Ekim 2011
Transcription
Ekim 2011
Basyazı , Yıl: 50 • Sayı: 593 • EKİM 2011 Sahibi Türk Standardları Enstitüsü Adına Hulusi ŞENTÜRK Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Bilal DURDALI Yayına Hazırlayanlar O. Murat PERÇİN A. Sabit YÖNEY • Türkay BİRBEN Aslıhan KÖKER • Canan DOĞAN Belgin TAŞDİREK • Mehmet Fatih IŞIK Ebru CEM Yönetim Yeri TSE Pazarlama ve Tanıtım Dairesi Başkanlığı Necatibey Cad. No:112, 06100 Bakanlıklar / ANKARA Tel: 0.312. 416 63 12 • 416 63 25 Faks : 0.312. 416 65 84 e-mail: [email protected] Reklam ve Abone Ayşe Nedret GÜNEŞ tel: 0.312. 416 63 17 e-mail: [email protected] 2011 Yılı Reklam Tarifesi Arka Kapak: 2000 TL + KDV Kapak İçleri: 1500 TL + KDV Son Sayfa: 1500 TL + KDV İç Tam Sayfa: 1300 TL + KDV Grafik Tasarım Aydın TUTÇALI Tasarım, Baskı, Dağıtım KORZA YAYINCILIK Basım San. ve Tic. Ltd. Şti. Büyük San. 1. Cadde 95/1 İskitler-Ankara Tel:0.312 342 22 08 • Fax: 0.312 341 14 27 www.korzabasim.com.tr Yayın Türü: Yerel Süreli Basım Tarihi: 27.10.2011 Dergide yayınlanan yazılardaki görüşler yazarına ait olup Derginin ve yazarın adı alınarak iktibas edilebilir. Dergimize gönderilen yazılar yayınlansın veya yayınlanmasın iade edilmez. Değerli Standard Okuyucuları, Uluslararası Standardizasyon Örgütü (ISO), standardizasyonu; belirli bir faaliyetten ekonomik fayda sağlamak üzere, bütün ilgili tarafların katkı ve iş birliği ile belirli kurallar koyma ve bu kuralları uygulama işlemi olarak tanımlamaktadır. Üretici ile tüketici arasındaki ilişkinin kalite ve dolayısıyla ‘küresel düzeyde güven’ ekseninde yürütülmesine olanak sağlayan standardizasyon faaliyetleri, sürdürülebilir kalkınmanın da önemli anahtarlarından biridir. Küresel rekabetin en önemli sac ayaklarından biri olan standardizasyon faaliyetlerinin ülkemizin 2023 vizyonunda da önemli bir rol oynayacağı aşikârdır. Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi “Uluslararası her alanda rekabet edebildiğimiz, bütün dünyada en iyi uygulamalar olarak belirlenen standardlara ulaşabildiğimiz, bunları uygulamayı ve ileriye taşıyabilmeyi gerçekleştirebildiğimiz ölçüde dünya pazarlarıyla bütünleşme sağlayabiliriz.” Biz de TSE olarak bu misyonla hareket ediyor, faaliyet ve projelerimizi bu doğrultuda gerçekleştiriyoruz. ‘Önce Kalite’ düsturuyla 57 yıldan beri ülkemizde standardizasyon, uygunluk değerlendirme, ölçme ve kalibrasyon faaliyetlerini tarafsız, bağımsız, etkin ve güvenilir olarak yürüten Türk Standardları Enstitüsü (TSE), aynı zamanda ülkemizin tek milli belgelendirme kuruluşu olarak da üreticilerimizin ulusal ve uluslararası ticaretini kolaylaştırarak rekabetteki gücünü artırmaktadır. Standardizasyon kuruluşlarının hızla değişen piyasa koşullarına aynı hızda entegre olabilmesi büyük önem taşımaktadır; zira faaliyetlerinizi küresel platformlarda anlatabilecek ve kabul ettirebilecek duruma gelmediğiniz sürece güç ve itibar kazanamazsınız. TSE yetkin iş gücü ve yenilikleri yakalama yetisi sayesinde bugün kendi alanında Dünya’nın onuncu, Avrupa’nın ise beşinci büyük kuruluşudur. Elbette hedefimiz daha büyük olmak, daha güçlü olmak; çünkü sizi büyük ve güçlü yapan şey hedeflediklerinizdir… Değerli okuyucular, Türk Standardları Enstitüsü’nün (TSE) kurucusu Merhum Faruk Sunter’in girişimleri sayesinde 1970’ten beri her yıl Ekim’in 14’ü ‘Dünya Standardlar Günü’ olarak kutlanmaktadır. Bu yıl Dünya Standardlar Günü ‘Uluslararası Standardlar - Küresel Anlamda Güven Tesis Etmek’ temasıyla kutlanacak. Günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelen herhangi bir ürünün, tüm parçalarının dünyanın farklı ülkelerinde üretilip bir araya getirildiğini düşündüğümüzde dünyamızın ne kadar küçüldüğünü ve standardların küresel ticarette ne denli önemli olduğunu bir kez daha görmüş oluruz. Üretim safhasında standardizasyonu, tüketim safhasında ise kaliteyi baz almak küresel anlamda güven tesis etmenin vazgeçilmez koşulu olmalıdır. Bu düşüncelerle herkesin Dünya Standardlar Günü’nü kutluyorum. Saygılarımla. Hulusi ŞENTÜRK TSE Başkanı içinde Ekonomik ve Teknik Dergi • Yıl:50 • Sayı: 593 • EKİM 2011 • ISSN: 1300-8366 4 8 14 Ekim Dünya Standardlar Günü Mesajları 28 30 Kütüphane Hizmetlerimiz 48 32 Ulusal Yansıma (Ayna Komiteler) Telif Hakları ve İhlalleri 56 53 Söyleşi: Söyleşi: İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) Genel Sekreteri: Haluk DAĞ Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş. Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Üyesi: Oğuz ÖZGEN 75 71 78 İş Sağlığı ve Güvenliği 2 Haberler FSSC 22000 Gıda Güvenliği Sistem Belgelendirmesi Küresel Çevre Bilincinin Gelişimi ve Bu Durumun İşletmelere Yüklediği Sorumluluklar 82 84 Söyleşi: Karabük Devlet Hastanesi Başhekimi: Op. Dr. Nurullah SOYHAN Ön Dökümlü Betonarme Yapı Elemanları Kalite Yönetim Sistemi Kızgın Müşterileriniz Değil, Mutlu Müşterileriniz Olsun! ekiler 16 25 22 Ayın Konuğu: Türk Standardları Enstitüsü Genel Sekreteri: Üzeyir KARAGÖZ Standard Hazırlama ve İhtisas Grupları Standard Hazırlama 42 36 34 Bilim ve Teknoloji Çağında Standard Hazırlamanın Türk Sanayisine Ekonomik Katma Değeri TS EN ISO 15189:2009 Tıbbi Laboratuvarlar İçin Kalite Yönetim Sistemi 60 Standardlar ve KOBİ’lere Katkıları 64 63 Söyleşi: İstikbal Mobilya Sanayi ve Ticaret AŞ Genel Müdürü: Mesut YİĞİT 86 90 Yönetim Sistem Belgelendirmesi Konusunda Karşılaşılabilecek Sorunlar ERZURUM: Dadaşın Bar Oynadığı Diyar Kalite Yönetim Sistemi (TS EN ISO 9001) İşletmelerde Bilgi Yönetimi ve İş Zekâsı 98 106 Eve Kadar Fiber 102 Enerji Verimliliği Kanunu, Enerji Etiketlenmesi ve Buzdolapları İş Yaşamı Kalitesi (QWL-Quality of Work Life) Kavramı ve Gelişimi MESAJLAR Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN’ın 14 Ekim Dünya Standardlar Günü Mesajı Küreselleşme ile birlikte insanlığın yürüttüğü ekonomik ve sosyal faaliyetler de büyük bir değişime uğradı. Bu sayede, eskisine oranla günümüzde çok daha karmaşık bir ticaret ağı doğdu. Bugün dünyanın herhangi bir ülkesinde üretilen herhangi bir ürün, ülkeler, coğrafyalar, kıtalar aşarak, dünyanın hemen her bölgesinde kendisine pazar payı ve müşteri bulabilmektedir. Böyle bir ortamda, uluslararası piyasalara sunulmuş bütün ürünlerde, yerel standardların ötesinde bir dünya standardı gözetmek, ortak bir standardizasyon belirlemek ve bu standardizasyona uymak zaruridir. Ürün kalitesi, kalite kontrol ve tüketici hakları gibi birçok modern kavramın ortaya çıktığı bu dönemde, uluslararası standardlara uymak, küresel rekabet gücünün artması bakımından da büyük ehemmiyet arz etmektedir. Bu noktada en önemli görev ve sorumluluk, hiç şüphesiz standardizasyon kurumlarına düşmektedir. Standardizasyon kurumlarının yaptığı çalışmalar, üreticinin faaliyetlerinin içeriği ile ilgili olarak tüketicilere adeta bir tercümanlık hizmeti vermekte, nihai ürünün hangi mecralardan geçtiğine dair sağlam deliller sunmaktadır. Ülkemizde bu alanda yürütülen çalışmalar tarafsız, bağımsız, etkin ve güvenilir bir kurum olan Türk Standardları Enstitüsü tarafından sağlanmaktadır. Bu bakımdan, Uluslararası Standardizasyon Teşkilatı (ISO)’na üye olan TSE’nin ülkemizdeki standardizasyon, uygunluk değerlendirme, deney ve kalibrasyon faaliyetleri hayati bir önem arz etmektedir. TSE’nin yürüttüğü faaliyetler, ülkemizin rekabet gücünü artırmak, ulusal ve uluslararası düzeyde ticareti kolaylaştırmak ve insanımızın yaşam düzeyinin yükseltilmesine katkı sağlamaktadır. Bu düşüncelerle Dünya Standardları Günü’nü kutluyor, tüm standardizasyon kuruluşlarına başarılar diliyorum. 