alüviyal Topraklarının Islahı için
Gerekli Yıkama Suu Miktarı ve Yıkama Süresinin Saptanması. Bölge
TOPRAKSU Araştırma Enstitüsü Yayınları. Genel No. 63, Rapor Seri No.
49, Konya, 39 s.
Yudelman, M., 1994. Feeding the world. Int. Irrig. Manage. Institute Rev. 8 (1)
4±15. R.K. Pandey et al. / Agricultural Water Management 46 (2000) 1±13
13.
Yurdakul O. Bek Y. Abak K. Fenercioğlu H. vd. 1991. 2000’li Yıllarda Çukurova
Üniversitesi Ziraat Fakültesinin Araştırma Hedefleri. Ç.Ü.Zir.Fak. “2000’li
Yıllarda Araştırma Hedefleri” Komisyon Raporu. Adana, 24 s.
Yurtseven, E., Bozkurt, D. O., 1997. Sulama suyu kalitesi ve toprak nem
düzeyinin marulda verim ve kaliteye etkisi. Ankara Üniv. Ziraat Fak. Tarım
Bilimleri Dergisi. 3(2):44-51.
45
DAMLA SULAMA YÖNTEMİNDE
SU VE GÜBRE TASARRUFU
Prof. Dr. Bülent ÖZEKİCİ
Ç.Ü. Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Adana
[email protected]
ÖZET
Damla sulama, bitkinin gerek duyduğu sulama suyunun az miktarlarda ve sık aralıklarla
uygulandığı bir sulama yöntemidir. Sağladığı bir çok üstünlük nedeniyle hızlı bir gelişme gösteren
damla yöntemi, özellikle sulamaya ayrılan su kaynaklarının her geçen gün azaldığı bu günlerde
daha fazla önem arz etmektedir. Damla sulamanın önemli miktarlarda su tasarrufu sağladığı
değişik çalışmalarda gözlemlenmiştir. Ayrıca, sulama suyuna eklenen bitki besin maddeleri damla
yöntemi ile bitki kök bölgesine uygulanmakta, böylece gübre miktarından da tasarruf edilmektedir.
Bunun yanısıra gübrenin suyla birlikte az miktarlarda ve sık olarak uygulanması yüzey akışı ve
derine sızmayı da önlemektedir. Böylece aşırı gübre kullanımının yol açacağı sağlık ve çevre
sorunları da en aza indirgenmektedir.
Anahtar Kelimeler: Damla Sulama, Su Tasarrufu, Gübre Tasarrufu
WATER AND FERTILIZER SAVINGS
IN DRIP IRRIGATION METHOD
ABSTRACT
Drip irrigation is an irrigation method where water is applied in small amounts and frequently.
This method which offers many advantages over other irrigation methods is rapidly increasing
especially these days where water allocated for irrigation is diminishing. Many studies have
demonstrated that drip irrigation offers significant water savings. Besides, plant nutrients are
applied via irrigation water, thereby saving fertilizer. Fertigation prevents surface runoff and deep
percolation losses with small and frequent irrigations. Therefore excess fertilizer use which
would result in health risks and environmental pollution is minimized.
Key Words: Drip Irrigation, Water Savings, Fertilizer Savings
GİRİŞ
Damla sulama yönteminde, bitkilerin su gereksinimleri sık aralıklarla ve her
defasında az miktarda sulama suyu uygulanarak karşılanır. Süzülmüş ve bitki
besin maddeleri eklenmiş sulama suyu, düşük basınç altında damlatıcılar aracılığı
ile bitkilere dağıtılır. Damla sulama yöntemi, çok sayıda yarar sağlaması
nedeniyle önem kazanmakta; özellikle su kaynaklarının sınırlı ve birim su
46
maliyetinin yüksek olduğu yerlerde hızla yayılmaktadır. Ülkemizde de son
yıllarda, damla sulama yöntemi, özellikle meyve bahçeleri ve seralarda uygulama
alanı bulmaktadır. Çukurova bölgesinde narenciye ve diğer meyve bahçelerinin
sulanmasında damla sulamaya hızlı bir geçiş süreci yaşanmaktadır. Sulama
giderlerinin artması ve sulamaya ayrılan kaynakların azalması gibi ekonomik ve
çevresel nedenlerle üreticiler, yüksek değerdeki ürünleri için artık damla sulamayı
çekici bir seçenek olarak görmeye başlamışlardır. Ayrıca damla ve yağmurlama
sulama gibi randımanı yüksek basınçlı sulama yöntemleri devletin teşvik
politikaları ile desteklenmektedir.
Damla sulama yönteminin bir çok üstünlükleri vardır; (1) Verim ve ürün
niteliğinin artması, su ve enerji kullanımının azaltılması en temel üstünlükleridir.
Kök bölgesi altına derine süzülme, yüzey akış, rüzgar sürüklenmesi, buharlaşma
kayıplarının azaltılması ve yalnız bitki kök bölgesinin sulanması gibi nedenlerden
dolayı su kullanım etkinliği artar. Sulama sık aralıklarla ve az miktarda
uygulandığından dolayı, bitki kök bölgesindeki nem her zaman istenilen oranda
sabit kalır. Böylece, su eksikliği duymayan, toprağın havalanması, bitki
hastalıkları ve kök gelişimi sorunlarıyla karşılaşmayan bitki daha sağlıklı gelişir.
(2) Sulama suyuna eklenen gübre kullanıcıya bir çok esneklik sağlar. Gübre
yalnızca kök bölgesine verildiği için kullanılan gübre miktarı azalır, gübre sık sık
ve az miktarda uygulanarak bitkinin değişik dönemlerdeki gereksinimlerini daha
etkin bir şekilde karşılar. (3) Arazinin yalnızca bir bölümü ıslatıldığından dolayı
yabancı ot gelişimi azalır. (4) Sıra araları ıslatılmadığından sulama yapılırken
ilaçlama, hasat, toprak sürme gibi diğer kültürel işlemler yapılabilir. (4) Damla
sistemleri kolayca otomatik hale getirilebilir. Böylece işgücü gereksinimi
azaltılabilir. (5) Damla sulama yöntemi düşük basınç altında çalıştığı için diğer
basınçlı sistemlere göre (yağmurlama sulama sistemi gibi) enerji gereksinimi daha
azdır. (6) Toprak su içeriği yüksek tutulduğu için tuzlu sular daha güvenlikle
kullanılabilir.
Damla sulamanının, yukarıda anlatılan bir çok üstün yönü olmakla birlikte bazı
sorunları da vardır. Bunlar; (1) Ön yatırım giderlerinin yüksek olması. (2)
Damla sulama ile daha küçük bir toprak hacmi ıslatıldığından kök gelişimi daha
sınırlıdır. Ancak, bu durum bazı durumlarda bir üstünlük olarak da düşünülebilir,
çünkü küçük toprak hacimleri daha kolaylıkla denetlenebilir. (3) Tuzlu suların
kullanıldığı kurak yerlerde tuz, toprak yüzeyinde ve ıslatılan toprak haciminin
çeperlerinde birikebilir. Tuz birikiminin aşırı olduğu ve kış yağmurlarının
yetersiz kaldığı durumlarda tuz, salma sulama ile yıkanmalıdır. (4) Damla
sulamada karşılaşılan en önemli sorun yanlış işletilme sonucu damlatıcıların
zamanla tıkanmasıdır.
Dünya nufusunun sürekli artması su kaynaklarına olan talebi her geçen gün
arttırmaktadır. Ayrıca olası iklim değişimlerinin ve küresel ısınmanın bu değerli
kaynağı ileride daha da erişilemez kılacağı endişesi suyun en büyük kullanıcısı
47
olan tarım sektöründe de damla sulama yöntemi gibi su ve gübre tüketiminde
önemli tasarruf sağlayan yöntemleri ön plana çıkarmıştır. Derleme niteliğinde
olan bu çalışmada damla sulama yönteminin su ve gübre artırımı incelenmiştir.
SU TASARRUFU
Damla sulama yöntemi, yüzey ve yağmurlama gibi geleneksel diğer sulama
yöntemleri ile karşılaştırıldığında su gereksiniminin daha az olduğu bilinmektedir.
Ancak, hangi sulama yöntemi kullanılırsa kullanılsın bitkinin su gereksinimi
aynıdır, diğer bir anlatımla su tüketiminde sağlanan tasarruf bitkinin tüketiminden
tasarruf edilen su miktarından değil, yalnızca diğer kayıpların daha az olmasından
dolayıdır.
Damla sulama yönteminde sağlanan su artırımı bitkiye, toprak özelliklerine,
çevresel koşullara ve çiftlik sulama randımanına bağlıdır. Toprak hacminin daha
az bir bölümünün sulanması, buharlaşma kayıplarının azaltılması, yüzey akışın
olmaması ve derine sızma kayıplarının en aza indirgenmesi ya da hiç olmaması su
tasarrufunu sağlayan en önemli etmenlerdir.
Sıra bitkilerinde sıra aralarının sulanmaması sonucu toprak yüzey alanının önemli
bir bölümü kuru kalmakta ve böylece buharlaşma kayıpları oldukça azalmaktadır.
Ayrıca sıralar arası kuru kaldığından burada yetişen yabancı otların su tüketimi
azaltılmaktadır. Yağmurlama sulamada karşılaşılan rüzgar sürüklenme kayıpları,
buharlaşma kayıpları ve düşük uygulama eşdeşliği damla sulama yönteminde bir
sorun olarak ortaya çıkmamaktadır. Damla sulama yöntemi eğimi çok dik olan
arazilerde bile başarıyla uygulanmakta ve yüzey akış kayıplarına yol
açmamaktadır. Diğer sulama yöntemlerinin güçlükle uygulandığı geçirgenliği
düşük topraklarda düşük debili damlatıcılar kullanılarak hem sulama başarı ile
yürütülmekte, hem de su tasarrufu sağlanmaktadır. Doğası gereği çok sık
aralıklarla ve az miktarlarda suyun uygulandığı bu yöntem geçirgenliği çok
yüksek kumlu topraklarda derine sızma kayıplarına yol açmadan kullanılmaktadır.
Damla sulama yönteminin sağladığı su artırımı bir çok araştırmacının ilgisini
çekmiştir. Bu yöntemin diğer yöntemlere göre sağladığı su tasarrufunu ortaya
koymak için bir çok araştırmalar yürütülmüşdür.
Suryawanshi (1995),
Hindistan’da damla yönteminin diğer geleneksel sulama yöntemlerine göre verim
ve su tasarrufu açısından karşılaştırıldığı bir çok çalışmayı derlemiştir. Bu
çalışmasında bir çok bitkide damla sulamanın hem verimi arttırdığı, hem de büyük
su tasarrufu sağladığını göstermiştir. Aşağıdaki çizelgede su artırımının %36 ile
%79 arasında değiştiği görülmektedir (Çizelge 1).
48
Çizelge 1. Damla sulamada diğer geleneksel sulama yöntemlerine göre sağlanan
su tasarrufu (Suryawanshi, 1995)
BİTKİ
Muz
Üzüm
Nar
Karpuz
Şeker kamışı
Domates
Pamuk
Kabak
Şeker pancarı
Biber
Tatlı patates
SU TASARRUFU (%)
45
48
45
36
56
39
53
60
79
62
60
Benzer bir çalışmayı yürüten Magar (1995) yüzey sulamaya göre damla sulama
yönteminin pamukta %53 daha az su kullanmasına karşın verimi %26.6, domates
bitkisinde ise su artırımının %30 olmasına karşın verimi %4.8, şekerkamışında su
artırımının %59.8 olmasına karşın verimi %5.3 ve kabak bitkisinde ise su
artırımının %59.6 olmasına karşın verimin %8.8 arttırdığını göstermiştir. Anılan
değerler, Suryawanshi’nin (1995) bulgular ile uyum içerisindedir.
Dua (1995)’nın Hindistan, Aryana’da bir çok bitki üzerinde yaptığı ve damla
sulama yönteminin yüzey sulama yöntemi ile kıyasladığı çalışması yukarıda
sunulan bulguları destekler niteliktedir. Aşağıdaki çizelgede (Çizelge 2) şeker
kamışı, yer fıstığı, muz, patates ve soğan gibi önemli kültürel bitkiler üzerinde
yapılan çalışmaların özeti sunulmuştur.
Çizelge 2. Damla sulamada diğer geleneksel sulama yöntemlerine göre verim
artışı ve sağlanan su tasarrufu (Dua, 1995)
BİTKİ
Şeker kamışı
Yer fıstığı
Muz
Patates
Soğan
VERİM ARTIŞI (%)
27.0
20.0
9.8
72.2
25.0
SU TASARRUFU (%)
51.3
42.0
49.8
47.0
33.0
Dua (1995), yukarıdaki çizelgede sunulan bitkilerin dışında bir çok meyve ve
sebzelerde yaptığı çalışmada damla sulama yöntemi ile sulanan bitkilerin daha
yüksek kalite ve verime, daha az su kullanarak sahip olduklarını gözlemlemiştir.
Domates, biber, tatlı patates, mango, nar, hindistan cevizi, karpuz ve pamukta
49
verimin %2 ile %98 arasında değiştiğini ve tüm bunların ortalamasının %45
düzeyinde olduğunu bildirmiştir. Anılan bitkiler ortalama olarak %50 (%36-%62
aralığında) oranında su tasarrufu sağlamışlardır.
Rajak ve ark. (2006), pamuk bitkisinin su kullanım randımanı ve verimi üzerine
yaptığı çalışmada damla ve karık sulama yöntemini karşılaştırmışlardır. Bu
çalışmada ET (evapotranspirasyon) değerleri dört farklı değerde (0.8 ET, 1.0 ET,
1.2 ET ve 1.4 ET) hesaplanarak sulama yapılmıştır. Anılan dört uygulamada
damla sulama yönteminde sırasıyla %21.5, %16.3, %12.3 ve %9.1 su tasarrufu
sağlanmıştır.
Su kullanım randımanı en yüksek (22.7 kg/ha/cm) damla
yönteminde (1.2 ET değerinde) elde edilmiştir.
Hanson ve ark. (1997), marul bitkisi üzerine yaptıkları 3 yıllık çalışmada damla,
gömülü damla ve karık sulama yöntemlerinin su tüketimi ve verime olan etkisini
araştırmışlardır. Sonuçlar birinci yılda damla sulama ile uygulanan suyun karık
sulama ile sulanan marula uygulanan suyun %73’ü kadar su uygulandığını
göstermiştir. Bu rakamlar ikinci ve üçüncü yıl için sırasıyla %74 ve %61’dir.
Diğer bir anlatımla, su tasarrufu sırasıyla %27, %26 ve %39’dur.
GÜBRE TASARRUFU
Damla sulama gübrelemede büyük esneklikler sağlar. Çok sık aralıklarla veya az
miktarlarda ancak sürekli bitki besin maddelerinin sulama suyu ile
uygulanmasının bitkiye verim ve nitelik açısından yararlılığının yanısıra
uygulanan gübre miktarını da oldukça azalttığı görülmüştür. Gübre kullanım
radımanının başlıca nedenleri gübrenin yalnızca bitki kök bölgesine uygulanması
sonucu daha az gübre tüketimi ve gübrenin kök bölgesinden derine sızma
kayıpları ya da yüzey akış kayıpları ile yıkanmamasıdır. Bitkinin gereksinim
duyduğu besin maddelerinin gelişim dönemime göre ayarlanarak zamanlamanın
kusursuz yapılması, hem verimi hem de ürün niteliğini olumlu etkilemektedir.
Bilindiği gibi, kültür bitkilerin yetiştirilmesinde en çok kullanılan gübreler azotlu
gübrelerdir. Azot toprağa uygulandıktan sonra önemli miktarı nitrat (NO3)
formuna dönüşmekte ve toprak içerisinde su ile hızla hareket ederek yeraltı
sularına karışmaktadır. Yüksek nitrat yoğunluğuna sahip yeraltı suları içme veya
sulama suyu olarak kullanıldığında ciddi bir sağlık ve çevre sorununa yol
açmaktadır. Nitratın böyle kolaylıkla aşağıya yıkanmasının nedeni aşırı su
uygulanması olduğundan daha az su uygulayan damla sulama yöntemi bu sorunun
çözümü için en uygun yöntem olarak ortaya çıkmaktadır.
Dünyada yapılan bir çok çalışma damla sulamanın gübre tasarrufu üzerine olumlu
etkisini açık bir biçimde göstermiştir. Örneğin Singandhupe ve ark. (2003),
domates bitkisinde yürüttükleri iki yıllık çalışmalarında üre uyguladıkları damla
sulama yöntemi ile geleneksel karık sulama yöntemini karşılaştırmışlardır. Damla
50
sulama yönteminde uygulanacak üreyi 10 eşit parçaya bölerek 8 gün aralıklarla
uygulamış ve ürenin iki eşit parçaya bölünerek sadece ekim ve bir ay sonra
uygulandığı karık sulama ile karşılaştırmışlardır. Damla sulama yöntemi
uygulanan azotta karık yöntemine göre %20-40 tasarruf sağlamış, ancak verimi
%3.7 ve %12.5 düzeyinde daha fazla olmuştur. Bunun yanısıra damla sulama
yöntemi toplam su miktarında %31-37 tasarruf sağlamıştır. Çalışmanın en önemli
bulgularından bir tanesi bitkinin azot alımının (meyve içindeki) damla
yönteminde %8-11 daha fazla olduğudur.
Şekerpancarı üzerinde yapılan bir çalışmada (Sharmasarkar ve ark., 2001) damla
ve salma sulama ile sulanan arazide nitrat dağılımı ve bitki verimi incelenmiştir.
Nitrat bitki kök bölgesinde en çok damla yönteminde bulunmuştur. Bunun
yanısıra en yüksek verimler yine damla yönteminde elde edilmiştir. Gübre
kullanım randımanı (verim/birim alana uygulanan miktarı) incelendiğinde yine
damla yöntemi diğerlerine göre daha üstün çıkmıştır. Bu çalışma şekerpancarının
sulanması ve gübrelenmesinde damla yönteminin üsütünlüğünü açıkca ortay
koymuştur.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Florida eyaletinde yapılan 6 yıllık kapsamlı bir
çalışmada (Alva ve ark., 2006) gübre kullanım randımanının damla sulama
yönteminde çok yüksek olduğunu göstermiştir. Bu yörede toprakların önemli bir
bölümü kumsal topraklardır. Anılan topraklarda nitrat yüksek miktarlarda sulama
suyu ile uygulandığında kolaylıkla bitki kök bölgesinden derine sızmakta ve
yeraltı sularını kirletmektedir. Yirmi yaşındaki çok yüksek verimli (80 ton/ha)
Hamlin portakalları üzerinde yaptıkları çalışmada Alva ve ark. (2006), değişik
dozlardaki azot (112-280 kg/ha) miktarlarının verim üzerine etkilerini
araştırmışlardır. Çalışma, en uygun gübre düzeyinin 260 kg N/ha olduğunu, bu
miktarın geçmişte önerilenin çok altında olduğunu göstermiştir. Geçmişte 1 ton
meyve için gereken saf azot miktarı 4.4 kg N iken artık bu rakam 2.2-2.3 kg/ton
taze meyveye düşürülmüştür. Bu önemli kazanım, gübre miktar ve zamanlamanın
doğru uygulandığı ve derine sızma kayıplarına yol açmayan damla sulama
sayesindedir.
ÖZET
Damla sulama yöntemi kullanılabilir su kaynaklarının her geçen gün azaldığı bu
günlerde suyun en büyük kullanıcısı olan tarım sektöründe, su ve gübre tasarrufu
sağlayan bir sulama yöntemidir. Uygun planlanıp işletildiği zaman bu yöntem
hem su tasarrufu sağlayabilmekte hem de çevreyi kirleten kimyasal gübre
miktarında önemli düşüşler sağlayabilmektedir. Ancak, damla sulama yönteminin
her koşulda ve her bitki için kullanılabilirliğini savunmak doğru olmayacaktır.
51
KAYNAKLAR
Alva. K., S. Paramasivam, T.A. Obreza and A.W. Schumann, 2006. Nitrogen
Best Management Practice for Citrus Trees I. Fruit Yield, Quality, and Leaf
Nutritional Status. Scientia Horticulturae Vol 107 Issue 3, pp. 233-244.
Dua, Satish K., 1995. The Future of Microirrigation. Proceedings of the Fifth
International Microirrigation Congress. April 2-6, 1995. Orlando, Florida, USA,
pp 341-346.
Hanson, B.R., L.J. Schwankl, K. F. Schulbach and G. S. Pettygrove, 1997. A
Comparation of Furrow, Surface Drip and Subsurface Drip Irrigation on the
Lettuce Yield and Applied Water. Agricultural Water Management 33(1997)
139-157.
Magar, S. S., 1995. The Status of Microirrigation in Maharashtra, India.
Proceedings of the Fifth International Microirrigation Congress. April 2-6, 1995.
Orlando, Florida, USA, pp 452-456.
Rajak, D., M.V. Manjunatha, G.R. Rajkumar, M. Hebbara and P.S. Minhas, 2006.
Comparative Effects of Drip and Furrow Irrigation on the Yield and Water
Productivity of Cotton (Gossypium Hirsutum L.) in a Saline and Waterlogged
Vertisol. Agricultural Water Management 83(2006) 30-36.
Sharmasarkar, F. Cassel, S. Sharmasarkar, S. D. Miller, G. F. Vance and R.
Zhang, 2001. Assessment of Drip and Flood Irrigation on Water and Fertilizer
Use Efficiencies for Sugarbeets. Agricultural Water Management 46(2001) Issue
3, pp. 241-251
Singandhupe, R. B., G. G. S. N. Rao, N. G. Patil and P. S. Brahmanand, 2003.
Fertigation Studies and Irrigation Scheduling in Drip Irrigation System in Tomato
Crop (Lycopersicon esculentum L.) European Journal of Agronomy Vol. 19 Issue
2, pp. 327-340.
Suryawanshi, S. K., 1995. Success of Drip in India: An Example to the Third
World. Proceedings of the Fifth International Microirrigation Congress. April 26, 1995. Orlando, Florida, USA, pp 347-352.
52
KLASİK VE MODERN SULAMA YÖNTEMLERİNİN
SU KULLANMA RANDIMANLARININ İNCELENMESİ
Sermet ÖNDER1, Rıza KANBER2, Mustafa ÜNLÜ2; Derya ÖNDER1
Mustafa Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama
Bölümü, AntakyaHATAY
2
Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü,
ADANA
1
ÖZET
Su kaynaklarının kıt bir kaynak olarak değerlendirilmeye başlandığı yüzyılımızda bu
kaynakların etkin kullanımına yönelik çalışmalar, önceki yüzyıldan daha da ön plana çıkmaktadır.
Özellikle küresel iklim değişiminin gelecekte su kaynaklarımızı nasıl etkileyeceği konusu çok
güncel bir duruma gelmiştir.
Ülkemiz, halen mevcut toplam su kaynakları yönüyle ciddi bir sıkıntı içerisinde
bulunmamakla birlikte gelecekte aynı durumda olmayacağı ortadadır. Su kaynaklarımızın 2030
yılında kritik düzeye düşeceği tahmin edilmektedir. Dolayısıyla gelecekte, su sıkıntısı çeken veya
kısmen sıkıntı çeken ülkeler kategorisine düşmemiz beklenmektedir. Bu eğilime bağlı olarak
gelecek yüzyılda ülkemizde de ciddi su sıkıntıları yaşanması olası görünmektedir. Bunların
yanında su kaynaklarımız, havzalar düzeyinde değerlendirildiğinde, ülkemizde mevcut durumda
kesin su sıkıntısı çeken bir havza bulunmamaktadır. Ancak, Küçük Menderes havzası eşik
seviyeye çok yaklaşmıştır. Bunu izleyen Marmara ve Akarçay havzaları da yakın bir zamanda
kritik değerin altına düşme tehlikesindedir. Dolayısıyla su kaynaklarımızı etkin kullanıma yönelik
önlemlerin alınma aşamasına gelinmiştir.
Su kaynaklarının etkili kullanımı, iki ana bileşenden oluşabilir. Bunlardan birincisi su
kaynaklarının iyi yönetilmesi, diğeri de suyun etkin kullanılmasıdır. Sunulan bu bildiride, tarımsal
su kullanımının etkenliği üzerinde durulacaktır. Sözü edilen amaç doğrultusunda, farklı sulama
yöntemlerinin sulama performansları ve bunların verimle ilişkilerine yer verilecektir.
Bildiride, yukarda değinilen konulara yönelik olarak Tarsus, Seyhan, Amik ve Harran
ovası gibi ülkemizin çeşitli bölgelerinde yapılmış araştırma sonuçları bir arada sunulmuştur.
Çalışmada, yüzey sulama, yağmurlama ve damla sulama yöntemlerine ilişkin çeşitli işletme
teknikleri ve bunların performanslarına ilişkin sonuçlara da yer verilmiştir. Seçilen yüzey sulama
işletim tekniklerinden geleneksel karık ile atlamalı karık, döngülü karık, fasılalı karık, sürekli
karık, azaltılmış debili karık yöntemlerine ilişkin sulama performansları kıyaslanmıştır. Ayrıca,
yağmurlama sulama yöntemlerinden çizgi ve nokta kaynaklı sulama teknikleri, büyük basınçlı
yağmurlama sulama sistemlerine ilişkin sonuçlar açıklanmıştır. Damla sulama yöntemlerinde
farklı işletme yaklaşımlarının su kullanımına etkisi konusunda sonuçlar incelenmiştir.
Anahtar Sözcükler: Sulama Yöntemleri, Su Kullanım Randımanı, Sulama Etkenliği
GİRİŞ
Su kaynaklarının kıt bir kaynak olarak değerlendirilmeye başlandığı
yüzyılımızda bu kaynakların etkin kullanımına yönelik çalışmalar, önceki
yüzyıldan daha da ön plana çıkmaktadır. Özellikle küresel iklim değişiminin
gelecekte su kaynaklarımızı nasıl etkileyeceği konusu çok güncel bir duruma
gelmiştir.
53
Ülkemiz, halen mevcut toplam su kaynakları yönüyle ciddi bir sıkıntı
içerisinde bulunmamakla birlikte gelecekte aynı durumda olmayacağı ortadadır.
Hatta Önder ve ark[2002], su kaynaklarımızın 2030 yılında kritik düzeye
düşeceğini belirtmişlerdir. Dolayısıyla gelecekte, su sıkıntısı çeken veya kısmen
sıkıntı çeken ülkeler kategorisine düşmemiz beklenmektedir. Bu eğilime bağlı
olarak gelecek yüzyılda ülkemizde de ciddi su sıkıntıları yaşanması olası
görünmektedir. Bunların yanında su kaynaklarımız, havzalar düzeyinde
değerlendirildiğinde, ülkemizde mevcut durumda kesin su sıkıntısı çeken bir
havza bulunmamaktadır. Ancak, Küçük Menderes havzası eşik seviyeye çok
yaklaşmıştır. Bunu izleyen Marmara ve Akarçay havzaları da yakın bir zamanda
kritik değerin altına düşme tehlikesindedir. Dolayısıyla su kaynaklarımızı etkin
kullanıma yönelik önlemlerin alınma aşamasına gelinmiştir.
Su kaynaklarının etkin kullanımı, iki ana bileşenden oluşabilir. Bunlardan
birincisi su kaynaklarının iyi yönetilmesi, diğeri de su kullanımının
etkinleştirilmesidir. Sunulan bu bildiride, su kaynaklarının yönetimi konusu
üzerinde durulmayacak ve daha çok tarımsal su kullanımının etkinliği üzerinde
durulacaktır. Sözü edilen amaç doğrultusunda, farklı sulama yöntemlerinin sulama
performansları ve bunların verimle ilişkilerine yer verilecektir.
Sulama Yöntemlerinde Gelişmeler
Her sulama yönteminin kendine özgü uygulanış şekli vardır. Sulama
yöntemleri de isimlerini bu uygulanış şekillerinden alırlar. Bunlar; yüzey,
yağmurlama, damla ve sızdırma gibi yöntemlerdir. Sulama tarihi incelendiğinde
en eskiden bu yana en yaygın kullanılanı, yüzey sulama yöntemleridir. Hatta
günümüzde bile en yaygın olarak, yüzey sulama yöntemleri kullanılmaktadır.
Ülkemizde de sulama yöntemlerinin kullanımı incelendiğinde alan bazında
%81.7 yüzey sulama, %16.6 ise yağmurlama, %1.7 de damla sulama yöntemi
kullanılmaktadır[DIE,2001]. Buradan da anlaşıldığı gibi tüketilen su
kaynaklarımızın çok büyük bir kısmı etkin kullanılamamaktadır. Ancak, son
yıllarda suyun etkin kullanımı yönünde olumlu gelişmeler yaşanmaktadır.
Aşağıda, sulama yöntemlerinde ve işletim sistemlerinde ortaya çıkan
gelişmeler özetlenecek ve bunlarla ilgili ülkemizde yapılmış çeşitli araştırma
sonuçlarına yer verilecektir.
Sulama Yöntemleri geleneksel olarak aşağıdaki gibi sınıflandırılmaktadır.
1. Yüzey Sulama Yöntemleri:Salma Sulama, Tava Sulama,
Border(UzunTava), Çizi Karık, Karık
2. Basınçlı Sulama Yöntemleri: Yağmurlama Sulama Yöntemi, Damla
Sulama Yöntemi, Mini Yağmurlama Yöntemi.
3. Sızdırma Sulama
A. Yüzey Sulama Yöntemlerinde Gelişmeler
Yüzey sulama yöntemleri, binlerce yıldan bu yana kullanılmaktadır.
Bugün, beklide dünyadaki sulama alanlarının yaklaşık %95’i yüzey sulama
54
yöntemleriyle sulanmaktadır[Walker,1989]. Yüzey sulama yöntemleri, ucuza mal
olması, sulama için ayrı bir enerji gereksinmemesi, kullanımı için eğitilmiş
elemana ihtiyaç olmaması, kolay olması, eskiden buyana anılan yöntemlerin
kullanılıyor olması gibi nedenlerle tercih edilmektedir. Bu yöntemlerde, sulama
için yoğun arazi hazırlığı gerektirmesi,, sulama randımanının düşük olması,
sulama için işgücü gereksiniminin yoğun olması, sulama işçiliği ücretlerinin
yükselmesi sistemin en büyük olumsuzluklarıdır.
Belirtilen olumsuzluklara ve teknolojideki gelişmeye bağlı olarak
aşağıdaki sulama yöntem ve/veya işletim sistemleri geliştirilmiştir. Bu gelişmelere
bağlı olarak karık sulama yöntemi geleneksel sürekli akış karık yöntemi ve/veya
serbest drenajlı sürekli akış karık yöntemi olarak tanımlanmaktadır. Aşağıda yeni
geliştirilen yüzey sulama yöntemleri özetlenmiştir.
Surge(Fasılalı) Sulama: Sürekli akış karığın karşıtı bir yaklaşım olarak
ele alınmıştır. Özellikle su ilerlemesinin zor olduğu ve yüzey akışın aşırı olduğu
koşullar için geliştirilmiş bir yöntemdir. Değinilen uygulamada karıklara belli
aralıklarla su verilmektedir. Verilen su daha sonra kesilmekte ve bu sürede hiç su
verilmemektedir[Stringham ve Keller, 1979]. Suyun verildiği sürelere, akış süresi
(Ton); verilmediği sürelere ise kesme süresi (Toff) denilmektedir. Birbirini
izleyen akış süreleri, döngü süresi (CT); akış süresinin döngü süresine oranı ise
döngü oranı (CR) olarak adlandırılmaktadır[Goldhamer ve ark. 1987a ve b]. Sözü
edilen yöntem border(uzun tava) sulama yönteminde de uygulanabilmektedir.
Özellikle su ilerleme sorunu bulunan, hafif bünyeli veya yeni işlenmiş topraklarda
kullanıldığında sulama randımanı ve tekdüzeliği artmaktadır.
Azaltılmış Debili Karık (cutback irrigation): Bu uygulama, yüzey akış
kayıplarının azaltılması amacıyla geliştirilmiştir [James, 1988]. Bu nedenle
ilerleme fazı sonrasında giriş debisi, belli bir oranda (%25, 50,75 gibi) azaltılarak
sulamaya devam edilmektedir. Bu yöntemin de kendi içerisinde karık sonlarının
serbest drenajlı veya tıkalı(kapalı) olabildiği iki alt modeli bulunmaktadır.
Ardışık sulanan karıklar: Suyun ardışık olarak uygulandığı karıklardır.
Bir sulamada sulanan karığa bir sonraki sulamada su verilmeyerek, komşu
karıkların sulanması şeklinde uygulanmaktadır. Böylece her sulamada parselin
yarısı sulanmaktadır [USDA-SCS, 1986]. Değinilen işletim biçimi, değiştirmeli
karık olarak da isimlendirilmektedir. Bu yöntemde de Serbest Drenajlı-ardışık
karık ve Göllendirmeli-ardışık karık şeklinde iki alt işletim şekli bulunmaktadır.
Göllendirmeli sulanan karıklar: Her sulamada karıkların tümüne su
verilmektedir. Karık alt uçları kapatılarak yüzey akışa izin verilmemektedir.
Dolayısıyla karıklardan yüzey akış kaybı olmamaktadır. Bu yöntemde en büyük
sorun, eğimli arazilerde karık içerisindeki suyun kontrol edilememesidir.
Döngülü karık (tailwater): Konu edilen işletme biçiminde, yüzey
akışının (kuyruk suyu) toplanması ve yeniden kullanılması söz konusudur. [Hart
ve ark. 1980; Johnson, 1991]. Kuyruk suyu olmakla birlikte tekrar sulamada
kullanıldığı için kayıp sıfır kabul edilmektedir. Bu yöntemin en önemli
dezavantajı kalitesi düşmüş suların tekrar kullanılmasıdır.
55
Cablegation: Karık sulamada su iletimi ve dağıtımı için kullanılan
delikli boru sisteminin otomasyonudur. Bu sistemde, tarlabaşına yerleştirilen bir
boru hattı suyun karıklara hem taşınmasına hem de dağıtılmasına hizmet
etmektedir. Boru çapı, mevcut eğimde uygun akış miktarını boruyu tam
doldurmadan taşıyacak büyüklükte seçilir. Boru hattı üzerindeki orifisler karık
tarafına doğru düşeyle 30° lik açı yapacak şekilde konumlandırılır. Su, boru içinde
bulunan bir tıkaç yardımı ile orifislerden akmaktadır. Tıkaç’ ın konumu ve
hareketi ana boru içinde tıkaca bağlı olan bir kablo ile kontrol edilmektedir [Yazar
ve Sezen,1992].
B. Yağmurlama Sulama Yöntemlerinde Gelişmeler
Yağmurlama sulama yöntemi ile daha az su kullanılması, sığ topraklarda,
eğimli arazilerde kullanılabilmesi yanında sulama işçilik ücretlerinin artması,
çiftçimizin eğitim seviyesinin yükselmesi gibi nedenlerle sulamalarda basınçlı
yöntemlerin kullanımı yönünde eğilim artmaktadır. Yağmurlama sulama
yönteminin diğer basınçlı sulama yöntemlere kıyasla işletme masrafının daha
yüksek olması nedeniyle, enerji gereksinimi daha az olan mikro yağmurlama
sulama yöntemi geliştirilmiştir. Özellikle meyve bahçelerinde taç izdüşümünün
alttan sulanmasında, nem isteği fazla bitkilerin yetiştiriciliğinde, çim alanların
sulanmasında anılan yöntem çok uygundur.
Büyük ve düz alanların sulanmasında daha büyük basınçlı sulama
sistemleri geliştirilmiştir. Yaygın olarak bilinen geleneksel yağmurlayıcılara ek
olarak önceki yüzyılın sonlarına doğru, büyük tabancalı(gun) yağmurlayıcılar,
seren veya kanatlı(boom) yağmurlayıcılar, dairesel hareketli(center-pivot) ve
doğrusal hareketli(linear-move) yağmurlayıcılar geliştirilmiştir.
Büyük tabancalı(gun) Makaralı Yağmurlayıcılar: Bu sistemler
tabanca veya dev yağmurlayıcılı büyük boyutlu döner başlıklardır. Genellikle
farklı karık veya sıra aralarına ve bitki yüksekliğine kolayca uyabilen ya tekerlekli
bir taşıyıcının ya da bir kızağın üzerine yerleştirilmişlerdir[Kanber, 1997]. Daha
çok yonca, yem bitkileri gibi bitkilerin sulanmasında kullanılmaktadır.
Seren veya kanatlı(boom) yağmurlayıcılar: Bu sistem, üzerinde yatay
bir lateralin(kanat) yerleştirildiği dört tekerlekli bir kuleden oluşmaktadır. Söz
konusu kanatlar üzerine çok sayıda küçük yağmurlayıcılar bulunmaktadır.
Kanatların en ucunda ise kanat üzerindeki küçük yağmurlama başlıklarına kıyasla
daha büyük birer yağmurlayıcılar yerleştirilmektedir.
Dairesel hareketli(center-pivot) yağmurlayıcılar: Bu sistem, bir ucu
ile sabit bir merkez eksene bağlanmış, diğer ucu sulama sırasında anılan eksen
etrafında sürekli dönen tekil bir lateralden oluşur. Sulama suyu eksen noktasından
laterale ve yağmurlayıcılara verilir. Sulama suyu miktarı sitemin hızı ile
ayarlanabilir. Bu sistem daha çok yüksek boylu bitkilerde ve özellikle hafif
bünyeli topraklarda uygundur. Dairesel hareketli yağmurlama sistemleri
infiltrasyonu düşük ve ağır bünyeli topraklar için çok uygun değildir.
Doğrusal hareketli(linear-move) yağmurlayıcılar: Bu sistemler
dikdörtgen kesitli bir alanı sulayabilir. Dairesel hareketli yağmurlama sistemine
56
benzer. Daha çok düz arazilerin sulanması için kullanılmaktadır. Bu sistemde
yaklaşık 400 m uzunluğunda lateraller kullanılabilmektedir. Kanal açma maliyeti
ile ek işgücü gereksinimi, sistemin olumsuz yönleridir. Sistemin pahalı olması
nedeniyle ekonomik değeri yüksek bitkilerin sulanmasında daha uygundur.
SONUÇLAR
Ülkemizde sulama yöntemleri ve randımanlarına yönelik çalışmaların
geçmişi 1960 yıllarına dayanmaktadır. Ancak, aradan geçen sürede konuya
duyulan ilgi artmış ve 1990 lı yıllardan sonra konuyla ilgili azımsanmayacak
araştırmalar yürütülmüştür. Konuyla ilgili bazı araştırma sonuçları aşağıda
özetlenmiştir.
1981-84 yılları arasında yürütülen bir çalışmada, Alanya yöresinde muz
yetiştiriciliğinde çanak ve damla sulama yöntemlerinin verim, kalite ve su
kullanım randımanı üzerindeki etkileri incelenmiştir. Elde olunan sonuçlara
göre(Çizelge 1), damla sulamasıyla, uygulanan su miktarında ortalama % 50
oranında tasarruf sağlandığı, kimyasal gübrelerin su ile birlikte uygulanması
halinde, bitki başına düşen verimin çanak sulaması uygulanan bitkilere kıyasla
istatistiksel olarak daha yüksek olduğu görülmüştür [Çevik ve ark., 1986].
Çizelge 1.Muz’da Farklı Sulama Yöntemlerine İlişkin Sonuçlar [Çevik ve
ark., 1986]
Sulama
Yöntemi
Bitki
Damla
Sulama
Suyu
(mm)
948
Verim
Kg/ağaç
IWUE
kg/ha/mm
14.81
0.755
2407
13.40
0.282
Muz
Çanak
Araştırma
Yeri,
Yılı, Kaynak
Alanya,
1981-1984,
Çevik ve ark.
1986
Yavuz[1993] ün yürüttüğü bir denemede ise, karık, damla ve
yağmurlama olmak üzere 3 farklı sulama yöntemi kıyaslanmıştır. Ayrıca her
sulama yönteminin farklı sulama biçimleri de araştırmaya dahil edilmiştir. Buna
göre, karık sulama yöntemi; göllendirmeli ardışık karık (GAK), serbest drenajlı
karık (SK) ve göllendirmeli sürekli sulanan karık (GSK) olmak üzere 3 ayrı
şekilde uygulanmıştır. Damla sulama yöntemi ise 30 ve 60 cm olmak üzere iki
ayrı damlatıcı aralığı ile geleneksel ve çift sıralı ekim olmak üzere farklı iki ekim
şeklinde kullanılmıştır. Buna göre damla sulama yönteminde 4 alt konu olmuştur.
Bunlar tek sıralı ekim, 30 cm damlatıcı aralığı (DT30); tek sıralı ekim 60 cm
damlatıcı aralığı (DT60); çift sıralı ekim 60 cm aralığı (DQ60) ve çift sıralı ekim 30
cm damlatıcı aralığı (DQ30). Yağmurlama sulama yönteminde, farklı sulama
sayıları ile farklı sulama düzeyleri ele alınmıştır.
57
1990 yılında, 894 mm ile en fazla sulama suyu SK konusuna ve en az
181.5 mm ile DT60 konusuna verilmiştir. 1991 yılında yine aynı konulara en çok
1398 mm ve en az 168 mm su uygulanmıştır.
En yüksek verim, iki yıllık ortalamaya göre 326 kg/da ile GSK konusunda
alınmıştır. Yapılan istatistiksel analizlerde sulama yöntemlerinin verime etkileri
arasında önemli farklar bulunamamıştır.
Deneme konularında en yüksek uygulama randımanı (Ea) %92 ile
yağmurlama sulamada elde edilmiştir. Bunu %80 ile karık sulamanın GAK ve
GSK konuları (%77) izlemiş; en düşük Ea %67 ile SK konusundan alınmıştır.
Damla sulama yönteminde en yüksek dağılım üniformitesi (Eu), potansiyel
uygulama (PELQ) ve uygulama (AELQ) randımanları damlatıcıların 60 cm
aralıkla yer aldığı laterallerle sulanan konulardan alınmıştır.
Su kullanma randımanları konu ve yıllara göre değişim göstermiştir. 1990
yılında damla sulama konularında IWUE randımanları 7.1 ile 13.2 arasında
değişirken diğer sulama yöntemlerine ilişkin randımanlar 2.0 ile 6.2 arasında
değişmiştir. 1991 yılında aynı şekilde damla sulama yönteminde 7.3 ile 15.4
arasında değişen IWUE randımanı diğer yöntemlerde 0.25 ile 0.66 arasında
kalmıştır.
Su kaynaklarının kısıtlı olduğu koşullarda göllendirmeli ardışık
karık(GAK) tipi önerilmiştir. Suyun uygun koşullarda, daha yüksek verim alındığı
için göllendirmeli sürekli sulanan karık(GSK) tipi tercih edilmelidir. Damla
sulamada, 30 cm damlatıcı aralığına sahip damla sulama yöntemleri çift sıralı
ekim şekliyle birlikte önerilmiştir.
Andırınlıoğlu[1993],
doğrusal
hareketli
yağmurlama
sulama
sisteminde(Valley 6000-8/9880 model, 12 kule, toplam 650 m uzunluğunda)
çalışmıştır. Söz konusu araştırmada, ikinci ürün soya toplam 6 kez sulanmıştır.
Sulamalarda toplam 326mm su uygulanmıştır. Sistemin su uygulama hızı 106
mm/saat; elde edilen ortalama ürün 215 kg/da bulunmuştur(Çizelge 3). Sistemin
su dağılım üniformitesi ve Christiansen Üniformite katsayısı sırasıyla % 87.2 ve
% 92.2 olarak hesaplanmıştır. Bu sonuçlar sistemin üniform su dağıttığını
göstermektedir. Su Uygulama Randımanı; sulamalara bağlı olarak % 95ile %97
arasında değişmiştir.
58
Çizelge 2. Pamuk’da Farklı Sulama Yöntemlerine İlişkin Sonuçlar [Yavuz, 1993]
Sulama
Verim,
IWUE,
Sulama
Konu
Bitki
Suyu, mm
kg/da
kg/ha.mm
Randımanı,
Ea %
1990 1991 1990 1991 1990 1991
Ortalama
GAK
827 1031 257
339
80
6.2
6.6
SK
894 1398 276
347
3.1
2.5
67
GSK
827 1031 299
353
3.6
3.4
77
DT60
182
168
217
197
12.0 11.7
78
DT30
363
336
256
244
7.1
7.3
71
DC60
205
200
270
307
13.2 15.4
P
DC30
409
401
298
334
7.3
8.3
a
Y2-T1
406
353
199
209
4.9
5.9
m
Y2-T2
303
325
227
191
7.5
5.9
u
Y2-T3
203
287
196
158
9.7
5.5
k
Y2-T4
116
182
236
126
20.3
6.9
Y2-T5
39
61
261
101
66.9 16.6
Y5-T1
827 1031 167
343
2.0
3.3
Y5-T2
581
910
104
365
1.8
4.0
92
Y5-T3
439
684
166
269
3.8
3.9
Y5-T4
291
408
161
245
5.5
6.0
Y5-T5
65
154
187
75
28.8
4.9
Çizelge 3. Soya’da Doğrusal Hareketli Yağmurlama Sonuçları
[Andırınlıoğlu, 1993]
Sulama
Sulama
Bitki Sulama Verim
IWUE
Yöntemi
Suyu Kg/da kg/ha/mm Randımanı,
Ea %
(mm)
Doğrusal
Hareketli
Soya
326
2036.2-7.0
95-97
Yağmurlama
230
Önder[1994] tarafından, yüzey sulama yöntemlerinden fasılalı ve sürekli
karık yöntemlerini karşılaştırmak amacıyla 1990 ve 1991 yıllarında tarsusta bir
çalışma yürütülmüştür. Araştırmada sürekli (C) ve Fasılalı (S) karık sulama
yöntemleri denenmiştir. Yöntemlere 1.3, 2.6 ve 4.0 l/s olmak üzere üç farklı debi
uygulanmıştır. Fasılalı sulamada, Akış süresi 30 ve 60 dakika, döngü oranları 0.50
ve 0.30 olarak ele alınmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, fasılalı sulama
tekniğinin taban suyunun yüzlek ve toprak erozyonu sorunu olan yerlerde
başarıyla kullanılabileceği ortaya konmuştur. Buna karşın fasılalı sulamada yüzey
akış kayıpları oldukça yüksek bulunmuştur. Diğer taraftan fasılalı sulama,
59
ilerleme için gereksinilen su miktarını azaltmıştır. Sulama randımanı, sürekli akış
karığa kıyasla daha yüksek bulunmuştur(Çizelge 4).
Çizelge 4. Mısır ve Pamuk’da Farklı Sulama Yöntemlerine İlişkin
Sonuçlar[Önder,1994]
Sulama
Sulama
Bitki
Sulama Verim
IWUE
Yöntemi
Suyu
Kg/da kg/ha/mm Randımanı,
Ea %
[mm)
C1
Mısır,
1807
885
4.9
39.9
S11
784
4.3
36.5
S12
822
4.5
42.4
C2
725
4.0
42.4
S21
724
4.0
43.8
S22
885
4.9
48.0
C2
Pamuk
1283
315
2.5
39.9
S211
349
2.7
44.3
S212
374
2.9
45.7
S221
362
2.8
45.2
S222
317
2.5
39.2
C3
336
2.6
30.8
S311
353
2.8
38.9
S312
363
2.8
37.7
S321
347
2.7
37.7
S322
368
2.9
38.3
Çetin ve Özyurt[1994] tarafından yapılan bu araştırmada, Güneydoğu
Anadolu Projesi (GAP) Bölgesindeki Harran Ovası’ nda karık, yağmurlama,
damla, hareketli yağmurlama, hareketli damla, LEPA (Low Energy Precision
Application) ve alttan sızdırma (Porous Pipe) sulama yöntemlerinin pamuk
bitkisinin verim ve su kullanım randımanına etkileri araştırılmıştır(Çizelge 5).
Araştırma sonuçlarına göre en yüksek pamuk verimi damla sulama yönteminden
elde edilmiştir. Bu durumda, karık sulama yöntemine göre, damla %31,
yağmurlama %28, hareketli yağmurlama %28 ve alttan sızdırma %27 su tasarrufu
sağlamıştır. Ayrıca, damla sulama yağmurlama sulamaya göre %13 su tasarrufu
sağlarken, LEPA ve hareketli damla sulama yöntemleri karık sulamaya göre su
tasarrufu sağlamamıştır. Ayrıca, belirtilen sulama yöntemlerinin sulama suyu
yönünden birbirine sağladığı tasarruf benzer şekilde ve yüksek oranda su kullanım
etkinliğinde de kendini göstermiştir [Çetin ve Özyurt, 1994].
Tarsus’ta 1993-1994 yıllarında Eylen [1995] tarafından yürütülmüş olan
bu çalışmada “Cablegation” sistemi ile kapaklı boru ve geleneksel karık
yöntemleri kıyaslanmıştır. Deneme alanında cablegation boru hattı ve karık eğimi
% 0.3 düz ve düze yakın eğimdedir. Soya 5 kez sulanmıştır. Cablegation
60
Çizelge 5. Pamuk’da Farklı Sulama Yöntemlerine İlişkin Sonuçlar[Çetin
veÖzyurt,1994]
Sulama
Bitki
Sul Suyu Verim
IWUE,
AraştırmaYeri,
Yılı, Kaynak
Yöntemi
Mm
Kg/da kg/ha/mm
Karık
570
193
3.39
657
258
3.93
986
308
3.12
1314
286
2.18
1643
312
1.90
Pamuk
1972
283
1.44
Urfa/Harran
Yağmurla
74
115
15.54
1991-1992,
ma
324
244
7.53
Çetin ve
717
371
5.17
Özyurt,1994
1046
361
3.45
Damla
Hareketli
Yağmurla
ma
Hareketli
Damla
LEPA
Alttan
Sızdırma
1301
1567
1722
448
678
1033
1295
1567
155
325
405
512
732
933
456
916
1059
1173
1186
475
817
1076
1332
1402
295
563
731
787
334
332
324
256
341
429
465
451
76
105
135
289
361
342
132
224
302
297
285
122
255
310
321
304
186
234
299
288
61
2.57
2.12
1.88
5.71
5.03
4.15
3.59
2.88
4.90
3.23
3.33
5.64
4.93
3.67
2.85
2.45
2.85
2.53
2.41
2.57
3.12
2.88
2.41
2.17
3.31
4.16
4.09
3.66
sisteminde yüzey akış yüzdesi %37, uygulama randımanı %54 ve su dağılım
üniformitesi %86 olarak bulunmuştur (Çizelge 7).
Çizelge 6. Çilek’de Farklı Sulama Yöntemlerine İlişkin Sonuçlar[Demir
ve ark,1995]
Araştırma
Sulama Bitki
Sulama
Verim
IWUE
Yeri,
Yöntemi
Suyu
Kg/da kg/ha/mm
Yılı, Kaynak
Toplamı
(mm)
Damla
766.5
1508.18
17.40
Çilek
Bursa,
1993-1994,
Karık
939.7
1371.99
16.05
Demir ve ark,
Malçsız
1230.4 1333.68
11.15
1995
Damla
Çizelge
7.
Sonuçlar[Eylen,1995]
Sulama
Yöntemi
Soya’da
Cablegation,CBL1
CBL3
CBL5
CBL7
CBL9
CBL11
Kapaklı Boru 1
Kapaklı Boru 2
Geleneksel Karık1
Geleneksel Karık2
Farklı
Bitki Sulama
Suyu
(mm)
Soya 314.5
314.5
314.5
314.5
314.5
314.5
314.5
314.5
314.5
314.5
Sulama
Yöntemlerine
İlişkin
Verim IWUE,
Sulama
Kg/da kg/ha/mm Randımanı,
Ea %
249.1
7.9
341.3
10.9
250.5
8.0
279.0
8.9
54
404.5
12.9
244.1
7.8
295.6
9.4
44
266.5
8.5
220.2
7.0
38
299.7
9.5
Pamuk Üretiminde Yüzey Sulama Yöntemlerinin Optimizasyonu ve
Yağmurlama Sulama ile Karşılaştırılması amacıyla Kanber ve Ark[1996]
tarafından Urfada kapsamlı bir çalışma yürütülmüştür. Üç yıllık sonuçlara göre,
karık konularında en yüksek verim, 265-387kg/da ile fasılalı; en düşük verim ise
ardışık sulanan karıklardan alınmıştır. Deneme yıllarında ardışık ve sürekli karık
uygulamalarından, fasılalı karıklara kıyasla, % 17-43 oranında daha düşük ürün
derlenmiştir(Çizelge 8).
Yağmurlama sulamada ise en yüksek verim değerlerine lateralden bir
sonraki parsellerde ulaşılmıştır. Genellikle sulama suyundan %29-%73 oranında
yararlanılan parsellerden sırasıyla 246 ve 393 kg/da kütlü elde edilmiştir.
62
Çizelge 8. Pamuk’da Farklı Sulama Yöntemlerine İlişkin Sonuçlar
[Kanber ve Ark,1996]
Sulama Bitki
Sulama Verim
IWUE
AraştırmaYeri,
Yıl,
Yöntemi
Suyu
Kg/da kg/ha/mm
Kaynak
(mm)
Yüzey Sulama
SK
Pamuk
1491
267
1.8
Surge 1
1257
312
2.5
Surge 2
1242
318
2.6
Surge 3
1305
307
2.4
ADK1
973
276
3.0
Urfa-Harran,
ADK2
1333
323
2.5
DKS
773
232
3.0
1993-1994,
DKG
584
244
4.2
GK
1119
311
2.8
Kanber ve ark.
DNK
912
157
0.9
1996
Yağmurlama
Y7
Pamuk
41
28
6.8
Y6
156
41
2.6
Y5
242
84
3.5
Y4
388
212
5.5
Y3
544
329
6.1
Y2
680
325
4.8
Y1
862
327
3.8
Y0
1078
308
2.9
Sulama yöntemlerine ilişkin su kullanma randımanlarından IWUE, yüzey
sulama yöntemlerinde 1.8 ile 4.2 kg/ha/mm arasında değişmiştir(Çizelge 8).
Yağmurlama sulama yönteminde ise laterale en uzak konularda yüksek değerlere
ulaşmıştır. En yüksek IWUE değeri Y7 konusunda 6.8 kg/ha/mm olarak
gerçekleşmiştir. En küçük sulama suyu kullanma randımanı 1.8 kg/ha/mm ile SK
sulama konusunda hesaplanmıştır(Kanber ve ark., 1996).
Son yıllarda yürütülmüş çalışmalardan birisi de, orta anadolu bölgesinde
patateste damla ve yağmurlama sulama sistemlerinin azot yıkaması ve verim
üzerine etkisinin karşılaştırıldığı araştırmadır(Kanber ve ark., 2003). Bu
araştırmada, patates bitkisi 7 günde bir sulanmıştır. Deneme hafif bünyeli
topraklarda yürütülmüştür. Farklı azot dozları(No, N1:30 mg/L, N2:45 mg/L and
N3:60 mg/L) ve sulama düzeyleri (Kpc:0.8, and Kpc:1.2) göz önüne alınmıştır.
Maksimum verim 6250 kg/da ile 24 kg/da azotun uygulandığı yağmurlama
sulama konusundan elde edilmiştir. Damla sulama yönteminde ise en yüksek
verim 4870 kg/da ile 20 kg/da azot uygulanan konudan sağlanmıştır.
63
Önder ve ark,(2005) ise Amik Ovasında toprak üstü ve altı damla sulama
yöntemlerinin patatesin verim ve verim öğelerine etkisini karşılaştırmışlardır.
Çalışma 2000 ve 2002 ilkbahar yetişme döneminde Antakya da yürütülmüştür.
Araştırmada iki damla sulama yöntemi ile dört farklı sulama düzeyinin verime
etkisi incelenmiştir. Yıllara bağlı olarak patates yetişme döneminde beş ve üç
sulama uygulanmıştır. Çalışmada, yöntemlere bağlı olarak 245 ile 303 mm
arasında sulama suyu uygulanmıştır. Toprak üstü damla ile toprakaltı damla
sulama yöntemlerinin verime etkisi istatistiksel olarak önemsiz bulunmuştur.
Buna karşın toprak üstü damla, toprakaltı damla sulama yönteminin yerleştirme
ve daha yüksek maliyetinden dolayı, daha avantajlı bulunmuştur. Toprak üstü
damla sulama yönteminin su kullanma randımanı, toprak altı damla sulamaya
kıyasla daha yüksek elde edilmiştir.
Çizelge 9. Patateste Farklı Damla Sulama Yöntemleri Sonuçları [Önder ve
ark.,2005]
Sulama
Bitki
Sulama Verim
IWUE
AraştırmaYeri,
Yöntemi
Suyu Kg/da kg/ha/mm
Yıl,
(mm)
Kaynak
Topraküstü
2452953
103
Amik Ovası,
Damla, SD Patates
303
2000-2002,
Önder ve
Toprakaltı
2452835
99
Ark. 2005
Damla,SSD
303
KAYNAKLAR
Andırınlıoğlu, A., 1993. Doğrusal hareketli (Linear Move) Yağmurlama Sulama
Sisteminin Değerlendirilmesi. Ç.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü. Tarımsal
Yapılar ve Sul. Anabilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi. Adana.72s.
Çetin, Ö., Özyurt, E., 1994. Harran Ovasında Farklı Sulama Yöntemlerinin
Pamuk Bitkisinin Verim ve Su kullanım Randımanına Etkileri. Su ve
Toprak Kaynaklarının Geliştirilmesi Konferansı Bildirileri. Ankara. s:599613.
Çevik, B., Kaşka, N., Kırda, C., Tekinel, O., Pekmezci, M., Yaylalı, N., Paydaş,
S., 1986. Alanya Bölgesi Muzlarında Değişik Sulama Yöntemlerinin Su
tüketimi, Verim ve Kalite Üzerine Etkileri. II.Ulusal Kültürteknik
Kongresi Bildirileri. 29.4-2.5.1986. Cilt:1. s:396-415.
DIE, 2001. 2001 Yılı Genel Tarım Sayımı sonuçları. www.die.gov.tr
Demir, A.O., Korukçu, A. ve Yazgan, S., 1995. Bursa Koşullarında Karık ve
Damla Sulama Yöntemleri ile Sulanan Çileğin Verim ve Sulama Suyu
Gereksinimi.5. Ulusal Kültürteknik Kongresi Bildirileri. 30 Mart-2 Nisan
1995. Alanya-Antalya. s:423-436.
Eylen, M., 1995. Yüzey Sulamada Karıklara Otomatik Su Sağlayan Cablegation
Sisteminin, Kapaklı Boru ve Geleneksel Karık Uygulamalarıyla
64
Karşılaştırılması. Ç.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Tarımsal Yapılar ve
Sulama Bölümü. Doktora Tezi. 129s. Adana.
Goldhamer, D., Prichard, T., Cross, C., 1987a. Fundamentals of Surge Irrigation.
Soil and Water . 71(1): 3-12.
Goldhamer, D., Alemi, M.H., Phene, R.C., 1987b. Surge versus Continous Flow
Irrigation. California Agriculture. 41(9-10): 29-32.
Hart, W.E., Collins, H.G.,Woodward, G., Humpherys, A.S., 1980. Design and
Operation of Gravity or Surface Irrigation Systems. “Design and Operation
of Farm Irrigation Systems, M.E.Jensen(ed).”.ASEA Monograph 3,
St.Joseph, Michigan, pp:501-580
James,L.G., 1988. Principles of Farm Irrigation System Design. John Willey and
Sons Inc. New York. 543 p.
Johnson, D.,1990. Optimum Design and Use of Surface Irrigation Return Flow
Systems. “Improving Surface Irrigation Effiiciency, Seminar and Trade
Show”.California State University, Fresno.
Kanber, R., 1997. Sulama. ÇÜZF Genel Yayın No:174. Ders Kit.Yay.
No:52.Adana. 530 s.
Kanber, R., Önder, S., Ünlü, M., Köksal, H., Özekici, B., Sezen, S.M., Yazar, A.,
Koç, K., 1996.Pamuk Üretiminde Yüzey Sulama Yöntemlerinin
Optimizasyonu ve Yağmurlama Sulama ile Karşılaştırılması. Kesin Sonuç
Raporu. Ç.Ü.Zir.Fak. genel Yayın No: 155. GAP Yayınları No: 96.
Adana.
Önder, S., 1994. Çukurova Koşullarında Fasılalı (Surge) Ve Sürekli Karık Sulama
Yöntemlerinin Karşılaştırılması. Ç.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, Tar. Yap. Ve
Sul. Anabilim Dalı, Doktora Tezi, Adana, 273 S.
Önder,S., Gümüş,Z., Onder,D.,2002. Su Kaynaklarının Havzalar Düzeyinde
Değerlendirilmesi. Su Havzalarında Toprak ve Su Kaynaklarının
Korunması, Geliştirilmesi ve Yönetimi Sempozyumu. 18-20 Eylül
2002.Antakya. s:203-209.
Önder, S., Çalıskan, M.E., Önder, D., Çalıskan, S.,2005. Different Irrigation
Methods and Water Stress Effetcs on Potato Yield and Yield
Components.Agricultural Water Management 73(1): 73-86.
Stringham, G.E., Keller, J., 1979. Surge Flow for Automatic Irrigation. ASCE, Irr.
And Draiange Div.Spect.Conf. Albuquerque, New Mexico, pp:132-142.
USDA-SCS.,1986. Surge Flow Irrigation Field Guide. USA. 32 p.
Yavuz, M.Y., 1993. Farklı Sulama Yöntemlerinin Pamukta Verim ve Su
Kullanımına Etkileri. Ç.Ü. Fen Bilimleri Enst. Tar. Yap. ve Sulama
Anabilim Dalı Doktora Tezi, Adana, 196s..
65
Yazar, A., Sezen, S.M., 1992. Karıklara Otomatik Su Sağlamada Yeni Bir
Yöntem(Cablegation). ÇÜZF Dergisi. 7(4):93-108.
Walker,W.R.,1989. Guidelines for designing and evaluating surface irrigation
systems FAO Irrigation and Drainage Paper No:45. Rome/Italy.
66
ÜLKEMİZDE UYGULANAN SULAMA SUYU
ÜCRETLENDİRME SİSTEMİNİN ASO’DA BAZI
İŞLETMELER DÜZEYİNDE İRDELENMESİ
1
Derya ÖNDER1, Sermet ÖNDER1, Sevgi DONMA2
MKÜ Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, AntakyaHATAY
[email protected], [email protected]
2
DSİ 6.Bölge Müdürlüğü ASO İşletme Müdürlüğü, Adana
[email protected]
ÖZET
Dünyada, sulama suyu ücretlerinin belirlenmesinde çok sayıda yöntem kullanılmaktadır.
Sulama suyu ücretlendirilmesinde, yerin fiziki ve coğrafi özellikleri, hidrolojik ve tarımsal
faktörler gibi birçok değişken dikkate alınmaktadır. Su ücretlerinin belirlenmesinde temel
prensipler sulama suyu maliyeti ve bunun karşılanmasıdır. Sulama suyu ücretleri, işletme, bakım
ve onarım masraflarını, vergileri ve sistemin modernleşme maliyetlerini kapsamalıdır.Diğer bir
yaklaşım ise sulama suyu ücretleri brim alan, bitki ve hacimsel esasa dayalı olarak belirlenmesi
gerekliliğidir. Her yöntemin olumlu ve olumsuzlukları bulunmaktadır.
Aşağı Seyhan Ovasında sulama suyu ücreti 0.5 ile 2.2 YKR/ m3 arasında değişmektedir.
En pahalı sulama ücreti sol sahilde belirlenmiştir. Sağ sahildeki sulama birliklerinin ücretleri
arasında önemli farklılıklar bulunmamaktadır. Sağ sahilin sulama ücretleri ortalama 1.0 YKR/m3
olmasına karşın sol sahilde 0.7 YKR/ m3 değerindedir. Sol sahilde maliyetler ortalama 0.6
YKR/m3 olmasına karşın sağ sahilde 0.9 YKR/m3 bulunmuştur.
Sulama birlikleri arasında sulama suyu ücretinin belirlenmesinde belirli bir kârlılık oranı
saptanmamıştır. Sulama kârları % 6.5 ile % 47.6 arasında değişmiştir. Sol sahilde kârlılık %16.2,
sağ sahilde ise % 3.7 dir. Ova genelinde ortalama kâr payı %9.9 gerçekleşmiştir.
Anahtar Kelimeler: Su ücreti, Sulama Birlikleri, Aşağı Seyhan Ovası, Sulama işletmeciliği
THE EXAMINATION OF WATER PRICING SYSTEM IN
TURKEY UNDER THE SOME WATER USER
ASSOCATION(WUAS) IN LOWER SEYHAN PLAIN
ABSRACT
Numerous systems of water pricing have been used in irrigation throughout the world.
The water price determination is a function of many factors, such as site-specific, physical,
67
hydrological and agricultural factors. The basic principles of water pricing are cost recovery and
irrigation water charges. There are several approaches for assesing the irrigation water fees.
Someone suggested that water pricing should be considered as conditional tax or fee that covers
part of the expenses of modernization, operation and maintenance of the irrigation network.
Another approach is that the price should be based upon some value of the irrigation water per unit
area, per crop or cubic meter. Every approaches have some the advantage and disadvantages.
In the Lower Seyhan Plain, water price has been changing between 0.5 and 2.2 YKR/ m3.
The most expensive water price determined on left bank. Water price of Water User
Associations(WUAs) on the right bank has not big differences. Average water price on the right
and left bank were 1.0 and 0.7 YKR/ m3, respectively.
A certain profitableness rate on water pricing system among water user associations was
not determined. The profitableness rates were ranged from 6.5 % to 47.6 %. The profitableness
were 16.2 % on the left bank and 3.7 % on the right bank. Average profitableness was 9.9 % in the
Lower Seyhan Plain.
Key Words: Water Pricing, Water User Assocation, Lower Seyhan Plain, Water Management
GİRİŞ
Ülkemizde sulama işletmeciliği birkaç şekilde yapılmaktadır. Bunlar DSİ
işletmeciliği, Sulama Birlikleri, Sulama Kooperatifleri, Köy ve Belediye
Organizasyonları şeklinde sıralanabilir. En büyük sulama işletmecisi olan DSİ, bu
hakkını sulama birliklerine devrettikten sonra doğal olarak Sulama Birlikleri en
yaygın işletme şeklini oluşturmaktadır. Bunu sulama kooperatifleri işletmeciliği
ve diğerleri izlemektedir.
Sulama birliklerinin gelirini oluşturan temel unsur sulama suyu
ücretleridir. Dolayısıyla, sulama ücretlerinin doğru belirlenmesi ve tahakkuk
edilmesi, su dağıtan organizasyonlar için yaşamsal öneme sahiptir. DSİ, 1993
yılına değin sulama suyu ücretlerini bakanlar kurulu aracılığıyla belirlemekteydi.
Ancak, söz konusu yıldan sonra sulama işletmelerinin birliklere devredilmesiyle
birlikte, sulama suyu ücretlerini belirleme yetkisini her sulama birliğinin
kendisine bırakmıştır. DSİ, halen kendisinin işlettiği işletmelerde, sulama suyu
ücretlerini bitkilerin yetişme sürelerini esas alarak, brim alan üzerinden
ücretlendirmektedir.
Sulama Suyu Ücretlendirmesinde Kullanılan Yöntemler: Sulama suyu
ücretlendirilmesinde uygulanan yöntemler ise hacim esasına ve sabit ücret esasına
göre olmak üzere iki ana grupta toplanmaktadır. Bunlardan sabit ücret esası ise
brim alan, elde edilen faydaya göre, baz ürüne göre, sezona göre, su kaynağından
uzaklığa göre, sürekli akış esasına göre ücretlendirilme gibi alt yöntemlere
ayrılmaktadır. Bunlar dışında, kontrat ücreti, arasıra ücretlendirme, imtiyazlı
ücretlendirme vb gibi bazı yöntemlerde uygulanabilmektedir(Avcı ve Akkuzu,
2001). Bu yöntemlerden en yaygın olanı, baz ürünü esas alan bitki türlerine göre
brim alan esasına göre sulama ücretlendirilmesidir. Değinilen yöntem daha çok
68
sulama birliklerinde uygulanmaktadır. Aşağıda, sözü edilen yöntemlere ilişkin
kısa bilgiler Avcı ve Akkuzu(2001)’dan yararlanılarak aşağıda verilmiştir.
1)Hacim Esasına göre Ücretlendirme: Hacim esasına göre ücretlendirmede, birlik
üyeleri gerçekte kullandıkları su miktarına göre ödeme yapmaktadırlar. Yeraltı
suyunun kullanıldığı şebekelerde bu miktar sayaçlarla belirlenebilir. Çoğu yüzey
sulamalarda ölçmek mümkün değildir, yaklaşık hacim dağıtım periyodu veya priz
büyüklüğüne göre tahmin edilir. Suyun kıt olduğu durumlarda sulama süresi ve
değişen akışın oransal paylaşımı ile belirlenebilir. Sulama programının önceden
hazırlandığı rotasyon sistemi kullanılıyorsa çiftçi toplam elde edilebilir suyun
belirli bir oranını yada her bir sulamada belirli hacimde suyu alacağını taahhüt
eder.
2-Sabit Ücret Esasına göre: Hacim esası yönteminin uygulanamadığı, çeltikteki
gibi salma yönteminin uygulandığı veya disiplinsiz davranışların yaygın olduğu
alanlarda sabit ücret esasının farklı şekilleri uygulanabilir. a.)Birim alan için
ücretlendirme: Dünyada en yaygın kullanılan yöntemdir. Çiftçi istediği kadar
suyu alabilir fakat ödemeyi sulanan alanın büyüklüğüne göre yapar. Bu metod
işletme ve bakım giderlerinin karşılanmasını sağlar ama suyun etkin kullanımını
sağlayamaz. Suyun bol olduğu alanlarda uygulanabilir. b) Elde edilen faydaya
göre ücretlendirme: Proje alanında hektar başına arazi iyileştirme vergisi toplanır.
Vergi elde edilen kazançtan alınsada ücretlendirme birim alan için yapılır. c)Baz
ürüne göre ücretlendirme: Bir çok sistem yetiştirilen baz ürüne göre ücreti
belirler. Bu yöntemde bitkilerin sulama suyu gereksinimleri, verim potansiyelleri
göz önüne alınarak ücretlendirme yapılması, anılan yöntemin olumlu yanlarıdır.
Yaygın sistem, hektara her bir bitki için sabit bir ücret belirlemek ve sezon
sonunda belirlenen bu ücreti toplamaktır. Bu yöntemde ücretler, bazı bitkilerin
yetiştirilmesini arttırma, bazılarını da azaltma etkisine sahiptir.
Ülkemizde
kamu
işletmelerinde
sulama
suyu
ücretlerinin
hesaplanmasında, değişen masraflar hesaplanmakta ve sabit masraflardan ise
sadece tamir ve bakım masrafları esas alınmakta, amortisman, faiz, vergi, sigorta
gibi sabit sermaye unsurları ihmal edilmektedir. Diğer bir ifade ile sulama suyu
fiyatlarına sermaye ve çevresel maliyetler yansıtılamamaktadır. Ayrıca sulama
masraf unsurlarının hesaplanmasında kullanılan veriler ile metodolojik esaslar
da oldukça yetersizdir (Özçelik ve ark. 1999).
Çeşitli ülkelerde de sulama suyu ücretlerinin uygulanmasında, farklılıklar
bulunmaktadır. Örneğin Hindistan’da sulama ücretleri eyaletlerce belirlenmekte
olup Kuzey Hindistan’da bitki türü ve birim alan esasına göre, Güney
Hindistan’da birim alan üzerinden alınmaktadır. Pakistan’da farklı bitkilerin
ekim alanlarını temel almaktadır. Çin’de birim alana hacimsel olarak
belirlenebildiği gibi, sezona bağlı olarak da değişiklik göstermektedir. Sri
Lanka’da, işletme ve bakım ücreti olarak tekdüze bir ücret uygulanmaktadır.
Vietnam’ da sulama ücretleri sulama projelerine göre farklılık göstermektedir.
Bitkilerin gruplarına, verimliliklerine ve eyaletten eyalete değişmektedir. Kore
Cumhuriyetin’de yatırım giderini, işletme bakım-onarım giderlerini de
69
kapsayacak şekilde tavan ücret olarak ulusal hükümet tarafından, çeltik bitkisi
esas alınarak belirlenmektedir(Koç,2001).
Tanrıvermiş ve ark(2001)’in açıklamalarına göre, ABD’de sulama
bölgelerinin %47.8’ inde ücretlendirmede sadece sabit masraflar, %38.2’sinde
sabit masraflar ve su rezervine dayalı ücretlendirme, %14.0’ ünde ise su
rezervine dayalı olarak ücretlendirme yapılmaktadır.
Fransa’da sulama suyu ücretleri, su kurullarınca bir çok faktör göz önüne
alınarak belirlenmektedir. Burada, su kaynağının az veya çok oluşuna, bitkilerin
tükettiği suya ve arz-talep dengesine bağlı olarak ayarlanmaktadır. İspanya’da su
ücreti ise işetme ve bakım, yönetim ile amortisman ve faiz giderlerini
içermektedir. Bunlar, bir tüzüğe bağlı olarak yürütülmektedir (Özçelik ve ark.
1999).
Görüldüğü gibi sulama suyu ücretlerini belirleme yöntemleri, ülkeden
ülkeye farklılık göstermektedir. Sulama suyunun oldukça kıt olduğu Ürdün, Fas
ve İsrail’de hacim esasına göre ücret belirlenmektedir(Tsur ve Dinar, 1995).
Bu çalışmada, Aşağı Seyhan Ovasında yer alan sulama birliklerinde
uygulanan sulama suyu ücretleri irdelenecektir.
MATERYAL ve YÖNTEM
Çalışma verilerinin derlendiği alan olarak Aşağı Seyhan Ovası(ASO)
seçilmiştir. ASO’nda sol sahilde 10, sağ sahilde de 8 olmak üzere toplam 18
sulama birliği bulunmaktadır(Şekil 1). Ayrıca, proje alan dışında yer alan ama
aynı su kaynağından yararlanan Karaisalı ve Handeresi sulama birlikleri ile ÇÜ
işletmesiyle toplam 21 brimden oluşmaktadır. Bu çalışmada, sözü edilen 18
sulama birliğinin 2007 yılı verleri incelenmiştir. Söz konusu işletmelerle sağ
sahilde 57190.5 ha, sol sahilde 79032.0 ha alan sulanmaktadır(Tablo 1). ASO’da,
2007 yılı içerisinde toplam 136492,5 ha alana sulama hizmeti verilmiştir.
ASO’da bulunan sulama birliklerinin proje alanları, 2007 yılında sulanan
alan değerleri Tablo 1’de verilmiştir. Sol sahildeki sulama birliklerinden
G.Yüreğir, Çotlu, Gökova, Gazi, Kadıköy ve Yenigök ile sağ sahildeki Yeşilova
ve Seyhan ’da, 2007 yılında sulanan alanlar proje alanından fazladır. Bu
birliklerde, proje dışı ve pompajla sulama yapılan alanların olması, değinilen
sonuca neden olmaktadır. Ayrıca, bitki deseninde 2. ürün bitkilerin yer alması,
söz konusu alanların daha büyük olmasına neden
70
Adana city
1. Kuzey Yüreğir
2. Yüreğir Akarsu
3. Cumhuriyet
4. Çotlu
5. Güney Yüreğir
6. Gökova
7. Yeni Gök
8. Kadıköy
9. Gazi
10. Yeşilova
11. Seyhan
12. Onköy
13. Toroslar
14. Altınova
15. Pamukova
16. Çukurova
17. Yukari Seyhan
18. Ata
Seyhan River
Şekil 1. Aşağı Seyhan Ovası Proje Alanı ve Sulama Birlikleri
Tablo 1. Sulama Birliklerine İlişkin Proje ve Sulama
Alanları(2007 yılı)
Proje
Şebeke
Pompaj Şebeke
Toplam
Birlik Adı
Sulama
İçi
Alanı, Dışı Alan Sulama
Alanı, ha Alan, ha
ha
ha
Alanı, ha
Cumhuriyet
Akarsu
G.Yüreğir
Çotlu
Gökova
Gazi
Kadıköy
Yenigök
Ata
K.Yüreğir
Sol Sahil
Yeşilova
Çukurova
Y.Seyhan
Seyhan
Altınova
Pamukova
T.Onköy
Toroslar
Sağ Sahil
ASO Toplamı:
2655
8943
16890
2425
4289
6394
9808
1864
6000
4860
64128
3740
6847
4895
3610
6150
12037
11983
13700
62962
1727.7
7166.8
18720.4
2037.7
4462.0
6174.0
9399.0
1838.2
2746.3
54519.7
3733.0
6272.1
4749.9
3965.5
5573.3
10984.5
10555.2
9191.6
55025.1
71
274.1
7.3
13119.7
587.8
274.1
93.7
93.7
136492,5
1691.8
1290.3
3006.6
4712.1
92.6
24508.2
2071.7
2071.7
2009.1
7166.8
31840.1
2625.5
4462.0
7865.8
10689.3
4844.8
4712.1
2838..9
79302.0
3826.7
6272.1
4749.9
3965.5.
5573.3
10984.5
10555.2
11263.3
57190.5
olmaktadır. 2007 yılında ortaya çıkan sulama alan dağılımı diğer yıllarda da
benzer şekilde gerçekleşmektedir.
Bölgede tipik Akdeniz iklimi hakimdir. Kış mevsiminde ılık ve yağışlı,
yaz mevsiminde ise sıcak ve kurak bir iklim söz konusudur.
Sulama birliklerinde bitki grupları esas alınarak alan bazında
ücretlendirme yapılmaktadır. Bir yıl süreyle uygulanacak sulama ücretleri
sulama sezonu öncesinde yapılan genel kurulda belirlenmektedir. Birlikler
sulama ücretlerini belirlerken bütçe durumlarını ve DSİ’ nin görüşlerini de esas
almaktadır. Karar genel kurulda verilmektedir.
ASO’daki sulama birliklerinin uygulamış olduğu sulama suyu ücretleri,
İzleme ve Değerlendirme Raporlarından alınmıştır. Şebekeye alınan su ve diğer
bilgiler ise ASO işletme kayıtlarından temin edilmiştir.
SONUÇ ve TARTIŞMALAR
Sulama Ücretlerinin Değerlendirilmesi
Sulama ücretlerinin değerlendirilmesinde, DSİ tarafından 2007 yılında
uygulanan ücret tarifesi esas alınmıştır. Söz konusu kıyaslama amacıyla kullanılan
tabloların ilk kolonlarında DSİ sulama ücretleri verilmiştir. Sulama birlikleri
tarafından 2007 yılında uygulanan ücret değerleri de diğer kolonlarda
gösterilmiştir.
DSİ işletmelerinde uygulanacak sulama suyu ücretleri belirlenirken yıllık
işletme masrafları, bakım ve onarım giderleri, periyodik bakım giderleri esas
alınmaktadır. Bunların yanında, tesisilerin sulamaya açılma tarihleri, sulama
sisteminin tipi, verimlilik, iklim koşulları, üreticilerin net geliri ve ödeme güçleri,
yıllık ürün sayım sonuçları ve bölgelerin önerileri dikkate alınarak
saptanmaktadır(Tanrıvermiş ve ark.,.2001). Dolayısıyla, DSİ tarafından birçok
faktör göz önüne alınarak belirlenen en yüksek ücret dekara 41.2 YTL ile
Narenciye sulama ücretidir. Bunu, 24.6 YTL ile Pamuk, meyve bahçeleri ve Sera
sulama ücretleri izlemektedir. Tarifeye göre en düşük sulama ücretini ise 7.9
YTL/da ile Hububat, Çayır_mera ve 2.ürün Mısır oluşturmaktadır. Diğer bitkilerin
sulama ücretleri de bu değerler arasında değişmektedir (Tablo 2).
Birçok sulama birliğinde, bazı bitkiler için DSİ’nin belirlemiş olduğu
ücretten daha yüksek değerler belirlenmiştir. Örneğin 2. ürün Mısır bitkisinin
sulama suyu ücreti birçok birlikte, DSİ den daha yüksektir. Gerçi bu
yaklaşımlarının doğru olduğu düşünülebilir. Çünkü, 2.ürün Mısırın sulama
sezonundaki su gereksinimi fazladır. Buna karşın, DSİ fiyatlandırmasında düşük
tutulmuştur. Sulama birlikleri bu durumu gözeterek daha yüksek ücret
belirlemişlerdir. Bunların yanında Bostan sulama ücretleri de, sulama birliklerinde
genellikle DSİ ye kıyasla daha yüksek ücretlendirilmiştir.
72
Gazi, Kadıköy ve Yenigök sulama birliklerinde hemen hemen tüm
bitkilerdeki sulama ücreti DSİ ücretlerinin altında oluşturulmuştur. En ucuz
sulama suyu ücretleri Ata sulama birliğinde belirlenmiştir. Ata sulama birliği asıl
itibariyle tamamı proje dışı sulama alanından oluşmaktadır. Genelde en yüksek
sulama suyu ücreti Cumhuriyet sulama birliğince belirlenmiştir. Çotlu sulama
birliğinde ise DSİ ücretlerine eşit veya ondan daha yüksek sulama ücreti takdir
edilmiştir.
Sol sahilde pompajla sulama bir tek Cumhuriyet sulama birliğinde
yapılmaktadır (Tablo 3). Bu birlikte tüm bitkilerin pompajla sulama ücretleri, DSİ
sulama ücret tarifesinden daha düşük tutulmuştur. Şebebeke dışı alanlarda yapılan
sulamalarda, sulama ücretleri şebeke içi ücretlere kıyasla çok daha düşük
değerlerde belirlenmiştir. Ayrıca, bitki türleri arasındaki ücret farkları da yok
denecek kadar azdır.
Tablo 2. ASO Sol Sahil Şebeke İçi Sulama Ücretleri(2007 yılı)
Hububat
Soya
Bostan
Pamuk
Yerfıstığı
Susam
Mısır,Süp.Otu
Her Çeş.Fidan
Bağ
Zeytin
Meyve
Narenciye
Her Çeş.Sebze
Patates
Soğan,Sarmısak
Yem Bitkileri
Kavak
Çayır - Mer'a
Sera
II.ürün (Pamuk)
II.ürün (Sebze)
II.ürün (Mısır)
II.ürün
7,9
12,8
12,8
24,6
15,8
15,8
15,8
12,8
15,8
24,6
24,6
41,2
20,7
15,8
15,8
15,8
15,8
7,9
24,6
12,3
10,3
7,9
5,5
15,0
6,5
14,0
5,5
10,0
5,0
10,0
11,0
2,0
0,0
18,0
18,0
18,0
14,3
14,3
14,3
16,0
16,0
16,0
12,0
12,0
9,0
14,0
14,0
11,0
11,0
11,0
11,0
11,0
11,0
18,0
15,0
14,3
14,3
16,0
16,0
12,0
8,5
14,0
11,5
11,0
7,5
11,0
9,0
11,0
9,0
7,0
7,0
7,0
2,0
7,0
7,0
16,0
22,0
16,0
16,0
16,0
14,5
14,5
12,0
10,0
12,0
9,0
14,5
18,0
18,0
14,0
13,0
15,0
11,0
0,0
15,0
11,0
15,0
15,0
11,0
9,0
7,0
25,0
25,0
60,0
18,0
18,0
28,6
14,3
14,3
13,5
16,0
12,0
13,5
13,5
16,0
12,0
12,0
73
14,0
11,0
14,0
14,0
10,0
14,0
14,0
14,0
14,0
11,0
10,0
11,0
16,5
5,5
11,0
5,0
5,5
7,0
K.YÜREĞİ R
ATA
YENİGÖK
KADIKÖY
GAZİ
GÖKOVA
G.YÜREĞİR
ÇOTLU
AKARSU
DSİ
BİTKİ
CUMHURİY
ET
Sulama Ücretleri (YTL/da)
14,0
20,0
14,0
14,0
14,0
20,0
27,5
14,0
14,0
3,5
11,0
3,5
3,5
14,0
Sağ sahildeki sulama birliklerinin sulama ücretleri Tablo 4’ de verilmiştir.
Sulama ücretlerinde sol sahilde olduğu gibi kümeleşme bulunmamaktadır. Bazı
bitkiler bazında sulama ücretleri sol sahile kıyasla daha düşük, bazılarında ise
daha yüksek belirlenmiştir. Doğal olarak her sulama birliği, kendi koşullarına
bağlı bir ücret uygulamaktadır. Bunun sonucu olarak ücretler arasında bir uyum
bulunmamaktadır.
Sağ sahilde baskın olan Mısır bitkisinin sulama ücretleri 7.5 ile 13.7
YTL/da, Narenciyenin ise 10.5 ile 25.0 YTL/da aralığında değişmektedir.
Dolayısıyla aynı bitkiye ait sulama ücretleri bir sulama birliğinden diğerine
yaklaşık %100 oranında farklı olabilmektedir. Sağ sahilde, Altınova sulama
birliği, genellikle sulama suyu ücretleri yönünden en ucuz birlik özelliğini
taşımaktadır.
Tablo 3. ASO Sol Sahil Pompaj ve Şebeke Dışı Sulama Ücret Tarifesi(2007 yılı)
Hububat
Soya
Bostan
Pamuk
Yerfıstığı
Susam
Mısır,Süp.Otu
Her Çeş.Fidan
Zeytin
Meyve
Narenciye
Her Çeş. Sebze
Patates
Soğ,Sarmısak
II.ürün(Pamuk)
II.ürün(Sebze)
II.ürün (Mısır)
30,12
47,62
47,62
97,02
63,57
63,57
63,57
47,62
97,02
97,02
160,34
79,15
63,57
63,57
48,51
39,63
31,80
60
60
60
60
60
60
60
60
60
45
45
45
7,9
12,8
12,8
24,6
15,8
15,8
15,8
12,8
24,6
24,6
41,2
20,7
15,8
15,8
12,3
10,3
7,9
74
ATA
K.YÜREĞİ
R
YENİGÖK
KADIKÖY
4,5
7,5
6,0
6,0
2,8
5,0
5,5
5,5
16
16
16
6,0
5,0
5,5
3,8
5,5
5,5
5,5
5,5
7
7
7
2
7
7
22
16
16
16
7,0
5,0
6,5
7,5
5,5
5,5
5,5
9
7
5,5
5,5
5,5
5,5
6,0
7
3,5
6,0
5,5
5,5
5,5
3,5
16
16
16
45,0
GAZİ
ÇOTLU
G.YÜREĞİ
R
CUMHURİ
YET
DSİ
BİTKİ
Şebeke Dışı
CUMHURİ
YET
DSİ-Cazibeli
Pompaj
2
5,5
5,5
5,5
5,5
5,5
5,5
14
25
14
14
14
14
Kullanılan Sulama Sularının ve Sulama Suyu Maliyet ve Satış Değerlerinin
İrdelenmesi
Aşağı Seyhan Ovasına su sağlayan Seyhan Barajından 2007 yılı sulama
sezonunda şebekeye verilen hacimsel su miktarları incelenmiştir (Tablo 5).