4 Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat ERGÜN’ün 14 Ekim Dünya Standardlar Günü Mesajı İktisadi faaliyetlerin temel amacı, ihtiyaçlarımızı en uygun şartlarda karşılamaktır. Dünya değiştikçe, nüfus arttıkça, ulaştırma ve iletişim teknolojileri geliştikçe, bu iktisadi faaliyetler de çeşitlilik kazanmış ve daha karmaşık hale gelmiştir. Küreselleşen dünyada, ekonomik faaliyetlerin korunması ve gelişmesi için, mal ve hizmetlerin tüm dünyada serbest bir şekilde dolaşmasına ihtiyaç vardır. Üretim ve ticaret söz konusu olduğunda, en önemli konuların başında standardlar gelmektedir. Bu konu tek yönlü olarak değil, birkaç açıdan önem arz etmektedir. Tüketicilerin kaliteli ve güvenli ürünlerle buluşmaları için standardizasyon çalışmalarının büyük önemi vardır. Standardlar, ülke içinde üretim kalitesinin artması için de önemlidir. Rekabet gücü artan firmalarımız, uluslararası ticaretten daha fazla pay alacaklardır. Günümüzde standardlar, üreticiler için bir yük olmaktan çıkmış, bir avantaj haline gelmiştir. Bugün bir firmanın en büyük gücü, tedarikçilerden ürün sonrası hizmetlere kadar, üretimin her aşamasında oluşturduğu kalitedir ve uyum belgeleri, bu kalitenin teminatıdır. Bakanlık olarak, standardların hazırlanması, belgelendirilmesi ve denetlenmesine büyük önem veriyoruz. TSE’nin çalışmaları, ülkemizin rekabet gücünün artmasına, ticaretin kolaylaşmasına ve toplumun yaşam düzeyinin yükselmesine büyük katkı vermektedir. Türkiye, hayatın diğer alanlarında ilerledikçe, standardlar konusunda da ilerleyecektir. Türkiye, bu alanda sahip olduğu bilgi ve tecrübeyi, küresel iş birliği projelerine aktarmaktan da mutluluk duymaktadır. Zaman içinde sadece uluslararası standardları takip eden değil, bu standardlara yön veren bir ülke haline dönüşeceğimize inanıyorum. Böyle önemli konular, sadece yöneticilerin ve teşkilatların değil, tüm toplumun sorumluluğundadır. Üreticiler ve tüketiciler, bu önemli konuda ne kadar duyarlı olurlarsa, ülkemiz de bu alanda o kadar ilerleyecektir. 14 Ekim tarihinin tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Dünya Standardlar Günü olarak kutlanmasının, bu açıdan büyük önem taşıdığını düşünüyorum. Ülkemizde Ekim ayının 3. haftası da Türkiye Standardlar Haftası olarak kutlanmaktadır. Bu hafta vesilesiyle düzenlenecek etkinliklerin, toplumun bu önemli konuda daha fazla bilinçlenmesine büyük katkı sağlayacağına inanıyorum. Dünya Standardlar Günü’nün ülkemiz ve dünyamız için hayırlı olmasını diliyorum. 5 EKİM 2011 ISO, IEC Başkanları ve ITU Genel Sekreteri’nin 14 Ekim Dünya Standardlar Günü Ortak Mesajı Dr. Boris ALESHIN ISO Başkanı Dr. Klaus WUCHERER IEC Başkanı Günümüz dünyasında, nesnelerin, çalışmalarını beklediğimiz şekilde çalışacağına dair yüksek düzeyde bir beklentimiz vardır. Dr. Hamadoun TOURE ITU Genel Sekreteri 6 Telefonu elimize aldığımızda, gezegen üzerindeki herhangi başka bir telefona anında bağlanabilmeyi bekleriz. Anında internete bağlanabilmeyi ve haber ve bilgilere ulaşabilmeyi bekleriz. Hasta olduğumuzda, sağlık bakım ekipmanlarının bizi tedavi edeceğine güveniriz. Arabalarımızı kullanırken, yakıt yönetimi, direksiyon ve frenlerin ve çocuk güvenliği sistemlerinin güvenilir olduğuna inancımız tamdır. Elektrik kesintilerinden ve kirliliğin zararlı etkilerinden korunmayı bekleriz. Uluslararası standardlar küresel anlamda bize bu güveni verirler. "Uluslararası Standardlar DAY Ürünler ve hizmetler için Uluslararası Standardlar kalite, ekoloji, güvenlik, güvenilirlik, birlikte işlerlik, yeterlilik ve yararlılığın temelini oluştururlar. Uluslararası Standardlar tüm bunları yaparken, üreticilere, ürünlerinin küresel anlamda rekabet edebileceği ve dolayısıyla küresel piyasalara rahatlıkla erişebileceği konusunda güven verirler. D ND STA ARD S Gerçekte, standardizasyonun anahtar hedeflerinden biri de bu güveni sağlamaktır. Sistemler, ürünler ve hizmetler, uluslararası standardlarda belirtilen temel özellikler sayesinde bizim beklediğimiz gibi çalışır. WOR L Küresel Anlamda Güven Tesis Etmek" Birlikte işlerlik, ölçek ekonomileri yaratır ve kullanıcıların seyahat ettikleri her yerde eşit hizmet almalarını sağlar. Dolayısıyla uluslararası standardlar, tüketicilerin, üreticilerin ve hizmet sağlayıcıların yararınadır. Bilhassa bu durum, gelişmekte olan ülkelerde yeni ürünlerin ve hizmetlerin yaygınlaşmasını hızlandırır ve ekonomik kalkınmayı teşvik eder. Uluslararası Standardlar, paydaşların katkıda bulunabileceği açık ve şeffaf bir ortamda hazırlanarak, bu güveni tesis ederler. Dünya Standardları İşbirliği (WSC) ortaklarının yani IEC, ISO ve ITU’nun vurguladıkları hedef, bu güveni küresel olarak hızlandırmak ve büyütmek, böylece de dünyayı, uluslararası standardlarla birbirine bağlamaktır. 20 4 11 – 1 10 – 7 EKİM 2011 HABERLER TSE, 19. Uluslararası Gıda Ürünleri ve Teknoloji Fuarında… Türk Standardları Enstitüsü (TSE), 22-25 Eylül 2011 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi/CNR Expo’da düzenlenen Türkiye’nin en büyük gıda fuarı olan ve bu yıl 19’uncusu düzenlenen Uluslararası Gıda Ürünleri ve Teknolojileri Fuarı’na katıldı. Gıda sektöründeki son gelişmelerin ve yeniliklerin yer aldığı fuarın açılışını yapan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, 2010 yılında çıkardıkları 5969 sayılı Yasa ile gıdanın üretim, tüketim ve denetiminin bir bütün olarak ele alındığını ve gıda güvenliğini sağlayacak bir mekanizmanın oluşturulduğunu, bu sistemin aynı zamanda AB’nin tüm standardlarını ihtiva eden bir mevzuat sistemi olduğunu dile getirdi. Konuşmasının ardından fuarı gezen Eker, TSE standına uğrayarak ‘Helal Gıda Belgelendirmesi’ hakkında bilgi aldı. Yerli ve yabancı birçok firmanın katıldığı fuarda TSE tarafından düzenlenen seminer yoğun bir ilgiyle karşılandı. TSE Seminerinde TSE Gıda Sektörü Müdürü Necla Solak ile Gıda Mühendisi Meriç Karacan tarafından ‘Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi’ ve ‘Gıda Sektörü Ürün Belgelendirme Faaliyetleri’ konulu sunumlarla TSE’nin bu konulardaki çalışmaları ve kısa bir süre önce başlatılan ‘Helal Gıda Belgelendirmesi’ hakkında katılımcılara bilgi verildi. 8 Türkiye’nin bilgi ve iletişim teknolojileri konusunda Avrasya’ya açılan ticaret kapısı CeBIT Bilişim Eurasia, 6 – 9 Ekim 2011 tarihleri arasında TÜYAP Beylikdüzü Fuar Merkezi’nde düzenlendi. Farklı ülke ve bölgelerden gelen onbinlerce teknoloji tutkununun akın ettiği fuarın açılış törenine Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Azerbaycan Rabıte ve Informasyon Teknolojileri Bakanı Ali Abbasov, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut Kavranoğlu, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ersan Aslan, TSE Yönetim Kurulu Üyesi Muhammet Aydın, İTO Başkanı Murat Yalçıntaş, Sanpaş A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Şekip Karakaya, Türksat Genel Müdürü Dr. Özkan Dalbay ve Deutsche Messe AG Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Andreas Gruchow katıldı. ‘Gelecek Bilişim ile Gelecek’ ve ‘Herkes için Bilişim’ sloganları ile gerçekleştirilen CeBIT Sinerji Zirvesi’ne de ev sahipliği yapan fuarın açılış konuşmasında Türkiye’nin artık bir geçiş ülkesi olduğuna dikkat çeken Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, “Tarih boyunca, yüzyıllarca doğudan batıya, kuzeyden güneye ulaşım yollarının buluştuğu, 3 kıtayı birleştiren Türkiye, şimdi artık iletişimde de 3 kıtayı birbirine bağlayan konuma sahip. Asya, Afrika, Avrupa’nın tam kesişen noktasında, bilginin toplanıp dağıtılacağı önemli bir merkez ha- HABERLER TSE, CeBIT Bilişim Eurasia Fuarı’nda… line geliyor. Türkiye bilişimde çok hızlı yol alıyor. Geniş bant internet erişimi bütün dünyada son 10 yılda 800 kat artarken, Türkiye’de 7770 kat arttı. Bir başka değişle 2002’de sıfırken bugün 11,3 milyon geniş bant hane erişimine, abone büyüklüğüne ulaştık. Bütün bunları dikkate alarak geldiğimiz noktayı yeterli görmüyoruz. Yolun başındayız. Şimdi insanlar birbiriyle konuşuyor bilgi alışverişi yapıyor, birbirlerine görüntülü bilgi gönderebiliyor. Ama makineler konuşmaya başlıyor. Şimdi makinelerin konuşma devri. Eşyalar birbiriyle konuşmaya başlayacak. İşin boyutu tahayyül sınırlarımızı zorlayacak noktaya kadar gidiyor. Bu da daha çok iş, araştırma, iş birliği demektir’’ dedi. Açılışta konuşan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut Kavranoğlu da bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle mesafenin ortadan kalktığını, ortaya çıkan durumun ticari, ekonomik, sosyal ilişkileri derinden etkilediğini dile getirerek, değişmekte direnen ülkelerin kendi halkları tarafından değişime zorlandığını söyledi. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin önem verilmesi gereken bir alan olduğunu vurgulayan Kavranoğlu, bir ülkede Ar-Ge harcamalarına ayrılan kaynağın miktarının, bilim ve teknolojiye verilen desteğin göstergesi olduğunu belirtti. Fuarda yer alan Türk Standardları Enstitüsü (TSE) standını ziyaret eden Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut Kavranoğlu, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı ve TSE Başkan Vekili Prof. Dr. Ersan Aslan, TSE Yönetim Kurulu Üyesi Muhammet Aydın ve katılımcılara sektördeki bu hızlı gelişime ayna tutacak, etkin bir bilgi güvenlik yönetim sisteminin oluşturulması için hazırlanan TS EN/IEC 27001 Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi belgelendirme çalışmaları hakkında bilgi verildi. 9 EKİM 2011 HABERLER Ticaret ve Sanayi Odası’na 2011 Yılı Türkiye Kalite Ödülü önemine dikkat çekti. Şentürk, kalitede hedefe ulaşmanın püf noktasının da herkesin elinin bu hizmette elini taşın altına koyması olduğunu söyledi. TSE’nin dünyanın önde gelen standardizasyon kurumlarından biri olduğunun altını çizen TSE Başkanı Şentürk, belge satmadıklarını ve oyunu kuralına göre oynadıklarını ifade etti. Şentürk, TSE’nin Avrupa’da 5’inci, dünyada ise 10’uncu sırada yer aldığını hatırlattı. 2011 yılı Kalite Ödülü’ne layık görülen BTSO’nun ödülünü alan BTSO Meclis Başkanı İlhan Parseker ise kalite şehri olan Bursa’nın her geçen gün çıtayı daha da yukarılara taşıdığını söyledi. BTSO’nun bu ödüle layık görülmesinden duydukları memnuniyeti ifade eden Parseker, “Bu ödüle layık görülmemizde Bursa’da yaptığımız yatırımlar, ülke eğitimine sunduğumuz hizmetlerin ön planda olması BTSO’nun ülkenin geleceğine verdiği önemi göstermektedir” diye konuştu. BTSO’nun kurumsal sosyal sorumluluk projelerinde fark yarattığını belirten İlhan Parseker, yürüttükleri projelerde her zaman daha fazla insanla temas etmeyi amaçladıklarını vurguladı. 2011 yılı Kalite Ödülüne layık görülen BTSO’nun ödül töreninde ayrıca Nilüfer Sosyal Sorumluluk Projesi kapsamında TSE’den TS EN ISO Kalite Birliği Derneği tarafından ana teması ‹eğitim ve kalite› olarak belirlenen Türkiye Kalite Ödülü 2011, yapılan değerlendirmeler sonucunda Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO)’nda düzenlenen törenle verildi. Törende ayrıca Nilüfer ilçesinde Nilüfer Sosyal Sorumluluk Projesi kapsamında kalite sürecini başarıyla tamamlayan ve TSE den TS EN ISO 9000 Belgesi almaya hak kazanan 32 devlet okuluna da belgeleri verildi. Ödül töreninde konuşan Türk Standardları Enstitüsü (TSE) Başkanı Hulusi Şentürk, Bursa’nın kalitedeki tarihi misyonuna sahip çıktığını belirterek, “Kalite bir işi adam gibi yapmaktır. Bursa’da bu işi adam gibi yerine getiriyor ve yapıyor” dedi. Kalitenin zihniyette başladığını ifade eden Şentürk, kalitenin bir kültür haline gelmesinin 10 9000 Belgesi almaya hak kazanan 32 devlet okulunun Müdürlerine belgeleri verildi. Nilüfer sosyal sorumluluk projesine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Nilüfer İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Kaya da şunları dile getirdi: “Nilüfer Sosyal Sorumluluk Projesi kapsamında 430 öğretmenimiz kalite bilinci konusunda bilgilendirildi. 2010 yılında 16 olmak üzere 2011 yılının bu dönemine kadar toplamda 32 okul bu eğitimleri alarak belge almaya hak kazanmıştır.” Kalite Birliği Genel Başkanı Mustafa Karaman ise yürütülen bu çalışmada kendilerinden desteklerini esirgemeyen tüm çözüm ortaklarına teşekkür etti. Karaman, ayrıca kalite olgusunun doğru yönlendirmeyle oluşacağını sözlerine ekledi. Kalite Birliği, TSE Başkanı Hulusi Şentürk’ü Kalite Birliği›nin Onursal Başkanı ilan etti ve TSE Başkanı Şentürk’e Şükran Plaketi takdim edildi. Törene, Bursa Vali Yardımcıları Adnan Çakıroğlu ve İsmail Demirhan, Milli Eğitim Müdürü Atilla Gülsar, Çok sayıda sanayici, işadamı, bürokratın yanısıra TSE Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Pelit, TSE Marmara Bölge Koordinatörü Mehmet Hüsrev, TSE Metroloji ve Kalibrasyon Merkez Başkanı Doğan Yazar, TSE Personel ve Sistem Belgelendirme Merkezi Başkanı Aykut Kırbaş katıldı. Nilüfer Sosyal Sorumluluk Projesi kapsamında TSE’den TS EN ISO 9000 Belgesi Almaya Hak Kazanan Okullar: - Abdurrahman Vardar İlköğretim Okulu - Ahmet Uyar İlköğretim Okulu - Ali Durmaz - Ali Karasu İlköğretim Okulu - Ataevler Anaokulu - Canaydın İlköğretim Okulu - Çalı İlköğretim Okulu - Dilek Özer İlköğretim Okulu - Emir Kop. İlköğretim Okulu - Faik Çelik Meslek Lisesi - Fatih Lisesi - Gümüştepe İlköğretim Okulu - Görekle Haz. Özkan İlköğretim Okulu - Hasan Ağa Şehit Piyade Er K. Çavuşoğlu İlköğretim Okulu - Hüseyin Özdilek Ticaret ve Endüstri Meslek Lisesi - İbrahim Uyar İlköğretim Okulu - İpek Eğitim Uygulama Okulu - İslam Uyar Ticaret Meslek Lisesi - Karamehmet İlköğretim Okulu - Koç İlköğretim