Şebekeden verilen sulama sularının, sulama birliklerine göre dağılımı,
doğal olarak her birliğin sulama alanı birbirinden farklı olduğu için, farklılıklar
göstermektedir. Dağıtılan su miktarı 22.094 hm3 ile 432.914 hm3 arasında
değişiklik göstermektedir. Sulama alanı küçük birliklerin aldığı su miktarı, daha
küçük hacimlerle sınırlı kalmıştır. Bu bağlamda, en küçük sulama alanına sahip
sulama birliği sol sahilde Cumhuriyet, Çotlu ve K.Yüreğir, sağ sahilde ise
Yeşilova ve Seyhan sulama birlikleridir. En büyükleri ise sol sahilde, G.Yüreğir
ve Kadıköy birlikleridir. Sağ sahilde Pamukova, T.Onköy ve Toroslar sulama
birlikleri 10 000 dekar’dan daha büyük alanlara sahiptir. Her birliğin sulama
alanında yetişen bitkilerin tür ve çeşitleri ile kapladıkları alanlar şebekeden alınan
sulama suyu miktarını etkilemiştir.
Dağıtılan sulama sularını hacim ve alan bazında incelemenin tek başına
yeterli olmayacağı düşünülerek, su miktarları brim alana(da) uygulanan su
hacmine(m3) dönüştürülmüş ve Tablo 5’de 5.kolonda verilmiştir. Bu değerler
incelendiğinde, ASO’da en az su alan sulama birliği 842 m3/da ile Çotlu’dur.
Buna karşın brim alana en fazla su alan sulama birliği 3256 m3/da ile K.Yüreğir’
dir. Diğerleri 1100 ile 1600 m3/da arasında değişmektedir.
75
Tablo 4. ASO Sağ Sahil Sulama Ücret Tarifesi(2007 yılı)
Hububat
Fasulye(Tane)
Fasulye(Taze)
Soya
Bostan
Pamuk
Yerfıstığı
Susam
Mısır,Süp.Otu
Her Çeş.Fidan
Bağ
Zeytin
Meyve
Çilek
Narenciye
Her Çeş. Sebze
Patates
Soğan,Sarmısak
Yem Bitkileri
Kavak
Çayır-Mer'a
Sera
II.ürün (Pamuk)
II.ürün (Sebze)
II.ürün (Mısır)
7,9
12,8
12,8
12,8
12,8
24,6
15,8
15,8
15,8
12,8
15,8
24,6
24,6
20,7
41,2
20,7
15,8
15,8
15,8
15,8
7,9
24,6
12,3
10,3
7,9
4
6,8
Pompaj
YEŞİLOVA
TOROSLAR
TOROSLAR
T.ONKOY
PAMUKOVA
ALTINOVA
SEYHAN
Y.SEYHAN
YEŞİLOVA
DSİ
BİTKİ
Ş.dışı
ÇUKUROVA
Şebeke İçi
9
12,0
16,0
12,0
12,0
12,0
11,0
13
12,5 16
10
12
11,5
13,5
5
13
8
6,8
13,5
13,5
7,5
11,0
7,5
8,0
3,5
7,5
5,0
7,0
12,0
10
7,5
15,0
10,5 13
17
15,0
20,0
10,5 14
10
14
17
11,0
13,5 14,0
12,0
12,0
12,0
11,5 13
13,5 10,0
8,0
13,5 10,5
12,0
10
10
10
12
0
13
17,0
7,5
14,0
13,5 7,5
20,4
12
15
15,6 15
13,2 15
11,4
18,3
12,6
18,3
3,6
13,2 15,0 13,7
10,8 13,5 11,4
11,4
11,4
24
25,0 20,6
18,3
24
25,0 20,6
20,4 25,0 18,3
11,4
18,3
12,6
18,3
13,7
11,4
11,4
11,4
20,6
19,0
18,0
20,6
18,3
12,5
39,0
13,2
0
9,2 9,2
12,0 25,0 26,3
6,8
36,0 40,0 27,5 27,5
0
19,0
13,2 15,0
Şebekeden her birliğe alınan suyun tümü sulama amaçlı kullanıldığı
varsayılmıştır. Ancak, birlik sahasına alınan sudan kullanılmayıp özellikle
geceleri drenaj kanallarına boşaltılan sular olsa bile alınan suyun tümünün
sulamada kullanılması gerektiği düşünülmektedir. Dolayısıyla, alınan tüm sulama
suyunun sulamada kullanıldığı kabul edilmiştir.
Sulama suyu ücretlerinin irdelenmesinde birim hacme karşı gelen su
ücreti(YKR/m3) ve birim alana karşı gelen sulama ücreti(YTL/da) hesaplanmıştır
(Tablo 5). Sulama suyu ücreti 0.5 ile 2.2 YKR/ m3 arasında değişmektedir. En
76
pahalı sulama ücreti sol sahilde Cumhuriyet ve Çotlu sulama birliğinde
belirlenmiştir. Sağ sahildeki sulama birliklerinin ücretleri arasında önemli
farklılıklar bulunmamaktadır. En ucuz sulama ücreti ise Çotlu ve Yenigök sulama
birliklerinde 0.5 YKR/ m3’ e karşılık gelmektedir. Sağ sahilin sulama ücretleri
ortalama 1.0 YKR/m3 olmasına karşın sol sahilde 0.7 YKR/ m3 değerindedir.
Birim alana karşı gelen sulama suyu ücretlerindeki durum, brim hacim için
ortaya çıkan durumla paralellik göstermektedir. Sol sahilde, en pahalı ve en ucuz
sulama suyu ücretlerine sahip birlikler bulunmasına karşın, ortalama sulama suyu
ücretleri sağ sahilden daha ucuzdur. Sağ ve sol sahilde sırasıyla 9 ve 13 YTL/da
bulunmuştur. Aşağı Seyhan Ovası için ortalama 11 YTL/da hesaplanmıştır.
Önemli faktörlerden biri, sulama suyu maliyetidir. Çünkü, sulama suyu
ücretleri maliyete bağlı olarak değişmektedir. Bu amaçla, sulama suyu maliyetleri
de incelenmiştir. Sol sahilde maliyetler ortalama 0.6 YKR/m3 olmasına karşın sağ
sahilde 0.9 YKR/m3 bulunmuştur. Sulama suyu ücreti yüksek olan sulama
birliklerinin sulama maliyetleri de genellikle yüksektir.
Bazı sulama birliklerinde sulama maliyetlerinin sulama ücretlerinden daha
yüksek olduğu saptanmıştır. Akarsu, Gökova, Yeşilova ve Toroslar sulama
birliklerinde söz konusu durum vardır. Değinilen durumu daha iyi görebilmek
amacıyla sulama suyu satışından elde edilecek kazanç oranları da hesaplanmış ve
Tablo5’de verilmiştir. Sulama suyu ücreti, sulama suyu maliyetinden daha düşük
olan sulama birliklerine örnek olarak Akarsu, Gökova, Yeşilova ve Toroslar
sulama birlikleri verilebilir. Bu birliklerde, sulama ücretleri maliyetlerinden
sırasıyla, %28.4, %2.5, %30.6 %10.1 daha düşük uygulanmaktadır. Söz konusu
sulama birliklerinin mali durumları incelendiğinde yıllık bilançolarında zarar
olmadığı da görülmektedir. Bunun nedeni, sulama suyu ücretinin yanı sıra önceki
yıllarda ödenemeyen ve tahsil edilen sulama ücretleri, ceza, faiz ve katılım payları
gelir hanesine giren diğer kaynaklardır. Böylece, elde edilen gelirler, masrafları
fazlasıyla karşılamaktadır.
Yapılan değerlendirme sonucunda, sulama birlikleri arasında sulama suyu
ücretinin belirlenmesinde belirli bir kârlılık oranının hedeflenmediği de ortaya
çıkmaktadır. Tablo 5’ de, sulama kârlarının % 6.5 ile % 47.6 arasında değiştiği
belirlenmiştir. En yüksek sulama suyu kazancı, Aşağı Seyhan Ovasının en büyük
alanına sahip G.Yüreğir sulama birliğinde % 47.6 olarak gerçekleşmiştir. Buna
karşın, Ata sulama birliği, %6.5 ile sulama kârı en düşük olan birliktir. Sol sahilde
kârlılık %16,2, sağ sahilde ise % 3.7 dir. Ova genelinde ortalama kâr payı %9.9
gerçekleşmiştir.
Köksal ve Demir(2001), Sulama Projeleri Yönetim ve Bilgi
Sistemi(SIMIS) Modelini Bursa-Karacabey pompaj sulamasının bir bölümüne
uygulamışlardır. Araştırma sonucunda, SIMIS modeli ile 2001 yılı birim
fiyatlarıyla 1m3 suyun maliyetini 5189TL (0,52 YKR) hesaplamışlardır. Birim
77
alan için sulama maliyetini ise 4.375 YTL/da bulmuşlardır. Bulunan iki ücret de,
ASO için yapılan değerlendirme sonuçlarına çok benzer sonuçlar vermektedir.
Ayrıca, Karacabey’de sulama birliklerinin tarifesine göre parseller bazında
değişmekle birlikte sulama suyu ücreti 6.8 ile 12.3 YTL/da değerleri arasında
ücretlendirilmiştir.
ASO’da ve Karacabey sulamalarında da, sulama suyu ücretlerinin sulama
suyu maliyetlerinden birkaç kat daha yüksek değerlere belirlendiği görülmektedir.
Dolayısıyla, buradaki sitemin bütçeyi denkleştirme amacından çok uzak olduğu
açıktır.
Sulama ücretlerinin belirlenmesinde, geleceğe yönelik tahmini bir bütçe
çıkartılıp yaklaşık sulama maliyeti hesaplandığı bilinmektedir. Sulama suyu
maliyeti belirlendikten sonra düşük oranda bir kâr payı da eklenerek sulama suyu
ücreti belirlendiği ifade edilmektedir. Ancak, burada da görüldüğü gibi standart
bir uygulama gözlenmemiştir. Bunun yanında, Dönmez ve Kütük(2001)’de
açıklandığı gibi tahmini bütçeler yüksek tutularak, tahmini ve kesin bütçe arasında
çok büyük farklar oluşturulmaktadır. Dolayısıyla sulama ücretleri de olması
gerekenden yüksek belirlenmiş olmaktadır.
Sulama suyu tahsilatlarının tam yapılamadığı koşulda, bilançoyu
dengelemek amacıyla sulama suyu ücretlerini, maliyetin yaklaşık %30 ile %50
arasında değişen oranında yüksek belirlemek, suyu kullananlar düzeyinde bir
adaletsizlik yaratmaktadır. Sulama suyu ücretlerini ödemeyenlere uygulanacak
cezaların daha ağır olması ve ceza niteliğinin sadece maddi olarak belirlenmesi
çok caydırıcı olmamaktadır. Özellikle sulama suyunu kısıtlı veya tamamıyla
kullandırmama gibi yaptırımlarında devreye girmesi önem kazanmaktadır. Önceki
yıllardan ödenmeyen sulama suyu ücretlerinin ödenip ödenmeyeceği konusundaki
belirsizlikler, mali tabloda belirsizliklere neden olmaktadır. Bunun bir sonucu
olarak da, belirsiz olan geliri riske atma yerine sulama suyu ücretlerini normalden
daha yüksek belirleyerek, gelir ve gider dengelemesi sağlanmaya çalışılmaktadır.
Hamdi ve Lacirignola(1995)’da da belirtildiği gibi yetersiz su kaynakları,
bitki paternindeki belirsizlikler, yetersiz kredi koşulları, düşük ödeme gücü,
tarım ürünleri fiyatlarındaki belirsizlikler ve düşük taban fiyatları gibi faktörler
nedeniyle gelişmekte olan ülkelerde sulama suyu ücretlerinde sistem oluşturmak
oldukça güçtür.
Sulama birliklerinin, birçok konuda olduğu gibi sulama ücretlerinin
belirlenmesinde de bir sisteminin olmadığı açıkça ortadadır. Diğer konulara
olduğu gibi bu konuda da bir düzenlemeye acilen gereksinim vardır. Sulama suyu
ücretlendirilmesinde SIMIS programının kullanılması ile sulama programının da
belirlenerek uygulanması mümkün olabilmektedir. Ayrıca, sulama suyu
ücretlerinin birim alan veya birim hacim için belirlenebilmesi de mümkün
olabilecektir.
78
SAĞ SAHİL
SOL SAHİL
Tablo 5. Sulama Birliklerine İlişkin Dağıtılan Su Miktarı ile Sulama Suyu Ücretlerinin Maliyet ve Satış Bedelleri(2007 Yılı)
Sulama
Sulama
Sulama
2007
Sulama
Ücreti
Maliyeti,
Maliyeti
Sulanan
ŞebekedenDağıt Su Ücreti
Sulama
Brim Alana Ücreti
ılan Su
Tahakkuk
Toplam
Alan,
Kârı, YKR/m3
Uyg
Su
YTL/da
YKR/m3
YTL/da
YKR/m3
Birlik Adı
m3
YTL/da,
Miktarı, YTL Gider, YTL hektar
m3/da=mm
2
6=2/1
1
3
4
5
7=2/4
8=3/1
9=3/4
10=(2-8)/8
483051
2,2
Cumhuriyet
22093920
378442
2009,1
1100
24
1,7
19
27,6
912927
1,0
Akarsu
88581880
1274686
7166,8
1236
13
1,4
18
-28,4
432293
2,0
Çotlu
22117952
342134
2625,5
842
16
1,5
13
26,4
2158497
0,5
G.Yüreğir
432913876
1462799
31840,1
1360
7
0,3
5
47,6
575768
1,1
Gökova
50365360
590803
4462,0
1129
13
1,2
13
-2,5
721755
0,7
Gazi
109631200
612918
7865,8
1394
9
0,6
8
17,8
1077222
0,7
Kadıköy
152074944
837421
10689,3
1423
10
0,6
8
28,6
363151
301404
426601
7452669
435522
266870
283101
363007
6412181
4844,8
4712,1
2838,9
79054,4
1600
910
3256
1424,9
627376
3826,7
564844
65476184
636722
568046
516667
48576678
479265
Yenigök
Ata
K.Yüreğir
Sol Toplam
77502600
42884000
92439808
1090605540
Yeşilova
48327611
Çukurova
91225388
Y.Seyhan
Seyhan
Altınova
Pamukova
84652751
159265982
T.Onköy
149912461
Toroslar
Sağ Toplam
G.Toplam
182963992
830401047
1921006587
553006
1465380
1719625
2069320
7926886
15379555
366017
666579
1499384
7
6
15
9
0,3
0,7
0,4
0,6
6
6
13
8
36,1
6,5
17,5
16,2
1263
0,5
0,7
0,5
0,7
0,9
11
1,3
16
-30,6
6272,1
1454
0,7
10
0,6
9
12,7
4749,9
1378
0,9
12
0,8
11
9,9
1225
1,0
12
0,8
9
30,9
1519
0,7
10
0,8
12
-17,0
1450
0,9
13
0,9
14
-2,3
16
0,8
12
35,7
18
13
11
1,3
0,9
0,75
20
12,9
10,5
-10,1
3,7
9,9
3965,5
5573,3
10984,5
1267340
10555,2
1420
1,1
2302621
7810828
7111505
11263,3
57191
136245
1624
1417
1421
1,1
1,0
0,8
79
KAYNAKLAR
Avcı, M.,Akkuzu, E., 2001. Sulama Suyu Ücretlerinin Belirlenmesinde Temel
Yaklaşımlar ve Ücretin Su Kullanımına Etkisi. 1.Ulusal Sulama
Kongresi. 8-11 Kasım 2001.s:101-105.
Dönmez,F., Kütük,B.İ.,2001. Aşağı Seyhan Ovası Sulmasında Kurulan Sulama
Birliklerinin İşletme ve Bakım-Onarım Faaliyetlerinde Karşılaşılan
Sorunlar ve Çözüm Önerileri. 1.Ulusal Sulama Kongresi. 8-11 Kasım
2001.s:77-81.
Hamdi, A., Lacirignola, C., 1995. Principles and Issues in Water Pricing Policies.
Advanced Short Course on “Farm Management:Socio-Economic and
Environmental Aspects”. June 4-18,1995.Adana
Koç, C., 2001. Ülkemizde ve Diğer Ülkelerde Uygulanan Sulama Ücretleri.
1.Ulusal Sulama Kongresi. 8-11 Kasım 2001.s:109-114.
Köksal, E.S., Demir, A.O., 2001. Sulama Projeleri Yönetim ve Bilgi
Sistemi(SIMIS) Modelinin Sulama Birliklerinde Kullanım Olanakları.
1.Ulusal Sulama Kongresi. 8-11 Kasım 2001.s:133-141.
Özçelik, A., Tanrıvermiş, H., Gündoğmuş, E., Turan, A., 1999. Türkiye’de
Sulama İşletmeciliğinin Geliştirilmesi Yönünden Şebekelerin Birlik ve
Koopertaifleşme Devri ile Su Fiyatlandırma Yöntemlerinin İyileştirilmesi
Olanakları. Tarımsal Ekonomi Araştırma Enstitüsü yayın No:32. Ankara.
Tanrıvermiş, H., Gündoğmuş, E., Çakmak, B., Türker, M., 2001. Sulama Suyu
Fiyatlandırma Yaklaşımları ve Bu Yaklaşımların Türkiye’de
Kullanılabilme Olanakları. 1.Ulusal Sulama Kongresi. 8-11 Kasım
2001.s:115-124.
Tsur,Y., Dinar,A., 1995. Efficiency and Equity Considerations in Pricing and
Allocating Irrigation Water. The World Bank Agriculture and Natural
Resources Department Agricultural Policies Division.Policy Research
Working Paper:1460.
80
TARIMSAL SULAMADA SU ARTIRIMI: KISINTILI SULAMA
YAKLAŞIMI
Mustafa ÜNLÜ1, Rıza KANBER2, Burçak KAPUR3,
D. Levent KOÇ4, Servet TEKİN5
1
Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü,
Balcalı, Adana, [email protected]
2
Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü,
Balcalı, Adana, [email protected]
3
Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü,
Balcalı, Adana, [email protected]
4
Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü,
Balcalı, Adana, [email protected]
5
Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü,
Balcalı, Adana, [email protected]
ÖZET
Su yenilenebilir ve tükenmeyen doğal bir kaynak sayılsa bile, bölgesel olarak sonlu bir kaynak
durumundadır. Yeryüzündeki su miktarı hemen hemen aynı kalmasına karşın, hızlı nüfus artışı ve
gelişen endüstri, kentsel ve endüstriyel kullanımı artırmış, mevcut kaynakların tükenmesine ve
kirlenmesine neden olmuştur. Bunun sonucu olarak, tatlı su kaynaklarında kısıntı artmış, tarıma
ayrılan su azalmıştır. Bu ciddiye alınması gerekli çok önemli bir sorundur. Anılan sorun, suyun
etkin, randımanlı ve dikkatli biçimde kullanılması ile çözülebilir.
Türkiyenin potansiyel sulanabilir alanları ve bitkilerin su kullanımları dikkate alındığında
mevcut su kaynakları potansiyeli ile ancak toplam sulanabilir alanların yaklaşık %33’ü
sulanabilmektedir. Bu nedenle, tarıma ayrılan mevcut su kaynaklarımız ile daha etkin bir sulama
yapabilmek ve daha fazla alan sulayabilmek için su artırımı sağlayan kısıntılı sulama yönetimi gibi
yaklaşımları göz önünde tutmamız zorunlu hale gelmiştir.
Kısıntılı sulama, bitkilerin bir miktar su stresine sokularak maliyeti düşüren ve geliri
yükselten bir işletim biçimidir. Anılan yaklaşım, su stresine karşı kısmen dayanıklı bir çok bitkide,
Dünya’da ve ülkemizde başarı ile uygulanmaktadır. Bu amaçla ülkemizde yetersiz olan mevcut su
kaynaklarının planlanmasına ve etkin kullanımına yönelik kısıntılı sulama yaklaşımı üzerine bir
çok araştırmalar yapılarak kimi önemli bitkiler için mevsimsel veya belli dönemlerde yapılan,
oransal su kısıntılarının oransal verim azalışları üzerine etkilerini gösteren modeller geliştirilmiştir.
Bu çalışmada, kısıntılı sulama yaklaşım biçiminin özellikleri ve ülkemizde bu konuda yapılan kimi
çalışmaların sonuçları verilmiştir.
Anahtar Kelimeler: tarımsal sulama, su artırımı, kısıntılı sulama
81
WATER SAVING IN AGRICULTURAL IRRIGATION:
DEFICIT IRRIGATION CONCEPT
ABSTRACT
Water could be renewable and inexhaustible natural resource, but it is finite on local bases.
Despite the amout of water is the same on the ground, increasing population and development of
industry, enhance the urban and industrial water use with consuming and poluting the existing
resources. As a result of this, water allocated to agriculture were decreased because of reduction in
the freshwater sources. This is very impotant problem to consider. Thus, mentioned problem could
be solved with efficient and attentive water use.
The 33% of the irrigable area irrigated with considering the potential of irrigable area and
crop water use. According to this, to increase water efficiency in agriculture and to irrigate more
area, deficit irrigation must be considered.
Deficit irrigation is to reduce the cost and increase the benefit with expose the crops to mild
water stress. The mentioned approach is practiced successfully in the world and in Turkey with
using tolerant crops to water stress. In this way, many researchs done about deficit irrigation
aproach to manage insufficient and efficient use of water resources. These researchs develop
models that reflects the relation between seasonal or periodic water stress with yield of major
crops. In this study, we examine the deficit irrigation features and some results of studies related
with this subject.
Key words: agricultural water, water saving, deficit irrigation
1. GİRİŞ
Bilindiği gibi su, yaşamın ve besin üretiminin temel taşı; sağlık ve temizliğin
vazgeçilmez aracıdır. Hiç bir teknik buluş, bu gerçeği değiştiremez ve suyun
yerini alamaz. Yeryüzünde en fazla bulunan madde 1.38 milyar km3 ile sudur.
Ancak, bunun 4 milyon km3 kadarı tatlı su kaynaklarını oluşturur. Su
yenilenebilir ve tükenmeyen doğal bir kaynak sayılsa bile, bölgesel olarak sonlu
bir kaynak durumundadır.
Dünya toplam nüfusu 2000 yılında 6 milyarı aşmış, 2025’de ise 8.5 milyara
ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bir başka deyişle 2025 yılına gelindiğinde, 2000
yılındaki dünya nüfusu, %35 oranında artmış olacaktır. Hızlı nüfus artışı ve
endüstriyel gelişmeler nedeniyle suya olan istemin genişlemesi, su niteliğinin
kötüleşmesi, çevre kirlenmesi ve olası iklim değişiklikleri gibi etkenlerle son
yıllarda, sulamaya ayrılan su kaynaklarının azalmasına neden olmuştur (Hanks,
1983). Bu yüzden bazen, yeterli hizmet götürülecek alan, elde bulunan su
kaynağından fazla olabilmektedir. Bu durumda, birim sudan en yüksek gelirin
eldesini amaçlayan sulama programlarına gidilmelidir (Merriam, 1965).
Uygulanan birim sudan en fazla yararın sağlanması, suyun etkin kullanımına; bir
yerde su kayıplarının azaltılmasına bağlıdır. Su kayıpları, yeni sulama
tekniklerinin kullanılması ve evapotranspirasyonun azalılması ile kısmen
önlenebilmektedir. Evapotranspirasyon, ya toprak işleme, malçlama ve çeşitli
kimyasal maddelerin uygulanması gibi agronomik nitelikli önlemlerin alınması
veya sulama programlarının değiştirilmesi ile azaltılabilmektedir (Kanber ve ark.
2007).
82
Türkiyenin potansiyel sulanabilir alanları ve bitkilerin su kullanımları dikkate
alındığında mevcut su kaynakları potansiyeli ile ancak toplam sulanabilir alanların
yaklaşık %33’ü sulanabilmektedir. Bu nedenle, tarıma ayrılan mevcut su
kaynaklarımız ile daha etkin bir sulama yapabilmek ve daha fazla alan
sulayabilmek için su artırımı sağlayan kısıntılı sulama yönetimi gibi yaklaşımları
göz önünde tutmamız zorunlu hale gelmiştir.
Sulama programlarının değiştirilmesi yoluyla evapotranspirasyon (ET)’nin
azaltılması, eksik sulama veya kısıntılı sulama diye adlandırılan bir yaklaşımın
uygulanması ile yapılmaktadır. Değinilen yaklaşımda, bitki, gelişme mevsiminin
tümünde veya bazı dönemlerinde su eksikliği ile karşı karşıya bırakılmakta;
verimde önemli düşmeler olmadan, sulama suyundan artırımlar sağlanmaktadır.
Eksik sulama tekniği, bitkinin su eksikliğinin belli bir düzeyi ile karşı karşıya
bırakılmasına ve verim düşmelerine, planlı olarak veya bilerek, izin verilen bir
optimizasyon stratejisi olarak tanımlanmaktadır. O nedenle değinilen yaklaşım,
farklı isimlerle adlandırılmaktadır: Kısmi Sulama (Partial Irrigation); Denetimli
Kısıntılı Sulama (Regulated Deficit Irrigation); ET Sınırlı Sulama (ET Deficit
Irrigation) ve Sınırlı Sulama (Limited Irrigation) (English ve ark., 1990; Kanber
ve ark., 2007).
Sulamalarda genel uygulama, sulama zamanı belirlendikten sonra, kök bölgesi
su içeriğinin tarla kapasitesine gelinceye dek ıslatılmasıdır. Kısıntılı sulamada
temel amaç, mevsim içi sulamalarda optimum ürünü sağlamak koşuluyla,
gerekenden daha az su uygulayarak, mevcut su kaynağı ile daha fazla tarım
alanını sulayabilmektir. Kısıntılı sulama uygulaması genel olarak bitkilerin su
eksikliğine dayanıklı (dirençli) dönemlerinde yapılır. Kısıntılı sulama uygulaması
altında su kullanımının azaltılması mümkün olabilmekte; ancak, meyve verimi ve
kalitesinde önemli oranda düşmeler olmaktadır. Kısıntılı sulama konusunda gerek
ülkemizde gerekse dünyada çok sayıda araştırmalar yapılarak mevsimsel veya
belli dönemlerde yapılan, oransal su kısıntılarının oransal verim azalışları üzerine
etkilerini gösteren kimi önemli modeller geliştirilmiştir (Merriam, 1965; Tekinel
ve Kanber, 1979; Karaata, 1987; Baştuğ, 1987; English ve ark., 1990; Kanber ve
ark., 1991 ve 1993; Yavuz 1993; Çetin, 1993; Eylen ve ark., 1994; Kırda ve ark.,
1999; Kanber ve Ünlü, 2003; Kaman, 2007).
Kısıntılı sulamada, “su kaynaklarının sınırlı veya su fiyatlarının yüksek olduğu
koşullarda suyun ekonomik optimum düzeyi, en yüksek verim için gerekli olan su
miktarından bazen daha az olabilir” varsayımı yapılmaktadır. Bunlara ek olarak,
sermaya, enerji, işgücü ve diğer temel kaynakların sınırlı olduğu yerlerde veya
değinilen kaynaklardan herhangi birisinin fiyatının kısmen yüksek olduğu zaman
kısıntılı sulama, gelirin artırılması için bir strateji olarak kullanılabilir. Anılan
yaklaşım, bölgesel bitki üretimini kararlı koşullarda tutmak veya geliri tepe
değere ulaştırmak için de kullanılmaktadır. Kısıntılı sulama tekniğinin potansiyel
yararları, üç faktörden kaynaklanır: Üretim giderlerinin azaltılması, daha yüksek
su kullanım randımanına ulaşılması ve su masraflarının düşürülmesi. Kısıntılı
sulama düşüncesinin etkin kullanımı, sıralanan bu üç etmenin öneminin iyi
anlaşılmasına bağlıdır (Stegman ve ark., 1990; Kanber ve ark. 2007).
83
Suyun etkin kullanılmasının anlaşılmasında çok sayıda ölçüt dikkate alınır:
Verim, sulama suyu randımanı ve su kullanım randımanı. Su kullanım randımanı
(WUE), genel olarak, büyüme döneminde birim su kullanımına karşı üretilen
bitkisel verim olarak tanımlanır. Su kullanım randımanındaki artışlar, üretimdeki
karlılığa, sulama tekniğine ve birim girdiye karşılık elde edilen birim çıktı
miktarına bağlıdır. Tarımda su kullanım randımanının yükseltilmesi, yalnızca su
artırımı değil, aynı zamanda yüksek verim eldesi için de önemlidir. İklim, çeşit,
toprak, su niteliği ve sulama yönetimi, su kullanım randımanını önemli ölçüde
etkiler. O nedenle su kullanım randımanını iyileştirmeye dönük kimi teknikler ve
girdiler üzerinde çok sayıda çalışma yapılmıştır. Türkiye’deki çalışmalar, daha
çok, bitki su kullanımı yaklaşımının geliştirilmesi üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu
çalışmada, kısıntılı sulama yaklaşımının özellikleri ve ülkemizde bu konuda
yapılan kimi çalışmaların sonuçları verilmiştir.
2. MATERYAL ve YÖNTEM
2.1. Su Kullanım Randımanı
Kuru madde miktarının su kullanımına oranı, su kullanım randımanı veya son
yıllarda su verimliliği diye adlandırılmaktadır. Değinilen katsayılar, ele alınan
bitkilerin verimlerinin, sulama suyu ve evapotranspirasyon değererlerine
oranlanmasıyla hesaplanmıştır (Howell ve ark., 1990).
Y
(1)
TWUE =
ET
Y
(2)
IRR
Eşitliklerde, TWUE, toplam su kullanım randımanı, IWUE ise sulama suyu
kullanım randımanını, kg/ha-mm; Y, kg veya ton/ha olarak ekonomik ürünü, ET
ve IRR, bitki evapotranspirasyonunu ve sulama suyu miktarlarını, mm,
göstermektedir.
IWUE =
2.2. Sulama Suyu-Verim İlişkileri
Çalışmada ele alınan bitkiler, kısıntılı sulama tekniği ile yetiştirilmişlerdir.
Anılan yaklaşımda, farklı uygulamalar dikkate alınmıştır. Kimi bitkilerde aynı
sulama aralıklarında tanık konuya verilmesi gerekli su miktarı, belli oranlarda
azaltılarak diğer konulara uygulanmıştır. Burada, kısıntı, tüm mevsime eşit
biçimde yayılmıştır (English ve ark., 1990). Bazı çalışmalarda ise, “Denetimli
Kısıntılı Sulama (RDI)” uygulamaları yapılmıştır. Değinilen yaklaşım, yetiştirilen
ürünün suya en duyarlı olduğu dönemin saptanması veya bir sulama programı
içerisinde uygulanan herbir sulamanın göreceli etkisinin bulunması ve etkinliği az
olan sulamalardan vazgeçilmesi, şeklinde uygulanmıştır.
Araştırmaların bir kısmı, klasik tarla parselleri şeklinde yapılmış; tanık konu
parselleri, kullanılabilir suyun farklı düzeyinde sulanmıştır. Bir kısım çalışmalarda
ise “Çizgi Kaynaklı Yağmurlama Sistemi” (Hanks ve ark., 1976) veya “Nokta
Kaynaklı Yağmurlama Sistemi” (Or ve Hanks, 1992), teknikleri kullanılmıştır.
84
Bitkisel verim ve su kullanımı arasındaki ilişkiyi analiz etmek için, en çok
kullanılan ve oldukça basit bir yapıya sahip bulunan, Stewart ve ark. (1977)
tarafından bildirilen modelden yararlanılmıştır.
Ya/Ym=ky(1-ETa/ETm)
(3)
Değinilen eşitlikte Ya, gerçek verimi; Ym, en yüksek verimi; Ky, eşitliğin
eğimini veya bitki verim tepki etmenini; ETa, gerçek su tüketimini, ETm, en
yüksek su tüketimini göstermektedir.
Anılan denklem oransal verim azalışı ile oransal su eksikliği arasındaki basit
niceliksel bir bağıntı içindeki, çok sayıdaki karmaşık işlemlerin bir bitki verim
faktörü etmeni (ky) ile açıklanmasına izin vermektedir. Bu değer bitki türüne,
gelişme dönemlerine ve sulama yönetimine bağlı olarak değişir.
3. SONUÇLAR ve TARTIŞMA
Kısıntılı sulama su eksikliğine karşı Türkiye ve Dünya’da başarı ile
uygulanabilir yaklaşımların başında sayılması nedeniyle, çalışmamızda
Türkiye’nin farklı bölgelerinde kısıntılı sulama koşullarında yetiştirilen pamuk,
buğday, mısır ve soya gibi kimi önemli bitkilerin su kullanım randımanları ve
verim tepki etmenlerine ilişkin sonuçlar aşağıda özetlenerek verilmiştir.
3.1. Su Kullanım Randımanları
Pamuk: Türkiye’de, 1940 yılının başlarında, Çukurova Bölgesinde pamukta
sulama denemeleri yürütülmüştür (Alap, 1958). Kısıntılı sulama programlarında
ilk çalışmalardan birisi, Çukurova’da Tekinel ve Kanber (1979) tarafından
yapılmıştır. Anılan çalışmada, su kısıntısı tüm gelişme mevsimine eşit olarak
dağıtılmıştır. Tanık konu, kullanılabilir toprak suyunun %60’ı bittiğinde sulanmış,
diğer konulara, aynı gün, tanık konuya verilen su, belli oranlarda kısılarak
uygulanmıştır (Çizelge 1). Sonuç olarak, sulama suyunda %30 düzeyinde yapılan
bir kısıntının, pamuk veriminde önemli bir azalışa neden olmadığı sonucuna
ulaşılmıştır.
Çizelge 1. Kısıntılı Sulama Uygulamasının Pamuk Bitkisinde Su Kullanım
Randımanı Üzerine Etkisi (Tekinel ve Kanber, 1979).
IWUE
TWUE
IR
ET
Verim
Uygulama
(kg/ha(kg/ha(mm)
(mm)
(kg/ha)
mm)
mm)
A:FI
660
828
3590a
5.4
4.3
B: %80FI
528
728
3840a
7.3
5.3
C: %60FI
394
618
3900a
9.9
6.3
D:%40FI
267
478
3820a
14.3
8.0
E: Susuz
118
1650b
14.0
85
Akdeniz Bölgesi’nde farklı sulama yöntemlerinin pamuk bitkisinin su
kullanım randımanına etkisinin araştırıldığı bazı çalışmalar yapılmış elde edilen
sonuçlar Çizelge 2’de verilmiştir. Buna göre, pamuk bitkisi suyu, damla
yöntemiyle daha yüksek bir randıman düzeyinde kullanmaktadır. Benzer şekilde,
teknolojinin kullanıldığı yüzey sulama yöntemlerinde su kullanım randımanları
oldukça yüksektir. Örneğin, göllendirmeli ardışık sulanan karıklarda, anılan
değerlerin, damla sulama yöntemindekine yakın düzeyde olduğu saptanmıştır.
Buradan, pamuk sulamasında sulama suyu kayıplarını en aza indiren
yaklaşımlarda, bitkinin suyu, daha randımanlı şekilde kullandığı söylenebilir
(Kanber ve ark., 2007).
Çizelge 2. Kısıntılı Sulam Programları ve Farklı Yöntemlerle Sulanan Pamuk
Bitkisinde Su Kullanma Randımanları (Kanber ve ark., 2007).
IWUE
TWUE
Bitki
Yöre
Sulama Yöntemi
kg/ha-mm
kg/ha-mm
Adana
Damla
6.1-8.9
4.39-6.86
Göllendirmeli ardışık
Adana
6.41
4.89
karık
Pamuk
Adana
Serbest drenajlı karık
2.72
3.98
Göllendirmeli-sürekli
Adana
3.51
3.51
karık
Adana
Damla
11.83
3.82
Mısır: Konu edinilen bitki ile ilgili araştırmalar en erken, 1950’li yıllara dek
gider. Başlangıçta, çalışmalar, yüksek verim için bitkinin su tüketiminin ve uygun
sulama sayılarının bulunması konularına yoğunlaşmıştır (Ayyıldız, 1959;
Oylukan, 1972). Daha sonra ele alınan çalışmalarda, bitikinin kısıntılı sulama
koşullarında su eksikliğine karşı en az duyarlı olduğu dönemlerin ve atlamalı
sulamalara karşı gösterdiği tepkinin anlaşılması, amaçlanmıştır (Oylukan ve
Güngör,1976; Günbatılı, 1979; Bayrak, 1979; Uzunoğlu, 1991).
Çizelge 3, Türkiye’nin farklı iklim bölgelerinde mısır sulamasıyla ilgili olarak
yapılmış çalışma sonuçlarını göstermektedir. Yapılan bu çalışmalarla, mısır
bitkisinin ilk çiçeklenme (püskül çıkarma) döneminin su eksikliğine karşı çok
duyarlı olduğu, belirlenmiştir. Örneğin, yağışın yıl boyunca türdeş dağılım
gösterdiği Karadeniz kıyı bölgesi Samsun’da, mısırda çiçeklenme döneminde
yapılan sulamanın verime olumlu etki yaptığı saptanmıştır.
Anılan çizelgede farklı bölgeler için mısır bitkisinde su kullanım
randımanlarının, 7.79 kg/ha-mm (Eskişehir), ile 11.59 kg/ha-mm (Tokat) arasında
değiştiği saptanmıştır. Orta Anadolu bölgesinde bulunan Ankara ve Eskişehir’de
gözlenen farklılığın, denemelerde kullanılan farklı çeşit ve sulama
programlanmasından kaynaklandığı düşünülebilir.
86
Çizelge 3. Kısıntılı Sulama Programlarının Mısır Bitkisinde Verim ve Su
Kullanımı Üzerine Etkileri
Sulama
IR
ET IWUE TWUE
Sula Veri
Kaynaklar
Programları*
R
ma m
m kg/ha- kg/haBölge ve Çeşit
m
1 2 3 4 5
sayısı kg/ha
m
mm
mm
m
Oylukan ve Güngör
40 72
(1976);
Eskişehir; X
X X X 4 5640
14.10
7.79
0
4
Diker
Günbatılı
(1979);
38 63
Tokat,
X
X
X 3 7380
19.12
11.59
6
7
Diker
Bayrak (1979);
42 67
Samsun,
1/73
X
X 2 7360
17.52
10.94
0
3
komposit
Uzunoğlu (1991);
61 80
X X X X
4 8590
13.97
10.62
Ankara;XL-72AA
5
9
*Sulama zamanı, 1. bitki boyu 40-50 cm iken, 2. kök gelişimi, 3. püskül
oluşumu, 4. dane oluşumu, 5. elverişli nemin %45’inde.
Akdeniz bölgesinde buğdaydan sonra yaygın biçimde mısır yetiştirilmektedir.
İkinci ürün mısır verimi üzerine kısıntılı sulama programlarının etkileri, Çizelge
4’de özetlenmiştir.
Çizelge 4. Akdeniz Bölgesinde Mısır Bitkisinde Kısıntılı Sulama (Kanber ve ark.,
1990).
Sulama
Verim
IRR
ET
IWUE
TWUE
Programları*
kg/ha
mm
mm
kg/ha-mm
kg/ha-mm
Kuru
1821
138
13.19
V1
2591
56
203
46.26
12.76
V2T1
4154
160
309
26.96
13.44
V2T3YF3
3852
228
346
16.89
11.13
T3YF23
2923
212
340
13.79
8.60
V13T23
5467
260
404
21.03
13.53
V13T23YF23
6275
388
499
16.17
12.58
*V, Vejetasyon; T, Püsküllenme; YF, Dane oluşum dönemi. Rakamlar, her ana
dönemin (1) başlangıç, (2) orta, (3) son , 3 alt dönemini göstermektedir.
Bu çalışmada, sulama programı, vejetatif gelişme, çiçeklenme ve dane
oluşumu gibi 3 ana büyüme dönemi dikkate alınarak yapılmıştır. Değinilen ana
dönemler, ürün miktarını artırmak ve su kullanma randımanını yükseltmek için üç
alt döneme ayrılmıştır. Sulamalar, konulara göre değişiklik gösteren kısıntılı
sulama programlarına göre, anılan alt dönemlerde uygulanmıştır. Sulama sayısı
arttıkça mısır verimi de buna bağlı olarak artmıştır. Ancak, mısır veriminde
87
önemli azalış olmadan, önemli düzeylerde sulama suyu artırımı sağlanabileceği
saptanmıştır. Örneğin, vegetatif gelişme döneminin ortasında ve püsküllenme
dönemi başlangıcında yapılan, yalnızca iki sulama ile mevsim içerisinde üç
sulama yapılan konulara göre, oldukça yüksek ürün alınabilmekte (4154 kg/ha) ve
yaklaşık %25-30 su artırımı sağlanabilmektedir. Püsküllenme ve dane oluşumu
dönemlerinin sonlarında yapılan sulamaların verim üzerinde olumlu etki
yapmadığı anlaşılmıştır.
Su kullanım randımanları, kısıntılı sulama uygulamaları ve sulama sayılarına
bağlı olarak değişmiştir.
Buğday: İlk çalışmalar, belli bir bölge için optimum sulama sayısının eldesi
amacıyla yapılmıştır. Örneğin, Orta Anadolu’da, Konya, Eskişehir, Ankara ve
Isparta’da çok sayıda çalışma tamamlanmış ve buğdayın 2-4 kez sulanması
gerektiği; ilk suyun ekimden hemen sonra, Ekim ayı içerisinde verilmesi
gerektiği; diğer sulamaların ise bahar aylarında, özellikle, ya kardeşlenme,
çiçeklenme, sapa kalkma ya da süt olum dönemlerinde uygulanması önerilmiştir
(Çizelge 5).
Anılan çizelgede, buğday büyüme dönemi içerisinde kısıntılı sulama
uygulamaları ile soğuk ve kuru koşullara sahip Erzurum’da, Harran Ovası’nın
dışında, oldukça yüksek verim elde edilmiştir. En yüksek buğday verimi, yaz
döneminde sıcak ve kuru bir iklimin başat olduğu Harran Ovası’nda alınmıştır. Su
kullanım randımanları, kısıntılı sulama programı ve buğday çeşidine bağlı olarak,
bölgeden bölgeye değişmiştir. Türkiye’nin farklı iklim koşullarında yetiştirilen
buğday bitkisinde, sulama sayısı ve uygulanan su miktarı, kısıntılı sulama
uygulaması ile su kullanım randımanı için belirleyici etken olmuştur.
Çizelge 5. Türkiye’nin Farklı Bölgelerinde Kısıntılı Sulama Uygulamalarının
Buğday Verimi Üzerine Etkileri.
Kaynaklar ve Bölge
Madanoğlu (1977);
Ankara; Orta Anadolu
Günbatılı (1980);
Tokat; Geçit Bölgesi
Karaata (1987);
Şanlıurfa; Güneydoğu
Sevim (1988);
Erzurum
Yakan ve Kanburoğlu (1992);
Trakya
Sezen (2000);
Çukurova, Akdeniz
Sezen (2000);
Harran, Güneydoğu
Sulama Programları*
1
2 3
4
5
IR
mm
ET
mm
Verim
kg/ha
IWUE
kg/ha-mm
TWUE
kg/ha-mm
X
X
X
X
X
X
X
X
X
228
690
4160
18.25
6.03
X
X
253
616
3740
14.78
6.07
X
X
440
728
5070
11.52
6.96
238
398
5860
24.62
14.72
356
786
5390
15.14
6.85
74
51
347
350
460
444
636
633
4930
5580
7710
7480
66.62
109.41
22.22
21.37
10.72
12.57
12.12
11.82
X
X
Tam Sulama
Kısıntılı Sulama
Tam Sulama
Kısıntılı Sulama
* 1. Ekim öncesi, 2. Sapa kalkma, 3. Başak çıkarma, 4. Çiçeklenme, 5. Süt
olumu
88
Soya: Türkiye’deki çalışmalar, soyanın sulama programlarını oluşturmak ve
verim fonksiyonlarını elde etmek için 15-20 yıl önce başlatılmıştır. Tarsus’ta
Derviş ve Özer (1987) tarafından yapılan bir çalışmada, en yüksek soya verimin
kullanılabilir toprak suyunun %65 düzeyinde yapılan sulamalardan elde edildiği
belirtilmiştir. Ayrıca, araştırmacılar, sulama mevsimi içerisinde 10-12 gün aralıkla
yapılacak ve her sulamada 70-80 mm sulama suyunun uygulanacağı 5 sulamanın
yeterli olduğunu açıklamışlardır.
Karadeniz Bölgesi’nde ise Bayrak (1989) soya sulamalarının, bitkinin gelişme
dönemlerine göre düzenlenmesi gerektiğini belirtmiştir. Buna göre, ilk sulamanın
geç çiçeklenme veya kapsül oluşturma dönemlerinde yapılması önerilmiştir.
Anılan sonuçlar, Karadeniz Bölgesi’nde ilk sulamanın ekimden yaklaşık iki ay
sonra diğer sulamaların 16 gün aralıklarla yapılması durumunda 3 uygulamanın
yeterli olduğunu göstermektedir.
Soya su-verim, sulama suyu, ET ve kullanma randımanları bölgelere göre
önemli farklılıklar göstermektedir (Çizelge 6).
Çizelge 6. Kısıntılı Sulama Koşullarında Soya Verim ve Su Kullanım
Randımanları
Kaynak
Ersöz ve ark. (1997);
Bafra
Ersöz ve ark. (1997);
Çarşamba
Yazar (1988); Adana
IRR
mm
131
ET
mm
300
Verim
kg/ha
2551
IWUE
kg/ha-mm
19.5
TWUE
kg/ha-mm
8.5
61
254
3270
53.8
12.8
556
655
2830
5.1
4.3
Çizelge 6’da yağışlı bir iklime sahip Karadeniz Bölgesi’nde soya sulama suyu
ve ET değerlerinin, Adana’ya göre 4-9 kat daha küçük olduğu anlaşılmaktadır.
Aynı zamanda, anılan yöreden elde edilen ürün miktarı ise %14 daha yüksektir.
Benzer şekilde, su kullanım randımanları, Karadeniz Bölgesi’nde Akdeniz
Bölgesi’ne göre önemli ölçüde yüksek bulunmuştur. Bu durumun, konu edinilen
yörede soya yetişme mevsiminde, yağışların yüksek oluşundan kaynaklandığı
söylenebilir.
3.2. Sulama Suyu-Verim İlişkileri
Pamuk: Bitkinin suya karşı gösterdiği tepki, ilk kez Baştuğ (1987) tarafından
ölçülmüştür. Yetişme mevsimi boyunca ve kimi gelişme dönemlerinde, vegetatif
gelişme, çiçeklenme, olgunlaşma, oluşturulan su kısıntısının verim üzerindeki
etkileri araştırılmıştır (Şekil 1a). Sonuçlara göre, çiçeklenme ve meyve oluşumu
dönemlerinde sulama yapılmadığında verimde önemli bir azalma olmamıştır.
Oransal ET açığı ve oransal verim azalışı arasındaki ilişkilere göre, Ky değeri,
89
tüm mevsim için, 0.99 ve çiçeklenme-meyve oluşumu dönemi için 0.76 olarak
bulunmuştur.
Yavuz (1993), karık, damla ve çizgi kaynaklı yağmurlama sulama gibi farklı
sulama yöntemleriyle sulanan pamukta verim ilişkilerini araştırmıştır. Her sulama
yönteminde sulama suyu uygulamalarının farklı düzeyleri ile alt konular
oluşturulmuştur. Farklı sulama yöntemlerinde ıslatma derinliğindeki farklılıkların
sonucu olarak, farklı verim tepki etmenleri (Ky) elde edilmiştir (Şekil 1b).
Ky=0.45
Ky=0.76
Yağmurlama,
5 Sulama
Çiçeklenme
ve Ürün
Oluşumu
Ky=0.72
Yağmurlama, ilk
2 sulama
Ky=0.86
Ky=0.99
Damla, 7 gün
sulama aralığı
Mevsimsel
a
Ky=0.93
Karık sulama
b
Şekil 1. Çukurova koşullarında oransal verim azalışı ile oransal ET kısıntısı
arasındaki ilişkiler. Pamukta farklı büyüme dönemleri (a) ve farklı sulama
yöntemleri (b) için verim tepki etmenleri (Yavuz, 1993).
Verim tepki etmenleri ET, ıslatma derinliği, sulama programı ve bitki
verim kapasitesine bağlı olarak değişmektedir (Doorenbos ve Kassam, 1979;
Hanks, 1983; Vaux ve Pruit, 1983). Doorenbos ve Kassam (1979), derin ve orta
bünyeli topraklarda yetiştirilen pamukta mevsimsel ve çiçeklenme dönemine
ilişkin Ky değerlerini, 0.85 ile 0.50 olarak vermiştir.
Yazları sıcak ve kurak olan Güneydoğu Anadolu bölgesinde yer alan
Harran ovasında kısıntılı sulamanın pamuk ürün tepkisine karşı olası etkileri
araştırılmıştır. Verim tepki etmeni, (Ky) 1.2 olarak kestirilmiştir (Kanber ve ark.,
1991).
Mısır: Konu edinilen bitkiye ilişkin Ky değerleri, Şekil 2’de gösterilmiştir.
Anılan değerler, farklı sulama yöntemleri ve büyüme dönemleri için
hesaplanmıştır (Kanber ve ark., 1990; Kanber ve ark., 2007).
90
Sık sulama yapılabilen yağmurlama yönteminde Ky değeri, karık
yöntemindekinden daha küçüktür. Buradan, bitkinin püskül çıkarma döneminde
ve karık sulama yönteminde su eksikliğine karşı daha duyarlı olduğu belirtilebilir.
0.8
0.6
1-ET/ETm
0.4
0.2
0
0
Ky=0.98
0.4
Ky = 0.98
Karık
Furrow
1 -Y /Y m
0.2
Ky = 0.85
Ky=0.85
Yağmurlama
Sprinkler
0.6
Ky = 1.03
Ky=1.03
Tasseling
Püskül oluşumu
0.8
Şekil 2. Farklı sulama yöntemleriyle sulanan mısır bitkisinde mevsimlik ve püskül
oluşumu dönemine ilişkin Ky değerleri (Kanber ve ark., 1990 ve 2007).
Buğday: Farklı bölgelerde yetiştirilen buğdayın verim tepki etmeni, kısıntılı
sulama uygulamalarından yararlanılarak hesaplanmıştır (Şekil 3). Yağışın yüksek
olduğu ve homojen dağıldığı Tokat’ta en düşük Ky değeri elde edilmiştir.
Buradan, anılan yörede buğday veriminin sulamaya fazla bağımlı olmadığı
sonucuna ulaşılabilir. Yıllık yağışın düşük olduğu Şanlıurfa’da en yüksek Ky
değeri hesaplanmıştır (Günbatılı, 1980; Karaata, 1987). Değinilen yörede,
evapotranspirasyonun kısıtlanmasının buğday verimini olumsuz yönde
etkileyeceği ve sulamanın yaşamsal önemde olduğu belirtilebilir.
Tokat
Şekil 3. Farkı yörelerde yetiştirilen buğday bitkisinde oransal ET eksilişleri ile
oransal verim azalışları arasındaki ilişkiler (Kanber ve Ünlü, 2003; Kanber ve
ark., 2007).
91
Soya: Konu edinilen bitkiye ilişkin verim tepki etmeni, Ky, Yazar (1988)
tarafından Adana koşullarında çizgi kaynaklı yağmurlama sistemi kullanılarak
elde edilmiştir (Şekil 4).
1-ET/ETm
1
0.8
0.6
0.4
0.2
0
0
Ky = 0.5
Vegetativ
0.4
Ky = 0.97
Kapsül doldurma
0.6
Adana
1-Y/Ym
0.2
Ky = 0.55
Mevsimlik
0.8
1
Şekil 4. Adana yöresinde yetiştirilen soya bitkisinde oransal verim azalışları ile
oransal ET eksilişleri arasındaki mevsimlik ve farklı gelişme dönemlerini
kapsayan ilişkiler (Yazar, 1988).
Anılan şekil soya bitkisinde oransal verim azalışışı ile oransal ET eksilişi
arasındaki ilişkileri göstermektedir. Değinilen ilişkiler, hem mevsimlik, hem de
farklı gelişme dönemlerinde oluşturulan su kısıntısının etkilerini yansıtmaktadır.
Sonuçlar, soya bitkisinin kapsül doldurma döneminde su eksikliğine karşı daha
duyarlı olduğunu göstermektedir. Bitki, eğer sonraki dönemlerde sulanırsa,
başlangıçtaki su stresinden kolayca kurtulmaktadır.
4. SONUÇLAR ve ÖNERİLER
Su kaynaklarının yetersiz olduğu günümüzde, kısıntılı sulama tekniği,
uygulanabilir bir seçenek olarak kabul edilebilir. Bitkilerin su verim ilişkileri
dikkate alınarak bitkinin suya hassas olmadığı dönemlerde sulama yapılmaması
veya daha az su verilmesiyle uygulanan kısıntılı sulama tekniğiyle su artırımı
sağlanabilmekte ve mevcut suyla daha fazla alana ve sosyal kesime hizmet
götürülerek daha fazla gelir sağlanabilmektedir. Bunun yanında toprağa verilecek
her miktar suyun toprakta ekolojik sorunlar yaratabileceği, dolayısıyla su
kısıtlamasıyla bu tür sorunların da en az düzeye indirilebileceği de yöntemin bir
üstünlüğü olarak söylenebilir. Anılan teknikle yapılan sulamalarda topraktaki su
genellikle tarla kapasitesinin altında kaldığından, sulama dönemlerinde
92
oluşabilecek olası yağıştan daha fazla yarar sağlanabilecek, drenaj sorunu ve
masrafları azaltılabilecektir.
Bununla birlikte, bitkilerin çoğu, kısıntılı sulamada yüksek tepki vermekte,
verimde ve kalitede azalmalar olsa da kabul edilebilir sınırlar içerisinde
kalmaktadır. Suyun etkin kullanım düzeyi yükselmekte; birim suya karşı daha
yüksek düzeyde verim alınmaktadır. Ancak, kısıntılı sulama tekniği, sıcak ve
kurak iklime sahip Güneydoğu Anadolu gibi yörelerde daha dikkatli
uygulanmalıdır. Anılan yörelerde, bitki yetişme döneminde “Denetimli Kısıntılı
Sulama Tekniği” kullanılmalıdır. Bu amaçla bitkilerin suya en duyarlı dönemleri
saptanmalı, sulama programları, bunlara göre düzenlenmelidir.
KAYNAKLAR
Alap, M., 1958. Pamuk Raporu. Sulu Zir. Araşt. İst. Yay. Tarsus, 15 s.
Ayyıldız, M., 1959. Ankara Şartlarında U.S.13 Melez Mısırın Su Tüketimi
Üzerinde Bir Araştırma. A.Ü. Zir. Fak. Yay. No. 202. Ankara, 75 s.
Baştuğ, R., 1987. A Study on the Defining the Water Production Function of
Cotton Plant Under Çukurova Conditions. Unv. Of Çukurova Enst. Of Sci.
Irr. And Drain. Dept. Ph. Thesis, Adana, 120 s.
Bayrak, F., 1979. Bafra Ovası Koşullarında Mısır Su Tüketimi. Topraksu Araşt.
Enst. Yay. Genel No. 15, Rapor Seri No. 13, Samsun 30 s.
Bayrak, F., 1989. Bafra Ovasında Soyanın Fosfor-Su Ilişkileri Ve Su Tüketimi.
K.H. Araşt. Enst. Yay. No. 50,44. Samsun, 55 s.
Çetin, Ö., 1993. Harran Ovası Koşullarında Farklı Su ve Azot Uygulamalarının
Buğday Verimine Etkisi Ve Su Tüketimi. Bölge Topraksu Arş. Enst. Yay.
80(54), Şanlı Urfa 117 s.
Derviş, Ö., Özel, M., 1987. Çukurova Koşullarında Buğdaydan Sonra Ikinci Ürün
Soyanın Su Tüketimi. K.H. Araşt. Enst. Müd. Yay. Genel No. 139, Rapor Ser.
No. 80. Tarsus, 44 s.
Doorenbos, J., A.H. Kassam, 1979. Yield Response to Water. FAO United
Nations, Irr. and Drain. Paper, No. 33, Rome, 193 s.
English, M.J., J.T. Musick, V.V. Murty, 1990. Deficit Irrigation. "Manegement of
Farm Irrigation Systems, Edit. G.J. Hoffman., T.A. Howell., K.H. Solomon."
Chap. 17. An ASAE Monograph, St. Joseph, MI, 631-663 s.
Ersöz, İ.K., K. Avcı, F. Bayrak, 1997. Bafra ve Çarşamba Ovalarında İkinci Ürün
Soyanın Su Tüketimi. T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Tarımsal
Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü
Müdürlüğü Yayınları, Yayanın No: 102 Samsun. 265-279 s.
Eylen, M., Tok, A., Kanber, R., Ertaş, R., 1994. The Production Functions Of
Irrigated Cotton Under Tarsus Climatic Conditions. Köy Hizmetleri Tarsus
Araş. Enst. Genel Yay No: 189, Rapor Seri No: 123, Tarsus.
Günbatılı, F., 1979. Tokat-Kazova Koşullarında Mısır Su Tüketimi. Topraksu
Araşt. Enst. Yay. No. 33:21. Tokat, 44 s.
93
Günbatılı, F., 1980. Tokat-Kazıva Koşullarında Buğdayın Su Tüketimi. Bölge
Topraksu Arş. Enst. Yay. 45(28), Tokat, 26 s.
Hanks, R. J., 1983. Yield And Water Use Relation Ships: On Over Wiev. ”
Limitation to Efficient Use in Crop Production. Edit, H.M. Taylor et al.,”
ASEA, Madison, Wisconsin, 393-410 s.
Hanks, R. J., Keller, J., Rasmussen, V.D., Wilson, G.D., 1976. Line Source
Sprinkler for Continous Variable Irrigation-Crop Production Studies. Soil. Sci.
Soc. Amer. J. 40(3):426-429
Howell, T.A., Cuenca, R.H., Solomon, K.H., 1990. Crop Yield Response.
Management of Farm Irrigation Systems. Edit. G.J. Hoffman., T.A. Howell.,
K.H. Solomon. ASAE, 312 s.
Kanber , R., Tekinel, O., Baytorun, N., Önder, S., ve Ark., 1991. The Possibilities
of Free Water surface Evaporation for Using Irrigation Program and
Evapotranspiration of Cotton under Harran Plain Conditions. Prime-minister
of Turkish Republic, Chairmanship of Southeastern Anatolia Project
Authority, Pub. 44, Adana, 38 s.
Kanber, R., Köksal, H., Güngör, H.,. 1993. Su Tüketiminde Tasarruf Sağlayan
Yöntem Ve Teknikler. “ Sulama Teknolojisinde Yeni Gelişmeler. Edit By
S.Şener.” KHGM. Pup. No.76, Ankara, 102-123 s.
Kanber, R., Ünlü, M., 2003. Field Irrigation in Turkey. ICCAP Konferasları,
Tskuba Üniversitesi, Tokyo-Japonya, 26 s.
Kanber, R., Yazar, A., Eylen, M., 1990. Çukurova Koşullarında Buğdaydan Sonra
Yetiştirilen Ikinci Ürün Mısırın Su-Verim Ilişkileri. K.H.Araşt. Enst. Yay. No.
173,108. Tarsus, 77 s.
Kanber, R., Ünlü, M., Tekin, S., Koç, L., Kapur, B., 2007. Akdeniz İklim
Koşullarında Kimi Tarla Bitkilerinin Su Kullanım Randımanlarının
İrdelenmesi Türkiye VII. Tarla Bitkileri Kongresi, 25-27 Haziran 2007,
Erzurum (Poster Bildiri).
Karaata, H., 1987. Harran Ovasında Buğdayın Su Tüketimi. Bölge Topraksu Arş.
Enst. Yay. 42(28), Şanlı Urfa, 34 s.
Kaman, H., 2007. Geleneksel Kısıntılı ve Yarı Islatmalı Sulama Uygulamalarına
Bazı Mısır Çeşitlerinin Verim Tepkileri. Ç.Ü. Fen Bilimleri Enst. Tar. Yap. ve
Sulama Anabilim Dalı, Doktora Tezi, Adana. 127 s.
Kırda, C., Kanber, R., Tülücü, K., Güngör, H., 1999. Yield Response of Cotton,
Maize, Soybean, Sugarbeet, sunflower and Wheat to Deficit Irrigation. “Crop
yield Response to Deficit Irrigation. Edit. C. Kırda, P. Moutonnet, C. Hera, ve
N.RT. Nielsen” Chap. 2., Kluwer Academic Pub., London, 21-38 s.
Madanoğlu, K., 1977. Orta Anadolu Koşullarında Buğday (Yektay 406) Su
Tüketimi. Merkez Topraksu Araşt. Enst. Yay., 52(19), Ankara, 67 s.
Merriam, J.L., 1965. A Management Control Concept For Determining The
Economical Frequency Of Irrigation. AASE Annual Meeting, Paper No.65206:1-10.
94
Or, D., R.J. Hanks, 1992. A single Point Source for the Measurement of Irrigation
Production Functions. Irrigation Sci., 13:55-64.
Oylukan, Ş., 1972. Lizimetre Ile Çeşitli Mahsüllerin Su Sarfiyatlarının Tesbiti
Denemesi Sonuç Raporu. Topraksu Araşt. Enst. Yay. No. 53. Eskişehir, 22 s.
Oylukan, Ş., Güngör, H., 1976. Orta Anadolu Da Mısırın Su Tüketimi. Topraksu
Araşt. Enst. Yay. Genel No. 129, Rapor Seri No. 88, Eskişehir, 43 s.
Sevim, Z., 1988. Erzurum Koşullarında Buğdayın Su Tüketimi. Köy Hizm. Araşt.
Enst. Yay., No. 19(16), Erzurum. 49 s.
Sezen, S.M., 2000. Çukurova ve Harran Ovası Koşullarında Buğdayda Azot-SuVerim İlişkilerinin Belirlenmesi ve Ceres-Wheat V3 Modelinin Test Edilmesi.
Ç.Ü. Fen Bilimleri Enst. Tar. Yap. ve Sulama Anabilim Dalı, Doktora Tezi,
Adana.
Stegman, E.C., B.G. Schatz, J.C. Gardner, 1990. Yield Sensitivities of Short
Season Soybeans to Irrigation Management. Irrigation Sci. 11(2):111-119.
Stewart, J.I., R.H. Cuenca, W.O. Pruitt, R.M. Hagan, J. Tosso, 1977.
Determination and Utilization of Water Production Functions for Principal
California Crops. W-67 Calif. Contrib. Proj. Rep. University of California.
Tekinel, O., Kanber, R., 1979. Çukurova Koşullarında Kısıntılı Su Uygulama
Durumunda Pamuğun Su Tüketimi Ve Verimi. Tarsus Bölge Topraksu Ens.
Müd. Yay., Gen. No. 98, Rap. No. 48, Tarsus, 39 s.
Uzunoğlu, S., 1991. Ankara Yöresinde Mısırın Su Tüketimi. Top. Güb. Araşt.
Enst. Yay. No. 172, R.64. Ankara, 26 s.
Vaux, Jr.H.J., W.O. Pruitt, 1983. Crop-Water Production Functions. “Advances In
Irrigation, Edit. By D. Hillel.” Academic Press, 2:61-93.
Yakan, H., Kanburoğlu, S., 1992. Kırklareli Koşullarında Buğdayın Su Tüketimi.
Bölge Topraksu Arş. Enst. Yay. 30(26), Kırklarel, 37 s.
Yavuz, M.Y., 1993. Farklı Sulama Yöntemlerinin Pamukta Verim ve Su
Kullanımına Etkileri. Ç.Ü. Fen Bilimleri Enst. Tar. Yap. Ve Sul. Anabilim
Dalı Doktora Tezi, Adana, 196 s.
Yazar, A., 1988. İkinci Ürün Soyada Su-Verim İlişkilerinin Belirlenmesi. 3.
Ulusal Kültürteknik Kong. Bild. Ç.Ü. Zir. Fak. Yay.19, Adana, 156-168 s.
95
AÇIK VE KAPALI SİSTEM DRENAJ ALANI
TOPRAKLARININ TUZLULUK VE ALKALİLİK
PARAMETRELERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
Dr. Aynur FAYRAP
DSİ VIII. Bölge Müdürlüğü
[email protected]
Yeliz DEVLET
DSİ VIII. Bölge Müdürlüğü
[email protected]
Yaşar KARAGÖZ
DSİ VIII. Bölge Müdürlüğü
[email protected]
Prof. Dr. Abdurrahman HANAY
Atatürk Üni. Ziraat Fak.
[email protected]
ÖZET
Bu çalışmada; Erzincan ovasında biri yalnızca açık diğeri kapalı drenaj sisteminin de kurulduğu ve
her biri 10 ha olan iki pilot drenaj alanı seçilerek bu alanlardan alınan toprak örneklerinde tuzluluk
ve alkalilik parametrelerinin karşılaştırılması yapılmıştır. Açık ve kapalı drenaj şebekeli örnek
pilot alanlar seçilirken; aşamalı olarak kurulduğu saptanan drenaj şebekelerinin ilk yapıldığı
yıllarda kurulan ve aradan geçen zaman süresince kesintisiz olarak işlev yaptığı saptanan kısımlar
belirlenmiştir.
Kapalı drenaj şebekesinin bulunduğu alanda drenlerin üzerinde ve arasında bulunana noktalardan
farklı sonuçlar ortaya çıkabileceği olasılığı göz önünde bulundurularak örnek sayısı fazla
tutulmuştur. Açık drenaj şebekesinin kurulduğu pilot alanda 10, kapalı drenaj şebekeli pilot alanda
ise 16 noktadan 0-30, 30-60, 60-90 cm derinliklerden bozulmuş toprak örnekleri alınmıştır.
Alınan toprak örneklerinin pH, EC, ESP, KDK ve tekstür sonuçları bilgisayar ortamına
aktarıldıktan sonra, açık ve kapalı drenaj şebekesinin bulunduğu iki pilot alanın verilerinin
karşılaştırılması için SPSSWIN programı kullanılarak t testi analizleri yapılmıştır. Her ne kadar
drenaj yönünden ekstrem değerlere rastlanmamış ise de yalnızca açık drenaj şebekesinin
bulunduğu alanın ESP değerleri, kapalı drenaj şebekesinin bulunduğu alana oranla önemli düzeyde
yüksek çıkmıştır(P<0,05). Diğer bir ifade ile açık ve kapalı drenaj sistemlerinin bulunduğu
alanların toprak örneklerinin ESP’leri arasındaki fark 0,05 düzeyinde önemli bulunmuştur.
Erzincan ovasında karşılaşılan tarla içi drenaj sorunlarının giderilmesi için kapalı drenaj sisteminin
tamamlanması gerekmektedir.
Anahtar Kelimeler: Açık Drenaj Şebekesi, Kapalı(Borulu) Drenaj Şebekesi, Kimyasal Toprak
Özellikleri
96
COMPARISON OF SALINITY AND ALKALINITY
PARAMETERS OF SOILS IN OPEN AND PIPED DRAINAGE
SYSTEM AREAS
ABSTRACT
The objective of this study was to compare salinity and alkalinity parameters of soils collected
from open and piped drained areas with a size of 10 ha areas of each in Erzincan plain. The
sampled areas were chosen by considering continues use of open or piped drainage system since
the first establishment of gradual drainage system. Since it was expected for the samples taken
from the piped drainage system area that the soil samples collected from the points on pipes or
between the pipes might produce different results, the number of samples was increased. Disturbed
soil samples from 0-30, 30-60 and 60-90 cm in 10 different points at the open drained areas and 16
different points at the piped drained areas were collected. Soil samples were analyzed for pH, EI,
ESP, CEC and texture, and the results were compared using the t-test in SPSSWIN computer
software. Although there were no extreme values, the ESP values of the soils in the open-drained
areas were generally higher than those of the piped-drained area soils. It was suggested that piped
drainage system should be completed in a short time in order to handle of field drainage problems.
Keywords; Open-drained system, piped-drained system, chemical soil properties.
1.GİRİŞ
Genel anlamıyla drenaj terimi, arazinin insanlar için kullanılışlılığını artırmak
amacıyla fazla suyun topraktan ve arazi yüzeyinden yapay yöntemlerle
uzaklaştırılmasını belirtmektedir. Tarımsal açıdan ise amaç, maksimum bitki
gelişimine uygun bir kök bölgesi oluşturmaktır; diğer bir anlatımla toprakta uygun
bir su-hava dengesi sağlamaktır. Nemli bölgelerde ise yapılan drenajın amacı
zararlı tuzların yüksek düzeyde bulunması durumunda bu tuzların uzaklaştırılarak
toprakta uygun bir tuz dengesinin oluşturulmasına çalışmaktır (Gemalmaz, 1993).
Sulamaya yeni açılan arazilerde sulama tesislerine paralel olarak, onunla birlikte,
kesinlikle drenaj tesisleri de aktif duruma getirilmelidir. Uygun drenaj tesisi
bulunmayan koşullarda drenaj sorunlarının önlenmesi olası değildir. Çünkü
sulamalar nedeniyle topraklara eklenen tuzların dışarı atılması ancak drenaj
tesisleriyle sağlanabilmektedir. Sulama sonucunda bitki kök bölgesinde
birikmekte olan tuzlar, uzaklaştırılmaz ise bir süre sonra toprakta tuzluluk sorunu
kesinlikle ortaya çıkmaktır. (Ayyıldız,1990).
97
Drenaj sorunları açık (yüzey) veya kapalı (borulu, toprak altı) sistemlerle
giderilmeye çalışılmaktadır. Sorunun tipinin belirlenebilmesi için istenmeyen
zamanlarda, istenmeyen yerlerde ve zararlı düzeyde bulunan suyun kaynağının
saptanması gereklidir. Drenaj sisteminin kapalı olarak planlanabilmesi için,
arazide sulu tarım uygulamasının bulunması veya ileride uygulanacak olması
gerekir.
Açık drenaj tesislerinin yapımında öncelikle gerek yukarı havza, gerekse taban
arazide doğal su yollarının iyileştirilmesi yolu ile (yataklarına düzgün, geometrik
kesit verilerek) yeterli duruma getirilebilme olanakları araştırılmalıdır. Kapalı
drenaj sistemlerine ise özellikle sulama uygulamaları sonucunda ortaya çıkan
drenaj sorunlarının çözümünde baş vurulmaktadır.
Gerek açık gerekse kapalı drenaj sistemlerinden en iyi şekilde yararlanmanın ve
bu sistemlerin ömrünü en üst sınıra çıkarabilmenin sağlanabilmesi için iyi bir
bakımın yapılması, yenileme ve gelişmelerin sistematik olarak kullanım süresi
içerisinde şebekeye uygulanması gerekir (Robertson ve ark., 1991).
Anapalı ve ark (1998)’e göre bir bölgede toprakların tuzluluk ve sodyumluluk
sorununun varlığını ve boyutunu ortaya koyabilmek için toprakların eriyebilir
toplam tuz miktarını tanımlayan elektriksel iletkenlik değeri (EC), toprak
yapısının bozulma durumunun tanımı olarak değişebilir sodyum yüzdesi (ESP) ve
toprak reaksiyonu (pH) gibi parametrelerin belirlenmesi gerekir.
Toprak pH’sının 9,0 veya daha yüksek olması durumlarında, toprak yapısı
bozulmakta, verim düşmekte, toprak işlemesi zorlaşmakta ve yetersiz drenaj
koşulları oluşmaktadır (Gedikoğlu, 1999).
EC’nin 4000 μS/cm’den büyük, ESP’nin 15’den büyük ve pH’nın 8,5 veya daha
düşük olduğu tuzlu sodik topraklar ile EC’nin 4000 μS/cm’den küçük, ESP’nin
15’den büyük ve pH’nın 8,5-10 arasında olduğu sodik topraklarda, değişebilir
sodyumun artması, toprakta geçirgenliğin azalmasına ve havalanmanın
kısıtlanmasına neden olmaktadır (Kayael, 1999).
Ülkemizde ekonomik olarak sulanabilecek 8,5 milyon ha alanın 2004 yılı
itibariyle 4,9 milyon ha ı sulanmaktadır. Ülkemizde 5 857 810,81 ha arazi drenaj
sorunlarından etkilenmektedir. Yapılan etütlere göre drenaj sorunlu alanların
yarıdan fazlası, toplam arazinin %2’den fazlası veya yaklaşık 1,5 milyon ha arazi
tuzluluk ve/veya alkalilikten etkilenmiştir (KHGM). Sulamaya açılan tarım
98
alanlarının artışına bağlı olarak drenaj sorunlu alanlar da her geçen gün artmakta
drenaj çalışmalarının yapılması zorunlu bir duruma gelmektedir.
2. MATERYAL VE YÖNTEM
2.1 Materyal
alanlardan toprak örnekleri alınmıştır.
1967 yılında sulamaya açılan alanda açık drenaj şebekesi sulama tesisleri ile
birlikte yapılmıştır. Kapalı drenaj şebekesi 1980’li yıllarda yapılmaya Bu
araştırmada Türkiye’nin drenaj alanları bakımından havzalara göre en yüksek
ortalama yıllık akışa sahip olan Fırat havzası içerisinde Erzincan ovası drenaj
alanının bir bölümü araştırma alanı olarak seçilmiştir. Araştırma alanında bulunan
açık ve kapalı drenaj şebekelerinin işlerliğinin saptanması ayrıca açık ve kapalı
sistemlerin birbiriyle karşılaştırılmasının yapılabilmesi için biri açık diğeri de
kapalı drenaj sisteminin kurulduğu iki pilot alan seçilerek bubaşlanmasına
karşın günümüze kadar tamamlanamamıştır. Sulama alanında arazisi bulunan
deneyimli çiftçiler ve sulama tesisini yaparak işletmeye açan kuruluş yetkilileriyle
yapılan görüşmelere göre, araştırma alanında sulamaya açıldıktan birkaç yıl sonra
yer yer tabansuyu, tuzluluk ve sodyumlulaşma gibi drenaj yetersizliğinden
kaynaklanan sorunlar baş göstermiştir. Açık ve kapalı drenaj şebekeli örnek pilot
alanlar, yer yer açık ve yer yer se kapalı drenaj şebekesinin bulunduğu Küçük
Kadoğan köyü arazilerinde seçilmiştir. Bu alanlar seçilirken, aşamalı olarak
kurulduğu belirtilen drenaj şebekelerinin ilk yapıldığı yıllarda kurulan ve aradan
geçen zaman süresince kesintisiz olarak işlev yaptığı saptanan kısımlar
belirlenmiştir. Pilot alanların her biri 10 ha’dır.
Erzincan ovasının kuzeyinde yükselen sırtlar metamorfik bir seri ile kaplıdır.
Ovada artezyenik su kaynakları bulunmaktadır. Ovanın sediment birikmesinin
bulunduğu kısımlar tarımsal niteliğini yitirdiği için terkedilmiştir(DSİ, 1984).
Bölgede karasal iklim egemendir. Kışlar sert ve soğuk, yazlar sıcaktır. İlkbahar
yağışlı, yazlar kuraktır. Uzun yıllar ortalaması yıllık yağış toplamı 380 mm, 2007
yılı yağış ortalaması 392 mm dir(DMİ, 2008).
Çalışma alanında ağırlıklı olarak buğday, fasulye ve şekerpancarının yanında;
sebze, meyve ve kavak yetiştiriciliği de yapılmaktadır .
99
2.YÖNTEM
2.1. Toprak örneklerinin alınması
Toprak örneklerinin alınacağı noktalar belirlenirken Şimşek (1993)’de belirtilen
karar örneklemesi yöntemine göre hareket edilmiştir. Karar örneklemesinde
topluluğun bilinen özellikleri göz önünde bulundurularak, temsili örnekleme
birimleri seçilmekte ve örnekleme yapılmaktadır. Bir bölgede bulunan egemen
toprak çeşitlerinin bazı fiziksel ve kimyasal karakteristiklerini saptamak için
yapılan toprak etüt çalışmalarında, karar örneklemesi önerilmektedir. Örnekleme
noktaları seçilirken konuya ilişkin bilgi ve deneyimi olan kişilerin görüşüne baş
vurulmuştur. Örnek noktaları arasındaki uzaklıklar genel olarak 75-100 m
arasında tutulmuştur.
Kapalı drenaj şebekesinin bulunduğu alanda drenlerin üzerinde ve arasında
bulunan noktalardan farklı sonuçlar ortaya çıkabileceği olasılığı göz önünde
bulundurularak örnek sayısı daha fazla tutulmuştur. Açık drenaj şebekesinin
kurulduğu pilot alanda 10, kapalı drenaj şebekeli pilot alandan ise 16 noktadan 030 cm, 30-60 cm, 60-90 cm derinliklerden bozulmuş toprak örnekleri alınmıştır.
Su içerisinde bulunan bileşikler, topraktaki organik ve inorganik komplekslerle
fiziksel ve kimyasal tepkimeye girerler. Bunun sonucunda, toprakların bazı
fiziksel özellikleri ve kimyasal bileşimi değişir (Kanber ve ark., 1992). Sulama
suyu niteliğinin toprak özellikleri üzerine olan geçici etkilerinden kaçınmak için,
toprak örnekleri sulama uygulamalarının sona erdirildiği dönemde alınmıştır.
2.2. Toprak analizlerinin yapılması
Araştırma alanında alınan toprak örneklerinde toprak reaksiyonu (pH) McLean
(1982)’ye göre cam elektrotlu dijital göstergeli pH metre ile saturasyon
ekstraktında elektrometrik yöntemle ölçülmüştür.
Toprağın elektriksel iletkenlik değeri, Rhoades (1982)’in belirttiği esaslara
uyularak iletkenlik aletiyle saturasyon ekstraktının elektriksel iletkenliğinin
ölçülmesiyle belirlenmiştir.
Katyon değişim kapasitesi (KDK), Hesse (1972)’ye göre sodyum asetat
yöntemiyle belirlenmiştir. Yöntem; değişim komplekslerindeki negatif elektrikli
yüklerin, sodyum asetat çözeltisindeki sodyum ile doyurulmasından ve çözelti
fazlasının yıkanıp giderilmesinden sonra adsorbe edilmiş sodyum miktarının nötr
amonyum asetat çözeltisindeki amonyum ile yer değiştirerek belirlenmesi
temeline dayanır.
Değişebilir sodyum miktarı analizinde, Knudsen ve ark., (1982) de belirtilen
amonyum asetat yöntemi kullanılmıştır. Yöntem; toprak kolloidleri üzerindeki
sodyumun, toprağı amonyum asetat çözeltisi ile çalkalayarak çözeltiye alınması
temeline dayanmaktadır. Bu şekilde ekstrakte edilebilen sodyum miktarından,
100
suda çözünebilir sodyum miktarı
bulunmuştur.
çıkarılarak
değişebilir sodyum miktarı
Değişebilir sodyum miktarı saptandıktan sonra katyon değişim kapasitesinin
yüzdesi olarak değişebilir sodyum yüzdesi (ESP) aşağıda verilen eşitlikle
belirlenmiştir:
Değişebilir Na (me/100g)
ESP = —————————————————— X 100
Katyon Değişim Kapasitesi (me/100g)
Araştırma alanında 26 noktadan üçer derinlikten alınan toplam 78 adet toprak
örneğinin tekstür analizi Demiralay (1993)’de belirtilen şekilde Bouyoucous
hidrometre yöntemiyle yapılmıştır.
2.3. Toprak örneklerinin karşılaştırılması
Toprak örneklerinin pH, EC, ESP, KDK ve tekstür sonuçları bilgisayar ortamına
aktarıldıktan sonra, açık ve kapalı drenaj şebekesinin bulunduğu iki pilot alandan
alınan verilerin karşılaştırılması için SPSSWIN programı kullanılarak t testi
analizleri yapılmıştır.
3. ARAŞTIRMA SONUÇLARI VE TARTIŞMA
. Açık drenaj şebekeli pilot alandan 10, kapalı drenaj şebekeli pilot alandan 16
Açık ve kapalı dren şebekeli pilot alanlardan alınan toprak örneklerinin tekstür
analiz sonuçları çizelge 1.’de verilmiştir noktadan 0-30 cm, 30-60 cm ve 60-90
cm derinliklerden alınan örnekler A1, A2, A3, A4, A5, A6, A7, A8, A9, A10, K1,
K2, K3, K4, K5, K6, K7, K8, K9, K10, K11, K12, K13, K14, K15, K16 şeklinde
gösterilmiştir.
Çizelge 1. Toprak örneklerinin tekstür analiz sonuçları
Örnek
No
A1(0-30)
A1(30-60)
A1(60-90)
A2(0-30)
A2(30-60)
A2(60-90)
A3(0-30)
A3(30-60)
A3(60-90)
A4(0-30)
A4(30-60)
Nem
%
2,48
2,31
1,98
1,21
1,71
1,36
1,54
2,10
1,23
1,83
1,78
Kil
%
17,9
24,9
16,4
22,7
18,8
10,4
23,8
18,8
9,1
18,9
18,8
Kum
%
75,0
54,7
61,3
59,0
58,8
77,8
60,9
58,8
83,0
60,8
60,9
101
Silt
%
7,1
20,4
22,3
18,3
22,4
11,8
15,3
22,4
7,9
20,3
20,3
Tekstür Sınıfı
kumlu-tın
kumlu-killi-tın
kumlu-tın
kumlu-killi-tın
kumlu-tın
kumlu-tın
kumlu-killi-tın
kumlu-tın
tınlı-kum
kumlu-tın
kumlu-tın
A4(60-90)
A5(0-30)
A5(30-60)
A5(60-90)
A6(0-30)
A6(30-60)
A6(60-90)
A7(0-30)
A7(30-60)
A7(60-90)
A8(0-30)
A8(30-60)
A8(60-90)
A9(0-30)
A9(30-60)
A9(60-90)
A10 (0-30)
A10 (30-60)
A10 (60-90)
K1 (0-30)
K1 (30-60)
K1 (60-90)
K2 (0-30)
K2 (30-60)
K2 (60-90)
K3 (0-30)
K3 (30-60)
K3 (60-90)
K4 (0-30)
K4 (30-60)
K4 (60-90)
K5 (0-30)
K5 (30-60)
K5 (60-90)
K6 (0-30)
K6 (30-60)
K6 (60-90)
K7 (0-30)
K7 (30-60)
K7 (60-90)
K8 (0-30)
K8 (30-60)
1,09
1,57
1,65
1,46
2,09
1,86
1,41
1,90
1,85
1,48
2,07
1,77
1,17
1,90
2,00
1,56
1,82
1,73
1,71
1,59
0,86
1,04
1,79
2,00
1,35
1,56
1,26
1,60
1,29
1,61
2,12
1,65
0,98
1,10
2,54
2,17
1,73
2,28
1,29
0,65
1,90
1,47
11,4
18,8
14,9
12,5
19,4
16,9
7,7
19,3
19,0
7,7
21,1
24,8
3,7
21,0
20,9
11,8
18,0
18,8
24,1
29,1
16,6
14,2
27,3
20,9
7,1
24,2
16,8
10,5
22,2
27,1
20,3
25,3
12,9
14,1
26,7
25,2
16,3
28,6
15,9
10,3
29,4
11,0
79,8
62,1
70,9
81,7
72,2
64,8
73,3
62,2
58,6
75,4
57,6
60,9
91,8
60,7
56,8
75,3
61,7
56,8
54,7
50,9
81,5
73,9
46,7
55,0
82,0
53,9
60,9
77,7
55,0
52,7
60,0
49,7
71,2
66,1
48,1
58,6
72,1
50,4
66,9
84,3
47,1
75,1
102
8,8
19,1
14,2
5,8
8,4
18,3
19,0
18,5
22,4
16,9
21,3
14,3
4,5
18,3
22,3
12,9
20,3
24,4
21,2
20,0
1,9
11,9
26,0
24,1
10,9
21,9
22,3
11,8
22,8
20,2
19,7
25,0
15,9
19,8
25,2
16,2
11,6
21,0
17,2
5,4
23,5
13,9
kumlu-tın
kumlu-tın
kumlu-tın
kumlu-tın
kumlu-tın
kumlu-tın
kumlu-tın
kumlu-tın
kumlu-tın
kumlu-tın
kumlu-killi-tın
kumlu-killi-tın
Kum
kumlu-killi-tın
kumlu-killi-tın
kumlu-tın
kumlu-tın
kumlu-tın
kumlu-killi-tın
kumlu-killi-tın
kumlu-tın
kumlu-tın
kumlu-killi-tın
kumlu-killi-tın
kumlu-tın
kumlu-killi-tın
kumlu-tın
kumlu-tın
kumlu-killi-tın
kumlu-killi-tın
kumlu-killi-tın
kumlu-killi-tın
kumlu-tın
kumlu-tın
kumlu-killi-tın
kumlu-killi-tın
kumlu-tın
kumlu-killi-tın
kumlu-tın
tınlı-kum
kumlu-killi-tın
kumlu-tın
K8 (60-90)
K9 (0-30)
K9 (30-60)
K9 (60-90)
K10 (0-30)
K10 (30-60)
K10 (60-90)
K11 (0-30)
K11 (30-60)
K11 (60-90)
K12 (0-30)
K12 (30-60)
K12 (60-90)
K13 (0-30)
K13 (30-60)
K13 (60-90)
K14 (0-30)
K14 (30-60)
K14 (60-90)
K15 (0-30)
K15 (30-60)
K15 (60-90)
K16 (0-30)
K16 (30-60)
K16 (60-90)
1,63
2,37
2,52
1,62
2,35
1,69
2,07
1,88
1,36
0,82
1,08
1,71
1,65
2,18
1,65
1,68
2,34
1,45
2,56
1,77
0,86
1,03
1,65
1,84
0,88
22,2
33,7
31,5
14,0
28,7
29,8
28,4
30,5
17,7
4,4
13,1
10,6
16,7
28,1
20,8
9,6
35,3
25,7
12,7
31,1
14,6
14,2
27,1
21,0
12,1
51,6
43,8
41,9
57,8
44,9
44,6
47,3
52,2
63,9
62,1
68,7
71,8
55,3
46,0
50,4
65,8
41,9
53,8
56,9
44,1
72,9
82,1
48,3
60,2
84,1
26,2
22,5
26,6
28,2
26,4
25,6
24,3
17,3
18,4
33,5
18,2
17,4
28,0
25,9
28,8
24,6
22,8
20,5
30,4
24,8
12,5
3,7
24,6
18,8
3,8
kumlu-killi-tın
killi-kum
killi-kum
kumlu-tın
killi-tın
killi-tın
kumlu-killi-tın
kumlu-killi-tın
kumlu-tın
kumlu-tın
kumlu-tın
kumlu-tın
kumlu-tın
kumlu-killi-tın
Tın
kumlu-tın
killi-tın
kumlu-killi-tın
kumlu-tın
killi-tın
kumlu-tın
kumlu-tın
kumlu-killi-tın
kumlu-killi-tın
tınlı-kum
Çizelge 1.’e göre açık drenaj şebekesinin kurulmuş olduğu alandan alınan toprak
örnekleri genel olarak hafif bünyelidir (kumlu-tın). Bunu oransal olarak orta
bünye (kumlu-killi-tın) izlemektedir. Yüzeyden aşağıya doğru inildikçe kumlu-tın
bünye artarken kumlu-killi-tın bünye oranı azalmaktadır.
Kapalı drenaj şebekesinin bulunduğu alandan alınan toprak örnekleri ise genel
olarak orta (kumlu-killi-tın) ve hafif bünyeli (kumlu-tın) olup killi tın, tınlı-kum,
tın ve killi kum bünyeye de rastlanmıştır. Toprak profilindeki kil yüzdesi oransal
olarak alt katlara doğru genelde azalmaktadır.
Alınan toprak örneklerinin katyon değişim kapasitesi, değişebilir sodyum yüzdesi,
elektriksel iletkenliği ve toprak reaksiyonu sonuçları çizelge 2.’de verilmiştir.
Açık drenaj şebekesinin kurulduğu alan ile kapalı drenaj şebekesinin kurulduğu
alanın toprak örneklerinin EC, ESP ve pH yönünden karşılaştırılması amacıyla
t testi uygulanan toprak örneklerinin t testi sonuçları çizelge 3’de, istatistiksel
analiz parametreleri ise EC için derinlikler arası çizelge 4.’de, gruplar arası
103
çizelge 5’de; ESP için derinlikler arası çizelge 6.’de, gruplar arası çizelge 7.’da ve
pH için derinlikler arası çizelge 8.’de, gruplar arası çizelge 9.’da verilmiştir.
Çizelge 2. Toprak örneklerinin KDK, ESP, EC ve pH analiz sonuçları
KDK
(meq/100g)
ESP (%)
EC (µS/cm)
PH
Derinlik
(cm)
Nokta
A1
A2
A3
A4
A5
A6
A7
A8
A9
A10
K1
K2
K3
K4
K5
K6
K7
K8
K9
K10
K11
K12
K13
K14
K15
K16
030
33
26
23
24
9
18
14
26
28
28
24
35
34
26
26
25
17
29
27
26
27
18
27
24
24
25
3060
6090
030
3060
6090
030
3060
6090
030
3060
6090
20
22
21
23
16
16
25
24
25
26
11
25
26
26
16
24
18
12
27
27
20
23
24
22
14
25
14
12
10
13
11
16
16
7
20
25
16
7
11
24
15
12
9
25
19
31
8
19
16
16
6
10
1,31
1,68
1,24
1,62
5,32
2,71
4,01
0,97
1,26
0,65
0,72
0,68
1,43
1,29
1,70
1,69
2,60
1,57
1,87
2,82
1,43
4,67
1,82
1,45
0,79
0,85
1,70
2,17
2,23
2,30
1,84
4,53
0,72
1,10
1,65
0,66
1,13
1,52
0,77
0,54
1,29
1,20
1,19
1,56
1,31
2,26
1,08
1,10
1,38
0,98
0,65
0,31
1,59
6,81
2,55
1,70
1,49
1,15
1,28
6,21
1,67
0,86
1,01
2,05
0,91
0,29
0,52
1,12
1,50
1,46
1,34
1,56
1,48
1,77
3,99
1,14
3,94
0,99
280
238
308
259
897
252
924
525
238
182
350
280
336
224
392
301
322
406
322
427
322
308
284
462
462
231
252
280
322
448
280
224
238
224
266
168
210
189
224
287
308
175
224
231
333
448
252
231
242
312
199
238
175
182
185
168
196
175
168
154
210
189
210
154
154
266
189
189
196
364
71
311
168
175
196
266
266
168
7,70
7,65
7,65
7,28
7,95
7,42
5,75
7,75
7,15
7,62
7,15
7,20
7,48
7,65
7,60
7,85
7,65
7,75
7,72
7,45
7,75
6,95
7,8
7,82
7,35
7,45
7,15
7,65
7,50
7,28
7,85
7,70
7,60
7,65
7,45
7,75
7,80
7,40
7,15
7,45
7,70
7,50
7,55
7,58
7,75
7,30
6,90
7,25
7,55
7,35
7,45
7,20
7,22
7,60
7,45
7,32
7,25
7,25
7,65
7,00
7,49
7,65
7,00
7,08
7,40
7,25
7,02
7,45
6,90
7,65
7,62
7,75
7,48
7,05
7,68
7,85
7,52
6,85
Çizelge 2.’in incelenmesinden anlaşılacağı üzere toprakların hiçbirinde tuzluluk
ve sodyumluluk sorun oluşturacak boyutta değildir. Toprak örneklerinden elde
edilen sonuçlara göre, tabansuyundaki belirli dönemlerde artış gösteren tuzluluk
sorunu topraktan kaynaklanmamaktadır.
104
Çizelge 3. Toprak örneklerinin ESP, EC ve pH değerlerine ilişkin t testi sonuçları
ESP(%)
A(0-30)-A(3060)
A(0-30)-A(6090)
A(30-60)-A(6090)
K(0-30)-K(3060)
K(0-30)-K(6090)
K(30-60)-K(6090)
A(0-30)-K(0-30)
A(30-60)-K(3060)
A(60-90)-K(6090)
A-K
EC(µS/cm)
P
t
P
t
0,336
0,745
1,499
-0,487
0,638
-0,813
pH
t
P
0,168
-0,821
0,433
2,581
0,030
0,016
0,987
0,437
3,656
0,005
1,898
0,090
2,418
0,028
4,011
0,001
1,261
0,227
0,403
0,692
7,320
0,000
2,637
0,019
-0,578
0,750
0,135
0,460
2,170
0,976
0,046
0,339
0,796
-0,806
0,438
0,411
2,423
0,023
0,481
0,634
1,387
0,178
1,544
2,454
0,135
0,016
-1,257
0,594
0,221
0,554
0,352
0,097
0,728
0,923
Çizelge 4. Toprak örneklerinin EC değerlerine ilişkin istatistiksel parametreler
(µS/cm) (derinlikler arası)
A
Derinlik
(cm)
Minimum
Maksimum
Ortalama
Standart
Sapma
Varyasyon
Katsayısı
K
0-30
30-60
60-90
0-30
30-60
60-90
182
924
410
279
168
448
270
75
154
210
180
16
224
462
339
73
175
448
256
71
364
209
68
71
68,048
27,777
8,889
21,534
26,563
33,971
105
Çizelge 5. Toprak örneklerinin EC değerlerine ilişkin istatistiksel parametreler
(µS/cm ) (gruplar arası)
A
K
154
924
287
188
65,505
Minimum
Maksimum
Ortalama
Standart Sapma
Varyasyon Katsayısı
71
462
268
88
32,836
Yapılan t testi sonuçlarına göre; açık ve kapalı drenaj sistemlerinin kurulduğu
alanlardan alınan toprak örneklerinin EC değerleri, açık drenaj sistemlerinin
kurulduğu alanlardan alınan toprak örnekleri ve kapalı drenaj sistemlerinin
kurulduğu alanlardan alınan toprak örnekleri olmak üzere iki grup şeklinde
karşılaştırıldığında, aradaki farkın önemsiz çıktığı görülmüştür. Ancak her iki
grubun EC değerlerinin kendi içerisinde karşılaştırılmalarında açık drenaj şebekeli
alandan alınan toprak örneklerinin 0-30 cm ile 60-90 cm derinlikten alınan toprak
örnekleri arasındaki fark 0,05 düzeyinde ve 30-60 cm ile 60-90 cm
derinliklerinden alınan toprak örnekleri arasındaki fark da 0,01 düzeyinde önemli
bulunmuştur. Kapalı drenaj şebekeli alandan alınan toprak örneklerinin 0-30 cm
ile 30-60 cm ve 0-30 cm ile 60-90 cm derinlikten alınan toprak örnekleri
arasındaki fark 0,01 düzeyinde; 30-60 cm ile 60-90 cm derinlikten alınan toprak
örnekleri arasındaki fark 0,05 düzeyinde önemli bulunmuştur. EC değerleri toprak
profilinde aşağıya doğru inildikçe azalmaktadır. Ancak kapalı drenlerin
bulunmadığı veya çalışmadığı bazı yerlerde yıkanma sağlanamadığı için aynı
profilin daha derin noktalarında diğer noktalara göre yüksek tuzluluk değerleri
saptanmıştır. Buna karşın gübreleme uygulamasının olduğu bazı yerlerde, yüzeye
yakın noktalarda tuzluluk yönünden sınır değerleri aşmasa bile diğer noktalara
göre yüksek tuzluluk değerlerine rastlanmıştır.
Çizelge 6. Toprak örneklerinin ESP değerlerine ilişkin istatistiksel parametreler
(%) (derinlikler arası)
A
Derinlik (cm)
Minimum
Maksimum
Ortalama
Standart Sapma
Varyasyon Katsayısı
0-30
0,65
5,32
2,08
1,50
72,12
K
30-60
0,66
4,53
1,89
1,10
58,20
106
60-90
0,86
6,81
2,53
2,15
84,98
0-30
0,68
4,67
1,71
0,99
57,89
30-60
0,31
2,26
1,14
0,46
40,35
60-90
0,29
3,99
1,57
1,04
66,24
Çizelge 7. Toprak örneklerinin ESP değerlerine ilişkin istatistiksel
parametreler (%) (gruplar arası)
A
Minimum
Maksimum
Ortalama
Standart Sapma
Varyasyon Katsayısı
K
0,65
6,81
2,17
1,61
74,19
0,29
4,67
1,47
0,89
60,54
Yapılan karşılaştırmalara göre; açık ve kapalı drenaj sistemlerinin bulunduğu
alanların toprak örneklerinin ESP’leri arasındaki fark 0,05 düzeyinde önemli
bulunmuştur. Diğer bir anlatımla açık drenaj şebekesinin bulunduğu alandan
alınan toprak örneklerinin ESP değeri, kapalı drenaj şebekesinin bulunduğu
alandan alınan toprakların ESP değerinden önemli miktarda yüksek çıkmıştır.
Açık drenaj şebekeli alanda 30-60 cm’den alınan örnekler ile kapalı drenaj
şebekeli alanda 30-60 cm’den alınan örneklerin karşılaştırılmasında da aradaki
fark 0,05 düzeyinde önemli bulunmuştur. Bu sonuçlara göre, kapalı drenaj
şebekeli alanda önemli drenaj sorunları arasında bulunan sodyumlulaşma daha
düşük oranlara inmiştir. Ancak her iki alanın ESP değeri de sodyumlulaşma
sorunu oluşturacak boyuta ulaşmamıştır. Kapalı drenaj şebekeli alandan alınan
toprak örneklerinin kendi içerisinde derinlikler arası karşılaştırılmasında 0-30 cm
ile 30-60 cm derinlikten alınan toprak örnekleri arasındaki fark 0,05 düzeyinde
önemli çıkmıştır.
Çizelge 8. Toprak örneklerinin pH değerlerine ilişkin istatistiksel parametreler
(derinlikler arası)
A
K
Derinlik (cm)
0-30
30-60
60-90
0-30
30-60
60-90
Minimum
5,75
7,15
7,00
6,95
6,90
6,85
Maksimum
7,95
7,85
7,65
7,85
7,80
7,85
Ortalama
7,39
7,56
7,39
7,56
7,43
7,35
Standart Sapma
0,62
0,22
0,22
0,27
0,24
0,33
Varyasyon
8,39
2,91
2,98
3,57
3,23
4,49
Katsayısı
Çizelge 9. Toprak örneklerinin pH değerlerine ilişkin istatistiksel parametreler
(gruplar arası)
A
K
5,75
6,85
Minimum
Maksimum
7,95
7,85
Ortalama
7,45
7,44
Standart Sapma
0,39
0,28
Varyasyon Katsayısı
5,23
3,76
107
pH açısından bakıldığında, t testi sonuçlarına göre kapalı drenaj şebekeli
alanlardan alınan toprak örneklerinden 0-30 cm ile 60-90 cm’den alınan örnekler
arasındaki fark 0,05 düzeyinde önemli bulunmuştur.
Araştırma alanında yoğun olarak yetiştirilen bitkiler fasulye, buğday, şekerpancarı
ve patatestir. Fasulye için toprakların pH aralıkları Mengel ve Kirkby (1987)’a
göre 6,0-7,5, buğday için 5,7-7,5, şekerpancarı için 7,0-7,5, patates için 5,06,0’dır. Araştırma alanında açık drenaj şebekeli alandan alınan toprak örneklerinin
pH aralığı 5,75-7,95, kapalı drenaj şebekeli alandan alınan toprak örneklerinin pH
aralığı ise 6,85-7,85 dir.
4. ÖNERİLER
Araştırma alanında olduğu gibi, geçirimsiz kil tabakanın üzerinde bulunan
geçirgen kumlu, kumlu tınlı ve killi tınlı sığ topraklar için, Gemalmaz (1993)
tarafından toprağın 120 cm’ye kadar derin işlenmesi ve sonra 120 cm derinliğe
drenlerin döşenmesi ve arazi yüzeyinde su birikimi oluşturacak aşırı sulama
uygulamalarından kaçınılarak, drenaj sorunlarının azaltılması için özenli bir
sulama yönetimi gibi drenaj önlemleri önerilmektedir. Ayrıca killi tınlı
topraklarda başarı ile uygulanan mol drenajı, araştırma alanının killi tınlı killi tınlı
topraklarının bulunduğu kısımları için uygulanabilecek bir drenaj şeklidir.
Birbirinin tamamlayıcısı niteliğinde olan ve farklı kurumların kendi olanaklarıyla
ele alındığında etkisiz kaldığı belirlenen aynı amaca dönük açık ve kapalı drenaj
sistemlerinin yapımı, ilgili kurumlar arasında yakın ve uyumlu bir işbirliği ile,
kuruluşların sahip oldukları olanaklarının birleştirilerek, ortaklaşa saptanan
programlar içerisinde yürütülmesi gerekir.
Araştırma alanının genelinde projelerinde verilen boyut, derinlik ve aralıklara
uygun olarak kurulmuş olan açık drenaj kanallarında yapılan yenileme ve
eklemelere uyum sağlamadığı saptanan kapalı drenaj tesisinde bir revizyona
gidilmelidir. Dren kapasiteleri, derinlikler ve aralıkları yönünden, arazide
kurulmuş olan açık drenaj şebekesine uyumlu yeni kapalı drenaj projeleri
geliştirilmelidir.
Sulamada kullanılan suyun fazlaca tuz bulundurması durumunda toprakta tuz
birikmesini önlemek için bitki su tüketiminden daha fazla su verilmeli ve toprak
yıkanarak istenilen tuz konsantrasyon değeri sağlanmalıdır.
Drenaj sistemin etkin bir biçimde çalışabilmesi için hendek, kanal ve boru
sisteminin yeterli kapasitede olacak şekilde planlanmış olması gerekir.
108
5.KAYNAKLAR
Anapalı, Ö., Öztaş, T., Şahin, Ü., Hanay, A., 1998. Erzurum Karasu Ana
Tahliye Kanalının Topraktaki Tuzluluk ve Sodyumluluk Değişimi Üzerine Etkisi.
Doğu Anadolu Tarım Kongresi, Atatürk Üni., Ziraat Fak., 1467-1477, Erzurum.
Ayyıldız, M., 1990. Sulama Suyu Kalitesi ve Tuzluluk Problemleri. Ankara Üni.,
Ziraat Fak., Ders Kitabı 344, 11-96, Ankara.
Demiralay, İ., 1993. Toprak Fiziksel Analizleri. Atatürk Üni., Ziraat Fak.
Yayınları No:143, 20-23, Erzurum.
DMİ, 2008.Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Verileri, Ankara
DSİ, 1984. Erzincan Ovası Revize Planlama Rap. DSİ Genel Müd.,1-40, Ankara.
Gedikoğlu, N., 1999. Toprak Laboratuarlarında Yapılan Analizler ve Tarımdaki
Değerlendirilmeleri. DSİ Genel Müd., 1-19, Ankara.
Gemalmaz, E., 1993. Drenaj Mühendisliği. Cilt I., Atatürk Üniversitesi Yayın
No:746, Ziraat Fak. Yayın No:317, 20-23, Erzurum.
Hesse, P.R., 1972. A text Book of Soil Chemical Analysis. Chemical Publishing
Co., Inc., 1-520, New York.
Kanber, R., Kırda, C., Tekinel, O., 1992. Sulama Suyu Niteliği ve Sulamada
Tuzluluk Sorunları. Çukurova Üni., Ziraat Fak., No:21, 341, Adana.
Kayael, N., 1999. Tuzlu-Sodik ve Sodik Toprakların Oluşumu, Özellikleri ve
Analizleri, DSİ Genel Müd., 31-52, Ankara.
KHGM,
http://www.khgm.gov.tr/kutuphane/COLLESME/COLLESME.HTM
,24.03.2008.
Knudsen, D., Peterson, G.A., Prat, P.F., 1982. Lithium, Sodium, and Potasium.
Methods of Soil Analysis. Part 2. Chemical and Microbiological Properties, 225246, U.S.A.
McLean, E.O., 1982. Soil pH and Lime Requirement. In Methods of Soil
Analysis. Part 2. Chemical and Microbiological Properties, 199-224, U.S.A.
Rhoades, J.D., 1982. Soluble Salts. In Methods of Soil Analysis, Pare 2. Chemical
and Microbiological Properties, 167-179, U.S.A.
Robertson, J.B., Sullivan, E.F., Clemmens , A.J., Lowell, F.P., 1991. Management
Operation and Maintenance of Irrigation and Drainage Systems. Manual No:74,
Irrigation and Drainage, (Ed. W.F. Ritter) ASAE, 611-632, New York.
Şimşek, G., 1993. Toprak Etüd ve Haritalama. Atatürk Üni. Ziraat Fak.
No:146,111-113, Erzurum.
109
MEVCUT VE GELECEKTEKİ SULAMA PROJELERİ
BAKIMINDAN SEYHAN HAVZASININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Bülent SELEK1, İ. Kaan TUNÇOK2 ve Sezar ERCAN3
1
DSİ 6. Bölge Müdürlüğü, Seyhan, Adana, [email protected]
DHI Water & Environment & Health, Ankara, [email protected]
3
DSİ Genel Müdürlüğü, Etüd ve Plan Dairesi Başkanlığı, Ankara,
[email protected]
2
ÖZET
Akdeniz Bölgesi’nde, Adana’dan geçerek Akdeniz’e dökülen Seyhan Nehrinin uzunluğu
560 km olup yağış alanı 20 100 km2 dir. Seyhan Nehri, İç Anadolu’nun doğu kesiminde
Uzunyayla yöresinden doğan “Zamantı Irmağı” (uzunluğu 317 km) ile bunun doğusunda Doğu
Anadolu sınırları üzerinden doğan “Göksu”’nun (uzunluğu 198 km) birleşmesiyle meydana gelir.
Seyhan Nehrine sırasıyla Eğlence, Körkün, Üçürge ve Çakıt dereleri katılır. Seyhan Nehri’nin
Adana il sınırları içerisinde ana kolu üzerinde Seyhan ve Çatalan Barajları, yan kolu üzerinde ise
Nergizlik Barajı inşa edilmiştir. Seyhan Barajı 1956 yılında işletmeye açılmış olup sulama, enerji
ve taşkın önleme amaçlıdır. Enerji, taşkın önleme ve Adana İli içme ve kullanma suyu ihtiyacını
karşılayan Çatalan Barajı 1996 yılında işletmeye açılmıştır. Ayrıca, Seyhan nehri ve kolları
üzerinde sulama ve enerji amaçlı başta Yedigöze Barajı olmak üzere enerji amaçlı 10 adet baraj
yapılması planlanmaktadır. İşletmedeki Seyhan Barajı’ndan mevcut durumda brüt 134 000 ha
arazi sulanmaktadır. İnşa halinde olan 40 000 ha’lık Aşağı Seyhan Ovası IV. Merhale
Sulaması’nın da işletmeye alınması ile Seyhan Barajı’ndan sulanan saha brüt 174 000 ha’a
ulaşacaktır. İnşa halindeki Yedigöze Barajı’nın ve İmamoğlu Sulama Projesi’nin tamamlanması
halinde ise ilave 75 000 ha’lık alan daha sulamaya açılacaktır. Ayrıca, Yukarı Seyhan Havzası
kesiminde DSİ Kayseri Bölge Müdürlüğü’nce mevcut sulama projelerine ilave yeni projelerin
devreye alınması planlanmaktadır.
Bu çalışmada, Seyhan havzasında mevcut ve planlanan sulama projeleri ve diğer
projeler (içme suyu, enerji v.s.) birlikte değerlendirilerek, havzanın su dengesinin gelecekteki
durumu hakkında öngörülerde bulunulmuştur. Bu çerçevede, Danimarka Hidrolik Enstitüsü (DHI)
tarafından geliştirilmiş olan MIKE BASIN modeli kullanılarak su bütçesindeki mevcut ve
planlanan durum senaryoları incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Seyhan Havzası, Sulama, MIKE BASIN, Rezervuar işletmesi
EVALUATION OF SEYHAN RIVER BASIN WITH EXISTING
AND PLANNED IRRIGATION PROJECTS
ABSTRACT
Seyhan River, in the Mediterrenean Region, with a length of 560 km and a catchments
area of 20 100 km2 runs through the City of Adana and outfalls to the Mediterranean Sea. Seyhan
River is formed of two river systems: “Zamanti River” (length 317 km), which originates in the
eastern section of Central Anatolia (Uzunyayla region), and further to the east “Goksu River”
(length 198 km), which originates in Eastern Anatolia. The main tributaries of Seyhan River
110
include Eglence, Korkun, Ucurge and Cakit streams. The existing dams within the city limits of
Adana include Seyhan and Catalan along the main stream and Nergizlik along the main tributary.
Seyhan Dam has been operational since 1956 and serves various objectives including irrigation,
hydropower and flood control. Catalan Dam has been operational since 1996 and provides potable
and drinking water supplies to the City of Adana, as well as hydropower and flood control. It is
also planned to construct 10 additional dams, including the main Yedigoze Dam, along Seyhan
River and its tributaries for irrigation and hydropower purposes. Seyhan Dam serves a gross
irrigation area of 134 000 ha. Once Lower Seyhan Plain Phase IV Irrigation works are completed
and becomes operational, Seyhan Dam will serve to a total gross irrigated of 174 000 ha. Upon
completion of construction works at Yedigoze Dam and Imamoglu Irrigation, an additional 75 000
ha of land will be irrigable. DSI Kayseri Region is also planning to commission additional projects
in Upper Seyhan Basin.
In this study the cumulative impact of existing and proposed irrigation projects and
other facilities (drinking water, hydropower etc.) in Seyhan Basin will be evaluated by considering
future conditions water balances in the basin. In this context, existing and planned water budget
scenarios were analyzed using MIKE BASIN model developed by Danish Hydraulic Institute
(DHI).
Key Words: Seyhan Basin, Irrigation, MIKE BASIN, Reservoir operation.
1.
GİRİŞ
Seyhan Havzası, kuzeyde Kızılırmak Havzası, doğuda Ceyhan Havzası,
batıda Develi, Konya ve Tarsus (Berdan) Nehri Havzaları, güneyinde Akdeniz ile
çevrilidir. Türkiye’nin güneyinde bulunan ve Torosların 3 500 m yükseltilere
ulaşan yamaçlarından Akdeniz’e kadar olan yaklaşık olarak 20 100 km2 alanı içine
alır. Bu alanın suları, Zamantı ve Göksu ana kolları ve Seyhan Nehri ile denize
iletilir. Zamantı kolu üzerinde 650 m, Göksu kolu üzerinde de 525 m kotlarından
kıyıdaki ovalara kadar olan alanı içine alan Aşağı Seyhan Havzası içinde yer alan
Seyhan Ovası; tarım, sanayi, ticaret ve turizmde büyük gelişme potansiyeline
sahiptir. Bu sektörlerin gelişmesi yeni enerji ve su ihtiyaçlarını doğurmaktadır.
Buna karşı Seyhan Nehri, enerji ve su ihtiyaçlarını karşılayabilecek, tüketim
merkezlerine en yakın kaynak olarak bilinmektedir. Havzanın sahil kesiminde
tipik Akdeniz iklimi, üst kotlarında ise karasal iklim hâkimdir. Akdeniz iklimi
niteliğinde olan alt kesimlerde yıllık ortalama sıcaklık 180C, üst kısımlarında ise
80C dir. Yağış, kışın yüksek kısımlarda (son yıllarda azalmakla birlikte) genellikle
kar şeklindedir. Bu durum Seyhan Nehri’nin akışında, Aralık-Mayıs aylarında
yüksek, yılın geri kalan kısmında da düşük değerler şeklinde kendini gösterir
Seyhan Nehri’nin yıllık ortalama akım değerleri Zamantı kolunda 68
m³/s, Göksu kolunda 59 m³/s, Çatalan Barajı yerinde 163 m³/s ve Seyhan Baraj
yerinde de 200 m³/s değerlerine ulaşmaktadır. Seyhan Havası’nda DSİ ve EİEİ
tarafından işletilmekte olan 28 adet meteoroloji istasyonu bulunmaktadır. Seyhan
Nehri’nin uzun yıllar (1940-2007) ortalama akımı 6 186 hm3/yıl’dır (Şekil 1). Son
yıllarda yaşanan kuraklığın etkisi ile akımlarda önemli miktarda azalmalar olmuş,
2007 yılı 67 yıllık gözlem periyodu içerisinde en kurak yıl olarak yaşanmıştır.
111
Şekil 1 Seyhan Nehri Uzun Yıllar (1940-2007) Ortalama Akımları
2.
SEYHAN HAVZASI SULAMA PROJELERİ
Aşağı Seyhan Havzasında yapılan ilk çalışma mevcut Seyhan Barajının
planlama ve proje çalışmaları ile Barajın inşaat çalışmalarıdır. Seyhan Barajı’nın
planlama çalışmamalrı kapsamında, 1934 yılında akım gözlem çalışmaları ve
1937 yılında Aşağı Seyhan Ovası (ASO) Projesi mühendislik çalışmaları
başlatılmış, 1939-42 yıllarında sulama amaçlı Seyhan Regülatörü’nün inşaatı
tamamlanmıştır. Sulama, taşkın ve enerji üretimi amaçlı Seyhan Barajı ise 1956
yılında tamamlanıp işletmeye açılmıştır. Bu çalışmalardan sonra DSİ’nin 1961
yılında yaptığı Aşağı Seyhan Projesi raporu gelmektedir. Daha sonraları IECO
tarafından yapılan çalışmalar 1966 yılında tamamlanarak Teknik ve Fizibilite
Raporu haline getirilmiştir. 1966 yılını izleyen 10 yıllık süre içerisinde DSİ ve
EİE’ce baraj yeri ve göl alanlarında jeolojik temel araştırmaları yapılmıştır. Son
alarak, 1979–1980 yılları arasında Seyhan Havzasında yeniden etütler yapılarak
1980 yılında “Aşağı Seyhan Havzası Master Planı” adı ile rapora bağlanarak
yayınlanmıştır (DSİ, 1980). Söz konusu rapor kapsamında; Seyhan nehri boyunca
uzun süren etütler neticesinde, Seyhan Barajı’ndan membaya doğru; Çatalan
Barajı, Yedigöze Barajı, Kavşak bendi, Köprü Barajı, Menge Barajı, Feke Barajı
ve Göktaş Barajı aks yerleri tespit edilmiş olup her bir baraj yeri, birbirlerini takip
eden kademeler şeklinde oluşturulmuştur.
Ayrıca, Seyhan Nehri’nin yukarı havzasındaki sulama ve enerji
yönlerinden çok amaçlı kullanımı konusunda bir Master Plan hazırlanmıştır(DSİ,
1984). Bu rapor kapsamında, Seyhan Havzası’nda, Zamantı kolu üzerinde enerji
112
amaçlı Göktaş, Topaktaş, İndere Barajları; Tatlar, Çamlıca I-II-III, Gıcık HES’ler
ile sulama-enerji amaçlı Gümüşören ve sulama amaçlı Bahçelik Barajları
önerilmiştir. Ayrıca, Göksu kolu üzerinde daha önce önerilen Feke ve Menge
Barajları yeniden ele alınmıştır.
2.1. Aşağı Seyhan Ovası (ASO) Projesi
Kuzeyde Toros Dağları eteklerinin güneyde Akdeniz’e kadar uzanan,
doğuda Seyhan, batıda Berdan Nehirleri ile sınırlanmış 213 200 ha’lık alanı
kapsar. Bu sahanın yaklaşık brüt 174 000 ha’ının sulanması planlanmıştır.
Seyhan Ovası’nda, sulama, taşkın önleme, kurutma çalışmalarına 1939
yılında başlanmış dört merhale olarak ele alınmıştır (Tablo 1)
ASO I. Merhale Projesi: Bu merhalede 1939-1942 yılları arasında
Seyhan Regülatörü, 1953-1956 yılları arasında Seyhan Barajı, l941 yılından
başlayarak taşkın önleme çalışmaları yapılmıştır. Böylece l968 yılı sonunda,
Seyhan Barajı ve Regülatörü, Berdan, Seyhan, Ceyhan seddeleri, sağ ve sol isale
kanalları Yüreğir HES, sulama ve drenaj şebekeleri tamamlanarak 27 800 ha’nın
Tarsus, 37 200 ha da Yüreğir Ovası’nda olmak üzere toplam 65 000 ha sahanın
sulama ve drenajı, 22 000 ha sahanın taşkından korunması yılda 370 GWh enerji
üretimi gerçekleşmiştir.
ASO II. Mehale Projesi: Bu merhalede 21 400 ha Tarsus, 27 800 ha da
Yüreğir Ovası’nda olmak üzere toplam 48 600 ha sahanın sulama ve drenaj
tesislerine 1969 yılında başlanarak 1975 yılında tamamlanıp işletmeye açılmıştır.
ASO III. Merhale Projesi: Tarsus Ovası’nda 17 780 ha arazinin sulama
ve drenaj tesislerine 1976 yılında başlanmış ve işletmeye açılmıştır.
ASO IV. Merhale Projesi: 1 769 ha’ı Tarsus, 37 750 ha’ı da Yüreğir
Ovası’nda olmak üzere toplam 39 519 ha arazinin sulanması amaçlanmaktadır.
Planlama Raporu 1984 yılında tamamlanmış ve inşaat çalışmaları halen
sürdürülmekte olup işin %44’lük kısmı tamamlanmıştır.
Aşağı Seyhan Havzası mevcut ve planlanan projeleri gösterir akış şeması
Şekil 1’de görülmektedir.
Tablo 1 Aşağı Seyhan Ovası Projeleri Sulama Alanları ve İşletmeye Açıldığı
Yıllar
İşletmeye
Açıldığı
Yıl
Sulama Alanı (ha)
ASO PROJESİ
(Merhalesi)
Tarsus Ovası
Yüreği
Ovası
Toplam
I
27 800
37 200
65 000
1968
II
21 400
27 200
48 600
1975
III
19 831
-
19 831
1976
IV
1 769
37 750
39 519
İnşaatı devam
ediyor.
70 800
102 150
172 950
Genel Toplam
113
2.2 Çatalan Barajı ve HES Projesi: Çatalan Barajı, Seyhan Barajı membasında
Çatalan mevkiinde, Eğlence Deresi’nin Seyhan Nehrine birleştiği noktada yer
almaktadır. İlk etapta enerji ve taşkın amaçlı planlanan Çatalan Barajı ve HES
Tesisleri inşaatına 1981 yılında başlanmış olup 1996 yılında işletmeye alınmıştır.
Çatalan Barajı, 169 MW kurulu güçteki Hidroelektrik Santralı ile enerji üretimi ve
taşkın amacının yanında Adana kentine içmesuyu temin etmektedir. Mevcut
durumda 182,5 hm3/yıl kapasiteli olan içmesuyu tesisleri nihai durumda 365
hm3/yıl kapasiteye ulaşacaktır. Ayrıca, Çatalan Barajı’ndan sol sahilde 1 870 ha
sahanın (Çiçekli Sulaması) sulanması projesi inşa halinde, sağ sahilde 1 816 ha
sahanın sulanması (Kırıklı Sulaması) projesinin ise planlama çalışmaları
tamamlanmıştır.
2.3 Karaisalı Projesi: Adana İli, Karaisalı İlçesi’nin sınırları içerisinde ve Üçürge
Deresi üzerindeki toprak dolgu tipinde Nergizlik Barajı, hemen baraj
mansabından başlayarak güneye doğru açılan 2 326 ha tarım arazisine sulanmasını
temin edecek sulama tesisleri projenin ana üniteleridir. Baraj inşa edilerek 1996
yılında işletmeye açılmıştır. Ancak, son yıllarda yaşanan kuraklık nedeni ile
havzası yeterli yağış almamakta ve çok kısıtlı miktarda su sulamaya
verilmektedir.
2.4 Aşağı Körkün Projesi:
Daha önceki yıllarda Aşağı Körkün ve Eğlence Projeleri sulama Adana Şehrine
içmesuyu temini ve enerji üretimi için birlikte planlanmış projelerdi, ancak
sonraki yıllarda Adana şehri içmesuyunun Çatalan Barajı’ndan verilmesi ile
projede revizyona gidilmiş, enerji potansiyeli nehir tipi santrallerle
değerlendirilmesi planlanmıştır. Körkün Sulaması’nın bir kısmının (1 816 ha)
Çatalan Sağ Sahil Kırıklı Sulaması projesi kapsamında Çatalan Barajı
dipsavağından sulanması planlanmış geriye kalan kısmının (2 634 ha)ise Körkün
Çayı minimum akımları ile sulanması planlanmaktadır. Söz konusu projenin
planlama çalışmaları devam etmektedir.
2.5 Yedigöze Barajı ve HES Projesi ile İmamoğlu Sulama Projesi
Yedigöze Barajı, Seyhan havzasında, Adana İli sınırları dâhilinde Çatalan
Barajı membasında, Seyhan nehri üzerinde planlanmış, enerji ve Sulama
amaçlıdır. DSİ tarafından “Aşağı Seyhan Havzası Master Planı” kapsamında
geliştirilmiş olan Yedigöze Barajı’nın Planlama Raporu 1983 yılında
gerçekleştirilmiştir. 1983 yılında hazırlanan Planlama Raporuna göre talvegden
105,00 m, temelden 131,00 m yüksekliğinde kil çel çekirdekli kaya dolgu tipinde
tasarlana proje özel sektör tarafından 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu
çerçevesinde özel sektörce inşa edilmektedir. Barajın tipi ilgili firma tarafından
değiştirilmiş ve Ön Yüzü Beton Kaplı Kaya Dolgu Baraja dönüştürülmüştür.
Yedigöze HES’in Kurulu gücü 300 MW, yıllık ortalama enerji üretimi ise mevcut
114
duruma göre 966,53 GWh/yıl, membadaki tüm projelerin geliştirilmesi halinde ise
768,66 GWh/yıl’dır(SANKO, 2007). Yedigöze Barajı’nın inşaatı devam etmekte
olup 2010 yılında tamamlanarak enerji üretimine başlanılması hedeflenmektedir.
Ceyhan Havzası’nda yer alan İmamoğlu Projesi’nin alternatiflerinin
incelenmesi sonucunda İmamoğlu Sulaması su kaynağının, Yedigöze Barajı
rezervuarı olarak planlanması en uygun alternatif olarak seçilmiştir. Yedigöze
Barajı rezervuarından İletim Tesisleri (Tünel-Kanal) ile 75 000 ha sahanın
sulamasını temin edebilecek su derivasyonu ile İmamoğlu Ovası Sulama Projesi
Yedigöze Barajı ve HES Projesiyle entegre olmuştur.
2.6 Kayseri Bölgesi Sulama Projeleri
DSİ Kayseri Bölge Müdürlüğü’nce Seyhan Nehri’nin iki büyük kolundan
birisi olan Zamantı Nehri üzerinde sulama projeleri geliştirilmiştir. Bu güne kadar
inşa edilmiş gölet ve regülâtörler vasıtası ile toplam 6 143 ha alanda sulama
yapılmaktadır. Gelecekte, Gümüşören, Bahçelik barajı ve 7 adet göletle yaklaşık
toplam 30 000 ha alanın sulamaya açılması planlanmaktadır. Ayrıca, Develi II.
Merhale Projesi kapsamında inşa halindeki Zamantı tüneli ile yıllık yaklaşık 114
hm3 suyun havza dışına transferi planlanmaktadır.
3. SEYHAN HAVZASI SULAMA VE İÇMESUYU PROJELERİNİN SU
İHTİYAÇLARI
Seyhan Havzası’nda planlama değerlerine göre, DSİ 6. Bölge
Müdürlüğü’nce geliştirilen içme suyu ve sulama projelerinin tamamının devreye
girmesi durumunda yılda toplam 2 182,57 hm3 su kullanılacaktır(Tablo 2).
Mevcut durumda işletmede olan ASO I-II-III. Merhale Projesinde fiili durumda
kullanılan su tüketimleri dikkate alındığında ise söz konusu su ihtiyacı 2 611,08
hm3/yıl değerine ulaşmaktadır.
115
Şekil 2 Aşağı Seyhan Havzası Projeleri Akış Şeması
116
Tablo 2 DSİ 6. Bölge Müdürlüğü Sulama Projeleri Su İhtiyaçları
AYLAR
PROJE ADI
Proje Alanları
(ha)
TOP.
(hm3)
OCA
.
ŞUB.
MART
NİSAN
MAY
HAZ
TEM.
AĞU
EYL
EKM
KAS.
ARA.
Aş.Seyhan Ovası
IV. Merhale
Prj.(5 TP, 7YP,
8YP Sahaları)
(İnşa Halinde)
Brüt:38 017
Net:34 216
0
0
0
7.585
8.702
55.761
86.837
53.351
18.34
2.989
0
0
233.57
Aş.Seyhan Ovası
IV. Merhale
Prj.(6YP
Sahaları)
(İnşa Halinde)
Brüt:1 502
Net:1 352
0
0
0
0.24
0.353
1.73
2.935
2.607
1.064
0.053
0
0
8.98
Planlanan
0
0
0
5.58
52.95
236.60
336.33
318.01
80.13
10.54
0.00
0.00
* 1040.14
0
0
0
81.67
193.21
328.54
344.49
247.45
158.60
92.70
21.99
0.00
**(1468.65
)
Aş.Seyhan Ovası
I. ,II. ve III.
Merhale Prj.
(İşletmede)
Brüt:112 234
Net:101 011
Gerçekleşen
Alihocalı
Pompaj
Sulaması
(İşletmede)
Brüt : 988
Net : 889
0
0
0
0.215
0.125
1.383
1.898
1.363
0.536
0.149
0
0
5.67
İmamoğlu
Projesi
(Kati Proje)
Brüt:75 000
Net:67 500
0
0.29
1.04
8.51
31.34
95.75
189.97
154.21
75.79
16.49
1.61
0
575.00
Çatalan Sol
Sahil Kılıçlı
Göleti
(İnşa halinde)
Brüt:934
Net:841
0
0
0
0.21
0.4
1.415
2.232
1.505
0.585
0.063
0
0
6.41
Kırıklı Prj.
(Planlama)
Brüt:1 816
Net:1545
0
0
0
0.203
0.946
2.009
3.818
3.59
2.026
0.44
0
0
13.03
Karaisalı Prj.
(Nergizlik)
(İşletmede)
Brüt:2 326
Net:2 094
0
0
0
0.13
0.05
1.2
4.76
4.23
2.06
0.87
0
0
13.30
Körkün Prj.
(Planlama)
Brüt:2 634
Net:2 300
0
0
0
0.052
0
2.138
5.784
4.445
2.069
0.216
0
0
14.70
Çiçekli Prj.
(İnşa Halinde)
Brüt:1 870
Net:1 633
0
0
0
0.14
0.29
1.95
3.6
3.36
1.51
0.35
0.01
0
11.21
TS1 Sulaması
(İşletmede)
Brüt: 15 222
Net : 13 700
0
0
0
7.63
20.79
36.06
33.26
23.53
20.08
20.21
4.62
0
166.18
YS1 Sulaması
(İşletmede)
Brüt: 5 556 Net
: 5 000
0
0
0
4.21
8.36
14.03
15.60
15.44
10.87
8.94
2.22
0
79.67
Planlanan
Brüt:256 597
Net :230 729
Gerçekleşen
0
0.29
1.04
34.76
124.31
452.16
692.81
590.09
217.13
61.53
8.46
0
TOPLAM
***2182.57
0
0.29
1.04
110.85
264.57
544.10
700.97
519.53
295.60
NOTLAR : * Aş. Seyhan Ovası I. II. ve III. Merhale Projesi planlanan değerlere göre su ihtiyaçlarıdır.
** Aş. Seyhan Ovası I. II. ve III. Merhale Projesi su ihtiyaçları 2004-2007 yılı fiili su tüketimlerinin ortalaması olarak alınmıştır.
*** Aş. Seyhan Ovası I. II. ve III. Merhale Projesi su ihtiyaçları planlanan değerlere göre toplam su ihtiyacıdır.
117
143.69
30.45
0
(2611.08)
Seyhan Havzası’nda ayrıca Kayseri Bölge Müdürlüğü’nce geliştirilen
sulama projeleri ve diğer kurum kuruluşlarca geliştirilen içmesuyu ve sulama
projeleri de bulunmaktadır. Söz konusu projelerin su ihtiyaçları da göz önüne
alındığında toplam yıllık su tüketimi planlama değerleri esas alındığında
3 306,04 hm3, işletmedeki projelerin fiili tüketimleri esas alındığında ise
3 734,55 hm3’e ulaşacaktır (Tablo 3).
Tablo 3 Seyhan Havzası Projeleri Toplam Su İhtiyaçları(Planlama Değerlerine
Göre)
Aylık Su İhtiyaçları ( hm3)
KURUMLAR
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayı
s
Adana Bölge
Müdürlüğü
Projelerinin toplam su
ihtiyaçları (DSİ)
0
0.29
1.04
34.76
124.3 452.1 692.8 590.0
1
6
1
9
Kayseri Bölge
Müdürlüğü
Projelerinin toplam su
ihtiyaçları (DSİ)
14.89
DSI
tahsisi
olan
0.00
0.00
0.00
0.99
4.94
10.47 19.75 18.57 10.47
1.97
0.00
0.00
67.16
DSİ
tahsisi
olmay
an
0.00
0.00
0.00
1.12
5.61
11.89 22.43 21.09 11.89
2.24
0.00
0.00
76.27
Seyhan Nehrinden
özel kişilere ve Resmi
Kuruluşlara verilen
münferit su tahsisleri
1.92
1.73
1.92
1.86
1.92
1.86
1.92
1.92
1.86
1.92
1.86
1.92
22.60
1.10
1.00
1.10
1.07
1.10
1.07
1.11
1.11
1.07
1.10
1.07
1.10
13.00
365.00
Adana Köy
Hizmetleri İl
Müdürlüğü
projelerinin
toplam su
ihtiyaçları
İller Bankasının
yerüstü su
kaynaklarından
yapmış olduğu
içmesuyu projelerinin
su ihtiyaçları
Adana Büyükşehir
Belediyesine Çatalan
Barajı’ndan tahsis
edilen içmesuyu
miktarı (1/2 si
işletmede)
GENEL TOPLAM
14.52 17.69
15.04 33.08
Hazir
an
75.29
Tem
muz
Ağus
tos
Topl
Su
İhtiyacı
hm3/yıl
Eylül
Ekim
Kas.
Ara.
217.1
61.53
3
8.46
0
158.7 140.0
66.35 12.62 15.26 15.66
7
9
30.00
29.00 31.00
30.00 31.00
30.00 31.00 31.00 30.00 31.00 30.00 31.00
47.91
46.55 52.75
84.84
201.9
6
582.7 927.7 803.8 338.7 112.3
56.64 49.68
4
9
7
7
7
*ASO I-II-III Fiili su tüketimleri esas alınarak bulunan toplam su ihtiyacıdır.
118
2182.57
579.45
3306.04
*(3734.55)
4.
SEYHAN HAVZASININ GELECEKTEKİ DURUMUNUN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Seyhan havzasında gelecekte tüm içme-kullanma ve sulama projelerinin
devreye girmesi durumunda planlama değerlerine göre yıllık ihtiyaç 3 306 hm3
olacaktır. Seyhan Nehri’nin uzun yıllar ortalama akımının 6 186 hm3/yıl olduğu
göz önüne alındığında akımın toplamda ihtiyacı karşılayabildiği, ancak 2007 yılı
gibi kurak yılların yaşanması durumunda ise tüm akımın kullanıldığı varsayılsa
bile su açığı ortaya çıktığı görülmektedir (Şekil 3).
Şekil 3 Seyhan Nehri’nin Akımları ile Projelerin Su İhtiyaçların Karşılaştırılması
Bu çalışmada, Su kaynakları ve talepleri arasındaki ilişkilerin dinamik bir
şekilde modellenebilmesi ve etki-tepki ilişkilerinin gerçekçi bir şekilde
değerlendirilebilmesi için Danimarka Hidrolik Enstitüsü tarafından geliştirilmiş
olan MIKE BASIN(DHI, 2000) modeli kullanılmıştır. Bu modelin iskelet yapısı
Şekil 4’de gösterilen sistem ilişkileri esasına bağlı olarak kurulmuş ve su temini
ve kullanım alternatifleri de Şekil 2’de belirtildiği çerçevede değerlendirilmiştir.
Yapılan bu çalışma çerçevesinde öncelikli olarak mevcut ve planlanan sulama
projelerinde hedeflenen su temini miktarları incelenmiş ve mevcut ve planlanan
baraj yapılarındaki depolamalar da göz önüne alınarak su dağıtım paylaşım planı
ve bütçesinin oluşturulması hedeflenmiştir.
MIKE BASIN havza ölçeğinde su temini ve dağılımının sistem sınırları,
hidrolik yapıları ve buna bağlı olan ihtiyaçları çerçevesinde yapılmasını sağlayan
ve simülasyon/optimizasyon yaklaşımlarını kullanarak havza ölçeğindeki yerüstü
ve yeraltı su kaynaklarının zamansal ve uzaysal dağılımını hesaplayan sayısal bir
modeldir. Mevcut veri tabanlarının daha etkin bir şekilde kullanılabilmesi için
Coğrafi Bilgi Sistemi kullanılarak oluşturulan yüzey bilgilerinin modelleme
çalışmalarına entegrasyonunu da mümkün kılar.
119
Yedigoze
H97
!d!d#*
Mentas
²³
²³
Yedigoze
R92
Imamoglu
W94
H96
Eglence
²³
E145
E148
Catalan
Korkun
R4
²³
E48
²³
²³
Adana Icme
Nevsehir-Korkun
W31
²³
E92
#*
²³
E14 E13 Cicekli
W61
E91
!d Catalan
E16 H8
Kirikli
W60
²³
Korkun
E15
W84
Cakit
²³
E63
Seyhan
R5
E12
!d
²³
TS1
!d
²³
²³
²³
W100 ASO I-II-III
W101 ASO IV 5-7-8W102
#*
E156
E158
ASO IV-6YP
²³
³²
W106
YS1
W105
Ali Hocali
W103
Şekil 4 MIKE BASIN Modeli – Seyhan Havzası Uygulaması
5.
BULGULAR VE TARTIŞMA
Bu çalışmada, baraj sistemlerinin öncelikleri içmesuyu ve sulama
projelerine verilmiş, enerji üretimi için öncelikli bir tercih yapılmamıştır. Bu
çalışma önümüzdeki dönemlerde yapılacak daha detaylı simülasyon ve
optimizasyon çalışmalarının başlangıç noktası olarak öngörülmüştür. Bu
çalışmaya bağlı olarak yapılacak incelemelerde elde edilecek su kaynaklarına olan
hassasiyet, sistem ihtiyaçları ve sulama temini/enerji üretimi arasındaki dinamik
ilişkiler göz önüne alınarak MIKE BASIN modelleme aracı kullanılacak ve daha
detaylı dinamik modeller geliştirilecektir.
Geliştirilen 2 temel model (mevcut projelerde fiili olarak tüketilen ve
planlama su ihtiyaçlarına göre) çerçevesinde su kullanımlarına bağlı olarak temin
edilebilecek su miktarları incelenmiştir. MIKE BASIN modeli ile elde edilen
Seyhan Barajı’ndan mansaptaki sulama projelerine su temini dağılımı Fiili Su
tüketimlerine ve Planlanan su tüketimlerine göre ayrı ayrı Şekil 5’de
görülmektedir. Bu incelemelerde yıllık ortalama akım değerleri kullanılmıştır.
Seyhan Havzası’ndaki mevcut su kaynakları incelendiğinde özellikle
Temmuz-Eylül ayları döneminde önemli bir azalmanın yaşandığı
gözlemlenmektedir. Buna karşılık bu aylarda su ihtiyaçlarının da artan bir
eğilimde olması su bütçesinde darboğazların yaşanması ihtimalini artırmaktadır.
120
Bu durum Tablo 4’de özetlenen sonuçlara da yansımaktadır. Arz ve talep
arasındaki farklılıkların “su bütçesi” çerçevesinde özetlendiği bu tabloda
görüldüğü gibi özellikle inşaat aşamasındaki ASO IV. Merhale 5TP, 7YP ve 8YP
sahalarının sulama suyu temini mevcut fiili su tüketimleri esas alındığı durumda
%22 oranında açık vermektedir. ASO I, II, III. Merhale planlanan su ihtiyaçlarının
fiili su tüketimlere göre %29 mertebesinde daha az olması, ASO IV. Merhale
sulamalarına olumlu olarak yansısa da planlanan su ihtiyaçlarına göre de sulama
suyu temininde %20 oranında açık oluşmaktadır. Diğer bir ifade ile ASO I, II, III
fiili su tüketimlerinin planlama su ihtiyaçları değerlerine düşürülmesi durumunda
da ASO IV. Merhaledeki su açığı ancak %20 mertebesine kadar düşmektedir. Bu
açığın oluşmasında 2 önemli faktör rol oynamaktadır:
1- Çatalan Barajı’ndan su temini yapılan Adana İçme Suyu, Kırıklı
Sulaması, ve Çiçekli Sulaması’ndaki su taleplerinin Temmuz-Eylül ayları
döneminde maksimum seviyelerine ulaşması ve buna bağlı olarak Seyhan
Rezervuar sisteminden yapılabilecek olası beslemenin etkisini sınırlaması
2- Temmuz-Eylül aylarında Şeyhan Barajı Rezervuarı’nda on görülen
minimum işletme kotu (49.00 m) değerlerinde işletme yapılmasına karşın
özellikle ASO IV. Merhale su talebini karşılayacak seviyede olmaması.
Bu temel sebepler göz önüne alındığında su bütçelerinin oluşturulması
aşamasında baraj sistem işletme eğrileri ve sistem arz/talep dengeleri çerçevesinde
optimizasyon çalışmalarının yapılması ve sulama ihtiyaçları ve baraj işletme
politikalarının entegre bir yaklaşımda model çalışması yapılarak su bütçesindeki
açıkların asgari seviyelere indirilmesi öngörülmektedir. Önümüzdeki dönemde
yapılması planlanan bu çalışmanın temelinde alt yapısı bu çalışmada kurulmuş
olan sistem ilişkileri ve su temin/ihtiyaç dengeleri yer alacaktır.
121
(b)
(a)
Şekil 5 MIKE BASIN Modeli – Seyhan Barajı’ndan Mansaptaki Sulama
Projelerine Su Temini Dağılımı: (a) Fiili Durum, (b)Planlanan Durum
Tablo 4 Seyhan Havzasi Sulama Projeleri Su Bütçesi
Su Bütçesi*
Su Tüketimleri
Fiili Durum Planlanan Durum
İmamoğlu
0%**
0%
Adana İçme Suyu
0%
0%
Kırıklı
0%
0%
Çiçekli
0%
0%
Aşağı Körkün
0%
0%
TS1
-4%
-4%
ASO I,II,III. Merhale
-14%
0%
ASO IV. Merhale 5TP, 7YP, 8YP Sahaları
-22%
-20%
Ali Hocalı
-4%
-4%
YS1
-4%
-4%
ASO IV. Merhale 6YP Sahası
-4%
-4%
*
Su Bütçesi Açığı veya Fazlası oran olarak ifade edilmiştir.
** 0% değeri arz ve talebin eşit olduğu ve şu bütçesi açığının olmadığı
durumu belirtir.
Sulama Projesi
122
6. SONUÇ VE ÖNERİLER
Bu çalışmada, Seyhan Havzasının gelecekteki durumunun simülasyonu için
oluşturulan model ile yapılan çalışmalar sonucu elde edilen sonuçlar ve öneriler
aşağıda sunulmuştur:
1) Seyhan Havzası’nda gelecekte tüm projelerin devreye girmesi halinde
özellikle kurak yıllarda mansap kesimindeki Aşağı Seyhan Havzası (ASO)
Projesi’nde %20’lere varan oranda su açığı oluşacağı öngörülmektedir.
2) İleriki aşamalarda, havza için optimizasyon çalışmalarının yapılması ve su
ihtiyaçları ve baraj işletme politikalarının entegre bir yaklaşımla model
çalışması yapılarak su bütçesindeki açıkların asgari seviyelere indirilmesi
öngörülmektedir.
3) Gelecekte oluşacak su açıklarının önlenmesi için özellikle sulama
projelerinde kabul edilebilir oranlarda kısıntıya gidilmesi, planlı su
dağıtımı yerine rotasyonlu sulama yapılması veya işletmedeki projelerin
modernize edilerek su tasarrufu sağlanması bir zorunluluk halini
almaktadır.
KAYNAKLAR
DSİ, 1980, Aşağı Seyhan Havzası Master Plan Raporu, Ankara.
DSİ, 1984, Yukarı Seyhan Havzası Master Plan Raporu, Ankara
SANKO, 2007, Yedigöze Barajı ve HES Kesin Fizibilite Raporu, Ankara.
DHI, 2000, MIKE BASIN - Guide to Getting Started, Horsholm.
123
AŞAĞI SEYHAN OVASI AKARSU SULAMA SAHASI TABAN
SULARINDA NİTRAT KONSANTRASYONU VE
OLUŞTURACAĞI ÇEVRESEL RİSK POTANSİYELİ
Hayriye İBRİKÇİ1, Ebru KARNEZ1, Hacer OĞUZ1, Mahmut ÇETİN2, Eren ÖZTEKİN1,
Mahmut DİNGİL1, Cevat KIRDA2, Sevilay TOPÇU2 ve Hüseyin EFE3
1
2
3
Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Toprak Bölümü, 01330, Adana.
Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama
Bölümü, 01330, Adana.
DSİ VI. Bölge Müdürlüğü, ASO İşletme ve Bakım Şube Müdürlüğü,
Adana
Özet
Taban suyu, derin kuyu suları ve kırsal alanlardaki içme ve kullanma sularının
kirlenmesi kullanılan tarımsal girdilerle yakından ilgilidir. Bu girdilerin başında, uygulaması rutin
hale gelmiş olan azotlu gübreler bulunmaktadır. Bitkiler için çok gerekli olduğu kadar, fazlası da
canlılar için bir o kadar zararlı olan azot, kimyasal özellikleri nedeniyle toprak profilinden çok
çabuk yıkanabilmekte ve su kaynaklarını kirletebilmektedir. Bu nedenle, içme sularında Dünya
Sağlık Örgütünce belirlenmiş nitrat konsantrasyonu limit değerleri daha da aşağıya çekilmek
istenmektedir. Aşağı Seyhan Ovasında yürütülen bu projede, hidrolojik yönden sınırları iyi
belirlenmiş Akarsu Sulama Birliği sahasında 2007 su yılında (1 Ekim 2006 – 30 Eylül 2007) taban
suyu nitrat konsantrasyonunda oluşan değişimler incelenmiştir. Taban suyu gözlem kuyularından
Ocak, Şubat, Mayıs, Temmuz ve Ekim 2007’de alınan su örneklerinde nitrat analizleri yapılmıştır.
Ortalama nitrat (NO3) konsantrasyonu, gözlem periyodunda 10.6 – 22.5 mg l-1 arasında
değişmiştir. Yağış ve iklim koşullarına bağlı olarak taban suyundaki en yüksek konsantrasyon
şubat ayında bulunmuştur. Akarsu sulama sahasında risk oluşturabilecek nitrat konsantrasyonu
Şubat ayı haricinde genelde toplam alanın yaklaşık %5’i kadardır. Dolayısıyla, araştırma
alanındaki taban suları nitrat kirliliği açısından bir risk oluşturmamaktadır. Öte yandan, 2007 su
yılında üç metre derinlikteki toprak katmanındaki azotun 0.022 Mg NO3 ha-1 (4.97 kg N ha-1)
azaldığı belirlenmiştir. 2008 su yılında da ölçülecek olan nitrat konsantrasyonu, izleyen yıllarda
sulama alanındakinitratkirlenmesini yansıtması ve gübreleme programlarını da içeren tarımsal
uygulamaların gözden geçirilmesi açısından önemli olacaktır.
Anahtar Kelimeler: Taban Suyu Nitrat Konsantrasyonu, Nitrat Kirlilik Riski, Akarsu Sulama
Sahası
124
GROUNDWATER NİTRATE CONCENTRATİON AND ITS
ENVİRONMENTAL RİSK POTENTİAL İN LOWER SEYHAN
PLAİN, AKARSU IRRİGATİON AREA
Abstract
Pollution of water resources such as ground water, well waters and drinking and daily
usage waters was very closely related to the agricultural inputs. One of the main inputs among the
others is commonly used nitrogen fertilizers. Even though nitrogen is very important for survival
of the plants, at the same time its excess use is very harmful for all the living populations.
Nitrogen, because of its chemistry, easily leaches through the profile and pollutes the water
resources. Therefore, nitrate threshold level in drinking water has already been reported by World
Health Organization is tried to lower by the related authorities. In this research, conducted in
Akarsu Irrigation area, variation in groundwater nitrate concentration throughout the irrigation
year (October 1, 2006 to September 30, 2007) was studied. Nitrate concentrations of the
groundwater samples were determined in January, February, May, July and October, 2007. The
average NO3 concentration during the year was ranged between 10.6 – 22.5 mg l-1. Based on the
climatic conditions and rainy season, the highest NO3 concentration was found in February.
Possible nitrate pollution risk in Akarsu Irrigation area was existed in about 5% of the total area
except in February. Therefore, there was almost no NO3 pollution risk in the area in year 2007.
The same year, NO3 amount in the 3-m soil depth was decreased as 0.022 Mg NO3 ha-1 (4.97 kg N
ha-1). To continue to the same measurements in 2008 and also in following years, will establish a
database and assist to develop useful agricultural practices including efficient fertilization
program.
Key Words: Groundwater Nitrate Concentration, Nitrate Pollution Risk, Akarsu Irrigation Area
1. LİTERATÜR ÖZETİ
Tarımı yönlendiren en önemli faktörlerin başında gübre ve su, yıllardır
önceliğini korumuştur. Son 30–40 yıldır kimyasal gübreler tüm dünyada olduğu
gibi, Çukurovada da fazlasıyla kullanılmaktadır. Azotlu gübreler sulu ve kuru
koşullarda kullanılan gübrelerin başında gelmektedir (Schütt, 1977).
Toprağa uygulanan azot yalnız bitkiler tarafından alınmayıp, aynı zamanda
fiziko-kimyasal ve biyolojik süreçlerin de rol aldığı bir döngü içerisine
girmektedir. Bu süreç toprak, iklim ve arazi kullanımına bağlı olarak değişkenlik
göstermektedir Azot; toprak tekstürü, sulama suyu miktarı ve zamanı, yağış,
gübreleme şekli ve zamanına bağlı olarak toprakta form değiştirmekte, yıkanarak
taban suyuna karışmakta ve atmosfere volatilize olmaktadır (Prakasa Rao ve
Puttanna, 2000). Özellikle çiftçi koşullarındaki yıkanma çok daha fazladır (Riley
ve ark., 2001). Bu dinamizm nedeniyledir ki, birçok gelişmiş ülkede dahi, tarla
koşullarında azot çalışması oldukça zor olmakta ve sonuçlar akılcıl bir
yaklaşımdan veya model çalışmasından öteye gidememektedir (Riley ve ark.,
125
2001). Azot gübrelemesinin çevredeki olumsuz etkisini, minimum düzeye
indirerek tarımsal üretimi ve karlılığı en yüksek düzeye çıkarmak için, N’un
topraktaki davranışını anlamak gerekir. Beş önemli faktör, azotlu gübrelerin
çevreyi ve içme suyunu kirleterek potansiyel toksik etki yaratmasına neden
olmaktadır; bunlar: (1) uygulanan gübre azotu formu, (2) bitkiler tarafından azotun
kullanım etkinliği, (3) su kaynaklarının kendi hareket ve yapıları, (4) toprakların
su kaynakları ile olan ilişkileri ve (5) yöresel iklim koşulları ve sulama
yöntemleridir.
Azotun çevreye olan olumsuz etkileri üzerine birçok çalışma yapılmıştır
(Xing ve Zhu, 2000, Marilla ve ark., 2004, Gallardo ve ark., 2005). Tek ve çok
yıllık bitkilerin aşırı düzeyde azotla gübrelenmeleri ve azotun bitki kök
bölgesinden taşınıp yer altı ve içme sularına karışması sonucunda, nitratın zararlı
etkileri ortaya çıkmaktadır (Lorenz, 1978). Yapılan bu çalışmalarda, fazla
uygulanan azotun (i) toprak profilinde yıkanarak özellikle yer altı ve yer üstü su
kaynaklarının kirlenmesine (Kaçaroğlu ve Günay, 1997; Tang ve ark., 2004), (ii)
insan sağlığı üzerine olan olumsuz etkilerine ve (iii) atmosfere volatilize olduğuna
(Prasaka Rao ve Puttanna, 2000) dikkat çekilmiştir.
Fazla azot kullanımından dolayı oluşan su kaynaklarındaki nitrat birikimi,
kirlilik riski oluşturarak insan sağlığını yakından tehdit etmektedir (Andraski ve
ark., 2000; Byre ve ark., 2001, de Ruijter ve ark., 2007). Nitrat kirliliği özellikle
içme sularının ana kaynağı olan yer altı sularının yanı sıra, yer üstü sularının
kirliliği açısından da ciddi bir sorundur (Andraski ve Bundy, 2002, Jalali, 2005).
Bölgemizde yapılan aşırı gübreleme, bu riski daha da arttırmakta olup (İbrikçi ve
ark., 2001) mısır alanlarında buğdaya göre daha fazla N yıkanması ve sistemden
uzaklaşma kaydedilmektedir (Fang ve ark., 2006).
Kültür alanlarına yapılan aşırı azot uygulamaları yer altı ve içme sularında
artan nitrat konsantrasyonu olarak karşımıza çıkmaktadır. Yoğun tarım yapılan
bölgelerden alınan içme suyu örneklerinde yapılan nitrat analizi sonucunda 120
ppm NO3 saptanmıştır (İbrikçi ve ark., 2000). Bu rakam Dünya Sağlık Örgütünün
kabul ettiği sınır olan 50 ppm NO3’la karşılaştırıldığında azotlu gübrelerin çevreye
verdiği zararların önemi daha da belirginleşmektedir (WHO, 1993). Dünyanın
birçok yerinde nitrat kirliliği su kalitesini etkileyen ana etken olarak tespit
edilmektedir (Keeney, 1982, Stevenson, 1986, Prasaka Rao and Puttanna, 2000,
Marilla ve ark., 2004).
Çevre kirlenmesinin yanısıra, ekonomik açıdan değerlendirildiğinde azotlu
gübrelerin üretilmesi için oldukça yüksek miktarlarda enerji gerekmektedir (38.6
MJ kg N) (Evers et al., 2000) ve bu nedenle de gübre fiyatları her geçen gün
artmaktadır. Ayrıca, son yıllarda küresel ısınmanın etkisiyle dünyada etkisini
giderek hissettiren kuraklık nedeni ile yaşanan su yetersizliği de göz önüne
alındığında suyun etkili bir biçimde kullanılması da önem kazanmaktadır. Bunun
126
için uzun yıllardan beri tarımsal üretimde drenaj suları tekrar sulama için
kullanılmaktadır (Tang ve ark., 2004). Dünyada olduğu gibi ülkemizde de
sulamadan dönen drenaj suları sulamada su kaynağı olarak kullanılmaktadır.
Çukurova yöresinde, sulamadan dönen suların tarımda kullanılması yaygındır.
Toprağa fazla miktarda uygulanan azotun önemi su kaynaklarının korunması
açısından da son derece önemlidir.
Boyutları bu kadar büyük ve çok yönlü olan azot kirlenmesini önlemek
amacıyla çeşitli çözüm yolları denenmektedir. Çoğu gelişmiş ülkelerde, azot
kullanım etkinliğinin arttırılması ve iyileştirilmesinin yanı sıra, yer altı ve yüzey
sularının NO3’ca kirletilmesi konularında çalışmalar yapılmakta olup, bunların
ancak yöresel tarla ve sera denemeleriyle çözümlenebileceği vurgulanmaktadır
(Bock ve Hergert, 1991).
Sonuçta, bitki tarafından kullanılamayan azot eğer üretim sisteminde
mevcut ise, kirlilik yaratacak bir kaynaktır (Halvarson ve ark., 2005). Azotun
özellikle fazla gübre kullanımından kaynaklanan bu olumsuz etkileri tüm dünyada
gündemde iken, kirlenmeyi minimuma indirecek ve sorunu çözecek çalışmaların
gerçek koşullarda ve ekosistemi temsil edecek şekilde yapılması gerekmektedir.
Bu çalışmanın amacı, Aşağı Seyhan Ovası, Akarsu Sulama Sahası taban
sularında 2007 yılında oluşan değişimleri gözlemek ve nitrat kirlenme riski
açısından değerlendirmektir.
2. MATERYAL VE YÖNTEM
2.1 Taban suyu örneklemesi ve analizleri
Bu araştırma Aşağı Seyhan Ovasında yer alan ve 9 495 ha alanı kapsayan
Akarsu Sulama Birliği sulama alanında, 2007 su yılında yürütülmüştür. 2007
hidrolojik su yılında ekim, ocak, şubat, mayıs, temmuz ve ekim aylarında 108
noktadan (Şekil 1) taban suyu örnekleri alınmış olup, bu örneklerde tuzluluk,
nitrat, pH, SAR ve bazı iyonlar (Na, Ca Mg, K, HCO3, CO3, SO4 and Cl)
analizleri yapılmıştır. Örnekler, arazinin durumuna göre 3-4 m derinliğe kadar el
burguları ile açılmış taban suyu gözlem kuyularından el pompası yardımı ile
alınmıştır.
Laboratuvara günlük olarak getirilen su örnekleri filitre kağıdı yardımıyla
ya hemen süzülerek kimyasal analize hazırlanmış ya da buzdolabında kısa bir süre
için bekletilmiştir. Sularda nitrat analizleri belirtilen standart yöntemlere göre
yapılmıştır (Standard Methods, 1998). Elde edilen sonuçlar istatistiksel olarak
değerlendirilmek üzere bilgisayar ortamına aktarılmıştır. Taban suyu örneklerinin
127
nitrat içerikleri coğrafi bilgi sistemleri (CBS) kullanılarak haritalanmıştır. Bu
amaçla, taban suyu gözlem kuyularının koordinatları GPS kullanılarak arazide
belirlenmiştir. Haritalamada, ters uzaklık (IDW) yöntemi kullanılmıştır. Nitrat
haritalarının oluşturulmasında izlenen sıra ve IDW yöntemi ile kullanılan
parametreler Çetin ve ark. (2007)’de ayrıntılı bir şekilde verilmiş olup, burada
değinilmemiştir. 2007 su yılında, taban suyu NO3 konsantrasyonunun zamansal ve
mekansal (yersel) dağılımı ocak, şubat, mayıs, temmuz ve ekim ayları için
haritalanmıştır.
Şekil 1. Toprak ve taban suyu örnekleme noktaları, akım gözlem istasyonları ve
piezometre bataryalarının Akarsu Sulama Havzasındaki yerleri.
3. SONUÇLAR VE TARTIŞMA
3.1. Taban suyu nitrat konsantrasyonu
Akarsu sulama alanında taban suyu nitrat ölçümleri ekim 2006; Ocak,
Şubat, Mayıs, Temmuz ve Ekim 2007 aylarında yapılmıştır. Yıl içerisinde taban
suyu derinliğine, toprak yapısına ve bitki örtüsüne bağlı olarak nitrat
konsantrasyon değerleri çeşitli artış ve azalışlar göstermiştir. Genel olarak, taban
suyu nitrat konsantrasyonları risk oluşturacak düzeyin çok üzerinde (50 mg NO3 l1
) ve yaygınlıkta bulunmamıştır.
128
Şubat ve temmuz aylarındaki taban suyu nitrat ölçümleri genel olarak
örneklemelerin yapıldığı diğer aylardan daha farklı sonuçlar vermiştir. Her iki
ayda da ya yağış ya da aşırı sulama suyu kullanımı nedeniyle derine sızma fazla
olmuştur. Şubat 2007 dışındaki tüm aylarda ortalama nitrat konsantrasyonu 20
mg l-1’nin altı ve üzeri olmak üzere sırasıyla %84 ve 15’lik bir alansal dağılım
göstermiştir (Çizelge 1). Şubat 2007’deki değerler oldukça yüksek bulunmuş ve
bu değerler daha geniş alana yayılmıştır. Sulamanın en yüksek olduğu temmuz
ayında ise azot konsantrasyonlarının alansal dağılımları diğer aylara benzerlik
göstermiştir. Şubat 2007 haricinde, içme sularında kritik düzey olan veya risk
oluşturabilecek 50 mg l-1’lik nitrat konsantrasyonu (WHO, 1993) tüm alan
bazında ancak %0.2 lik bir alana dağılmıştır (Çizelge 1). Şubat ayında ise bu
konsantrasyon dağılımı daha geniş bir alana yayılmış olup 30-50 ve 50< mg l-1
dağılımı tüm alanın % 24.7’sini oluşturmuştur. Sonbaharda uygulanan azotlu
gübreler, bu dönemde henüz bitkilerce tam olarak kullanılmadığı için yağış
nedeniyle yıkanmış ve taban suyunda nitrat konsantrasyonunu arttırmıştır.
Dolayısıyla taban suyunda oluşabilecek azot risk faktörü bu ayda potansiyel
olarak artmıştır.
Çizelge 1. 2007 yılında Akarsu sulama alanında taban suyu nitrat
konsantrasyonlarının (mg l-1) alansal dağılımı (%)
NO3 konsantrasyon dağılımı (mg l-1)
Alansal
Zaman
<10
10-20
20-30
30-50 50<
Ortalama
Alansal dağılım (%)
Ocak/07
12.60±8.15 46.8
39.6
8.5
4.9
0.2
Şubat/07
22.47±11.2 11.3
37.4
26.6
23.6
1.1
Mayıs/07
14.04±9.28 40.0
40.7
11.6
7.4
0.3
Temmuz/07 12.24±8.26 52.4
32.3
10.8
4.3
0.2
Ekim/07
10.55±9.01 66.4
20.8
6.7
5.9
0.2
Şubat ayında taban suyu derinliği kritik düzeylere kadar yükselmiştir.
Sahanın alansal ortalama taban suyu derinliği 1.09 m olarak belirlenmiş; taban
suyu, alanın %42’sinde <1.0 m, %43’ünde ise 1.0-1.5 m arasında bulunmuştur.
Dolayısıyla, araştırma alanının %85’inde taban suyu derinliği 1.5 m’den daha az
düzeylere ulaşmıştır. Bu ise, araştırma alanında kış aylarında ciddi boyutlarda
drenaj sorunu olduğunu açıkça göstermektedir. Benzer olarak sahada, temmuz
ayında da aşırı sulamadan dolayı taban suyu yükselmiştir. Ancak temmuzdaki
nitrat konsantrasyonundaki artış ve dağılım (toplam alanın %67.1’inde taban suyu
derinliği 1.5 m’den daha az bulunmuştur) şubat kadar belirgin olmamıştır, çünkü
verilen azot yoğun bitki örtüsünce kaldırılmış veya kaldırılmaktadır (Andraski ve
ark. 2000). Dolayısıyla, gerek gübre gerekse toprak azotunun sığ taban suyuna
yıkanması ve sızması daha derindeki taban suyuna ulaşımdan daha kolay
olabilecektir. Özellikle kil ve kile yakın toprak tekstürünün hakim olduğu
129
Çukurova bölgesinde taban suyu derinliği, su kirlenmesi üzerine etki eden önemli
bir toprak faktörü olarak karşımıza çıkmaktadır (İbrikçi ve ark. 2000). Toprak
tekstürü, su hareketini ve buna bağlı olarak iyon hareketini de etkilediği gibi,
iyonların toprağın katı fazında tutulmalarını ve adsorpsiyonlarını da
etkilemektedir (De Rujiter ve ark., 2007).
Dikkate alınan su yılında taban suyundaki net NO3 değişimi 3 m
derinliğindeki bir toprak katmanı için değerlendirilmiş olup, net TS NO3-N
değişimi (ΔTSNO3, 2007’deki nitrat – 2006’daki nitrat) olarak ΔTSNO3-N= -4.97
kg N ha-1 (-0.022 Mg ha-1 NO3) olarak hesaplanmıştır. Bu rakamlar 2007 yılında
NO3-N’u miktarında bir azalmanın olduğunu göstermektedir.
130
Ocak 07
Şubat 07
Mayıs 07
Temmuz 07
Ekim 07
Çalışma alanı sınırı
Yerleşim yerleri
Sulama ve drenaj kanalları
Sol isale kanalı
Ana sulama kanalı
Yedek sulama kanalı
Ana drenajkanalı
Yedek drenaj kanalı
Kuşaklama kanalı
Taban suyu NO3 değeri (ppm)
Şekil 2. 2007 su yılında taban suyu nitrat konsantrasyonunun
zamansal ve
Kilometre
mekansal değişimi3.2. Taban suyunda nitratın boyutsal ve zamansal
dağılımı
Ölçümler hem mekansal hem de zamansal olarak değerlendirilerek
haritalanmıştır. İlgili haritalara göre en yüksek NO3 konsantrasyonu ve bunun
alansal dağılımı Şubat 2007’de görülmektedir. Özellikle Araplı ve Herekli
yerleşimleri civarında yıl boyunca daha fazla nitrata rastlanmıştır. Bunun bir
131
nedeni yerleşim alanı olması dolayısıyla daha intensif tarımın ve gübrelemenin
yapılmış olmasından kaynaklanabilmektedir (Şekil 2). Tek yıllık bitkilerin
ekildiği alanlarda alansal ve boyutsal değişim yıl boyunca gözlenirken, çalışma
alanının doğu ve kuzey doğusunda yer alan narenciye alanlarında genelde yüksek
nitrat konsantrasyonu sürekliliğini korumaktadır.
Sonuç olarak Akarsu sulama alanında taban suyundaki bu nitrat
ölçümleri ve değerlerin haritalanması bölgenin azotun oluşturabileceği kirlenme
riskini ortaya koyması açısından önemlidir. Bu tür bir değerlendirmenin izleyen
yıllarda da yapılıp, gübre programlarının buna göre gözden geçirilmesi açısından
önemli olacaktır.
4. TEŞEKKÜR
Avrupa Birliği 6. Çerçeve Programı (FP6) kapsamında QUALIWATER:
Diagnosis and Control of Salinity and Nitrate Pollution in Mediterranean
Irrigated Agriculture isimli proje (Proje No: INCO-CT-2005-015031) ile
desteklenen bu araştırma, Çukurova Üniversitesi Rektörlüğü Bilimsel Araştırma
Projeleri Birimi’nce de Katılımlı Araştırma Projesi (Proje No: ZF2006KAP1)
çerçevesinde finanse edilmiştir.
5. KAYNAKLAR
Andraski, T.W., L.G. Bundy, and K.R. Byre. 2000. Crop Management and Corn
Nitrogen Rate Effects on Nitrate Leaching. J. Environ. Qual. 29:1095-1103.
Bock, B.R., and Hergert, G.W., 1991. Fertilizer nitrogen management. R.F. Follet
et al. (eds) Managing nitrogen for groundwater quality and farm
profitability. SSA, Madison, WI, Pp. 139-164.
Byre, K.R., J.M. Norman,L.G. Bundy, ve S.T. Gower. 2001. Nitrogen and Carbon
Leaching in Agroecosystems and Their role in Denitrification Potential. J.
Environ. Qual. 30:58-70.
Çetin, M; Kırda, C.; Efe, H.; Topçu, S., 2007. Aşağı Seyhan Ovası’nda Taban
Suyu Derinliği Sulama İlişkilerinin Coğrafi Bilgi Sistemi İle İrdelenmesi. V.
Ulusal Hidroloji Kongresi Bildiriler Kitabı, Sayfa: 419-428, Orta Doğu
Teknik Üniversitesi, 5–7 Eylül 2007, Ankara.
De Rujiter, F.J. and L.J. Boumnas, A.L. Smit and M. Van den Berg. 2007. Nitrate
upper groundwater on farms under tillage as affected by fertilizer use, soil
type and groundwater table. Nutr. Cycl. Agroecosyst. 77:155-167.
132
Evers, M.A.A., V.C.R. Hensgens and R. Pothoven, 2000. Handboek Meststoffen.
Nutriënten Management Instituut NMI bv., Wageningen.
Fang,Q., Q. Yu, E. Wang, Y, Chen, G. Zhang and J. Wing. 2006. Soil nitrate
accumulation, leaching and crop nitrogen use as influenced by fertilization
and irrigation in an intensive wheat-maize double cropping system in North
China Plain. Plant and Soil. 284:335-350.
Gallardo, A.H., Borja, W.R., and Tase, N., 2005. Flow and pattern of Nitrate
Pollution in Groundwater: A case Study of An Agricultural Area in Tsukuba
City, Japan. Environ. Geol. 48:908-919.
Halvorson, A.D., Schweissing, F.C., Bartolo, M.E., and Reule, C.A. 2005. Corn
Response to Nitrogen Fertilization in a Soil with High Residual Nitrogen.
Agron. J. 97:1222-1229.
Ibrikçi, H., Yağbasanlar, T., Keklikçi, Z., Çakmak, İ., Büyük, G., Toklu, F. ve
Güzel N., 2000. Çukurova Bölgesinde insan sağlığı ve çiftçi ekonomisi
açısından buğdayda azot gübrelemesinin optimizasyonu. DPT Kesin Sonuç
Raporu. Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü, Adana.
Jajali, M., 2005. Nitrates leaching from agricultural land in Hamadan, western
Iran. Agriculture Ecosystems and Environment, 110, 210-218.
Kaçaroğlu, F., and Günay, G., 1997. Groundwater Nitrate Pollution in an
Alluvium Aquifer, Eskişehir Urban Area and Its Vicinity, Turkey.
Environmental Geology 31:178-184.
Keeney, D.R., 1982. Nitrogen management for maximum efficiency and
minimum pollution. F.J. Stevenson (ed.) Nitrogen in agricultural soils. ASA,
Madison, WI, Pp.605-650.
Lorenz, O.A., 1978. Potential nitrate levels in edible plant parts. D.R. Nelson and
J.G. MacDonalds (eds.) Nitrogen in the environment: Soil-plant-nitrogen
relationships. Academic Press, New York., Pp. 201-209.
Marilla, Y.A., El-Nahal, I., and Agha, M.R. 2004 Seasonal Variations and
Mechanisms of Goundwater Nitrate Pollution in the Gaza Strip.
Environmental Geology 47:84-90.
Prakasa Rao, E.V.S., and K. Puttanna.
2000. Nitrates, agriculture and
environment. Current Sci. 79:1163-1168.
Prakasa Rao, E.V.S., and K. Puttanna. 2006. Strategies for Combating Nitrate
Pollution. Current Sci. 91:1335-1339.
Riley, W, I. Ortiz-Monasterio and P.A. Matson. 2001. Nitrogen leaching and soil
nitrate, nitrite and ammonium levels under irrigated wheat in Northern
Mexico. Nutr. Cycl. Agroecosyst. 61:223-236.
133
Schutt, I.., 1977. Nitratuntersuchungen in rohspinat und industrieller
sauglings fertignaahrung, Die Nahrung, 21:61-67.
Standard Methods, 1998, Standard Methods for Examination of Water and
Wastewater. American Public Health Association, American Water Works
Association, Water Environment Federation USA.
Stevenson, F.J., 1986. Cycles in Soils. John Wiley and Sons, New York.
Tang, C., Chen, J., Shindo, S., Sakura, Y., Zhang, W., and Shen, Y. 2004.
Assessment of Groundwater Contamination by Nitrates Associated with
Wastewater Irrigation: Case Sttudy in Shijiazhuang Region, China.
Hydrological Processes 18:2303-2312.
WHO, 1993. Guidelines for drinking
Recommendations, WHO, Geneva.
water
quality,
2nd
edn.
1.
Xing, G.X., and Zhu, Z.L. 2000. An Assesment of N Loss From Agricultural
Fields to Environment in China. Nutr. Cyc. Agroeco. 57:67-73.
134
SULAMADAN DÖNEN SULARIN TARIMDA KULLANIMININ
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ
Sevilay TOPÇU1*, Mahmut ÇETIN1, Cevat KIRDA1, Ömer Faruk KARACA2,
Hüseyin EFE3, Sertan SESVEREN2
1*
Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü,
Balcalı, Adana.
Temas kurulacak kişinin elektronik posta adresi: [email protected]
2
Sütçü İmam Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü,
Kahramanmaraş
3
Devlet Su İşleri 6. Bölge Müdürlüğü, ASO Şube Müdürlüğü, Adana
ÖZET
Bu çalışma kapsamında sulama şebekesi olmayan Aşağı Seyhan Ovası- IV. Merhale Proje
alanında yer alan 7 110 hektar tarım alanında 55 adet taban suyu gözlem kuyusu tesis edilmiş ve
anılan arazilerde düşük kaliteli suların toprak ve taban suyu (TS) tuzluluğuna etkileri
araştırılmıştır. Sulama mevsimi başlangıcında arazinin %97.7’sinde TS tuzluluğu sorunu
bulunduğu, bu değerin sulamanın pik olduğu temmuz ayında sulama ve toprak kanallardan olan
sızmanın seyreltme etkisi nedeniyle düştüğü ve taban suyu kalitesinde az da olsa bir iyileşme
olduğu belirlenmiştir. Sulama sezonu öncesinde toprak tuzluluğunun yüksek olduğu alanlar tüm
sahanın %43.1’ini oluştururken bu oran sulama sezonu sonunda %28.6’ya düşmüştür. Üst havzada
sulanan alanlarda yüzey sulama yöntemleriyle aşırı su uygulanması ve sulama randımanının düşük
olması drenaj kanalındaki su kalitesini iyileştirmiş; sulama uygulamaları da topraktaki tuzun
derinlere yıkanmasına neden olmuştur.
Anahtar sözcükler: Tuzluluk, taban suyu, sulama, düşük kaliteli sular, EM38
135
SUSTAINABLE USE OF IRRIGATION RETURN FLOWS IN
AGRICULTURE
ABSTRACT
The aim of this study was to assess the effects of poor quality irrigation return flow on soil
and ground water (GW) salinity. Therefore, 55 GW observation wells were installed in an 7 110 ha
agricultural area located in the Lower Seyhan Plain-IV Stage Project Area, that has not yet been
equipped with irrigation infrastructures. About 98% of the area had GW salinity problem just
before the irrigation season, however, quality of ground water showed partial improvement due to
dilution effect of leakage and irrigation in July (peak of irrigation season). Similar to ground water
quality, higher soil salinity was observed (43.1% of all study area) at the beginning of irrigation
season, nevertheless this ratio decreased to 28.6% at the end of irrigation season. Due to excessive
water application through using flood irrigation technique which is the primary cause of low
irrigation efficiency, the water quality of drainage channel was higher than expected. Also
excessive irrigations caused leaching the salts to the lower depth in the soil profile.
Keywords: Salinity, ground water, irrigation, low quality irrigation water, EM38
1.GIRIŞ
Tarım, binlerce yıldır olduğu gibi günümüzde de artan dünya nüfusunun gıda,
giyim, barınma ve yakacak gibi temel gereksinimlerini karşılamaktadır. Nüfus ve
ekonomik gelişmeye paralel olarak hızla artan tüketim, buna karşın başta iklim
değişikliği olmak üzere insanoğlunun bilinçsiz ve düşüncesiz uygulamaları ile
giderek ciddi boyutlarda azalan su kaynakları, tarımsal üretimi ve verimliliğini
olumsuz etkilemektedir. Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, Türkiye’de de
tatlı su kaynaklarının %75’i tarım sektörü tarafından kullanılmaktadır (DSİ,
2006). Su, toprak ve hava gibi üç doğal kaynağı temel girdi olarak kullanan tarım
sektörünün sürdürülebilirliği kaynakların doğru yönetimi ve uygun teknik ve
teknolojilerin kullanımıyla sağlanabilir. Bir yandan evsel ve endüstriyel amaçlı
kullanımlar ile turizm sektörünün artan su ihtiyacının karşılanması, öte yandan
birim alandan elde edilen üretimi artırmak için sulamaya açılan yeni tarım
alanlarına su götürülebilmesi için son yıllarda düşük kaliteli suların tarımda
kullanımları giderek yaygınlaşmaktadır. Bununla birlikte, sürdürülebilir tarımda
sağlıklı bir kök bölgesinin yaratılabilmesi verimliliğin ön koşuludur ve bu da
ancak toprakta su-hava-tuz düzeyi arasında uygun ve kabul edilebilir bir dengenin
sağlanması ile gerçekleştirilebilir. Zira, uygun toprak-su-bitki yönetim
stratejilerinin olmaması nedeniyle düşük kalitedeki suların gelişi güzel kullanımı,
toprak sağlığı ve çevresini olumsuz yönde etkilemektedir.
Sulu tarım alanlarında kontrolsüz ve ölçüsüz sulama uygulamaları sonucu
toprakların tuzlu ve alkali hale dönüşmesi önemli bir sorundur. Özellikle drenaj
136
şebekelerinin yetersizliği ve sulama sonucu yükselen taban suyu, kurak bölgelerde
tuzluluğun başlıca nedenidir. Yüksek taban suyu: 1) Kapilarite ile üst katmanlara
yükselerek buharlaşması sonucunda bileşimindeki tuzları üst katmanlarda veya
bitki kök bölgesinde bırakarak toprakların tuzlulaşmasına ve bitkilerin bundan
olumsuz etkilenmesi, 2) Özellikle drenajı bozuk alanlarda bitki kök bölgesine
kadar yükselmesi ve buradaki hava-su dengesini bozması olmak üzere iki önemli
soruna yol açmaktadır. Taban suyunun tüm bu olumsuzluklarını önlemek için,
taban suyu derinliğinin yersel ve zamansal değişimi ve tuzluluk düzeyi gibi
konuların çok iyi bilinmesi ve elde edilen sonuçlara göre önlemlerin alınması
gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle, taban suyu sürekli olarak izlenmeli ve projede
öngörülen düzeylerde tutulmalıdır. Taban suyu izleme ve değerlendirme
çalışmaları, tarımsal faaliyetlerin sürdürülebilirliği açısından oldukça önemlidir.
Başarılı bir sulama ve sulu tarımın sürekliliği; toprak, su, tuz ve bitki ilişkilerinin
yakından izlenmesi, oluşabilecek sorunların önceden sezinlenip gereken
önlemlerin zamanında alınıp uygulanması ile mümkündür.