Okulu - Nedim Öztan İlköğretim Okulu - Nilüfer Belediyesi Bursa Rotary İlköğretim Okulu - Nosab İlköğretim Okulu - Öğretmen Hasan Güney İlköğretim Okulu - Rüveyde Dörtçelik İlköğretim Okulu - Üçevler Şehit F. Gökçen İlköğretim Okulu - Ürünlü İlköğretim Okulu - Vahide Aktuğ İlköğretim Okulu - Vardar Anaokulu - Zekai Gümüşdiş İlköğretim Okulu - Zübeyde Hanım Anaokulu 11 EKİM 2011 HABERLER Goldcity Turizm Kompleksi’nin Haklı Gururu kanı Hisarcıklıoğlu’nun yanı sıra Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. İsrafil Kurtcephe, TSE, Antalya Personel ve Sistem Belgelendirme Müdürü S.Kaya Kars, ilçe oda başkanları üyeler ve kalabalık bir davetli topluluğu hazır bulundu. Açılış konuşmasını yapan TSE Antalya Personel ve Sistem Belgelendirme Müdürü S.Kaya Kars, Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Hisarcıklıoğlu’na katkıları için teşekkür ederken, Goldcity’nin aldığı bu belgelerin tüm işletmeler için örnek olacağına işaret etti. Ardından kürsüye gelen Goldcity Genel Koordinatörü Gülçin Güner ise Alanya bir marka ve bizler bu markanın ayaklarını güçlendirmek için Aydoğan A.Ş "Goldcity olarak kalite memnuniyetinden personel standardlarına, iş yeri kalitesine kadar uğraş verdik. Burada emeği geçen tüm personelimize teşekkür etmek istiyorum. Bu ödülü onlar hak ediyor". dedi. Son olarak kürsüye gelen Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu yaptığı konuşmada alınan belgelerin kurum için önemli bir vizyonun ortaya konduğunun göstergesi olduğunu söyledi. Rekabet yarışında öne geçebilmek için kalitede yarışmak gerektiğinin altını çizen Hisarcıklıoğlu, bu mücadeleden herkesin kazançlı çıkacağını belirtti. Goldcity Turizm Kompleksi TSE EN ISO 9001, TS EN ISO 22000 ve TS ISO 10002 belgelerini almaya hak kazandı. Alanya Bölgesinde 3 belge almaya hak kazanan ilk tesis olmanın haklı gururunu yaşayan Goldcity Turizm Kompleksi yönetimi özel bir kutlama ile tesis belgelerini aldı. Goldcity balo salonunda yapılan törene Odalar ve Borsalar Birliği baş12 Konuşmaların ardından Goldcity Turizm Kompleksi yönetim ve departman yöneticilerine belgeleri Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. İsrafil Kurtcephe ve TSE Antalya Personel ve Sistem Belgelendirme Müdürü S. Kaya Kars tarafından takdim edildi. HABERLER AB ve Türkiye’de Standardlar Konuşuldu… Standardlar Haftası Semineri İzmir’de Gerçekleşti Türkiye’de Kalite Altyapısının Güçlendirilmesi (TKAG) Projesi çerçevesinde gerçekleştirilen “Standardlar Haftası Seminerleri”nin İzmir halkası gerçekleştirildi. yon faaliyetlerine katılımı konusunda bilgilerini paylaştı. Seminerde tüketici boyutunu ise Standardizasyonda Avrupa Tüketicisinin Sesi Derneği’nden (ANEC) Malcolm Bassett aktardı. Bassett, kurumunun ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde standardizasyon faaliyetlerine katılımı ve ANEC’in faaliyetleri için oluşturduğu idari yapı ile bütçe konusunda bilgi verdi. Uygunluk Değerlendirme Derneği (UDDER) temsilcisi Abdullah Aydemir de tüketicilerin sorumluluklarına ve TSE’den beklentilere dikkat çekti. Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ve Merkezi Finans İhale Birimi’nin (MFIB) sözleşme makamı olduğu Türkiye’de Kalite Altyapısının Güçlendirilmesi Projesi çerçevesinde bu kez standardizasyon ve bu alandaki gelişmeler ayrıntılarıyla gündeme getirildi. İzmir’de 18 Ekim 2011 tarihinde Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Meclis Salonu’nda gerçekleştirilen Standardlar Haftası Semineri’nde Standardizasyon konusunda AB ülkelerindeki uygulamalar, son gelişmeler ve Türkiye’de TSE’nin faaliyetleri ele alındı. TSE Standard Hazırlama Merkezi Başkanlığı’nda görev yapan Kimya Mühendisi Buket Kahvecioğlu’nun da konuşmacı olarak yer aldığı seminere, İzmir EX Laboratuvarı Müdürü Tacettin Akgün, Ürün Belgelendirme Müdürü Deniz Balcı ve Ambalaj Laboratuvarı Müdürü Nezahat Gündüz de katıldılar. Türkiye’de Standardizasyon Faaliyetleri ve TSE Seminerin ikinci bölümünde konuşan TSE’den Buket Kahvecioğlu, genel bilgilendirmenin ardından, TSE, KOBİ ve tüketicilere yönelik neler yapıyor, KOBİ’ler ve tüketiciler nasıl bilgilendiriliyor, KOBİ ve tüketicilerin standardizasyon sürecinde etkilerinin neler olması gerektiği hakkında detaylı bilgiler sundu. Standardizasyonun demokratik meşrutiyetinin, tüm paydaşlarının katılımına bağlı olduğunu vurgulayan Kahvecioğlu, “standardizasyon faaliyetleri ile ilgili KOBİ ve tüketicilerde farkındalık yaratmak, bilgi paylaşımını sağlamak ve artırmak, KOBİ ve tüketicilerin ihtiyaçlarını belirleyerek, bu ihtiyaçlara uygun çalışmaları yapmak, sektör temsilcilerinin görüşlerine önem veren etkinlikler gerçekleştirmek için TSE’nin yoğun bir şekilde çalıştığını ifade etti. Standardlar Haftası Semineri, soru ve yanıtları içeren bir panel ile sona erdi. Standardlar Haftası Seminerinin açılış konuşmasını yapan CEN yetkilisi Cinzia Missiroli, konuşmasında; AB’de standardizasyon faaliyetleri ve gerçekleşen son gelişmeler hakkında bilgi aktardı. Avrupa KOBİ Standardizasyon Derneği’nden (NORMAPME) Vanessa Pereira ise konuşmasında gündemdeki standardlar hakkında örneklere yer verirken, AB’de KOBİ’lerin ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde standardizas13 EKİM 2011 HABERLER 19. Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi ve Fuarı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ile Uluslararası Sosyal Güvenlik Kuruluşları Birliği (ISSA) iş birliğiyle her üç yılda bir düzenlenen Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi ve Fuarı’nın 19.cusu bu yıl 11-15 Eylül tarihleri arasında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın ev sahipliğinde İstanbul Haliç Kongre ve Kültür Merkezinde gerçekleştirildi. Açılış konuşmasını yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, her alanda olduğu gibi, iş sağlığı ve güvenliği konusunda da uluslararası iş birliğini geliştirmeye büyük önem verdiklerini belirterek, “Mevzuata uyan, iş sağlığı ve güvenliği için gerekli tedbirleri alan, kayıt dışı işçi çalıştırmayan işverenleri ödüllendiren düzenlemeler yapacağız” dedi. “Her alanda olduğu gibi, iş sağlığı ve güvenliği konusunda da uluslararası iş birliğini geliştirmeye büyük önem veriyoruz’’ diyen Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı ile iş sağlığı ve güvenliği konusunda önemli ve verimli çalışmalar yürüttüklerini, çalışma hayatında standardları yükseltmek için, işçi ve işveren örgütlerimiz başta olmak üzere bütün taraflarla sosyal diyalog kapılarını daima ardına kadar açık tutacaklarını belirtti. 130 ülkeden yaklaşık 4000 kişinin katıldığı 19. Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi ve Fuarı’nda yer alan Türk Standardları Enstitüsü (TSE) standında katılımcılara TS 18001 (OHSAS) İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi’nin işveren ve çalışanlara sağladığı katkılar hakkında bilgilendirme yapıldı. Avrasya Ambalaj 17. Uluslararası Ambalaj Endüstrisi Fuarı Ambalaj sektöründeki son teknolojik yeniliklerin ve gelişmelerin sergilendiği Avrasya Ambalaj 17. Uluslararası Ambalaj Endüstrisi Fuarı 15-18 Eylül 2011 tarihleri arasında İstanbul TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlendi. 