Sulu tarımda tuzlu suların kullanım stratejisi, arazi düzeyinde toprak tuzluluğunun
kontrolünü gerektirmektedir. Buna ek olarak drenaj su miktarındaki azalmayı ve
su kaynakları üzerindeki yan etkisini azaltma koşuluyla sulamadan dönen suların
tekrar kullanımı söz konusu olabilmektedir. Tuzlu suyun kullanımındaki asıl
amaç, sürdürülebilir tarımın eldesi ve nehir havzalarındaki su kaynaklarının
kalitesinde devamlılığın sağlanmasıdır (Beltran, 1999). Konya bölgesinde sulu
tarımın yaygın olduğu alanlarda yapılan bir çalışmada çiftçilerin %22’sinin
sulama suyu olarak drenaj kanallarındaki suyu kullandığı belirlenmiştir (Çiftçi ve
ark., 1995). Berekatoğlu (2004) tarafından Harran Ovasında yürütülen bir
çalışmada drenaj kanalı su örnekleri ve drenaj kanalından saptırılan sularla
sulanan alanlardan alınmış toprak örnekleri incelenmiştir. Su örnekleri
incelendiğinde elektriksel iletkenlikleri 0.43-3.70 dS m-1 arasında değiştiği
görülmüştür. Sulamanın en yoğun yapıldığı temmuz ve ağustos aylarında ise
drenaj sularının elektriksel iletkenlik değerlerinin 0.33-0.81 dS m-1 arasında
değiştiği, bunun nedeninin de drenaj kanal sularının mevsimsel olarak değişimi
olduğu belirlenmiştir. Alınan toprak örneklerinde elektriksel iletkenlikler
0.37-7.05 dS m-1 arasında değişmiş ve derinliğin artması ile tuzluluk miktarı da
artış göstermiştir. Northey ve arkadaşları (2005), Güney Avustralya’da yer alan
Murrumbidgee sulama sahasında taban suyundaki tuzluluk birikiminin oluşumu
ve ölçümü amacıyla yaptıkları bir çalışmada; taban suyu seviyesindeki
değişimlerin taban suyu ve su tablasının alt kısımlarında yer alan tuzluluk
dalgalanmalarıyla ilişkili olduğunu, su tablasının üst kısımlarındaki tuzluluk
değişimlerinin ise doğrudan toprak profilindeki kapiler yükselme ve tuz
birikimiyle ilgili olduğunu belirtmişlerdir. Buna ek olarak, bitki su alımı ve
tuzlulaşma oranının belirlenmesi için değişen taban suyu seviyesi koşullarında,
taban suyu tuzluluğunun zaman ve derinlik ölçümlerinin detaylı bir şekilde
yapılmasının gerekliliğini vurgulamışlardır. Tarboton ve ark. (2004) tarafından
yapılan çalışmada, derine sızmayı azaltmayı amaçlayan sulama yönetim
tekniklerinin yerel taban suyu yüksekliği üzerine doğrudan etkili olduğu ve
137
sulama sezonu boyunca ölçülen taban suyu kalitesinin çoğunlukla sulamadan
dönen sularla sulanan alanlarda kötüleştiği ortaya konulmuştur.
Aşağı Seyhan Ovası sulamalarında yaklaşık, 164 981 ha alan sulanmakta ve taban
suyu ölçümleri için tesis edilmiş binin üzerindeki gözlem kuyusundan
yararlanıldığı kaydedilmektedir. Projenin 115 282 hektarlık bölümünde taban
suyu izleme çalışmaları halen sürdürülmekte ve sulamanın en yoğun olduğu
aylarda taban suyu 0-1 m arasında yer almaktadır. Drenajı bozuk olan bu alanlarda
36 434 hektarda tuzluluk sorunu bulunmaktadır (DSİ, 1982; Çetin ve Özcan,
1999). Yüksek taban suyu seviyesi ve tuzluluğu ile toprakların tuzlulaşma ve
alkalileşme sorunu düşük kaliteli suların kullanıldığı tarım alanlarında çok daha
önemli boyutlara ulaşmaktadır. Örneğin; Çukurova Yöresi’nde bulunan Aşağı
Seyhan Ovası’nın henüz sulama şebekesi götürülmeyen güney kısmında yer alan
IV. Merhale Proje Alanında çiftçiler kuru tarımın yanı sıra sulu tarım da
yapmaktadır. Sahanın kuzey kısımlarında çok küçük bir alanda kısmen mevcut
sulama kanallarının uç tahliye suları tarımsal amaçlı kullanılmasına rağmen, bu
miktar IV. Merhale Proje alanı için yeterli değildir. Bu nedenle, mevcut sahadaki
tarım arazilerinin büyük bir bölümünün sulanmasında ana drenaj kanallarından
saptırılan sular (sulamadan dönen su) kullanılmaktadır. Sulu tarım alanlarında
sulamanın taban suyu derinliği ve tuzluluğuna etkilerinin belirlenmesi amacıyla
Devlet Su İşleri’nce kurulan gözlem kuyuları ağında gözlemler yapılmakla
birlikte, uzun yıllardan beri drenaj suları ile sulamanın yapıldığı IV. Merhale
Alanı’nda DSİ tarafından tesis edilmiş gözlem ağı bulunmamaktadır.
Bu çalışmada, sulama şebekesi henüz inşa edilmekte olan, ancak önemli bir
kesimi sulamadan dönen sularla sulanan ASO IV. Merhale Projesi Alanı’nda
bulunan ve Güney Yüreğir Sulama Birliği’ne bağlı 7 110 ha büyüklüğündeki
Yemişli Sahası’nda taban suyu ile toprakların tuzluluğunun tanımlanması
amaçlanmıştır.
2. MATERYAL VE YÖNTEM
Çalışma, Güney Yüreğir sulama birliğine bağlı 7 110 ha alana sahip AdanaKarataş-Yemişli mevkiinde sulama şebekesi bulunmayan, ancak sulamadan dönen
sularla sulanan ASO IV. Merhale projesi P2D1 drenaj kanalı servis alanında yer
alan alanda yapılmıştır (Şekil 1). Çalışma alanı, Yüzbaşı köyü yakınındaki YS6
ana sulama kanalı uç sularından iyi kalitede sulama suyu almasına rağmen, bu
miktar yeterli değildir. Bu yüzden çoğu çiftçi, sahanın kuzeydoğusundaki YD2-9
yedek drenaj kanalı ve doğu sınırındaki YD2 ana drenaj kanalı üzerinde yer alan
su saptırma noktalarından saptırılan düşük kaliteli (sulamadan dönen) sularla
sulama yapmaktadır. Toprak geçirgenliğinin düşük olması, sulama açısından
mevcut sahada ortaya çıkan en önemli sınırlamadır. Helvacı Serisi’nde bulunan
138
çalışma alanı toprakları genel olarak ince bünyeli ve yüksek kil içeriklidir. Tüm
toprak profillerinin kireçli olduğu topraklarda ortalama kireç miktarı %20
civarındadır.
Çalışma alanında, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümünce yürütülen
QUALIWATER isimli Avrupa Birliği projesi çerçevesinde 55 adet taban suyu
gözlem kuyusu açılmıştır. Bu kuyularda taban suyu kalite gözlemleri sulama
öncesi, pik sulama sezonunda, sulama sonrası gibi kritik dönemlerde yapılmıştır.
Kara Deniz
Ege Denizi
Ankara
İran
Antalya
Adana
Irak
Suriye
Akdeniz
Şekil 1. Çalışma alanının konumu ve taban suyu gözlem kuyularının dağılımı
139
Çalışma alanında düşük kaliteli suların kullanılmasının 0-1 m derinliğindeki
toprak profili tuzluluğuna etkilerinin belirlenmesinde EM38 tuzluluk ölçer aleti
kullanılmıştır. EM38 ile yapılan okumalar, belirli zamanlarda değişik
mekânlardan alınan toprak örnekleri kullanılarak kalibre edilmiştir. Arazide taban
suyu tuzluluğu gözlemleri 2006 ve 2007 yıllarında kış yağışı öncesi, sonrası ve
sulama öncesi, sulamanın yoğun olarak yapıldığı temmuz ayı ile sulama sonrası
dönemleri kapsayacak şekilde değişik zamanlarda yapılmıştır. Toprak tuzluluğu
ölçümleri ise Eylül-2006 ile Mart-Haziran-Temmuz-Eylül-2007’de olmak üzere
farklı dönemlerde yapılmıştır. Arazi gözlemleri ve laboratuar sonuçları CBS
ortamında değerlendirilmiş; haritaları çizilmiş ve zonal istatistikleri belirlenmiştir.
3. BULGULAR VE TARTIŞMA
Taban suyu örneklemesine ek olarak ana drenaj kanalından saptırılan suyun
kalitesini belirlemek amacıyla 7 tanesi drenaj kanalı, 1 tanesi de sulama kanalı
olmak üzere toplam 8 farklı saptırma noktasından su örnekleri alınmıştır. Taban
suyu tuzluluğu ve toprak tuzluluğu sorunlarının yersel ve zamansal değişimlerinin
saptanabilmesi için çalışma alanında 50 m x 50 m boyutlu gridler oluşturulmuş;
her bir değişkenin grid hücrelerindeki değerleri n=12, ağırlık kuvvet değeri β=2
ve düzgünleştirme parametresi δ=0 alınarak (Wingle, 1992; Çetin ve ark., 2007)
“ters uzaklık enterpolasyon tekniği” ile CBS ortamında kestirilmiş ve haritaları
çizilmiştir. ArcView GIS 3.3 paket programı (ESRI, 1996) “Spatial Analyst”
modülü zonal istatistikleri kullanılarak taban suyu ve toprak tuzluluğunun şiddet
ve yayılımları elde edilmiştir.
3.1. Taban suyu (TS) tuzluluğu değişimleri
Alansal bazda ortalama TS tuzluluğu 2006 yılında mayıs, temmuz (Şekil 2) ve
eylül aylarında sırasıyla 28.8, 18.4 ve 24.9 dS m-1 olarak belirlenmiştir. 2007
yılında ise taban suyu tuzluluğu tüm alanda ortalama 20 dS m-1 değerinden daha
büyük olmuştur (Çizelge 1). Akdeniz’den (Karataş) alınan 3 adet su örneğinde
deniz suyunun ortalama toplam tuzluluk değeri TDS=41.03 g l-1 dolaylarında
bulunmuştur. Sulamada kullanılan su kaynağının ortalama tuzluluğunun ECi=1.24.0 dS m-1 olduğu göz önüne alındığında, taban suyunun oldukça konsantre hale
geldiği; toprak kanallardaki sızma ve aşırı su kullanımı temmuz ayındaki TS
tuzluluğunda seyreltme işlevi görmüş ve bu nedenle temmuz ayında taban
suyunun tuz konsantrasyonu diğer aylara kıyasla daha düşük olmuştur. Benzer
durum 2007 yılında da görülmekle birlikte genel olarak 2007 yılında temmuz
ayında taban suyu tuz konsantrasyonu aynı yılın diğer aylarına kıyasla önemli bir
düşme göstermemiştir (Çizelge 1). Daha önce yapılan çalışmalarda da ASO’da
sulama şebekesi olmayan alanlarda bu tür sorunların ortaya çıkabileceği (Çetin ve
Özcan, 1999) ve ASO IV. Merhale Projesi kapsamındaki çalışma alanını da
kapsayan bazı alanlarda oldukça yüksek TS tuzluluğunun (>100 dS m-1)
140
gözlendiği rapor edilmiştir (DSİ, 1982). Drenaj mühendisliği bakımından kritik
değer olarak kabul edilen TS tuzluluğun 5 dS m-1’den daha büyük (Çetin ve Kırda,
2003; DSİ, 1982) olduğu alanların yayılımı 2007 yılının mayıs ayında %97,
temmuzda %93 ve eylül ayında %97 bulunmuştur (Çizelge 1). 2006 yılında da
benzer olan bu dağılım TS kalitesinin oldukça düşük olduğunun bir göstergesidir.
3.2. Toprak tuzluluğu değişimleri
Toprak örneklerinin çamur süzüğü (ECe) değerlerine göre kalibre edilen EM38
ölçüm sonuçları CBS ortamında haritalanmış ve toprak tuzluluğunun şiddet ve
yayılımlarını belirlemek amacıyla zonal istatistikler hesaplanmıştır (Çizelge 2).
Alansal ECe ortalama değerleri, toprak derinliği arttıkça toprak tuzluluğunun da
arttığını göstermektedir. Toprakların 0-1 m derinliğinde sulama mevsimi
öncesinde (Mart/2007), çalışma alanının %26.5’inde toprak tuzluluğunun ECe>8
dS m-1 olduğu saptanmıştır. Bununla birlikte, alanın %73.4’ünde toprak tuzluluğu
sorununa rastlanmamıştır (Çizelge 2). Sulama mevsimi sonunda ise (Eylül/2006)
çalışma alanının %36.0’sında toprak tuzluluğu sorunu bulunmazken (ECe<4
dS m-1); %28.6’sında yüksek tuzluluk (ECe>8 dS m-1) sorunu olduğu
belirlenmiştir. YS6 ana sulama kanalından saptırılan iyi kaliteli sulama suyunun
(ECi< 0.6 dS m-1) ya da bu kanalın suyu ile kısmen seyreltilmiş drenaj kanalı
sularının kullanıldığı Yemişli, Çukurkamış, Çimeli ve Helvacı yerleşimleri
civarındaki arazilerde 0-1 m’lik toprak katmanında herhangi bir tuzluluk sorunu
saptanmamıştır (Şekil 2). Benzer sorunsuz durum YD2 drenaj kanalındaki su
saptırma noktaları civarındaki arazilerde de görülmüştür (Şekil 2). Çetin ve ark.
(2007) tarafından, çalışma alanının membasında yer alan sulanan alanlarda yüzey
sulama yöntemleriyle aşırı su uygulanması ve düşük sulama oranı nedeniyle
sulama randımanının düşük olduğu belirlenmiştir. Bu durum, Çetin ve ark. (2007)
ile Demir ve Antepli (2004) tarafından da işaret edildiği gibi ASO’da mansapta
yer alan drenaj kanallarında seyreltme etkisi yaparak su kalitesinin beklenenden
daha yüksek olmasına neden olmaktadır. Bu tür bir mekanizma, çalışma alanı gibi
mansap alanlarda yer alan çiftçilerin drenaj kanal sularını kullanmalarını
sürdürülebilir kılmaktadır. Sulama mevsimi başlangıcındaki toprak tuzluluğunun,
mevsim sonundaki toprak tuzluluğuna göre daha yüksek ve daha geniş alanları
kapladığı; dolayısıyla, kış yağışlarının bir önceki sulama mevsiminde oluşan tuz
birikimini beklentilerin aksine yıkayamadığı belirlenmiştir. Bu süreçte,
topografyanın ve yetersiz çıkış ağzı koşullarının en önemli faktörler olduğu
söylenebilir.
141
Çizelge 1. Yemişli sahasında taban suyu tuzluluğunun alansal dağılımı
Taban Suyu Tuzluluğu, EC (dS m-1)
Zaman
Alansal
Ortalama
<2
Şubat/07
25.62±15.66
Mart/07
Haziran/07
Temmuz/07
Ekim/07
20.65±15.19
24.54±16.62
22.52±16.10
29.30±19.20
2-3
0.1
3-5 5-10 10-30
Alan Yüzdesi (%)
0.4 1.2
5.9
62.5
30.0
0.2
0.5
1.1
0.5
1.3
0.6
1.8
0.9
21.1
30.1
25.4
42.8
5.3
1.8
4.0
1.9
19.2
10.8
14.8
9.4
52.9
56.1
52.8
44.5
30<
Şekil 2. Sulamanın en yoğun olduğu temmuz ayında TS tuzluluğu ile sulama
mevsimi sonunda 0-1 m derinlikteki toprak tuzluluğunun yersel
değişimleri (2006)
142
Çizelge 2. Farklı toprak tuzluluk değerleri ve alansal dağılımları (2007)
Toprak Tuzluluğu (ECe, dS m-1)
Zaman
Derinlik
(m)
Alansal
Ortalama
<4
4-8
8-16
16<
Alan Yüzdesi (%)
Mart/07
Haziran/07
Temmuz/07
0-1
0-2
0-1
0-2
0-1
6.79±6.46
7.39±6.07
4.17±2.66
5.62±3.76
4.31±3.20
44.1
33.5
55.9
39.9
59.7
29.3
32.2
36.2
36.5
30.6
18.2
25.1
7.4
22.2
8.7
8.3
9.2
0.4
1.4
1.1
TEŞEKKÜR
Bu araştırma, Avrupa Birliği 6. Çerçeve Programı kapsamında
QUALIWATER: Diagnosis and Control of Salinity and Nitrate Pollution in
Mediterranean Irrigated Agriculture isimli proje (Proje No: INCO-CT-2005015031) ile desteklenmiştir. Ayrıca; Çukurova Üniversitesi Bilimsel Araştırma
Projeleri Birimi’nce, Katılımlı Araştırma Projesi (Proje No: ZF2006KAP1)
çerçevesinde finanse edilmiştir
KAYNAKLAR
Beltran, J. M., 1999. Irrigation with saline water: benefits and environmental
impact. Water Resources, Development and Management Service, Land
and Water Development Division, FAO, Rome, Italy.
Berekatoğlu, K., Bahçeci, İ., 2004. Harran Ovası Drenaj Kanal Sularının
Sulamada Kullanılması ve Toprak Tuzluluğuna Etkilerinin İrdelenmesi.
Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama A.B.D
Yüksek Lisans Tezi.
Büyükcangaz, H. ve Değirmenci, H., 2002. “Drenaj Sularının Sulamada Yeniden
Kullanılması”, Su Havzalarında Toprak ve Su Kaynaklarının Korunması,
Geliştirilmesi ve Yönetimi Sempozyumu, 18-20 Eylül 2002, Antakya, s.
614-617.
Çamoğlu, G., Ölgen, M. K, Karataş, B. S., Aşık, Ş., 2006. “Menemen Sulama
Sisteminde Taban Suyunun Zamana ve Mekâna Göre Değişiminin
Jeoistatistiksel Yöntemlerle Değerlendirilmesi: Maltepe Ana Kanal
Örneği”, 4. Coğrafi Bilgi Sistemleri Bilişim Günleri, 13–16 Eylül 2006,
Fatih Üniversitesi, İstanbul, Türkiye.
Çetin, M. ve Özcan, H., 1999. “Aşağı Seyhan Ovasında Sulanan ve Sulanmayan
143
Alanlarda Meydana Gelen Sorunlar ve Çözüm Önerileri: Örnek Bir
Çalışma”, TÜBİTAK Turkish Journal of Agriculture and Forestry 23, Ek
Sayı 1, 207-217.
Cetin, M. and Diker, K., 2003. “Assessing Drainage Problem Areas by GIS: A
Case Study in the Eastern Mediterranean Region of Turkey”, Irrig. and
Drainage 52:343–353.
Cetin, M. and Kirda, C., 2003. “Spatial and Temporal Changes of Soil Salinity in
a Cotton Field Irrigated with Low-Quality Water”, Journal of Hydrology,
272: 238-249.
Çiftçi, N., Kara, M., Yılmaz, M. ve Uğurlu, N., 1995. Konya Ovasında Drenaj
Suları ile Sulanan Arazilerde Tuzluluk ve Sodyumluluk Sorunları. 5. Ulusal
Kültürteknik Kongresi Bildirileri, 471-481, Antalya.
Çetin, M; Kırda, C.; Efe, H.; Topçu, S., 2007. Aşağı Seyhan Ovası’nda Taban
Suyu Derinliği Sulama İlişkilerinin Coğrafi Bilgi Sistemi İle İrdelenmesi. V.
Ulusal Hidroloji Kongresi Bildiriler Kitabı, Sayfa: 419-428, Orta Doğu
Teknik Üniversitesi, 5–7 Eylül 2007, Ankara.
Demir, N. ve Antepli, N., 2004. “Aşağı Seyhan Ovası Sulaması Taban Suyu ve
Tuzluluk Problemleri Değerlendirme Çalışması”, Sulanan Alanlarda
Tuzluluk Yönetimi Sempozyumu, 20-21 Mayıs 2004, DSİ Genel
Müdürlüğü, Ankara.
Diker, K., Çetin, M., Özcan, H., 2000. “Determining Spatial and Temporal
Changes in Hydraulic Gradient and Flow Directions by Using GIS”,
Proceedings of the 2nd International Conference on GIS for Earth Science
Applications (ICGESA 2000), 11-14 September, Full Text in Attached CD,
Menemen, Izmir, Turkey, Abstract on Page: 56.
DSİ, 2006. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü. 52. Yıl, 1954-2006.
http://www.dsi.gov.tr/english/english_brief.pdf.
ESRI, 1996. Using Arcview GIS, Environmental System Research Institute, Inc.,
Redlands, CA, USA.
Northey, J.E., Christena, E.W., Ayars, J.E. and Jankowski, J., 2005. Occurrence
and measurement of salinity stratification in shallow groundwater in the
Murrumbidgee Irrigation Area, south-eastern Australia. CSIRO Land and
Water, PMB 3, Griffith 2680, NSW, Australia.
Tarboton, K.C., Wallender W.W., Raghuwanshi N.S., 2004. Farm salinity
appraisal with water reuse. South Florida Water Management District,
West Palm Beach, FL, 33416, USA; Biological and Agricultural
Engineering Department, and Department of Land Air and Water
Resources, University of California, Davis, CA 95616. USA.
Wingle, W. L., 1992. “Examining Common Problems Associated with Various
Contouring Methods, Particularly Inverse-Distance Methods, Using Shaded
Relief Surfaces”, Geotech`92 Conference Proceedings, September 1992,
Lakewood, Colorado, USA, pp. 362-376.
144
“ARAZİ SINIFLANDIRMA VE DRENAJ ÇALIŞMALARININ
COGRAFİ BİLGİ SİSTEMİ (CBS) YARDIMIYLA
OLUŞTURULMASI, DEĞERLENDİRİLMESİ VE UYGULAMA
PROJELERİNİN YAPIMI”
R. YÜCEL, Ş.ALİYAZICIOĞLU, C.ASLAN
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Etüd ve Plan Daire Başkanlığı,
Toprak ve Drenaj Şube Müd., Ankara, ,
[email protected]; [email protected]; [email protected]
ÖZET
Su ve toprak kaynaklarının gelişimini öngören planlamaların hazırlanmasında, bu
kaynakların özelliklerinin bilinmesine kesin zorunluluk vardır ve bu nedenle, toprak kaynaklarının
etüt edilerek sınıflandırılması gerekmektedir.
Arazi sınıflandırma etütleri; temelde, devamlı sulanmaları halinde arazilerin sulamaya
olan değişik uygunluk derecelerinin belirlenmesi amacıyla yapılmakta ve proje alanının
sulanabilme kapasitesi ortaya çıkarılmaktadır. Ayrıca, ileride büyük ölçüde yatırım
gerektireceğinden ulusal gelir kaybına neden olacak ıslah çalışmaları problemini daha planlama
aşamasında engellenecektir. Sulu tarıma uygun bulunan alanlarda maksimum ürün alınabilmesi
için gerekli olan toprak nemini, doğal koşullara bağlı bir şans olayı olmasının ötesinde, teknik
düzeyde planlanarak sulamanın nasıl ve ne şekilde yapılaması gerektiğini ortaya koymak için
yapılır.
1954 yılından bu güne, DSİ Genel Müdürlüğü Etüd ve Plan Dairesi Başkanlığı Toprak
ve Drenaj Şube Müdürlüğü ve bu müdürlüğe bağlı olarak çalışan DSİ 25 bölge müdürlüklerindeki
Toprak ve Drenaj Başmühendisliği elemanları tarafından, sulama projelerinin planlanması
aşamasında yaklaşık olarak 3 000 adet projede arazi sınıflandırma ve drenaj çalışmaları yapılmış,
bunun sonucu 7 700 adet harita üretilmiş, yaklaşık olarak 12 milyon ha alanda arazi sınıflandırma
ve drenaj çalışmaları yapılmıştır. Ancak üretilen bilgilerin sayısal ortamda olmaması, bu verileri
temel alan çalışmalar için; bir analiz imkânı sağlamamakta, çalışma amacına yönelik bilgilerin
derlenmesini sağlayamamaktadır. Günümüzde teknolojik gelişmeler verilerin esnek kullanıma
imkân sağlamaktadır. Dolayısıyla Toprak ve Drenaj Şube Müdürlüğünün öncelikli amaçlarından
biri 1954 yılından itibaren üretilen arazi sınıflandırma ve tarımsal drenajla ilgili çalışmaları
sayısallaştırarak bir veri tabanı oluşturmak, bu veri tabanının oluşturulmasında en uygun ve en
kullanışlı yöntemi belirlemektir.
Toprak ve Drenaj Şube Müdürlüğünün diğer amaçlarından biri de, güncel arazi
sınıflandırma ve drenaj çalışmalarında bir yöntem değişikliğine giderek bu çalışmaları CBS
yardımıyla yapmaktır. .Bu çalışmaların CBS yardımıyla yapılmasındaki temel amacımız sulama
projelerinin planlanması ile sulama projesinin gerçekleşmesinden sonraki işletme aşaması için,
istenilen amaca yönelik, analiz edilebilir uygun bir altlık sağlamaktır. Şube Müdürlüğümüz bu
çalışmaları CBS yardımıyla üretebilecek bir aşamaya gelmiştir. Ancak Sulama projesi
planlamalarının farklı disiplinlerdeki meslek gruplarının çalışmasını gerektirmesi nedeniyle,
planlama projeleri içerisinde yer alan diğer meslek grupları ile CBS kullanımı konusunda ortak bir
dil ve anlayışın oluşturulması önem taşımaktadır.
Anahtar Sözcükler: Toprak, CBS; Veri tabanı, Planlama
145
FORMING, EVALUATING AND PRODUCING OF APPLICATION
PROJECTS OF LAND CLASSIFICATION AND DRAINAGE
INVESTIGATION BY MEANS OF GIS
ABSTRACT
In preparing of development plans of water and land resources foreseeing, there is
absolute necessity to be known of their characteristics and for that reason it is necessary to
investigate and classify of land resources.
Basically, land classification investigation is executed to determine suitableness grades
of lands which are in case of watering permanently in response to irrigation application and is
brought out irrigation capability of agricultural lands. Separately, land reclamation activities
problem, having been required much more investment in the future, caused of national income
losses will be prevented in planning stage. Providing the optimal soil moisture capacity necessity
to get maximum yield in land suitable for irrigation, within the bounds of possibility in technical
stage, is prepared beside of being the chance event dependent on natural conditions.
Since 1954 up to now, at about 12 million ha of land concerning 3000 projects, planning
land classification and drainage investigation has been performed by agricultural engineers
working at both General Directorate of State Hydraulic Works Investigation and Planning
Department Soil and Drainage Section and dependently 25 Regional Directorate Soil and Drainage
Head engineering Section, and as a result 7700 maps referring to these works have been produced.
But not to be in digital format of data derived from investigations, can’t provide to make possible
analyses of data collected from land. Technological developments are ensuring possibility in
flexible using data obtained anymore. For that reason one of the prior aims of Soil and Drainage
Section is to create a database by digitalizing data referring to land and agricultural drainage
works, to determine the method of using more serviceable, more comfortable and more reasonable
since 1954
One of the other aims of Soil and Drainage Section is to form this kind of business by
using Geographical Information System (GIS). The basic concept of using GIS is to make
planning irrigation project, after having been installation of irrigation project in operation stage, to
get suitable database of making analyses thought the target response. But the fact that different
disciplinary professions are gathered up in any project, it carries up more important to form
common language and common thought in subject of using GIS among the different professions
including in planning project.
Key words: Land, CBS (GIS), Database, Planning
1 ARAZİ SINIFLANDIRMA
Tarım arazilerinin sulamaya uygunluklarını ve varsa sorunlarının
belirlenmesi için yapılan çalışmaya sulu tarım arazi sınıflandırma çalışması denir.
Sulama projelerinin başarılı olabilmesi için proje içindeki tarım arazilerinin belirli
asgari karakteristiklere sahip olması gerekir. Bu karakteristiklerin iyiliği oranında
projenin başarı derecesi artar.
Arazi sınıflandırma çalışmaları yazımı aşağıda belirtilen aşamalardan
oluşur.
1.1 Etüt öncesi büro çalışmaları
Öngörülen etüt türüne (ön inceleme, planlama, ayrıntılı) göre çalışmalar
planlanır. Etüt sınırı orijinal topoğrafik haritaya çizilir. Etüt alanına giren daha
146
önce yapılmış arazi sınıflandırma çalışmalarının olup olmadığı araştırılır. Çalışma
planlama kademesinde ise eğim grupları dikkate alınarak orijinal topoğrafik
haritaya 100 ha’a minimum 3 adet 150 cm,500 ha’a 1 adet 400-450 cm derinlikte
örnek çukurlarının yerleri işaretlenir.
1.2 Arazi çalışmaları
Günlük program çerçevesinde orijinal topoğrafik haritaya işaretlenen
kuyular kordinatlandırılarak mansaptan men baya doğru açılır ve numaralandırılır.
Açılan kuyularda, arazinin toprak, toporafik ve drenaj özellikleri ilgili aşağıda
verilen bilgiler toplanır. Arazide sınırları kabaca belirlenen parsellere numaralama
işlemi kuyu numaralarının aksine membadan mansaba doğru verilir.
1.2.1 Toprak: s
•
Bünye
: v, l, m, h
•
Derinlik
: k(kaba kum ve çakıl), e(toprakla karışık taş veya
çakıl), ş(şist), b(geçirimsiz sert katman), z(yumuşak kireç katmanı), z(sert
kireç katmanı)
•
Toprak rengi
•
Toprak lekeleri
•
Toprak yapısı
1.2.2 Topografya: t
•
Eğim
•
Tesviye
•
Yüzey örtüsü
•
Taşlılık
: g(normal), j(kompleks)
:u
: c, ç
:r
1.2.3 Drenaj
:d
•
Yüzeysel drenaj
•
Yüzeyaltı drenaj
•
Taban suyu
•
Taşkın
:o
: X, Y, Z
:w
:f
1.2.4 Diğer faktörler
•
Arazi Kullanma durumu
•
Arazinin sulanma durumu
•
Hâlihazırda yetiştirilen bitki türleri
•
Ayrıca sulama suyu kaynağı olabilecek noktalardan su numuneleri alınır.
Su numunesinin alındığı noktalar, kordinatlandırılır ve numaralandırılarak
haritaya işaretlenir.
147
1.3 Laboratuar çalışmaları
Büro ve arazi çalışmaları ile etüdün tamamlanır. Alınan toprak örnekleri
etiketlendirilerek torbalara konulur ve su örnekleri ile beraber laboratuara
gönderilir. Daha çok yapı, renk ve bünye değişimlerine göre alınan toprak
örnekleri laboratuarda;
Fiziksel Toprak Özellikleri :
(saturasyon, bozulmuş toprak örneği geçirgenliği, toprak bünyeleri, su tutma
kapasitesi RAM)
Kimyasal Toprak Özellikleri : (PH, elektriksel iletkenlik, % toplam eriyebilir
tuz, % değişebilir sodyum ile diğer katyon ve anyonlar, bor, jips, %kireç, organik
madde içeriği)
Su örnekleri laboratuar analizlerinde: Suyun sulama yönünden sınıfı, pH,
elektriksel iletkenlik, katyon ve anyon durumları, % sodyum, Artık sodyum
karbonat (RSC), Bor, organik madde, sodyum adsorpsiyon oranı (SAR.)
özellikleri incelenir..
1.4 Harita çalışmaları
Laboratuardan gelen analiz sonuçlarına göre, arazi profil formunda
bünyelerin ve arazi sınıflarının revizyonu yapılarak, kesin sınıf ve sınırlar orijinal
topoğrafik haritaya işaretlenir. Oluşan parsellerin alanları ölçülerek değerler ha
olarak parsellere yazılır.
Orijinal topoğrafik harita üzerindeki arazi sınıf formülleri, hektarajları, ana
ve altsınıf sınırları, önemli yerleşim yerleri ve ana yollar, büyük akarsu yatakları,
haritalara işlenir.
1.4.1 Var olan koşullarda arazi sınıflandırma haritası
Toprakların mevcut durumdaki arazi sınıf ve sınırlarını gösterir
1.4.2 Bünye dağılım haritası
Arazinin 0-30 ve 30-150 cm’lik bünye dağılımını gösterir. Haritalamada
kullanılan bünye simgeleri aşağıda verilmiştir
h=Ağır bünye
m=Orta bünye
L=Hafif bünye
v=Çok hafif bünye
1.4.3 Projeli koşullarda arazi sınıflandırma haritası
Var olan koşullarda arazi sınıflandırma haritasında tespit edilen ve ıslahı
gereken toprak-topografya ve drenaj yetersizliklerinin arazi geliştirme çalışmaları
sonucunda giderilmesi ile sulu koşulları gösteren bir haritadır.
1.5 Rapor çalışmaları
Yukarıda belirtilen tüm aşamalardaki bilgilerin birlikte derlenmesi ile
oluşturulan arazi sınıflandırma ve bünye dağılımı haritalarının ışığı altında arazi
sınıflandırma ve drenaj raporu yazılır.
148
2
DRENAJ ÇALIŞMALARI
Tarımsal drenaj: Toprak yüzeyi ile bitki kök bölgesindeki fazla suların
zamanında ve kontrollü bir şekilde uzaklaştırılması şeklinde tanımlanabilir. Kurak
ve yarı kurak bölgelerde drenaj; taban suyunu bitki gelişimini engellemeyecek
şekilde kök derinliği altına düşürmek ve toprakların tuzlanmasını önlemek için
yapılan çalışmalardır.
2.1 Etüt öncesi büro çalışmaları
Proje sahasına ilişkin arazi sınıflandırma ve varsa drenaj etüt raporları ile
tarımsal ekonomi raporu; jeolojik-jeofizik ve hidrolojik çalışma sonuçları; taşkın
konusunda var olan done ve raporlar ile işletme projesi harita ve raporları etüde
çıkmadan önce incelenmelidir. Etüt öncesi yapılacak büro çalışmalarının arazi
etütlerine büyük ölçüde yön vereceği ve arazi çalışmalarını hızlandırarak ana
sorunlara daha fazla ilginin gösterilebileceği unutulmamalıdır.
2.2 Arazi çalışmaları
Drenaj çalışmalarında, büroda önbilgilerin derlenmesinden sonra ikinci
adımı arazi etütleri oluşturmaktadır. Drenaj sorunlarının varlığı, dereceleri
nedenleri ve çözüm seçenekleri ile önerilecek drenaj sisteminin belirlenmesine
yönelik olarak yapılan arazi etütlerinde;
•
Toprak tabakalarının bünyeleri ile derinlik ve kalınlıkları
•
Aküfer veya bariyer katmanının derinlik ve süreklilikleri
•
Toprağın yapısı, renk ve leke durumları, nemliliği
•
Bitki kök derinlikleri
•
Taban suyu düzeyi
•
Yüzeysel ve derin doğal drenaj durumu
•
Arazinin sulanma durumu
•
Topografya ve eğim koşullarına
•
Toprağın fiziksel ve kimyasal niteliklerinin araştırılması
•
Doğal koşullarda toprağın hidrolik geçirgenliğinin ölçümü;
•
Taban suyunun niteliği ve düzeyi ile boşaltım olanakları, çıkış ağzı
koşulları
•
Sulama ve drenaja ilişkin var olan sistem veya sanat yapılarının yeterliliği
•
Kanal, akarsu ve pınar gibi kaynaklardan sızmalar ile artezyenik
beslenmelerin varlığının belirlenmesi
•
Taşkın ile drenaj ve sulamaya etkili olabilecek etmenler
•
Arazi çalışmaları sırasında, gereksinim duyulursa sızma ve artezyenik
etmenlerin belirlenmesi için piezometrik etütler
•
Var olan kanal ve doğal akım yataklarının en ve boy kesitleri çıkartılması.
•
İşlemleri yapılarak o alana ait tüm verileri toplanır. Açılan kuyulara ait
derlenen veriler her kuyu için ayrı tutulan profil formlarına yazılır.
149
Kuyu yerlerinin belirlenmesinde, düz arazilerde çoğunlukla kare veya
dikdörtgen ızgara ( grid ) ve dar vadilerde ise eşkenar üçgen sistemlerine
uyularak, taban suyunu karakterize edebilecek bir gözlem ağının oluşturulması
öngörülmektedir. Planlama aşamasındaki etütlerde her biri 100 ha’ ı örnekleyen
kuyuların ara uzaklıkları ortalama 1 km olmalıdır. Toprak ve taban suyunun
özelliklerini öğrenme amacıyla açılan kuyular, alt toprak niteliklerine göre
derinlikleri değişmesine karşın, genellikle 4-4.20 m derinlikte açılır.
Drenaj kuyularının açılması ile; genellikle planlama ve ayrıntılı drenaj
etütlerinde profili incelemek ve hidrolik iletkenlik testi için açılan kuyular, taban
suyu örneği alındıktan sonra gözlem kuyusu olarak tesis edilmektedirler. Boşaltım
ve ana boşaltım niteliğinde olan doğal akım yatakları üzerindeki köprülere eşel
noktası verilmelidir. Boşaltım miktarının kısıtlandığı dönemi yakalayabilmek,
akarsu ve yan dereler ile gözlem kuyularının su kotları arasındaki bağıntıyı ve
dolayısıyla çıkış ağzı olanakları ile su tablası dalgalanma sınırlarını vurgulamak
bakımından, akarsuların proje alanına girdiği ve çıktığı yörelerde yapılacak eşel
ölçümleri birçok soruyu cevaplandırabilecek veriyi sağlayacaktır. Drenaj veya köy
kuyularında gözlemler, minimum 1 yıl süre ile her ay düzenli olarak yapılmalıdır.
Yağışlar normal düşmemişse gözlemler 2 ya da 3 yıl da sürdürülebilir.
2.3 Labortuar çalışmaları
Arazi ve büro çalışmaları ile etüdün tamamlanmasından sonra, arazide
torbalara konularak etiketlendirilen toprak örnekleri ile alınan su örnekleri
laboratuara gönderilir. Daha çok yapı, renk ve bünye değişimlerine göre alınan
toprak örneklerinde arazi sınıflandırma çalışmaların belirtilen analizlerin yanında,
daha çok toprağın kimyasal özelliklerini belirtilen analizlere önem verilir.
(geçirgenlik, tuzluluk, sodyumluluk)
2.4 Harita çalışmaları
Gözlem programının uygulanması bitirildikten sonra, su tablası
haritalarının çizimine başlanır. Herhangi bir drenaj alanının taban suyu
özelliklerinin en iyi şekilde analizlerinin yapılarak sorunun belirlenmesi ve çözüm
yollarının ortaya koyulması, ancak taban suyu verilerinin bir harita üzerine
çizilmesiyle mümkün olur.
Uygulamada en çok kullanılan haritalar şöylece sıralanabilir.
•
Taban suyu hidrografları
•
Taban suyu eş düzey eğrileri haritası
•
Taban suyu eş derinlik eğrileri haritası
•
Taban suyu eş dalgalanma eğrileri haritası
•
Taban suyu eş tuzluluk eğrileri haritası
•
Taban suyu düzeyi altındaki katmanların hidrolik iletkenlik eşdeğer
grupları haritası
•
Oransal bariyer katmanı eş derinlik grupları haritası
•
Aküfer katmanı eş derinlik grupları haritası
150
2.5 Rapor çalışmaları
Yukarıda belirtilen tüm çalışmaların sonucunda derlenen veriler birlikte
değerlendirilerek drenaj raporu yazılır.
3
ARAZİ SINIFLANDIRMA VE DRENAJ ÇALIŞMALARINDA KLASİK
YÖNTEM İLE CBS UYGULMALARININ KARŞILAŞTIRILMASI
Arazi sınıflandırma ve drenaj haritaları; büro, arazi ve laboratuar
çalışmalarını sonucu derlenen verilerin bir arada değerlendirilerek gösterimini
ifade eder. Şu ana kadar yapılan drenaj ve arazi sınıflandırma haritaları teknik
elemanlar yoluyla aydınger kağıtlara çizilmiş, sayısallaştırılmamış, coğrafi
konumları olmayan, DSİ Genel Müdürlüğü Etüt ve Plan Dairesi arşivinde
saklanan haritalardır.(Şekil 1:Klasik yöntem ile yapılan arazi sınıflandırma
haritası)
Şekil 1:Klasik yöntem ile yapılan arazi sınıflandırma haritası
Bu haritaların dezavantajları aşağıda sıralanmıştır.
a) Klasik Arazi sınıflandırma ve drenaj çalışmalarında genellikle 1/25000
ölçekli topoğrafik haritalar (raster) kullanılmaktadır. Çalışmaların hangi
alanlarda yoğunlaştırılacağı, kuyu yerlerinin seçimi teknik elemanının
raster haritayı okuma yeteneğine bağlıdır.
151
b) Sulama projelerinin planlanmasına yönelik istenilen analizler
yapılamamaktadır.
c) İstenilen ölçek ve nitelikte harita üretilememektedir.
d) Özellikle sulama projesinin gerçekleşmesinden sonraki işletme aşamasına
uygun bir altlık oluşturmamaktadır.
e) Arazi kullanımlarındaki hızlı değişimlere karşı revize olanaklarını
sınırlamaktadır.
f) Farklı amaçlara yönelik çalışmalara yeterince hizmet edememektedir.
g) Aydınger kâğıtlarda arşiv koşullarında saklandığı için, verilerin
ulaşılabilirliği, paylaştırabilirliği sınırlı olmaktadır.
Toprak ve Drenaj Şube Müdürlüğü’de bu dezavantajları dikkate alarak,
hem güncel çalışmalarında hem de geçmiş dönemde üretilen çalışmaları için CBS
uygulamalarını tercih etmiştir. CBS ortamında üretilen haritaların (Şekil.2:.CBS
Şekil .2:.CBS ortamında üretilmiş arazi sınıflandırma haritası
ortamında üretilmiş arazi sınıflandırma haritası.) avantajları aşağıda verilmiştir.
a) Özellikle de arazi sınıflandırma çalışmalarında eğimin %10 ‘dan fazla
olduğu alanların sulanamaz olarak ya da yatırım masrafı gerektiren teras
alanları olması nedeniyle, CBS uygulamalarında vektör haritalar ile
araziye çıkmadan çalışma alanının üç boyutlu görüntüsünün elde edilmesi,
eğim analizi imkânının sağlanması, çalışmaların yoğunlaştırılacağı
alanların belirlenmesi açısından önemlidir.
152
Şekil 3:Arazi sınıflandırma ve drenaj
çalışma alanının eğim analizi ve üç boyutlu ( hill ) haritası
b) Şekil-3’teki eğim analizi haritası incelendiğinde kırmızı renkte olan
alanlar, eğimin %10’un üzerinde olduğu, sulanamaz nitelikteki alanları
ifade etmektedir. Bu alanların toprak derinliği ve eğim yönünden
incelenmesi gerekmektedir. Sarı alanlar ise eğimin % 0-2 arasında olduğu
düz alanları ifade etmektedir. Üç boyutlu(hilll) incelendiğinde proje alanı
çevresinin daha yüksek dağ ve tepelerle çevrili olduğu görülecektir. Sarı
alanlar, çevre alanlardan gelebilecek yağış ve kar sularının bir toplanma
havzasını oluşturmaktadır. Bu nedenle özellikle bu alanlar drenaj
açısından daha dikkatli çalışılması gereken alanlardır. Mavi-yeşil alanlar
ise eğimin % 2-10 olduğu alanları göstermektedir. Tarımsal sulama
açısından erozyona duyarlı alanları, sadece topoğrafik eğim dikkate
alındığında öncelikli olarak basınçlı sulama yöntemlerinin tercih edileceği,
diğer kriterler uygun değil ise yüzeysel sulama yöntemlerinde açılacak
tava ve karıkların konturlara paralel olması gerektiğini ifade eder.
c) Sulama projelerinin planlanmasına yönelik, arazi sınıflandırma ve drenaj
çalışmaları açısından istenilen analizleri yapabilme imkânı sağlamaktadır.
Bu analizler;
• Sulanabilir-sulanamaz nitelikteki alanların dağılımı (sulanabilir ve
sulanamaz alanları ve bunları aşağıda belirtilen nitelikleri hakkında bilgi
verir.)
• Profil kısıtlılığı (seçilecek bitki türü, bir defada verilmesi gereken su
miktarı vs bakımından önemlidir.
• Üst toprak bünyesi dağılımı (Sulama alanında önerilecek bitki türü, sulama
yöntemlerinin planlanması yönünden vs .önemlidir)
153
•
•
•
Tuzlu-sodyumlu toprakların dağılımı (Bu alanlar bir yatırım masrafı
gerektiren ıslah alanlarıdır, ıslah edildikten sonra sulanmaları uygundur)
Toprak geçirgenliği dağılımı (toprak geçirgenliği sulama randımanına ve
sulama yöntemlerin planlanmasında öneme sahiptir.)
Eğim derecelerinin dağılımı (sulama yönteminin seçiminde, erozyona
duyarlı alanların belirlenmesi ve burada uygulanacak tarımsal işlemlerin
niteliğine etki eder)
Şekil 4:Eğimli bir alanda yüzeysel sulama
•
Tesviye ihtiyacının dağlımı (Özellikle yetersiz tesviyenin olduğu alanlar
suyun uniform dağılımını etkileyerek sulama randımanını düşürür.)
• Yüzeysel taşlılık dağılımı (yüzeysel taşlılık, tarımsal faaliyetleri ve suyun
uniform dağılımını etkileyerek sulama randımanını düşürür)
• Çalı-ağaç örtüsü (çalı ve ağaç örtüsü tarımsal faaliyetleri ve suyun uniform
dağılımını etkileyerek sulama randımanını düşürür)
• Taban suyu durumu dağılımı( yüksek taban suyunun olduğu alanlar, drenaj
sisteminin kurulmasından sonra sulamanın yapılması gerektiğini ifade
eden alanlardır)
• Feyezan alanları dağılımı
h) Sulama projelerinin planlanması, farklı disiplinlere sahip meslek
gruplarının her bir çalışmasının planlama mühendisi tarafından
değerlendirmesi sonucu oluşturulan seçenekler içerisinde en uygun, en
ekonomik olan planlama projesinin seçimine dayanır. Dolayısıyla
planlama çalışmalarına kaynaklık edecek her bir çalışmanın CBS
ortamında olması planlama çalışmalarını daha da anlamlı kılacak,
154
i)
j)
k)
l)
m)
planlama, kesin proje, inşaat ve işletme aşamalarına varan süreçte önemli
bir altlık oluşturacaktır.
İstenilen ölçek ve nitelikte harita üretme imkânı sağlamaktadır.
Özellikle sulama projesinin gerçekleşmesinden sonraki işletme aşamasına
uygun bir altlık oluşturmaktadır.
Arazi kullanımlarındaki hızlı değişimlere karşı, sağladığı esneklik
dolayısıyla revize olanaklarını kolaylaştırmaktadır
Farklı amaçlara yönelik çalışmalara, gerçek coğrafi konumunda olması ve
sayısal veri içermesi nedeniyle olanak sağlamaktadır.
Verileri daha kolay ulaşılabilir, paylaştırılabilir kılmaktadır.
4 TOPRAK VERİ TABANI ÇALIŞMALARI
1954 yılından bu güne, DSİ Genel Müdürlüğü Etüd ve Plan Dairesi
Başkanlığı Toprak ve Drenaj Şube Müdürlüğü ve bu müdürlüğe bağlı olarak
çalışan 25 Bölge Müdürlüğündeki Toprak ve Drenaj Başmühendisliği elemanları
tarafından, sulama projelerinin planlanması aşamasında yaklaşık olarak 3 000 adet
projede arazi sınıflandırma ve drenaj çalışmaları yapılmış, bunun sonucu 7 700
adet harita üretilmiş, yaklaşık 12 milyon ha alanda arazi sınıflandırma ve drenaj
çalışmaları yapılmıştır. Ancak üretilen bilgilerin sayısal ortamda olmaması, bu
verileri temel alan çalışmalar için; bir analiz imkânı sağlamamakta, çalışma
amacına yönelik bilgilerin derlenmesini sağlayamamaktadır. Artık teknolojik
gelişmeler verilerin esnek kullanıma imkân sağlamaktadır. Dolayısıyla Toprak ve
Drenaj Şube Müdürlüğünün öncelikli amaçlarından biri 53 yılda yaratılan toprak
ve tarımsal drenajla ilgili çalışmaları sayısallaştırarak bir veri tabanı oluşturmak,
bu veri tabanının oluşturulmasında en uygun ve en kullanışlı yöntemi
belirlemektir.
Şekil :5 DSİ XV.Bölge Müdürlüğü toprak kaynakları çalışmaları
155
Bu amaçla DSİ XV Bölge Müdürlüğü çalışma alanı içindeki arazi sınıflandırma
çalışmaları 1 150 000 ha alanda gerçekleştirilmiştir.
KAYNAKLAR
Toprakoğlu.H., 1974.Sulu Ziraat Arazi Tasnifi. Teknik Rehber-04.02-04.
Toprak ve Drenaj Uzman Müşavirliği, 1976. Sulu Tarım Koşullarında
Kullanılan Arazi Tasnif ve Drenaj Raporu
DSİ Etüd ve Plan Dairesi Başkanlığı 1984. Arazi Sınıflandırma ve Drenaj
Çalışmalarının Planlama İçindeki Yeri
DSİ Etüd ve Plan Dairesi Başkanlığı 1984. Toprak ve Drenaj Şube Müdürlüğü
Yayınları Cilt
DSİ Etüd ve Plan Dairesi Başkanlığı, 1999-2004. Su ve Toprak Laboratuarı
Şube Müdürlüğü Seminerleri
DSİ Etüd ve Plan Dairesi Başkanlığı, 2002-2003 Toprak ve Drenaj Şube
Müdürlüğü Seminerleri.
156
AŞAĞI SEYHAN OVASINDA İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE
BUĞDAY, MISIR VE PAMUK ÜRETİMİ ÜZERİNE ETKİLERİ
Burçak KAPUR1, Rıza KANBER2, Mustafa ÜNLÜ3
1 Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama
Bölümü, [email protected]
2 Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama
Bölümü, [email protected]
3 Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama
Bölümü, [email protected]
ÖZET
Son yıllarda giderek önem kazanan bilimsel görüş, atmosferde artış gösteren insan kaynaklı
sera gazlarının küresel iklimi etkileyebileceği yönündedir. Artan CO2 ve değişen iklimin bitki
gelişimi ve verimi üzerine etkilerinin anlaşılmasında, iklim değişimi araştırmalarının
yürütülmesine karşın konu ile ilgili belirsizlikler bulunmaktadır. Ayrıca hava sıcaklığı, zamansal
ve mekansal yağış rejimleri ve CO2 gazının değişim etkilerinin birlikte değerlendirildiği, yarı
kurak bölgelerde tarımsal üretim üzerine olan olası olumsuz etkilerini içeren çalışmalar yeterli
düzeyde bulunmamaktadır. Bu konular dahilinde yapılan bölgesel ve uygulamalı çalışmaların
eksikliği, tarımsal üretim sistemleri üzerindeki etki–tepki analizlerinin ve alınması gereken
önlemlerin yeterli olmamasına yol açabilmektedir. Bu bağlamda, gıda güvenliği ve tekstil sektörü
açısından önemli olan, stratejik ve sürdürülebilir tarım içerisinde üretimi esas alınan buğday, mısır
ve pamuğun bu değişimlerden nasıl etkileneceği ve nüfusu giderek artan ve tarımsal açıdan
kendine yeterliliği ise günden güne azalan ülkemizde önem kazanan bir konu haline gelmiştir.
Bu amaçla araştırmada, Akdeniz iklimi koşullarını yansıtan Aşağı Seyhan Ovasında 19302003 yılları arasında sıçaklık ve yağış trendleri incelenmiş ve buğday, mısır ve pamuk yetiştirilen
alanlarındaki artan CO2’in ve iklim değişikliğinin olası etkilerinin değerlendirilmesi yapılmıştır.
Bu yaklaşım içerisinde, Tarsus Araştırma Enstitüsünde 1972-1992 yılları arasında yapılmış pamuk
denemeleri, ‘Akdeniz Tarım Sistemlerinde Kısıntılı Sulama’ adlı uluslararası araştırma projesi,
‘Kurak Alanlarda İklim Değişiminin Tarımsal Üretim Sistemleri Üzerine Etkileri’ adlı uluslararası
araştırma projesi ve Artan CO2 ve ‘Küresel İklim Değişikliğinin Aşağı Seyhan Ovasında Buğday
Verimliliği Üzerine Olası Etkileri’ adlı bilimsel araştırma projesi sonuçları değerlendirilmiştir. Bu
çalışmayla etkin bir bilimsel yapı oluşturularak, konuyla ilgili sonraki çalışmalara yön verilmesi
hedeflenmektedir.
Anahtar Sözcükler: Çukurova, iklim değişikliği, buğday, mısır, pamuk
157
CLİMATE CHANGE AND EFFECTS ON WHEAT, MAİZE
AND COTTON PRODUCTİON İN LOWER SEYHAN BASİN
ABSTRACT
In the recent years, the antropogenic greenhouse gases effect the global climate come into
question from the scientific visual. Despite to carry out climate change studies, there are
uncertanties about the understanding the effect of increased C02 and changed climate on plant
development. Moreover, In the semiarid regions, the effect of air temperature, temporal and spatial
precipitation regimes and increased CO2 combined effects of studies are insufficient. In this
content the deficiency of regional and applied studies could cause inadequate effect-response
analysis and adaptation strategies in the agricultural systems. In this sense, it is important to
examine the effect of change on wheat, maize and cotton which are the major crops of food
security, textile and strategic and sustainable production in agriculture.
In this study, in Lower Seyhan basin we examine the temperature and precipitation trends in
the period of 1930-2003 and the effect of increased CO2 and climate change on wheat, maize and
cotton. In this approach, Tarsus Research Institute 1972-1992 cotton experiment results, ‘Deficit
Irrigation Management in Agricultural Systems’ international project results, ‘Impact of Climate
Changes on Agricultural Production System in Arid Areas’ international project results and
‘Global Climate Change on Wheat Production in Lower Seyhan Plain’ project results were
examined. With this study, we try to construct scientific approach and to direct the after studies
related with the subject.
Key words: Çukurova, climate change, wheat, maize, cotton
1. GİRİŞ
Yeryüzündeki tüm yaşam biçimleri için vazgeçilmez bir ortam olan atmosfer,
birçok gazın karışımından oluşmaktadır. Bu gazların konsantrasyonlarındaki
değişimler, atmosferin kısa dalgalı güneş ışınımını geçirme, buna karşılık uzun
dalgalı yer ışınımını emme ya da tutma eğiliminde olması olarak adlandırılan,
Yerküre’nin sıcaklık dengesinin kuruluşundaki en önemli süreç olan doğal sera
etkisini değiştirmektedir (Türkeş, 2001). İklim sistemi için önemli olan doğal
etmenlerin başında gelen sera etkisi, CO2 emisyonun insan kaynaklı etkilerden
dolayı değişimi ile küresel ısınmaya neden olmaktadır.
CO2 birikimleri, 1750 yılından beri yaklaşık % 30 oranında artmıştır.
Endüstriyel dönemden önce yaklaşık 280 ppmv, 1999’da 370 ppmv olan CO2
158
birikiminin 21. yüzyılın sonuna kadar 700 ppmv’ye ulaşacağı öngörülmektedir.
Mevcut atmosferik CO2’nin artmasına CO2’nin antropojenik emisyonları neden
olmuş ve bu emisyonların yaklaşık %75’i fosil yakıtların yakılması sonucunda
ortaya çıkmıştır (IPCC, 2001). Sera gazı birikimlerindeki bu artışlar, yerküre’nin
uzun dalgalı ışınım yoluyla soğuma etkinliğini zayıflatarak, yerküre’yi daha fazla
ısıtma eğilimindeki bir pozitif ışınımsal zorlamanın oluşmasını sağlamaktadır. Bu
olay, yerküre atmosferindeki doğal sera gazları yardımıyla yüz milyonlarca yıldan
beri çalışmakta olan bir etkinin, bir başka deyişle doğal sera etkisinin
kuvvetlenmesi anlamını taşımaktadır.
Küresel anlamda yeryüzünün ve su kütlelerinin ortalama sıcaklığı 1861’den
beri artış göstermektedir. Bu artış 20. yüzyıl boyunca 0.8 oC düzeyinde olmuştur
(IPCC, 2001). Küresel olarak 1861’den günümüze değin en sıcak on yıl aralığı
1990’lar ve 1998 yılı da aygıtsal ölçüm sürecinin en sıcak yılıdır. Ortalama olarak,
1950-1993 arasında, günlük gecelik maksimum yer yüzeyi hava sıcaklıkları her
on yılda 0.2 oC düzeyinde artış göstermiştir. Bu artış, günlük gündüz maksimum
hava sıcaklığının 10 yıllık artışlarından 0.1oC daha fazladır. Bir çok orta ve
yüksek enlem bölgelerindeki donsuz mevsimlerin uzaması artan sıcaklığın bir
etkisi olarak görülmektedir. Söz konusu süreçteki su kütleleri sıcaklığı ortalama
yer yüzeyi sıcaklığının yarısı kadardır (IPCC, 2001). 1860’dan 1980 yılına kadar
gerçekleşen küresel sıcaklık artışının 0.4 oC ve 1980 ile 2000 yılları arasındaki
sıcaklık artışının da 0.4 oC olması açıkça son yıllarda artan insan aktivitelerinin
iklime olan etkilerini göstermektedir. Son yıllardaki endüstrileşme ve bu
bağlamda fosil yakıtları kullanımının artışı, atmosfere CO2 salınımlarını arttırarak
geçmişin 120 yıllık periyodunda meydana gelen artışın günümüzün son 20 yılında
oluşan sıcaklık artışına eşdeğer hale getirmiştir (IPCC, 2001). Bunun yanısıra, son
yüzyılda, kuzey yarım kürenin orta ve üst enlemlerinde yağış % 0.5 ile % 1
düzeyinde artış veya azalış göstermiştir. Akdeniz iklimi gibi ılıman iklime sahip
bölgelerdeki yağış her on yılda yaklaşık %3 azalmıştır (IPCC, 2001; Türkeş,
2001). Buna ek olarak kuzey yarım kürede aşırı yağışlı günlerin sayısı % 2 ile % 4
arasında artış gösterdiği belirlenmiştir.
Bu çerçeve içerisinde, Türkiye, küresel ısınmanın potansiyel etkileri açısından
risk grubu ülkeler arasındadır. İklim değişikliğinin, özellikle çölleşme tehdidi
altındaki yarı kurak ve yarı nemli bölgelerinde (İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu,
Ege ve Akdeniz bölgelerinde), tarım ve su kaynakları açısından olumsuz etkilere
yol açabileceği öngörülmektedir. Türkiye’de kaydedilen değişikliklerin en göze
çarpan özelliği yaz sıcaklıklarında yaşanan sıcaklık artışlarıdır. Yaz sıcaklıkları
çoğunlukla Türkiye’nin batı ve güney batı bölgelerinde artış göstermektedir.
Bunun yanısıra, son 50 yıl içinde kış mevsiminde Türkiye’nin batı illerine düşen
yağış miktarı önemli ölçüde azalmıştır. Diğer taraftan sonbahar mevsiminde İç
Anadolu’nun kuzey bölgelerine düşen yağış miktarında artış görülmüştür. Genel
olarak, Yağışlar, Türkiye’nin Ege ve Akdeniz kıyıları boyunca azalmakta ve
159
Karadeniz kıyısı boyunca artmaktadır (Karaca, M., Deniz A. ve Tayanc M., 2000;
Çevre ve Orman Bakanlığı 2007).
IPCC’nin A2 emisyon senaryosuna dayalı RegCM3 bölgesel iklim modeli
kullanılarak gerçekleştirilen geleceğe yönelik kestirimler dikkate alındığında,
Türkiye’de, 2071-2100 dönemleri için kış aylarında tahmin edilen sıcaklık
artışının ülkenin doğu kesiminde daha yüksek olduğu gözlemlenebilir. Yaz
mevsiminde bu durum tersine dönmekte ve özellikle Ege bölgesi olmak üzere
ülkenin batı kesimi 6 °C’ye kadar varan sıcaklık artışına maruz kalmakta iken
ülkenin geneli için bölgelere göre ortalaması alınmış yıllık ortalama sıcaklık artışı
2-3°C olarak tahmin edilmektedir (Onol, B. ve Semazzi, F. 2006).
Genel olarak, yağış Türkiye’nin Ege ve Akdeniz kıyılarında azalmakta,
Karadeniz kıyılarında ise artmaktadır. İç Anadolu’da yağış açısından çok az bir
değişiklik söz konusudur ya da hiçbir değişiklik görülmemektedir. En şiddetli
(mutlak) azalma güney batı kıyılarında gözlemlenirken, Kafkasya kıyı bölgesinin
ise oldukça fazla yağış alması beklenir. Bu gözlemler hem kış hem de ilkbahar
toplamı için geçerlidir. Yaz mevsiminde Türkiye’ye düşen yağış miktarında çok
büyük bir değişiklik olmayacaktır. Türkiye’nin tamamı için sonbahar mevsiminde
toplam yağış miktarında az bir artış beklenmektedir. Sonbahardaki yağışın FıratDicle havzasında biraz daha artacağını da ifade etmek gerekir (Onol, B. and
Semazzi, F. 2006).
Bu bağlamda, iklim değişikliği, tarım alanlarının büyük bir bölümünde
bitkisel üretimi etkileyecek en önemli etmenlerden biri olarak görülmektedir.
Dünya buğday üretiminin % 3.6’sını karşılayan Türkiye, dünyanın en önemli
buğday üretici ve tüketici ülkeleri arasında yer almaktadır, buğday üretiminin
genellikle kuru tarım alanlarında yapılması olası iklim değişikliğinin söz konusu
alanlardaki buğday üretiminde ciddi sorunlara neden olabileceği öngörülmektedir.
Türkiye’de tahıllar içinde buğday ve arpadan sonra en geniş ekim alanına sahip
olan mısırın (Şahin, 2001), yarı kurak iklim kuşağında yer alan seyhan ovası gibi
alanlarda, optimum bitki gelişimi yönünden olası iklim değişikliğinin neden
olabileceği yağışın yetersiz ve dağılışının düzensizleşmesi ve tohumların
çimlenmesi için gerekli olan 18-20 oC optimum sıcaklıktaki artışlar, mısır
tarımında büyük risk oluşturacaktır. Dünya pamuk üretim miktarı yönünden
altıncı ülke konumunda olan Türkiye’de, iklim değişikliğinin, oldukça güçlü bir
pamuk üretimi yapılanması olmasına karşın, bu güçlü yapıyı olumsuz yönde
etkileyeceği kaçınılmaz bir olgudur. Optimum pamuk verimi için gelişim dönemi
boyunca ortalama 26-28 °C sıcaklık gereksiniminin olması, sıcaklıktaki artışla
verimin azalmasına neden olacakıtır (Anonim, 2003).
Sözkonusu bu tahminlerin taşıdığı birçok belirsizliğe karşın iklim değişikliği,
açıkça, insanların refahını ve ekonomik düzeylerini potansiyel olarak
etkilemektedir. Ayrıca iklim değişikliklerinin olumsuz etkilerinin önlenmesinin
160
düzeyi ülkelerin güncel katkılarıyla belirsizdir. Böylece, iklim değişiminin toplum
üzerindeki olumsuz etkilerinin saptanmasına gerek vardır ve buna bağlı olarak
gelecekteki
sorunlarla
savaşabilecek
stratejilerin
oluşturulması
gerçekleştirilebilecektir. Bu amaçla araştırmada, Akdeniz iklimi koşullarını
yansıtan Aşağı Seyhan Ovasında 1930-2003 yılları arasında sıçaklık ve yağış
trendleri incelenmiş ve çalışma alanı için geleceğe yönelik iklim kestirimi
yapılarak buğday, mısır ve pamuk yetiştirilen alanlarındaki artan CO2’in ve iklim
değişikliğinin olası etkilerinin değerlendirilmesi yapılmıştır.
2. MATERYAL VE YÖNTEM
Çalışma üç aşamayı kapsayacak biçimde planlanmıştır. Öncelikle, Aşağı
Seyhan Ovasında 1930-2005 yılları arasında sıcaklık ve yağış trendlerinin
incelenmesi amaçlı bölgedeki mevcut meteoroloji istasyonlarının veri seti MannKendall trend analizi yöntemi ile değerlendirilmiştir. Bu yöntemin ayrıntıları Yue
ve ark., 2002’de bulunmaktadır. İkinci aşamada, geleceğe yönelik (2070-2079)
iklim parametrelerinin kestiriminde TERCH-RAMS adlı bölgesel iklim
simülasyon modeli kullanılmıştır. Üçüncü aşamada ise iklim değişikliğinin
buğday, mısır ve pamuk üzerine etkileri araştırılmıştır.
Tarsus Araştırma Enstitüsünde 1972-1992 yılları arasında yapılmış pamuk
denemeleri ve ‘Akdeniz Tarım Sistemlerinde Kısıntılı Sulama’ adlı uluslararası
proje çıktıları ile sıcaklık ve kuraklığın pamuk üzerine olası etkileri
değerlendirilmiştir. ‘Kurak Alanlarda İklim Değişiminin Tarımsal Üretim
Sistemleri Üzerine Etkileri’ adlı uluslararası proje sonuçları kullanılarak iklim
değişikliğinin mısır ve buğdaya etkileri saptanmıştır. Bunlara ek olarak CERESWheat bitki büyüme modeli kullanılarak iklim değişikliğinin buğday üzerine
etkileri belirlenmiştir.
2.1. Bölgesel atmosferik modelleme sistemi ‘TERCH-RAMS’
TERCH-RAMS, Bölgesel Atmosferik Modelleme Sistemi, yüksek düzeyde
çok yönlü matematiksel yöntemler ve formüller kullanılarak Colarado
Üniversitesi ve Californiya’da Benzeşim ve Meteorolojik olayların kestirimi ve
sonuçlarının tanımlanması adlı araştırma kurulu tarafından hazırlamış ve
Yoshikane ve Kimura 2003 tarafından bölgesel iklim simülasyonları için
geliştirilmiştir. Bu modelin ana bileşenleri; Gerçek meteorolojik koşulları
benzeştiren bir atmosferik model, Gözlenen meteorolojik verilerden atmosferik
modelin çalışması için gerekli olan başlangıç verilerinin hazırlanması için gerekli
olan veri analiz paketi ve Sonuçların canlandırılabilmesi için gerekli model ve
atmosferik modelin sonuçlarıyla farklı programların karşılaştırılması için
bağdaştırıcı analiz paketini içermektedir.
TERCH-RAMS modelinin seçilmesinde ki ana neden olarak ise, benzer
amaçlı modellere oranla çok daha yeni bir yapı üzerine kurulmuş olup sayısal
161
yapısı yüksek düzeyde ilerletilmiştir. Böylece daha esnek ve çok yönlü bir model
haline getirilmiştir. Uzun bir çalışma dönemi sonunda TERCH-RAMS bölgesel
iklim simülasyon çalışmalarına hazır hale getirilmiştir. Avrupada bir çok
araştırmada kullanılan RAMS (Pasqui 2000, Meneguzzo 2004, Meneguzzo 2001,
Pasqui 2002, Soderman 2003, Pasqui 2004a, Pasqui 2004b),1999 yılından buyana,
Tuscany Bölgesel Meteoroloji Enstitüsü ve İtalya Biometeoroloji Araştırma
Konseyinin ortaklaşa yürütmekte olduğu, Bölgesel İklim Simülasyonu projesi
kapsamında da kullanılmaktadır.
2.2. Pseud warming metodu
Global sirkülasyon model sonuçlarını bölgesel iklim modelinde girdi olarak
kullanıp dinamik indirgeme (Dynamical Downscalling) yapmak iklim değişimi
etkilerinin saptanmasında kullanılan önemli bir yöntemdir. Buna karşın bu iklim
kestirim çalışmalarında bölgesel model için girdi olarak kullanılan global
sirkülasyon modelinde (GCM) yıllar arası değişkenlik yeterli düzeyde
olmadığından belirsizlikler bulunmaktadır. Aynı zamanda GCM sonuçlarının
doğruluğunun yeterli düzeyde olmaması da bölgesel modellerin tahminlerinde
sorun yaratmaktadır. Bu yaklaşım içerisinde Kimura (2005) tarafından geliştirilen
Pseud Warming methodu, geleceğe yönelik bölgesel simülasyonların doğruluğunu
arttıracağı öngörülmektedir.
Pseud Warming yönteminde sınır koşulların oluşturulması için girdi olarak
GCM yerine NCEP/NCAR yeniden analiz verileri kullanılmaktadır. Bu veriler
GCM sonuçlarına kıyasla, oluşumundan dolayı gerçek iklim koşullarını daha
doğru yansıtmaktadır. NCEP/NCAR yeniden analiz verileri günümüz koşullarının
simülasyonunda girdi olarak kullanılacaktır. Gelecek koşulları için ise simüle
edilecek yılın GCM sonuçları ile günümüz GCM sonuçları arasındaki fark
NCEP/NCAR analiz verilerine eklenerek geleceğe yönelik girdi olarak TERCHRAMS modelinde kullanılmaktadır. NCEP/NCAR verilerinin detayları
http://www.cdc.noaa.gov/cdc/reanalysis/reanalysis.shtml adresinden incelenebilir.
Bölgesel iklim modeli günümüz için de koşularak çıktılarının, anılan periyot
için, bölgede bulunan meteoroloji istasyonlarından alınan veriler kullanılarak
doğruluğu kontrol edilecektir.
TERCH-RAMS modelinin çıktıları, Yağış mm/hr, Kısa dalga boylu radyasyon
W/m2, Uzun dalga boylu radyasyon W/m2, Basınç hPa, Rüzgar hızı m/s, Sıcaklık
0
C, Su buharı basıncı hPa.
2.3. Modelde kullanılacak emisyon senaryosu
Hükümetlerarası İklim Değişim Paneli Çalışma grubu (Intergovermental Panel
on Climate Change: IPCC, 2001), salınımları, bunları oluşturan etmenleri ve
emisyon senaryolarının oluşturulması yolunda yapılan nicel saptamaları, dört ana
senaryo çerçevesinde ortaya koymuştur. Her tahminin, iklim modellerinin
162
çalışması için gereksinilen demografik, ekonomik ve teknolojik bileşkelere sahip
olan emisyon senaryoları bulunmaktadır. Bu çalışmada İklim modelinde A2
emisyon senaryosu kullanılacaktır.
A2: A2 son derece değişken dünya koşullarının tanımlandığı bir senaryodur.
Buradaki önemli vurgu yerel oluşumların ve kültürlerin korunmasıdır. Bu
senaryoda bölgeler arasındaki gelişim desenleri çok yavaş bütünleşme
göstermekte ve sürekli nüfus artışı söz konusudur. Ekonomik gelişme öncelikle
bölgeseldir. Kişibaşına düşen gelir ve teknolojik ilerlemeler yönünden ise diğer
senaryolara göre bölünmüşlük göstermekte ve daha yavaş bir gelişme
sözkonusudur.
2.4. Çalışmada kullanılan bitki büyüme modeli (CERES-Wheat)
Bitki büyüme modelleri, iklim ve toprak koşulları ile bitki fizyolojisine ilişkin
dinamik olayları matematiksel ilişkiden yararlanarak çözümleyen ve bitkiye
ilişkin verilerin kestiriminde kullanılan yaklaşımdır. Olası seçeneklerin
değerlendirilmesinde de yaygın olarak kullanılan modeller, belirli sınırlar
içerisinde çalışmakta ve belirli varsayımlara dayanmaktadır (Sezen, 2000).
CERES-Wheat büyüme modelinin amacı; kullanıcılara ürün tahmini
sağlaması olduğundan modelin temel özellikleri verimi belirlemede etkili olan
aşağıdaki faktörlere bağlı olmaktadır: Bitki genetiği, iklim ve çevre ile ilişkili
olarak bitkinin gelişme dönemleri veya fiziksel değişimi, Bitki organlarının
(yaprak, sap) büyüme mevsimi boyunca gelişimi, Bitki organlarına ilişkin kuru
madde miktarları, Büyüme mevsimi boyunca topraktaki nem eksikliği, Büyüme
mevsimi boyunca azot eksikliği.
Toprak- su dengesi dinamiğini, küresel iklim değişiminin buğday verimliliği
üzerine olası etkilerini, bitki ve toprak parametreleri ile ilişkilendirerek
planlayıcılara ve işletmecilere farklı seçenekler sunan CERES-Wheat simülasyon
modeli Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığına bağlı Teksas Bitki
Sistemleri Değerlendirme Biriminde 1984 yılında geliştirilmiştir. Geliştirilen bitki
büyüme modeli; Üretime ilişkin karar vermede, Stratejik planlama için risk
analizinde, Verim tahmininde, Araştırma gereksinimlerinin tanımlanması gibi
konularda bilgi sağlanmaktadır (Ritche, 1985). Araştırmada CERES-Wheat bitki
büyüme modelinin V3.5 versiyonu kullanılmıştır.
3. SONUÇLAR
3.1. Değişen iklim ve olası iklim değişikliği
Türkiye’nin güneyinde yer alan Aşağı Seyhan ovasında Mann-Kendall trend
analizi sonuçları 1930-2005 dönemleri arasında yıllık ortalama sıcaklıklarda
önemli düzeyde artış göstermektedir. Bunun yanısıra, Haziran, Temmuz, ve Eylül
ayları yıllık ortalama sıcaklıkların en fazla artış gösterdiği dönemler olarak
163
belirlenmiştir. Aynı dönem için yağış eğilimleri inçelendiğinde önemli düzeyde
artış veya azalış saptanmamıştır. Tablo 1.’de verilen sonuçlarda %5 önem
düzeyinde, 1.96’nın üzerinde olan değerler istatiksel açıdan önemli artış ve 1.96’nın altında olan değerler ise istatiksel açıdan önemli düzeyde azalış olduğunu
belirtmektedir.
Tablo 1. 1930-2005 yılları arasında sıcaklık ve yağışın Mann-Kendall trend
analizi sonuçları
1930-2005
Sıcaklık
Yağış
Ocak
Şubat
Mart
Nisan
Mayıs
Haziran
Temmuz
Ağustos
Eylül
Ekim
Kasım
Aralık
1.281
1.305
1.273
1.710
2.504*
3.782*
3.975*
2.049*
3.589*
1.964*
1.970*
1.602
0.0347
0.834
-0.194
1.578
0.352
0.010
0.179
0.372
0.000
-0.144
1.211
0.814
*%5 önem düzeyinde istatiksel olarak önemlidir
Çalışmada, anılan günümüz (1994-2003) ve gelecek (2070-2079) dönemleri
için bölgesel iklim modelinden elde edilen sıcaklık ve yağış verileri ile birlikte
aynı bölgelerde bulunan meteoroloji istasyonlarının verileri Tablo 2 ve Tablo 3’te
verilmektedir. Elde edilen sonuçlar ışığında Aşşağı Seyhan ovasında, ortalama
sıcaklıklarda anılan dönemler arasında yaklaşık 3 oC’lik bir artış belirlenmiştir.
Yağışlarda ise %25 ile %40 arasında azalma saptanmıştır.
Tablo 2. Çalışma alanında bulunan meteoroloji istasyonları ve aynı bölge için
TERCH-RAMS (TRA) bölgesel iklim modelinin ortalama sıcaklık (°C) sonuçları
Ay
Met. İst.Ort. Sıc.
Değ.
(1994–2003)
TRA Ort. Sıc.
Değeri (1994–2003)
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
8.85
9.42
11.97
15.91
20.79
24.38
26.59
26.94
24.65
20.53
14.84
12
10.87
TRA Ort. Sıc.
Değeri
(2070–2079)
TRA 1994-2003 ile
2070-2079
Ort. Sıc. farkı
9.54
10.41
12.83
16.85
21.64
25.42
27.97
28.22
25.55
21.32
15.27
TRA ile
Met. İst.
Ort.
Sıc.farkı
0.70
1.00
0.87
0.93
0.86
1.03
1.38
1.27
0.89
0.79
0.44
12.15
12.93
16.25
20.96
25.33
28.54
30.00
30.57
28.53
24.73
18.86
2.61
2.52
3.42
4.11
3.68
3.12
2.03
2.36
2.98
3.41
3.59
10.54
-0.32
12.63
2.09
164
Tablo 3. Çalışma alanında bulunan meteoroloji istasyonları ve aynı bölge için
TERCH-RAMS (TRA) bölgesel iklim modelinin aylık yağış (mm) sonuçları
Ay
Met. İst.
TRA. Aylık
TRA. ile
TRA Aylık
TRA. 2070–
Aylık Yağ. Değ.
Yağ. Değ.
Met. İst.
Yağ. Değ.
2079 ile 1994–
(1994–2003)
(1994–2003)
Yağ. farkı
(2070–2079)
2003 Aylık
Yağ. Farkı
1
109.68
112.03
2.35
86.39
-55.64
2
79.98
85.01
5.03
68.92
-26.09
3
57.99
66.90
8.91
45.43
-31.47
4
65.25
70.81
5.56
45.63
-35.18
5
43.46
50.42
6.96
34.40
-16.01
6
9.91
15.45
5.54
8.08
-7.37
7
6.80
1.97
-4.83
7.12
5.15
8
9.40
2.66
-6.74
0.75
-1.91
9
20.33
2.58
-17.75
1.55
-1.03
10
42.80
24.60
-18.20
15.40
-9.20
11
88.82
94.67
5.85
60.14
-34.53
12
130.71
139.40
8.69
107.28
-72.12
Bölgesel iklim modelinin sonuçları meteoroloji istasyon verileri ile
karşılaştırıldığında, 1994-2003 döneminde sıcaklıklarda -0.32 ile 1.38 0C’lik bir
sapma olduğu, ortalama sıcaklık sapmasının ise 0.82 olduğu belirlenmiştir. Aynı
dönem içerisinde yağış verileri incelendiğinde 0.82 ile -18.2 mm’lik bir sapmanın
oluştuğu, ortalama sapmanın ise 0.11 mm olduğu belirlenmiştir.
3.2. İklim değişikliğinin buğday üzerine etkileri
Çalışmada, üç farklı koşul için koşulan CERES-Wheat bitki gelişim
simülasyon modelinden elde edilen bitki parametreleri Tablo 4 ve 5’te verilmiştir.
1 numaralı koşul günümüzü, 2 numaralı koşul artan sıcaklık ve azalan yağış, 3
numaralı koşul ise artan sıcaklık, azalan yağış ve artan CO2’i içermektedir. Elde
edilen sonuçlar ışığında Aşağı Seyhan ovasında, olası iklim değişikliğinde buğday
dane veriminde %6’lık bir düşüş saptanmıştır. Buna karşın, sıcaklığın arttığı ve
yağışın azaldığı (Koşul 2) koşulda ise %32’lik bir düşüş belirlenmiştir. Bu
düşüşün en önemli nedenlerinden birisi olarak kısalan vejetasyon dönemi
gösterilebilmektedir. Bu bağlamda artan CO2’in sıcaklığın artması ve yağışın
azlamasının neden olduğu verim azalışını önemli düzeyde karşıladığı
saptanmıştır. Bunun yanında, dane sayılarında günümüz ve gelecek koşullarında
önemli düzeyde fark olmadığı fakat sıcaklığın artıp yağışın azaldığı koşulda ise
günümüze oranla %10 azalma belirlenmiştir.
Günümüz kestiriminde günlük sıcaklık ortalamasının diğer kestirimlere göre
daha az olmasına karşın yağışın azalmasından dolayı mevsimlik su tüketimi
165
değerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bununla birlikte artan CO2 koşulunda
stomaların daha fazla kapanarak bitkiden oluşacak terlemenin azalmasıyla
mevsimlik su tüketimi değerinde, sadece iklim parametrelerinin değiştiği
kestirime oranla %5’lik bir azalma belirlenmiştir. Buna karşın su kullanım
randımanı en yüksek CO2’in artarak iklimin değiştiği koşulda tespit edilmiştir.
Tablo 4. CERES-Wheat Bitki Büyüme Modeliyle Kestirilen Bitkisel Parametreler
Parametreler
(1)Günümüz
(2)Artan Sıc.,
Azalan Yağ.
Çiçeklenme (Ekimdensonraki
gün sayısı)
Fizyolojik Olgunluk (Ekimden
sonraki gün sayısı)
Dane Verimi (kg/ha)
Birim Dane Ağırlığı (g)
Dane Sayısı (dane/m2)
Maksimum Yaprak Alan
İndeksi (m2/m2)
Hasatta kuru madde (kg/ha)
152
123
(3)Artan Sıc.,
Azalan Yağ., Artan
CO2
130
195
167
175
4250
0.0315
13478
8.01
2890
0.0238
12100
6.35
3990
0.0296
13463
7.99
15850
14320
15817
Tablo 5. CERES-Wheat Bitki Büyüme Modeliyle Kestirilen Diğer Parametreler
Parametre
(1)Günümüz
435
(2)Artan Sıc.,
Azalan Yağ.
370
(3)Artan Sıc., Azalan
Yağ., Artan CO2
350
Mevsimlik Su
Tüketimi (mm)
Su Kullanım
Randımanı
(kg/m3)
0.97
0.25
1.14
ICCAP projesi kapsamında, Seyhan havzasında, stratejik öneme sahip buğday
bitkisine ilişkin analizlerde, bitkisel verimin artan sıcaklık ve azalan yağışlardan
olumsuz etkileceği saptanmıştır. Buğdayda yaz aylarında sulama suyu
gereksiniminin artması, sıcaklığın yükselmesi ile ilişkilendirilmektedir. Ayrıca,
artan sıcaklık bitki büyüme süresinin kısaltarak verimde düşüşlere neden
olacaktır.Bu yaklaşım içersinde kış aylarında azalacak yağışlar nedeniyle havzada
buğday ekiminin zorlaşacağı ve yetiştirme alanlarının havzanın orta ve kuzey
kesimlerine kayacağı belirlenmiştir.
İklim koşullarına bağlı olarak, tarımsal ürün çeşitliliğinin de değişeceği ve
bundan dolayı buğday ve diğer ürünler için havzanın kuzey kesimlerine şimdiden
sulama amaçlı yatırımların yapılmasının önemli ve gerekli olduğu sonucuna
ulaşılmıştır. Buna karşı, gelecekte CO2 derişiminin artmasının, buğdayda net
fotosentez hızını arttırarak verimi olumlu yönde etkileyeceği beklenmektedir.
Ancak, bu oluşum tam olarak netleştirilememiştir.
166
3.3. İklim değişikliğinin mısır üzerine etkileri
ICCAP projesi kapsamında mısır bitkisine ilişkin çalışmalarda, sıcaklığın
arttığı ve yağışın azaldığı koşullarda, gelişme ve verim ile ilgili benzeşimler
yapılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre, mısır bitkisi yetişme dönemi boyunca
girdi verilerinin SWAP simülasyon modeline uyarlanması sonucu elde edilen
çıktılar Tablo 6’da verilmiştir. Anılan tablodan anlaşılacağı gibi mısırın büyüme
dönemi yaklaşık 10 günlük bir kısalmaların meydana geleceği ve buna parelel
olarak da kuru madde miktarı ve verimde önemli derecede azalmalar olacağı
saptanmıştır. Ayrıca, artan CO2 derişiminin fotosentezi artıracağı; ancak, yüksek
sıcaklıkların gelişme dönemini kısaltacağı ve toplam verimde düşmelere neden
olacağı belirlenmiştir.
İkinci ürün mısır bitkisinde büyüme süresinin kısalması nedeniyle dane
ağırlığının azalmasından dolayı verimde azalışlar meydana gelmiştir. Mısırda
dane sayısındaki azalış, dane ağırlığındaki artışla dengelenmektedir. Sıcaklıktaki
artışın dane gelişiminde azalmaya neden olduğu saptanmıştır.
Tablo 6. Mısır İçin Su dengesi Bileşenleri
1994-2003
(Gözlenen)
47.5±23.8
Yüzde
Değişim
-47.6%
399.9± 29.8
-1.7%
393.1±33.9
371.1 ± 49.4
+3.3%
383.3±44.2
27.5 ±1.53
-25.1%
20.6± 1.34
Verim, ton/ha
15.19 ± 1.29
-31.0%
10.48 ± 1.0
Yetişme Dönemi, gün
115.2 ± 3.6
-8.1%
105.9 ± 0.7
Yağış,mm
Evapotranspirasyon, mm
Sulama, mm
Kuru Madde Ağırlığı, ton/ha
2070-2079
(Oluşturulan)
24.9±18.0
3.4. İklim değişikliğinin pamuk üzerine etkileri
Tarsus Araştırma Enstitüsünde 1972-1992 yılları arasında yapılmış pamuk
denemeleri incelendiğinde 1972’den 1992 yılına kadarki 20 yıllık bir dönem
icerisinde pamuk büyüme döneminin kısaldığı saptanmıştır. Bu kısalmanın ana
nedeni olarak anılan tarihler arasında gelişme dönemi boyunca ortalama sıcaklık
artışının olduğu saptanmıştır (Şekil 1, Şekil 2).
167
Growing
Period,
Büyüme dönemi,
gün day
200
180
160
140
120
100
80
60
40
20
0
1965
1970
1975
1980
1985
1990
1995
YYıllar
ıllar
Şekil 1. Tarsus Araştırma Enstitüsünde 1972-1992 yılları arasında yapılmış
pamuk denemelerinin büyüme dönemi uzunluğu değişimi.
Growing
Period,
Büyüme
dönemi uzunluğu,
günday
Kısa sayılabilecek 20 yıllık bir dönem içerisinde pamuk gelişim dönemi
boyunca ortalama sıcaklıkların artması uzun dönemli yaklaşımların bitki gelişimi
üzerine daha fazla etkili olabileceğini açıkça göstermektedir.
200
180
160
140
120
100
80
60
40
20
0
21
22
23
24
25
26
27
0
Ortalama sıcaklık,
Average
Temperature, C
0C
Şekil 2. Tarsus Araştırma Enstitüsünde 1972-1992 yılları arasında yapılmış
pamuk denemelerinin büyüme dönemi uzunluğu ile ortalama sıcaklık ilişkisi
Gelişme dönemi boyunca ortalama sıcaklıkların artaması büyüme döneminin
kısalması ile birlikte pamuk veriminde düşüşe neden olmaktadır (Şekil 3). Bu
bağlamda pamuk gelişim dönemi boyunca toplam sıcaklık artışı pamuk gelişimini
hızlandırarak gerekli olan bitki besin elementlerinin almını azaltmaktadır.
168
450
400
Yield,
kg/da
Verim,
kg/da
350
300
250
200
150
100
50
0
21
22
23
24
25
26
27
0
Ortalama Sıcaklık,
Average
Temperature, C
0C
Şekil 3. Tarsus Araştırma Enstitüsünde 1972-1992 yılları arasında yapılmış
pamuk denemelerinin verim ile ortalama sıcaklık ilişkisi
‘Akdeniz Tarım Sistemlerinde Kısıntılı Sulama’ adlı uluslararası proje çıktıları
değerlendirildiğinde, tam sulama yapılan pamuk denemesinde 390 kg/da verim
alınırken kısıntılı sulama yapılan denemede ise 270 kg/da verim alınmıştır.
Yaprak su potansiyelleri ölçüldüğünde tam sulamada ortalama değer -17.5 bar
iken kısıntılı sulamada -21 olarak saptanmıştır. Bu bağlamda yaprak su
potansiyelinin azalması ile verimde azalma saptanmıştır (Şekil 4).