33 ülkeden 1026 firmanın katıldığı fuarda TSE de standıyla yer alarak sektör temsilcileriyle buluştu. Ambalaj üreticisinin emeğine değer katan ve bu yıl 24.cüsü yapılan TSE Altın Ambalaj Yarışması’nda ödül alan ürünlerin sergilendiği TSE standı yoğun bir ilgiyle karşılandı. 14 Mahalli İdareler Araştırma ve Geliştirme Merkezi tarafından düzenlenen Üretken Belediye Proje yarışmasında Kumluca Belediyesi ‘’Şikayet Armağandır›› projesiyle ödül aldı. projesiyle katıldıklarını belirtti. Yarışmaya Türkiye genelinden 300›ün üzerinde Belediyenin katıldığını anımsatan Başkan Hüsamettin Çetinkaya şunları kaydetti: Belediye Başkanı Hüsamettin Çetinkaya yaptığı açıklamada, kısa adı MİARGED olan Mahalli İdareler Araştırma ve Geliştirme Merkezi tarafından bu yıl ikincisi gerçekleştirilen, Üretken Belediye Proje yarışmasında Kumluca Belediyesi olarak “Şikayet Armağandır” projesiyle ödüle layık görülmekten dolayı büyük bir mutluluk ve onur duyduklarını söyledi. “Kumluca Belediyesi olarak 2007 yılında TS ISO 9000, 2010 yılında ise TS ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti ve Şikâyet Yönetim Sistemini uygulamaya başladık ve Türk Standardları Enstitüsü tarafından belgelendirildik. MİARGED tarafından bu yıl ikincisi gerçekleştirilen proje yarışmasına da iki yıldır uyguladığımız ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti ve Şikâyet Yönetim Sistemini uygulamasına dayalı olarak “Şikâyet Armağandır” projesiyle katıldık. Yarışma sonucunda yönetim dalında en iyi yönetilen ikinci belediye seçildik. Bundan dolayı ayrıca büyük bir mutluluk ve gurur duyduk.” Kumluca Belediyesinin TSE ISO 9000 Kalite Yönetim Sistemi ve ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti ve Şikâyet Yönetim Sistemlerini Türkiye genelinde uygulayan ender kurumlardan biri olduğunu ve Türkiye’de ilk belgelendirilen Belediye olarak kayıtlara geçtiklerini de hatırlatan Belediye Başkanı Hüsamettin Çetinkaya, Mahalli İdareler Araştırma ve Geliştirme Merkezi tarafından bu yıl ikincisi gerçekleştirilen Üretken Belediyeler Proje yarışmasına ‹›Şikâyet Armağandır›› HABERLER “Şikâyet Armağandır” Ödülü TSE’den ilk TS ISO 10002 Belgeli KUMLUCA Belediyesine … Belediye Başkan Yardımcımız Süleyman Falay da, ödül töreninde Kumluca Belediyesinin ödülünü Mahalli İdareler Araştırma ve Geliştirme Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Halil Memiş’in verdiğini söyledi. 15 EKİM 2011 AYIN KONUĞU Türk Standardları Enstitüsü Genel Sekreteri: Üzeyir KARAGÖZ 16 STANDARD- Ekim ayı kurumumuz için önemli bir ay. 14 Ekim tarihi hem Dünya Standardlar Günü hem de TSE’nin kuruluş yıldönümü olarak kutlanıyor. TSE’nin önerisiyle kabul edilen bugün dolayısıyla standard, standardizasyon konusunda söylemek istedikleriniz? Ü. KARAGÖZ- 14 Ekim gününün Dünya Standardlar Günü olarak kutlanması teklifi ilk defa 1970 yılında o dönemin ISO ve TSE Başkanı olan Faruk Sunter tarafından teklif edilmiş ve bu teklif ISO Genel Kurulunda kabul edilerek 14 Ekim Dünya Standardlar Günü olarak kutlanmaya başlamıştır. Enstitümüzün bu konuda önayak olması ülkemiz için ayrı bir gurur kaynağı olmuştur. Büyüyen ve gelişen teknik, ekonomik ve sosyal sistemler, ticaretin önündeki teknik engellerin kaldırılması için yapılan çalışmalar tüm dünyada uluslararası ve ulusal standardların öneminin artmasına neden olmaktadır. Ayrıca, teknolojik gelişmeler, tüm dünyada ve ülkemizde tüketicilerin güvenli ve kaliteli ürünler elde etme yönündeki talepleri ve çevre sorunları, kişisel güvenlik, enerji, sürdürülebilirlik gibi konular, günümüzde standardlara olan ihtiyacı artırmaktadır. STANDARD- Türkiye’de standardizasyon konusunda yetkili kuruluşlar kimler? Ü. KARAGÖZ- Türk Standardları Enstitüsü (TSE) Türkiye’de standardizasyon konusunda yetkili tek kuruluştur. 16 Ekim 1954 yılında TOBB’nin bünyesinde ürün, hizmet ve proseslerle ilgili standard hazırlamak amacıyla kurulmuş olan TSE, 132 sayılı Kanun ile 22 Kasım 1960 tarihinden itibaren bugünkü mevcut bağımsız statüsüne kavuşmuştur. Diğer kurum ve kuruluşlar standardları kullanan taraflardır. STANDARD- Standardizasyon, ülke sanayisinin ve ticaretinin gelişmesini, küresel pazarda rekabet şansının artırılmasını sağlayan en önemli stratejik araçlardan biri olarak değerlendiriliyor. Sanayicimizin standardizasyon konusuna yaklaşımı nasıl? Ü. KARAGÖZ- Türk Standardları Enstitüsü, Uluslararası (ISO ve IEC) ve Avrupa Standardlar Teşkilatları (CEN ve CENELEC)’nın 17 EKİM 2011 üyesi ve ülkemizdeki tek temsilcisidir. Bu kuruluşların standard hazırlama çalışmalarını yürüten teknik komitelere üye olan TSE böylelikle uluslararası ve Avrupa standard hazırlama çalışmalarına katılmakta ve ülkemiz sanayisini ilgilendiren konularda ülke menfaatlerimiz doğrultusunda standard hazırlanması için gayret sarf etmektedir. Bu çerçevede, İslam ülkelerinin standardizasyon, belgelendirme, deney ve metroloji uygulamalarını birbiriyle uyumlu hale getirmek ve İslam ülkeleri arasında ticaretin önündeki teknik engelleri kaldırmak amacıyla İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü (SMICC)’in kurulmasında TSE olarak öncü bir rol üstlendik. SMIIC bu amaç doğrultusunda çalışmalarını sürdürmektedir. SMICC’in faaliyetlerinden birisi de helal gıda standardı oluşturma çalışmalarıdır. İslam Konferansı Teşkilatı çatısı altında başlatılan bu çalışmalar sonucu OIC/ SMIIC 1: 2011 Helal Gıda Genel Kılavuzu”, OIC/SMIIC 2:2011 “Helal Belgelendirmesi Yapan Kuruluşlar İçin Kılavuz” ve OIC/SMIIC 3: 2011 “Helal Belgelendirme Kuruluşlarını Akredite Eden Akreditasyon Kuruluşu Kılavuzu”, standardları yayımlandı. Ülkemizde her sektörün standardizasyon faaliyetlerine katılmaları oldukça önemli. TSE olarak bu konunun üzerinde önemle duruyoruz. Her ne kadar özel sektörün belli başlı firmaları standardizasyon faaliyetlerine katılımın önemini kavrayarak uluslararası ve bölgesel standard hazırlama çalışmalarına aktif katılmaya başlamış olsalar da; KOBİ’ler, Tüketici Örgütleri, Birlik ve Oda Temsilcileri zaman yetersizliği, maddi imkânsızlıklar, yeterli uzmanlık olmaması, yabancı dil sorunu gibi sorunlar nedeniyle standardizasyon çalışmalarına istenilen düzeyde katılamamaktadırlar. Bunun sonucunda genellikle sanayimiz, standardların oluşturulmasına katkı veren değil mevcut standardları kullanan taraf olmaktadır. Bu durum zaman zaman sanayinin standardlara uyum sağlamasında problemlerle karşılaşmasına neden olmaktadır. STANDARD- Sanayicinin standardizasyona katılımını artırmak için yapılan ve yapılması planlanan çalışmalar nelerdir? Ü. KARAGÖZ- Standardizasyon çalışmaları Enstitümüz bünyesinde oluşturulan ihtisas grupları ve ayna komiteler aracılığı ile yürütülmektedir. Ulusal düzeyde standard hazırlama faaliyetleri ihtisas grupları tarafından yürütülmekte olup halen 22 İhtisas grubu altında yaklaşık 100 uzman bu çalışmalarda yer almaktadır. Ayna komiteler ise uluslararası ve Avrupa standard kuruluşlarının standard hazırlama faaliyetlerinin yürütül18 düğü teknik komite çalışmalarını takip eden, bu komitelerce hazırlanan ve görüşe sunulan taslak dokümanları inceleyip komite içinde uzlaşarak ülke görüşünü oluşturan ve gerektiğinde ulusal standard hazırlama faaliyetlerine katılan ulusal teknik komitelerdir. Ülkemizin AB ile uyum çalışmaları çerçevesinde, Enstitümüz, uluslararası (ISO, IEC) ve Avrupa (CEN, CENELEC) standardizasyon kuruluşları bünyesindeki teknik komiteler ile paralel çalışacak, bu komitelerin ulusal yansımaları olacak ayna komiteleri (mirror committees), sektör paydaşlarından gelen ilgi ve talep doğrultusunda Aralık 2004 tarihinden itibaren kurmaya başlamıştır. Halen 20 sektör altında 74 ayna komite kurulmuş olup yaklaşık 800 uzman bu komitelerde yer almaktadır. Ayna komitelerin kurulmasından sonra yeni komitelerin kurulması için yapılan çalışmalar; sektörel düzeyde ayna komitelere katılım çağrısı gönderilmesi, oda ve birliklere tüm ayna komiteleri tanıtan bir yazı ile çalışmalara katılım çağrısı yapılması ve web sitemizde çalışmalarımızın duyurulması şeklinde olmuştur. Kimi zaman da belli bir sektörden gelen talep doğrultusunda ilgili yerlere duyuru yapılarak komiteler kurulmuştur. Kurulan ayna komitelere standardizasyon konusunda bilgilenmeleri amacıyla eğitimler de verilmektedir. Ayrıca dernek, odalar, birlikler ve diğer ilgili kurum ve kuruluşların bu konuda bilgilendirilmelerini sağlamak ve katılımı artırmak amacıyla ziyaret edilmesi planlanmaktadır. STANDARD- Standard hazırlamada tarafların katılımının ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Ülkemizde yeterli katılım oluyor mu? Ü. KARAGÖZ- Standard hazırlama çalışmalarında en önemli unsur ulusal mutabakattır. Gerek ulusal standardlarda gerekse Avrupa veya uluslararası standardlarda amaç; henüz standardın hazırlanma aşamasında iken konu ile ilgili tüm paydaşların (özel sektör, kamu, üniversite, sivil toplum örgütleri, tüketiciler vb.) görüşlerinin alınması ve bu görüşlerin standardlara yansıtılmasıdır. Bu nedenle Enstitümüz, ISO, IEC, CEN ve CENELEC teknik komiteleri ile paralel çalışan, bu komitelerin ulusal yansımaları olan ayna komiteleri (Mirror Technical Committees-MTC) kurmuş olup, gelen talepler doğrultusunda yeni komite kurulması çalışmalarını da yürütmektedir. Ülkemizde değişik sektörler altında birçok ayna komite kurulmuş olsa da standardizasyon çalışmalarına aktif katılım olduğunu söylemek zordur. Turizm, Boyalar ve vernikler; Seramik karolar gibi birkaç ayna komite aktif olarak çalışmakta olup söz konusu komitelerde çalışan uzmanlar yıllık toplantılara düzenli olarak katılmak- ta ve dokümanlara düzenli görüş vermektedir. Ayrıca ‘Turizm’ ayna komitesi ile ‘Boyalar ve vernikler’ ayna komitesi ilgili ISO teknik komitelerine yeni çalışma konu teklifleri sunmuşlardır. Ulusal standardları hazırlama faaliyetleri çerçevesinde ilgili tüm taraflara ve sektörlere taslak standardlar hakkında görüş sorulmaktadır. Bu görüşler çok önemlidir ve gelen görüşler neticesinde standardlar şekillenmektedir. Ancak taraflar kendilerini ilgilendiren konuları takip ederler ve standard hazırlanması aşamasında katılım sağlarlarsa daha sağlıklı standardlar ortaya çıkmış olur. Standard hazırlama süreci zaman alan bir süreç olması nedeni ile standardlarda sonradan istenen bir talebin yerine getirilmesi hemen mümkün olamamaktadır. STANDARD- Bu katılımı artırmak için neler yapıyorsunuz? Planladığınız çalışmalar neler? Ü. KARAGÖZ- İlgili tüm tarafların standardizasyon faaliyetlerine katılması için belirli aralıklarla seminer, konferans, toplantı, eğitim programları, vs. düzenlenmekte, gelişen teknolojiler hakkında bilgilendirmeler yapılmakta, standardizasyon konusunun öneminin doğrudan anlatılması amacıyla sektör temsilcileriyle zaman zaman bir araya gelinmekte, konuyla ilgili kendilerinin de görüşleri alınmaktadır. Standardizasyon ve ilgili faaliyetleri ile ilgili tüm duyuruların Enstitümüzün web sayfasında yayınlanması sağlanmaktadır. Bu çalışmaların daha yoğun bir şekilde devam etmesi ve bu konuda görsel ve yazılı basınında desteğinin alınması planlanmaktadır. STANDARD- Dünya gündemini belirleyen olaylar ile yeni teknolojik gelişmelerin standardizasyon çalışmalarına etkileri nelerdir? Ü. KARAGÖZ- Dünya gündemine gelen olaylara paralel olarak genellikle konu ile ilgili standardın hazırlanması ya da dolaylı olarak başka konularda da standard talepleri gündeme gelmektedir. Bazen mevcut standardlar bu olaylar nedeni ile bir anda ön plana çıkmaktadır. Genellikle yeni teknolojiler ile ilgili standardlar talep edildiğinde, uluslararası alanda ilgili konuda standardın var olup olmadığı veya bu konuda çalışmaların başlayıp başlamadığı takip edilmekte, herhangi bir hazırlık yok ise ilgili konuda standard hazırlama faaliyetleri Enstitümüz tarafından başlatılabilmektedir. STANDARD- IEC, ISO ve ITU’nun bu yıl ki 14 Ekim Dünya Standardlar Günü için belirledikleri ortak tema “Uluslararası Standardlar-Küresel Anlamda Güven Tesis Etmek” dir. Bu mesaj çerçevesinde değerlendirmelerinizi alabilir miyiz? Ü. KARAGÖZ- Ürünler ve hizmetler için Standardlar kalite, çevrebilim, güvenlik, güvenilirlik, birlikte işlerlik, yeterlilik ve yararlılığın temelini oluştururlar. Standardlar tüm bunları yaparken, üreticilere, ürünlerinin küresel anlamda rekabet edebileceği ve dolayısıyla küresel piyasalara rahatlıkla erişebileceği konusunda güven verirler. Birlikte işlerlik, ölçek ekonomileri yaratır ve kullanıcıların seyahat ettikleri her yerde eşit hizmet almalarını 19 EKİM 2011 sağlar. Dolayısıyla uluslararası standardlar, tüketicilerin, üreticilerin ve hizmet sağlayıcıların yararınadır. Bilhassa bu durum, gelişmekte olan ülkelerde yeni ürünlerin ve hizmetlerin yaygınlaşmasını hızlandırır ve ekonomik kalkınmayı teşvik eder. Uluslararası Standardlar, paydaşların katkıda bulunabileceği açık ve şeffaf bir ortamda hazırlanarak, bu güveni tesis ederler. Standardların önemi bu vesile ile bir kez daha kanıtlanmış olmaktadır. STANDARD- Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederken son olarak dergimiz aracılığıyla iletmek istediğiniz mesaj/mesajlarınızı alabilir miyiz? Ü. KARAGÖZ- Ülkemizin rekabet gücünü artırmak, ulusal ve uluslararası düzeyde ticareti kolaylaştırmak ve toplumun yaşam kalitesini yükseltmek için; standardizasyon faaliyetlerini tarafsız, bağımsız, etkin ve güvenilir olarak sağlamak için çalışan TSE ailesine ve büyük emekleri geçen ilgili tüm taraflara teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca, kurumumuzun bu günlere gelmesinde geçmişte emeği geçen, gayreti olan tüm eski başkanlarına, yöneticilerine de bu vesile ile samimi teşekkürlerimi arz ederim. Onların destek ve yardımlarına her zaman ihtiyacımız olduğunu, tecrübelerinin kurum ve ülkemiz için esirgememelerini özellikle belirtmek isterim. 