25.07.2007
05.07.2007
18/07/2006
04/07/2006
16/06/2006
16/10/2005
23/09/2005
11/09/2005
24/08/2005
11/08/2005
01.08.2007
11.07.2007
25/07/2006
11/07/2006
27/06/2006
23/10/2005
25/09/2005
18/09/2005
01/09/2005
18/08/2005
28/07/2005
a te
Ö lçümDtarihi
0
T am
Sulam
a re d
W
e ll-w
a te
-5
Yaprak su potansiyeli, bar
LWP, b a
W
a te r Sulam
s tre sas
K ısıntılı
-1 0
390 kg/da
-1 5
-2 0
-2 5
270 kg/da
-3 0
Şekil 4. Akdeniz Tarım Sistemlerinde Kısıntılı Sulama adlı projesinde pamuk
denemelerinin verim ile yaprak su potansiyeli ilişkisi.
4. UYUM STRATEJİLERİ
İklim değişikliğinin tarım üzerine olumsuz etkilerini önlemek veya azaltmak için
birçok tarımsal adaptasyon stratejileri önerilmektedir (Mendelsohn ve Dinar,
169
1999). Tarımsal adaptasyon stratejileri kısa-dönem ve uzun dönem olarak
değerlendirilmelidir. Bu bağlamda iklim değişikliğine karşı kısa-dönem uyum
uygulamaları, majör sistemlerde değişime gidilmeden üretimin optimize
edilmesidir. Bu uygulamalar farklı sektörlerin (Politika, araştırma çalışmaları, vb.)
işleyişinden ve gelişiminden bağımsız olmaktadır. Uzun-dönem adaptasyon
uygulamaları ise iklim değişikliklerinden kaynaklanan olumsuzlukların
giderilmesinde ana sistemlerin yapısal değişimini gerektirmektedir. Kısa ve uzun
dönem adaptasyon stratejileri aşşağıda maddeler halinde belirtilmektedir;
Kısa-Dönem Adaptasyon Stratejileri;
1. Arazi tesviyesi: Yüzey akışının ve toprak erozyonunun azaltılması, suyun
arazide homojen dağılımının sağlanması,
2. Teraslama: Yüzey akış kayıplarının ve toprak erozyonunun azaltılması,
3. Derin sürme: Yüzey akış kayıplarının azaltılması
4. Arazide eğime paralel sürüm: Yüzey akışı kayıplarının azaltılması,
5. Sulamanın bitkinin en duyarlı olduğu dönemde yoğunlaştırılması: Mevcut
su kaynaklarının etkili kullanımı,
6. Düşük bitki yoğunluğu: Mevcut suyun etkili kullanılması,
7. Hasat sonrası bitki artıklarının toprak yüzeyinde bırakılması: Yüzey akış
kayıplarının ve buharlaşmanın azaltılması ve yağış infiltrasyon hızının
artması,
8. Gübre uygulamasında değişim
9. Ekim zamanının değiştirilmesi: Bitkilerin sıcaklık kuraklıktan daha az
etkilenmesi.
Uzun-dönem adaptasyon stratejileri;
1. Geleneksel olmayan su kullanımı: Tuzlu suların veya işlenmiş atık suların
kullanımı
2. Mevcut sulama sistemlerinin damla sulama sistemine dönüştürülmesi:
Sulamada kayıpların azaltılması ve suyun etkin kullanımının sağlanması
amaçlı,
3. Bitki deseninin kuraklığa daha dayanıklı bitki ve çeşitlerden oluşturulması,
4. Sera gazları emisyonlarının azaltılması amaçlı eylem planlarının
hazırlanması,
5. Tarımsal yeni teknolojilerin ve çifçiler arası bilgi yayımının teşvik
edilmesi için ulusal sistemlerin geliştirilmesine yönelik politikaların
oluşturulması,
6. Tarımsal amaçlı kullanılan su fiyatlandırma sisteminin değiştirilmesi:
Sulamada kullanılan suyun fiyatlarında artırıma gidilmesi suyun daha
dikkatli kullanılmasını sağlayacaktır,
170
7. Tarımsal araştırma çalışmalarına daha fazla yatırımın yapılması: İklim
değişikliğine karşı adaptasyon stratejileri için bilgi ve teknolojinin
geliştirilmesine olanak sağlayacaktır,
8. Çevresel, tarımsal ve kültürel politikaların entegrasyonu sağlanarak kırsal
çevrelerin korunması: Köyden kente göçün durdurulması ve doğanın
korunması amaçlanmaktadır.
5. KAYNAKLAR
Anonim, (2003). Cotton: Review of the World Situation. International Cotton
Advisory Committee.
Çevre ve Orman Bakanlığı, (2007). İklim değişikliği Birinci Ulusal Bildirimi.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi.
IPCC, (2001). Climate Change: Impacts, Adaptation and Vulnerability.
Contribution of Working Group II to the Third Assessment Report of
Interngovernmental Panel on Climate Change.pp 398-400.
Karaca, M., Deniz A. ve Tayanc M., (2000), “Cyclone Track Variability over
Turkey in Association with Regional Climate”, Int. J. of Climatology, No: 20.
Kimura, F., “Trend in precipitation during the next 80 years in Turkey estimated
by pseudo warming experiment”. In: Research Team for the ICCAP Project
(ed.), The Progress Report of ICCAP, Research Institute for Humanity and
Nature, Kyoto, Japan, (2005), pp11-12.
Meneguzzo, F., Menduni, G., Maracchi, G.,Zipoli, G., Gozzini, B., Grifoni, D.,
Messeri, G.,Pasqui, M., Rossi, M., and C.J. Tremback, (2001): Explicit
forecasting of precipitation: sensitivity of model RAMS to surface features,
microphysics, convection, resolution. In: Mediterranean Storms. 3rd Plinius
Conference. Ed. by: R. Deidda, A. Mugnai, F. Siccardi. GNDCI Publ. N.2560,
ISBN 88-8080-031-0, 79-84.
Meneguzzo F., Pasqui M., Menduni F., Messeri G., Gozzini B., Grifoni D., Rossi
M. and Maracchi G., (2004): “Sensitivity of meteorological high-resolution
numerical simulations of the biggest floods occurred over the Arno river
basin, Italy, in the 20th century”, Journal of Hydrology, 288, 37-56
Onol, B. ve Semazzi, F. (2006), “Regional Impact on Climate Change on Water
Resources over Eastern Mediterranean: Euphrates-Tigris Basin”, 18th
Conference on Climate Variability and Change, 86th AMS Meeting, USA.
Pasqui M., Gozzini B., Grifoni D., Meneguzzo F., Messeri G., Pieri M., Rossi M.,
Zipoli G., (2000): “Performances of the operational RAMS in a Mediterranean
region as regards to quantitative precipitation forecasts. Sensitivity of
precipitation and wind forecasts to the representation of the land cover”.
Proceedings of “4th RAMS Users Workshop”, Cook College - Rutgers
University. , 22-24 May 2000, New Jersey, USA.
Pasqui M., Grifoni D., Maracchi G., Meneguzzo F., Messeri G., Montagnani S.,
Redini M., Rossi M., Todini F., (2002): “Historical severe floods prediction
171
with model RAMS over central Italy”. 5th RAMS Users Workshop”,
Santorini, Greece.
Pasqui M., Tremback C.J., Meneguzzo F., Giuliani G. and Gozzini B., (2004a): A
soil moisture initialization method, based on antecedent precipitation
approach, for regional atmospheric modeling system: a sensitivity study on
precipitation and temperature. 18th Conf. on Hydrology, AMS, Seattle.
Pasqui M., Pasi F. and Gozzini B., (2004b): Sahara dust impact on precipitation in
severe storm events over west – central Mediterranean area. 14th International
Conf.
on
Cloud
and
Precipitation,
Bologna,
Italy
(
http://www.isac.cnr.it/~iccp/).
Ritchie, J. T., (1985). A User-Orientated Model of the Soil Water Balance in
Wheat Models in Wheat Agronomy. Wheat Growth and Modelling. Edit. W.
Day, R.K. Atkins, Vol. 86(27), pp:293-307
Soderman, D., F. Meneguzzo, B. Gozzini, D. Grifoni, G. Messeri, M. Rossi, S.
Montagnani, M. Pasqui, A. Orlandi, A. Ortolani, E. Todini, G. Menduni, and
V. Levizzani, (2003): Very high resolution precipitation forecasting on low
cost high performance computer systems in support of hydrological modeling.
Prepr. 17th Conf. on Hydrology, AMS, Long Beach
Sezen, M., (2000). Çukurova ve Harran Ovası Koşullarında Buğdayda Azot-SuVerim İlişkilerinin Belirlenmesi ve Ceres-Wheat Modelinin Test Edilmesi.
Doktora Tezi.
Türkeş, M. (2001). İklim Değişikliği, Kuraklık, Çölleşme Süreçleri ve Tarıma
Etkileri. Kuraklık Etkilerinin Azaltılmasında Kurağa Dayanıklı Bitki Çeşit
Islahı Ve Kurak Koşullarda Yetiştirme Tekniği Sempozyumu TEMA. s4-34
Yue, S., Pilon, P., ve Cavadias, G., (2002). Power of the Mann-Kendall and
Spearman rho Tests for Detecting Monotonic Trends in Hydrological Series.
Journal of Hydrology, 259(1):254-271.
172
SULU TARIM ALANLARINDA SU, TUZ VE NİTRAT
BÜTÇESİNİN CBS ORTAMINDA SAPTANMASI:
AŞAĞI SEYHAN OVASI ÖRNEĞİ
Mahmut ÇETIN1*, Cevat KIRDA1, Hayriye İBRIKÇI2, Sevilay TOPÇU1 Ömer
Faruk KARACA3, Ebru KARNEZ2, Hüseyin EFE4, Sertan SESVEREN3 Eren ÖZTEKIN2,
Mahmut DINGIL2, Harun KAMAN5
1*
Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, TYS Bölümü, Balcalı, Adana,
[email protected]
2
Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Toprak Bölümü, Balcalı, Adana
3
Sütçü İmam Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, TYS Bölümü, Kahramanmaraş
4
Devlet Su İşleri 6. Bölge Müdürlüğü, ASO Şube Müdürlüğü, Adana
5
Akdeniz Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama
Bölümü,Antalya
Özet
Bu çalışma, Aşağı Seyhan Ovasında yer alan ve 9 495 ha alanı kaplayan Akarsu Sulama
Birliği sahasında 2007 hidrolojik su yılında yürütülmüştür. Araştırmada su, tuz ve nitrat bütçesi
elemanlarının Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) ortamında saptanması ve elde edilen sonuçların su
kaynaklarının etkin kullanımı ve sulama yönetimi bağlamında irdelenmesi amaçlanmıştır. Su
yılının başında ve sonunda 108 adet taban suyu gözlem kuyusunda derinlik ölçümleri ile birlikte su
örnekleri de alınmıştır. Benzer şekilde, drenaj gözlem kuyularına yakın yerlerdeki 0-0.9 m
derinlikteki toprak profilinden örnekler alınmış; örneklerin gravimetrik su içerikleri, tuzlulukları
ve nitrat konsantrasyonları belirlenmiştir. Sulama ve drenaj kanalları üzerine toplam 8 adet akım
gözlem istasyonu (AGİ) tesis edilmiş; giren ve çıkan akımlar AGİ’lerde bir saat aralıklarla
ölçülmüştür. Kesitlerin “anahtar eğrileri” elde edilmiş; ölçülen su derinlikleri su debisine çevrilip
kaydedilmiştir. Drenaj havzasının çıkış noktasındaki AGİ’den günde bir, diğer istasyonlardan
haftada bir su örnekleri alınarak toplam tuzluluk ve nitrat konsantrasyonları laboratuvarda
belirlenmiştir. Sekiz farklı noktaya piyezometre bataryaları tesis edilmiş; haftada bir kez olmak
üzere derinlik ölçümleri yapılmış ve su örnekleri alınarak tuz ve nitrat içerikleri belirlenmiştir.
Taban suyu derinlik, tuzluluk ve nitrat haritaları CBS ortamında çizilmiş; matematiksel işlemler
harita katmanları üzerinde yapılmıştır. Bütçe hesabında, temel hidrolojik su bütçesi denklemi
kullanılmıştır. 2007 su yılında, Akarsu sahasına 676 mm yağış düştüğü, 1014 mm net sulama suyu
saptırıldığı ve 788 mm suyun havzadan drene olduğu belirlenmiştir. Su kullanım randımanının
%39, drenaj fraksiyonunun ise %47 olduğu saptanmıştır. Su, tuz ve azot bütçeleri sırasıyla +180
mm, -12.8 ton ha-1 ve +13.73 kg N ha-1 hata ile saptanabilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Sulama Yönetimi, Aşağı Seyhan Ovası, Hidrolojik Su Bütçesi, Alansal
Ortalama,Su- Tuz-Azot Bütçesi, Ters Uzaklık (IDW) Yöntemi
173
USING GEOGRAPHIC INFORMATION SYSTEMS (GIS)
MEDIA TO DETERMINE WATER, SALT AND NITRATE
BUDGET ELEMENTS IN AREAS OF IRRIGATED
AGRICULTURE: A CASE STUDY IN THE LOWER SEYHAN
PLAIN
Abstract
This study was conducted in the area –located in the Lower Seyhan Plain and covering
9 495 ha- of Akarsu Water User Association in 2007 hydrologic water year. The main objective of
the study was to determine the elements of water, salt and nitrate budget through using
Geographic Information Systems (GIS) tools, and to evaluate the findings in the context of water
resources management and efficient use of water. At the beginning and end of the hydrological
year, depths to groundwater (GW) table in 108 GW observation wells were measured, concurrently
with the collection of GW samples. Similarly, soil samples were taken from 0-0.9 m depth in the
vicinity of GW observation wells; and gravimetric water contents, total dissolved solids (TDS) and
nitrate concentrations were determined in the laboratory. A total of 8 flow-gauging stations (FGS)
were constructed on the irrigation and drainage canals, and inflow and outflow depths were
recorded hourly. Flow rate curves for each FGS were developed, and the flow depths measured at
canal cross sections were converted to discharge rates. TDS and nitrate concentrations of water
samples, collected daily from one FGS located in the outlet of the study area and weekly from the
remaining ones, were determined in the laboratory. Piezometer clusters were installed at 8 points
along the Ceyhan River flood levees to determine likely subsurface in- or out-flows. Water depths
at piezometers were measured weekly, and water samples were concurrently taken for
determination of TDS and salt contents. GW depth, salinity (TDS) and nitrate maps were produced
in GIS media and map calculations were realized interactively on map layers. Mass balance budget
calculations were carried out using basic hydrological water balance equation. In 2007 water year,
the total amount of rainfall was measured as 676 mm in Akarsu irrigation district. During this
period, it was determined that 1014 mm net irrigation water was diverted and 788 mm water was
drained out of the study area. District water use efficiency and drainage fraction was found around
39% and 47%, respectively. Likely errors of water, salt and nitrate mass balance calculations were
in the order of +180 mm, -12.8 ton ha-1 and +13.73 kg N ha-1, respectively.
Keywords: Irrigation Water Management, Lower Seyhan Plain, Hydrologic Water Balance
Equation, Areal Average, Salt-Nitrate Budget, Inverse Distance Weighting (IDW)
Interpolation Technique.
1. AMAÇ VE KAPSAM
Tarım sektörü, ülkemizde su talep eden en büyük sektör konumundadır.
Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından yapılan çalışmalara göre, 2006 yılı itibariyle 4.97
milyon ha alan sulamaya açılmış ve sulanması hedeflenen alanın ancak
174
%58.5’inde sulama-drenaj hizmetleri (DSİ, 1997) geliştirilebilmiştir. Sektörlere
(tarım, sanayi ve içme-kullanma) 2005 yılında tahsis edilen toplam 40.1 km3
civarındaki suyun yaklaşık %74’ünün tarım sektörünce kullanıldığı bilinmektedir.
Nüfusun artması, endüstri ve sanayinin gelişmesi, toplumun refah düzeyinin
yükselmesi vb. etkenler suya olan talebi gün geçtikçe artırmaktadır. Oysa, mevcut
teknik ve ekonomik kısıtlar göz önüne alındığında, ülkemizin yer altı ve yer üstü
su kaynaklarından toplam 112 km3 yıl-1 civarında geliştirilebilme olanağı olan
potansiyeli mevcuttur. Ancak; bu potansiyel sabit olmayıp, yıl içinde olduğu gibi
yıllar arasında da önemli oranda değişkenlikler göstermektedir. Ayrıca, iklim
değişikliği olgusu sonucunda yağış rejimi değişmekte ve bu durum su kaynakları
üzerine olumsuz etki etmektedir. Son yıllarda süre gelen yağış eksikliği sorunu, su
kaynakları üzerinde etkisini göstermiş ve ortaya çıkan hidrolojik kuraklık
toplumun her kesiminde hissedilmeye başlanmıştır. Nitekim; Molden (1997)
tarafından yapılan bir çalışmada ülkemizin neredeyse tamamında “yaklaşan
fiziksel su kıtlığı (approaching physical water scarcity)” sorunu olduğuna işaret
edilmiştir. Öte yandan, su kaynaklarımız çeşitli sektörlerin faaliyetleri sonucu
ciddi şekilde kirletilmektedir. Bütün bu gelişmeler, tarım sektöründe kullanılan su
miktarının azaltılmasını ve geleneksel olmayan su kaynaklarının da tarımda
kullanılmasını zorunlu kılmaktadır. Sulamada kullanılan su miktarının sektörler
içindeki payının azaltılması ve geleneksel olmayan su kaynaklarının tarımda
kullanımı; sulama şebekelerinin tekniğine uygun olarak işletilmesi, yönetilmesi ve
yönetim etkisinin tarım alanlarındaki yansımalarının yakından izlenme ve
değerlendirilmesi ile ancak gerçekleşebilir.
DSİ (2008) verilerine göre, ülkemizde DSİ tarafından işletmeye açılan
sulama şebekelerinin neredeyse tamamı (%95.3’ü) sulama birliklerine
devredilmiştir. Gerek DSİ’ce, gerekse sulama birliklerince işletilen sulama
şebekelerinde sulama randımanlarının düşük olduğu DSİ tarafından hazırlanan
izleme-değerlendirme raporlarında (DSİ, 2004) vurgulanmaktadır. Bu durumda;
şebekeye ihtiyaçtan fazla su saptırılmakta, saptırılan su taban suyunu
yükseltmekte (FAO, 2003) ya da drenaj kanallarına deşarj olmakta ve drenaj
kanallarının sulama mevsimi boyunca dolu akmasına neden olmaktadır. Sulama
şebekesine saptırılan su miktarı genelde ölçülmesine karşın, drenaj kanallarındaki
sular ölçülmemektedir. Dolayısıyla; belirlenmiş bir periyotta saptırılan su
kaynağının ne kadarının bitki tarafından kullanıldığı, toprakta depolandığı; taban
suyuna sızdığı ve drenaj fraksiyonu hakkında bir bilgi bulunmamaktadır. Sonuçta;
su kaynakları boş yere israf edilmekte; drenaj sorunu yanında, sulama suyu
kalitesine bağlı olarak taban suyu ve toprak tuzluluğu sorunları da ortaya
çıkabilmektedir (Çetin ve ark., 2007). Ayrıca, su kaynağının su kalitesi periyodik
olarak izlenmediği için sulama ve drenaj kanallarındaki tuz ve nitrat yükleri
genellikle bilinmemekte; toprak ve taban suyundaki tuzluluk ve nitrat değişimleri
izlenememektedir. Bu durumda, sulamanın çevresel etkileri, su kaynağından
yararlanma
oranı
ve
sulama
yönetiminin
sürdürülebilirliği
de
değerlendirilememektedir.
175
Bu araştırmada, Aşağı Seyhan Ovası (ASO) sol sahil sulama alanında yer
alan ve 9 495 ha’lık bir alanı kaplayan Akarsu Sulama Birliği sahasında su, tuz ve
nitrat bütçesi elemanlarının coğrafi bilgi sistemi (CBS) ortamında saptanması ve
elde edilen sonuçların su kaynaklarının etkin kullanımı ve sulama yönetimi
bağlamında irdelenmesi amaçlanmıştır.
2. MATERYAL VE YÖNTEM
2.1. Materyal
2.1.1.
Çalışma alanının yeri
Araştırma, Aşağı Seyhan Ovası (ASO) sol sahil sulama alanında yer alan
ve hidrolojik olarak “sınırları iyi tanımlanabilme” olanağı olan Akarsu Sulama
Birliği sulama sahasında yürütülmüştür (Şekil 1). Çalışma alanı; doğu ve
kuzeydoğuda Ceyhan nehri sağ sahil taşkın seddesi, kuzeybatıda Çotlu tepesi ve
YS4 ana sulama kanalı, batıda Camili ve Yukarı Çiçekli yerleşimleri arasında
kalan tepelik alanlar ve kuzeyde YS2 ana sulama kanalı ile sınırlandırılmıştır.
Coğrafi bakımdan 36o 51′ 46′′-36o 57′ 00′′ kuzey enlemleri ve 35o 24′ 10′′35o 36′ 34′′ doğu boylamları arasında yer alan çalışma alanı 9 495 ha olup,
Akdeniz iklimi etkisi altındadır.
2.1.2.
Kullanılan veriler ve kaynağı
Araştırma alanına sulama ve drenaj kanalları ile giren (sulamadan
girenler: L3, L6, L7, L9; drenajdan girenler: L2, L11) ve çıkan (sulamadan çıkan:
L5; drenajdan çıkan: L4) su miktarlarının ölçülmesi için sulama kanalları üzerine
beş adet (L3, L6, L7, L9, L5) , drenaj kanalları üzerine üç adet (L2, L4, L11) akım
gözlem istasyonu (AGİ) tesis edilmiş (Şekil 1); giren ve çıkan akımların dikkate
alınan kesitteki derinlikleri 2007 hidrolojik yılında saatlik olarak ölçülmüştür.
Sulama kanallarındaki tüm AGİ’lerden ve drenaj kanallarındaki iki adet su giriş
noktasından (L2, L11) haftada bir kez; drenaj havzasının çıkış noktasına tesis
edilen AGİ’den (L4) ise otomatik örnekleyici kullanılarak on iki saatte bir su
örnekleri alınmıştır. Hidrolojik yılın başında ve sonunda 108 adet drenaj gözlem
kuyusunda taban suyu (TS) derinlikleri ölçülmüş ve eş zamanlı olarak su örnekleri
alınmıştır. Ayrıca, drenaj gözlem kuyularına yakın olan yerlerdeki 0-0.9 m toprak
profili örneklenmiştir. Çalışma alanının ağırlık merkezine yakın bir yere (Şekil
1’de L8) otomatik meteoroloji istasyonu tesis edilmiş ve su bütçesinin önemli
elemanlarından biri olan bitki su tüketiminin hesabına yönelik meteorolojik
veriler gözlenmiştir.
Ceyhan nehri taşkın seddesi boyunca olası yanal net taban suyu
akımlarının tespiti; taşınan tuz ve nitrat yüklerinin saptanması için sedde boyunca
sekiz adet piyezometre bataryası tesis edilmiştir. Piyezometrelerdeki su
derinlikleri her hafta ölçülmüş ve eş zamanlı olarak TS örnekleri alınmıştır.
176
Arazide yapılan TS derinlik ölçümleri, koordinatlar ve laboratuar analiz
sonuçları CBS ortamında temel materyal olarak kullanılmış; çalışma alanına
ilişkin paftalar sayısallaştırılarak grafik veri olarak değerlendirilmiştir.
Kara Deniz
Ege Denizi
Ankara
Antalya
Adana
Akdeniz
Şekil 1. Çalışma alanının Türkiye’deki konumu, sulama-drenaj şebekesi ve taban
suyu (TS) gözlem kuyuları dağılımı
2.2. Yöntem
Koordinatlar; UTM, ED50 ve Dilim 33 parametreleri (Thales, 2005)
kullanılarak arazide GPS yardımıyla belirlenmiştir. AGİ’lerin debi hidrogramları
177
altındaki alan, Simpson sayısal integrasyon yöntemi (Loucks ve van Beek, 2005)
ile saptanmış ve çalışma alanına giren ve çıkan toplam su miktarları belirlenmiştir.
Alınan toprak örneklerinin toprak su içerikleri gravimetrik yöntemle
(Ritzema, 1994) belirlenmiştir. Otomatik meteoroloji istasyonundan elde edilen
veriler kullanılarak Allen ve ark. (1998) tarafından geliştirilen FAO-56
yöntemiyle referans bitki su tüketimi (ETo) hesaplanmıştır. Gerçek bitki su
tüketimi ise, ETo değerleri ovada yetiştirilen bitkilere ilişkin bitki katsayıları ile
düzeltilerek kestirilmiştir. Toprak ve su örneklerinin TDS konsantrasyonları
Ritzema (1994)’e göre yapılmıştır. Örneklerin NO3 konsantrasyonları, Fabig ve
ark. (1978)’a göre belirlenmiştir. Ceyhan nehri boyunca içe ve dışa toprak altı
akışları Chow (1964) ve Ritzema (1994) esas alınarak hesaplanmıştır.
Hidrolojik yılın başı ve sonunda ölçülen TS derinlikleri; TS TDS ve NO3
konsantrasyonları; toprakların su içerikleri ve NO3 değerleri Pebesma (1996) ve
Cetin ve Diker (2003)’de belirtildiği gibi “ArcView Spatial Analyst” modülü
(ESRI, 1996) kullanılarak ters uzaklık yöntemi ile CBS ortamında haritalanmıştır.
Bu amaçla, çalışma alanı 0.25 ha büyüklüğünde kare hücreler oluşturacak şekilde
gridlenmiştir. Her bir değişkenin grid hücresindeki alacağı değer, “ters uzaklık
enterpolasyon” yöntemi ile kestirilmiştir. Yöntemin ayrıntıları ve kullanılan
parametreler Çetin ve ark. (2007)’de verilmiştir. Hidrolojik su yılının
başlangıcında ve bitiminde çizilen haritalar birbirinden çıkarılmış; porozite ve
hacim ağırlığı haritaları ile gerektiğinde aritmetik işlemler yapılarak ortalama
alansal net değişimler saptanmıştır. Elde edilen su bütçesi elemanları, hidrolojik
su dengesi eşitliğine (Isidoro ve ark., 2004; Loucks ve van Beek, 2005) göre
değerlendirilmiştir. Su bütçesi eşitliğindeki her bir eleman, NO3 ve TDS
konsantrasyonları ile çarpılarak nitrat ve tuz bütçesi ögeleri belirlenmiştir.
3. BULGULAR VE TARTIŞMA
Araştırma bulgularına göre, çalışma alanına 2007 hidrolojik su yılında 676
mm yağış düşmüştür. Çalışma alanında buğday %34, narenciye %26 ve mısır
(birinci+ikinci ürün) %35 oranında ekilmiştir. Gerçek bitki su tüketiminin 652 mm
olduğu kestirilmiştir.
Sulama ve drenaj kanalları üzerine tesis edilen AGİ’lerin bir saat
aralıklarla kaydedilen su derinliği değerleri, her bir kesit için belirlenen “anahtar
eğri”ye ilişkin denklem parametreleri kullanılarak m3 s-1 birimine dönüştürülmüş
ve hidrogramları çizilmiştir. Çizilen hidrogramlar kullanılarak, sulama amacıyla
saptırılan net sulama suyu (Qi) ile drenaj kanallarındaki net akımlar (Qd) mm gün-1
olarak hesaplanmış ve grafiklenmiştir (Şekil 2). Şekil 2’den yağışlı ve kurak
dönemler açıkça görülebilmektedir. Qi≈0 olan dönemlerdeki Qd akımlarının
tamamıyla yağış veya taban suyu boşalımları sonucu oluştuğu söylenebilir. Net
178
sulama ve drenaj akımlarına ilişkin “debi gidiş çizgileri” (Şekil 2) altında kalan
alan, sayısal integrasyon tekniği ile hesaplanmış ve 2007 su yılında sulama
amacıyla net Qi=1014 mm sulama suyu saptırıldığı; saptırılan net sulama suyu ve
yağışların Qd=788 mm’sinin drenaj kanalı ile tahliye edildiği belirlenmiştir. Ceyan
nehri boyunca 2007 su yılında, Akarsu Sulama Birliği alanına 1.6 mm suyun
yanal toprak altı akımı olarak sızdığı hesaplanmıştır. Çalışma alanına giren net
suyun ≈%47’si drenajla tahliye olmuştur. Isidoro ve ark. (2004) tarafından
İspanya’da yapılan bir çalışmada, yağış ve sulama suyu ile giren suların
≈%73’ünün drene olduğu belirlenmiştir. Drenaj fraksiyonunun bu denli yüksek
olması, sulama randımanının çok düşük olduğunun göstergesidir. Nitekim,
hidrolojik olarak sınırlarının iyi tanımlandığı düşünülen Akarsu sulama alanında
su kullanım randımanının %39, drenaj fraksiyonunun ise %47 olduğu
saptanmıştır.
10
Net sulama suyu (Qi)
Net drenaj (Qd)
Qi ve Q d (mm gün-1)
8
6
4
2
0
1.10
1.11
2.12
2.1
2.2
5.3
5.4
6.5
6.6
7.7
7.8
7.9
Tarih (2007 su yılı)
Şekil 2. Akarsu sulama alanına sulama amaçlı saptırılan (Qi) ve drene olan (Qd)
net akımların “debi gidiş çizgileri”
Çalışma alanındaki drenaj kanalları incelenmiş ve kanallarının ortalama üç
metre derinliğindeki toprak katmanının derin drenaj ihtiyacını sağlayabildiği
sonucuna varılmıştır. Bu nedenle, bütçe hesaplamalarında üç metrelik bir toprak
katmanı dikkate alınmıştır. Anılan katmanda hidrolojik yılın başı (1 Ekim 2006)
ve sonu (30 Eylül 2007) için çizilen TS derinlik haritaları CBS ortamında
birbirinden çıkarılmış ve elde edilen değişim haritası porozite ile düzeltilerek net
TS (ΔGWD, su rezervi olarak) değişim haritası (Şekil 3) elde edilmiştir. Net TS
derinliğindeki meydana gelen değişimin, alanda homojen olmadığı; özellikle L8
179
ve L9 civarındaki arazilerde net TS derinliğinde 0-300 mm arasında artışlar;
süreklilik göstermeyen bazı lokal alanlarda 300-600 mm arasında azalışlar
olurken, ana ve yedek drenaj kanalları boyunca süreklilik gösteren 0-300 mm
arasında azalışların yaygın olduğu görülmüştür (Şekil 3). CBS ortamında
hazırlanan bu haritadaki her bir hücrenin alanı (Ai) ve hücrelerin ΔGWDi değerleri
⎛
⎞
⎜ ΔGWD = ∑ Ai ΔGWDi / ∑ Ai ; i = 1, 37 980 ⎟ tabi
matematiksel
işleme
⎜
⎟
i
i
⎝
⎠
tutularak 2007 hidrolojik su yılı içinde alansal ortalama net TS derinliğinin
ΔGWD=67.4 mm azaldığı belirlenmiştir. Poroz ortam dikkate alındığında bu tür
bir değişim, alansal olarak taban suyunun 0.15 m düşmesi (Kırda ve Sarıyev,
2002); diğer bir ifadeyle, Smedema ve ark. (2004) tarafından da işaret edildiği
gibi TS rezervinde bir azalma anlamına gelmektedir.
Şekil 3. Net TS derinliği değişiminin alansal dağılımı (2007 su yılı)
CBS ortamında, matematiksel harita işlemleri (map calculation (ESRI,
1996)) toprak tuzluğu ve toprak nitrat içeriği ile taban suyu nitrat değerlerindeki
alansal ortalama değişimlerinin saptanabilmesi için yinelenmiş ve 0-0.9 m’lik kök
bölgesinde toprak su içeriğinin 4 mm azaldığı belirlenmiştir. Toprak ve taban suyu
tuzluluk değişimleri haritalarından toprak ve taban suyundaki tuzluluğun alansal
180
bazda ortalama 2.687 ve 4.859 Mg ha-1 azaldığı görülmüştür. Anılan durum,
sulama yönetiminin tuzluluk yönünden bir sorun göstermediği ve sürdürülebilir
olduğunun doğrulanmasıdır. Öte yandan yağış, sulama ve drenaj sularındaki tuz
yükleri sırasıyla 1.315, 7.310 ve 13.860 Mg ha-1 bulunmuş ve toprak profilinde,
tuz birikimi riski olmadığı saptanmıştır.
Çalışma alanının %65’inde buğday, birinci ve ikinci ürün mısır ekimi
yapılmıştır. Arazi çalışmaları sonucunda, bu alanlara gübreleme ile 266.9 kg N
ha-1 azot verildiği, söz konusu bitkiler tarafından ise 253.3 kg N ha-1 azot
kaldırıldığı saptanmıştır. Anket çalışmaları sonucunda, çalışma alanındaki tüm
bitkiler dikkate alınarak gübreleme ile sisteme 240.0 kg N ha-1 azot girdiği
belirlenmiştir. Ayrıca; yağış, sulama ve drenaj suları ile sisteme sırasıyla 8.0, 5.4
ve 41.2 kg N ha-1 nitrat azotu (NO3-N) eklendiği bulunmuştur. 2007 hidrolojik
yılında toprakta 32.98 kg N ha-1 azot artışı olduğu gözlenirken, taban suyunda ise
4.97 kg N ha-1 dolayında bir eksilme olduğu belirlenmiştir.
Sisteme giren ve çıkan su miktarları ile sistemde belirlenebilen net
değişimler su dengesi eşitliğinde yerine konulduğunda, +180 mm’lik bir su
fazlalığı; diğer bir ifade ile hata elde edilmiştir. Bu hata; bitki su tüketimi
hesabında önemli bir girdi olan güncel bitki deseninin belirlenmesindeki
güçlüklere, kullanılan yönteme ve seçilen bitki katsayıları ile olası derine
sızmalara atfedilebilir. Tuz bütçesi, -12.752 ton ha-1; azot bütçesi ise +13.73
kg N ha-1 hata ile sonuçlanmıştır. Bu ifadeler, tuz bütçesi hesabında bazı girdilerin
–örn. gübrelerle eklenen tuz miktarının- dikkate alınmadığı ya da çıktıların fazla
tahmin edildiğine işaret etmektedir. Azot bütçesindeki hata teriminin pozitif
olması ise verilen gübrenin sistemde bir yerde kaldığını, dolayısıyla
ölçülemediğini; immobilizasyon, fiksasyon ve volatilizasyon gibi süreçlerin rol
aldığını göstermektedir. Çalışma alanının büyüklüğü, dikkate alınan bütçe
elemanları, gözlemler ve gözlem hataları bir bütün olarak değerlendirildiğinde
Isidoro ve ark. (2004) tarafından da ifade edildiği gibi, bütçe hesaplarının sıfır
hata ile kapanması olası değildir. Anılan hataların ekosistemin deterministik
davranışı yanında, stokastik karakterli yapısından da kaynaklandığı söylenebilir.
4. TEŞEKKÜR
Bu araştırma, Avrupa Birliği 6. Çerçeve Programı kapsamında
QUALIWATER: Diagnosis and Control of Salinity and Nitrate Pollution in
Mediterranean Irrigated Agriculture isimli proje (Proje No: INCO-CT-2005015031) ve Çukurova Üniversitesi Katılımlı Araştırma Projesi (Proje No:
ZF2006KAP1) ile finanse edilmiştir.
181
5. KAYNAKLAR
Allen, R.G.; Pereira, L.S.; Raes, D.; Smith, M., 1998. Crop Evapotranspiration—
Guidelines for Computing Crop Water Requirements. FAO Irrigation and
Drainage Paper #56, pp. 300, FAO, Rome, Italy.
Cetin, M. and Diker, K., 2003. Assessing Drainage Problem Areas by GIS: A
Case Study in the Eastern Mediterranean Region of Turkey. Irrigation and
Drainage (52):343–353.
Chow, V. T., 1964. Handbook of Applied Hydrology. McGraw Hill Book
Company, New York, USA.
Çetin, M; Kırda, C.; Efe, H.; Topçu, S., 2007. Aşağı Seyhan Ovası’nda Taban
Suyu Derinliği Sulama İlişkilerinin Coğrafi Bilgi Sistemi İle İrdelenmesi. V.
Ulusal Hidroloji Kongresi Bildiriler Kitabı, Sayfa: 419-428, Orta Doğu Teknik
Üniversitesi, 5–7 Eylül 2007, Ankara.
DSİ, 1997. DSİ in Brief (1954-2007). DSİ Printing Office, Ankara.
DSİ, 2004. 2003 Yılı DSİ’ce İşletilen ve Devredilen Sulama Tesisleri
Değerlendirme Raporu. DSİ Genel Müdürlüğü, İşletme ve Bakım Dairesi
Başkanlığı, Ankara.
DSİ, 2008. DSİ Teknik Ajandası. Çevre ve Orman Bakanlığı, Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü Basımevi, Ankara.
ESRI, 1996. Using Arcview GIS. Environmental System Research Institute, Inc.,
Redlands, CA, USA.
FAO, 2003. Groundwater Management: The Search for Practical Approaches.
Food and Agriculture Organization of the UN, Water Reports #25, Rome, Italy.
Isidoro, D.; Qu´ılez, D.; Aragüés, R., 2004. Water Balance and Irrigation
Performance Analysis: La Violada Irrigation District (Spain) as a Case Study.
Agricultural Water Management (64):123–142.
Fabig, W.; Ottow, J. C. G.; Muller, F., 1978. Mineralization von14C-Markiertem
Benzoat Mit Nitratals wassertof-Akseptor unter Vollstaen dıng Anaeroben
Bedingungen Sowie Bei Vermindertem Saerstoffpartialdruck. Landwirstch.
Forsch.35, 441-453.
Kırda, C. ve Sarıyev, A., 2002. Toprak Fiziği. Ç. Ü. Ziraat Fakültesi Yayın No:
245, Ders Kitapları Yayın No: A-79, 188 sayfa, Adana.
Loucks, D. P. and van Beek, E., 2005. Water Resources Systems Planning and
Management. Studies and Reports in Hydrology, UNESCO.
Molden, D., 1997. Water for Food, Water for Life: A Comprehensive Assessment
of Water Management in Agriculture. Earthscan, London, UK.
Pebesma, E. J., 1996. Mapping Groundwater Quality in the Netherlands. Ph. D.
Dissertation, University of Utrecht, ISBN 90-6266-127-0.
Ritzema, H. P. (editor-in-chief), 1994. Drainage Principles and Applications.
ILRI Publication #16, pp. 1125, The Netherlands.
182
Smedema, L. K.; Vlotman, W. F.; Rycroft, D. W., 2004. Modern Land Drainage:
Planning, Design and Management of Agricultural Drainage Systems. A. A.
Balkema Publishers, London.
Thales, 2005. Magellan eXplorist 600 Reference Manual. Thales S. A., pp. 123,
USA.
183
JEOLOJİK YÖNDEN UYGUN OLMAYAN
LAMAS HAVZASINDA SU YÖNETİMİ
VE DEPOLAMA FAALİYETLERİ
Kemal ÇEVİK
DSİ VI. Bölge Müdürlüğü , 67. Şube Müdürlüğü 33160 MERSİN
[email protected]
ÖZET
Mersin’in Erdemli İlçesi sınırları içinde bulunan Lamas Çayı ve Havzası, bünyesindeki
doğal güzellikler ve tarihsel zenginlikler yanında, yöredeki yerleşim birimlerinin su ihtiyacını
sağlaması yönünden de hayati öneme sahiptir. Mevcut tarımsal faaliyetler sonucu yetiştirilen
ürünler önemli ekonomik katkılar sağlamaktadır.
Bugüne kadar Lamas Çayında, DSİ ve diğer ilgili kurumlarca muhtelif çalışmalar
yapılmış ise de, bölgenin jeolojik yapısının getirdiği olumsuzluklar, büyük ölçekteki depolama
tesislerinin yapımını engellemiştir. Bütün bu imkânsızlıklara karşı sulu tarım yaparak geçimlerini
sağlamakta ısrarcı olan yöre halkı kendi imkânları ile yaptıkları tesislerle ihtiyaçları olan suyu
Lamas Çayından getirmişler, son yıllarda yaşanan kuraklığa karşı önlem amaçlı depolama tesisi
inşa etmektedirler. Ancak bugün gelinen noktada tarımsal faaliyetlerdeki büyüme ve nüfus artışı
sonucunda su kıtlığı yörenin ilk sıradaki problemi olmuş, su paylaşımından kaynaklanan adli
vakalar daha sık görülür olmuştur.
Mevcut problemlerin köklü çözümü için DSİ’ce planlama aşamasına getirilmiş olan
projelerin hayata geçirilmesi gerekmekte olup ayrıca halk tarafından yapılmış sulama
şebekelerinin rehabilitasyonu ve halk katkısı ile yapılmak istenen depolama tesislerine proje ve
finansal destek Devlet tarafından sağlanmalıdır.
Anahtar kelimeler: Lamas, gölet, havza, türbin pompa, geomembran
IRRIGATION MANAGEMENT AND ACTIVITIES OF
STORAGE FACILITIES AT LAMAS BASIN DUE TO
UNSUITABLE GEOLOGIC STRUCTURE
ABSTRACT
Lamas Brook and Basin ,founding in the border of Erdemli town of Mersin, beside the
natural beauties and historical richness in its structure, has also a vital importance with the
184
speciality of supplying water needs of dwelling unit at the region. The yields produced by
agricultural activities provide important economic contributions.
Up to today at Lamas Brook,although various workings has been done by DSI and other related
institutions,the negativenesses brought in by the geological structure of the region has blocked the
construction of storage facilities that are great in measure. Contrary to all these
impossibilities,people in region insistent on making a living by watery agriculture brought the
water of Lamas Brook which they need by facilities constructed by their possibilities,are
constructing a storage facility with the aim for precaution against the drought in recent years.
However, today,as a result of increase in population and growth rate of agricultural activites, water
shortage has been the most important problem and judicial cases has become more familiar.
The projects developed to the planning phase for radical solutions of present problems
by DSI is needed to be realised,additionally project and financial support to the rehabilitation of
irrigation lines constructed by the public and storage facilities wanted to be made by contribution
of public should be supplied by the State.
Keywords: Lamas, pond, basin, turbin pomp, geomembran
1- GİRİŞ
Vadisi ile bir tarih ve tabiat harikası olan Lamas Çayı, Mersin-Karaman
İli sınırından doğup Kuzeybatı-Güneydoğu istikametinde akarak Erdemli-Limonlu
beldesinden Akdeniz’e dökülmektedir. Su toplama havzası 1 356 km2, yıllık
akımı 210 milyon m3, ortalama minimum debisi ise 3,2 m3/s’dir. Havzada
yaklaşık 120 000 nüfusu barındıran 42 köy, 8 Belde ve 1 İlçe içme, kullanma ve
sulama suyu ihtiyacı yönünden bu çaya bağımlıdır. Havzanın en önemli özelliği,
yağışın akışa geçme oranının çok düşük olmasıdır (1/5). Jeolojik yapının
elverişsiz (Karstik) olması sebebiyle derine süzülen sular, karstik boşluklardan
sızarak doğrudan denize ulaşmaktadır. Ortalama yıllık verim; Mersin akarsularını
teşkil eden Doğu Akdeniz havzasında, 15,6 l/s/km2 iken, bu rakam Lamas
Havzasında 2,13 l/s/km2 olarak gerçekleşmektedir. Su kalitesi C2S1 olup sulama
yönünden kaliteli su sayılabilir.
Tarih boyu havzada yaşayan ve nüfusu oldukça kalabalık kavimlere
hizmet etmiş olan Lamas Havzasında, gerek bölgenin turistik olması, gerekse sulu
tarım kültürünü iyi bilen yöre halkının 6. sınıf arazileri dahi ıslah ederek sera
tarımına yönelmesi su ihtiyacını arttırmıştır.
Halihazırda kullanılan su, güvenilir miktarın %18 üzerine çıkmış olup
küresel ısınmanın getirdiği kuraklık bu problemi giderek daha da büyütmektedir.
2- LAMAS (LİMONLU) ÇAYINDA GELİŞTİRİLEN ENERJİ VE SULAMA
AMAÇLI PROJELER VE GERÇEKLEŞME DURUMLARI
Lamas Çayından yöre insanına hizmet sunabilmek için DSİ, Köy
Hizmetleri ve İller Bankası kolları sıvamış, 6 adet içme, 4 adet sulama tesisi inşa
etmiştir.
185
DSİ’nin havzaya ilk girişi 1960’lı yıllarda olmuş, Limonlu ve Kızılgeçit
sulamaları hizmete açılmıştır. Daha sonra Lamas çayında, 1975 yılında, enerji ve
sulama amaçlı “Mersin-Lamas Projesi” geliştirilmiş ve bu proje doğrultusunda
inşaat çalışmalarına başlanmıştır. Bu proje ile çoğu kayalık olan 9104 ha brüt,
2766 ha net alanın sulanması ile kurulacak olan Lamas I, II, III, IV HES’ler ile
yılda 356,4 GWh enerji üretimi öngörülmüştür. Ancak, tünel ve kanal
güzergahında görülen sorunlar üzerine inşaat tasfiye edilmiştir.
1985 yılında, projede formülasyon değişikliği yapılmıştır. Revize proje
kapsamında yapılan çalışmalar sonucunda, Lamas HES III santralının konumu ve
tertipleniş sistemi değiştirilmiştir. Lamas III ve IV HES’lere YİD modeli
kapsamında TGT Şirketi tarafından müracaat yapılmış olup, 1999 yılında su
kullanım hakkı anlaşması imzalanmıştır. (Bkz. Şekil-1)
Sekil-1. Lamas Projesi Genel Vaziyet Planı
Hidroelektrik santrallere bağlı olarak çalışacak olan ve 25 yıldır bekleyen
Lamas projesinin sulama kısmına ise ödenek tahsis edilmemiş ve proje 2001
yılında yatırım programından çıkarılmıştır.
4628 sayılı yasa kapsamında su kullanım anlaşması bulunan GAMA
Holding bünyesindeki “TGT Enerji Üretim ve Ticaret A.Ş.” ce Lamas III ve IV
HES inşaatlarına başlanmıştır. Lamas III’e ait toplam 3 700 m. uzunluğundaki
tünelin % 75’i tamamlanmış olup 2008 yılı içinde tesislerin işlemeye açılması
planlanmıştır.
Bu arada, Lamas IV ünitesi sol sahil alt kotlarında bulunan Erdemli
kaynaklarından pompajla sulanan 1164 ha brüt, 530 ha net alanın sulama ve
186
pompaj tesisleri 1984 yılında tamamlanarak işletmeye açılmıştır. Daha sonra
pompajlı sulamanın yüksek maliyetinden kaçınmak yöre halkının da katkıları ile
Lamas çayının 81,00 kotuna yapılan bir su alma yapısı ile yaklaşık 400 l/s su 12
km. lik cebri boru vasıtasıyla 1. kademe kanalet hattına getirilmiştir. Bugün
itibarıyla P1 pompa istasyonu %55 daha az çalışmakta ve önemli ölçüde enerji
tasarrufu sağlanmaktadır.
2003 yılına kadar kurumumuzca işletilmiş olan Erdemli Pompaj Sulaması
09.07.2003 tarihli Devir Sözleşmesi ile Erdemli Sulama Birliği’ne devredilmiştir.
3- LAMAS ÇAYINDA YÖRE HALKINCA GERÇEKLEŞTİRİLEN TESİSLER
Lamas Havzası için planlanan projelerin çeşitli sebeplerle uzun yıllar
gerçekleşememiş olması sonucunda, yöre halkı devleti beklememiş, 1980
sonrasında DSİ proje sahasında olanlar geçici tahsis alarak, olmayanlar izinsiz
olarak kendi sulama tesislerini yapmaya başlamışlardır. Halk son 20 yılda çok
hızlı hareket etmiş, tarlasını, hayvanını bileziğini satarak nakit temin etmiş, her
biri 50 ile 200 kişi arasında olan gayri resmi ve resmi ortaklıklar kurmuş, proje
yaptırmış, iş gücü ve cesaretini katmış, Anadolu insanına da model olabilecek bir
çalışma ile ihtiyacı olan suyu köyüne getirmiştir.
Bu şekilde halk kendi imkânlarıyla, 10 türbin pompa, 8
elektromotopomp, 56 cazibeli borulu sistem olmak üzere 74 adet tesis yapmış
2008 yılı fiyatları ile takribi 80 Milyon YTL harcamıştır.
Enerji masrafı olmaması sebebiyle türbin pompa ve cazibeli borulu
sistemler daha çok tercih edilmiştir. Türbin pompa sisteminde çaydan bir su alma
yapısıyla alınan 1-2 m3/s.lik su eğimi çaydan daha düşük bir iletim kanalıyla 1
km. kadar taşınarak yatağa göre 20-30 m.lik düşü kazanmaktadır.
(Bkz.Resim-1)
Kanal vasıtasıyla düşü kazanan su, bir yükleme havuzuna alınarak
buradan cebri boru sistemiyle bir türbin ünitesinden geçerek çaya
düşürülmektedir. Su gücüyle hareket eden türbin ise bir aktarma sistemiyle pompa
ünitesini çalıştırmakta ve cebri borudan alınan yaklaşık 100 l/s. lik su Vadi dışına
100-150 m. yüksekliğe basılmaktadır.
Cazibeli borulu sistemde ise sulanacak arazi kotundan 100-200 m.
yukarıda Çay içinde bir yükleme havuzundan alınan sular boyu 10 ile 20 km.
arasında değişen muhtelif çapta çelik borularla sulama bölgesine getirilmektedir.
Sulama alanına getirilen sular bir dağıtım havuzundan yine kapalı sistemle
tarlalara dağıtılmakta ve damla sulama metoduyla sulama yapılmaktadır. Havzada
su iletimi için kullanılan değişik çapta boruların uzunluğu 1 000 km.yi
geçmektedir.
187
4- LAMAS ÇAYINDA SU PAYLAŞIM SORUNLARI VE YAPILAN
ÇALIŞMALAR
Mevcut tesislerle yaklaşık 4 000 hektar alan sulanmaktadır. Ürün olarak
narenciye, elma, nektarin ve domates ön plana çıkmaktadır. Yörede kurulan
Resim-1. Türbin pompa sisteminden bir örnek
modern paketleme tesislerinde işlenen domatesler iç piyasaya ilaveten Avrupa ve
Ortadoğu Ülkelerine ihraç edilmektedir. 1000 kotunun altındaki arazilerden yılda
iki ürün alınmaktadır. Lamas havzasında dekar başına brüt zirai gelir 5000~7000
YTL’yi bulmaktadır. Bu da halkın yeni arazi ıslahlarını hızlandırmakta yeni su
taleplerini gündeme getirmektedir.
Ancak; Lamasın suyu mevcut tesislerle ve giderek artan bu taleplere
cevap veremez hale gelmiştir. Halkın son 20 yılda çok hızlı ve iştahlı hareket
etmesi dağlık ve zorlu arazi şartları, havzada DSİ ve Valiliğin kontrolünü
güçleştirmiş gelişmeler kontrol edilemez hale gelmiştir. Son yıllarda Havzadaki
su sıkıntısı bazı olaylara sebebiyet vermiş, Mersin Valiliği koordinasyonunda
ilgili kurumların da (DSİ, Tarım İl Müdürlüğü ve Mülga Köy Hizmetleri İl
Müdürlüğü) teknik elemanlarından oluşan kurul tarafından 07.11.2003 tarihinde
tespitler yapılmış ve su hakları dondurulmuştur. Buna göre tahsisi bulunan 74
adet sulayıcı grubun toplam tahsis miktarı 5 000 l/s dir.
188
2007 Yılında kadar Erdemli ve Silifke Kaymakamlarının dönüşümlü
başkanlığı ve İlçe Tarım Müdürlükleri ile DSİ’den oluşan komisyon tarafından
Lamas Havzasının su yönetim ve denetimi yürütülmüştür.
2007 yılından sonra ise Lamas Havzasındaki su yönetimini yürütmek
amacıyla, Erdemli ve Silifke ilçelerine bağlı belde ve köyler tarafından AksıfatLimonlu Havzası Su Yönetim Birliği'nin (ALSUBİR) adı ile bir birlik kurulmuş
olup görevini sürdürmektedir.
5- BELDE BELEDİYELERİNCE YAPILMAKTA OLAN DEPOLAMA
TESİSLERİ
Devlet kuruluşlarınca planlanmış olan yatırımların gecikmesi ya da
gerçekleşememesi karşısında, kendi imkânları ile sorunlarını çözme becerisine
sahip, müteşebbis yöre halkı daha önce kendi öz kaynakları ile gerçekleştirdiği
türbin pompa sistemlerinde olduğu gibi benzer bir cesaretle, mevcut borulu isale
hatlarından kış mevsiminde gelen ihtiyaç fazlası sularını depolama faaliyetleri
başlatmışlardır. Arazinin karstik yapısı nedeniyle önceleri ferdi olarak bahçelerine
yaptıkları naylon kaplı taş duvarlı havuzlarla fazla suyunu depolamaya çalışan
çiftçiler son zamanlarda yaygınlaşan geçirimsizlik sağlayıcı geomembran
malzemeler kullanarak daha büyük boyutta ve daha uzun ömürlü havuzlar
yapmaktadırlar.
Ayrıca daha da önemlisi Erdemli İlçesine bağlı 3 Belde tarafından
“Gölet” denilebilecek hacimde depolama tesisleri yapımına başlanmış olup 2
adedi tamamlanmış, 1 adedinin gövde inşaatı bitirilmiş, geomembran kaplamasına
henüz başlanmamıştır.
Yapılan depolama veya göletlerde gövde dolguları için gerekli
malzemeler gölet sahasının içinden temin edilmeye çalışılmış böylece hem
depolama hacmi kazanılmış, hem de malzeme nakliye mesafeleri kısalmıştır.
Gölet gövde dolguları iri bloklu kaya dolgu özelliğinde olup gövde içinde
geçirimsiz bir kil zonu bulunmamakta, geçirimsizlik gövde ön yüzünün
geomemran kaplanmasıyla sağlanmaktadır.
Göl rezervuarı içinde geomembran kaplama öncesinde, yapılan kazılarda
zemin yüzeyindeki engebeler olabildiğince düz hale getirilmekte ve üzeri
minimum 10 cm. kil ile kaplanmaktadır. Daha sonra kil kaplama üzerine
geotekstil ve son olarak da geomembran kaplama yapılmaktadır. Geomemran
malzemeler maruz kalacağı basınçlara göre farklı kalınlıklarda üretilmektedir. Ek
kaynakları otomatik makinelerle çok kısa sürede yapılabilmektedir.
Üretici firmalar, tarafından dış etkilerden ve sıcak-soğuk farklılıklarından
etkilenmemesi için geomemran kaplamanın üzerinin killi malzeme ile
kaplanmasını önermektedirler. Ancak bildiriye konu olan depolama tesislerinde
bu tavsiyeye uyulmamıştır. Bunda halkın bir an önce sonuç alınması yönündeki
sabırsız tutumu ve ilave maliyet getirecek olması etkili olmuştur.
189
Yapılmakta olan bu tesislerden sonuç alınıyor olması halkın bu yöndeki
faaliyetlerini hızla arttırmaktadır. Öyle ki, plastik sektöründeki şirketler yöreye
gönderdikleri uzmanlarına geomembran malzemeye doğabilecek arzı tespit
ettirerek gelecekteki üretim planlamalarını yapmaktadırlar.
5.1- KOCAHASANLI BELEDİYESİ - ÜÇTEPE GÖLETİ ( Bkz.Resim-2)
Karakteristikler :
- Su Kaynağı
- Gövde tipi
- Gövde Yüksekliği
- Göl Hacmi
- Kaplanacak göl yüzeyi
- Proje Maliyeti
- Projenin durumu
: Lamas Çayından gelen mevcut isale hattı ( 40 l/s)
: Ön yüzü geomembran kaplı kaya dolgu
: 26,0 m
: 1.000.000 m3
: 76.000 m2
: 4 000 000 YTL
:Gövde bitti, geomembran kaplamaya başlanmadı.
Resim-2. Üçtepe Göleti
190
5.2- KUMKUYU BELEDİYESİ – KUMKUYU GÖLETİ ( Bkz.Resim-3)
Karakteristikler :
- Gövde tipi
: Ön yüzü geomembran kaplı kaya dolgu
- Su Kaynağı
: Lamas Çayından gelen mevcut isale hattı (
180 l/s)
- Gövde Yüksekliği
: 8,0 m
- Göl Hacmi
: 100.000 m3
- Kaplanacak göl yüzeyi
: 16.750 m2
- Proje Maliyeti
: 560 000 YTL
- Projenin durumu
: Tamamlandı, işletmeye açıldı.
Resim-3. Kumkuyu Göleti
5.3- AYAŞ BELEDİYESİ - AYAŞ GÖLETİ ( Bkz.Resim-4)
Karakteristikler :
- Gövde tipi
- Su Kaynağı
l/s)
- Göl Hacmi
- Kaplanacak göl yüzeyi
: Doğal karst çöküntüsü (obruk) şeklindeki çukurda
yapılan kazı ile derinleştirilmiş, kazılan malzeme ile
çukur kenarlarında dolgu teşkil edilmiştir.
: Lamas Çayından gelen mevcut isale hattı ( 60
: 100.000.000 m3
: 73 500 m2
191
- Proje Maliyeti
- Projenin durumu
: 1 300 000 YTL
: Geomembran kaplamanın %50’si bitti.
Resim-4. Ayaş Göleti
6- DSİ’CE YAPIMI PLANLANAN TESİSLER
Lamas Çayında mevcut su sıkıntısının nüfus artışı ve giderek artan
taleplere cevap verilememesi karşısında, yörede bir havza kalkınma planı
çerçevesinde halkın ilgisinin yayla turizmi, balıkçılık, zeytincilik, hayvancılık,
aromatik tıbbi bitki yetiştiriciliği, el sanatları gibi sulu tarım harici gelir
kaynaklarına yönlendirilmesi ve teşvik edilmesi DSİ tarafından önerilmiş ancak
bu yönde bir çalışma yapılmamıştır.
Lamas havzası için, yöre halkının içme ve sulama suyu amaçlı
depolamalı su talepleri üzerine depolama imkânları tekrar değerlendirilmiştir.
Esenpınar beldesi ve Sömek köyü yakınlarında, topoğrafik olarak uygun
görülen Büyük Çukur’da depolama amaçlı çalışmalar yapılmıştır. Büyük Çukur,
doğal bir karst çöküntüsü (obruk) şeklinde oluşmuştur. Söz konusu depolama
alanında jeolojik çalışmalar, sondaj, jeofizik (rezistivite ve sismik) etütler
yapılmıştır. Sonuçta, altta sağlam kaya bulunamadığından ve su depolanması
durumunda da çöküntünün devam edebileceği belirlendiğinden çalışmalar
durdurulmuştur.
192
Bu değerlendirmeler sonunda Evdilek Göleti ve Aksıfat deresi üzerinde
Aksıfat barajı ön etüdleri yapılmıştır. Her iki depolama yerinin rezervuar sahası
geçirimli birimlerden oluşmaktadır.
Lamas çayının solda Evdilek deresi kolu üzerinde yaklaşık 1 600 m
kotlarında Evdilek göleti araştırmasına başlanmış, ancak hidrolojik olarak yeterli
akım gözlenememiştir.
Aksıfat Kolu üzerinde ise 1495 m talveg kotunda, bu kısımda Aksıfat
deresi adını alan Lamas çayı üzerinde Aksıfat Barajı belirlenmiş ön planlama
raporu yapılmıştır. 2007 yılı sonunda “Aksıfat Barajı Planlama ve Mühendislik
Hizmetleri” işi ihale edilmiş çalışmalar devam etmektedir. Ön Planlama Raporuna
göre Aksıfat Barajı depolamasından temin edilecek suyun halkın bugüne kadar
gerçekleştirdiği sulama şebekelerine entegrasyonu sağlanarak brüt 8 676 ha alan
sulanabilecektir.
Diğer taraftan Lamas Çayının Doğusunda yer alan Erdemli İlçesi içinden
geçen Alata Çayı üzerinde Sorgun Barajının ön planlama raporu tamamlanmış,
“Sorgun Barajı Planlama Mühendislik Hizmetleri” işi 2008 programına alınmıştır.
Sorgun Barajı’nın gerçekleşmesi durumunda, Alata Vadisi’nin her iki yakasında,
2 Belde ve 9 köye ait net 6 500 ha alanın sulanacaktır. Bu sayede, halen Lamas
Çayından sulanan bir kısım arazi, Sorgun Barajından sulanacak olup Lamas
Çayının yükünün azaltılmasına katkı sağlanmış olacaktır.
7- SONUÇ
Lamas Havzası ve bu havzadan su temin eden tüm yerleşim için su,
hayati bir önem arz etmektedir. Artan nüfusa karşın sulu tarıma yönelik arazi
ıslahları her geçen gün kontrolsüz bir şekilde artmaktadır. Birbirleriyle ters
orantılı olarak gelişen bu faaliyetlerin yakın gelecekte bir kaos ortamı oluşmasına
hatta köyler arası su kavgalarına neden olması söz konusudur. Halk tarafından
projesiz ve kontrolsüz yapılmakta olan tesisler, önemli ölçüde kaynak kaybına
neden olmakta, ayrıca tesisin güvenlik riski de artmaktadır.
Bu nedenle vakit geçirilmeden öncelikle planlaması yapılmakta olan
Aksıfat ile Sorgun Barajlarının yapımı gerçekleştirilmelidir.
Havzada daha önce etüdü yapılan ancak jeolojik yönden uygun
bulunmayan baraj ve gölet yerleri yeni teknolojik ürünlerin kullanım imkanlarını
da hesaba alınarak yeniden etüd edilmeli uygun bulunanlar ivedilikle
projelendirilerek gerçekleştirilmelidir.
Bugüne kadar yöre halkının, Devlet yatırımını beklemeksizin kendi öz
kaynakları ile gerçekleştirdikleri tesisler rehabilite edilmeli, halk tarafından
gerçekleştirilmekte olan depolama tesislerine Devlet gerekli proje ve finansal
katkıları sağlamalıdır.
Havzadan tarım programına girecek tüm projeler genel ekonomik ve
teknik kriterlerle değerlendirilmemeli, işin sosyal boyutu ön planda tutulmalıdır.
193
Lamas Havzasının bugünkü geldiği durum göstermektedir ki; Bir
havzanın su ve toprak kaynaklarının geliştirilmesi yönünde yapılacak planlamada,
yörenin tarihi, halkının tarıma olan ilgisi, titizlikle incelenmeli, hesaba katılmalı,
yapımı kararlaştırılan yatırımların öngörüldükleri tarihte gerçekleşmesi için
gereken önlemler ilgililerce alınmalıdır. Aksi takdirde, halkın kendi kendine
plansız, projesiz yapmış olduğu girişim ve yatırımlar, kaynakların heba
edilmesine, havzada çevresel dengelerin bozulmasına ve sosyal olumsuzlukların
doğmasına neden olacaktır.
KAYNAKLAR
1- Lamas Çayında Halk Sulamaları Filmi, DSİ VI.Bölge Md.lüğü, 2004
2- Aksıfat Barajı Ön Planlama Raporu, DSİ VI.Bölge Md.lüğü, 2006
194
AŞAĞI SEYHAN VE AŞAĞI CEYHAN OVALARINDAKİ
SÜRDÜRÜLEBİLİR SULAMA YÖNETİMİNİN
İNCELENMESİ
B. İbrahim KÜTÜK
DSİ VI.Bölge Müdürlüğü/İşletme ve Bakım Şube Müdürü
Tel : 0 322 4590590/235 Faks : 0 322 4532774
e-posta : [email protected][email protected]
Feryal SAATÇI
DSİ VI.Bölge Müdürlüğü/İşletme ve Bakım Şube Müdürlüğü/Ziraat Müh.
Tel : 0 322 4590590/252 Faks : 0 322 4532774
e-posta : [email protected]
ÖZET
Devlet Su İşleri tarafından inşa edilen sulama tesislerinin işletme ve bakım
hizmetlerinin faydalananlara devrindeki temel amaçların dört ana bileşeni vardır. Bunlar;
a)Devlet İşletmeciliğinin pahalı olması,
b)Devletin Personel politikası,
c)İşletme ve bakım giderlerinin azaltılması
d)İşletme ve Bakım-Onarım hizmetlerine gerçek anlamda çiftçi katılımının sağlanmasıdır.
DSİ VI. Bölge Müdürlüğü Sulamalarında, kuruluşları 1960’lı yıllara dayanan 1990’lı
yıllardan bu yana sayıları hızla artarak faaliyet gösteren Sulama Birlikleri özverili ve başarılı
çalışmalarıyla diğer bir çok yörelerde kurulan ve kurulacak olan sulama birliklerine örnek teşkil
etmişlerdir. Ancak gerek kuruluş aşamasında, gerekse kuruluşu izleyen yıllarda İşletme ve BakımOnarım faaliyetlerinin yürütülmesi, personel, yönetim, tahakkuk, tahsilat, teknik, mali vb.
konularda Birlik Tüzüğü ve Devir Sözleşmelerinde DSİ’nin ve Sulama Birliklerinin yetkileri,
görevleri ve sorumlulukları belirtilmesine rağmen birçok sorunlarla karşılaşılmaktadır.
Bu çalışmada, ülkemizin en gelişmiş sulama projelerinden birisi olarak kabul edilen
Aşağı Seyhan ve Aşağı Ceyhan Ovalarındaki Sulama Birliklerinin kuruluşlarından günümüze
kadar olan İşletme, Bakım-Onarım ve Yönetim hizmetlerinin sürdürülebilir sulama yönetimi
açısından irdelenmesi amaçlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Su, Sulama Birliği, İşletme, Bakım-Onarım, Sulama Ücreti
195
STUDY ON THE SUSTAİNABLE IRRİGATİON
MANAGEMENT IN THE LOWER SEYHAN AND CEYHAN
PLAİN
ABSTRACT
Main Objectives of the transfer of operation and maintanence services of the irrigation
facilities constructed by the State Hydraulic Works to the water users include 4 main items.
a- Poor-cost-recovery of irrigation management by the government
b- Policy of the government for the staff
c- To improve the cost affectiveness of operation and maintenance services.
d- Promoting the farmers’ participation on operation, maintanence and restoration services.
In the irrigation service area of the DSI 6.Regional Directorate, the first water users’
associations were established in 1960’s and accelerated transfer program was launched
to
establish new water users’ associations after 1990’s. Number of the water users’ associations has
increased rapidly so far. Successfull activities of these water users’ associations have been good
reference to the other water users’ associations established or which will be established in other
regions . But during the establishment period and in the years after establishment of water users’
associations, many problems encountered such as implementation of operation, , maintanence and
restoration activities , staff, management, irrigation fee collection, funding, technical issues,
despite authority, duty and responsibility of DSI and water users’ associations are specified by the
constitution of water users’ association and transfer contract.
This study has the objective of evaluating of the operation, maintenance, restoration and
management services implemented so far, for the sustainable irrigation management since the
establishment of the water users’ associations in the Lower Seyhan and Ceyhan Plains which are
known as one of the best developed irrigation projects.
Key Words : Water,Water Users’ Association, Operation, Maintenance-Restoration, Resturation,
Irrıgation Fee
GİRİŞ
DSİ tarafından inşa edilerek işletmeye açılan Aşağı Seyhan ve Aşağı
Ceyhan Ovası Sulama tesislerinin en iyi şekilde işletilmesi ve devamlılığının
sağlanması, bakım ve onarımlarının yapılması uzun yıllar DSİ VI. Bölge
Müdürlüğü tarafından başarıyla gerçekleştirilmiştir. Ancak devlet tarafından
verilen işletme ve bakım-onarım hizmetlerindeki artan maliyetler ve devletin
küçülme politikası, bu tesislerin işletme-bakım ve yönetim hizmetlerinin devrini
gündeme getirmiştir.
DSİ tarafından işletilen sulama tesislerinin işletme ve bakım-onarım
hizmetlerinin devri gündeme geldiğinde ilk olarak bu tesisten faydalananlar akla
gelmiş olup DSİ tarafından inşa edilen sulama tesislerinin faydalananlara
devrindeki temel amaçlardan en önemlisi , idaremizce slogan haline getirilip bazı
196
tesislerimiz üzerine de yazılan “DSİ-Çiftçi Elele” prensibi gereği, sulama
hizmetlerine gerçek anlamda çiftçi katılımının sağlanmasıdır.
Devlet Su İşleri tarafından inşa edilen sulama tesislerinin işletme ve bakım
hizmetlerinin faydalananlara devrindeki temel amaçların dört ana bileşeni vardır.
Bunlar;
a)Devlet İşletmeciliğinin pahalı olması,
b)Devletin Personel politikası,
c)İşletme ve bakım giderlerinin azaltılması
d)İşletme ve Bakım-Onarım hizmetlerine gerçek anlamda çiftçi katılımının
sağlanmasıdır.
DSİ VI. Bölge Müdürlüğü Sulamalarında, kuruluşları 1960’lı yıllara
dayanan 1990’lı yıllardan bu yana sayıları hızla artarak faaliyet gösteren Sulama
Birlikleri özverili ve başarılı çalışmalarıyla diğer bir çok yörelerde kurulan ve
kurulacak olan sulama birliklerine örnek teşkil etmişlerdir. Ancak gerek kuruluş
aşamasında, gerekse kuruluşu izleyen yıllarda İşletme ve Bakım-Onarım
faaliyetlerinin yürütülmesi, personel, yönetim, tahakkuk, tahsilat, teknik, mali vb.
konularda Birlik Tüzüğü ve Devir Sözleşmelerinde DSİ’nin ve Sulama
Birliklerinin yetkileri, görevleri ve sorumlulukları belirtilmesine rağmen birçok
sorunlarla karşılaşılmaktadır.
Bu çalışmada, ülkemizin en gelişmiş sulama projelerinden birisi olarak
kabul edilen Aşağı Seyhan ve Aşağı Ceyhan Ovasındaki Sulama Birliklerinin
kuruluşlarından günümüze kadar olan İşletme, Bakım-Onarım ve Yönetim
hizmetlerinin sürdürülebilir sulama yönetimi açısından irdelenmesi amaçlanmıştır.
MATERYAL VE YÖNTEM
DSİ VI. Bölge Müdürlüğü sınırları içerisinde ilk sulama birliği 1965
yılında İçel’in Bozyazı ilçesinde kurulan Bozyazı Sulama Birliğidir. Daha sonra
yine İçel’de Akdeniz Sulama Birliği 1970 yılında kurulmuştur. Bozyazı Ovası
Sulaması (2315 ha) 27.9.1965 tarihinde Bozyazı sulama birliğine, Gilindires
Sulaması (1970 ha) ise 20.3.1970 tarihinde Akdeniz Sulama Birliğine DSİ
tarafından devredilmiştir. Bu iki birlik örnek alınarak bu yıllardan sonra ilk olarak
1992 yılında Kadirli’de Sumbas Sulama Birliği kurularak Kesiksuyu Sulamasının
bir bölümü(S-3 ANA KANALI) devredilmiştir Bu tecrübelerden faydalanılarak
ASO’nun tamamı 1994-1996 yılları arasında sulama birliklerine devredilmiştir.
Aşağı Seyhan Ovası (ASO) proje alanı, Akdeniz Bölgesinde, kuzeyde
Toros dağlarının etekleri, batıda Berdan nehri, güneyde Akdeniz, doğuda Ceyhan
nehri ile sınırlanan 210 000 ha genişliğindeki sahadır. Saha kuzeyden güneye
Seyhan nehri ile ikiye bölünür. Seyhan nehri ile Berdan nehri arasında kalan
197
kısma Seyhan Sağ Sahil veya Tarsus Ovası, Seyhan nehri ile Ceyhan nehri
arasında kalan kısma Seyhan Sol Sahil veya Yüreğir Ovası denir.
Aşağı Seyhan Ovası Projesi ilk planlama verilerine göre brüt 181 300 ha
sahanın sulama ve drenajı, 40 000 ha arazinin taşkından korunması, toplam 54
MW kurulu gücü ile enerji üretimini hedeflemekte olup sulamanın su kaynağını
oluşturan Seyhan Barajı 8 Nisan 1956’da işletmeye açılmıştır.
ASO net 160 000 ha sulanabilir alana sahip olup ovanın su kaynağı, yıllık
ortalama 6.3X103 hm3’ lük akıma sahip Seyhan nehri üzerinde 1953-1956 yılları
arasında inşa edilen Seyhan Barajıdır.Seyhan barajının maksimum işletme
seviyesindeki göl hacmi 831 hm3’ dür. Seyhan barajının mansabında 1983-1997
yılları arasında inşa edilen Çatalan barajı da 2122 hm3 göl hacmi ile Seyhan
barajını desteklemektedir. Enerji, Sulama ve Taşkın amaçlı Seyhan Barajından
enerji üretilerek alınan su Seyhan Regülatörüne, regülatörden alınan sulama suyu
ise, 54 m3/s kapasiteli 40+191 km uzunluğundaki TSO (Sağ) ve 90 m3/s kapasiteli
18+550 km uzunluğundaki YS0 (Sol) İsale kanalları vasıtasıyla ovaya iletilir.
Ayrıca Seyhan Barajından TS1 ve YS1 ana kanalları vasıtasıyla alınan sular TS0
ve YS0’ın üst kotundaki alanların sulama suyu ihtiyacını karşılar.
Aşağı Seyhan Ovasında bugüne kadar inşaatı tamamlanarak işletmeye
açılan net 121 690 ha sulama alanının tamamının işletme, bakım-onarım ve
yönetim sorumluluğu 1994-1996 yıllarında 17 sulama birliği ile bir üniversiteye
devredilmiş olup ASO Projesi IV. Merhale kapsamındaki sol sahilde halen
inşaatı devam eden ve bugüne kadar tarla içi arklar, sulama ve drenaj kanalları
vasıtasıyla sulama suyu ihtiyacı karşılanan 32 187 ha sulama alanının
işletme,bakım-onarım ve yönetim sorumluluğu da üçü eski biri yeni olmak üzere
dört sulama birliğine devredilmiştir.Bu durumda Aşağı Seyhan Ovası sulamasında
toplam 153 877 ha sulama alanının işletme, bakım-onarım ve yönetim
sorumluluğu 18 sulama birliği ile Çukurova Üniversitesine devredilmiştir.
Aşağı Ceyhan Ovası (ACO) proje alanı ise, kuzeyde Toros dağlarının
etekleri, batıda İmamoğlu Ovası, doğu ve güneyinde ise Amanos dağları ile çevrili
139 000 ha genişliğindeki sahadır. Ova kuzeydoğudan güneybatıya doğru Ceyhan
nehri ile ikiye bölünür. Aşağı Ceyhan Projesi ilk planlama verilerine 98 776 ha
sahanın sulama ve drenajı, 53 370 ha arazinin taşkından korunması ve toplam 138
MW kurulu gücü ile enerji üretimi hedefleyen bir projedir.
Aşağı Ceyhan Ovası Sulaması 1976 yılından itibaren işletmeye açılmaya
başlamış olup inşaat çalışmaları halen devam etmektedir.
Sulamanın su kaynağı Ceyhan Nehri üzerine kurulmuş bulunan Aslantaş
Barajıdır. Aşağı Ceyhan Ovası Sulamasında bugüne kadar 94 694 ha alan
sulamaya açılmıştır. Bu proje Adana, Osmaniye ve Hatay olmak üzere üç ili
198
kapsamakta olup Hatay ili sınırları içerisindeki tesislerin inşaatı halen devam
etmektedir.
Aslantaş Barajından enerjisi alınarak bırakılan su Cevdetiye Regülatörü
vasıtasıyla 49,5 m3/s kapasiteli AS0 ve 105 m3/s kapasiteli BS0 isale kanallarına
alınarak ovaya iletilir. AS0 92+450 km, BS0 ise 68+411 km uzunluğundadır.
Sulamanın tamamı 9 adet sulama birliğine devredilmiştir.
Her iki ova da çeşitli tarım ürünlerinin yetişebildiği üretim potansiyeli
yüksek ovalar olup ülkemizin en gelişmiş sulama projelerinden kabul edilen Aşağı
Seyhan ve Aşağı Ceyhan Ovasında ekolojik koşulların uygunluğu, yılda birden
fazla ürün alınmasına hatta bazı tür ve çeşitlerde yıl boyu üretim yapılmasına
imkan verir. Üretim girdileri, ekolojik koşullar, fiyat politikaları, Güneydoğu
Anadolu Projesi (GAP) çerçevesinde yapılan projeler, iş gücü ve benzeri
nedenlerle, planlamada öngörülen bitki deseninde değişiklikler meydana
gelmiştir.
1- KULLANILAN SU
Bitki deseninde önemli bir değişiklik olmamasına rağmen sulamada
kullanılan suyun fazlalığı dikkat çekmektedir. Sulama Randımanı, 2006 yılında
ASO’da % 46, ACO’da %52 olarak gerçekleşmesine rağmen 2007 yılında
ASO’da %40, ACO’da ise %46 olarak gerçekleşmiştir.
Tablo 1-Bitki Deseni
ASO
Bitki Cinsi
Hububat
Bakliye
Bostan
Pamuk
Mısır
Yerfıstığı
Narenciye
Sebze
Fidan
Meyve
Soğan-Sarımsak
Yem Bitkileri
Çeltik
Diğerleri
Toplam
Projede
Öngörülen
(%)
13
35
8
15
20
5
4
100
ACO
2007
ha
%
Projede
Öngörülen
(%)
6.707
1.728
5.585
6.160
61.651
244
15.585
3.055
4.827
763
1.753
6
2
5
6
56
0
14
3
4
1
2
20
2.815
110.873
3
100
102
*I. ve II.ürün dahil edilmiştir.
199
24
12
40
5
1
2007
ha
912
1.942
6.820
67.852
4.794
481
517
66
478
211
84.073
%
0
1
2
8
80
6
1
1
0
1
0
0
0
0
100
Tablo 2-Kullanılan Su
Aşağı Seyhan Ovası
Aşağı Ceyhan Ovası
Uygu.Rap. Şebekeye
İhtiyacın
İhtiyacın
YIL Sulama Sulanan Uygu.Rap. Şebekeye
Sulama Sulanan
Su
Alınan m3/ha
Karş.
Su
Alınan m3/ha
Karş.
Alanı
Alan
Alanı
Alan
İhtiyacı
Su
Oranı
İhtiyacı
Su
Oranı
2003
127690
117918
1426,91
1426,20 12095
1,00
88695
79496
2004
127690
139544
1300,76
1823,92 13071
1,40
88695
90114
891,99
1051,76 11671
1,18
2005
127690
137938
1467,09
1829,65 13264
1,25
88695
84409
765,40
964,00 11420
1,26
2006
127690
131081
1440,64
1764,67 13462
1,22
94694
81063
814,99
962,26 11876
1,18
2007
153277
137299
1631,09 1827,89 13313
*II.ürün ve şebeke dışı dahil edilmiştir.
1,12
94694
85506
875,39
977,88 10976
1,12
Tablo 2-Kullanılan SuHata! Bağlantı geçersiz.*II.ürün ve şebeke dışı dahil
edilmiştir.
Şekil 1-Kullanılan Su Miktarları Karşılaştırılması
3
14000
Ha'a KULLANILAN SU MİKTARI (m /ha)
13000
m/ha
Aşağı
Sey han
Ovası
(m3/ha)
Aşağı
Cey han
Ovası
(m3/ha)
Ortalama
3
12000
11000
10000
2003
2004
2005
2006
2007
YIL
2- BÜTÇE ve SULAMA ÜCRETİ
Sulama Birliklerinin tahmini bütçeleri ile gerçekleşen bütçeleri arasında
önemli farklılıklar bulunmakla birlikte sulama ücretleri DSİ sulama ücretlerine
oranla (yaklaşık % 29-49) düşüktür.
200
Tablo 1-2007 Yılı Bütçe Değerleri
Sıra
No
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
1
2
3
4
5
6
7
8
9
Sulama
Birliği
Ata
Cumhuriyet
Çotlu
Gazi
Gökova
Güney Yüreğir
Kadıköy
Kuzey Yüreğir
Y.Akarsu
Yenigök
Altınova
Çukurova
Pamukova
Seyhan
T.Onköy
Toroslar
Yeşilova
Y.Seyhan
ASO TOPLAMI
Aslantaş
Cevdetiye
Ceyhan
Ç.Gazi
Kesiksuyu
Kösreli
Mustafabeyli
Savrun
Yeşilbucak
ACO TOPLAMI
ORTALAMA
Tahmini
Bütçe (YTL)
810.000
751.450
975.000
1.170.755
725.400
3.033.500
1.750.000
1.280.000
1.500.000
676.000
800.000
1.009.570
2.000.000
750.000
2.745.500
2.059.200
899.317
630.000
23.565.692
3.758.850
1.800.000
3.350.000
1.260.000
892.330
2.450.000
1.220.000
1.100.000
270.000
16.101.180
39.666.872
201
2007
Gerçekleşen
Gerçekleşme
Bütçe (YTL)
Oranı (%)
232.484
28,7
386.541
51,4
342.134
35,1
876.510
74,9
583.421
80,4
1.462.803
48,2
1.060.194
60,6
520.000
40,6
739.374
49,3
460.984
68,2
666.579
83,3
630.063
62,4
1.482.884
74,1
340.984
45,5
2.254.000
82,1
1.746.690
84,8
627.376
69,8
516.668
82,0
14.929.689
63,4
669.767
17,8
697.912
38,8
2.575.762
76,9
915.500
72,7
300.575
33,7
1.197.000
48,9
756.868
62,0
442.600
40,2
86.830
32,2
7.642.814
47,5
22.572.503
56,9
Tablo 4 - Sulama Ücreti
Sıra
No
Cazibe Sulama Ücreti (YTL)
Birlik Adı
1 Ata *
2 Çotlu
3 Cumhuriyet
4 Gazi (Onüçköy)
5 Gökova
6 Güney Yüreğir
7 Kadıköy
8 Kuzey Yüreğir
9 Y.Akarsu
10 Yenigök
11 Altınova
12 Çukurova
13 Pamukova
14 Seyhan
15 T.Onköy
16 Toroslar
17 Yeşilova
18 Y.Seyhan
ASO ORTALAMA
1 Aslantaş
2 Cevdetiye
3 Ceyhan
4 Ç.Gazi
5 Kesiksuyu
6 Kösreli
7 Mustafabeyli
8 Savrun
9 Yeşilbucak
ACO ORTALAMA
ORTALAMA
DSİ
Mısır
Narenciye
16,00
18,00
11,00
14,00
12,00
11,00
14,00
14,30
11,00
7,50
10,00
13,20
13,50
15,00
13,72
12,00
13,00
12,18
9,0
9,5
10,0
10,0
8,5
9,5
9,0
11,0
9,0
10,87
11,52
23,74
22,00
25,00
15,00
18,00
14,50
15,00
27,50
28,60
15,00
11,00
10,50
24,00
17,00
25,00
20,59
15,00
14,00
17,65
60,38
3- TAHSİLAT DURUMU
Mısırın cari masrafları içerisindeki sulama ücretinin payı %5,7,
Portakalın ise % 2,8 olduğu görülmekte olup diğer girdilere göre birinci derecede
önemli olan sulama suyu ücretinin tahsil edilememesi sürdürülebilir sulama
yönetiminin önündeki en önemli engellerden birisidir.
202
Birlik Adı
Ata
Cumhuriyet
Çotlu
Gazi (Onüçköy)
Gökova
Güney Yüreğir
Kadıköy
Kuzey Yüreğir
Y.Akarsu
Yenigök
Altınova
Çukurova
Pamukova
Seyhan
T.Onköy
Toroslar
Yeşilova
Y.Seyhan
ASO
Aslantaş
Cevdetiye
Ceyhan
Ç.Gazi
Kesiksuyu
Kösreli
Mustafabeyli
Savrun
Yeşilbucak
ACO
TOPLAM
Tahakkuk
301.404
483.051
432.293
721.755
575.768
2.158.497
1.077.222
426.601
912.927
363.151
553.006
636.722
1.465.380
479.265
1.719.625
2.069.320
435.522
568.046
15.379.555
1.553.694
890.600
2.575.613
684.289
327.394
1.539.223
705.067
471.373
118.216
8.865.469
24.245.024
2007
Tahsilat
136.652
243.060
288.165
501.555
380.450
1.137.789
660.726
243.974
530.395
183.815
419.002
418.398
759.787
316.000
1.122.616
964.601
280.705
401.036
8.988.726
703.435
434.055
1.020.106
213.769
157.839
678.167
385.108
280.343
35.851
3.908.673
12.897.399
%
45
50
67
69
66
53
61
57
58
51
76
66
52
66
65
47
64
71
58
45
49
40
31
48
44
55
59
30
44
53
Tahakkuk
241.509
377.379
364.300
582.507
502.194
1.622.029
978.337
493.291
846.690
359.472
462.778
551.507
1.302.237
398.319
1.301.369
1.655.293
361.565
412.192
12.812.968
877.363
599.775
2.036.952
598.772
245.554
1.299.538
543.136
342.905
91.235
6.635.230
19.448.198
2006
Tahsilat
113.836
202.493
209.468
389.700
327.264
889.586
509.236
283.897
468.195
160.180
336.512
383.548
701.862
263.780
806.478
696.956
216.320
310.261
7.269.572
466.705
135.000
1.356.636
191.974
124.854
617.960
135.000
191.065
36.227
3.255.421
10.524.993
%
47
54
57
67
65
55
52
58
55
45
73
70
54
66
62
42
60
75
57
53
23
67
32
51
48
25
56
40
49
54
Tablo 5- Tahsilat Durumu
203
Tahakkuk
275.000
374.606
295.546
504.305
449.470
1.425.375
863.111
562.125
728.895
341.013
405.099
560.782
1.298.141
310.237
1.323.211
1.664.592
383.911
392.524
12.157.943
510.432
568.851
2.011.836
642.404
245.622
1.273.092
538.801
321.112
130.453
6.242.603
18.400.546
2005
Tahsilat
131.285
194.582
186.081
379.560
309.173
864.371
523.129
198.320
392.045
151.275
394.111
372.804
703.529
232.019
874.574
822.802
215.083
255.910
7.200.653
222.308
330.678
482.968
195.350
114.482
636.000
271.184
140.518
36.781
2.430.269
9.630.922
%
48
52
63
75
69
61
61
35
54
44
97
66
54
75
66
49
56
65
59
44
58
24
30
47
50
50
44
28
39
52
Tahakkuk
258.023
246.074
276.963
423.422
426.436
1.270.856
703.706
424.394
844.072
223.222
412.609
519.761
1.176.120
310.237
935.961
1.229.444
328.037
392.548
10.401.885
452.618
535.628
1.650.000
514.207
214.337
1.112.160
447.487
246.408
80.607
5.253.452
15.655.337
2004
Tahsilat
138.000
147.479
108.864
334.691
329.028
582.554
493.583
192.000
434.541
171.137
342.956
396.588
821.848
232.019
680.332
647.101
211.974
269.861
6.534.556
222.308
330.678
77.900
173.877
114.482
636.000
271.184
140.518
36.781
2.003.728
8.538.284
%
53
60
39
79
77
46
70
45
51
77
83
76
70
75
73
53
65
69
63
49
62
5
34
53
57
61
57
46
38
55
Tahakkuk
237.480
177.611
119.712
337.397
294.811
1.050.659
536.358
222.003
533.152
198.677
355.186
368.111
1.270.000
238.829
792.217
1.452.689
228.994
274.998
8.688.884
381.511
451.759
1.226.803
332.236
156.013
889.154
406.614
256.862
71.317
4.172.269
12.861.153
2003
Tahsilat
149.850
103.000
119.712
269.045
247.084
835.378
396.833
154.354
328.119
125.471
309.382
288.794
612.000
170.473
611.850
632.541
117.668
241.882
5.713.436
171.820
219.223
636.153
172.000
89.287
334.909
277.655
135.343
38.796
2.075.186
7.788.622
%
63
58
100
80
84
80
74
70
62
63
87
78
48
71
77
44
51
88
66
45
49
52
52
57
38
68
53
54
50
61
Şekil 2 - Tahsilat Oranı
100
90
80
66
70
63
59
61
60
50
40
38
30
59
53
44
54
52
55
50
57
49
39
ASO
ACO
20
10
Ortalama
0
2003
2004
2005
2006
2007
Tablo 6 - 2007 Yılı Ana Ürün Mısırın Dekara Ortalama Üretim Girdi ve Maliyeti
Yapılan
İşlemler
İşlem
Zamanı
ve Sayısı
Toprak İşleme ve
Ekim
Bakım İşleri
Hasat ve Harman
Harcanan İş
Gücü
(sa/da)
İnsan Mak.
Birim
Tutarı Oran
Materyal Birim Fiyatı
Açıklamalar
(YTL) (%)
(YTL)
1,22
1,09
70,25
28,8
7,42
0,39
0,43
0,29
Çeşitli Girdiler
23
kg
10
kg
2,2
kg
0,41
da
48,23
18,73
19,8
7,7
1,26
1,63
16,00
29,00
28,98
16,30
35,20
11,89
da
14,00
14,00
106,37
243,58
11,9 Amon-Nitrat
6,7 Triple S.F.
14,5
4,9 İnsektisit
DSİ
5,7 (Sul.Bir.)
Gübre (N)
Gübre (P2O5)
Tohum
İlaç
Su
TOPLAM
MASRAFLAR TOPLAMI
Ortak Giderler
Çeşitli Giderler
Arazi kirası
Sermaye Faizi
Yönetim Giderleri
TOPLAM
GENEL TOPLAM
Verim
(kg/da)
12,18
130,00
27,00
11,57
180,75
9,03
1,81
424,33
1000 Satış Fiyatı (YTL / kg)
Üretim Maliyeti (YTL/da)
424,35 GSÜD (YTL/da)
Üretim Maliyeti (YTL/kg)
0,4243 Fark
204
(YTL/da)
0,41
410
-14,35
Tablo 7 - 2007 Yılı Portakalın Dekara Ortalama Üretim Girdi Ve Maliyeti
Yapılan
İşlemler
Bakım
İşleri
Hasat ve
Harman
İşlem Harcanan İş
Birim
Gücü
Zamanı
Tutarı Oran
Materyal Birim Fiyatı
Açıklamalar
ve
(sa/da)
(YTL) (%)
(YTL)
Sayısı İnsan Mak.
43,27
2,5
4,1
196,73
27,8
109,46
1,64
1,7
289,85
41,0
1,26
31,12
4,4 Amon-Nitrat
Çeşitli Girdiler
24,7 kg
Gübre (N)
Gübre
(P2O5)
Gübre
(K2O)
Çiftlik
Gübresi
İlaç
Su
Kireç
TOPLAM
13,4
kg
1,63
21,84
3,1 Triple S.F.
20,2
kg
1,50
30,30
4,3 P sülfat
1625
1,65
kg
da
0,04
29,00
65,00
47,85
4,5
da
kg
20,00
0,90
20,00
4,05
220,16
706,74
9,2 Ahır Gübresi
6,8 İnsektisit
DSİ
2,8 (Sul.Bir.)
0,6 Sön kireç
MASRAFLAR TOPLAMI
Ortak Giderler
Çeşitli Giderler
Çıp.Ara.Değ.Faizi
Sermaye Faizi
Yönetim Giderleri
TOPLAM
Tesis Gider Amortisman Payı
GENEL TOPLAM 152,73 4,14
Verim (kg/da)
Üretim Maliyeti
(YTL/da)
Üretim Maliyeti
(YTL/kg)
35,50
80,00
69,58
22,37
207,45
105,39
1019,58
3150
Satış Fiyatı (YTL / kg)
0,33
1023
GSÜD (YTL/da)
1024
0,32
Fark
0,90
205
(YTL/da)
4- PERSONEL
Devir çalışmalarının temel amacı olan personel ve işletme – bakım
masraflarının düşürülmesinin mevcut personel politikası ile çok zor olduğu bunun
sonucunda da diğer hizmetlerden imtina edilmek zorunda kalındığı bir gerçektir.
Her sulama birliğinde başkan, müdür ve sayman göz ardı edilse bile ASO’da ki
121 600 ha alan için 263 personel ve % 48’lik bir personel gideri, ACO’da ise
94694 ha alan için 289 personel ve diğer hizmetlerin yerine getirilmesinde ve
sürdürülebilir sulama yönetimi açısından önemli bir engeldir.
Tablo 8-2007 Yılı Personel Durumu
Birlik Adı
Personel Durumu
Toplam
Sulama
Alanı (ha)
ha/kişi
Başkan
Müdür
Sayman
Daimi
Geçici
Ata
Çotlu
Cumhuriyet
Gazi
(Onüçköy)
Gökova
1
1
1
1
1
1
1
1
7
5
5
0
2
2
10
9
10
6.000
2.655
2.425
600
295
243
1
1
1
13
0
16
6.394
400
1
1
1
9
4
16
4.289
268
Güney Yüreğir
1
1
1
29
2
34
16.890
497
Kadıköy
Kuzey Yüreğir
Y.Akarsu
Yenigök
Altınova
Çukurova
Pamukova
Seyhan
T.Onköy
Toroslar
Yeşilova
Y.Seyhan
ASO
Aslantaş
Cevdetiye
Ceyhan
Ç.Gazi
Kesiksuyu
Kösreli
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
18
1
1
1
1
1
1
1
1
0
1
1
1
1
1
1
1
1
1
16
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
21
9
7
7
7
14
13
6
9
2
6
7
176
13
11
43
12
0
1
9
0
3
0
13
5
16
30
0
0
87
39
23
34
10
13
10
24
13
18
10
13
17
29
14
28
34
9
10
314
55
37
80
25
16
44
9.808
4.860
8.943
1.864
6.150
6.847
12.037
3.610
11.983
13.700
3.740
4.895
127.090
14.277
11.154
29.144
8.600
4.926
18.300
409
374
497
186
473
403
415
258
428
403
416
490
405
260
301
364
344
308
416
1
1
17
1
1
1
1
1
1
Mustafabeyli
1
1
1
Savrun
Yeşilbucak
ACO
TOPLAM
1
1
9
1
1
9
1
1
9
27
25
26
31
31
34
8.604
253
116
11
5
176
20
8
319
5.851
2.360
103216
292
263
633
230306
293
295
324
364
6
*Şebeke dışı dahil değildir.
206
Tablo 9-Personel Gider Dağılımı
ASO
ACO
Toplam
Toplam
Personel
Personel
Yıl
Gider
Gider
Harcama %
Harcama %
(YTL)
(YTL)
2003
3.791.254 48%
7.839.733 1.967.363 47%
4.147.641
2004
4.616.636 47%
9.853.323 2.047.549 42%
4.910.145
2005
5.521.876 52%
10.645.397 2.412.172 45%
5.351.014
2006
5.782.995 43%
13.558.785 2.793.576 65%
4.320.697
2007
6.764.455 48%
14.222.819 3.700.786 77%
4.802.212
Şekil 3-Yıllar İtibariyle Personel
Giderleri
100%
44%
50%
0%
46%
54%
62%
77%
ACO
48%
2003
47%
2004
52%
2005
43%
2006
207
48%
ASO
2007
Şekil 4 – 2007 Yılı Gider Dağılımı
Personel
59%
Diğer
22%
Bakım-Onarım
19%
5- Ha’a MALİYET
Küçük sulama birliklerinin maliyetlerinin diğerlerine oranla daha yüksek
olduğu bunun da sürdürülebilir sulama yönetimi önünde ciddi sorunlar
oluşturacağı aşikardır.
208
Tablo 10 – Giderler Dağılımı
Sulama Birliği
Sulama
Alanı (ha)
Adı
Ata
Cumhuriyet
Çotlu
Gazi (Onüçköy)
Gökova
Güney Yüreğir
Kadıköy
Kuzey Yüreğir
Y.Akarsu
Yenigök
Altınova
Çukurova
Pamukova
Seyhan
T.Onköy
Toroslar
Yeşilova
Y.Seyhan
ASO
Aslantaş**
Cevdetiye
Ceyhan
Ç.Gazi
Kesiksuyu
Kösreli
Mustafabeyli
Savrun
Yeşilbucak**
ACO
TOPLAM
6.000
2.655
2.425
6.394
4.289
34.553
14.108
4.860
8.943
6.088
6.150
6.847
12.037
3.610
11.983
13.700
3.740
4.895
153.277
7.442
11.154
28.887
8.600
4.926
18.300
8.604
5.851
930
94.694
342.665
Sulanan
Alan
(ha)*
4.712
2.048
2.626
7.866
4.463
31.841
10.956
2.840
7.167
4.845
5.576
6.454
10.987
3.966
10.555
11.300
3.549
4.749
136.500
6.872
6.855
26.034
7.825
4.690
18.513
7.932
5.691
707
85.119
306.738
2007 Yılı Toplam Gider (YTL)
Personel
148.418
162.277
232.353
267.486
321.627
767.327
511.107
195.030
331.262
151.953
299.709
376.210
645.325
239.293
547.951
1.060.346
252.751
254.030
6.764.455
461.042
305.890
1.240.275
407.282
139.865
481.093
297.828
295.811
71.700
3.700.786
14.166.027
Bak.Onr.
52%
43%
68%
44%
54%
52%
61%
54%
26%
57%
45%
67%
43%
65%
43%
46%
40%
49%
48%
84%
70%
80%
85%
91%
83%
59%
66%
65%
77%
59%
2.757
29.917
36.053
193.910
98.711
251.849
172.445
95.112
97.200
35.414
224.751
50.738
482.884
51.000
368.865
512.209
174.748
84.051
2.962.614
44.716
47.492
206.766
45.739
9.150
94.152
178.678
67.762
32.000
726.455
4.415.524
1%
8%
11%
32%
17%
17%
21%
26%
8%
13%
34%
9%
32%
14%
29%
22%
28%
16%
21%
8%
11%
13%
10%
6%
16%
35%
15%
29%
15%
19%
Diğer
131.926
186.248
73.728
151.522
170.465
443.713
153.869
72.865
846.224
79.303
142.119
137.896
370.815
75.724
350.704
730.166
199.877
178.586
4.495.750
42.881
82.264
94.543
25.555
4.559
5.660
31.088
82.129
6.292
374.971
5.245.692
Toplam
47%
49%
22%
25%
29%
30%
18%
20%
66%
30%
21%
24%
25%
21%
28%
32%
32%
35%
32%
8%
19%
6%
5%
3%
1%
6%
18%
6%
8%
22%
283.101
378.442
342.134
612.918
590.803
1.462.889
837.421
363.007
1.274.686
266.670
666.579
564.844
1.499.024
366.017
1.267.520
2.302.721
627.376
516.667
14.222.819
548.639
435.646
1.541.584
478.576
153.574
580.905
507.594
445.702
109.992
4.802.212
23.827.243
*II.Ürün ve Şebeke Dışı dahildir.
**ACO Sulamasındaki Alanlar dikkate alınmıştır.
6-MAKİNALAŞMA
Sulama birliklerimiz önemli bir makine parkına sahip olup bu imkanlarla
çiftçilerimize gereken hizmetin verilmesinin daha kolay olabileceği ancak
sulamanın ayrılmaz ve tamamlayıcı ünitesi olan drenaj kanallarının temizliğinin
de ihmal edilmemesi gerektiği düşünülmektedir.
209
YTL/ha
47,2
142,5
141,1
95,9
137,7
42,3
59,4
74,7
142,5
43,8
108,4
82,5
124,5
101,4
105,8
168,1
167,7
105,5
92,8
73,7
39,1
53,4
55,6
31,2
31,7
59,0
76,2
118,3
50,7
69,5
Tablo 11 – Makine Parkı
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
1
2
3
4
5
6
7
8
9
Ata
Çotlu
Cumhuriyet
Gazi
Gökova
G.Yüreğir
Kadıköy
K.Yüreğir
Y.Akarsu
Yenigök
Altınova
Çukurova
Pamukova
Seyhan
T. Onköy
Toroslar
Yeşilova
Y.Seyhan
ASO
Aslantaş
Cevdetiye
Ceyhan
Ç.Gazi
Kesiksuyu
Kösreli
Mustafabeyli
Savrun
Yeşilbucak
ACO
TOPLAM
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
3
2
1
1
1
1
1
2
1
1
4
1
1
1
1
1
1
3
7
1
2
1
18
1
1
1
1
9
1
1
2
1
1
1
1
8
26
4
13
1
1
1
1
2
5
2
1
1
1
3
1
2
1
3
3
1
3
1
1
1
2
1
1
1
1
1
2
1
1
1
1
1
2
33
2
2
4
1
0
4
3
1
0
10
1
1
1
2
1
1
2
17
50
6
16
2
1
1
3
5
7
1
0
0
0
2
1
3
1
0
0
0
1
1
2
0
1
2
0
0
1
1
1
1
1
1
1
1
2
14
1
1
3
0
1
3
3
0
0
1
2
1
1
13
1
4
2
2
1
1
6
19
3
2
3
1
1
1
28
2
2
1
1
2
2
12
26
1
1
2
1
3
3
1
2
1
2
1
1
0
4
0
2
7-BAKIM-ONARIM
Aşağı Seyhan ve Ceyhan Ovasındaki sulama tesislerinden ortak tesis
kapsamındaki baraj, regülatör, isale kanalları ve ana drenaj kanallarının bakım
onarımları DSİ tarafından yapılmakta olup, bunların dışındaki sulama tesislerinin
bakım onarımlarının ise sulama birlikleri tarafından yapılması gerekmektedir.
Sulama birlikleri tarafından 2007 yılında bakım onarıma harcanan ödenek miktarı
% 19 olup, sulama tesislerinin gelecek yıllarda da gereken hizmeti verebilmesi
açısından bu oranın daha da yüksek olması çiftçi memnuniyeti ve hizmetlerin
verimliliği açısından önemlidir.
210
Çift.S.
Pikap
Tek.S.
Pikap
Minibüs
Toplam
2
2
TAŞITLAR
Binek
Dam.
Kamyon
Toplam
Kas.
Kamyon
HAFİF İŞ MAKİNESİ
Traktör
Diğer
Las.Eks.
Gradall
Las.
Beko
Pal.
Beko
Birlik Adı
Greyder
AĞIR İŞ MAKİNESİ
Sıra
No
1
9
37
Toplam
1
1
2
2
2
5
4
2
3
1
3
3
4
2
5
3
2
2
47
2
2
3
1
1
1
4
0
1
15
62
Tablo 12 - Bakım-Onarım Giderleri
ASO
Bakım-Onarım
Toplam Gider
(YTL)
Harcama
%
Yıl
ACO
Bakım-Onarım Toplam Gider
(YTL)
Harcama
%
2003
1.489.231 19%
7.839.733
553.607 13%
4.147.641
2004
2.134.762 22%
9.853.323
1.136.404 23%
4.910.145
2005
2.136.754 20%
10.645.397
996.674 19%
5.351.014
2006
2.604.014 19%
13.558.785
717.964 17%
4.320.697
2007
2.962.614 21%
14.222.819
726.455 15%
4.802.212
Şekil 5 - Yıllar İtibariyle Bakım-Onarım Oranları
100%
90%
80%
70%
60%
50%
40%
30%
20%
10%
22%
19%
13%
20%
23%
21%
19%
19%
17%
15%
0%
2003
2004
2005
ASO
2006
2007
ACO
SONUÇ
1-Şebekeye alınan suyun çiftçilere ulaştırılmasında etkili ve adaletli bir işletme
anlayışı ile hareket edilmelidir. Planlı su dağıtımı uygulamasına gereken önem
verilerek suyun öneminin daha da arttığı ve küresel ısınma ile kuraklığın ön plana
çıktığı bu günlerde daha az su kullanılması için gerekli işletme tedbirleri
alınmalıdır. Ayrıca ileriki yıllarda ASO’da İmamoğlu Sulama Projesinin, ACO’da
ise Yumurtalık Pompaj ve Erzin-Dörtyol Sulamalarının da hizmete girmesi
halinde bugüne göre daha az su kullanılarak sulama yapılması gerekeceğinden
şimdiden sulamadaki çiftçi alışkanlıklarının değiştirilmesine çalışılmalıdır.
211
2- Sulama ücretlerinin DSİ sulama ücretlerine oranla (yaklaşık % 29-49) düşük
olduğu görülmektedir. Bu konuda devir amaçlarına ulaşıldığı düşünülmektedir.
Ancak, birlik bütçelerinin hazırlanmasında daha gerçekçi olunmalıdır.
3-Sulama ücretleri, sulama birliklerinin yegane ve en büyük geliri olup işletme ve
bakım hizmetlerinin yapılabilmesi için tahsilatın da yeterince yapılması büyük
önem arz etmektedir. Ancak, her ne kadar çiftçinin durumu iyi olmamasına
rağmen sulama suyu ücretinin düşük olması ve diğer girdiler içindeki payının
daha küçük olması nedeniyle sulama birliklerinin tahsilat oranının daha yüksek
olması gerekirken uygulanan popülist politikalar nedeniyle tahsilat oranı düşük
kalmaktadır.
4-DSİ tarafından işletmeye açılan sulama alanlarının işletme ve bakım
hizmetlerinin Sulama birliklerine devrindeki en önemli sebeplerden biri olan
personel yoğunluğu ve hantallığının sulama birliklerinde de devam ettiği
görülmekte olup 2007 yılında toplam gelirin % 59’unun personel gideri olması
sürdürülebilir sulama yönetimi açısından önemli bir handikap oluşturmaktadır.
İleriki yıllarda bu personelin kıdem tazminatları daha da büyük ödeme güçlükleri
yaşanmasına sebep olabilecektir. Bu sorun özellikle küçük birliklerde kesinlikle
sulama ücretinin artırılmasını gerektirecek ve çitçiye ilave yük getirecektir.
5-Sulama birlikleri hizmetlerinin 2007 yılında hektara düşen maliyetleri
incelendiğinde ASO’da 18 sulama birliğinden 12’sinin, ACO’da ise 9 sulama
birliğinden 6’sının maliyetlerinin, ortalama maliyetin üzerinde olduğu ancak
istisnalar olmakla birlikte küçük sulama birliklerinin maliyetinin sabit masraflar
nedeniyle yüksek olduğu görülmektedir.
Bu durumda, küçük sulama birliklerinin birleştirilmesi işletme ve bakım
hizmetlerinin daha verimli ve etkin olarak yerine getirilmesinin sağlanması
yanında çiftçiye olan külfetin de azalmasını sağlayacaktır.
6- Sulama birlikleri 1998-2004 yılları arasında devlet tarafından sağlanan % 45’e
varan hibe desteğinin de etkisiyle hızlı bir makineleşme süreci içerisine girmiş ve
bunun sonucunda DSİ kadar kapsamlı ve etkin bir hizmet verilmesi mümkün
olmamasına rağmen zengin bir makine parkı oluşmuştur. Ancak, bu makine
parkının bundan sonra etkin ve verimli bir şekilde kullanılarak özellikle drenaj
kanalı temizliklerine önem verilmesi şarttır.
7-Sürdürülebilir sulama yönetimi için en önemli unsur bakım onarım
hizmetlerinin yerine getirilmesidir. Bakım onarım hizmetlerinin zamanında ve
tam olarak yapılmaması halinde telafisi mümkün olmayan zararlar oluşabilecek ve
çiftçiler mağdur duruma düşeceklerdir. Ayrıca bin bir emek ve masrafla inşa
edilen bu sulama tesislerinin bir sonraki nesile de hizmet edebilmesi açısından
bakım onarım hizmetleri daha da bir önem kazanmaktadır.
212
Drenaj kanallarının temizliği de bu kapsamda büyük önem göstermekte
olup gerek yüzey sularının gerekse taban sularının uzaklaştırılması modern tarım
ve verimlilik açısından zaruridir.
Gerek personel masraflarının fazlalığı gerekse tahsilatın düşük olması,
mazot, elektrik,personel,telefon vb. masrafların öncelikle yapılmasına ancak
bakım onarım hizmetlerinin ihmal edilmesine sebep olmaktadır.
8-Sulama işletmeciliğinin verimliliği ve sürdürülebilirliği açısından gerek
yukarıda belirtilen sorunların gerekse burada yer almayan diğer sorunların
çözümlenebilmesi için müstakil bir sulama birliği yasası çıkarılması faydalı
olacaktır.
YARARLANILAN KAYNAKLAR
*DSİ Sulama Sonuçları Raporları (1989-1993)
*DSİ İzl. ve Değ.Raporları (2003-2007)
*BİLGİLİ M.E. Ziraat Yük.Müh.
Çukurovada yetiştirilen bazı tarım ürünlerinin 2007 yılı üretim girdi ve maliyetleri.
2007 Tarsus Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Ens.Müd.TARSUS
*2007 Yılı Sulama ve Kurutma Tesisleri İşletme ve Bakım Ücret Tarifeleri
213
AŞAĞI SEYHAN OVASINDA TABANSUYU SEVİYESİ VE
TUZLULUKTAKİ UZUN DÖNEM DEĞİŞİKLİKLER
Sevgi DONMA
Devlet Su İşleri VI.. Bol.Md.. ASO Sul. Şub. Md. , Adana, Türkiye
sevgi60yahoo.com
Takanori NAGANO
İnsan ve Doğa için Araştırma Enstitüsü (RIHN), 457–4, Kamigamo-Motoyama, Kita-ku, Kyoto,
603–8047, Japonya.
Taskashi KUME
Kurak Alanlar Araştırma Enstitüsü, Tottori University, 1390 Hamasaka, Tottori, 680-0001,
Japonya
Süha BERBEROĞLU ve Selim KAPUR
Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Adana, 0113, Türkiye.
ÖZET
Çalışmada, Doğu Akdeniz bölgesinde yer alan büyük ölçekli bir sulama ve alüvyon ova olan
Aşağı Seyhan Sulama alanındaki taban suyu dalgalanmasının uzun dönemdeki değişimi
incelenmiştir. Ovada, sulamaya 1960’lı yıllarda başlanmış ve o zamandan günümüze değin sulama
sistemlerinin eskimesi ve yıpranması, bitki deseninin değişmesi ve su yönetiminin devri gibi
büyük yapısal değişiklikler olmuştur. Taban suyu dalgalanmasının geçmişte mevsimsel pikler
oluşturmasına rağmen son 20 yılda sulamada kullanılan su miktarının artması sulama periyodunun
uzaması ve drenaj kanallarının ıslah edilmesi gibi nedenlerle oluşan bu keskin mevsimsel pikler
kaybolmuştur. Son 20 yılda taban suyu tuzluluğundaki azalma da bu durumu doğrulamaktadır.
IMPAM modeli kullanılarak yapılan analizde, sulama döneminde kanallardan oluşan sızmaların
topraktaki makro gözenekler yardımı ile hızlı bir şekilde aşağıya sızarak, taban suyu seviyesini
yükselttiği belirlenmiştir. Sulama, taban suyu seviyesininin yükselmesinden sorumludur.
Anahtar kelimeler: Taban suyu, tuzluluk, sulama randımanı, kanal kayıpları
ABSTRACT
A Long-term change of shallow water table fluctuation pattern was assessed for a large-scale
irrigation district (Lower Seyhan Irrigation Project) which extends on an alluvial plain in East
Mediterranean Turkey. Since implementation of irrigation in the 1960s, the district went through
large structural changes such as deterioration of the facility, change in the cropping pattern and
reorganization of water management. In the last 20 years, water table which formally fluctuated
with acute peaks became flat and lost seasonality as of increase in amount and duration of
irrigation and of improvement of drainage. This was also confirmed by decreasing trend of salinity
in the shallow water table in the last twenty years. Analysis by the IMPAM suggested that leakage
from canals and quick infiltration through macro-pores during irrigation were responsible for
keeping the groundwater level high.
Keyword: groundwater, salinity, irrigation efficiency, seepage
214
1. GİRİŞ
Kurak ve yarı kurak bölgelerdeki sulamalarda, tuzluluk, tarımsal verimliliği
kısıtlayan en önemli bir faktördür. İşletme stratejilerinin belirlenmesinde ve arazi
geliştirme çalışmalarında tuzlu alanların periyodik olarak izlenmesi çok
önemlidir. Toprak verimliliğini etkileyen en önemli faktörler, toprak tuzluluğu,
alkalilik ve taban suyu seviyesidir. Tuzlu suyun toprak yüzeyine doğru hareketi ve
aşırı evapotransprasyon farklı toprak horizonlarında tuz birikimine neden olur
(Mehanni,1998; Çullu ve ark., 2000).
Taban suyu derinliğinin ve tuz kapsamının zamansal ve mekânsal
değişimlerinin; tuzluluğun kökeninin ve kaynağının tarımsal işlevin başarısı için
esas olduğu Kanber ve ark. (2004) tarafından ayrıntılı çalışmalarla vurgulanmıştır.
D’ltri ve ark., (1985), Halliday ve Wolfe, (1990) ve Wylie ve ark. (1994),
günümüzde gelişen teknoloji ile ortaya çıkan Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS)
yardımıyla, geniş alanlarda meydana gelen değişimlerin yersel ve zamansal olarak
hızlı bir şekilde irdelenebildiğini vurgulamışlardır. CBS birçok araştırıcı
tarafından sulama ve drenaj sistemlerinin bütünleşmiş yönetiminde potansiyel
kullanım alanı bulmuştur. CBS tekniği taban suyu düzeyi ve kalite değişimlerinin
saptanmasında yaygın olarak kullanılmaktadır. Uzaktan Algılama ve CBS’nin
birlikte kullanımı özellikle tuzlu alanların izlenmesinde çok başarılı olmuştur
(Goossens et al., 1993; Casas, 1995).
Yirminci yüzyılın ikinci yarısında geliştirilen büyük ölçekli sulama
sistemlerinin birçoğunun zaman içerisinde eskimesi ve yıpranması,
bu
sistemlerin performans analizi ve değerlendirilmesini son dönemlerde güncel hale
getirmiştir(Schultz ve De Wrachien, 2002). Uzun dönemde baktığımızda sulama
ve drenaj sistemleri, sosyo-ekonomik çevre, iklim koşulları ve kullanılabilir su
kaynakları dinamiktir. Bunlardaki yapısal değişiklikler ve aralarındaki karşılıklı
etkileşimin analizi de doğal olarak çok önemlidir.
Bölgesel hidrolojik çevrenin karakteristiklerini, kısa bir zaman dilimini seçip
bu zaman diliminde oluşan ve çok önemli olmayan değişimi analiz etmek yerine,
bahsedilen faktörler arasındaki tarihsel etkileşimi inceleyerek daha iyi anlamak
mümkündür.
Simülasyon Modelleri, bir sulama sisteminin bütün olarak analizinde ve
değerlendirilmesinde kullanılabilecek önemli bir araçtır. Büyük alanlarda,
kullanılabilecek ve güvenli veri sayısının yetersiz olmasından dolayı, son 25
yıldan beri bu konuda sınırlı sayıda bölgesel bazda çalışmalar yapılmıştır
(Bastiaanssen ve ark., 2007).
Bu çalışmada, Aşağı Seyhan Ovası sulamasındaki arazi kullanımında, sulama
yönetiminde ve toprak özelliklerinde uzun dönemde oluşan değişikliklerin taban
suyu dalgalanması üzerindeki etkileri bir dizi analizle araştırılmıştır.
215
2. ÇALIŞMA ALANI
2.1 Çalışma alanının yeri, topografya ve toprak özellikleri
Şekil 1.Ça
lışma alanının yeri, sulamanın gelişme evreleri ve topografyası
Türkiye’ nin güneyinde yer alan Aşağı Seyhan Ovası Sulama Projesi
( bundan sonra ASO olarak bahsedilecektir), Cumhuriyet döneminin ilk
sulama projelerinden biridir. Toplam sulanabilir alanı 175 000 ha olarak planlanan
ve şu ana kadar 133 000 ha alanı sulamaya açılan bu proje, Seyhan Nehri
Havzasının delta kısmında yer alır. Seyhan barajı sulama, elektrik üretimi ve
taşkın önleme amaçları için 1956 yılında inşa edilmiştir. Baraj rezervuarının
kapasitesi 1,2 milyar metre küptür. Seyhan Barajında depolanan su ovaya cazibe
ile dağıtılmaktadır.
Ovanın kuzey kesimlerinde deniz seviyesinden maksimum yükseklik 40 m ile
başlamakta güneye doğru inildikçe yükseklik 0 metrelere kadar inmektedir. Özetle
ovanın topografyası düz ve düze yakındır. Eğim % 0,1 ile 1 arasında
değişmektedir. Ovadaki toprak Seyhan nehrinin taşıyarak oluşturduğu alüvyon
topraktır. Baskın toprak yapısı killi tın, tınlı kil ve kumlu topraklardır.
216
2.2 Sulamanın tarihçesi
Sulamadan önce ovadaki bitki çeşitleri kış yağışları ile yetişebilen buğday ve
pamuk’tu. Devlet Su İşleri 1960’lı yıllarda ovaya sulama projesini uygulamaya
başladıklarında en büyük uğraşıları deltanın tamamına yayılmış olan tuzluluk ve
kötü drenaj koşulları idi.Sol sahil sulama alanında 1959 yılında yapılan bir
çalışmada ; 19,982 ha alanın hafif tuzlu (EC 4-8 mS/cm), 29,053 ha alanın orta
tuzlu (8-12 mS/cm) ve 56,602 ha alanın ise şiddetli tuzlu olduğu saptanmıştır (EC
>12mS/cm) (Dinç ve ark., 1991). Bundan dolayı sulama, tarla içi drenajı ve açık
drenaj kanalları ile birlikte uygulamaya konulmuştur.
Ovanın yaklaşık üçte ikilik kısmı ( 133 00 ha) 1987 yılında sulamaya
açıldığında daha evvel yapılan tarla içi dren sistemlerinin % 50’si yetersiz bakım
onarımdan dolayı çalışamaz durumda idi bu nedenle 1989 yılında sulamaya
açılmış alanda seçilen bir pilot alanlarda drenaj şebekesi rehabilitasyonu
yapılmıştır. Sulamaya henüz açılmamış ve denize yakın olan alanların tarla içi
dren sistemlerinin yapılması işi sulamadan sonraya ertelenmiştir.
2.3 Arazi kullanımı
Bitki deseninde oluşan değişiklikler şekil 2’ de gösterilmiştir. Ovaya sulama
projesi geliştirilirken, ekilecek bitki çeşitleri arttırılarak kuru koşullarda tarım
yaparak geçimini sağlayan yerel çiftçilere yeni gelir kaynağı oluşturmak
hedeflenmiştir (Scheumann, 1997).
Ekim alanı (1000) da
1200
meyve
1000
soya
800
bostan
sebze
600
pamuk
400
narenciye
mısır
200
II.ürün mısır
20
03
19
99
19
93
19
89
19
85
19
81
19
77
19
73
19
69
19
64
0
yıllar
Şekil 2. ASO’da ekimi yapılan 8 ana bitkinin ekim alanlarındaki
değişim(1964–2004)
Pamuk 1990’lı yıllara kadar ana bitki olarak bitki deseni içerisinde yer
almaktaydı. Ürün desenine farklı bitkilerin girmesi 1980’li yılların ortasına
217
rastlamakta ve 1990’lı yılların ortasında Mısır ana ürün olarak bitki deseni
içerisinde yer almaktadır. Ürün deseninde narenciye ekim alanlarının artarak
devam etmesi ile 2000’li yıllarda sabit bir duruma gelmiştir. Bitki desenindeki
değişikliğin nedenleri, ürün fiyatı, işçilik ve suyun elverişliliği gibi sosyoekonomiktir. Çalışma alanındaki ana ürünleri yıllık yetişme dönemleri ( ekimhasat) Şekil 3 ‘te gösterilmiştir.
Şekil 3. ASO’daki ana bitkilerin yetişme dönemleri
2.4 Su Yönetimi
Sulama mevsimine girmeden önce çiftçilerden toplanan sulayıcı bilgi
formlarına göre o dönemde ekilecek bitkilerin gelişme dönemlerindeki su
ihtiyaçları, DSİ İşletme ve Bakım Dairesince hazırlanan ‘ DSİ Sulamalarında
Bitki Su Tüketimleri ve Sulama Suyu İhtiyaçları’
( DSİ,1988) kitabındaki değerler kullanılarak hesaplanmakta, daha sonra bu
değerler ekilecek bitki yüzdesi ve kanal kayıpları ( iletim 0,8 ve çiftlik 0,6) ile
çoğaltılarak aylık su ihtiyacı belirlenmektedir.
Ovada ana sulama kanalları beton kaplamalı, yedek ve tersiyerlerin
çoğunluğu ise kanalet tipindedir. Kanalların eskimesi ve bakım onarımın
yetersizliğinden dolayı sızma kayıpları oldukça yüksektir.
Milli bütçedeki ekonomik yükü azaltmak için, sulama işletmeciliği, 1994
yılından itibaren toplam sayıları 18 olan sulama birliklerine devredilmiştir.
Çiftçilerin sulama sisteminin işletme ve bakımına katılımını sağlanması olumlu
bir adımdır. Ancak su ücretinin halen alan bazında belirlenmesinden dolayı,
sulama işletmeciliğinin devri, su tasarrufu anlamında başarılı olmamıştır.Ovada
sulamada kullanılan su miktarı Şekil 4’de gösterilmiştir
Zaman içerisinde 2. ürün bitki ekimlerinin yapılması, su tüketimi daha fazla
olan bitkilerin ürün deseninde yer alması, 4. merhale olarak adlandırılan ve henüz
sulama şebekesi tamamlanmamış alanlara drenaj kanalları ve toprak arklar vasıtası
ile su gönderilmesi ve gönderilen suyun birliklerce yeterince kontrol edilememesi
gibi nedenlerle sulamada kullanılan su miktarı artmıştır.
Birlikler tarafından sulama mevsiminden önce hesaplanan su ihtiyacı ile
sulama mevsiminde kanallara verilen su miktarı arasında da büyük farklılıklar
vardır.
218
1500
Sul.Kul. su mik.(Mm3)
1400
1300
1200
1100
1000
900
800
Yıllar
Şekil 4. ASO’da sulamada kullanılan su miktarındaki değişiklikler
3. MATERYAL VE METOT
3.1 Taban suyu verileri
Devlet Su İşleri tarafından, toprak yüzeyinden itibaren 4m derinliğe kadar
açılan gözlem kuyularında aylık olarak taban suyu derinliği ölçülmesine ve yılda
bir kez tuzluluk analizi yapılmasına 1966 yılında 605 adet kuyu ile başlanmıştır.
Bu sayı 1980’li yıllarda 626 adet’e 1990’lı yıllarda ise sulamaya açılan tüm alanı
kapsayacak şekilde 1134 adet’e çıkmıştır. Çalışma için bulunan en eski arşiv
verileri 1980’li yıllara ait olan verilerdir.
Analizde önce yıllık dönemlere ait 2 veri seti ( 1984–1985,1992–1993 ve
2002- 2003) seçilmiştir. Analiz sonucunda10 yıllık dönemlerdeki değişimin yıllık
değişimden daha önemli olduğu saptanmış ve uzaysal verileri uygun olan 3 veri
seti ( 1985, 1993 ve 2003) ile karşılaştırma yapılmıştır. Gözlem kuyularının doğru
yerlerde olup olmadığını saptamak için, gözlem kuyularının birbirleri arasındaki
ve en yakın drenaj kanalı arasındaki mesafelerin karşılaştırılması yapılmış ve
gözlem kuyuları arasında ortalama uzaklığın 1980’li yıllarda 282 m, 1990’lı
yıllarda ise 250 m olduğu bulunmuştur. Kuyular arasındaki mesafenin ihtiyaca
cevap verecek uzaklıkta olduğu saptanmıştır. Yıl içerisinde tahrip ve kuru olan
kuyular analizde elemine edilmiştir. Analiz edilen kuyu sayısı 1984–85
döneminde 300, 1992–1993 döneminde 754, 2002–2003 döneminde ise 759
adettir.
Ovanın en kuzeyinde yer alan Adana ve en güneyinde yer alan Karataş
meteoroloji istasyonlarının ortalama yağış verileri kullanılmıştır. Her iki
istasyonun, ekim ayından bir sonraki yılın eylül ayına kadarki ortalama yağış
miktarı 1984–1985 döneminde 660 mm, 1992–1993 döneminde 692 mm ve
219
2002–2003 döneminde 569 mm olarak gerçekleşmiştir. Son 30 yılda yağışta açık
bir eğilim( artma, azalma) saptanmamıştır.
1400
1200
Y ıllık to p la m y a ğ ış (m m )
1000
800
600
400
Adana
200
Karatas
02
00
98
96
94
92
90
88
86
84
82
80
78
76
74
72
04
20
20
20
19
19
19
19
19
19
19
19
19
19
19
19
19
19
19
70
0
Yıllar
Şekil 5. Adana ve Karataş meteoroloji istasyonları yıllık yağış değerleri
3.2 Arazi kullanımı verileri
Arazi kullanımı ile ilgili üç kaynaktan yararlanılmıştır. Bunlar; 1985 (Nisan
25, Temmuz 30 ve Kasım 3), 1993 ((Temmuz 27 ve Ekim 4) ve 2003 ((Mayıs 5,
Haziran 30, Ağustos 17 ve Ekim 4) tarihlerine ait LANDSAT TM görüntüleri,
DSİ sulama şebekesi haritaları ve DSİ tarafından 1/5000 ölçekli haritalara
işlenerek arşivlenen gerçekleşen bitki deseni verileridir.
1985, 1993 ve 2003 yıllarına ait LANDSAT TM görüntülerinde sınır
koşulları yazılımı kullanılarak çiftçi parselleri bulunmuştur daha sonra bu veriler
gerçek yer verileri ile doğrulanarak bitki desenleri görüntüleri oluşturulmuştur.
Sulama sezonunu yansıtabilen en iyi görüntünün 1985 yılı olduğuna karar
verilmiştir.
Gözlem kuyuları etrafındaki ekilmiş olan bitki çeşitleri Arc GIS (ESRI)
programı kullanılarak belirlenmiştir. Taban suyu verileri ile karşılaştırma yapmak
için bitkilerin aylık ve yıllık sulama suyu ihtiyaçları, ’ DSİ Sulamalarında Bitki Su
Tüketimleri ve Sulama Suyu İhtiyaçları, DSİ–1988’ kitabı kullanılarak
hesaplanmıştır.
220
Şekil 6. ASO 1985 yılı arazi kullanım haritası
3.3 Toprak verileri
Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü tarafından tüm ova
için hazırlanan dijital detaylı toprak haritası kullanılmıştır(Dinç et al.,
1995).Taban suyu değişimi ile toprak tekstürü arasındaki karşılıklı ilişkiyi
hesaplamak için toprak tekstürü sınıflaması tekrar yapılmış ve kil içeriklerine
göre 8 sınıf oluşturulmuştur.
3.4 Regresyon analizleri
Taban suyu dalgalanması üzerinde sulama işletmeciliğinin ve diğer faktörlerin
etkisini bulmak için, aylık taban suyu tablası derinliği ile arazi yüksekliği, toprak
kil içeriği ve aylık bitki su ihtiyacı arasında regresyon analizi yapılmıştır. Aynı
analizler yıllık dalgalanma ( maksimum taban suyu tablası derinliği, minimum
taban suyu dalgalanması derinliği, yıllık değişim aralığı) için de yapılmıştır.
4.
SONUÇLAR VE TARTIŞMA
4.1 Taban suyu tablası dalgalanması
Şekil 7 a ve b 1984–85 ve 1992–93 dönemlerine ait aylık ortalama taban suyu
derinliğini ve ovaya giren ( yağış, sulama) su miktarını göstermektedir.2002–2003
dönemine ait taban suyu tablası dalgalanma aralığı çok dar olmuş ve toprak
yüzeyinin 150 cm altında sabit kalmıştır. Bu dönemdeki kış yağışlarının diğer
dönemlerden daha az olmasına rağmen, kış aylarındaki taban suyu tablası oldukça
yüksektir. Sulama sezonunda ise taban suyu tablası kış dönemine göre 10 cm daha
yüksekte seyretmiş ancak keskin bir pik oluşmamıştır. Tarla içi dren sistemleri
221
toprak yüzeyinden itibaren 150 cm aşağıya yerleştirilmiştir. Aşırı sulama ile gelen
su bu seviyenin üzerinde kalmaktadır.
Şekil 7. (a) Ortalama aylık taban suyu derinliği dalgalanması , (b) aylık
yağış ve sulama derinliği
Drenaj kanallarının ıslahı, bitki deseninin çeşitlenmesi ile sulama sezonunun
uzaması ve sulamada kullanılan su miktarındaki artış gibi nedenlerden dolayı
taban suyu tablasının mevsimsel değişim trendinin kaybolduğu söylenebilir.
Drenaj sistemlerinin 1980’li ve 1990’lı yıllarda daha önce açıklanan
nedenlerden dolayı gerektiği gibi çalışmaması, yağış veya sulama suyu olarak
ovaya bir su girişi olduğu dönemlerde taban suyu tablası yükselmiş ve yılda iki
kez birincisi kış yağışlarının olduğu dönem ikincisi de sulama periyodu olmak
üzere pik yapmıştır. Vurgulanan dönemlerde sulama işletmeciliği devlet
tarafından yapılmakta ve su dağıtımın takibi daha sıkı olmaktaydı. Bu nedenle
ovaya giren su miktarı azaldıkça taban suyu tablası da düşmüştür.
222
4.2 Taban Suyu Tuzluluğunun Dağılımı
Taban suyu elektriksel iletkenliğinin değişimi Şekil 8 ‘de gösterilmiştir. Aşağı
Seyhan Ovasında sodyum iyonlarının EC üzerindeki katkısı baskındır bundan
dolayı ölçülen sodyum iyonları tuzluluk derecesini gösterir. Ölçümler yılda bir
kez sulamanın en yoğun olduğu ayda ( Temmuz ) yapılmıştır. Uzun dönemde
ovadaki taban suyu tuzluluğunda sürekli olarak bir azalma saptanmıştır. Sulamada
kullanılan suyun artışı, tuz konsantrasyonunu azaltmıştır. Ovaya sulama
getirilmeden önce, kuru koşullarda pamuk tarımı yapıldığı dönemlerde ciddi bir
tuzluluk sorunu vardı. O dönemlerdeki kuru yaz koşulları toprak yüzeyinde tuzun
birikmesinin ana nedenlerinden biriydi. Sulamadan sonra ise sulama suyu toprak
su hareketini aşağıya doğru yani tersine döndürmüştür. Tarlaya uygulanan su
miktarı ( yağış ve sulama suyu) son yıllarda 1500 mm ye yükselmiştir. Bu
durumunda tuzluluktaki azalmaya katkıda bulunma olasılığı vardır. Sulama
suyunu temin eden Seyhan barajının sodyum içeriği oldukça düşük olması da
tuzluluğun azalmasında bir etkendir. Tuzun orijinini bilmeden son 20 yılda
sulama ile toprak profilinden tuzun yıkandığını söylenemez. Özetle ovada çok iyi
projelendirilmiş drenaj şebekesinin de katılımı ile topraktaki tuz, kök bölgesinin
altına indirilmiştir.
EC (mS/cm)
<0.5
0.5-1.0
1.0-1.5
1.5-2.0
2.0-2.5
2.5-3.0
3.0-4.0
4.0-5.0
5.0-10.0
>10.0
1985
1993
2003
Şekil 8. ASO’da taban suyu tuzluluk dağılımının on yıllık aralıklarla değişimi
4.3 Arazi kullanımının ve yüksekliğinin, toprak yapısının taban suyu tablası
üzerindeki etkisi
Taban suyu tablası dalgalanmasının temel unsurları ( maksimum, minimum
ve dalgalanma aralığı) ile yükseklik, EC, toprak tipi ve bitki desenine göre
hesaplanan sulama derinliği arasındaki ilişki tablo 2 de özetlenmiştir. Bu unsurlar
ile taban suyu tablası dalgalanması arasında önemli bir korelasyon
bulunamamıştır. Vurgulanan unsurlarla aylık taban suyu derinliği arasında da
önemli bir korelasyon bulunamamıştır. Aylık taban suyu tablası dalgalanmasının
kuyuların bulunduğu yerlerdeki toprak özellikleri ve ekilen bitki çeşidinden daha
çok geniş alanlarda uygulanan su ve arazi yönetiminin etkisi altında olması ile
doğrulanmıştır.
223
Tablo 2-Taban suyu tablası derinliği ile kotu EC kil içeriği sulama suyu
arasındaki korelasyon
1984–1985
1992–1993
2002–2003
Mak. Min. Ara. Mak. Min.
Ara. Mak. Min. Ara.
Kot
0.20 -0.01
0.20 0.08 -0.05
0.13 -0.16
0.18 -0.28
EC (ms/cm) -0.20
0.04 -0.06 -0.07 -0.02 -0.06 0.10 -0.04
0.12
Kil içeriği
-0.07 -0.03 -0.04 -0.01 -0.04
0.03 -0.16
0.04 -0.17
(%)
Sulama
miktarı
-0.02 -0.03
0.02 -0.09 -0.01 -0.08 0.09
0.02
0.07
(mm)
5. YORUMLAR
Bu çalışmanın amacı, alüvyon ovalarda uygulanan geniş ölçekli sulama
sistemlerinde uzun yıllara ait verileri analiz ederek su bütçesindeki değişiklikleri
ortaya çıkarmaktadır. İnsanların doğal sisteme yaptıkları müdahaleleri açığa
çıkarmada bu tür yaklaşımlar daha etkili ve doğrudur.
Çalışma sonucunda; sulama birliklerinin yaptıkları sulama ve drenaj
kanallarındaki bakım-onarım faaliyetlerinin, ovanın taban suyu tablası
dalgalanması ve sulama randımanı üzerinde çok önemli etkisinin olduğu
belirlenmiştir. Sulamadan oluşan ikincil tuzluluk tehlikesi saptanmamıştır.
Gelecekte özellikle kıyı kısımlarda oluşabilecek tuzluluk problemini önlemek için
o bölgelerdeki çiftçilerin yeraltı suyu kullanmayı durdurmaları ve nehir suyu ile
sulama yapmaları gereklidir.
Su yönetiminin yerel yönetimlere (sulama birliklerine) devri ile sulama
randımanın arttırılacağına dair genel bir inanış vardı. Ancak Aşağı Seyhan
Sulamasında bu amaca ulaşılamamıştır.
Dünyanın birçok bölgesinde sulamada fazla su kullanılmasından dolayı
tuzluluk oluşmasına rağmen Aşağı Seyhan Ovası bu konuda aşağıda belirtilen
nedenlerden dolayı şanslıdır. Bu nedenler;
i)
Akdeniz iklim koşullarında yaz aylarında başlayan sulama ve kış
yağışları toprak su hareketinin her zaman aşağı doğru olmasını
sağlamakta,
ii)
İyi projelendirilmiş olan açık drenaj sistemi arazideki fazla suyu çok
kısa bir sürede uzaklaştırmakta ve toprak yüzeyinde su göllenmesi
önlemekte,
iii)
Sulamada kullanılan suyun tuz içeriği çok düşük olduğu için
sulamanın oluşturduğu bir tuzluluk zararı oluşturmamaktadır.
Ancak sulamaya açılmamış olan alanların % 35’inde halen tuzluluk sorunu
vardır ( Kume ve ark. 2007). Bu tuzun orijini bilinmeden sulamanın yarattığı bir
tuzluluk olduğunu söylemek zordur.
224
Buna rağmen uzun dönemde bölgesel düzeyde toprak ve su kaynaklarının
korunması açısından su tasarrufu, sulama birliklerinin en öncelikli konusu
olmalıdır. Sulama kanallarına verilen suyun ana kanallarla beraber sekonder,
tersiyerler kanallarda ve drenaj kanallarına verilen suyun ölçülmesi su tasarrufu ve
suyun eşit dağıtımı açısından çok önemlidir.
KAYNAKLAR
Bastiaanssen, W.G.M., Allen, R.G., Droogers, P., D'Urso, G. and Steduto, P.,
2007. Twenty-five years modeling irrigated and drained soils: State of the
art. Agricultural Water Management, 92(3): 111–125.
Çullu, M.A., İ.Çelik, A.Almaca., 2000. Degradation of the Harran Plain Soils Due
To Irrigation. Proceedings of Internetional Symposium on
Desertification.
Konya-Turkey.s. 193-197.
Dinc, U ve ark., 1995. Soils of Cukurova Region, second edition, No. 26.
University of Cukurova, 172 pp.
Dinc, U ve ark.., 1991. Formation, distribution and chemical properties of saline
and alkaline soils of the Cukurova region, southern Turkey. Catena, 18(2):
173–183.
D’Itri, F.M., Kittleton, K.M., Kruska, R.L. 1985. Spatial Analysis of Michigan
Department of Public Health Nitrate Data. Institute of Water Research,
Michigan State University, East Lansing, Michigan, 25 pp.
Goossens, R., De Dapper, M., Gad, A., Ghabour, Th., 1993. A model for
monitoring and prediction of soil salinity and waterlogging in the
Ismailia
area (Egypt) based on remote sensing and GIS. In: Proceedings of the
International Symposium on Operationalization of Remote Sensing, vol.
6,
ITC Enschede, The Netherlands, pp. 97–107.
Halliday, S.L., Wolfe,M.L 1990. Assesing Groundwater Pollution Potential From
Agricultural Chemicals Using A GIS. Paper Presented at the 1990 ASAE
Summer Meeting, June 24–27, Columbus-Ohio.
Kanber, R., Çullu, M.A., Kendirli, B., Antepli, S., Yılmaz, N., 2004. Sulama,
Drenaj ve Tuzluluk. Türkiye Ziraat Mühendisliği VI. Teknik Kongresi
Bildiri Kitabı, s. 213–252.
Kume,T ve ark.,2007. Impact of the Irrigation Water Use on the Groundwater
Enviroment and Soil Salinity. The Final Report of ICCAP, ICCAP
publication 10, s.205.
Mehanni, A.H.,1998. The Influence of depth on salinity of water table on the salt
levels in the duplex red Brown earths of Goulburn Valley of Victoria
Australian J. Of Experim. Ag., 28 (5), 593-597.
225
Schultz, B. and De Wrachien, D., 2002. Irrigation and drainage systems research
and development in the 21st century. Irrigation and Drainage, 51(4): 311–
327.
Özgenç, N. and Erdoğan, F.C., 1988. DSİ irrigated crop water consumption and
irrigation water requirement. (DSİ sulamalarinda bitki su tütketimleri ve
sulama suyu ihitiyaçları). DSİ Operation & Maintenance Department,
Ankara.
Wylie, B.K., Shaffer, M.J., Brodahl, M.K Dubois, D., Wagner, D.G., 1994.
Predicting Spatial Distrubution Of Nitrate Leaching In Northeastern
Colorado. Journal of Soil and Water Conservation, 49: 288–293
226
POMPAJ SULAMALARINDA YER SEÇİMİNİN ÖNEMİ VE
PERFORMANSA ETKİSİ; MİSİS, ERDEMLİ VE SAMANDAĞ
ÖRNEĞİ
Mümtaz ALTIPARMAK
Zir. Müh.
DSİ VI. Bölge İşletme ve Bakım Şube Müdürlüğü
Ordu Cad. Seyhan/ADANA
[email protected]
ÖZET
Bu çalışmada; pompaj sulama projelerinde yer seçiminin önemi ve performansa etkisi
araştırılmıştır. Materyal olarak, DSİ VI. Bölge Müdürlüğü sorumluluk sahasında bulunan ve 1985–
1990 yılları arasında işletmeye açılan Misis, Erdemli ve Samandağ Pompaj Sulamaları
kullanılmıştır. Her 3 sulamada da ortak özellik olan iklim, toprak yapısı, tarım kültürü, su temin
şekli ve pazara uzaklık vb faktörler, bu sulamaların araştırma konusu seçiminde etkili olmuştur.
Çalışmada, sulamaların gelişimi, su dağıtım, mali ve üretim performansları
karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiş ve sonuçta; yer seçiminin titizlikle yapıldığı pompaj sulama
projelerinde, performans sonuçlarının kabul edilebilir ve sulamanın sürdürülebilir olduğu ortaya
konmuştur.
Anahtar Kelime; Sulama Performansı, Pompaj Sulama, Üretim Değeri
THE IMPORTANCE OF SELECTING THE LOCATION FOR
THE PUMPING IRRIGATION FACILITIES AND IMPACTS
ON THE PERFORMANCE; MISIS, ERDEMLI, SAMANDAĞ
ABSTRACT
On this study, the importance of selecting the location for the pumping irrigation schemes
and the impacts on the performance were examined. The Erdemli, Misis, Samandağ pumping
irrigation facilities in the service area of the DSI 6: Regional Directorate which were put into
operation between 1985-1990 were selected for this study. The climate, soil structure, culture of
farming, the way of irrigation water allocation and the factors of the distance to the market which
are the common properties of the 3 irrigation schemes are effective for selecting the research study
of the irrigation schemes. On this study, the development of the irrigation schemes, water
distribution, the performances of funding and production were evaluated by comparing.
As a result of this study: It was concluded that the performance results could be
acceptable and sustainable irrigation could be implemented in the pumping irrigation schemes that
the location is selected carefully.
Keyword: Irrigation performance, pumping irrigation, production value.
227
GİRİŞ
Tarım arazilerinin sanayi ve imar alanlarına dönüşmesi, artan nüfusun gıda
ihtiyacının karşılanma zorunluluğu, yaşanan kuraklık nedeniyle su kaynaklarının
azalması, buna karşın çiftçi ailelerinin yaşam standardını yükseltme beklentisi su
yönetimi ve su tasarrufu konusunda devletlerin uygulama ve sorumluluk
anlayışını değiştirmiştir. Bu maksatla, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de
sulama sitemlerinde radikal değişikliğe gidilmesi gündeme gelmiş ve modern
sulama yöntemlerinin yaygınlaştırılması için ilgili kurumlar (Tarım Bakanlığı ve
Ziraat Bankası, damlama ve yağmurlama sulama ile ilgili projeleri teşvik etmekte
ve DSİ Genel Müdürlüğü son yıllarda uygulamaya soktuğu projelerde basınçlı
borulu sistemi tercih etmektedir.) çalışma başlatmıştır. Ancak, bu yöndeki
çalışmalar için büyük paraya ihtiyaç duyulması ve bu tip projelerin hayata
geçirilmesinin zaman alacak olması düşünüldüğünde, öncellikli olarak sulamada
mevcut performansın yükseltilmesini zorunlu kılmıştır.
DSİ’nin işletme ve bakım-onarıma yaptığı harcamaların azaltılması,
mevcut performansın artırılması, kaynakların yeni projelerde kullanılması ve
çiftçilerin yönetimde söz sahibi olması gayesiyle, DSİ’ce inşa edilen sulamaların
işletme, bakım-onarım ve yönetim sorumluluğu çeşitli sulayıcı örgütlere
devredilmiştir. Bu kapsamda Misis Pompaj Sulaması 1995 yılında Nurdağ ve
Lokmanhekim Sulama Birliklerine, Erdemli Pompaj Sulaması 2004 yılında
Erdemli Sulama Birliğine ve Samandağ Pompaj Sulaması ise 1995 yılında
Samandağ Sulama Birliğine devredilmiştir. Bu çalışmada, sulama şebekesinin
izlenmesinde etkin bir yöntem aracı olan sulama performansı her üç sulamada da
karşılaştırmalı olarak değerlendirilmek suretiyle sulamada karşılaşılan problemler
ve alınacak tedbirler belirlenecek ayrıca, yer seçiminin performansa etkisi ortaya
konacaktır.
1 MATERYAL VE YÖNTEM
Araştırmada DSİ VI. Bölge Müdürlüğü sorumluluk sahasında yer alan ve
6200 sayılı Kanunun 2. maddesi (k) bendi uyarınca Lokmanhekim, Nurdağ,
Erdemli ve Samandağ Sulama Birliklerine devredilen Misis, Erdemli ve
Samandağ Pompaj Sulamaları materyal olarak alınmıştır.
Araştırma alanı Akdeniz bölgesinde ve 3 ayrı havza içerisinde yer
almaktadır. Samandağ Pompaj Sulaması Asi havzasında (Antakya), Misis Pompaj
Sulaması Ceyhan havzasında (Adana), Erdemli Pompaj Sulaması ise Doğu
Akdeniz havzasında (İçel) yer almaktadır. Bu bölgede yarı kurak iklim
görülmekte, yaz ayları kurak geçtiği için tarımsal kuraklık üretim için büyük risk
oluşturmaktadır.
228
Misis Pompaj sulamasının yer aldığı Adana ilinde yıllık ortalama yağış
670,8 mm ve ortamla sıcaklık 19,1 ºC, Erdemli pompaj Sulamasının yer aldığı
İçel ilinde yıllık ortalama yağış 595,7 mm ve ortalama sıcaklık 19,2 ºC, Samandağ
Pompaj Sulamasının bulunduğu Antakya ilinde ise ortamla yağış 1109 mm ve
ortalama sıcaklık 18,1 ºC’dir.
Samandağ Pompaj Sulamasının su kaynağı Asi nehri, Misis Pompaj
Sulamasının su kaynağı Ceyhan nehri ve Erdemli Pompaj Sulamasının su kaynağı
Erdemli bataklığıdır. İklim, toprak, su temin şekli, inşaat tarihi ve pazaryerine
uzaklık faktörlerinin her üç sulamada da benzerlik göstermesi bu sulamaların
araştırma konusu seçilmesinde etkili olmuştur.
Bu çalışmada, FAO tarafından geliştirilen (İFTRID) sulama ve drenaj
sektöründe performansın karşılaştırılmalı değerlendirilmesi için önerilen yaklaşım
kullanılmıştır. (Malano ve Burton 2001)
Performans göstergeleri için gerekli veriler, DSİ Genel Müdürlüğünce her
yıl rutin olarak hazırlanan İzleme ve Değerlendirme Raporu, Planlı Su Dağıtım
Uygulama Raporu, Sulama Sonuçları Değerlendirme Raporu ve Mahsul Sayım
Sonuçları’ndan alınmıştır. (anonim) Ayrıca sulamada çalışan personel ve çiftçi
görüşlerinden faydalanılmıştır. Araştırmada parasal değer YTL ve 2007 yılı baz
alınarak kullanılmıştır.
Şekil 1,2,3. Sulamaların yeri
Şekil 1
Şekil 2
Şekil 3
229
Çizelge 1 Bitki deseni
Bitki
Çeşidi
Erdemli Pompaj Sulaması
Misisi Pompaj Sulaması
Yıllar
Yıllar
Samandağ Pompaj Sulaması
Yıllar
2003
2004
2005
2006
2007
2003
2004
2005
2006
2007
2003
2004
2005
2006
2007
Alan
(ha)
Alan
(ha)
Alan
(ha)
Alan
(ha)
Alan
(ha)
Alan
(ha)
Alan
(ha)
Alan
(ha)
Alan
(ha)
Alan
(ha)
Alan
(ha)
Alan
(ha)
Alan
(ha)
Alan
(ha)
Alan
(ha)
8
15
17
278
Soya
Pamuk
339
448
319
479
Bostan
11
5
4
35
36
Y.Fıstığı
525
335
735
524
492
Mısır
573
621
489
298
645
7
Naren.
239
330
297
269
269
442
459
493
535
526
801
Sebze
17
16
10
9
12
8
3
62
582
526
189
7
5
10
6
809
803
813
804
175
35
31
60
63
908
903
Meyve
4
5
5
3
3
2
1
1
1
1
29
25
20
Fidan
48
41
40
40
41
97
16
136
197
192
50
52
40
204
20
1076
1107
1069
Diğer.
367
553
171
158
175
363
607
900
478
351
Toplam
675
945
523
479
500
2360
2495
3147
3144
3064
1
3
1
Çizelge 2 Sulamanın Gelişimi
Yıllar
2003
2004
2005
2006
2007
Sulama Alanı (ha)
Erdemli
550
550
550
550
550
Toplam Sulanan Alan (ha)
Misis Samandağ
3220
3220
3220
3220
3220
Erdemli
1391
1391
1391
1391
1391
835
648
619
575
500
Misis Samandağ
2427
3554
2314
3143
3182
1076
1107
1069
908
903
Sulama Oranı (%)
Erdemli
152
117,8
112,5
104,5
90,9
Misis Samandağ
75,3
110
71,8
97,6
98,8
77,3
79,6
76,8
65,2
65
2 BULGULAR VE TARTIŞMA
Bu bölümde her üç pompaj sulamasında; Su Dağıtım Performansı, Mali
Performans ve Üretim Performansına ilişkin sonuçlar verilmiş ve
karşılaştırılmıştır.
2.1 SU DAĞITIM PERFORMANSI
Yıllık Su Temin Oranı: Araştırma alanına ilişkin her üç sulamaya ait
randıman ve yıllık su temin oranları Çizelge 3’de verilmiştir. Beyribey (1997)
göre, yıllık su temin oranının 1’e eşit olmasının sulama şebekesine ihtiyaç kadar
su alındığını, 1’den az olmasının yetersiz su sağlandığının 1’den büyük olmasının
ise sulama şebekesine ihtiyaç fazlası su alındığını göstermektedir. Bu durum göz
önüne alındığında; Misis Pompaj Sulamasında 2003 yılı dışarıda (1,6)
tutulduğunda diğer yıllarda şebeke ihtiyaç nispetinde su alındığı, Erdemli Pompaj
Sulamasında fazla su kullanıldığı (1,3 – 1,4) ve Samandağ Pompaj Sulamasında
ise bitki su ihtiyacının altında su alındığı (0,7 – 1,1) görülmektedir.
230
Çizelge 3 Su Dağıtım Performansı
Randıman
Sulamanın Adı
Erdemli Sulaması
200
3
200
4
200
5
200
6
Yıllık Su Temin Oranı
200
7
200
3
200
4
200
5
200
6
200
7
41,6 39,6 42,3 40,5 38,3
1,3
1,4
1,3
1,4
1,4
1,6
1,1
0,9
0,8
1,1
1,1
0,7
0,8
0,8
0,8
Misis Pompaj
25,9 38,2 45,2 50,1 45,8
Sulaması
Samandağ Pompaj
46,5 60,1 65,0 42,6 57,0
Sulaması
Bölgemiz sorumluluğunda işletilen sulamalar içinde en son olarak
Erdemli Pompaj Sulaması 2004 yılında devredilmiştir. 2-3 yıllık kısa bir sürede
birliğin kurum kimliğine kavuşamaması, çalışan personelin yeterli tecrübede
olmaması, çiftçilerin geçmiş alışkanlıkları ve pompaj sahasına cazibe ile su temin
edilmesi şebekeye ihtiyacından fazla su alınmasında önemli rol oynamıştır.
Samandağ Pompaj Sulamasının su kaynağını oluşturan Asi nehri yaz
aylarında kuruma noktasına gelmekte, ayrıca çevrede kurulu, çeşitli sanayi ve
zeytinyağı fabrikaları tarafından yoğun olarak kirletilmektedir. Bu nedenle bir
kısım çiftçi kendi imkânları ile açtıkları çakma kuyulardan sulama suyu ihtiyacını
karşılamakta ve bu durum yıllık su temin oranını düşük (0,7), randımanı ise (ort.
%65) yüksek göstermektedir. (Çizelge 3)
2.2 MALİ PERFORMANS
Yatırım geri dönüşüm oranı, bakım masraflarının gelire oranı, birim
alana düşen toplam masraf, su ücreti toplama performansı ve birim alana düşen
personel sayısı ile ilgili bilgiler Çizelge 4-5’de sunulmuştur.
Çizelge 4 Mali Performans
Sulamanın
Adı
Misis
Erdemli
Samandağ
Birim Alanına Düşen
Toplam Masraf
(YTL/ha)
Bakım Masrafının
Toplam Gelire Oranı
(%)
Yatırımın Geri Dönüşüm Oranı
(%)
2003
2004
2005
2006
2007
2003
2004
2005
2006
2007
2003
2004
2005
2006
120
140
160
180
150
11
4,0
4,0
6,0
4,0
693
315
313
282
373
80
50
40
440
120
1,0
0,9
2,0
1,4
1,0
945
3509
3462
745
1434
190
340
230
210
140
8,2
4,5
7,7
6,6
7,6
362
1101
436
400
486
231
2007
Çizelge 5 Mali Performans
Sulamanın
Adı
Misis Pom.Sul
Erdemli Pom.Sul
Samandağ Pom.Sul
2003
88
26
44
Su Ücreti Toplama
Birim Alanına Düşen
Performansı
Personel Sayısı
(%)
(kişi/ha)
2004 2005 2006 2007 2003 2004 2005 2006
59
57
49
62 0,0086 0,0083 0,0086 0,0083
54
47
34
79 0,0040 0,0040 0,0200 0,0220
67
41
38
23 0,0120 0,0130 0,0100 0,0100
2007
0,0083
0,0180
0,0090
2.2.1 Yatırım geri dönüşüm oranı; Kullanıcıdan toplanan toplam su ücretinin,
toplam işletme, bakım ve yönetim masraflarına bölünmesiyle elde edilen yatırımın
geri dönüşüm oranı; Beyribey (1997) devlet sulamalarında %21–91 ve ortalama
%65 olarak saptamıştır. Erdemli Pompaj Sulamasında 2004 ve 2005 yıllarında
elde edilen %50 ve %40’lık değerler dikkate alınmadığı takdirde her üç sulamada
toplanan su ücretlerinin işletme ve bakım masraflarını rahatlıkla karşıladığı
görülmektedir. (Çizelge 4)
2.2.2 Bakım masraflarının gelire oranı; Bu oran, toplam bakım masraflarının
toplam su ücretine bölünmesiyle elde edilmiştir. Elde edilen oranlar
incelendiğinde, bakım masraflarının toplam gelire oranının Çizelge 4’de
görüldüğü üzere her üç sulamada da düşük gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Özellikle
Erdemli Pompaj Sulamasında ki %1 civarındaki değerin dikkat çekecek şekilde
yetersiz kaldığı görülmektedir.
Cazibe sulamalarında, tesisin işletmeye açıldığı tarih ve sulamanın
özelliğine göre bakım-onarım ihtiyaçları farklılık göstermesine karşın toplam
gelirin % 30 kadarının, tesislerin bakım-onarımı ve rehabilitasyonunda
kullanılması DSİ tarafından önerilmektedir. Ancak, pompaj sulamalarında enerji
giderlerinin büyük yekun tutması nedeni ile pompaj sulamalarında bakım-onarım
için büyük miktarda ödenek ayrılması ve harcanması gerçekçi olmayacaktır. Buna
karşın her üç sulamada bakım-onarım için ayrılan %4,6 civarındaki kaynak
kesinlikle yeterli değildir. Sulamanın sürdürebilirliği ve ilerde büyük çaplı
rehabilitasyon ihtiyacının ortaya çıkmaması için Erdemli sulama tesislerinin
yerinde tetkikinde ve bakım-onarım ihtiyaçlarının sağlıklı tespitinde fayda
görülmektedir.
2.2.3 Birim alana düşen toplam masraf; Misis ve Samandağ Pompaj
Sulamasında birim alan düşen toplam masraf 5 yıllık ortalama verilere göre 395–
575 YTL/ha arasında değişmektedir. Ancak, Erdemli Pompaj Sulamasında bakımonarıma yeterli kaynak aktarılmamasına rağmen birim alana düşen toplam
masrafın ortalama 2019 YTL/ha çıkması düşündürücüdür.
2.2.4 Su ücreti toplama performansı; Sulama ücreti tahsil oranının düşük
gerçekleşmesi, çiftçiyle birlik arasında güvenin tam olarak sağlanamadığı,
232
çiftçilerin birlik faaliyetlerinden yeterince memnun olmadığı ve çiftçilerin ödeme
gücünün yetersiz olduğunun önemli bir göstergesidir.
Çizelge 5’de görüldüğü üzere tahsilat oranları son 5 yılın ortalama
verilerine göre Samandağ Sulamasında %43, Erdemli Sulamasında %48 ve Misis
Sulamasında %63 olarak gerçekleşmiştir.
Pompaj sulamasında enerji bedelinin toplam masrafa etkisi ve dolayısıyla
sulama suyu ücretinin yüksek tutulma zorunluluğunun tahsilat oranını olumsuz
etkilediği, Narenciye ve Sebze ürün fiyatlarındaki dalgalanmaların ise tahsilat
oranında yıllar itibarı ile büyük farkların ortaya çıkmasına neden olduğu
düşünülmektedir.
2.2.5 Birim alana düşen personel sayısı; Cazibe sulamalarda birim alana düşen
personel sayısı 0,0033 kişi/ha (Ş.Bekişoğlu) olarak kabul edilmektedir. Araştırma
yapılan sulamaların pompaj sulama olması ve zorunlu olarak pompa operatörü,
elektrikçi ve bakım teknisyeni vb personelin çalıştırılması, bunun yanında parsel
büyüklerinin çok küçük olması düşünüldüğünde çıkan oranlar (0,004 – 0,01
kişi/ha) makul seviyededir.
2.3 ÜRETİM PERFORMANSI
2.3.1 Birim sulama alanına karşılık elde edilen gelir; Sulamada elde edilen
toplam üretim değerinin, sulama alanına bölünmesi ile elde edilmiştir. Sulama
oranındaki değişmeler, toplam ürün ve ürün fiyatlarındaki dalgalanmalar bu orana
etki yapmıştır.
Misis Pompaj Sulamasında %50 oranında tarla tarımı, Samandağ ve
Erdemli Sulamalarında ise %100’e yakın oranda entansif tarımın yapılması ve
bunun sonucunda elde edilen ürün değerinin diğer iki sulamaya göre düşük
olması, Misis Sulamasına ait verilerin az çıkmasına neden olmuştur. Buna karşın,
araştırma yapılan her üç sulamaya ait değerler VI. Bölge ve Türkiye sulamalarının
oldukça üzerindedir. (Çizelge 6)
2.3.2 Birim sulanan alanına karşılık elde edilen gelir; Sulamada elden edilen
toplam üretim değerinin, sulanan alana bölünmesiyle elde edilmiştir. Bu değere,
rekolte ve ürün fiyatları etki etmektedir. Entansif tarımın yoğun olarak yapıldığı
Samandağ ve Erdemli Sulamalarında elde edilen değerlerin ürün fiyat
dalgalanmalarından etkilendiği ve bu durumun yıllar itibarı ile sulanan birim alana
karşılık elde edilen gelirlerde farklılıklara neden olduğu anlaşılmaktadır. (Çizelge
6)
233
Çizelge 6 Üretim Performansı
Sulamanın
Adı
Misis Pompaj
Erdemli Pompaj
Samandağ Pompaj
VI. Bölge Sul.
Türkiye Sul.
Birim Sulama alanına
karşılık elde edilen gelir
(YTL/ha)
2003 2004 2005 2006
5633 8241 5179 6783
22048 23986 16344 19962
8788 21802 21708 8512
5180
3590
5951
3810
5640
3510
5550
3710
Şebekeye alınan birim
Sulanan birim alana karşılık
sulama suyuna karşılık
elde edilen gelir
elde edilen gelir
(YTL/ha)
(YTL/m3)
2003 2004 2005 2006 2003 2004 2005 2006
8820 8530 7026 9377 0,46 0,56 0,61 0,86
14522 20354 15633 21964 1,42 1,49 1,07 1,35
11365 27386 28249 13039 0,98 3,08 3,44 1,44
6440
5770
6840
5950
6660
5550
6730
6030
2.3.3 Şebekeye alınan birim sulama suyuna karşılık elde edilen gelir; Merdun
(2004) DSİ tarafından işletilen ve devredilen toplam 230 sulama şebekesinde
2007 yılı itibarı ile birim sulama suyuna karşılık elde edilen geliri 0,04-0,56
USD/m3 olarak belirlemiştir. 2007 yılı YTL cinsinden bu oran 0,06-0,8
YTL/m3’dür. Buna göre, Erdemli Pompaj ile Samandağ Pompaj Sulamalarında
elde edilen değerlerin (1,07-3,44 YTL/m3) Türkiye ortalamasının oldukça
üzerinde, Misis Pompaj Sulamasında ise bu oranın diğer 2 sulamaya göre nispeten
düşük, Türkiye ortalaması ile paralel olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumun önemli
nedeni; Misis Sulamasında %50 nispetinde (Çizelge 1) tarla tarımın yapılması ve
bunun sonucunda birim alandan elde edilen gelirin düşük gerçekleşmesidir.
3 SONUÇ VE ÖNERİLER
Erdemli, Misis ve Samandağ Pompaj Sulamalarında yapılan tarımsal
faaliyet şeklinin performansı olumlu etkilediği, üretim performans sonuçlarının
Türkiye ve Bölge ortalamalarının oldukça üzerinde gerçekleştiği, tahsilat ve
bakım-onarım dışındaki diğer mali göstergelerin iyi durumda olduğu, Samandağ
Sulamasında, su kaynağı kirliliği ile kaçak YAS kuyuların, Erdemli Sulamasında
ise tarım alanlarının amaç dışı kullanılmasının sulama oranına, dolayısıyla
sulamanın gelişimine olumsuz etki yaptığı anlaşılmaktadır.
Sulamanın sürdürülebilirliğinin sağlanması ve mevcut performansın
artırılması maksadıyla;
Her 3 sulamada da birlik yönetimlerinin tahsilat oranını artırmak için
gerekli tedbiri alması, bunun yanı sıra devletin elektrik masrafına bir şekilde katkı
sağlaması, bakım-onarıma yeterli kaynağın ayrılması ve bu kaynağın yerinde
kullanılıp kullanılmadığının DSİ, Mülki Amirler ve Çiftçilerce denetlenmesi
gerekmektedir. Ayrıca Samandağ Sulamasının su kaynağını oluşturan Asi
nehrindeki kirlilik önlenmeli, kaçak YAS kuyular ile etkin mücadele yapılmalı ve
Erdemli Sulamasında, tarım alanları amaç dışı kullanılmamalıdır.
234
Su kirliliği, son yıllarda tarım alanlarının amaç dışı kullanılması, sulama
tesislerinin işletme, bakım onarım ve yönetim sorumluluğunun sulayıcı örgütlere
devredilmesinin önemli gerekçelerinden olan tahsilat sorununun devam etmesi ve
bakım-onarıma yeterli ödeneğin ayrılmaması gibi sulamanın gelişimini olumsuz
yönde etkileyen faktörlere rağmen, elde edilen performans sonuçları araştırma
yapılan her 3 sulamada da birbirine yakın ve Türkiye ortalamasının oldukça
üzerinde çıkmıştır. Bu durumda; İklim, toprak yapısı, su temin şekli ve tarım
kültürünün pompaj sulamalarına yaptığı olumlu etki yadsınamaz boyutta olup,
gelecekte yapılması düşünülen pompaj sulama projelerinde bu faktörlerin dikkate
alınması büyük önem arz etmektedir. Bu sayede, ülkemizin kıt kaynakları yerinde
ve etkin olarak kullanılacak ve en önemlisi sulamanın sürdürülebilirliği
sağlanacaktır.
KAYNAKLAR;
Anonim, 2003,2004,2005 ve 2006 yıllarına ait DSİ işletilen ve devredilen sulama
tesislerinin İzleme ve Değerlendirme Raporu. DSİ Gn.Müd., İşletme ve Bakım
Dairesi Başkanlığı, Ankara
Anonim, 2003,2004,2005 ve 2006 yıllarına ait Mahsul Sayım Sonuçları. DSİ
Gn.Müd., İşletme ve Bakım Dairesi Başkanlığı, Ankara
Anonim, 2003,2004,2005 ve 2006 yıllarına ait Planlı Su Dağıtım Uygulama
Raporu. DSİ Gn.Müd., İşletme ve Bakım Dairesi Başkanlığı, Ankara
Bekisoglu, M. 1994. Irrigation Development and Operation and Maintenance
Problems in Turkey. Proceedings of the Conference on development of Soi and
water Reseources. General Directorate of State Hydraulic Works, Ankara, pp:
579-586
Beyribey, M. 1997. devlet Sulama Şebekelerinde Sistem Performansının
Değerlendirilmesi. A.Ü. Ziraat Fakültesi Yayın no:1480, Bilimsel Araştırmalar ve
İncelemeler. 813. Ankara
Burton. M., D. Molden and Scutsch, J. 2000. benchmarking Irrigation and
Drainage System performance International Programme on Technology and
Research in Irrigation and Drainage (İPTRID), 49p.
235
AŞAĞI SEYHAN OVASINDA MEVCUT SU YÖNETİMİ
VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ
Hüseyin EFE1*, Sevilay TOPÇU2, Mahmut ÇETİN2, Cevat KIRDA2
Ömer Faruk KARACA3, Sertan SESVEREN3
1*
Devlet Su İşleri 6. Bölge Müdürlüğü, ASO Şube Müdürlüğü, Adana; [email protected]
Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, Adana.
3
Sütçü İmam Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, Kahramanmaraş
2
ÖZET
Toprak ve su gibi doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı ancak uygun bir su yönetimi
ile mümkündür. Zira, sulama yönetiminde yapılan yanlışlıklar sadece su kaynaklarının israfına
neden olmakla kalmayarak, toprakların tuzlulaşması ve taban suyunun yükselmesiyle kök
bölgesinde önemli drenaj sorunlarının oluşması sonucunu doğuracaktır. Tarım, tatlı su
kaynaklarının en büyük kullanıcısı olmakla birlikte suyun en düşük randımanla kullanıldığı
sektördür. Çukurova ve ülke tarımında önemli bir potansiyeli olan Seyhan Havzası’nın aşağı
kesimlerinde yoğun olarak sulu tarım yapılmaktadır. Ovada; projede öngörülen bitki deseninin
yıllar boyunca değişmesi, düşük sulama oranı, sulama şebekesindeki yapısal eksiklik ve sorunlar,
iklimdeki değişiklik gibi bir dizi sorun nedeniyle sulama randımanı istenilen düzeye
çıkarılamamıştır. Bu çalışmada, Aşağı Seyhan Ovası Sulaması ve sulama yönetimi gözden
geçirilmiş ve özellikle son üç yılda uygulanan iç rotasyonun su kullanım randımanına etkileri
incelenmiştir. Bu amaçla, ovayı temsil etme özelliği olan ve su bütçesi elemanlarının doğru ve
kontrollü bir şekilde ölçülmesinin mümkün olduğu Akarsu Sulama Sahası pilot alan olarak
seçilmiştir. Akarsu sulama sahasına giren ve çıkan su miktarlarının belirlenmesi amacıyla sulama
ve drenaj kanalları üzerine akım gözlem istasyonları tesis edilerek sular ölçülmüştür. Ayrıca,
Akarsu Sulama Sahası’ndaki mevcut taban suyu (TS) gözlem kuyuları gözden geçirilerek alansal
dağılımları temsil edebilir hale getirilmiş ve TS derinlikleri ölçülmüştür. Mayıs ayındaki TS
derinliliğinin, temmuz ve eylül ayındakilere kıyasla, drenaj sorunu oluşturmadığı sonucuna
varılmıştır. Çalışma alanına, 996 mm sulama suyu saptırıldığı, saptırılan suyun %63’ünün
havzanın çıkış noktasından drenajla tahliye edildiği belirlenmiştir. Söz konusu dönemde, sulama
randımanı %20 civarında bulunmuştur. Düşük sulama randımanı sonucu ortaya çıkan yüksek TS
sorunu ve yüksek drenaj fraksiyonu, sulama şebekelerinde dikkate alınması ve iyileştirilmesi
gereken yönetim problemleri olarak değerlendirilmiştir.
Anahtar sözcükler: Sulama ve drenaj, sulama randımanı, akım gözlem istasyonları, taban suyu.
236
EXISTING WATER MANAGEMENT AND ITS
SUSTAINABILITY IN THE LOWER SEYHAN PLAIN
ABSTRACT
Sustainable use of natural resources can be achieved with an appropriate water management.
Since, failure in water management results in water wastage and besides, it causes salinization of
soils, rise of water table and consequently drainage problems. Although agriculture is the major
consumer of fresh water resources, water use efficiency in agriculture is the lowest among the
sectors. Irrigated agriculture is intensive in the lower parts of the Seyhan River Basin, which is of
great importance in Turkey’s agriculture; however, the water use efficiency in this plain is rather
low due to changing crop pattern, low irrigation ratio, improper infrastructure and climate change.
This study aims to evaluate the existing water management practices in the Lower Seyhan Plain;
furthermore, the aim is extended to figure out the impacts of rotational flow management on water
use efficiency. For this purpose, Akarsu Irrigation District, which allows better control and
determination of the water budget elements, is chosen as a pilot study area. In- and out-flows were
measured using flow gauging stations installed on both irrigation and drainage channels.
Furthermore, seasonal and spatial changes in groundwater depths were measured in groundwater
observation wells. Groundwater table in May (before irrigation) was deeper than in July and
September (peak irrigation season and after irrigation respectively) so that no drainage problem
was occurred. Total inflow as irrigation water was 996 mm although 63% of this amount drained
out of the irrigation district along the drainage system. High water table and consequently low
irrigation efficiency and also high drainage fraction showed that present water management
requires some improvements.
Key words: Irrigation and drainage, irrigation effiiciency, gauging station, ground water
1. GİRİŞ
Çukurova, Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin getirdiği alüvyonların yığılması
ile oluşmuş Türkiye’nin en büyük delta ovasıdır. Tarıma dayalı endüstrisi,
akarsuları ve binlerce yıldır tarımla uğraşan dinamik ve yenilikçi çiftçisi ile
Çukurova, sadece yörenin değil ülkenin de en önemli tarımsal üretim merkezleri
arasında yer alır. Çukurova’nın arazi varlığı yaklaşık 1.1 milyon ha olup, tarım
alanlarının yaklaşık %50’sinde sulu tarım yapılmaktadır. 2006 yılı itibariyle
kullanılabilir toplam su potansiyelinin (9.7 km3/yıl) yaklaşık %80’i (7.7 km3/yıl)
kullanılmaktadır. Yörede, tarım sektörü en büyük su kullanıcısı durumundadır.
Aşağı Seyhan Ovası (ASO) sulamaları, yörenin en önemli sulama projelerinden
birisidir. ASO sınırlarında bulunan 213 200 ha alanın 174 088 ha’lık kısmı sulu
tarıma uygundur. ASO’da sulamaya açılan alan, 1960 yılından itibaren artarak
2007 yılında 121 690 hektara ulaşmıştır. Akdeniz ikliminin hakim olduğu ovada
uzun yıllık ortalama yağış 630 mm, ortalama sıcaklık ise 18.7 ºC’dir.
Bir yandan halen sulamaya açılması planlanan arazilerin sulama suyu
gereksinimi, öte yandan küresel ısınma nedeniyle giderek azalan su kaynakları,
tarımda suyun etkin kullanımını zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda, membadan
mansaba su yönetiminin bir bütün olarak ele alınması ve suyun verimli kullanımı
amaçlanmalıdır. Zira, sulama yönetiminde yapılan yanlışlıklar, sadece su
237
kaynaklarının israfına neden olmakla kalmayacaktır. Toprakların tuzlulaşması ve
TS’nin yükselmesiyle, kök bölgesinde önemli drenaj sorunlarının oluşması
sonucunu doğuracaktır.
Suyun, kaynaktan alınarak, bitki tarafından tüketilmesine kadar geçen
sürede kayıpların azaltılması yanında, havza ve tarla bazında su yönetiminin
iyileştirilmesine bağlıdır. Klasik sulama sistemlerinde tarla su uygulama
randımanı %60 civarında olup, şebekedeki sızma, buharlaşma ve işletme kayıpları
da ilave edilirse, randıman yaklaşık %50 olmaktadır. İletim ve dağıtım
randımanlarının yükseltilmesi, sulama şebekelerinin işletilmesi ile doğrudan
ilintilidir. Tarla sulama randımanının yükseltilmesi ise, su tasarrufu sağlayan ve
arazide yeknesak su dağılımına olanak veren sulama yöntemlerinin seçimi ile
mümkündür. Damla sulama yönteminde kontrollü ve ölçülü su verilebilmekte;
derine sızma ve toprak yüzeyinden olan buharlaşma kayıplarının azalması
sonucunda, sulama randımanı da %90–95 civarında olmaktadır. Klasik sulama
yöntemleri yerine yağmurlama ve damla sulama yöntemleri kullanılması
durumunda %20 ile %30’luk bir su tasarrufu sağlanabilmektedir.
Aşağı Seyhan Ovası’nda iklim değişimi ve değişikliği ile ilgili yapılan
çalışmalar, son yıllarda yaşanan su eksikliği ve dönemsel kuraklık gibi sorunların
gelecekte daha da artacağını göstermektedir. (Şen ve ark., 2008) Bu nedenle,
tarımsal üretimin sürekliliği için günümüzde var olan doğal kaynakların daha
etkin kullanımı ve aynı zamanda gelecekte ortaya çıkması beklenen su sıkıntısına
karşı stratejilerin geliştirilmesi büyük önem arz etmektedir. Bu çalışma ile
ASO’da sulamanın ve su yönetiminin irdelenmesi ve tarımda su kullanım
randımanının yükseltilmesini sağlayacak yeni su yönetim stratejilerinin
geliştirilmesi amaçlanmıştır.
2. ARAŞTIRMA ALANI VE YÖNTEM
Bu çalışmada uzun yıllık sulama yönetiminin değerlendirilmesinde, tüm
ASO Sulama Sahası dikkate alınmıştır. Ayrıca, sulama yönetiminin
değerlendirilmesi amacıyla, Avrupa Birliği tarafından desteklenen ve DSİ’nin de
paydaş olarak yer aldığı “QUALIWATER: Akdeniz Sulu Tarım Alanlarında
Tuzluluk ve Nitrat Kirliliğinin Tanımlanması ve Kontrolü“ isimli araştırma projesi
kapsamında, ASO sol sahil sulama alanında yer alan 9 495 hektar büyüklüğündeki
Akarsu Sulama Birliği sulama sahası pilot alan olarak seçilmiştir (Şekil 1). Akarsu
Sulama Sahası’na giren ve çıkan suların ölçülmesi amacıyla sulama kanalları
üzerine 5 (L3, L5, L6, L7, L9), drenaj kanalları üzerine 2 adet (L2, L4) limnigraf
tesis edilmiştir. Taban suyu düzeyi ve kalitesinin saptanması amacıyla mevcut TS
gözlem ağı iyileştirilmiş ve 108 adet TS gözlem kuyusu gözleme alınmıştır. TS
gözlemleri sulama sezonu başında, sulamaların en yoğun olduğu dönemlerde ve
sulama sezonu sonunda olmak üzere 3 farklı dönemde yapılmıştır.
238
3. BULGULAR VE TARTIŞMA
3.1. Sulamaların Tarihsel Gelişim ve Sulama Birliklerine Devri
Aşağı Seyhan Ovası’nda sulamaya açılan tarım alanları 1960 yılından
itibaren artmış ve 2007 yılında 137 624 ha’a (Şebek içi+Şebeke dışı, I. ve II. Ürün
dahil) ulaşmıştır. ASO sulamalarının tarihi gelişimi ve devir işlemleri sonucu
ortaya çıkan durum Çizelge 1 ve Çizelge 2’de verilmiştir. Büyük yatırımlarla
sulama şebekesi götürülen alanların tamamında kuru tarıma kıyasla 3–5 kat daha
fazla ve kaliteli ürün alınmasını sağlayan sulu tarım yapılması öngörülmektedir.