20 Bunun dışında; geçmişte kuruma hizmeti olmuş ama bu gün başka kulvarlarda faaliyet gösteren personelimizi de biz hala TSE ailesinin mensupları olarak görüyor ve onlarında yetiştikleri kurumlarıyla irtibatlarını kesmemesini arzu ediyoruz. Yükselen ve her geçen gün dünya konjonktürünün belirlenmesi konusundaki gurur verici gelişmeleri bizlere yaşatan Sayın Başkanımızın vizyonuna uygun ve sürdürülebilir etkinlik içinde sorumluluk alanımıza giren konularda azami gayreti göstereceğimizi de belirtmek isterim. Bu çerçevede, yerli otomotiv sanayin gelişmesi için, otomotiv test merkezi başta olmak üzere; ileri teknoloji merkezleri, yenilenebilir enerji sistemleri, arge ve test merkezleri ile ülkemizin ihtiyacı olan hemen her konuda sanayimizin dışa bağımlılıklarını en aza indirecek her türlü faaliyeti ve yatırımı da kâr-zaman ilişkisi gözetmeksizin yapmayı ve insanımızın hizmetine sunmayı kendimize vazife olarak görüyoruz. Son olarak da OIC/SMIIC tarafından oluşturulan ve dünyadaki önemli bir ihtiyaç olan Helal Gıda belgelendirmesi konusunda da sosyal sorumluluğumuzun bir tezahürü olarak vazife üstlendiğimizi belirtmek isterim. Belgelendirme faaliyetleri başlamış olup, birçok referans kuruluşumuzun başvuruları sonuçlandırılmaktadır. 21 EKİM 2011 TSE-STANDARD Standard Hazırlama Çalışmalarımız TS ..... 22 Elektrik Müh. Abidin KUYUMCU TSE Standard Hazırlama Merkezi Başkanı Türkler, Anadolu toprakları üzerinde medeniyet kurduklarında, her alanda önemli yenilikler yaparak uygarlık düzeyini artırmışlardır. Bunlara örnek olan bir konu da Standard konusudur. Zamanın padişahı Sultan II Bayezid Han tarafından 1502 yılında ferman olarak çıkarılan “Kanunname-i İhtisab-ı Bursa” da çeşitli ürünler hakkında özellikler belirtilerek standard oluşturulmuştur. Bu belge standardlar konusunda en eski kültür olduğumuz gerçeğini doğrulayan ve yazılı olan en eski belgedir. Türk Standardları Enstitüsü, her türlü madde ve mamuller ile usul ve hizmet standardlarını yapmak amacıyla Türkiye Odalar Birliği bünyesi içerisinde 6 Ekim 1954 tarihinde kurulmuş, 22 Kasım 1960 tarihinde yürürlüğe giren 132 Sayılı Kanun ile bugünkü mevcut yapısına kavuşmuştur. Türk Standardları Enstitüsü’nün ana faaliyet alanı Türk Standardlarını hazırlayıp ya da hazırlatmaktır. Bunun yanı sıra belgelendirme, gözetim ve muayene, laboratuvar, metroloji ve kalibrasyon hizmetlerini de vermektedir. Standardlar, insanın mutluluğunu temel alan toplumsal refahın yükseltilmesini hedefleyen çabaların ve arayışların bir sonucudur. Standardlar, kaynakların rasyonel kullanılması, savurganlığın önlenmesi, ürünlerin tüketici beklentilerini karşılayacak evsafta olmasına hizmet etmektedir. Standardlar, kalitenin temeli ve alt yapısıdır. Uluslararası Standardizasyon Teşkilatı (ISO) standardları “İmalatta, anlayışta, ölçme ve deneyde bir örnektir.” olarak tarif etmektedir. Yine Uluslararası Standardizasyon Teşkilatı (ISO) standardizasyonunu şöyle tarif etmiştir; ”Belirli bir faaliyetle ilgili olarak ekonomik fayda sağlamak üzere bütün tarafların yardım ve iş birliği ile belirli kurallar koyma ve bu kuralları uygulama işlemidir.” Standard ve standardizasyon toplumun her kesimine ve milli ekonomiye önemli faydalar sağlamaktadır. Bu bağlamda üreticiye üretimini belirli bir plan ve programa göre gerçekleştirme fırsatı verirken, kaynakların optimum kullanılmasını temin etmek suretiyle milli ekonomiye ve tüketiciye önemli katkılarda bulunmaktadır. Standard ve standardizasyon uygulamalarının hedefi üretimde kaliteyi, ticarette ise standardlar vasıtası ile dürüstlüğü hakim kılarak toplumsal huzur ve barışın sağlanması anlamına da gelmektedir. Standardlar, insan sağlığı, can ve mal güvenliğini ön plânda tutan, ürünlerin bir örnek, kaliteli, kullanım ama- cına elverişli ve bilhassa ekonomik olarak üretilmelerini öngören, bilimsel, teknik ve deneysel çalışmaların kesinleşmiş sonuçlarını esas alan doğrulukları ispatlanmış ve tüketimde güvenliği sağlayan dokümanlardır. Standardlar; • Standardizasyon uygulamalarında temel dokümanlardır, • Uluslararası ticaretin ortak dilidir, • İlgili tarafların ortak çalışmasının bir ürünüdür, • Gelişen ve değişen şartlara uyan dokümanlardır. Standard hazırlama faaliyetleri TSE Standard Hazırlama Merkezi Başkanlığı tarafından yürütülmektedir. Merkez Başkanlığımız; İhtisas Grupları Müdürlüğü, Uluslararası Standardlar Müdürlüğü, Doküman Satış ve Enformasyon Müdürlüğü ve Kütüphane Müdürlüğü olmak üzere dört müdürlük ile çalışmalarını sürdürmektedir Enstitümüz, Genel Kurul kararı ile kurulan ve o ana bilim dalının adı ile anılan 20 adet İhtisas Grubu ve Yönetim Kurulu kararı ile kurulan 2 adet Özel Daimi Komite aracılığı ile ülkemizde çeşitli konularda talep edilen standardların oluşturulmasını gerçekleştirmektedir. İhtisas Gruplarında görev alacak uzmanların belirlenmesinde sanayi sektörünün, kamu kuruluşlarının ve üniversitelerin temsilinin sağlanmasına önem verilmektedir. İhtiyaç duyulan konularda yeni İhtisas Grupları oluşturulmakta ya da dönem içerisinde misyonunu tamamlayan bazı İhtisas Gruplarımız kapatılabilmektedir. Bu gruplarımız aracılığı ile; gıda işleme makinelerinden, yemeklik yağlara, elektrikli aletlerin güvenlik kurallarından, LPG emniyet kurallarına, kimyasal maddeler, çeşitli madenler, çimento gibi ürünlerin deney metotlarından, bu ürünlerin kullanım alanlarına kadar, sağlıktan ormana, tekstil den petrole kadar çeşitli konularda uzman yüzlerce kişi ile ülkemiz ihtiyacı olan standardları hazırlamaktayız. Türk Standardları hazırlanırken, sanayinin talepleri doğrultusunda ihtiyaç duyulan ürün ya da konularda gerekli AR-GE çalışması yapılarak eğer var ise diğer ülke standardları incelenerek ve çeşitli kaynaklar referans alınarak İhtisas Gruplarımız tarafından hazırlanacağı gibi doğrudan ihtiyaç duyulan Uluslararası ve Avrupa Standardlarının kabul edilmesi şeklinde de olabilmektedir. İkinci yöntemde yabancı standardlar tercüme edilerek yayınlanabileceği gibi orijinal ingilizce dilinde de yayınlanabilmektedir. Yabancı standardların ülkemizde kabul edilmesine standardların uyumlaştı23 EKİM 2011 rılması denilmektedir. Hali hazırda 30.681* adet Türk Standardı yürürlüktedir, bunlardan 9.927* adedi orijinal ingilizce dilindedir. Standardların kullanıcıları olan tüm taraflardan gelen taleplere göre standard hazırlama faaliyetleri ve tercüme çalışmaları belirlenmektedir. Enstitümüz, ISO'na 1955 yılında, IEC’na 1956 yılında tam üye olmuştur. Avrupa Standardizasyon Komitesi (CEN) ve Avrupa Elektroteknik Standardizasyon Komitesi (CENELEC)’nin 1991 yılından beri bağlı üyesidir ve tam üyelik için çalışmalarına devam etmektedir. Tam üye olmamız durumunda ülkemiz mevcut üye 31 ülke arasında en büyükler arasında yerini alacaktır. Enstitümüz, 1996 yılından bu yana Avrupa Birliği uygulamaları ile uyum sürecindeki yükümlülüğü gereğince Avrupa Standard Kuruluşları CEN ve CENELEC tarafından yayımlanmış olan Avrupa Standardlarını tercüme ederek veya orijinal dilinde uyumlaştırarak Türk Standardı olarak yayınlamaktadır. Bu çerçevede, yürürlükte bulunan Türk Standardları, Avrupa Standardları ile paralel hale getirilerek ülkemizde kullanıma sunulan mal ve hizmetlerin kalitesinin yükseltilmesi sağlanmıştır. AB ile uyum çalışmaları çerçevesinde, CEN ve CENELEC tarafından yayımlanmış toplam 16.818* adet EN standardının, 16.506* adedi uyumlaştırılmış olup, uyumlaştırma oranı % 98.14* dür. Bu oran ISO ve IEC standardları için % 41.8* düzeyindedir. 