Oysa, Türkiye genelinde bölgelere göre değişmekle birlikte, sulama hizmeti ve
altyapısı götürülen alanların, ancak belirli bir kısmında (%65–80) fiilen sulama
yapılmaktadır. Sulama proje alanlarında su kullanım randımanını doğrudan
etkileyen bu oran sulama oranı olarak tanımlanmaktadır. Sulama oranının düşük
olmasında çok farklı etmenler (örn. şebekenin tamamlanamaması, miras hukuku,
ovada kısmen de olsa YAS kuyularından sulama yapılması ve işletme ve bakımonarım masraflarının yetersizliği, kuru tarım, tarımsal destek politikaları vb.) rol
oynamaktadır. Özellikle 1993 yılından itibaren sulama sistemlerinin işletme ve
bakım hizmetlerinin sulayıcılara devredilmesi, devletin bu hizmetlerden kademeli
olarak çekilerek, belirtilen çalışmaların faydalananlarca yapılması yoluna
gidilmiştir. Bu şekilde büyük yatırımlarla sulamaya açılan alanlarda sulama oranı
ve sulama randımanının artırılması hedeflenmiştir. (DSİ, 2004) Bu kapsamda,
ASO’da işletme ve bakım-onarım hizmetleri 1994–1996 yılları arasında bugünkü
sayısı 20 civarında olan sulama birliklerine devredilmiştir (Şekil 2). Bununla
birlikte DSİ 6. Bölge Müdürlüğü ASO Sulamaları İşletme ve Bakım Şube
Müdürlüğü halen, ortak tesis kapsamında (ana iletim ve drenaj kanalları,
regülatör) bakım–onarımını yapmakta, sulama birliklerinden yapılan masrafları
hisseleri oranında geri almaktadır. ASO’da işletme ve bakım onarım hizmetlerinin
Sulama Birliklerine devredilmesinden sonra, sulama oranının ülkedeki diğer
birçok sulama işletmesinde olduğu gibi arttığı belirlenmiştir. ASO IV. Merhale
Proje Alanında şebeke inşaatı devam ettiği için, halen drenajdan sulama yapan
yerler bulunmaktadır. DSİ bilinçli olarak drenaja su vermekte buradan sulama
yapan çiftçilere yardım etmektedir. Ancak, sulama randımanı hesabında bunlara
yer verilmemektedir. Bu nedenle, sulama randımanları hesaplandığında düşük
bulunmaktadır.
239
Şekil 1. Akarsu sahasında akım gözlem istasyonları ve TS Gözlem kuyularının
dağılımı
3.2. Genel Sulama Planlaması
Sulama şebekelerini devralan Sulama Birlikleri, kendi görev yetki ve
sorumluluk sahasında bulunan alanda, suların dağıtımını yapmak, sulama ücretini
toplamak, yedek ve tersiyer kanal, kanalet ve drenajların bakım ve onarımından
sorumludur. Sulama Birlikleri, sulamalar başlamadan önce (Mart sonu-Nisan başı)
kendi alanlarına ilişkin olası bitki desenini belirleyerek genel sulama planlamasını
yapar. ASO’da tüm sulama birliklerinden gelen bitki deseni ana kanal bazında
birleştirilir ve Blaney-Criddle yöntemi ile sahanın su ihtiyaçları ay bazında
belirlenir.
Şekil 2. Aşağı Seyhan Ovası Sulama Sahası ve Sulama Birlikleri
240
3.3. Bitki Desenindeki Değişimler
ASO’da projesinde pamuk bitkisi ana bitki olarak öngörülmüştür. Pamuk,
yonca ve hububat ekim alanları sırasıyla %35, %20 ve %13 düzeylerinde
planlanmıştır (Çizelge 3). Anılan bitkilerin maksimum su gereksinimleri dikkate
alınarak ovanın tarımsal su gereksinimi ve dolayısıyla sulama şebekesinin
planlaması yapılmıştır. Projenin ilk 30 yılında pamuk öngörüldüğünden de fazla
alanda ekilmiş, yonca ise ova çiftçisi tarafından tercih edilmemiştir. Pamuk; girdi
maliyetinin artması, destekleme fiyatlarının etkisi, pazarlama olanakları, işçi
maliyetleri ve zamanında işçi bulunmasındaki zorluklar başta olmak üzere birçok
nedenle bitki deseninde önemini yitirmiştir. 1990’lı yıllardan itibaren projede
öngörülmeyen mısır bitkisi pamuğun yerini almıştır. Son 10 yılda ise narenciye ve
sebze gibi birim alandan daha yüksek gelir elde edilen bitkilerin ekim alanlarında
artışlar kaydedilmiştir. Gerçekleşen ürün deseni belirlemelerinde bazı sorunlar
yaşanmaktadır. Örneğin; kış aylarında sulama yapılmaması nedeniyle buğday
ekim alanlarına ilişkin sağlıklı bilgi elde edilememektedir. Benzer şekilde su
ücretlendirilmesinde genellikle I. ve II. ürün olma durumu dikkate alındığından
bazen pamuk ve 1. ürün mısır bitkilerine ilişkin verilerin birbirinden ayırt edilmesi
güçleşmektedir. Benzer şekilde, Sulama Birliklerince meyve bahçeleri ve
narenciye alanları bazen tek ürün bazen de ayrı ayrı yazılarak kayıtlara
geçirilmektedir. Bu tür uygulamalar, bir sonraki yılın sulama suyu
hesaplamalarını olumsuz yönde etkilemektedir. Zira, bitkilerin su tüketimleri ve
dolayısıyla sulama suyu gereksinimleri birbirlerinden farklıdır. Bu nedenle sulama
proje alanında, bitki deseninin doğru tahmini suyun etkin kullanımı için çok
önemlidir. Bu kapsamda DSİ ile sulama birliklerinin yakın işbirliği, sulama
birliklerinin sadece su ücretlendirmesi amaçlı değil aynı zamanda bir sonraki yılın
planlamasının daha doğru yapılması amacıyla yetki ve sorumluluk alanlarındaki
bitki desenini hassasiyetle belirlemeleri gerekmektedir.
241
Çizelge 1. ASO Sulamalarının Tarihi Gelişimi
Yılı
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
Sulama Alanı Sulama Alanı Şebeke Alınan
Sulama
Sulama Toplam Sulanan
içi I.Ürün Alan Sulama Oranı
Su Miktarı
Randımanı
Alanı (ha)
alan (ha)
(ha)
(%)
(hm3)
(%)
119000
125300
132300
132300
131700
120200
120200
120200
120200
120200
118435
95755
114134
116198
97979
101922
138428
109641
101745
129645
119769
89190
87089
99204
96732
88865
93168
112540
90244
88624
103892
101064
79279
73
79
73
67
71
94
75
74
86
84
67
1046.31
1031.26
1280.12
1148.63
1102.46
1301.47
1274.14
923.22
1033.83
1314.40
1304.00
45
49
37
44
47
48
38
55
58
46
Çizelge 2. ASO’da Devredilen Sulama Tesislerinin Gelişimi
Yılı
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
DSİ'ce
Sulama
Sulama
Sulama
Toplam
Alanı içi
Alanı
Alanı (ha) Sulanan alan I.Ürün Alan
Sulama
(ha)
(ha)
Oranı (%)
108308
0
89120
82
120800
0
98735
82
121690
0
100840
83
121690
0
103451
85
121690
0
92279
76
121690
0
92246
76
121690
0
92865
76
121690
0
95441
78
121690
0
91888
76
121690
0
104966
86
121690
0
98146
81
121690
0
93137
85
121690
0
104075
85
Şebeke
Alınan Su
Miktarı
(hm3)
Sulama Randımanı
1240.63
54
1308.71
1333.02
1419.45
1419.15
1422.92
1426.67
1748.9
1832.5
1764.67
1827.89
54
43
42
42
43
43
36
37
42
40
3.4. Sulamalar ve Sulama Yönetimi (İşletmeciliği)
Çiftçilerin aşırı ve ölçüsüz su kullanma alışkanlıklarının yanı sıra, büyük
oranda karık ve tava gibi sulama randımanı düşük yüzey sulama yöntemlerini
uygulamaları, son yıllarda ASO’da su eksikliği sorunu beraberinde getirmiştir.
ASO’da 2007 yılı itibariyle sulama yapılan 103 186 ha alanın (şebeke içi ve dışı
I.Ürün) % 82’si yüzeysel, % 11’i yağmurlama, %8’i damla sulama yöntemleriyle
sulanmıştır (Çizelge 4). Bu şekilde sulamaların devam etmesi durumunda,
242
önümüzdeki yıllarda su eksikliği sorunu daha da tetikleyecektir. Son yıllarda
uygulamaya konulan devlet destek politikaları ile su tasarrufu sağlayan damla ve
yağmurlama gibi modern sulama yöntemlerinin kullanımı teşvik edilmektedir.
Özellikle 2007 yılında yaşanan kuraklık nedeniyle bu tür teşvikler artırılmış ve
çeşitlendirilmiştir. Bu kapsamda ASO’da %8 civarında olan damla sulama
alanlarının hızla yayıldığı gözlemlenmektedir.
Çizelge 3. ASO’da Öngörülen ve Yıllara Göre Gerçekleşen Bitki Deseni (%)
Bitki
Öngörülen
1982
1987
1992
1997
2002
2007
Hububat
Yonca
Soya
Bostan
Pamuk
Mısır
Çeltik
Mey.bah
Narenciye
Sebze
Diğerleri
13
20
16
1
12
0
0
3
1
12
48
5
4
6
2
1
0
18
8
35
20
0
4
6
1
4
5
7
17
47
0
4
7
2
2
1
5
17
58
0
6
11
1
1
4
7
7
56
0
4
15
6
1
5
12
54
0
1
12
3
10
1
35
0
8
15
8
Çizelge 4. ASO’da Uygulanan Sulama Yöntemleri ve Oransal Dağılımı
Yüzeysel Sulama
ha
%
84123
82
Yağmurlama Sulama
ha
%
11011
11
Damla Sulama
ha
%
8052
8
Toplam Alan
ha
103186
Çukurova genelinde olduğu gibi ASO’da da sulama sezonu genellikle yıllık
yağış dağılımı ve bitki desenine göre değişmektedir. ASO’da sulama sezonu
nisan-ekim periyodu kapsar. Genellikle ovada 1. ürün mısır bitkisi 5–6 kez, 2.
ürün mısır bitkisi ise ortalama 4 kez sulanmaktadır. Sulamalara, 1. ürün mısır
bitkisinde nisan ayının 2. veya 3. haftasından itibaren başlanmakta ve en geç
ağustos başında son verilmektedir. Haziran ayından itibaren ise 2. ürün mısır
ekimi ve sulamaları başlamaktadır. Haziran-ağustos ayları arasında her iki mısır
ürününde olduğu gibi pamuk, narenciye, bostan ve sebzeler sulanmaktadır.
Buradan da anlaşılacağı üzere temmuz ve ağustos ayları ASO’da sulamanın en
yoğun uygulandığı aylardır.
Sulama iletimi ve dağıtımında, tesislerin eski olması nedeniyle sızma
kayıpları artmıştır. Özellikle, Sağ Sahil TS0 ana isale kanalının bakım-onarımı
243
yeterince yapılamadığından, iletim kayıpları oldukça fazla olmaktadır. Buna ek
olarak, sulama sezonunun başında ve sonunda iletim kayıpları diğer dönemlere
kıyasla daha fazla olmaktadır. Bunun nedeni, şebeke sonlarına suyu iletebilmek
amacıyla ana iletim kanalına ihtiyaç duyulan sudan daha fazla su verilmesidir.
Örneğin Yüreğir ovası (Sol Sahil) Cumhuriyet Sulama Birliği’nin iletim
kanalından su alabilmesi için iletim kanalına en az 30 m3/s su verilmesi
zorunluluğu vardır. Sulama sezonu sonlarında ise ovada 2. ürün ve kışlık sebzeler
kaldığı için, ekili alan azalmakta sulama suyununun istenlen noktalara
ulaştırılabilmesi için ekili olan bitkilerin su ihtiyacından daha fazla su
verilmektedir. Bu durum, sulama randımanını olumsuz etkilemektedir.
Sulamanın yoğun olduğu temmuz ve ağustos aylarında ise hava
sıcaklıklarındaki artış, bitki gelişme dönemleri, I. ve II. ürünlerin aynı dönemde
sulanıyor olması gibi nedenlerle sulama suyuna olan talep artmaktadır. Özellikle
son yıllarda iklim değişikliğinin ovada hissedilir olmasının yanı sıra, bitki
deseninde ASO sulama projesinin başlangıcında öngörülen desenden olan büyük
sapmalar ovada su eksikliği yaşanmasında önemli rol oynamaktadır.
Su arzındaki azalmalar yanında bitki desenindeki değişmeler, uygulanan
sulama yöntemleri ve çiftçilerin aşırı su kullanımlarına devam etmeleri gibi
sebeplerden dolayı, ASO sulama şebekesinde kritik dönemlerde su tasarrufu
yapmak amacıyla son 3 yıldır (sol sahil) İç Rotasyon uygulaması
gerçekleştirilmektedir. Bu uygulamada, ovadaki sulama birlikeri iki gruba
ayrılmaktadır. Gruplardaki sulama birliklerine (Cumhuriyet, Y.Akarsu, Çotlu ve
G. Yüreğir Sulama Birlikleri birinci grup; Gökova, Gazi, Kadıköy, Y.Gök ve Ata
sulama birlikleri ise ikinci grup) su, farklı zamanlarda ve dönüşümlü olarak
verilmektedir. Geçmiş yıllarda Sol Sahil YSO iletim kanalına 65–70 m3/s su
bırakılmaktayken, 2006 yılı Ağustos ayı ortalarında İç Rotasyon uygulamasıyla
aynı kanala 35–45 m3/s arası su saptırılmıştır. Bu uygulama sonucunda yaklaşık
20–30 m3/s su tasarrufu yapıldığı tahmin edilmektedir. DSİ tarafından sulama
kanallarına verilen sulama suyu miktarları ölçülmektedir. Buna karşın, saptırılan
sulama suyunun drenaj kanallarıyla tahliye edilen bölümü genellikle
ölçülmemektedir. Bu nedenle; sulama randımanı ve drenaj fraksiyonu gibi
performans ölçütlerinin belirlenmesi, dolayısıyla su yönetiminin değerlendirilmesi
güçleşmektedir. Çoğunlukla saptırılan sulama suyunun, tamamının sulamada
kullanıldığı varsayılarak, sulama randımanları hatalı olarak belirlenmekte ve bu
durum sistemde iyileştirmelerin yapılmasını ve su yönetiminde sürdürülebilir
stratejilerin geliştirilmesini engellemektedir.
Yukarıda belirtilen sakıncaların ve eksikliklerin giderilmesi amacıyla 01
Ekim 2006–30 Eylül 2007 tarihleri arasında (2007 su yılında) Akarsu sahasında
sulama ve drenaj kanallarına giren ve çıkan akımlar ölçülmüştür. Yağış miktarı,
alanın ağırlık merkezine kurulan otomatik meteoroloji istasyonunda ölçülmüştür.
2007 hidrolojik su yılında, Akarsu sulama alanına 676 mm yağış düştüğü, sulama
244
sezonu boyunca toplam 1014 mm su saptırıldığı ve 788 mm suyun ise drenaj
kanalından tahliye olduğu saptanmıştır. YD1 ana drenaj kanalı üzerinde kurulan
limnigraftan elde edilen akım değerleri günlük olarak Şekil 3’te grafiklenmiştir.
Sezon sonlarına doğru, sahaya verilen sulama suyu miktarı düşmesine
rağmen, drenaj ile tahliye olan net su miktarının fazla olmasının (Şekil 3) temel
nedeni taban suyu boşalımları ve saptırılan suyun önemli bir kısmının drenaja
tahliye olması sayılabilir. 2007 Ağustos ayında yapılan İç rotasyon etkileri,
Şekil 3’ten daha iyi anlaşılmaktadır. İç rotasyonun başlamasından sonra ilk
dönemde su kayıpları az olmakta, daha sonra ki rotasyonlarda, YS2 ana sulama
kananla saptırılan suyun büyük bir bölümü sulamada kullanılmadan drene
olmuştur. Bu da gösteriyor ki, temelde su tasarrufu sağlamak amacıyla yapılan bu
yöntem, kayıpların daha da artmasına neden olmakta; drenaj fraksiyonunu
yükseltmektedir.
Şekil 3 Akarsu sahasına net giren ve çıkan sular
Bununla birlikte, son 3 yılda İç Rotasyon uygulaması nedeniyle bazı
sıkıntılar da ortaya çıkmıştır. Ovada hakim bitkinin mısır olması nedeniyle
rotasyon süresi ilk yıl 5 gün olarak seçilmiştir. Son iki yılda ise, bu süre 6–7 gün
arasında değişmiştir. Aslında, hâkim bitkiye göre yapılan bu uygulamayla su
tasarrufu yapılmaktadır. Sistemin rotasyonla işletilmesi sonucu ortalama 2–2.5
milyon m3/gün su daha az kullanılmıştır. Ancak; saptırılan suyun amaca uygun
olarak kullanılıp kullanılmadığı irdelendiğinde, rotasyonla bile aşırı su israfının
olduğu ortaya çıkmaktadır. Rotasyon süresinin uzaması, damla sulama yönteminin
uygulandığı alanlarda sulama aralığının genişlemesine ve bitkilerin su stresine
girmelerine neden olmaktadır.
245
3.5. Taban suyu düzeylerindeki olası değişimler
Sulama mevsimi başlangıcında yüksek taban suyu sorunu olan alanlar (TS
derinliği<1.0 m), YS2–5 yedek kanalı boyunca dağılım göstermiştir. Bu durum,
söz konusu kanalet hattında bakım-onarım ile ilgili bir problem olabileceğine
işaret etmektedir. Çalışma alanının kuzey kesimlerinde YS2 ana sulama kanalı
boyunca genelde TS derinliği 1.5 m’den daha derinlerde olup, drenaj sorunu
oluşturmamaktadır (Şekil 4a). TS derinliğinin <1.5 m olan sorunlu alanlar
Abdioğlu-Dedepınarı arasında dağılım göstermiştir. Çalışma alanının kuzeyindeki
YS2 ana sulama kanalı boyunca sulama mevsiminin erken evresi mayıs ayında
drenaj sorunu olmamasına karşın, sulamanın en yoğun olduğu temmuz ayında
drenaj sorunu ortaya çıkmıştır (Şekil 4b).
Şekil 4b’den, YS2 ana sulama kanalının sızmalar nedeni ile drenaj sorununa
katkı yaptığı açıkça görülmektedir. Ayrıca; temmuz ayında, drenaj sorunu olan
alanlar mayıs ayındakine kıyasla önemli oranda yaygınlaşmıştır. Sulama
mevsiminin son dönemlerinde, çalışma alanına rotasyonla 5’er günlük periyotlarla
kısıtlı oranda su saptırılmıştır. Sulama yönetimindeki bu değişiklik, TS düzeyi
üzerine olumlu yönde etki etmiş ve temmuz ayındaki drenaj sorunu olan alanlar
azalmıştır (Şekil 4c). Nitekim; Çetin ve Özcan (1999), ASO’da Dünya Bankası
finansmanı ile “Drenaj ve Tarla İçi Geliştirme Projesi” adı altında 1986–1991
yılları arasında yapılan drenaj kanalları rehabilitasyon çalışmalarından beklenen
faydanın sağlanamadığını ve drenaj sorununun süre geldiğini ortaya koymuşlardır.
Benzer şekilde; Demir ve Antepli (2004), Diker ve ark. (2000) tarafından yapılan
çalışmalar ile ovada kapalı ve açık dren sistemlerinin mevcut taban suyu sorununu
çözmede yeterli olamadığı doğrulanmış; sorunlar sulama şebekesinin yönetimiyle
ilişkilendirilmiştir.
246
(a) Mayıs 07
(b) Temmuz 07
Pompa İst.
(c) Ekim
2007
Taban suyu
Şekil 4. Taban Suyu Derinliğinin Yersel ve Zamansal Değişimi
247
4. SONUÇ VE ÖNERİLER
Büyük yatırımlarla gerçekleştirilen sulama projelerinin başarısı, tarımsal
üretim ve verimliliğin sağlanması kadar toprak ve su kaynaklarının verimli
kullanımı ile de doğrudan ilintilidir. Bu nedenle, tarım sektöründe suyun yönetimi
çok önemlidir. Bu çalışmada, ülkemizde tarımsal potansiyeli yüksek olan Aşağı
Seyhan Ovası Sulama Alanında su yönetimi ile ilgili mevcut uygulamalar gözden
geçirilmiş ve sorunlara değinilmiştir. Giderek azalan su kaynaklarının, tasarruflu
kullanımına ilişkin bazı uygulamalar irdelenmiştir. Sürdürülebilir tarımsal su
yönetiminde suyun etkin kullanımını sağlayacak uygulamalar kadar bu
uygulamaların arazideki yansımalarının gözlemlenmesi ve elde edilen sonuçlara
göre uygulamada gerekli düzenlemelerin yapılması sulama randımanlarının
yükseltilmesinde önem arz etmektedir.
Ede edilen sonuçlar şöyle özetlenebilir:
1.
2.
3.
4.
5.
6.
Sulama Birlikleri, rotasyon uygulaması sırasında da kanallara ihtiyaçtan
fazla su almaktadırlar.
Çiftçiler rotasyon nedeniyle suyun kesilebileceği endişesi taşımakta ve
zamanından daha erken sulama yapmaktadırlar.
Rotasyon periyodunda, ana sulama kanalında kapaklardan önemli oranlarda
su kaçağı olmakta ve bu sular doğrudan drenaj kanalına tahliye olmaktadır.
Tesislerin çok eski olması ve bakım–onarım eksiklikleri rotasyonun
başarısını düşürmektedir.
Yedek ve tersiyer kanalların uç tahliyelerinden önemli oranda su kaybı
olmaktadır.
Gece sulamasının yeterli ölçüde yapılamaması nedeniyle rotasyon süresince
de sulamadan dönen su miktarı fazla olmaktadır.
Değinilen sorunların giderilmesi amacıyla, farklı su yönetim stratejilerinin
denenmesi ve içlerinde en uygun olanının seçilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda:
1.
2.
3.
4.
5.
6.
Sulama birliklerinin kendi sorumluluk alanındaki yedek kanal bazında
rotasyon uygulanması,
Rotasyon süresinin belirlenmesinde, sık aralıklarla sulama yapılması
gereken bitkilerin göz önünde bulundurulması,
Su ihtiyacı az olan bitkilerin seçilmesi,
İletim kayıplarının azaltılması için tedbirler alınması,
Sulama birlik bütçeleri hazırlanırken ana, yedek ve tersiyer kanalları ile
üzerindeki sanat yapıları için yeterli bakım–onarım ödeneğinin ayrılması ve
bu ödeneğin sadece bu işler için harcanmasının sağlanması,
Gece sulamasının özendirilmesi; yağmurlama ve damlama sulama
sistemlerinin kullanımının yaygınlaştırılması önerilir.
248
5. TEŞEKKÜR
Avrupa Birliği 6. Çerçeve Programı (FP6) kapsamında QUALIWATER:
Diagnosis and Control of Salinity and Nitrate Pollution in Mediterranean
Irrigated Agriculture isimli proje (Proje No: INCO-CT-2005-015031) ile
desteklenen bu araştırma, Çukurova Üniversitesi Rektörlüğü Bilimsel Araştırma
Projeleri Birimi’nce de Katılımlı Araştırma Projesi (Proje No: ZF2006KAP1)
çerçevesinde finanse edilmiştir.
6. KAYNAKLAR
Çetin, M. ve Özcan, H., 1999. “Aşağı Seyhan Ovasında Sulanan ve Sulanmayan
Alanlarda Meydana Gelen Sorunlar ve Çözüm Önerileri: Örnek Bir
Çalışma”, TÜBİTAK Turkish Journal of Agriculture and Forestry 23, Ek
Sayı 1, 207-217.
Demir, N. ve Antepli, N., 2004. “Aşağı Seyhan Ovası Sulaması Taban Suyu ve
Tuzluluk Problemleri Değerlendirme Çalışması”, Sulanan Alanlarda
Tuzluluk Yönetimi Sempozyumu, 20-21 Mayıs 2004, DSİ Genel
Müdürlüğü, Ankara.
Diker, K., Çetin, M., Özcan, H., 2000. “Determining Spatial and Temporal
Changes in Hydraulic Gradient and Flow Directions by Using GIS”,
Proceedings of the 2nd International Conference on GIS for Earth Science
Applications (ICGESA 2000), 11-14 September, Full Text in Attached CD,
Menemen, Izmir, Turkey, Abstract on Page: 56.
DSİ, 2004. 2003 Yılı DSİ’ce İşletilen ve Devredilen Sulama Tesisleri
Değerlendirme Raporu. DSİ Genel Müdürlüğü, İşletme ve Bakım Dairesi
Başkanlığı, Ankara.
Şen, B., Topçu, S., Giorgi, F., Bi, X., Kanıt, E.G., Dalkılıç, T., 2008. Impact of
climate change on agricultural water use in Seyhan River Basin. TMMOB 2. Su
Politikaları Kongresi, 20-22 Mart 2008, Ankara.
249
AŞAĞI SEYHAN OVASINDA SU KAYNAKLARI
PROJELERİNİN GELİŞTİRİLMESİ İLE
LAGÜNLERİN İLİŞKİSİ
Zeliha SELEK1, Ayşegül DİNCER1ve İrfan ASLANKURT2
1
Çukurova Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü, Balcalı/ADANA, [email protected]
DSİ 6. Bölge Müdürlüğü Planlama Şube Müdürlüğü, Seyhan/ADANA
2
ÖZET
Bu çalışmada, Çukurova lagün zincirinin su bütçesine dayalı olarak, Ceyhan-SeyhanBardan havzalarında, baraj, sedde, sulama şebekeleri, drenaj sistemleri vasıtasıyla büyük ölçüde
geliştirildiği gözönüne alınarak, lagüner sistemin projesiz ve projeli koşullarda havzalarının
hidrolojisi incelenmiştir. Lagün havzalarına ve su bütçesine dönük çalışmaların önemi ortaya
konularak, Çukurova Lagün Zincirinde bundan sonra yapılacak çalışmalara yön vermek
amaçlanmıştır. Lagünlerin projesiz ve projeli havza büyüklükleri, havzalardaki sulu tarım ve kuru
tarım veya tarım yapılmama durumları esas alınarak, lagün aylık akımları hesaplanmış ve
karşılaştırılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Çukurova Lagünleri, Lagün Hidrolojisi, Akyatan Lagünü
RELATIONSHIP BETWEEN THE DEVELOPMENT OF WATER
RESOURCES PPOJECTS AND LAGOONS IN LOWER SEYHAN
PLAIN
ABSTRACT
In this study Ceyhan, Seyhan, Berdan regions of Çukurova lagoon chain extremely
developed by dams, irrigational networks, drainage systems is considered, with and without
project conditions of lagoon regions and hydrology was examined. The importance of studies
about lagoon regions and water budget was stated and to give a direction to the next studies abut
Çukurova lagoon chain. The region areas of lagoons with and without project was examined
related to with or without water agricalture or none agricalture situations. Monthly lagoon inflows
with and without project conditions were estimated and compared.
Key Words: Cukurova Lagoons, Lagoon Hydrology, Akyatan Lagoon
250
1.GİRİŞ
Kıyı alanları çok yönlü nitelikleri nedeni ile insanların her zaman ilgisini
çekmiştir. Kıyılarda iklimin, karasal kesimlere göre daha uygun oluşu, yerleşim
ve dinlence için tercih edilmelerine neden olurken, birçok ekonomik faaliyetlere
de olanak sağlamıştır. Kıyı ovalarının verimli, iklimin iyi, su kaynaklarının bol
bulunuşu, tarımda kıyıların çok üretken olmasını sağlamıştır. Büyük yerleşimlerin
ve endüstrilerin kıyı alanlarında veya kıyıya ulaşımın kolay sağlandığı etki
alanında olduğu görülür. Ürün değişiminin deniz üzerinden ucuz ve kolay oluşu,
büyük liman ve ticaret kolonilerinin kıyılar boyunca kurulmasını sağlamıştır.
Akdeniz’de eskinin küçük balıkçı kasabaları günümüzde en çok rağbet edilen
turizm çekim merkezlerine dönüşmüştür.
Bütün sulak alanlar toprak, su, bitki, hayvan türleri ve besinler gibi
fiziksel, biyolojik veya kimyasal elemanlardan oluşur. Bu elemanların kendi
içlerinde ve aralarında gerçekleşen işlemler sulak alanların, yabani hayatı,
dalyanlar ve ormanlar gibi kaynakların oluşumu, taşkın kontrolü ve fırtınadan
koruma gibi işlevlerin gerçekleşmelerini sağlar. Bunun yanında biyolojik çeşitlilik
ve kültürel kalıtım gibi ya kendinden değerli ya da çeşitli yararların ortaya
çıkmasına neden olan ekosistem niteliklerinde bulunmaktadır. Sulak alanları
önemli kılan bu işlev, ürün ve ekosistem nitelikleridir (Dugan 1990).
Lagün gölleri hava, karasal havza, akarsu ve denizin etkisi altında kalan
sığ sulak alanlar olarak tanımlanabilir. Deniz ile olan bağlantısının kuvvetliliği ve
karasal havzanın toprak yapısı ile yüzey akışı ve biyotik aktiviteler lagün gölünün
sediment yapısının oluşumu ve dağılımında belirleyici etkenlerdendir. Bununla
beraber lagünde etkisi olan akarsuların ve denizel akıntılar ile dalgaların da lagün
ve körfezlere doğru sediment materyalinin taşınmasında etkili olmaktadır
(Kırkgöz, 1998).
Lagün gölleriyle ilgili olarak önceki yıllarda yapılmış çalışmalarda derinlik
1–1,5m ve zemin sedimentinin çoğunlukla kumluk olduğu belirtilmektedir
(Alpbaz, 1990).
Türkiye’nin su ürünleri istihsal sahaları içinde önemli bir paya sahip olan
lagün göllerinin yüzey alanı 35.000 hektar olup, buralardan 77-92 kg/ha balık elde
edilmektedir (T.O.K.B., 1998).
Ancak Akdeniz’e komşu olan diğer ülkelerde dalyanlardan elde edilen
üretim miktarı Türkiye lagünlerinin 2–3 katı civarında olup, 100–400 kg/ha
ortalama verime sahiptirler (FAO, 1998).
Lagün göllerimiz oldukça düşük olan verimlerinin yanında sulak alan
özelliğini kaybederek bataklık veya çorak arazi niteliği kazanma gibi tehlikelerle
de karşı karşıyadır. Literatürde aquakültüre ve balık istihsaline uygun 61 adet
lagüner sahaya sahip olan Türkiye’de bugün 25 adet lagüner özelliğini
koruyabilen sulak alan kalmıştır (Korkut ve Ark., 1997).
Bu çalışmada, Çukurova lagün zincirinin su bütçesine dayalı olarak,
Ceyhan-Seyhan-Berdan havzalarında, baraj, sedde, sulama şebekeleri, drenaj
251
sistemleri vasıtasıyla büyük ölçüde geliştirildiği gözönüne alınarak, lagüner
sistemin projesiz ve projeli koşullarda havzalarının hidrolojisi incelenmiştir.
Lagün havzalarına ve su bütçesine dönük çalışmaların önemi ortaya konularak,
Çukurova Lagün Zincirinde bundan sonra yapılacak çalışmalara yön vermek
amaçlanmıştır. Lagünlerin projesiz ve projeli havza büyüklükleri, havzalardaki
sulu tarım ve kuru tarım veya tarım yapılmama durumları esas alınarak, lagün
aylık akımları hesaplanmış ve karşılaştırılmıştır. Çukurova lagün zincirini
oluşturan Tuzla Lagünü Akyatan Lagünü, Ağyatan Lagünü, Dipsiz Lagünü,
Yumurtalık Lagünleri mevcut ve mutasavver (planlanmış) su-toprak kaynakları
geliştirme hizmetleri etkilerinin ve alınması gereken önlemlerin planlanmasının
ortaya konması amaçlanmıştır.
2.YÖNTEM
2.1.Alanın Tanımı
Çukurova Deltası, Akdeniz havzasının kuzeydoğu kesiminde, Toros
dağlarından çıkarak Akdeniz’e dökülen üç nehrin çökelleri ile oluşmuş ve
ülkemizin en önemli ve büyük kıyı ovası olan Çukurova’nın aşağı havzasındadır
(Şekil 1.). Yaklaşık 110 km uzunluğundaki bu kıyı şeridinde bir zamanlar denizin
bir körfezi olan ve çökellerin önlerini kapatması ile içgöl halini alan, dört lagün
bulunur (Altan ve Ark., 2001).
SEYHAN
BERDAN
BARAJI
TUZLA LAGÜNÜ
AKYATAN LAGÜNÜ
YUMURTALIK
Ü
İ
BERDAN NEHRİ
K
CEYHAN NEHRİ
DİPSİZ
LAGÜNÜ
SEYHAN
İ
Şekil 1. Çalışma Alanı
252
AĞYATAN
LAGÜNÜ
2.2. Yüzey Suları ve Lagünler
Çukurova Deltası içinde yer alan ve deltanın oluşumunu sağlayan başlıca
yüzey suları Seyhan ve Ceyhan Nehridir. Delta içinde yer alan en önemli lagünler
Akyatan Lagünü, Yumurtalık Lagünü, Tuzla Lagünü, Ağyatan Lagünü olup,
Yelkoma ve Dipsiz Lagünleri de diğer geniş su yüzeyleridir.
Bu göller Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin taşımış olduğu çökellerin rüzgar
ve dalgalarla kıyıya paralel olarak taşınması ve oluşturduğu kum tepeleri ile kara
arasındaki çukurluklara deniz sularının dolması ile oluşmuşlardır. Oldukça sığ
olan bu lagünlerin derinliği 80 cm civarındadır (Yaşar ve Ark.,1999).
Yumurtalık Lagün Sistemleri’ni oluşturan ve daha fazla girinti ve çıkıntı
özelliği gösteren Ömer, Yapı, Darboğaz ve Arapboğazı gölleri önemli sulak
alanlardandır (Ortaçeşme,1996).
Çalışma alanının 1:100 000 ölçekli 1965 ve 1998 yıllarına ait O33, 1953
ve 1982 yıllarına ait O34 ve 1957 ve 1982 yıllarına ait O35 numaralı Askeri
Paftalar kullanılarak Çukurova Lagün Zinciri projesiz koşullar ve projeli koşular
havzaları çizilmiş ve eski ve yeni haritalardan göl alanları karşılaştırmalı olarak
planimetreyle ölçülmüştür. Lagünlerin projesiz koşullar drenaj havzaları, eski
haritalar temin edilerek çizilmiş ve projesiz koşullar drenaj alanları planimetre ile
çevrilerek bulunmuştur (Şekil 2.). Lagünlerin projeli koşullar drenaj havzaları,
yeni haritalar ve DSİ Projeleri genel vaziyet planları temin edilerek çizilmiş ve
projeli koşullar drenaj alanları planimetre ile çevrilerek bulunmuştur.
Su ve Toprak Kaynakları Geliştirme hizmetlerinin etkileri esas alınarak
Çukurova Lagün Zinciri projesiz koşullar (eski) ve projeli koşular (yeni) havza
alanları ve eski ve yeni lagün alanları planimetre ile ölçülmüştür. Çukurova Lagün
Zinciri projesiz koşullar ve projeli koşular havza alanları içinde yer alan mevcut
ve mutasavver sulama projesi alanları ölçülmüştür.
DSİ Genel Müdürlüğü tarafından Aşağı Ceyhan Misis Ovası ve Aşağı
Seyhan Ovası için hazırlanan ve lagün havzalarını temsil edebilir nitelikler olan
bu proje sahasında, yaklaşık olarak 100 ha alana 2-3 taban suyu gözlem kuyusu
açılarak, 0-30 cm, 30-60 cm, 60-90 cm, 90-120 cm ve 400 cm kadar toprak
örnekleri alınarak, 0-120 cm için alınan toprak örneklerinde “Faydalı Toprak
Nem” belirlenen ve bu Faydalı Toprak Nemi esas alınarak söz konusu projelerin
Su Denge Bilançolarının hazırlandığı,
1- “ASO IV. Merhale Projesi (7YP-8YP) Planlama Drenaj Raporu” Su
Denge Bilançosu’ndan
2-“ ACO Misis II. Merhale Projesi Planlama Drenaj Raporu” Su Denge
Bilançosu’ndan
3- ASO IV. Merhale Projesi Ek Saha (Baharlı) Planlama Drenaj
Raporlarından; yararlanılarak hesaplamalar yapılmıştır.
253
K
Şekil 2. Çukurova Lagün Zinciri Projesiz ve Projeli Koşullar Havzaları
3. BULGULAR VE TARTIŞMA
Akdeniz Bölgesi'nin ve Çukurova’nın en önemli akarsuları CeyhanSeyhan-Berdan nehirleri Çukurova Deltası'nı ve Çukurova Lagün Zincirini
oluşturmuştur.
Bu çalışmada; proje Yapım İşi devam eden Misis II. Merhale Projesi proje
formülasyonu etkileri sonucunda;
Çukurova Lagün Zinciri havzalarının, ASO I-II-III-IV. Merhale Sulama
Projesi ve Misis II. Merhale Sulama Projesi nedeniyle, projesiz koşullara göre,
projeli koşullarda küçüldüğü hesaplanmış, lagün hidrolojisinde kış akımlarında
negatif ve yaz akımlarında alansal olarak negatif fakat sulamadan dönen sular
nedeniyle pozitif etkilere yol açıldığı düşünülmektedir (Çizelge 1.).
254
3.1.Çukurova Su ve Toprak Kaynakları Geliştirme Hizmetlerinin Lagün
Hidrolojilerine Etkileri;
3.1.1.Yumurtalık Lagünleri
Çukurova su ve toprak kaynakları geliştirme hizmetlerinin (İşletmedeki
Aşağı Ceyhan Aslantaş II. Merhale Projesi Yumurtalık Sulaması ve Proje Yapım
İşi devam eden mutasavver Misis II. Merhale Sulama Projesi’nin) Yumurtalık
Lagünleri üzerine etkileri Şekil 3’de gösterilmiştir. Buna göre yağışların yüksek
olduğu Ekim-Mayıs ayları arasında, lagün aylık beslenmesinde projesiz ve projeli
koşullar arasında önemli bir beslenme farkı olmadığı diğer bir ifadeyle yağışlı
dönem aylık beslenmelerinde projesiz ve projeli koşullarda lagün aylık
beslenmelerinin hemen hemen aynı olduğu,
Yağışların düşük, buharlaşmanın çok yüksek olduğu Haziran-Eylül
arasında aylık akımlarda Projesiz ve Projeli koşullar arasında lagün kurak dönem
beslenmesinin, DSİ tarafından uygulanacak sulama projeleri nedeniyle projeli
koşullarda yaklaşık iki kat artacağı belirlenmiştir.
Çizelge 1. Çukurova Lagünleri Projeli ve Projesiz Koşullar Havza Alanları
Yumurtalık
Lagünleri (Projesiz)
Yumurtalık
Lagünleri (Projeli)
Ağyatan Lagünü
(Projesiz)
Ağyatan Lagünü
(Projeli)
Akyatan Lagünü
(Projesiz)
Akyatan Lagünü
(Projeli 1)
Akyatan Lagünü
(Projeli 2)
Tuz Gölü lagünü
(Projesiz)
Tuz Gölü lagünü
(Projeli)
Dipsiz Lagünü
(Projesiz)
Dipsiz Lagünü
(Projeli)
TOPLAM
Çukurova Lagün
Zinciri (Projesiz)
Çukurova Lagün
Zinciri (Projeli 1)
Çukurova Lagün
Zinciri (Projeli 2)
Genel Havza (ha)
T. Karasal
Havza (ha)
21000
17886
17886
20004
16254
9450
5820
4620
4620
1200
4120
2947
2947
1173
93270
88220
88220
5050
37736
30306
6810
23496
7430
28600
21170
6810
14360
7430
10520
9704
9704
816
3000
2480
2480
520
1460
1244
1244
216
1460
1307
1307
153
132070
121674
121674
10396
66320
53294
22994
30300
13026
57184
44158
22994
21164
13026
Karasal Havza Sulanan Karasal
(1) (ha)
Havza (2) (ha)
Lagün Alanı
(3) (ha)
DÜŞÜNC
ELER
3114
6804
3750
Sul. VAR
Sul. YOK
Sul. VAR
Sul. VAR
Sul. YOK
Sul. YOK
Lagün hidrolojisi açısından projeli koşullarda yağışların yüksek ve
buharlaşmanın düşük olduğu yağışlı dönem akımlarında önemli bir değişiklik
255
AYLIK VE YILLIK TOPLAM BESLEME (hm³)
yoktur, fakat yağışların düşük buharlaşmanın yüksek olduğu dönemde lagün
tatlısu beslenmesi artmaktadır. Lagün tuz konsantrasyonu rejiminin düzenli
olması için, Lagün tatlısu beslenmesinin buharlaşmanın çok yüksek olduğu kurak
dönemde yaklaşık iki kat artması ilk bakışta olumlu görülebilir.
200
180
160
140
120
100
80
60
40
20
0
OCAK
ŞUBAT
PROJESİZ
MART
NİSAN
PROJELİ
MAYIS
HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
TOPLAM
AYLAR
Şekil 3. Yumurtalık Lagünleri Aylık ve Yıllık Projesiz ve Projeli Koşullar Tatlı su
Beslemeleri
3.1.2.Ağyatan Lagünü
Çukurova su ve toprak kaynakları geliştirme hizmetlerinin Ağyatan
Lagünü üzerine etkileri Şekil 4’de gösterilmiştir. Buna göre yağışların yüksek
olduğu ve yağışların düşük, buharlaşmanın çok yüksek olduğu kurak dönemlerde,
projeli koşullarda havzanın küçülmesinden ve projeli koşullarda lagünün
sulamadan dönen sulardan hiç etkilenmiyor olmasından dolayı, lagün
beslenmesinin 12 ay boyunca azaldığı gözlenmiştir.
Lagün hidrolojisi açısından, projeli koşullarda havza küçülmesi ve
havzada sulamadan dönen su bulunmaması sonucunda kurak ve yağışlı dönemde
yıl boyunca lagün beslenmesinde rutin bir azalma olduğunu göstermektedir. Bu
durum genel anlamda yıl boyunca ve fakat özellikle kurak dönem için lagün tuz
konsantrasyonu açısından olumsuz bir duruma yol açacağı düşünülebilir.
256
Şekil 4. Ağyatan Lagünü Aylık ve Yıllık Projesiz ve Projeli Koşullar Tatlısu
Beslemeleri
3.1.3.Akyatan Lagünü
Çukurova su ve toprak kaynakları geliştirme hizmetlerinin Akyatan
Lagünü üzerine etkileri Şekil 5’de gösterilmiştir. Buna göre YD3 kapağı açık
iken, yağışların yüksek olduğu Eylül-Mayıs ayları arasında, lagün aylık
beslenmesinde Projesiz ve Projeli koşullar arasında önemli bir beslenme farkının
söz konusu olduğu, diğer bir ifadeyle yağışlı dönem aylık beslenmelerinde
projesiz ve projeli koşullarda lagün aylık beslenmelerinin % 50’den fazla azaldığı;
yağışların düşük, buharlaşmanın çok yüksek olduğu Haziran-Ağustos arasında
kurak dönemde aylık akımlarda Projesiz ve Projeli koşullar arasında lagün kurak
dönem beslenmesinin, DSİ tarafından işletmeye açılan ve inşaatı devam eden
sulama projeleri nedeniyle projeli koşullarda belirli bir oranda artış sağlanacağı
belirlenmiştir.
Lagün hidrolojisi açısından projeli koşullarda yağışların yüksek ve
buharlaşmanın düşük olduğu yağışlı dönem akımlarında projeli koşullarda
havzanın çok küçülmüş olması nedeniyle beslenme % 50’den fazla azalmış, fakat
yağışların düşük buharlaşmanın yüksek olduğu dönemde sulamadan dönen sular
sayesinde lagün tatlısu beslenmesi artmaktadır.
YD3 kapağı kapalı iken, yağışların yüksek olduğu Eylül-Mayıs ayları
arasında, lagün aylık beslenmesinde Projesiz ve Projeli koşullar arasında önemli
bir beslenme farkının söz konusu olduğu, diğer bir ifadeyle yağışlı dönem aylık
beslenmelerinde projesiz ve projeli koşullarda lagün aylık beslenmelerinin %
50’den çok daha fazla azaldığı, yağışların düşük, buharlaşmanın çok yüksek
olduğu Haziran-Ağustos arasında kurak dönemde aylık akımlarda Projesiz ve
Projeli koşullar arasında lagün kurak dönem beslenmesinin, DSİ tarafından
işletmeye açılan ve inşaatı devam eden sulama projesine rağmen projeli
koşullarda da kısmen azaldığı belirlenmiştir.
257
AYLIK VE YILLIK TOPLAM BESLEME
(hm³)
Lagün hidrolojisi açısından projeli koşullarda yağışların yüksek ve
buharlaşmanın düşük olduğu yağışlı dönem akımlarında projeli koşullarda
havzanın çok küçülmüş olması nedeniyle beslenme % 50’den çok daha fazla
azalmış, fakat yağışların düşük buharlaşmanın yüksek olduğu dönemde
sulamadan dönen sular sayesinde lagün tatlısu beslenmesi yine azalmış fakat daha
az azalmıştır.
Lagün tuz konsantrasyonu rejiminin düzenli olması için, Lagün tatlısu
beslenmesinin buharlaşmanın çok yüksek olduğu kurak dönemde YD3 kapağı
açıkken kısmen artması ilk bakışta olumlu mütalaa edilmektedir. Lagün
havzasındaki uygulanacak sulama projesinin kurak dönemde tatlısu etkisiyle
lagün tuz konsantrasyonu rejimini olumlu etkileyeceği tahmini yapılabilir, ayrıca
tarımsal sulamadan kaynaklanan ilaç-gübre olumsuz etkilerive sediment etkilerini
minimize eden hizmetler gerekir.
800
700
600
500
400
300
200
100
0
OCAK
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAY IS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUSTOS
EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
TOPLAM
AYLAR
PROJESİZ
PROJELİ 1
PROJELİ 2
Şekil.5. Akyatan Lagünü Aylık ve Yıllık Projesiz ve Projeli Koşullar Tatlısu
Beslemeleri
3.1.4.Tuzla Lagünü
Çukurova su ve toprak kaynakları geliştirme hizmetlerinin Tuzla Lagünü
üzerine etkileri Şekil 6’da gösterilmiştir. Buna göre lagün hidrolojisinin;
Yağışların yüksek olduğu yağışlı ve yağışların düşük, buharlaşmanın çok
yüksek olduğu kurak dönemlerde, projeli koşullarda havzanın çok küçülmesinden
ve projeli koşullarda lagünün sulamadan dönen sulardan hiç etkilenmiyor
olmasından dolayı, lagün beslenmesinin 12 ay boyunca projesiz koşullara göre
projeli koşullarda %50’den çok daha fazla azaldığı izlemektedir.
Lagün hidrolojisi açısından, projeli koşullarda havzanın çok küçülmesi ve
havzada sulamadan dönen su faktörünün bulunmaması sonucunda kurak ve
yağışlı dönemde yıl boyunca lagün beslenmesinde rutin bir azalma olduğunu
258
görülmektedir. Projeli koşullardaki bu durum genel anlamda yıl boyunca ve fakat
özellikle kurak dönem için lagün tuz konsantrasyonu açısından olumsuz bir
duruma yol açacaktır.
Bu sonuçlardan, lagün havzasında uygulanacak sulama projesinin
sulamadan dönen sularının lagünü beslemesinin yıl boyunca ve özellikle kurak
dönemde lagün tuz konsantrasyon rejimini olumsuz etkileyeceği tahmininde
bulunulabilir. Çukurova lagün zincirinin tatlısu ihtiyacı ve tuz konsantrasyonu
açısından en edilgen konumda lagünüdür.
Şekil 6. Tuzla Lagünü Aylık ve Yıllık Projesiz ve Projeli Koşullar Tatlısu
Beslemeleri
3.1.5.Dipsiz Lagünü
Çukurova su ve toprak kaynakları geliştirme hizmetlerinin Dipsiz Lagünü
üzerine etkileri Şekil 7’de gösterilmiştir. Buna göre lagün hidrolojisinin;
Yağışların yüksek olduğu yağışlı ve yağışların düşük, buharlaşmanın çok
yüksek olduğu kurak dönemlerde, projeli koşullarda havzanın projesiz koşullar
havzasıyla aynı olduğu, projeli koşullarda lagünün sulamadan dönen sulardan hiç
etkilenmiyor olması, lagün beslenmesinin 12 ay boyunca projesiz koşullara göre
projeli koşullarda hemen hemen aynı olduğu izlemektedir.
Lagün hidrolojisi açısından, projesiz ve projeli koşullarda havzanın aynı
kalması ve her iki dönemde de havzada sulamadan dönen su faktörünün
bulunmaması sonucunda, 12 ay boyunca beslenmenin hemen hemen aynı
kaldığını anlaşılmaktadır. Su ve toprak kaynakları geliştirme hizmetlerinin lagün
beslenmesine sulamadan dönen sular ve havza büyüklük değişimi yönünden bir
etkisi yoktur. Fakat yaz döneminde yüksek buharlaşma, lagünün özellikle yaz
döneminde tatlısu ihtiyacının daha fazla olabileceğini göstermektedir.
259
AYLIK VE YILLIK TOPLAM BESLEME (hm
12
10
8
6
4
2
0
OCAK
PROJESİZ
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
PROJELİ
HAZİRAN T EMMUZ AĞUST OS EYLÜL
EKİM
KASIM
ARALIK
T OPLAM
AYLAR
Şekil 7. Dipsiz Lagünü Aylık ve Yıllık Projesiz ve Projeli Koşullar Tatlısu
Beslemeleri
4. SONUÇ VE ÖNERİLER
Bu çalışmada, Çukurova lagün zincirini oluşturan Tuzla, Akyatan,
Ağyatan, Dipsiz ve Yumurtalık lagünlerinin mevcut ve planlanmış su-toprak
kaynakları geliştirme hizmetlerine etkileri incelenmiş ve alınması gereken
önlemler aşağıda verilmiştir.
1) Lagüner sistemlerinin yönetim planlarının yapılmaması, yönetim
planlarında su kalitesi izleme, hidrolojik çalışma, hidrojeolojik çalışma,
uygulama, modernizasyon eksiklikleri, Ülkemiz lagünleri ekosistemlerinin
tahribine, lagüner sistemlerimizin su ürünleri potansiyelinin ilkel dalyan
balıkçılığından, modern dalyan balıkçılık sistemine geçememesi sebebiyle
değerlendirilememesine yol açmaktadır.
2) Lagünlerin su bütçelerini içeren, lagünlere ait somut aylık tatlı su
ihtiyacını ve tatlısu temin edilecek kaynak alternatiflerini ortaya koyan, lagün
optimum su bütçesine ve su kalitesine uygun teknik-ekonomik-çevresel-sosyal
yapılabilirliklere uygun “Sulak Alan Yönetim Planları” tamamlanmalıdır.
3) Yönetim Planı ve su denge bilançosu hazırlanan lagünlerin aylık tatlısu
ihtiyacını esas alan drenaj sistemi revizyonu proje formülasyonunun ve uygun
proje hizmetlerinin tamamlaması gerekir.
4) Lagünlerde akılcı kullanım çerçevesinde balıkçılık geliştirme hizmetleri
icra edilerek, modern balıkçılık koşulları sağlanmalı, modern balıkçılık
(işletmeciliği-bakımı-onarımı-izleme-değerlendirme) hizmetleri sağlanmalıdır.
Yönetim Planı çalışmalarına gerekli katkı konmalıdır.
260
5) Lagünlerin ve sulak alanların su ürünleri potansiyelinin optimum
değerlendirilmesi ve ekosisteminin korunması amacıyla (enerji-taşkın korumasulama amaçlı hizmetlerin yerine getirilmesinde olduğu gibi) su ve toprak
kaynaklarının geliştirilmesi ve su ürünleri geliştirilmesi hizmetlerinin planlanması
gerekir.
KAYNAKLAR
ALPBAZ, A. G., 1990, Deniz Balıkları Yetiştiriciliği, E.Ü. Basımevi, Bornova
İZMİR, 380s
.
ALTAN, T. ve Ark., 2004. Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Yönetim Planı.
LIFE- Çukurova Deltası Biyosfer Rezervi Planlama Projesi. Çukurova
Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü, 372 Sf., ADANA.
DUGAN, P.J., 1990. Sulak Alanların Korunması, Güncel Konular ve Gerekli
Çalışmalar Üzerine Bir İnceleme, DHKD, PK 18, 80810 BeFAO, 1998, Yearbook
FAO Technical Paper, Roma- ITALIA
FAO, 1998, Yearbook FAO Technical Paper, Roma- ITALIA
KIRKGÖZ M, S., M., MAMAK, M.Sami, AKÖZ, 1998, Kıyılarda Sediment
Taşınımı, Ç.Ü, Müh. Mim. Fak. Dergisi, cilt 13, sayı:1-2, 49-59, ADANA
KORKUT, A., CİHANER, A., TOLON, M.Tolga, 1997 E.Ü. Su Ürünleri
Fakültesi SÜFA (Homa) Dalyanı’ndaki Fiziko-Kimyasal Değişimlerin Balık
Verimi Üzerine Etkisi, Akdeniz Balıkçılık Kongresi, 9-11 Nisan 1997, 615-620,
İZMİR.
ORTAÇEŞME, V., 1996. Adana İli Akdeniz Kıyı Kesiminin Ekolojik Peyzaj
Planlama İlkeleri Çerçevesinde Değerlendirilmesi ve Optimal Alan Kullanım
Önerileri. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Peyzaj Mimarlığı
Anabilim Dalı Doktora Tezi no.357, Adana.
T.O.K.B. 1998, Yıllık Sirküler Yayınları, ANKARA
YAŞAR, A. ve ARK., 1999. Adana İlinin Arazi Kullanım Potansiyeli. MTA
Genel Müdürlüğü, Derleme no:10239, Ankara.
261
AŞAĞI SEYHAN OVASINDA SULU TARIMIN
SÜRDÜREBİLİRLİĞİNİN ÇEVRESEL VE EKONOMİK
GÖSTERGELERİ
Doç.Dr. Fuat BUDAK
Çukurova Üniversitesi, Çevre Mühendisliği Bölümü, 01330 Balcalı, Adana. 3386084/2075
[email protected]
Özet:
Son yıllarda, sürdürülebilirlik göstergeleri konusu tarımla ilgili bilim dallarının ilgi odağı haline
gelmiş ve çok sayıda tarımsal sürdürülebilirlik göstergeleri önerilmiştir. Tarımsal sürdürülebilirlik
göstergelerinin geliştirilmesinde genel amaç, tarımsal üretim kaynakların belirli karakteristiklerini
izleyerek elde edilecek bilgilerle, üretici ve politika uygulayıcılarına karar verme aşamalarında
yardımcı olmaktır. Çalışmada, çeşitli araştırmalarda önerilen tarımsal sürdürülebilirlik göstergeleri
tartışılmış ve Aşağı Seyhan Ovası proje alanına yönelik işletme ve proje alanı bazında tarımsal
sürdürülebilirlik göstergeleri, eldeki veriler ölçüsünde, geliştirilerek değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Sürdürülebilirlik göstergeleri, tarımsal üretim, çevresel etkiler, tarımsal-çevre
politikaları.
ENVIRONMENTAL AND ECONOMIC INDICATORS FOR
SUSTAINABLE IRRIGATED AGRICULTURE IN THE
LOWER SEYHAN PLAIN
Abstract:
The concept of sustainability indicators has become important in agricultural science in recent
years. Numerous agri-environmental indicators have been developed. The main objective of
developing indicators is that specific characteristics of agricultural production resources are
monitored and recorded to provide information serves as an aid for decision making by farmers
and policy makers. Based on previous studies, this paper is focused on the development and
assessment of an indicator of sustainable agricultural practice at the farm and irrigation district
level for the Lower Seyhan Plain project area; depending on available data on hand.
Keywords: Sustainability indicators, agricultural production, environmental impacts, agrienvironmental policies.
262
1. GİRİŞ
Modern tarımın yaygınlaşması ile birlikte ortaya çıkan gelişmeler mevcut tarımsal
üretim sistemlerinin uzun dönem uygulanabilirliği konusunda güçlü şüpheler
oluşturmuştur. Bu gelişmeler arasında kimyasal gübre ve tarımsal mücadele
ilaçlarına yüksek oranda bağımlılık, doğal hayatın zarar görmesi, biyolojik
çeşitliliğin azalması, çevresel kirlilik ve insan sağlığı açısından risklerin artması
sayılabilir (Rigby ve ark, 2001). Diğer yandan, tarım ürünlerinin uluslar arası
ticaretinin artması, çevresel politikalardaki standartların yükselmesi ve iklimdeki
değişimler tarımsal üretimin devamlılığını tehdit eder duruma gelmiştir
(Langeveld, ve ark, 2004). Söz konusu gelişmelere paralel olarak, tarım
sektöründen beklentiler/talepler de değişeme uğramış ve üreticiler sürdürülebilir
tarımın temeli oluşturan çevresel, ekonomik, sosyal ve toplumsal refah
konularıyla karşı karşıya kalmıştır. Bu durum tarımsal üretim sistemlerinde ve
işletme yönetimi uygulamalarında değişimi zorunlu kılmıştır. Söz konusu
değişimi başlatmak ve hızlandırmak için geliştirilen tarımsal politikaların
etkilerini izlemek için geliştirilen sürdürülebilirlik göstergeleri son yıllarda
oldukça önem kazanmıştır.
Sürdürülebilir kalınma ve gelişimini izlemek amacıyla oluşturulan “Sürdürülebilir
Kalkınma Göstergeleri ve Standartları” ile ilgili çalışmalar 1992 Rio Konferansı
ile başlamış ve günümüze kadar artan bir hızlı devam etmiştir. Bunun sonucunda,
sürdürülebilirlik göstergeleri ve kullanımı konusunda önemli ölçüde bir literatür
birikimi sağlanmıştır (Rigby ve ark, 2001; Cauwenbergh ve ark, 2007). Bu
gelişmeye bağlı olarak, özellikle son yıllarda, sürdürülebilirlik göstergeleri konusu
tarımla ilgili bilim dallarının ilgi odağı haline gelmiş ve çok sayıda tarımsal
sürdürülebilirlik göstergeleri önerilmiştir. Genel olarak amaç, tarımsal üretim
kaynakların belirli karakteristikleri izlenerek elde edilecek bilgilerle, üretici ve
politika uygulayıcılarına karar verme aşamalarında yardımcı olmaktır (Pannell ve
Glenn, 2000).
Söz konusu tarımsal sürdürülebilirlik göstergeleri ulusal veya bölgesel seviyede
olduğu gibi işletme (çiftlik) düzeyinde olabilmektedir. Ancak, sürdürebilir tarım
uygulamasında en önemli hedef kitlesi üretici olduğundan, işletme düzeyindeki
tarımsal sürdürülebilirlik göstergeleri daha önemli hale gelmiştir (Tzilivakis ve
Lewis, 2004). Genel olarak tarımsal sürdürülebilirlik göstergeleri: toprak ve arazi
yönetimi, sulama teknolojileri, tarımsal mücadele, girdi kullanımı, emisyonlar,
toprak ve su kirliliği, biyolojik çeşitlilik, enerji kullanımı, işletme geliri, yöresel
ekonomi ve bunların alt veri setleri şekilde özetlenebilir.
Çalışmada, çeşitli araştırmalarda önerilen tarımsal sürdürülebilirlik göstergeleri
tartışılmış ve Aşağı Seyhan Ovası (AOS) proje alanına yönelik işletme ve sulama
birliği alanı bazında tarımsal sürdürülebilirlik göstergeleri, eldeki veriler
ölçüsünde, geliştirilerek değerlendirilmiştir. Son yıllarda giderek önem kazanan
263
tarımsal süründürülebilirlik göstergeleri konusunun tarımsal politika
oluşturucuların ve konu ile ilgili araştırıcıların gündemine taşımak bildirinin en
önemli amacını oluşturmaktadır.
2. METOT
Bu çalışmada, EU-FP6 programınca desteklenen “Akdeniz Sulu Tarım
Alanlarında Tuzluluk ve Nitrat Kirliliğinin Belirlenmesi ve Kontrolü” konulu
proje kapsamında, Aşağı Seyhan Ovası Akarsu Sulama Birliği alanında yürütülen
araştırmalardan ede edilen veriler kullanılmıştır. Çalışmada kullanılan tarımsal
işletme yönetimi uygulamaları, doğal kaynak ve girdi kullanımı ve işletme
gelirlerine ilişkin veriler proje alanındaki 88 tarımsal işletmeden yüz-yüze
görüşme tekniği ile genelleştirilmiş anket formu kullanılarak elde edilmiştir.
Anket çalışması 2007 yılında tesadüfî olarak seçilmiş tarımsal işletmelerde
yapılmıştır. Tarımsal uygulamaların çevresel etkileriyle ilgili veriler ise, yine aynı
proje kapsamında proje alanında kurulan ölçüm istasyonları verilerinden ve
araziden alınan örneklerin analiz sonuçlarından elde edilmiştir. Söz konusu proje
alanı yaklaşık 9.495 ha olup, önemli tarımsal ürünler sırasıyla mısır, buğday,
narenciye, pamuk ve 2.ürün mısırdır.
3. TARIMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK GÖSTERGELERİ
Çevresel kaygıların tarım politikalarına entegre edilmesi isteği ile yaşanan
tarımsal politika değişimi, tarımsal politika oluşturma ve analiz etme
çalışmalarında konuyla ilgili ampirik bilgiye olan talebi artırmıştır. Dolaysıyla
bölgesel, ulusal ve uluslararası düzeyde tarımsal sürdürülebilirlik göstergeleri
geliştirme araştırtmaları oldukça önem kazanmıştır. Tarımsal sürdürülebilirlik
göstergeleri tarımsal politika oluşturma-uygulama-değerlendirme prosesine
katkıları: 1) tarımsal politika oluşturuculara tarım sektörünün çevresel etkilerinin
durumu ve eğilimi ile ilgili bilgiler sağlaması, 2) seçilen ve uygulanan tarımsal
politikaların ve üretici uygulamalarının oluşturduğu çevresel etkilerin sebep-sonuç
ilişkilerinin anlaşılmasını sağlaması, 3) sürdürülebilir tarımın desteklenmesi için
alınan önlem ve teşviklerin etkisinin izlenmesi ve değerlendirilmesine yardımcı
olması olarak sayılabilir (Piorr, 2003).
Bu nedenle seçilecek göstergeler politika oluşturuculara ve üreticilere bilgi
sağlayıcı, sürdürülebilirlik çabasındaki başarıyı veya başarısızlığı gösterici,
bilimsel temele dayanan ve ölçülebilen özelliklere sahip olmalıdır (OECD, 1997;
Piorr, 2003). Tarımsal sürdürülebilirlik göstergelerin seçiminde diğer önemli bir
nokta, seçilen göstergenin izlenmesinin maliyeti söz konusu göstergenin izlenmesi
ile elde edilecek faydadan daha düşük olmasıdır. Burada maliyet materyal,
ekipman ve analiz masrafının yanı sıra fırsat maliyetini de kapsamalıdır. Fayda
kısmı ise, politika oluşturucuların, üreticilerin ve diğer ilgililerin karar verme
sürecine sağladığı katkı olarak değerlendirilebilinir (Pannell ve Glenn, 2000).
264
Tarımsal sürdürülebilirlik veya tarımsal-çevre göstergeleri ulusal, bölgesel ve
işletme bazında birçok araştırıcı tarafından geliştirilerek önerildiği gibi, kurumsal
olarak da geliştirilerek uygulamaya konmuştur (OECD, 2001; EC, 2000). Örnek
olarak, Avrupa Birliği tarafından IRENA projesi kapsamında D.P.S.I.R. (itici
güçler-baskılar-durum-etkiler-tepkiler) yaklaşımı ile geliştirilen ve 35 başlıktan
oluşan tarımsal sürdürülebilirlik göstergeleri (Petersen, 2004) Çizelge 1. de
verilmiştir.
Çizelge 1. IRENA projesi kapsamında geliştirilen göstergeler listesi
D.P.S.I.R. İçeriği
Tepkiler
İtici Güçler
Baskılar
Mevcut Durum
Etkiler
No
1.
2.
3.
4.
5.1.
5.2.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
27.
28.
29.
30.
31.
32.
33.
34.1.
34.2.
34.3.
35.
IRENA Göstergeleri
Çevresel destek kapsamındaki tarımsal alan
İyi tarım uygulamalarının bölgesel durumu
Çevresel hedeflerin bölgesel durumu
Koruma altındaki doğal alanlar
Organik ürünler için ödenen fiyat farkı
Organik tarım yapan üreticilerin tarımsal gelirleri
Üreticilerin eğitim durumu
Organik tarım yapılan alan
Gübre tüketimi
Pestisit tüketimi
Su kullanımı
Enerji kullanımı
Arazi kullanımı değişimi
Tarımsal üretim deseni
Tarımsal işletme yönetimi uygulamaları
İntensif / ekstentif tarım
Uzmanlaşma
Marjinalleşme
Bitki besin elementleri dengesi
CH4 ve N2O emisyonları
Topraktaki pestisit kalıntıları
Su kirliliği
Su seviyelerindeki azalmalar
Toprak erozyonu
Bitki örtüsü değişimi
Genetik çeşitlilik
Doğal değeri yüksek tarımsal alanlar
Yenilenebilir enerji üretimi (kaynaklarına göre)
Tür çeşitliliği
Toprak kalitesi
Sudaki nitrat/pestisitler
Taban suyu seviyesi
Peyzaj (arazi görünümü)
Biyolojik çeşitliliğe olan etkiler
Tarımın sera gazı emisyonlarındaki payı
Tarımın nitrat kirliliğindeki payı
Tarımın su kullanımındaki payı
Peyzaj üzerine etkiler
265
Bildiride tarımsal sürdürülebilirlik konusunda yapılmış çalışmalarda önerilmiş
göstergeler dikkate alınarak Aşağı Seyhan Ovası sulama alanı için geliştirilmiş
göstergeler tarımsal işletme yönetimi, gidi ve doğal kaynak kullanımı, çevresel
etkiler ve ekonomik kaynaklar olmak üzere dört kısımda halinde düzenlenerek,
sırasıyla Çizelge 2, 3, 4 ve 5’te verilmiştir.
Tarımsal işletme yönetimine ilişkin göstergeler farklı üretici uygulamaları ile
çevresel etkiler arasındaki ilişkileri göstermesi bakımından son derece önemlidir.
Bu göstergeler tarımsal işletmelerin genel, tarımsal mücadele, bitki besin
elementleri, sulama, torak ve arazi yönetim planlarını içermektedir. Araştırma
alanı için bulunan gösterge değerlerine bakıldığında, son iki yılda toprak analizi
yaptıran işletmelerin oranının % 9,1 bazı ürünlerde yağmurlama sulama yöntemi
uygulayanların oranı ise sadece % 4,5 olduğu görülmektedir. İnceleme alanında
organik tarım yapan işletmeye rastlanmamıştır (Çizelge 2).
Tarımsal girdi ve doğal kaynak kullanımı tarımın çevresel etkileri ile doğrudan
ilgili olduğu gibi işletmenin verimliliği ve karlılığı ile de yakından ilgilidir. Konu
ile ilgili göstergeler bitki besin elementleri kullanımı, pestisit kullanımı ve su
kullanımı olmak üzere üç ana konuya ayrılarak değerlendirilmiştir. Bitki besin
elementleri kullanımı ve pestisit kullanımı ile ilgili göstergeler araştırma
alanındaki önemli ürünler dikkate alınarak ürün bazında kg/ha cinsinden
verilmiştir. Ürün bazında azot kullanımı mısır üretiminde, pestisit kullanımı ise
pamuk üretiminde en fazladır. Su kullanımı ile ilgili göstergeleri işletme bazında
ölçmek mümkün olmadığından, bu konuyla ilgili gösterge değerleri sulama birliği
bazında verilmiştir. Akarsu Sulama Birliği alanında su kullanım etkinliği gösterge
değeri 38.6’dır. Taban suyu seviyesi gösterge değeri -14,7 cm olup, bir önceki yıla
göre taban suyu derinliğinin düştüğünü ifade etmektedir (Çizelge 3).
Tarımsal faaliyetlerin çevresel etkileri ile ilgili olarak çok sayıda gösterge
geliştirtmiştir. Ancak bunların büyük bölümü su ve toprak kirliliği üzerinde
yoğunlaşmaktadır. Çalışmada söz konusu göstergelere ilişkin verilerin toplama
maliyeti ve bölgenin önemli sorunları da dikkate alınarak tuzlanma ve nitrat
kirliliği üzerinde durulmuştur. Çizelge 3. incelendiğine, Akarsu Sulama Birliği
alanında bir hektar alandan drenaj suyu ile yılda ortalama 41,20 kg NO3-N gittiği
görülmektedir. Toprak kalitesi ile ilgili göstergelerden, toprağın üst katmanında
(0,9 m) bir önceki yıla göre azot miktarının artığı, tuz miktarını ise azaldığı
anlaşılmaktadır (Çizelge 4).
Sürdürülebilir bir tarımın gerçekleşmesi hiç şüphesiz tarımsal faaliyetlerden
yeterli bir gelirin elde edilmesi ile mümkündür. Araştırma alanı için önerilmiş
ekonomik kaynaklara ilişkin göstergeler Çizelge 5. de verilmiştir. Bu göstergeler
tarımsal politika oluşturucuları açısından son derece önemli olup, göstergelerin
zamaniçinde eğilimleri dikkatle izlenmelidir.
266
Çizelge 2. Tarımsal işletme yönetimi
Ana Konular
Genel İşletme Yönetimi
Önerilen Göstergeler
Çevresel destek kapsamındaki
arazi miktarı
Organik tarım
Tarımsal Mücadele Yönetimi
Bitki Besin Elementleri
Yönetimi
Entegre Tarımsal Mücadele
Bitki Besin Elementleri
Yönetimi Planı
Toprak Analizi
Sulama ve Su Yönetimi
Sulama Teknolojileri
Toprak ve Arazi Yönetimi
Ekim nöbeti uygulaması
Anız yakma
Araştırma Alanı İçin Örnek
Gösterge Değeri
Tanım / Veri Tipleri
Çevresel destek kapsamındaki işletmelerin (veya alanın) toplam işletme sayısına
(veya toplam alana) oranı
Organik tarım yapan işletmelerin (veya yapılan alanın) toplam işletme sayısına
(veya toplam alana) oranı
Entegre Tarımsal Mücadele yapan işletmelerin toplam işletme sayısına oranı
Bitki Besin Elementleri Yönetimi Planı uygulayan işletmelerin toplam işletme
sayısına oranı
Toprak analizi yaptıran işletmelerin toplam işletme sayısına oranı
Değişik sulama yöntemleri uygulayan işletme sayısın veya alanın) toplam işletme
sayısına (veya toplam alana) oranı
Ekim nöbeti uygulaması yapan işletmelerin toplam işletme sayısına oranı
Anız yakma uygulaması yapan işletmelerin toplam işletme sayısına oranı
%0
% 9,1 (son 2 yılda)
İşletmelerin % 4,5 (bazı ürünlerde
yağmurlama)
Tam- % 9,1 : Kısmen - % 42,2
-
Çizelge 3. Girdi ve doğal kaynak kullanımı
Ana Konular
Bitki Besin
Elementleri
Kullanımı
Önerilen
Göstergeler
Azot
Fosfor
İnsektisit
Pestisit
Kullanımı
Herbisit
Fungusit
Su Tüketimi
Su Kullanımı
Su kullanım
Etkinliği
Taban suyu
seviyesi
Araştırma Alanı İçin Örnek Gösterge
Tanım / Veri Tipleri
Birim
. Ürün çeşidine göre (kg/ha)
. Toplam miktar (kg- İşletme veya ASO alanı)
Mısır
2.Ürün Mısır
Pamuk
198,04
337,53
322,32
232,89
Ürün bazında (kg/ha)
25,06
89,75
89,90
75,65
Ürün bazında (kg/ha)
-
0,16
0,41
2,01
Ürün bazında (kg/ha)
Ürün bazında (kg/ha)
0,23
0,05
0,30
-
0,65
-
0,42
-
Ürün bazında (kg/ha)
. Ürün çeşidine göre (kg/ha)
. Toplam miktar (kg- İşletme veya ASO alanı)
. Ürün çeşidine göre (kg/ha)
. Belirli pestisitler (kg/ha)
. Toplam miktar (kg- İşletme veya ASO alanı)
(insektisitlerle aynı)
(insektisitlerle aynı)
Sulama Birliği veya ASO alanına verilen su miktarı (mm veya
m3)
Sulama Birliği (veya ASO) bazında bitki su tüketiminin toplam
(sulama suyu + yağış) su miktara oranı
Sulama Birliği veya ASO alan bazında taban suyu derinliğinin
yıllık değişimi (cm)
267
Değeri
Buğday
Sulama Birliği (mm)
1014
Sulama Birliği
38,6
Sulama Birliği (cm)
-14,7
Çizelge 4. Çevresel etkiler
Ana Konular
Önerilen Göstergeler
Drenaj suyu nitrat
konsantrasyonu
Drenaj suyu nitrat miktarı
Su Kalitesi
Taban suyu nitrat miktarı
Pestisit kalıntı miktarı
Azot dengesi
Toprak Kalitesi
Tuz dengesi
Organik madde ve pH
Biyolojik çeşitlilik
Ürün çeşitliliği
Araştırma Alanı İçin Örnek Gösterge
Tanım / Veri Tipleri
Sulama Birliği bazında drenaj suyunda yıllık ortalama nitrat
konsantrasyonu (mg/L)
Sulama Birliği bazında drenaj ile giden yıllık ortalama azot miktarı
(NO3-N kg/ha)
Sulama Birliği bazında taban suyunda yıllık ortalama azot miktarı veya
değişimi (NO3-N kg/ha)
Belirli pestisitlerin drenaj veya taban suyunda kalıntı miktarları (mg/L)
Sulama Birliği bazında toprakta (0,9 m) yıllık ortalama azot miktarı
veya değişimi (NO3-N kg/ha)
Sulama Birliği bazında toprakta (0,9 m) yıllık ortalama tuz miktarı veya
değişimi (ton/ha)
Sulama Birliği veya ASO bazında ekonomik olarak üretimi yapılan
ürün veya çeşit sayısı
Birim
Değeri
mg/L
24,45
(NO3-N) kg/ha
41,20
Değişim (NO3-N kg/ha)
- 4,97
-
-
Değişim (NO3-N kg/ha)
32,98
Değişim (ton/ha)
- 2,68
Sulama Birliği ürün
sayısı
15
Çizelge 5. Ekonomik göstergeler
Önerilen
Göstergeler
Ekonomik
Kaynaklar
Araştırma Alanı Örnek Gösterge
Tanım / Veri Tipleri
Birim
İşletme geliri
İşletme ve ya ürün bazında net gelir (YTL/ha)
Ürün destekleri
Verim
Ürün bazında (YTL/ton)
Ürün bazıda işletmeler ortalaması (kg/ha)
Tarım dışı gelir elde eden işletme sayısın toplam işletme
sayısına oranı veya tarım dışı gelirin işletme gelirine oranı
Bitkisel üretim yanında hayvancılık faaliyetinde bulunan
işletmelerin oranı veya tarımsal gelir içinde hayvancılığın
payı
Tarım dışı gelir
Hayvancılık
faaliyetleri
Ürün bazında (YTL/ha)
268
YTL/ton
kg/ha
Tarım dışı gelir elde
edenlerin oranı
Hayvancılık faaliyetinde
bulunanların oranı
Değeri
Buğday
Mısır
2.Ürün Mısır
Pamuk
203,13
45,00
4336,08
1070,08
67,00
10983,97
592,89
67,00
7974,54
- 3,28
348,00
5460,47
% 13,6
% 18,2
4.SONUÇ
Son yıllarda Avrupa Birliği ve modern tarımın uygulandığı diğer ülkelerde tarım
politikalarına bağlı olarak tarımsal üretim sistemlerinde ve işletme yönetimi
uygulamalarında sürdürülebilir tarıma geçiş yönünde bir değişim yaşanmaktadır.
Söz konusu değişimi başlatmak ve hızlandırmak için oluşturulan tarımsal
politikaların etkilerini izlemek ve değerlendirmek amacıyla geliştirilen
sürdürülebilirlik göstergeleri oldukça önem kazanmıştır. Ancak ülkemizde bu
konuda yapılan çalışmalar yetersiz düzeydedir. Bölgesel ve ulusal düzeyde
koşullarımıza uygun tarımsal sürdürülebilirlik göstergeleri oluşturmak amacıyla
yapılacak araştırmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle konunun tarımsal
politika oluşturucuların ve araştırıcıların gündemine girmesi gerekmektedir.
Teşekkür
Avrupa Birliği 6. Çerçeve Programı (FP6) kapsamında QUALIWATER:
Diagnosis and Control of Salinity and Nitrate Pollution in Mediterranean Irrigated
Agriculture isimli proje (Proje No: INCO-CT-2005-015031) ile desteklenen bu
çalışma, Çukurova Üniversitesi Rektörlüğü Bilimsel Araştırma Projeleri
Birimi’nce de Katılımlı Araştırma Projesi (Proje No: ZF2006KAP1) çerçevesinde
finanse edilmiştir.
Kaynaklar
Cauwenbergh, N.V., K. Biala, C. Bielders, V. Brouckaert, L. Franchois, V. Garcia
Cidad, M. Hermy, E. Mathijs, B. Muys, J. Reijnders, X. Sauvenier, J. Valckx,
M. Vanclooster, B. Van der Veken, E. Wauters and A. Peeters. 2007. SAFE-A
hierarchical framework for assessing the sustainability of agricultural systems.
Agriculture, Ecosystems & Environment, 120, (2-4), 229-242.
EC (European Commission), 2000. Indicators for the Integration of
Environmental Concerns into the Common Agricultural Policy.
Communication to the Council, the European Parliament, COM 2000 (20).
Langeveld, J.W.A., Verhagen, A., Neeteson, J.J., Conijn, J.G. , Schils, R.L.M.,
Van Keulen, H., Schröder J.J. and Oenema, J. 2004. Linking farm
management to agri-environmental indicators: recent experiences from The
Netherlands. OECD Expert Meeting on Farm Management Indicators
for Agriculture and the Environment, 8-12 March, 2004. Palmerston North,
New Zealand.
OECD, 1997. Environmental indicators for agriculture, concepts and framework.
vol.1. Publications Service, OECD, Paris.
OECD, 2001, Environmental indicators for agriculture, methods and results, vol:
3. Publications Service, OECD, Paris.
269
Pannell, D.J. and Glenn, N.A., 2000. A framework for the economic evaluation
and selection of sustainability indicators in agriculture. Ecological Economics,
33, 135–149.
Petersen, J.E., 2004. Development of farm management indicators in the
European Union: Work under the EU’s Indicator Reporting on the Integration
of Environmental Concerns into Agriculture Policy (IRENA) operation.
OECD Expert Meeting on Farm Management Indicators for Agriculture and
the Environment, 8-12 March, 2004. Palmerston North, New Zealand.
Piorr, H.P., 2003. Environmental policy, agri-environmental indicators and
landscape indicators. Agriculture, Ecosystems and Environment, 98, 17–33.
Rigby, D., Woodhouse, P., Young, T., Burton, M., 2001. Constructing a farm
level indicator of sustainable agricultural practice. Ecological Economics 39,
463–478.
Tzilivakis, J. and Lewis, K.A., 2004. The development and use of farm-level
indicators in England. Sustainable Development, 12, 107–120.
270
BALIKESİR VE KEPSUT OVALARI BORLU SULAMA
SULARININ TOPRAK VE BİTKİ ÜZERİNDEKİ
KİRLETİCİ ETKİLERİ
Dr.Mehtap AKYOL
Mustafa AYAZ
Ziraat Yüksek Mühendisi
DSİ Etüd ve Plan Dairesi Başkanlığı
Su ve Toprak Laboratuvarı Şube Müdürlüğü
[email protected]
Ziraat Yüksek Mühendisi
DSİ XXV. Bölge Müdürlüğü
Etüd ve Plan Şube Müdürlüğü
[email protected]
ÖZET
Dünya nüfusunun giderek artması ve buna bağlı olarak gerek duyulan ihtiyaç
maddelerinin miktarındaki artış tarımda birim alandan en fazla ürünün alınması amacına
yönelmiştir.
Günümüzde tarım sektöründe bitki, toprak ve su vazgeçilmez ana materyaller olduğu
için bunların korunması ve doğru kullanımı giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Doğal
zenginliklerimizi kullanırken toprak ve su kaynaklarımızı kirletmeden geriye dönüşü
olamayan zararlara uğratmadan çalışmak ana hedef olmalıdır.
Ülkemizde diğer yeraltı zenginliklerimizin yanında dünya bor rezervinin %64 lük
kısmına sahip olmamız bor mineralinin önemini daha da artırmaktadır. Türkiye bor
rezervlerinin zenginliği yanında üretiminde de dünya pazarında söz sahibi konumdadır.
Proje yöredeki üretim alanlarından gelen borlu suların bitki, toprak ve su içindeki
birikimi ve etkilerinin araştırılmasına yönelik olarak başlatılmıştır. Projenin 3 yıl süreyle
vejatasyon dönemlerinde 2 kez bitki örneklemesi, topraklarda sulama devresi sonunda
toprakların örneklenmesi ve suların sık aralıklarla örneklenerek analizlerinin yapılması
şeklinde planlanmıştır.
Projenin amacı yöredeki bor madenlerinden sulama sularına karışan bor miktarının
belirlenerek toprak ve bitkilerdeki birikiminin saptanması ve miktarlara göre gerekli
tedbirlerin alınmasını sağlamaktır. Türkiye de diğer maden işletilen alanlarda da bu
çalışmanın örnek oluşturması hedeflenmiştir.
Balıkesir ve Kepsut ovalarından alınan bitki örneklerinde normalde bulunması
gereken bor düzeyinin 10 katı ve daha fazla bor birikimi saptanmıştır. Buda göstermektedir ki
yörede Kaletepe regülatöründen sulama yapılan alanlarda bitkilerde bor birikimi
görülmektedir.
Ayrıca nisan aylarında alınan bitki örneklerinde belirlenen bor miktarları sulama
mevsimi ilerledikçe yani temmuz ayında daha fazla birikim göstermektedir. Hemen hemen
tüm bitkilerde temmuz ayında bor birikimi daha fazladır.
Araştırma alanında sulama suyu olarak kullanılan Kaletepe regulatörü suyu daha
önceki yılların ve bu senenin sulama periyodunda alınan örneklerde yapılan analizlerde
271
sıklıkla güvenli bor sınırını aştığı görülmektedir. Sulama sularının daha önceki yıllarda
yapılan analizlerinde de sulama suları için özellikle hassas bitkilerde sınır değer kabul edilen
0,30 ppm in çok üzerinde değerler belirlenmiştir.
Proje alanında su, bitki ve toprak örneklerinde bor birikimi saptanmış ve madencilik
ve tarımsal açıdan gerekli önlemler projede belirtilmiştir. Gerekli kuruluşlarla görüşmeler
yapılarak almaları gereken tedbirler iletilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Bor, Sulama suyu, Sulama suyu kirliliği
POLLUTING EFFECTS OF IRRIGATION WATERS
CONTAINING BORON OF BALIKESİR AND KEPSUT
PLAINS ON SOIL AND PLANT
ABSTRACT
Gradually increase of world population and in connection with this increase of
necessities have tended to obtain more yield from a unit area in agriculture.
Today as plant.soil and water are the indispensable main parameters in agricultural
sector,protection and proper use of these are getting more and more importance. While use of
natural resources it must be our main aim to study without polluting and irreversible damaging
our soil and water resources.
That Türkiye has the 64% of world boron reserve in addition to the other subsurface
resources is increasing more and more the importance of boron mineral.Türkiye is also a great
arbiter in boron protuction and marketing.
This study was started to research the accumalation and effects of boron containig
waters coming from boron production areas in plant,soil and water. This study was also
planned as plant sampling twice at the vegetation period for three years,soil sampling at the
end of irrigation period and frequently water sampling and analizing of plant,soil and water.
The aim of this study is to take measures determinig boron content joining irrigation
waters from boron areas.İt is also aimed to be an example study in the other mining areas in
Türkiye.
It was determined boron accumulation ten times and more than the normal limit in
the plant samples cultivated in the plains of Balıkesir and Kepsut.It shows that boron
accumulation exists in the plants
cultivated in the areas irrigated by Kaletepe
regulator.Morever,boron content determined in the plant samples taken in april is increasing
more and more during irrigation season specially in july.Almost,there is more Boron
accumulation in all plants in july.
In the study area,it is seen that the boron content of irrigation water provided by
Kaletepe regulator often exceeds the reliable limit of boron content in the water samples
analysed in this and previous years.In the samples analysed in the past ,It had been also
determined boron content exceeding the critic adopted limit of 0,30 ppm.
272
Finally, Boron accumulation was determined in the samples of water,plant and soil
and necessary measures from the mining and agriculture points of view were proposed in the
study.
Key Words: Irrigation Water, Boron, Pollution of Irrigation Water.
1.GİRİŞ
Dünya nüfusunun giderek artması ve buna bağlı olarak gerek duyulan ihtiyaç
maddelerinin miktarındaki artış tarımda birim alandan en fazla ürünün
alınması amacına yönelmiştir. Gıda, giyim ve diğer gerekli maddelerin
sağlanabilmesi sanayide gelişmeye ve sanayide ihtiyaç duyulan ana
maddelerin daha fazla üretilmesi zorunluluğunu beraberinde getirmiştir.
Toplumsal ihtiyaçların sağlanmasına yönelik çalışmalar bazen üretim kaynak
ve yerlerinden doğaya verilen atıkların doğadaki dengeyi bozması boyutuna
varmıştır.
Günümüzde tarım sektöründe bitki, toprak ve su vazgeçilmez ana materyaller
olduğu için bunların korunması ve doğru kullanımı giderek daha fazla önem
kazanmaktadır. Ülkemizde madenler ve sanayinin gelişimi vazgeçilmez
zenginlik kaynakları olarak göz ardı edilemez. Doğal zenginliklerimizi
kullanırken toprak ve su kaynaklarımızı kirletmeden geriye dönüşü olamayan
zararlara uğratmadan çalışmak ana hedef olmalıdır.
Ülkemizde diğer yeraltı zenginliklerimizin yanında dünya bor rezervinin %64
lük kısmına sahip olmamız bor mineralinin önemini daha da artırmaktadır. Bor
minerali yatakları, Kütahya ile Balıkesir il merkezleri arasında yaklaşık 200
km uzunluğunda ve 70–120 km enindeki bir kuşakta yer alan, Bigadiç,
M.Kemalpaşa, Emet ve Kırka yörelerinde bulunmaktadır. Türkiye bor
rezervlerinin zenginliği yanında üretiminde de dünya pazarında söz sahibi
konumdadır. Türkiye de üretilen bor özellikle belli alanlarda yoğunlaşmıştır.
Bu üretim alanları Simav, Kırmastı ve M.Kemalpaşa su toplama havzaları
içinde olup, üretim sırasında borlu drenaj ve yıkama suları Simav Çayına
karışmakta akarsuyu kirletmekle birlikte yöre topraklarında birikim yapacağı
endişesi taşımaktadır.
Proje yöredeki üretim alanlarından gelen borlu suların bitki, toprak ve su
içindeki birikimi ve etkilerinin araştırılmasına yönelik olarak başlatılmıştır.
Projenin 3 yıl süreyle vejatasyon dönemlerinde 2 kez bitki örneklemesi,
topraklarda sulama devresi sonunda toprakların örneklenmesi ve suların sık
aralıklarla örneklenerek analizlerinin yapılması şeklinde planlanmıştır.
Bor bitkiler için mutlak gerekli fakat belli miktarın üzerinde olması
durumunda toksik etkili olan minör bir elementtir. Sulama sularında 0,30 ppm
273
güvenilir sınır olarak kabul görmekte ve 1 ppm in üzeri istenmeyen miktar
olarak gösterilmektedir.
Sulama suyundaki bor miktarı bitki cinsine ve toprak şartlarına da bağlı olup
bunlarla birlikte düşünülmesi gereken bir mineraldir. Sulama suları ile toprağa
iletilen bor minerali ince bünyeli topraklarda daha kolay birikmekte ve ileriki
zamanlarda topraktan yıkanması diğer tuzların yıkanmasından 10 kat daha
fazla su gerektirmektedir. Kaba bünyeli topraklarda yıkanma sayesinde daha
yavaş birikim olabilmekte fakat yarayışlı formda tutulduğu için bitkilere toksik
etkisi bu topraklarda daha hızlı görülebilmektedir.
Projenin amacı yöredeki bor madenlerinden sulama sularına karışan bor
miktarının belirlenerek toprak ve bitkilerdeki birikiminin saptanması ve
miktarlara göre gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamaktır. Türkiye de diğer
maden işletilen alanlarda da bu çalışmanın örnek oluşturması hedeflenmiştir.
2:METOD
2.1.Bitki, Toprak ve Su Örnekleme Yöntemleri
Projede sulama yapılan alan taranarak borlu olduğu düşünülen suyla sulamaya
tabi tutulan alandan değişik vejatasyonu temsil edecek ürünlerden örnekler
alınmıştır. Ayrıca alandan sulama sezonu sonunda toprak örnekleri alınarak
bor analizleri için laboratuara gönderilmiştir.
2.2.1.Bitki Örnekleme Yöntemi
Bitki analizleri ile bitkilerin mineral madde içerikleri yanında toprağın
verimlilik durumu ve mineral madde içeriği de saptanabilmektedir. Bu açıdan
sorun olduğu belirtilen alandan vejetasyon devresine göre arazi bitki desenine
uygun olarak bitki örnekleri alınmıştır.Bitki örneklemesi yapılırken bor
içerdiği belirlenen kaynaklardan sulama yapılan örnek alımı için vejetasyon
devresi uygun tek ve çok yıllık bitkilerden örnekleme yapılmıştır.
Tarla bitkilerinden örnekleme yapılırken tarlayı temsil edebilecek yerlerden ve
gelişimi uygun olan örneklerden alınmıştır. Buğday gibi bitkilerin çiçeklenme
sonrası şeker pancarında ise orta büyüklükteki yapraklar seçilmiştir. Bitki
örnekleri alınırken örneklere toprak bulaşmamasına dikkat edilmiştir. Tarlayı
temsil edebilecek yerlerden özellikle örnekleme yapılmıştır. Bunun dışında
araz gösteren bazı özel alanlardan ayrıca örnek alınmıştır. Araz gösteren
alanlar gözle tespit edildiği gibi arazi sahiplerinin şikayetleri de dikkate
alınmıştır.
Meyve ağaçlarından örnek alınırken arazideki ağaçları temsil edecek
özellikteki ve sayıdaki ağaçların genellikle ilkbahar sürgünleri üzerinde
gelişen ve aynı büyüklükteki yapraklardan alınmıştır.
274
Bitki örnekleri bitkiye uygun şekilde yaprak yada tüm bitki olarak alınmış bez
torbalara konularak etiketlenmiştir. Daha sonraki çalışmalarda aynı yerlerden
örnek alınmasını sağlamak için örnekleme yapılan alanın koordinatları GPS ile
belirlenerek kaydedilmiştir.
Bez torbalara alınan bitki örnekleri ezilmeyecek ve güneş ışınlarından
etkilenmeyecek şekilde ve etiketli olarak soğuk korumaya alınmıştır.
2.2.2.Toprak Örnekleme Yöntemi
Arazi gezilip gerekli inceleme yapıldıktan sonra seçilen değişik vejetasyon
içeren arazi ,vejetasyon devresinin sonunda bitki örneklerinin alındığı aynı
koordinatlardan toprak örnekleri alınmıştır.
Toprak örneklerinin alımında toprak burgusu kullanılmış ve her 30 cm den bir
örnek alınmıştır. Toprak örnekleri alınıp etiketlendikten sonra bez torbalara
konularak laboratuvara gönderilmek üzere hazırlanmıştır.
2.2.3.Su Örnekleme Yöntemi
Su örnekleri alınırken, sulamanın yapıldığı su kaynakları seçilmiş ve bu
kaynaklardan su numunesi alım kurallarına dikkat edilerek 2 L lik temiz
şişelere kaynakla yıkama yapıldıktan sonra alınmıştır.
2.3. Örneklerin Analiz Yöntemleri
Laboratuarda bitki, toprak ve su örneklerinde kullanılan yöntemler şu an en
yaygın kullanılan yöntemler olup, hassasiyetleri yapılan çalışmaya uygundur.
2.3.1.Bitki Örneklerinin Analiz Yöntemi
Bitki örnekleri kurutulup öğütülüp ve son kurutulmaları yapıldıktan sonra
korumaya alınmıştı.
Bu aşamadan sonra Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümünün
katkılarıyla örnekler fakültede kuru yakma yapılarak analize hazırlanmıştır.
Bitki örneklerinin yakılmasında kuru yakma metodunun seçilmesi bor
kaybının önlenmesi içindir.
2.3.1.1.Kolorimetrik Karmen Yöntemi:
Bu yöntem, 1-10 mg/L aralığında bor bulunduran tatlı sularda, deniz sularında
ve bozucu yan etkisi az olmak şartıyla atık suların çoğunda
uygulanabilir.Orjinal örneklerin daha yüksek bor içermesi durumunda, belli
miktarlarda sulandırma yapılarak üst sınır aşılabilir.
Yöntemin esası, örnek içindeki borun asitik ortamda, karmin veya karminik
asit ile kompleks oluşturarak , solüsyonda bulunan bor miktarına bağlı olarak
açık kırmızıdan, mavimtrak yada mavi renge kadar değişen renk yoğunluğu
spektrofotometrede belli dalga boyunda okunarak bor miktarı saptanır (TS
3661 Eylül 1981).
275
2.4.1.2.ICP/MS İle Borun Belirlenmesi
Özellikle hazırlanan bitki örneklerinde hassas bir şekilde bor miktarının
saptanması için teknolojinin son olanakları kullanılarak bitki ekstıratların da
bor ve ağır metaller Agilent ICP/MS ile belirlenmiştir.
2.4.2. Toprak Örneklerinde Analiz Yöntemleri
Toprak örneklerinde normal rutin analizler yanında toprağın tüm özelliklerinin
belirlenmesi için özel analizlerde yapılmıştır. Analiz için örneklerin sulama
sezonu sonu beklenerek toprak örnekleri alındığı için laboratuarda rutin analiz
sonuçları ve bor sonuçları alınmıştır.
Rutin analizlerde pH ,EC , %tuz ve permeabilite analizleri yapılarak toprağın
genel rutin yapısı belirlenmiştir. Toprak ekstraktı çıkarılarak sulama suyunda
olduğu gibi kolorimetrik karmen yöntemiyle bor analizleri yapılarak
topraktaki bor miktarı belirlenmiştir.
Toprakta rutin ve diğer analizlerde TSE de belirtilen yöntemler kullanılmış ve
sonuçlar tablolar şeklinde projede sunulmuştur.
3.SONUÇ VE ÖNERİLER
Proje alanında bor kirlenmesinden en fazla etkilenen Balıkesir ve Kepsut
ovaları birinci, Susurluk’un kuzeyinde kalan bölüm ise ikinci derecede
kirlenen alanlar olarak tespit edilmiştir. Daha önceki yıllarda yapılan
çalışmalar bunu net olarak göstermektedir.Bizim proje alanımız özellikle
Kaletepe regülatöründen sulanan ve Simav çayından etkilenen
Bigadiç bor yataklarının bulunduğu kısımı içeren alandır.
Proje alanına sulama devresi dahilinde yapılan 5 arazi çalışmasında vejatasyon
devrelerine uygun olarak yapılan bitki örneklemelerinin yanında, sulama
periyodu sonunda toprak örnekleri alınarak bor birikimi takibe alınmıştır.
Toprak örnekleri bitki örneklemelerinin yapıldığı alanlardan ve aynı
koordinatlarda alınarak bitkinin ortamında bulunan gerçek bor değerlerine
ulaşılmaya çalışılmıştır. Ayrıca sulama periyodunda seçilen belli zamanlarda
sulama suyunda yapılan analizlerle sulama suyu kalitesi ve özellikle bor
miktarları belirlenmiştir. Sulama suyu analizlerinde geçmiş yıllara yönelik
sulama suyu bor sonuçları da değerlendirmeye alınmış ve sonuçlar tablo ve
grafikler şeklinde verilmiştir. Sonuçta bitki, toprak ve su örneklerinde bor
sonuçları tespit edilmiştir.
Çalışmada borlu sulama suyuyla sulandığı düşünülen alandan alınan bitki
örneklerinde bor tespiti yapılarak su ve toprakta belirlenen bor oranlarının
bitkiye yansıması farklı bitkilerde belirlenmiştir. Bitkiler belirlenen alanda
farklı vejetasyon devresinde yetiştirilen tek yıllık ve çok yıllık değişik
bitkilerden seçilmiştir. Bitki örneklemeleri yörede yetişen bitkilerin bor
276
birikimi en net yansıtacakları yetişme devrelerinde ve bitkinin en iyi temsil
edileceği organlarından alınarak yapılmıştır.
Bitki , toprak ve su örneklerinde bor analizleri laboratuarımızda kolorimetrik
karmen metoduyla yapılmış ve bitki ekstraktlarında sonuçların
karşılaştırılması amacıyla ICP-MS aletiyle bor belirlemesi yapılmıştır. İki
yöntem arasındaki değerler genelde uyumlu bulunmuştur.
Balıkesir ve Kepsut ovalarından alınan bitki örneklerinde normalde bulunması
gereken bor düzeyinin 10 katı ve daha fazla bor birikimi saptanmıştır. Buda
göstermektedir ki yörede Kaletepe regülatöründen sulama yapılan alanlarda
bitkilerde bor birikimi görülmektedir.
Ayrıca nisan aylarında alınan bitki örneklerinde belirlenen bor miktarları
sulama mevsimi ilerledikçe yani temmuz ayında daha fazla birikim
göstermektedir. Hemen hemen tüm bitkilerde temmuz ayında bor birikimi
daha fazladır.
Topraklarda bor miktarları 0,19-0,93 ppm aralığında bulunmuş olup toprak
ekstraktında bitkilere zarar verme sınırı olarak belirlenen 0,70 ppm sınırının
altında kalan ve üzerinde olan alanlar tesbit edilmiştir. Alanda fazladan
kullanılan sulama suyunun ve mevsim sonu yağan yağmurların toprakta
yıkama yaptığı düşünülmektedir. Toprakta aynı suyun sulamada kullanılmaya
devam edilmesi durumunda topraktaki bor birikiminin kaçınılmaz olduğu
düşünülmektedir. Topraktaki borun yarayışlı formda tutulması sonucu bitkiler
fazlaca boru bünyelerine almaktadırlar.
Araştırma alanında sulama suyu olarak kullanılan Kaletepe regulatörü suyu
daha önceki yılların ve bu senenin sulama periyodunda alınan örneklerde
yapılan analizlerde sıklıkla güvenli bor sınırını aştığı görülmektedir. Sulama
sularının daha önceki yıllarda yapılan analizlerinde de sulama suları için
özellikle hassas bitkilerde sınır değer kabul edilen 0,30 ppm in çok üzerinde
değerler belirlenmiştir.
Proje alanında su, bitki ve toprak örneklerinde bor birikimi saptanmış ve
madencilik ve tarımsal açıdan gerekli önlemler projede belirtilmiştir. Gerekli
kuruluşlarla görüşmeler yapılarak almaları gereken tedbirler iletilmiştir.
277
KAYNAKÇA:
-Ayyıldız,M.1983.A.Ü.Z.F. Yayınları:879, Ankara.
-Balıkesir Valiliği, 2004. İli Çevre Durum Raporu İl Çevre ve Orman
Müdürlüğü, Balıkesir.
-MTA
Genel
Müdürlüğü,
1994.
Balıkesir
İlinin
Arazi
KullanmaPotansiyeli, MTA Ankara.
-Balıkesir Valiliği, 2004. İli Çevre Durum Raporu İl Çevre ve Orman
Müdürlüğü, Balıkesir.
278
BASINÇLI SULAMA YÖNTEMLERİ VE SU TASARRUFU
Dr. Ziya COŞKUN
DSİ VI. Bölge Müdürlüğü, Planlama Şube Müdürlüğü
Seyhan/ADANA
[email protected]
ÖZET
Bu çalışmada, su kaynaklarının optimum kullanımı ve tarımsal üretimin artırılması amacıyla
ihtiyaç olan suyun sağlanması için, mevcut durumdaki sulama yöntemleri irdelenerek, bunların
yerine basınçlı sulama yöntemlerinin kullanılmasıyla ne kadar su tasarruf edilebileceği ve ne kadar
alanın sulanabileceği belirlenmeye çalışılmıştır.
Ülkemizde sulama sistemleri genellikle açık sistemler biçiminde tasarlanmış ve sulama
alanlarının büyük bir bölümünde yüzeysel sulama yöntemleri kullanılmaktadır. Yüzeysel sulama
yöntemlerinde su kaybının yüksek olmasına karşın basınçlı sulama yöntemlerinde bu kayıplar
önemli oranda azalmakta ve su tasarrufu yapılabilmektedir. Mevcut sulama sistemlerimizin %43’ü
klasik kanal, %47’si kanalet, %10’u borulu şebekeden oluşmaktadır. Toplam sulanan alanın
%94’ünde yüzeysel sulama yöntemleri %6’sında ise basınçlı sulama yöntemleri kullanılarak
sulama yapılmaktadır. Çiftlik randımanı yüzeysel sulamada %57,5 civarında iken, yağmurlama
sulamada %80’e, damla sulamada %100’e varabilmektedir. Yüzeysel sulama yöntemlerine göre
yağmurlama sulama yöntemi ile %28, damla sulama yöntemi ile %42 su tasarrufu
sağlanabilecektir. Mevcut durumdaki sulama yöntemlerine göre sulanan 5,1 milyon ha yerine, aynı
miktar suyla, yağmurlama sulama ile 6,9 milyon ha, damla sulama ile 8,7 milyon ha alan
sulanabilecektir.
Tarımsal sulamada kullanılan suyun daha etkin kullanımını sağlayacak basınçlı sulama
yöntemlerinin yaygınlaştırılması ile su kayıpları en aza indirilerek su tasarrufu yapılacak ve birim
su ile daha fazla alanın sulanması sağlanacaktır.
Anahtar Kelimeler: Basınçlı sulama yöntemleri, su tasarrufu, gıda güvenliği.
PRESSURIZED IRRIGATION METHODS AND WATER
SAVINGS
ABSTRACT
This study aims to analyze present irrigation methods and tries to estimate amount of water
savings and additional lands that can be irrigated by optimal use of water through pressurized
irrigation methods instead of existing irrigation systems in meeting crop water requirements to
increase agricultural production.
279
In Turkey, irrigation systems are designed as open canal systems and surface irrigation
systems are being applied in a great majority of irrigated lands. While waterlossesarehighin
surface irrigation systems, pressurized irrigation methods allow to reduce water losses and
significant water savings are accomplished with these methods. Present irrigation system of
Turkey consists of classic canals (43%), canalettes (47%) and pipe networks (10%). 94 % of total
irrigation area is irrigated by surface irrigation and pressurized systems are employed only on 6%
of them. While on-farm irrigation efficiency is around 57.5% in traditional systems, it may be as
high as 80% in sprinkler irrigation and may reach to 100% in drip irrigation. Sprinkler and drip
irrigation methods allow 28% and 42% water savings respectively, compared to surface irrigation
methods. It is possible to irrigate 6.9 million ha land with sprinkler irrigation, 8.7 million ha land
with drip irrigation using the same amount of water currently used in surface irrigation on 5.1
million ha.
Widespread use of pressurized irrigation systems will ensure water savings through
minimizing water losses and will make it possible to irrigate more area with the same amount of
water.
Keywords: Pressurized irrigation methods, water savings, food security.
1 GİRİŞ
Dünyada bir çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de nüfus hızlı bir şekilde
artmaktadır. Yaşanan hızlı nüfus artışına paralel olarak tüm sektörlerde tatlı suya
olan talep de sürekli artmaktadır. Su kaynaklarının kısıtlı olmasına karşın, suyun
büyük bir bölümünün tarım sektöründe kullanılması ve sulamaya açılan alan
miktarının giderek artması, sulama dışında çeşitli maksatlar için kullanımı ve
bunlar için talebin devamlı artışı, suyun sulama maksadıyla kullanımında tasarrufa
gidilmesini zorunlu hale getirmektedir. Sulamada, bitki ihtiyacında önemli bir
kısıntı yapılması mümkün olamayacağına göre su tasarrufu ancak suyun
iletiminde, dağıtımında, sistemin işletilmesinde ve araziye verilmesinde olacaktır.
Yaşamın vazgeçilmez unsurlarından biri olan su, son yıllarda stratejik önemi
olan doğal kaynaklar arasında ilk sırayı almıştır. Artan nüfusun gıda güvenliğinin
ve tarımda sürdürülebilir bir gelişmenin sağlanması için, tarımsal üretimin ve
verimliliğin artırılması gerekmektedir. Bu durum, 21. yüzyılda ülkelerin su
kaynaklarının etkin ve sürdürülebilir kullanımına yönelik çalışmalarını artırmakta
ve sulamada su tasarrufu sağlayan yeni teknolojilerin kullanılmasında itici bir güç
olmaktadır (Çakmak ve ark., 2005)
Son zamanlarda gittikçe yaygınlaşan basınçlı sulama yöntemleri, yüksek
sulama randımanları ve ürün artışına neden olmasına rağmen kullanım alanları
itibariyle tatmin edici düzeyde değildir. Mevcut sulama sistemlerimizin %43’ü
klasik kanal, %47’si kanalet, %10’u borulu şebekeden oluşmaktadır. Toplam
sulanan alanın yaklaşık %94’ünde yüzeysel sulama yöntemleri (karık, tava ve
salma), %6’sında ise basınçlı sulama yöntemleri (yağmurlama ve damla)
kullanılarak sulama yapılmaktadır.
280
Ülkemizde toplam sulanabilir alan 25,75 milyon ha, ekonomik olarak
sulanabilecek alan ise 8,5 milyon ha’dır. Bu alanın 5,1 milyon ha’ı sulamaya
açılmış ve mevcut kullanılabilir su potansiyelimizin tamamının kullanılması ile
2030 yılında 8,5 milyon ha alanın sulamaya açılması planlanmaktadır. Bu
durumda geriye 17,25 milyon ha sulanabilecek alan kalacaktır. Halkımızın
beslenme ihtiyacının karşılanması, endüstrinin ihtiyacı olan tarımsal ürünlerin
dengeli ve sürekli üretilebilmesi, tarım kesiminde çalışan nüfusun işsizlik
sorununun çözülmesi ve hayat seviyesinin yükseltilmesi için geri kalan alanların
da sulamaya açılması büyük bir önem taşımaktadır. Ancak bunun için fazladan
suya ihtiyaç vardır. Geriye kalan alanların sulanabilmesi için, mevcut durumda
yaygın olarak kullanılan ve su kaybını artıran yüzeysel sulama yöntemleri yerine
etkin su kullanımı sağlayan yağmurlama ve damla sulama yöntemi gibi basınçlı
sulama yöntemlerinin kullanımının artırılması gerekmektedir.
Bu çalışmada, mevcut durumda Ülkemizde uygulanan sulama sistem ve
yöntemleri değerlendirilerek, yüzeysel sulama yöntemleri yerine basınçlı sulama
yöntemlerinin kullanılmasıyla ne kadar su tasarrufu sağlanacağı ve ne kadar
alanın sulanabileceği belirlenmeye çalışılmıştır.
2 TOPRAK VE SU KAYNAKLARININ KULLANIM DURUMU
Türkiye’nin yüzölçümü 78 milyon ha olup, bu alanın 28 milyon ha’ını tarımda
kullanılan sahalar oluşturmaktadır. Toplam sulanabilir arazi 25,75 milyon ha’dır.
Ancak yapılan etütlere göre; mevcut su potansiyeli ile teknik ve ekonomik olarak
sulanabilecek arazi miktarı 8,5 milyon ha olarak belirlenmiş ve bu alanın 2006 yılı
itibarı ile toplam 5,1 milyon ha’ı sulamaya açılmıştır. Sulamaya açılan alanların
2,93 milyon ha’ı Devlet Su İşler (DSİ) tarafından, 1,1 milyon ha’ı mülga Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü (KHGM) tarafından işletmeye açılmıştır. Ayrıca
yaklaşık 1 milyon ha alanda da halk sulaması yapılmaktadır. 2030 yılında
ekonomik olarak sulanabilir 8,5 milyon ha arazinin 6,5 milyon ha’ının DSİ
tarafından işletmeye açılması hedeflenmiş olup, kalan 1,5 milyon ha alanın diğer
kamu kuruluşları tarafından işletmeye açılması ve 0,5 milyon ha’ının ise halk
sulamaları kapsamında sulanacağı tahmin edilmektedir. DSİ tarafından inşaatı
tamamlanan sulama alanlarının 2005 yılı başı itibari ile %94’ü, sulama birliği,
kooperatif, belediye ve köy tüzel kişiliği gibi kurum ve örgütlere devredilmiştir.
Bunlar içerisinde en büyük payı %90,6 ile sulama birlikleri oluşturmaktadır
(www.dsi.gov.tr). Mevcut durumda ekonomik olarak sulanabilecek 8,5 milyon ha
tarım alanının %60’ı, toplam sulanabilir alanın ise %20’si sulamaya açılmıştır.
Türkiye’de yıllık ortalama yağış yaklaşık 643 mm olup, yılda ortalama 501
milyar m³ suya tekabül etmektedir. Bu suyun 274 milyar m³’ü toprak ve su
yüzeyleri ile bitkilerden olan buharlaşmalar yoluyla atmosfere geri dönmekte, 41
milyar m³’ lük kısmı yeraltısuyunu beslemekte, 186 milyar m³’ lük kısmı ise akışa
geçerek çeşitli büyüklükteki akarsular vasıtasıyla denizlere ve kapalı havzalardaki
281
göllere boşalmaktadır. Ancak, günümüz teknik ve ekonomik şartları çerçevesinde,
çeşitli amaçlara yönelik olarak tüketilebilecek su potansiyeli 98 milyar m3’ü
yerüstü, 14 milyar m3’ü yeraltı suyu olmak üzere toplam yılda ortalama 112
milyar m3’dür (www.dsi.gov.tr).
Kişi başına yaklaşık 1500 m3 yıllık kullanılabilir su miktarı ile su azlığı
yaşayan bir konumda olan ülkemizde sınırlı bir doğal kaynak olan su, tarımın
yanında içme-kullanma ve sanayi sektöründe de kullanılmaktadır. Diğer
sektörlerdeki talebin devamlı artışı neniyle tarımda kullanılan su miktarı oransal
olarak giderek azalmaktadır. Türkiye’de 2003 yılı itibariyle yıllık kullanılan su
miktarı 40,1 milyar m³’dür. Bu suyun 29,6 milyar m³’ü (%74) tarımsal sulamada,
6,2 milyar m³’ü (%15) içme-kullanma suyu olarak, 4,3 milyar m³’ü (%11) de
sanayi sektöründe kullanılmaktadır (Tablo 1). Bu durum mevcut su potansiyelimiz
olan 112 milyar m³’ ün ancak % 36’sının kullanıldığını göstermektedir. Yapılan
planlamalara göre 2030 yılına kadar kullanılabilir su potansiyelimizin tamamının
kullanılması hedeflenmekte ve bu oranların sırasıyla %65, %15 ve %20 olacağı
tahmin edilmektedir.
Tablo1. Türkiye’de sektörlere göre su kullanımı
Yıl
1990
2002
2003
2030
Toplam Su
Tüketimi
(Milyar m³)
Potansiyel
Kullanım
(%)
30,6
40,0
40,1
112,0
28
36
36
100
Sulama
(Milyar m³)
22,0
30,.0
29,6
72,0
(%)
72
75
74
65
Sektörler
İçme-Kullanma
(Milyar m³) (%)
5,1
17
5,8
15
6,2
15
18,0
15
Sanayi
(Milyar m³)
3,4
4,2
4,3
22,0
(%)
11
10
11
20
(Anonymous, 2004a; Anonymous, 2005a)
3 SULAMA SİSTEM VE YÖNTEMLERİ
Sulama, bitkinin normal gelişmesi için gerekli olan ancak doğal yağışlarla
karşılanamayan suyun, bitki kök bölgesindeki toprağa, gereken zamanda, gereken
miktarda ve kontrollü olarak verilmesidir diye tanımlanmaktadır (Koç, 2005).
Bitki için gerekli olan sulama suyunun kaynağından alınarak bitki kök bölgesine
verilmesinde çeşitli sistem ve yöntemler kullanılmaktadır.
3.1 Sulama sistemleri
Sulama sistemi, suyun kaynaktan alınması, sulanacak alana iletilmesi ve
dağıtılması için gerekli yapı, araç, makine vb. unsurların bütünüdür (Koç, 2005).
Sulama sistemleri klasik, kanalet ve borulu sulama sistemi olarak üç farklı tipe
ayrılmaktadır. Uygulamada sulama sistemleri projenin özelliklerine göre tek tip
olabileceği gibi bunların kombinasyonu şeklinde de uygulanabilmektedir.
Ülkemizde 2006 yılı verilerine göre DSİ’ ce işletilen ve devredilen sulamalarda
282
mevcut durumda %43 oranında klasik sistem, %47 oranında kanaletli sistem ve
%10 oranında da borulu sistemle sulama yapılmaktadır (Tablo 2).
Tablo 2. Sulama sistemlerine göre sulama alanı (*)
Klasik Sistem
Kanaletli
Borulu
Kurum
Toplam
Sistem
Sistem
Sulama
Alanı
(ha)
(ha)
(%)
(ha)
(%)
(ha)
(%)
DSİ
38 590
79
8 300
17
1 900
4
48 790
Devredilen 778 508
42 901 587
48
192
10
1 872 445
350
TOPLAM 817 098
43 909 887
47
194
10
1 921 235
250
(*): DSİ’ce işletilen tarifeli (işletme ve bakım ücreti alınan) sulamalar ve işletmebakım yönetim sorumluluğu faydalananlara devredilmiş olan 1000 ha ve 1000
ha’dan daha büyük olan sulamalardaki sulama sistemleridir. (Anonymous, 2007a)
Mevcut sulama sistemlerimiz çoğunlukla açık sistemler şeklinde inşa edildiği
görülmektedir. Ancak su kaynaklarının giderek azalması, sulama teknolojisindeki
ilerlemeler ve çiftçi talepleri bu dağılımın yeniden değerlendirilmesi gereğini
ortaya koymuştur. Bu faktörleri dikkate alarak DSİ 2003 yılından sonra yapmış
olduğu projelerinde borulu sulama sistemlerine ağırlık vermektedir. Son yıllarda
geliştirilen sulama projelerinde basınçlı borulu şebeke kullanımı artmakta olup,
böylelikle hem su tasarrufu sağlanmış hem de modern sulama sistemlerinin
kullanımı teşvik edilmiş olacaktır. Halen %10 olan borulu şebeke kullanım oranı,
yeni yapılacak projeler ve eski şebekelerin rehabilitasyonu ile %40’a kadar
artabilecektir (www.dsi.gov.tr).
3.2 Sulama yöntemleri
Sulama yöntemi, suyun toprağa, bitki kök bölgesine veriliş biçimidir (Koç,
2005). Sulama yöntemleri genel olarak yüzeysel ve basınçlı sulama yöntemleri
olarak iki gruba ayrılmaktadır (Şekil 1).
SULAMA YÖNTEMLERİ
A- YÜZEY SULAMA YÖNTEMLERİ
B- BASINÇLI SULAMA YÖNTEMLERİ
1- Salma Sulama Yöntemi
2- Göllendirme Sulama Yöntemi
3- Uzun Tava Sulama Yöntemi
4- Karık Sulama Yöntemi
1- Yağmurlama Sulama Yöntemi
2- Ağaç Altı Mikro Yağmurlama Sulama
Yöntemi
3- Damla Sulama Yöntemi
4- Sızdırma Sulama Yöntemi
Şekil 1. Sulama yöntemlerinin sınıflandırılması
283
3.2.1 Yüzey sulama yöntemleri
Yüzey sulama yönteminde su toprak yüzeyine yayılarak sızdırılmakta ve bu
işlem arazinin topografik yapısına bağlı olarak salma, göllendirme, uzun tava ve
karık sulama şeklinde yapılmaktadır. Basınçlı sulamaya göre ilk yatırım
masrafları az, yüksek debili suların kullanım imkanı bulunan ve pek çok bitki
çeşidi için uygun bir sulama yöntemidir. Ancak, suyun toprağa üniform
verilememesi, sulama randımanının düşük, su kayıpları ve işçiliğin fazla olması
bu sulama yönteminin başlıca dezavantajlarını teşkil etmektedir. Ayrıca, aşırı su
kullanımı drenaj sorunu ve toprak erozyonuna neden olmakta ve toprak derinliği
az, taşlı, eğimli ve tesviye gerektiren yerlerde, fazla geçirgen olan arazilerde (hafif
bünyeli) verimli bir şekilde uygulanamamaktadır.
3.2.2 Basınçlı sulama yöntemleri
Belirli bir basınç altındaki suyun çeşitli şekillerde toprağa verildiği basınçlı
sulama yöntemlerinde, ilk tesis ve işletme masraflarının yüksek olmasına karşın
suyun kontrollü kullanımı nedeniyle hem su tasarrufu sağlanmakta hem de suyun
toprakta yaratacağı olumsuz etkiler engellenmektedir. Bu yöntemlerde daha
yüksek eş su dağılımı sağlanmakta ve böylece sulamanın etkinliği artırılmaktadır.
Basınçlı sulama yöntemleri yağmurlama, ağaç altı mikro yağmurlama, damla ve
sızdırma sulama yöntemi olarak dört gruba ayrılmaktadır.
3.2.2.1 Yağmurlama sulama yöntemi
Yağmurlama sulama yönteminde, arazi üzerine belirli aralıklarla yerleştirilen
yağmurlama başlıklarından basınç altında püskürtülerek atmosfere verilen sulama
suyu, buradan arazi üzerine düşer ve infiltrasyonla toprak içerisine girerek kök
bölgesinde depolanır. En tabii sulama şekli olan yağmurlama sulama yöntemi su
alma hızı yüksek, geçirgen, toprak kalınlığı az, büyük oranda tesviye gerektiren
arazilerde başarılı olarak uygulanabilmektedir. Sulama randımanı yüksek ve
arazide su kaybı düşüktür. Yağmurlama sulama yöntemi ile yüzeysel sulama
yöntemlerine göre %28’e varan oranda su tasarrufu sağlanabilmektedir.
3.2.2.2 Ağaç altı mikro yağmurlama sulama yöntemi
Küçük yağmurlama başlıklarının kullanıldığı sulama yöntemine mikro
yağmurlama sulama yöntemi denilmektedir. Sistem unsurları damla sulama
sistemi ile aynıdır. İkisi arasındaki tek fark damlatıcılar yerine küçük yağmurlama
başlıklarının kullanılmasıdır.
3.2.2.3 Damla sulama yöntemi
Damla sulama, bitkide nem eksiliğinden kaynaklanan bir gerilim
yaratmaksızın, her defasında az miktarda sulama suyunun sık aralıklarla yalnızca
bitki kök bölgesine damlatılmak suretiyle verildiği modern sulama yöntemidir.
Sulama randımanı en yüksek ve su kaybı minimum düzeyde olan damla sulama
284
yöntemi ile yüzeysel sulama yöntemlerine göre %43, yağmurlama sulama
yöntemine göre %20’ye varan oranlarda su tasarrufu sağlanabilmektedir.
3.2.2.4 Sızdırma sulama yöntemi
Sulama süresince yapay bir taban suyu yaratarak öngörülen derinlikte
tutulması ve taban suyundan yukarı doğru oluşan kapilarite ile bitki kök bölgesine
suyun ulaştırılması şeklinde tatbik edilmekte olan sızdırma sulama yönteminde su
kayıpları az olup, başarılı tatbik edilmesi için eğitim, iyi projelendirme ve ayrıca
uygun derinlikte geçirimli toprak ve altında taban suyunun tutulabileceği özel
koşullar gerektirir.
4 TÜRKİYE’DE BASINÇLI SULAMA SİSTEM VE YÖNTEMLERİNE
OLAN GEREKLİLİK
Ülkemizde ekonomik olarak sulanabilecek alanın 8,50 milyon ha olarak
hesaplanmasına rağmen yeni geliştirilen sulama teknikleri dikkate alındığında bu
alan 8,50 milyon ha değil 25,75 milyon ha’dır. Örneğin, toprak-topoğrafya ve
drenaj yetersizliği nedeniyle sulama dışı bırakılmış eşik araziler bugün damla,
mini yağmurlama ve benzeri tekniklerle sulanabilmektedir. Ayrıca, sorunlu
alanlar (tuzlu-alkali alanlar) damla sulama tekniği ile sulanabildiği gibi, çok hafif
bünyeli topraklarda suyu kolayca iletebilecek fasılalı karık (surge) gibi yöntemler
uygulanabilmektedir. İlk aşamada sulanması düşünülebilecek %0-6 eğim grubu
içerisinde yer alan 13 milyon ha dolayında arazi bulunmaktadır. Artık sulanabilir
alanlar ve sulama suyu gereksinimi hesaplanırken eski rakamlar yerine yeni
rakamların konuşulması gerekmektedir. Gelecekte yapılacak plan ve proğramlarda
bu durum dikkate alınmalıdır. Bu durumda mevcut su kaynaklarıyla 8,50 milyon
ha’dan daha fazla alanın sulanabilmesi için yağmurlama ve damla sulama yöntemi
gibi suyun daha etkin kullanıldığı yöntemlerin uygulanması zorunlu hale
gelmektedir (Kanber ve ark., 2005).
Ülkemizde yapılmış Toprak Envanter Etütlerine dayanılarak yapılan
değerlendirmelere göre %0-6 eğim derecesinde 13 568 000 ha olan sulanabilir
arazilerin teknik olarak 8 078 000 ha’ının, %0-12 eğim derecesindeki 20 240 000
ha olan sulanabilir arazilerin ise 14 750 000 ha’ının basınçlı sistemlerle sulanması
gerektiği belirlenmiştir (Korukçu, 1992). Buna göre, %0-6 ve %0-12 eğim
derecelerindeki sulanabilir alanlarımızın sırasıyla %60 ve %73’ü basınçlı
sistemlere dayalı yöntemlerle sulanmayı gerektirmektedir. Bu değerler, ele
alınacak yeni sulama projelerinde, randımanlı su kullanımını sağlayan, çağdaş
basınçlı su iletim sistemleri ile sulama yöntemlerinin kaçınılmaz bir seçenek
oluşturacağını ortaya koymaktadır (Korukçu ve ark., 2003).
Ülkemizde uygulanan sulama yöntemlerine baktığımızda, 2006 yılı verilerine
göre DSİ’ ce işletilen ve devredilen sulamalarda mevcut durumda %94 oranında
yüzeysel sulama, %5 oranında yağmurlama sulama ve %1 oranında da damla
285
sulama yöntemi ile sulama yapıldığı görülmektedir (Tablo 3). Bu oranlar
ülkemizde ağırlıklı olarak yüzeysel sulama yöntemlerinin hakim olduğunu ve
basınçlı sulama sistem ve yöntemlerinde büyük bir uygulama potansiyeli
bulunduğunu göstermektedir.
Tablo 3. Sulama yöntemlerine göre sulanan alan (*)
Kurum
Yüzeysel Sulama
Yağmurlama
Damla Sulama
Toplam
Sulama
Sulanan
Alan (ha)
(ha)
(%)
(ha)
(%)
(ha)
(%)
DSİ
12 037
97
263
2
57
0
12 357
Devredilen
1 134 151
94
61 993
5
14 657
1
1 210 801
TOPLAM
1 146 188
94
62 256
5
14 714
1
1 223 158
(*): DSİ’ce işletilen tarifeli (işletme ve bakım ücreti alınan) sulamalar ve işletme-bakım yönetim
sorumluluğu faydalananlara devredilmiş olan 1000 ha ve 1000 ha’dan daha büyük olan
sulamalarda uygulanan sulama yöntemleridir. (Anonymous, 2007a)
Ülkemizde sulamada gereğinden fazla su kullanılmakta ve su kaybı fazla
olmaktadır. DSİ’ce geliştirilen sulamalarda 2000-2006 yılları ortalama değerlerine
göre hektara sulama suyu ihtiyacı net 4 553 m3, brüt 8 421 m3 iken uygulamada 10
804 m3 su kullanılmış ve sulama randımanı %42 olmuştur (Tablo 4). Teorik
olarak hesaplanan sulama randımanının %54 olmasına rağmen uygulamada
sulama tesisleri ve su kullanıcılarından kaynaklanan sorunlardan dolayı sulama
randımanının %42’ye düştüğü ve ihtiyaçtan %28 daha fazla su kullanıldığı
görülmektedir. Aynı dönemde sulama oranı da %64 olmuştur.
Tablo 4. DSİ’ce geliştirilen sulamalarda kullanılan su miktarları ve sulama
randımanları
Yıl
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
ORT
.
Sulama
Alanı
(ha)
1 791
520
1 806
779
1 843
558
1 856
430
1 864
665
1 922
637
1 956
698
1 863
184
Sulanan
Alan
(ha)
Şebekey
Net
Brüt Sul.
e
Sulama
Suyu
Alınan
Suyu
İhtiyacı
Su
İhtiyacı (m³/ha)
(hm³)
(m³/ha)
1 163 12 710
4 491
8 303
301
1 105 10 889
4 621
8 546
677
1 145 12 135
4 583
8 477
906
1 202 13 068
4 454
8 238
575
1 220 14 525
4 454
8 237
758
1 268 13 390
4 589
8 489
825
1 250 13 689
4 682
8 660
328
1 193 12 915
4 553
8 421
910
Brim Sulama Sulama İhtiyacın
Alanda Randı- Oranı KarşıKullanıla manı
(%)
lanma
n Su
(%)
Oranı
(m³/ha)
10 926
41
65
1,32
9 848
47
61
1,15
10 590
43
62
1,25
10 867
41
65
1,32
11 898
37
65
1,44
10 553
43
66
1,24
10 948
43
64
1,26
10 804
42
64
1,28
(Anonymous, 2001, 2002, 2003, 2004b, 2005b, 2006, 2007a)
286
Su kullanımının bu şekilde devam etmesi durumunda 2030 yılında sulamaya
açılması hedeflenen ekonomik olarak sulanabilecek 8,5 milyon ha alanın
sulanabilmesi için 92 milyar m3 suya ihtiyaç olacaktır. Oysa 2030 yılında tarımsal
sulamada kullanılabilecek su miktarı 72 milyar m3 olarak hedeflenmiş ve bu
miktar su ile ancak 6,7 milyon ha alan sulanabilecektir. Diğer yandan
sulanabilecek arazilerin 8,5 milyon ha değil de 25,75 milyon ha olduğu dikkate
alındığında 72 milyar m3 suyla mümkün olduğunca fazla alanın sulanabilmesi için
su tasarrufu sağlayan yağmurlama ve damla sulama gibi basınçlı sulama sistem ve
yöntemlerinin yaygınlaştırılmasının gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
5 BASINÇLI SULAMA YÖNTEMLERİNİN SU TASARRUFU AÇISINDAN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Kaynağından alınan suyun araziye iletimi ve dağıtımı sırasında bir bölümü
kaybolmaktadır. Bu kayıpların bitki su ihtiyacına ilave edilmesi gerekmektedir.
Su kayıpları dağıtım şebekesindeki kayıplar (kanallardaki sızmalar, buharlaşmalar
ve işletme hataları) ve tarlada meydana gelen kayıplar (yüzey akış ve derine
sızma) olarak iki grupta ele alınmaktadır. Bitkiler tarafından alınan suyun
kaynaktan alınan suya oranı sulama randımanı olarak tarif edilmektedir. Bitki su
ihtiyacının çiftlik su ihtiyacına (bitki su ihtiyacı + tarladaki kayıplar) oranı çiftlik
randımanını, çiftlik su ihtiyacının diversiyon sulama suyu ihtiyacına (çiftlik su
ihtiyacı + dağıtım şebekesindeki kayıplar) oranı ise diversiyon randımanını
vermektedir. Değişik sulama sistemleri ve yöntemlerine göre ortalama olarak
kullanılan randımanlar ve su tasarrufu yüzdesi Tablo 5’de verilmiştir.
Tablo 5. Çiftlik ve diversiyon randımanları tablosu
Sulama
Sistemi
Klasik
Sistem
Sulama
Yöntemi
Çiftlik
Randımanı
Yüzeysel
Üst Toprak*
Yağmurlama 0,80
Damla
1,00
Kanaletli Yüzeysel
Üst Toprak*
Sistem
Yağmurlama 0,80
Damla
1,00
Borulu
Yüzeysel
Üst Toprak*
Sistem
Yağmurlama 0,80
Damla
1,00
* Üst Toprak: 0,50-0,65. (Adıgüzel, 2003)
Diversiyon
Randımanı
0,83-0,85
0,83-0,85
0,83-0,85
0,91-0,93
0,91-0,93
0,91-0,93
0,98
0,98
0,98
Toplam Su İhtiyacı Klasik Sisteme
Randıman Katsayısı
Göre Su
Tasarrufu (%)
0,483
2,07
0
0,672
1,49
28
0,840
1,19
43
0,529
1,89
9
0,736
1,36
34
0,920
1,09
47
0,564
1,77
14
0,784
1,28
38
0,980
1,02
51
Çiftlik randımanı, çeşitli su iletim sistemleriyle sulanacak araziye getirilen
suyun bitki kök bölgesindeki toprağa verilmesi sırasında meydana gelen kayıplara
göre hesaplanmakta ve uygulanan sulama yöntemi ve toprak bünyesine göre
değişmektedir. Çiftlik randımanı yüzeysel sulama yöntemlerinde ortalama %57,5
(hafif bünye için %50, orta bünye için %60 ve ağır bünye için %65), yağmurlama
sulama yönteminde %80 ve damla sulama yönteminde %100 olmaktadır.
287
Diversiyon randımanı, suyun kaynaktan alınarak sulanacak araziye iletilmesi
sırasında meydana gelen kayıplara göre hesaplanmakta ve uygulanan sulama
sistemine göre değişmektedir. Diversiyon randımanı, ortalama olarak klasik
sistemde %84, kanaletli sistemde %92 ve borulu sistemde %98 olmaktadır.
Sulama randımanı (toplam randıman) çiftlik ve diversiyon kayıplarının
toplamına göre hesaplanmaktadır. Klasik sistem, yüzeysel sulama yönteminde
sulama randımanı %48 civarında iken borulu sulama sisteminde yağmurlama
sulamada %78’lere damla sulamada %98’lere varabilmektedir. Klasik sistem ve
yüzeysel sulamada bitki su ihtiyacının yaklaşık iki katı kadar su verilmesi
gerekirken, yüksek basınçlı borulu sistem ve damla sulamada yalnızca 1,02 katı
kadar fazladan su verilmesi gerekmektedir. Buna göre kapalı sistemlerin ve
basınçlı sulama yöntemlerinin uygulanmasıyla sulama sahasında tüketilen suda
%50’lere varan oranlarda su tasarrufu elde etmek mümkün olabilmektedir.
DSİ’ce geliştirilen sulamalarda 2006 yılı değerlerine göre mevcut sulama
yöntemlerinin dağılımı ve çiftlik randımanları Tablo 6’da verilmiştir. Buna göre
ortalama çiftlik randımanı 0,5905 olarak bulunmuştur. Bu tarlaya getirilen suyun
toprağa verilmesi sırasında %41’inin kaybolduğunu ifade etmektedir
Tablo 6. Mevcut sulama yöntemlerine göre çiftlik randımanı
Sulama Yöntemi
Oran
Çiftlik
Ağırlıklı Ortalama İle
(%)
Randımanı
Çiftlik Randımanı
Yüzeysel Yöntemler
94
0,575
0,5405
Yağmurlama Yöntemi
5
0,800
0,0400
Damla Sulama Yöntemi
1
1,000
0,0100
TOPLAM
100
0,5905
DSİ’ce geliştirilen sulamalarda 2006 yılı değerlerine göre mevcut sulama
sistemlerinin dağılımı ve diversiyon randımanları Tablo 7’de verilmiştir. Buna
göre ortalama diversiyon randımanı 0,8916 olarak bulunmuştur. Bu kaynaktan
alınan suyun tarlaya iletimi sırasında %11’inin kaybolduğunu göstermektedir.
Tablo 7. Mevcut sulama sistemlerine göre diversiyon randımanı
Sulama Sistemi
Oran
Diversiyon
Ağırlıklı Ortalama İle
(%)
Randımanı
Diversiyon Randımanı
Klasik Sistem
43
0,84
0,3612
Kanaletli Sistem
47
0,92
0,4324
Borulu Sistem
10
0,98
0,0980
TOPLAM
100
0,8916
288
Mevcut sulama sistem ve yöntemlerine göre toplam randıman %53 ve toplam
su kaybı %47 olmaktadır. En çok su kaybının suyun yüzeysel yöntemlerle toprağa
verilmesi sırasında olduğu görülmektedir. Yüzeysel sulama yöntemleri yerine
basınçlı sulama yöntemleri kullanılarak su kayıplarını azaltmak mümkündür.
Mevcut sulama sistem ve yöntemlerine göre toplam randımanlar ve basınçlı
sulama yöntemlerinde yüzeysel yöntemlere göre su tasarrufu oranı Tablo 8’de
verilmiştir. Mevcut durumdaki sulama sistemlerinin değiştirilmesinin kısa vadede
mümkün olamayacağı dikkate alınarak diversiyon randımanı sabit alınmıştır.
Buna göre mevcut sulama sistemleri aynı kalarak, yüzeysel sulama yöntemleri
yerine yağmurlama sulama yönteminin kullanılması ile %28, damla sulama
yönteminin kullanılması ile %42 su tasarrufu sağlanabilecektir.
Tablo 8. Mevcut sulama sistem ve yöntemlerine göre toplam randımanlar ve su
tasarrufu
Sulama Yöntemi
Yüzeysel Yöntemler
Yağmurlama
Yöntemi
Damla Sulama
Yöntemi
Çiftlik Diversiyon Toplam Su İhtiyacı
Randımanı Randımanı Randıman Katsayısı
0,575
0,800
0,892
0,892
0,513
0,714
1,949
1,401
Yüzeysel
Yönteme
Göre Su
Tasarrufu (%)
0
28
1,000
0,892
0,892
1,121
42
Bu değerlere göre mevcut durumdaki sulama yöntemleri yerine yağmurlama
ve damla sulama yöntemlerinin kullanılması durumunda sulama alanında
meydana gelecek artış miktarı ve oranı hesaplanarak Tablo 9’da verilmiştir. Buna
göre mevcut sulanan alanların tamamında yağmurlama sulama yönteminin
kullanılması durumunda aynı miktar su ile 1 223 158 ha yerine 1 669 313 ha alan
sulanabilecek ve toplam sulanan alanda %36’lık artış olacaktır. Aynı şekilde
damla sulama yönteminin kullanılması halinde 2 085 472 ha alan sulanabilecek ve
toplam sulanan alanda %70’lik bir artış meydana gelecektir.
Tablo 9. DSİ’ce geliştirilen sulamalarda farklı sulama yöntemlerine göre sulama
alanı artışı (2006 yılı)
Yağmurlamaya Damla Sulamaya
Sulama
Mevcut
Göre
Randıman Göre Sulanabilecek
Durumda
Sulanabilecek
Alan (ha)
ı
Sulanan Alan
Alan (ha)
(ha)
Yüzeysel Yöntemler
1 146 188
0,513
1 595 279
1 992 982
Yağmurlama Yöntemi
62 256
0,714
62 256
77 776
Damla Sulama
14 714
0,892
11 778
14 714
Yöntemi
TOPLAM
1 223 158
1 669 313
2 085 472
Sulama Alanındaki
0
36
70
Artış Oranı (%)
Sulama Yöntemi
289
Adana, Mersin, Osmaniye ve Hatay illerini kapsayan DSİ VI. Bölge
Müdürlüğü’nün çalışma sınırları içerisinde mülga KHGM’nin etüt sonuçlarına
göre toplam sulanabilir alan 1 180 836 ha olarak belirlenmiştir. Bu alanın mevcut
durumda 489 008 ha’ı (%41) sulamaya açılmış geri kalan 691 828 ha’ı (%59)
henüz sulanmamaktadır (Anonymous, 2007b). DSİ’ce geliştirilen sulamaların
%16’sının bulunduğu DSİ VI. Bölge Müdürlüğü alanındaki sulamaların
%21’inde klasik sistem, %62’sinde kanaletli sistem ve %17’sinde borulu sistemle
sulama yapılmaktadır. DSİ’ce geliştirilen sulamalarda 2006 yılında 274 298 ha
alan sulanmıştır. Sulanan alanların %89’unda yüzeysel yöntemler, %7’sinde
yağmurlama ve %4’ünde damla sulama yöntemi kullanılmaktadır (Anonymous,
2007a). Bu alanlarda kullanılan su ile, mevcut sulama yöntemleri yerine
yağmurlama sulama yönteminin kullanılması ile 367 363 ha, damla sulama
yönteminin kullanılması ile 459 456 ha alan sulanabilecektir. Buna göre aynı
miktar su ile yağmurlama sulama yöntemiyle %34, damla sulama yöntemiyle %68
oranında daha fazla alan sulanmış olacaktır (Tablo 10). Yüzeysel yöntemlere göre
yağmurlama sulamada %28, damla sulamada %43 su tasarrufu sağlanabilecektir.
Tablo 10. DSİ VI. Bölge Müdürlüğü alanındaki sulamalarda farklı sulama
yöntemlerine göre sulama alanı artışı (2006 yılı)
Sulama Yöntemi
Mevcut Durumda Sulama Yağmurlamaya Göre Damla Sulamaya
Sulanan Alan Randımanı Sulanabilecek Alan Göre Sulanabilecek
(ha)
(ha)
Alan (ha)
Yüzeysel Yöntemler
243 705
0,525
338 866
423 815
Yağmurlama Yöntemi
20 137
0,730
20 137
25 185
Damla Sulama Yöntemi
10 456
0,913
8 360
10 456
TOPLAM
274 298
367 363
459 456
Sulama Alanındaki
0
34
68
Artış Oranı (%)
DSİ dışında mülga KHGM ve halk sulamalarında mevcut durumda kullanılan
sulama sistem ve yöntemlerinin dağılımıyla ilgili veri bulunamamıştır. Bu nedenle
DSİ’ce geliştirilen sulamalardaki sulama sistem ve yöntemleri dağılımının
Ülkemizde sulamaya açılan tüm alanlarda aynı olduğu kabul edilerek, DSİ’ce
geliştirilen sulamalarda hesaplanan farklı sulama yöntemlerinin kullanılması ile
yapılacak su tasarrufu ve sulama alanında meydana gelecek artış oranları dikkate
alınarak bir hesaplama yapıldığında, aynı miktar su kullanılarak, mevcut durumda
sulamaya açılmış olan 5,1 milyon ha yerine, yağmurlama sulama yönteminin
kullanılması ile 6,9 milyon ha, damla sulama yönteminin kullanılması ile 8,7
milyon ha alan sulamaya açılabilecektir. Ancak, şüphesiz ki sulamaya açılan tüm
alanlarda aynı sulama yönteminin kullanılması beklenemez. Bu hesaplamalar
farklı sulama yöntemlerinin kullanılması ile sağlanacak su tasarrufu ve sulama
alanında meydana gelebilecek artışı görmek amacı ile yapılmıştır. Uygulamada
kullanılan sulama yöntemlerinin oranına bağlı olarak bu değerler de değişecektir.
290
Bir yerde uygulanacak sulama yönteminin seçiminde bölgenin rüzgar,
sıcaklık, oransal nem, don ve yağış gibi egemen iklim şartları, toprağın ve toprak
altının kimyasal ve fiziksel özellikleri, sulama suyunun miktarı ve kalitesi,
topografik özellikler, yetiştirilecek bitki çeşidi, çiftçilerin sulama alışkanlıkları,
tarımsal eğitim düzeyi ve ekonomik koşullar gibi çok çeşitli faktörler etkili
olmaktadır. Bu faktörler dikkate alınarak, koşulların uygun olduğu yerlerde
yüzeysel sulama yöntemleri yerine basınçlı sulama yöntemleri kullanılarak
mümkün olduğunca su tasarrufu sağlanmalıdır. Tasarruf edilen su ile sulama
bekleyen kuru tarım alanları sulamaya açılabileceği gibi diğer sektörlerin talepleri
de karşılanabilecek ve suyun optimum kullanımı sağlanacaktır.
6 SONUÇ VE ÖNERİLER
Bugün üzerinde yaşamış olduğumuz yerkürede kıt bir doğal kaynak olan ve
stratejik bir öneme sahip olan tatlı suya karşı talep sürekli artmaktadır. Çeşitli
sektörler tarafından kullanılan suyun en büyük bölümü tarım sektöründe sulama
amacıyla kullanılmaktadır. Bir yandan artan nüfusa bağlı olarak gıda ihtiyacındaki
artış diğer yandan tarım dışındaki sektörlerin suya olan talebindeki artış sınırlı bir
kaynak olan suyun tasarruflu kullanılmasın zorunlu hale getirmiştir. Su tüketimi
açısından en büyük paya sahip olan sulama suyunda uygulanacak etkin bir
yönetim sistemiyle, tasarruf edilecek su ile ilave tarım alanları sulanarak tarımsal
üretim artırılacak veya tasarruf edilecek suyun diğer sektörlere tahsisi mümkün
olabilecek ve sonuçta ülke ekonomisine önemli katkılar sağlanabilecektir.
Toplam sulanabilir tarım alanımız 25,75 milyon ha, ekonomik olarak
sulanabilecek alan ise 8,5 milyon ha’dır. Ancak bu alanın 5,1 milyon ha’ı
sulamaya açılmış ve mevcut su kaynaklarımızın tamamı kullanılarak 2030 yılında
8,5 milyon ha alanın sulamaya açılması hedeflenmektedir. Bu durumda geriye
17,25 milyon ha sulanabilecek alan kalacaktır. Oysa ileriye dönük hedefimiz
sadece 8,5 milyon ha alanı sulamak değil, mevcut su potansiyelimizi en etkin
şekilde kullanarak 25,75 milyon ha sulanabilir alanımızın mümkün olduğu kadar
daha büyük bölümünü sulamak olmalıdır. Mevcut durumda yaygın olarak
kullanılmakta olan ve randımanı düşük yüzeysel sulama yöntemlerinin yerine
yağmurlama ve damla sulama gibi
yüksek randımanlı modern sulama
yöntemlerinin kullanılması ile sırasıyla %36 ve %70 daha fazla alan
sulanabilecektir. Buna göre aynı miktar su ile mevcut durumda sulamaya açılan
5,1 milyon ha yerine yağmurlama sulama ile 6,9 milyon ha, damla sulama ile 8,7
milyon ha alan sulamaya açılabilecektir.
Sahip olduğumuz arazilerin ve su kaynaklarının özelliklerine ve seçilecek
bitki desenine uygun modern sulama sistem ve yönteminin seçilmesi,
projelenmesi ve tekniğine uygun olarak kullanılması doğal kaynaklarımızın en iyi
şekilde bir sonraki nesillere aktarılmasını ve sürdürülebilir bir tarımsal üretimin
yapılmasını sağlayacaktır. Basınçlı sulama sistem ve yöntemlerinin
291
yaygınlaştırılması amacı ile DSİ, ilgili kuruluşlar, üniversiteler, kapalı sulama
sistemlerinin imalat ve inşaatını gerçekleştiren firmalar ve mühendislik hizmeti
veren kuruluşlar işbirliği içerisinde ortak çalışmalarını artırarak sürdürmelidir.
7 KAYNAKLAR
Adıgüzel, F., 2003. Sulama Projelerinde Planlama Çalışmaları ve Sulama
Sistemlerinin Seçimi. Sulama Sistemleri Sempozyumu ve Sergisi, 16-17
Aralık 2003, DSİ Genel Müdürlüğü, s.29-38, Ankara.
Anonymous, 2001. 2000 Yılı DSİ’ce İşletilen ve Devredilen Sulama Tesisleri
Değerlendirme Raporu. DSİ Teknoloji Dairesi Başkanlığı, Basım ve FotoFilm Şube Müdürlüğü, 435s., Ankara.
Anonymous, 2002. 2001 Yılı DSİ’ce İşletilen ve Devredilen Sulama Tesisleri
Değerlendirme Raporu. DSİ Teknoloji Dairesi Başkanlığı, Basım ve FotoFilm Şube Müdürlüğü. 436s., Ankara.
Anonymous, 2003. 2002 Yılı DSİ’ce İşletilen ve Devredilen Sulama Tesisleri
Değerlendirme Raporu. DSİ İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanlığı, Basım
ve Foto-Film Şube Müdürlüğü, 414s., Ankara.
Anonymous, 2004a. Dünden Bugüne DSİ 1954-2004. Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Basın Müşavirliği, Etüd
Plan Daire Başkanlığı, 170 s., Ankara.
Anonymous, 2004b. 2003 Yılı DSİ’ce İşletilen ve Devredilen Sulama Tesisleri
Değerlendirme Raporu. DSİ İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanlığı, Basım
ve Foto-Film Şube Müdürlüğü, 408s., Ankara.
Anonymous, 2005a. 1954-2005 51. Yılında DSİ. Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Dış İlişkiler Müşavirliği, 96
s., Ankara,
Anonymous, 2005b. 2004 Yılı DSİ’ce İşletilen ve Devredilen Sulama Tesisleri
Değerlendirme Raporu. DSİ İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanlığı, Basım
ve Foto-Film Şube Müdürlüğü, 403s., Ankara.
Anonymous, 2006. 2005 Yılı DSİ’ce İşletilen ve Devredilen Sulama Tesisleri
Değerlendirme Raporu. DSİ İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanlığı, Basım
ve Foto-Film Şube Müdürlüğü, 402s., Ankara.
Anonymous, 2007a. 2006 Yılı DSİ’ce İşletilen ve Devredilen Sulama Tesisleri
Değerlendirme Raporu. DSİ İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanlığı, Basım
ve Foto-Film Şube Müdürlüğü, 482s., Ankara.
Anonymous, 2007b. 2008 Yılı Program-Bütçe Toplantısı Özet Takdim Raporu
(Basılmamış). Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü, DSİ VI. Bölge Müdürlüğü, 303 s., Adana,
Çakmak, B., Kendirli, B., Yıldırım, M., 2005. Türkiye’de Sulama Uygulamaları
ve Basınçlı Sulama Uygulama Olanakları. II. Ulusal Sulama Sistemleri
Sempozyumu, 09-11 Kasım, DSİ Genel Müdürlüğü, s.25-37, Ankara.
Kanber, R., Çullu, M. A., Kendirli, B., Antepli, S., Yılmaz, N., 2005. Sulama,
Drenaj ve Tuzluluk. Türkiye Ziraat Mühendisliği VI. Teknik Kongresi, 3-7
292
Ocak 2005, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, Milli Kütüphane, 627 s.,
Ankara.
Koç, O., 2005. Sulama Yöntemleri ve Yöntem Seçimi. II. Ulusal Sulama
Sistemleri Sempozyumu, 09-11 Kasım, DSİ Genel Müdürlüğü, s.267-319,
Ankara.
Korukçu, A., 1992. Sulamadaki Gelişmelerin Türkiye’ye Yansımaları.
Kültürteknik Derneği, TOPRAKSU Dergisi, 2:4-5, Ankara.
Korukçu, A., Yıldırım, O., Yazgan, S., 2003. Türkiye’de Basınçlı Sulama
Sistemlerine Olan Gereklilik ve Optimum Boyutlandırma Teknikleri.
Sulama Sistemleri Sempozyumu ve Sergisi, 16-17 Aralık 2003, DSİ Genel
Müdürlüğü, s.5-12, Ankara.
www.dsi.gov.tr
293
ERZİN-DÖRTYOL OVASI YERALTISUYU
SULAMALARININ ZAMANLAMA VE
EKONOMİK AÇIDAN ÖNEMİ
İhsan ÇİÇEK
Jeoteknik Hiz. ve YAS Şube Müd.
İ[email protected]
ÖZET
Aşağı Ceyhan – Aslantaş III. Merhale projesi Erzin - Dörtyol sulaması kapsamında 7200 ha
cazibe, 8600 ha ise 4 kademe pompajla olmak üzere toplam:15800 ha arazinin sulanması DSİ
tarafından daha önce planlanmıştır. Cazibeli sulama kısmında 1994 yılında inşaata başlanılmış
olup, bu güne kadar % 48’i tamamlanabilmiştir.
Bu nedenle, Ova yeraltısuyu potansiyeli bakımından verimli olduğundan ve yüzey sulama
proje uygulaması geciktiğinden, 1973 yılında Erzin – Yeşilkent, 1974 yılında Erzin – Merkez
Sulama Kooperatifleri kurulmuş olup, DSİ tarafından sondaj kuyuları açılarak Yeraltısuyu
sulamalarına geçilmiştir. Yeraltısuyu sulamaları ovada örnek olmuş, daha sonra Dörtyol – Merkez,
Dörtyol – Altınçağ, Dörtyol – Yeniyurt ve Erzin-Başlamış Sulama Kooperatif sahaları işletmeye
açılmıştır. Yüzey sulama projesi kapsamında sulanacak arazilerin yaklaşık % 83’ü sondaj kuyuları
ile sulandığından, Pompajlı sulama projesi envanterden çıkarılması uygun görülmüştür.
Bu çalışmada Erzin – Dörtyol Ovasında yer alan yeraltısuyu işletmelerin zamanlama ve
ekonomik açıdan öneminin ortaya konulması amaçlanmıştır.
Ovada Emniyetli yeraltsuyu rezervi 85 hm³/yıl olup, fiili olarak sondaj kuyuları ile çekilen
su miktarı 49,9 hm³/yıl’dır. Sulama Kooperatiflerine ait sulama alanı 10 660 ha olup, 250 adet
işletme su sondaj kuyusu ile sulama yapılmakta ve 38 hm3/yıl su çekilmektedir. Ovanın genelinde
salma sulama, %10’unda ise damla sulama sistemi ile sulama yapılmaktadır. Kooperatif
sahalarının % 90’ı narenciye bahçelerinden müteşekkildir. Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü
ova, doğal klima özelliğine sahip bulunmaktadır. Yılda 550 000 ton civarında narenciye
üretilmekte (Türkiye narenciye üretiminin % 20’si), 186 375 000 YTL gelirle Milli ekonomiye
ve istihdama katkı sağlanmaktadır. Damla sulama sistemine geçildiği takdirde 19 hm³ su tasarrufu,
6 200 000 kWh/yıl elektrik tasarrufu sağlanabilecektir.
THE IMPORTANCE OF THE ERZIN – DORTYOL
PLAIN GROUNDWATER IRRIGATION
FOR THE TIME AND ECONOMY
ABSTRACT
The irrigation of 15800 ha. Land that includes 7200 ha gravity irrigation, 8600 ha
pumping irrigation af 4 stages of the Dortyol irrigation scheme was scheduled by DSI in past
years. İn the stage of the gravity irrigation, the construction was initiated in 1994. % 48 of the
construction has been completed up today. Only % 48 of the construction has continued for 14
years.
294
Because of the reason that the plain has fertile ground water potential and the
implementing of the scheme of surface irrigation continued for a long time, the Erzin – Yeşilkent
irrigation cooperatives were established in 1973, the Erzin central irrigation cooperative was
established in 1974, the groundwater pumping wells were opened and the groundwater irrigation
was initiated. Groundwater irrigation activities were accepted as a good reference in the plain.
Later, the areas of the central Dörtyol, Dörtyol – Altınçağ, Dörtyol – Yeniyurt and Erzin Irrigation
cooperatives were put into operation. Because of the reason that nearly % 83 of the lands that are
irrigated by the groundwater pumping wells and that will be irrigated by the scheme of the surface
irrigation, the scheme of pumping irrigation is extracted from the inventory on this study, the
importance of groundwater irrigation in the plain for the time and economy was demonstrated. The
area of the Hatay – Erzin – Dörtyol Plain is 262 km2, drainage area is 942 km2, the secured
groundwater reserve is 85 hm3/year, the amount of water actually pulled from the groundwater
pumping wells is 49,9 hm3/year.
Irrigation area of the irrigation cooperatives is 10.660 ha, irrigation is implemented by
250 wells and 38 hm3/year water is pulled from groundwater.
Most parts of the plain is irrigated by the flood irrigation system, % 10 of the
cooperative areas is irrigated by drip irrigation % 90 of the cooperative lands includes citrus
gardens. The Mediterranean climate occurs in the plain. The citrus production is 550 000 tons per
year (% 20 of the citrus production of Turkey).
The citrus production supports the economy by an income of 186 375 000.-YTL.
When the implementing of the drip irrigation system is initiated, 19 hm3 water,
6 200 000 kwh/year hydropower savings will be provided.
1-GİRİŞ
Dünyada nüfus ve sanayideki artış ile birlikte içme, kullanma, enerji ve
endüstriyel amaçlı su kullanımı da giderek artmaktadır. Modern tarım teknikleri
yanında, sulu tarım önemli bir yer tutmaktadır. Tarımsal su kullanımında büyük
rekabet yaşanmaktadır. Ülkemizde son yıllarda küresel ısınma ve meteorolojik
değişimler neticesinde yağışların az oluşu ve beraberinde getirdiği kuraklık
neticesinde, su kaynaklarının azaldığı, yer yer kuruduğu görülmektedir. Su
kaynaklarının azalması ve ihtiyaca yetmemesi suyun yaşamsal değerini ve
önemini arttırmaktadır.
Ülkemizin yerüstü ve yeraltısuyu potansiyelinin iyi değerlendirilmesi
gerekmektedir. Ancak Ülkemiz kullanılabilir yerüstü su potansiyeli 95 km³ olup,
bunun ancak 33,9 km³ (% 35,6’sı) kullanılmaktadır. Geri kalan kısmı boşa
akmaktadır. Boşa akan sularımız Baraj, gölet ve regülâtörlerle dizginlenip
depolanamadığından, Ülkemizin enerji, içme-kullanma suyu, sanayi suyu ve
tarımsal sulama suyu açısından büyük bir su potansiyeli olup, kaybedilen milli
servetimizdir.
Türkiye Yeraltısuyu potansiyeli ise 13,66 km³ olup, 11,88 km³ (% 87’si)
kullanılmaktadır. Yeraltısuyu potansiyelinin yüksek oranda kullanılması şu
gerçeği göstermektedir. Yerüstü suları henüz yeterli oranda depolanmadığı için ve
mevcut suların ihtiyaca cevap verememesi nedeniyle, yeraltısuyu kullanımı
295
artmıştır. Daha temiz su, daha ekonomik ve kısa zamanda kullanıma sunulması
gibi faktörler yeraltısuyuna olan talebi arttırmıştır. Ancak bu gidişle emniyetli
yeraltısuyu rezervlerinin aşırı su çekimleriyle tükenmesi, kaçınılmazdır. Bu durum
beraberinde telafisi mümkün olmayan sorunlara neden olacaktır. Yeraltı
boşluklarının oluşmasına, çökmelere, depremsel tetiklemelere neden olabilecektir.
Bu çalışmada; Erzin – Dörtyol Ovasında yer alan yeraltısuyu
işletmelerin zamanlama ve ekonomik açıdan öneminin ortaya konulması
amaçlanmıştır.
Hatay Erzin-Dörtyol ovası Akdeniz Bölgesinde olup, İskenderun
körfezinin kuzeydoğusunda 36°45́ -37°01́ enlem 36°03́ -36°46́ boylam daireleri
arasındadır. Ova alanı 262 km², drenaj alanı ise 942 km²’dir. Ovanın kuzeygüney istikametindeki uzunluğu takriben 28 km olup, doğu- batı genişliği ise 3-18
km arasında değişmektedir. Ova doğu-batı istikametinde meyilli olup, denizden
yüksekliği 0-250 m arasındadır.
Aşağı Ceyhan – Aslantaş III. Merhale projesi Erzin - Dörtyol Cazibe
sulaması inşaatı geciktiğinden, Yeraltısuyu potansiyelinin zengin olması ve
verimli tarım arazilerinin yer alması nedeniyle, DSİ tarafından ovanın büyük bir
kısmı yeraltısuyu sulamaları kapsamında planlanmış, 1973 yılından itibaren kısım
kısım işletmeye açılmıştır.
Ovada mevcut sulama kooperatiflerine ait net 10 660 ha tarım arazisi
yeraltısuyu ile sulanmaktadır(Tablo-2). Ovada sulama kooperatiflerine ait 250
adet işletme su sondaj kuyusu mevcuttur(Tablo-2). Açılan işletme su sondaj
kuyularının ortalama derinlikleri 150-250 m, verimleri 30 l/s’ dir. Yeraltısuyu
sınıfı C2S1, C3S1’dir(Tablo-1). Sulama sahalarının %90’ı narenciye bahçelerini
teşkil etmektedir. Mandalina, Portakal, Limon ve Greyfurt yetişmektedir (Resim
1-2). Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü Ovada ayrıca mikro klima özelliğine
sahip olduğundan, ürün kalitesi ve rekoltesi yüksektir.
Çiftçiler sürekli ARGE çalışmalarına önem vermiş, ürün verimi ve kalitesi
hızla artmıştır.
2 - PROJENİN YERİ VE ULAŞIM
Adana ilinin yaklaşık 80 km Güneydoğusunda, Adana-Osmaniye
istikametinde, E-5 karayolu üzerinde bulunan Toprak kale mevkiinden sağa
saparak, İskenderun’a giden kara yolu ile bağlantı kurulmaktadır. Ayrıca TEM oto
yolu ile de bağlantı kurulmaktadır. Torosların Güneyinde, Amanos Dağlarının
eteğinde ve Akdeniz arasında yer almaktadır. Genel vaziyet planında (Şekil-1)
kooperatiflerin konumu gösterilmiştir.
296
3- İKLİM
Ovada Akdeniz iklimi hüküm sürmektedir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık
ve yağışlı geçmektedir. Yıllık yağış ortalaması 1135 mm, ortalama sıcaklık ise
18,9 C°’dir.
4- OVANIN JEOLOJİSİ
MESOZOYİK
Kratese: Kalkerle temsil olunur, yayılımı az olup, serpantinlerin üzerinde yer alır.
TERSİYER
Miyosen : Ovanın kuzeybatısında Turunçlu köyünün kuzeyinde tersiyere ait kum
taşı ve marnlar geniş ölçüde mostra vermiştir.
PLİYOSEN
Konglomera :Erzin ilçesinin güneybatısında aflöre eden konglomeralar serpantin
ve kalker çakıllıdır. Yer yer gevşek çimentolu, kırıklı ve çatlaklıdır. Yöredeki
konglomeralar akifer özelliğini taşımaktadır.
Yamaç Molozu :Doğudaki Amanos sıra dağlarının yamaçlarında teşekkül edilmiş
olup, çok iri malzemeden (kalker ve serpantin çakılları) müteşekkildir.
Alüvyon :Genellikle kum, çakıl, killi çakıl, kumlu kil gibi birimlerden
müteşekkildir.
Mağmatik Kayaçlar
Serpantin: Ovanın doğu kısmında kuzey güney istikametinde yüksek dağlar
boyunca serpantinler geniş bir saha kaplar.
Bazalt: Bölgenin kuzeybatısında geniş alan kaplar. Kuzeyde Kısık boğazı ile
Tüysüz köyünden başlayıp güneye devam ederek Turunçlu köyü hizasında son
bulurlar. Deli Halil Tepesi, Tüysüz Tepe ve Hama Tepe volkan kraterlerinden
yayılmıştır. Bazaltlar akifer özelliğini taşımaktadır. Ovada alüvyon birimleri
altında bazalt birimleri yer almaktadır.
Yeraltısuyu bakımından önemli formasyonlar konglomera, bazalt, kum ve
çakıl birimleridir. Bazaltlar ovanın kuzey batısında görülür. Tabanda konglomera
ile girift vaziyette bulunur.
297
5- HİDROLOJİ
Akarsular : Ovada Deliçay, Özerli çayı ve Payas çayı yer almaktadır.
Kaynaklar: Ovanın güneybatısında Yanıkdeğirmen mevkiinde Burnaz
kaynakları önem arz etmektedir. Ortalama debisi 2 m3 tür. Ayrıca Yeniköy fay
kaynağı’dır. Ortalama debisi 240 l/s dir. Ovanın emniyetli yeraltısuyu rezervi 85
hm3/yıl’dır.Fiili su çekimi ise 49,9 hm³/yıl ’dır. Ovada 455 adet su sondaj
kuyusu açılmış bulunmaktadır. Kooperatif sahalarında açılan 250 adet kuyuda
çekilen fiili su miktarı ise 38 hm3/yıl’dır.
6- SU KİMYASI
Kooperatif
Adı
Erzin
Merkez
Erzin
Yeşilkent
Erzin
Başlamış
Dörtyol
Merkez
Dörtyol
Altınçağ
(İcadiye)
Dörtyol
Yeniyurt
Burnaz
Kaynakları
Burnaz
Kaynakları
Kuyu EC Ca
Cl
Mg
SO4 NO3 Sınıfı Sertlik
No
Mmoh/cm Meq/l Meq/l Meq/l Mg/l
F.S0
35546 945
2
1,8
5,6
0,26 13,51 C3 S1
38
10449 920
1,7
1,5
6,6
0,37 13,29 C3 S1
59555 806
1,3
0,06
6,5
0,22
0,02 C3 S1
39
12026 496
1,1
0,6
3,5
0,24 12,40 C2 S1
23
20976 664
1,6
0,6
4,7
0,73 12,40 C2 S1
31,5
14349 960
1,7
0,9
7,5
0,91 13,07 C3 S1
46
1998 492
yılı
1995 570
yılı
1
0,9
1,7
2,07 21,26 C2 S1
13,5
1,3
1
2
2,11
16,5
-
C3 S1
Kooperatif sahalarında alınan su örneklerinin kimyasal analizleri (Tablo-1)
298
41,5
7- OVANIN GENEL VAZİYET PLANI
Erzin-Dörtyol Ovası Sulama Koop. İşletme Sahaları Genel Vaziyet Planı (Şekil-1)
7.1- Sulama Kooperatifleri İşletme Alanları
No Kooperatif Adı:
İşletmeye
Açıldığı Yıl İli
Kuyu Sul. sah.
adedi Net(ha)
Sulama Sahası
Brüt(ha)
1 Dörtyol-Merkez Sul. Koop.
1978
Hatay
34
1230
1300
2 Dörtyol-Yeniyurt Sul. Koop.
1976
Hatay
15
560
645
3 Dörtyol-İcadiye Sul. Koop.
1981
Hatay
32
1460
1580
4 Erzin-Merkez Sul. Koop.
1974
Hatay
79
3460
3665
5 Erzin-Yeşilkent Sul. Koop.
1973
Hatay
78
3450
3680
6 Erzin-Başlamış Sul. Koop.
2004
Hatay
12
500
610
250
10 660
11480
GENEL TOPLAM :
Erzin –Dörtyol 0vası Mevcut Yeraltısuyu Sulama Kooperatifleri İşletme Alanları
(Tablo-2)
7.4 -Erzin-Dörtyol ovası sulama kooperatifleri sahalarında uygulanan
Mevcut sulama sistemleri
Salma Sulama Sistemi
Açık kanal salma sulama sistemi (% 50), kapalı borulu şebeke(% 40)
Kapalı basınçlı sistem- damla sulama sistemi (% 10)
Ovada mevcut Sulama Kooperatif sahalarında pompajla sulama olmasına
rağmen, sulanan arazilerin yarısında açık kanal sistemi ile sulama yapılmaktadır.
299
Ancak büyük oranda su israfı olmaktadır. İşletme sahalarının tümü damla sulama
sistemine geçtiği taktirde %53oranında su tasarrufu sağlanabilecektir (19 hm3/ yıl
su tasarrufu ).
Yeşilkent Sulama Kooperatif sahası yetişmiş portakal bahçesi (Resim-1)
Yeşilkent Sulama Kooperatif sahası genç narenciye bahçeleri (Resim-2)
300
7.5 - Damla sulama sistemi
Damla sulama sisteminin şematik görünüşü (Şekil-2)
7.5.1 - Damla Sulama Sisteminin Avantajları
- Az su uygulamalarıyla bitkide stres yaratmadan yetiştiriciliğe olanak sağlaması
(% 53 suda tasarruf)
- Yüzey akis ve derine sızma oluşturmadığından su besin kayıpları oluşmaması,
- Toprakta tuzlanma ve çoraklaşmanın önlenmesi,
- Yabancı otların gelişimine imkan tanımaması,
- Sulama ile birlikte gübreleme ve ilaçlama yapılabilmesi,
- Gübre ve ilaçtan tasarruf sağlaması (% 50)
- Hastalıkların yok denecek kadar asgariye indirilmesi (mantar hastalığı.)
- Kaliteli ve standart ürün elde edilmesi,
- Enerji kullanımında tasarruf (% 50)
- Her çeşit alanda sulama yapılabilmesi,
- Bitkilere su ve gübre dağılımının eşit, dolayısıyla ayni zamanda olgulaşma ve
tek elde hasat olanağı yaratması
- Erozyonu ve toprak kaybını önlemesi
- Düşük basınçlarda sulama imkanı sağlaması,
- Yeterli su imkanı olmayan alanlarda dahi sulama yapılabilmesi,
- Salma ve karık sulamaya nazaran isçilik maliyetlerinin çok düşük olması,
- Tarımsal sulamalardaki en ekonomik sistem olması,
- Eğimli alanlarda kolaylıkla uygulanabilmesi
301
En ekonomik ve su tasarrufu sağlayan sulama sistemidir. Erzin-Dörtyol
Sulama Kooperatif sahalarında Damla Sulama Sistemine hızlı bir geçiş
bulunmaktadır.
7.6 - Elektrik Sarfiyatı İle İlgili Ekonomik Analiz
Erzin merkez Sulama Kooperatifi
Erzin Yeşilkent Sulama Kooperatifi
Erzin Başlamış Sulama Kooperatifi
Dörtyol Merkez Sulama Kooperatifi
Dörtyol Altınçağ (İcadiye) Sul.Koop.
Dörtyol Yeniyurt Sulama Kooperatifi
Toplam:
Kuyu
Adedi
79
78
12
34
32
15
250
Net
Elektrik
Elektrik
sul.alanı sarfiyatı(Kwh) Tutarı(Ytl)
3460 ha
5 800 000
784 000
3450 ha
3 700 000
500 000
500 ha
630 000
85 000
1230 ha
1 185 000
160 000
1460 ha
741 000
100 000
560 ha
347 000
46 000
10660 ha 12 403 000
1 639 000
Ovada yer alan bütün YAS Sulama Kooperatif alanlarında Damla Sulama
sistemine geçildiği takdirde elektrik sarfiyatı ve elektriğe verilen para yarı yarıya
azalmış olacaktır.
Yılda 6 200 000 kWh elektrik tasarrufu sağlanabilecektir.
7.7- Ovanın ürün rekoltesi ile ilgili ekonomik analiz
Erzin merkez sulama kooperatifi
Erzin Yeşil kent Sulama Kooperatifi
Erzin Başlamış Sulama Kooperatifi
Dörtyol Merkez Sulama Kooperatifi
Dörtyol Altınçağ (İcadiye) Sul. Koop.
Dörtyol Yeniyurt Sulama Kooperatifi
Toplam:
Kuyu
Net
Ürün
Parasal
Adedi Sul.alanı Rekoltesi(Ton) Tutarı(Ytl)
79
3460 ha
173 000
60 550 000
78
3450 ha
172 500
60 200 000
12
500 ha
25 000
8 750 000
34
1230 ha
61 500
21 525 000
32
1460 ha
73 000
25 550 000
560 ha
28 000
9 800 000
15
250
10 660 ha
533 000
186 375 000
(Türkiye narenciye üretiminin %20’sini Erzin-Dörtyol Ovasından sağlamaktadır.)
Erzin –Dörtyol Ovası YAS sulamaları sahalarında ürün kalitesi ve rekoltesi
yüksek olduğundan, üreticilerin refah seviyesi artmıştır. Milli ekonomiye katkı
sağlanmaktadır.
8- TARTIŞMA
Türkiye’de çekilebilir yıllık yeraltısuyu potansiyeli 13,66 km3/yıl’dır.
11,88 km3/yıl su tahsisi yapılmıştır (Yeraltısuyu rezervlerinin % 87’si tahsis
edilmiş bulunmaktadır). Gün geçtikçe talep arttığından dolayı, bu oran
yükselmektedir. Ancak Devlet yeraltısuyundan yasal olarak herhangi bir ücret
talep etmemektedir. Bu durumda tüketicilerin suyu ekonomik kullanmadığı ve
aşırı su tüketime neden olduğu gözlenmektedir. Ülkemizde özellikle sanayi ve
proses suyu olarak (Örneğin Demir Çelik Fabrikaları, Hazır Beton Fabrikaları,
302
Çimento fabrikaları, Organize Sanayi Bölgeleri, Soda Fabrikaları vs.)
yeraltısuyundan milyarlarca metre küp su tahsisi alıp, kullandıkları halde
Devlete herhangi bir ücret ödenmemektedir.
Konunun önemine binaen yeraltısuyu kaynaklarının daha verimli
kullanılması ve israf edilmemesi açısından, sanayi ve proses suyunun
ücretlendirilmesi konusunda Devletin bir an önce yasal düzenleme getirmesi
gerekmektedir.
9- SONUÇ VE ÖNERİLER
• Erzin-Dörtyol Ovası Yeraltı suyu işletmeleri Türkiye’de örnek işletmelerdir.
• Sulama Kooperatifleri Devir sözleşmeleri kapsamında, Devlete geri ödeme
borçlarını aksatmamışlardır.
• Yeraltı suyu sulamaları enerji maliyetlerinden dolayı, cazibe sulamalarına
nazaran daha pahalı işletmelerdir. Ancak mevcut pompajlı sulamada Damla
sulama sistemiyle sulama yapıldığı taktirde, elektrik sarfiyatı ve elektriğe
ödenen para yarı yarıya inecektir (6 200 000 kwh elektrik tasarrufu,
819 500.-YTL elektrik bedeli ödenemeyeceği için kâr kalacaktır).
• Ovada Yeraltısuyu işletmeleri kapsamındaki ortalama 1 dekar susuz arazinin
bugünkü parasal değeri 2 500 – 3 000.-YTL iken, sondaj kuyuları açılıp suya
kavuştuğunda değeri 4 500 – 5 000.-YTL bulmaktadır. Yetişmiş bir bahçenin
dekarına 12 000 - 14 000.-YTL değer biçilmektedir.
• Ovada mevcut Yeraltı suyu işletme sahalarının % 90’ı narenciye bahçeleri
olup, yetişmiş bahçelerde dekar başına ortalama 4-5 ton ürün alınmaktadır.
• Açık kanal ve kapalı borulu sistemle sulama yapılmaktadır. Sahaların tümü
Damla sulama sistemine geçmesi durumunda 19 hm³/yıl su tasarrufu
sağlanabilecektir.
• Özellikle son yıllarda Devletin Damla sulama’ya verdiği önem, hibe ve
teşvikler nedeniyle, damla sulama sistemi ile sulamada artış gözlenmektedir.
• Üreticilerin refah düzeyi artmıştır. Bilinçli ARGE ve tekniğe uygun çalışmalar
neticesinde, narenciye rekoltesi ve ürün kalitesi yükselmiştir. Parasal değer
olarak 186 375 000.-YTL Milli ekonomiye katkı sağladığı hesaplanmıştır.
Ayrıca istihdam konusunda yararı olmuştur.
• Türkiye narenciye üretiminin %20’si (533 000 ton) Erzin-Dörtyol Ovasından
sağlanmaktadır.
9- YARARLANILAN KAYNAKLAR
¾ Dörtyol – Erzin ovası hidrojeolojik etüt raporu DSİ 1974
¾ DSİ bilgi ajandası 2008
¾ Hatay–Erzin–Yeşilkent ovasının hidrojeolojik etüt ve Burnaz Kaynağının
kökeninin araştırılması (G. YÜCE Doktora Tezi -1998)
¾ Erzin – Başlamış, Dörtyol – Altınçağ (İcadiye) Fizibilite Raporu
(İ. ÇİÇEK, E. ÜGÜ-2005)
303

Similar documents

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ sağlayan Sayın Hocam Prof. Dr. Bülent Özekici’ye, Prof. Dr. Atef Hamdy’e ve Prof. Dr. Rıza KANBER’e içtenlikle saygı ve teşekkürlerimi sunarım. Araştırma konusunun ve yerinin belirlenmesinde beni y...

More information

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ sulama + tohum bağlamada sulama (2 Su), ve Z4, dallanma+çiçeklenme öncesi+tohum bağlamada sulama (3 Su;, sulama düzeyleri ise, belirlenen sulama dönemlerinde tam sulanan (I100) konuya verilen suyun...

More information

DSİ Stratejik Plan 2015-2019

DSİ Stratejik Plan 2015-2019 verecek olan suyla alakalı çalışmaların, belli bir plan ve

More information

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ Üç bitki ve iki yıl için toplam altı N bütçesi hesaplanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre azot bütçesi incelendiğinde, 2007 ve 2008 yılları süresince sırasıyla; buğdayda 40 ve 49 kg N ha-1, 1. ürün...

More information

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ Prof. Dr. Ahsen Işık Özgüven’e teşekkürlerimi ve saygılarımı sunarım. Yine bu süreç içerisinde tez izleme komitemde yer alan Prof. Dr. Ayzin Küden ve Yrd. Doç. Dr. Sema Düzenli’ye tezimin şekillenm...

More information