2004 Yılında standard hazırlama faaliyetlerine ilgili tüm tarafların (özel sektör, kamu, üniversite, sivil toplum örgütleri) aktif katılımını sağlamak ve ISO/IEC/CEN ve CENELEC kuruluşlarından gelen tasarılar hakkında ülkemizin görüşlerini oluşturmak amacıyla Ulusal Ayna Komiteler kurulmuştur. Şu an uluslararası çalışmalara katılan ve aktif olarak çalışan 73 adet ulusal ayna komitemiz bulunmaktadır. Bu komitelere belirli şartları sağlayan tüm istekliler kendileri ya da çalıştıkları kuruluşlar adına ücretsiz üye olabilmektedirler. Ulusal ayna komite üyelerimize uluslararası ve Avrupa standard tasarıları gönderilmektedir ve bu tasarılar ile ilgili görüşleri değerlendirme aşamasından sonra ülkemizin görüşü olarak ilgili kuruluşlara tarafımızdan iletilmektedir. Uluslararası hazırlanan standardlarda ülkeler verilen katkı oranında standardların sağladığı faydalardan pay alabilmektedir. Ülkemizin katılımını artırabilmek için çeşitli komiteler ile toplantılar ve eğitimler yapılmaktadır. Değişen ekonomik koşullar standardizasyon faaliyetlerine ve standardlara olan ihtiyacı artırmaktadır. Enstitü* Değerler 14.07.2011 tarihi itibarı ile verilmiştir. 24 müz, ciddi ve titiz çalışmalarıyla, başta sanayi sektörleri olmak üzere Türk Standardlarının kullanımını artırmış ve tüm sektörler için yol gösterici olmuştur. Türk Standardlarının bireyler, kamu kurumları ve özel kuruluşlar tarafından bilinçli olarak kullanılmaları ülkemize ekonomik anlamda pek çok fayda sağlayacaktır. Bu konuda toplumumuz ne kadar bilinçli olursa gelecek nesillere daha kaliteli ve güvenli bir kullanım dünyası bırakma şansımız da o kadar yüksek olacaktır. Standard hazırlama faaliyetleri gelişen teknoloji ile birlikte 2003 tarihinde tamamıyla bilgisayar ortamına aktarılmış olup standardların başlangıç aşamasından taslakların oluşturulmasına, teknik resimlerin düzenlenmesinden, görüş değerlendirmesine, uzman incelemesinden Türk Standardı olarak kabul edilmelerine kadar olan bütün safhalar elektronik ortamda yürütülmektedir. Bu çerçevede, standard tasarıları oluşturulduktan sonra bilgisayar sistemimize kayıt olan tüm ilgili taraflara elektronik posta yolu ile ilgili web sayfalarından erişilebilen tasarılar için görüşler sorulmakta ve görüşler yine elektronik ortamda iletilebilmektedir. Ayrıca bilgisayar ortamında satış işlemleri yapılarak standardlara ulaşım anlamında tüketiciye büyük kolaylık sağlanmıştır. Ulusal standard hazırlama faaliyetleri çerçevesinde, ülkemiz sanayi kuruluşlarının talepleri ile üretici ile tüketicilerin ortak görüşleri doğrultusunda yeni standardların hazırlanması faaliyetlerimize devam etmekteyiz. Yeni standardların yanı sıra, yayınlanmış standardların da iyileştirilmesi anlamına gelen tadil, revizyon ve uluslararası standardlara uyum faaliyetlerimiz devam etmektedir. Standard hazırlama faaliyetleri standardların özelliği itibarı ile zaman almaktadır, çünkü konu ile ilgili tarafların görüşleri tam anlamı ile standardlara yansıtılmalıdır. Bir konunun standard olabilmesi için üretici tüketici gibi tarafların kabulü ve beğenisi olmalıdır. Bu nedenle özellikle uluslararası standardların oluşması yıllar boyu sürebilmektedir. Standard hazırlama teknik altyapımız ve çalışma sistemimiz uluslararası standardlarda olmasına rağmen standard hazırlama çalışmaları ülkemizde de belli bir süreye ihtiyaç duymaktadır. Standard kullanıcıları kendi faaliyetlerindeki sektörde her anlamda önde olabilmek için, hem Enstitümüzün web sayfalarında yayınlanan çalışmalar ile duyuruları, hem de uluslararası ve Avrupa standardizasyon kuruluşlarının web sayfalarında yaptıkları duyuruları takip etmelidirler. TSE-İHTİSAS GRUPLARI Standard Hazırlama ve İhtisas Grupları Gıda Müh. Ömer KARAKOÇ TSE İhtisas Grupları Müdürü 25 EKİM 2011 Üreticiye, tüketiciye, ulusal ve uluslararası ticarete sağladığı faydaları ile sanayi ve ekonominin vazgeçilmez unsurları haline gelen standardlar ayrıca mevzuatların hazırlanmasında en büyük yardımcı temel dokümanlardır. Standardlar; insan sağlığı can ve mal güvenliğini ön planda tutan, ürünlerin bir örnek, kaliteli, kullanım amacına elverişli ve bilhassa ekonomik olarak üretilmelerini öngören, bilimsel, teknik ve deneysel çalışmaların kesinleşmiş sonuçlarını esas alan, doğrulukları ispatlanmış dokümanlardır. Belirli bir faaliyet ya da konu ile ilgili olarak çeşitli amaçlarla hazırlanması planlanan standardlar, bütün ilgili tarafların yardım ve iş birliği ile son halini alarak yayınlanmaktadır. Standardlar, bir deney metodu belirleme, herhangi bir ürün ya da sistemin özelliklerinin tanımlanması şeklinde farklı hazırlanabilir. Standardlar ekonomik fayda sağlarlar. Bunun yanında sağladığı faydalar da aşağıda yer almaktadır. Ekonomik olarak: • Kaliteyi teşvik eder, kalite seviyesi düşük üretimle meydana gelecek emek, zaman ve ham madde israfını ortadan kaldırır. • Sanayi ve üretimi belirli hedeflere yöneltir. Üretimde kalitenin gelişmesine yardımcı olur. • Ekonomide arz ve talebin dengelenmesine yardımcı olur. • Yanlış anlamaları ve anlaşmazlıkları ortadan kaldırır. • İhracatta ve ithalatta üstünlük sağlar. • Yan sanayi dallarının kurulması ve gelişmesine yardımcı olur. • Rekabeti geliştirir ve kötü malı piyasadan siler. Üreticiye Faydaları • Üretimin belirli plan ve programlara göre yapılmasına yardımcı olur. • Uygun kalite ve seri imalata imkân sağlar. • Kayıp ve artıkları asgariye indirir. • Verimliliği artırır ve maliyeti düşürür. • Depolamayı ve taşımayı kolaylaştırır, stokların azalmasını sağlar. Tüketiciye Faydaları • Can ve mal güvenliğini sağlar. • Karşılaştırma ve seçim kolaylığı sağlar. • Fiyat ve kalite yönünden aldanmaları önler. • Ucuzluğa yol açar. • Tüketicinin bilinçlenmesinde etkili rol oynar. 26 Standardların en önemli özelliği, değişen şartlara ve gelişen teknolojiye ayak uydurabilme kabiliyetine haiz olmalarıdır. Bu itibarla, gerek uygulama neticesinde ortaya çıkan aksaklıklar gerekse kaynak dokümanlarda oluşan değişiklikler ile teknolojik gelişmeler karşısında revizyon veya tadil suretiyle standardlarda gerekli olan değişiklikler yapılarak güncelleştirilebilmektedir. TSE Kuruluş Kanunu ile her türlü madde ve mamuller ile usul ve hizmet standardlarının hazırlanması görevi Türk Standardları Enstitüsü’ne verilmiş olup yalnız TSE tarafından hazırlanan standardlar Türk Standardı adını almaktadır. Aşağıda standard hazırlamaya yönelik görevlerimiz verilmiştir: • Her türlü standardları hazırlamak veya hazırlatmak, • Enstitü bünyesinde veya hariçte hazırlanan standardları tetkik ve uygun bulduğu takdirde Türk Standardları olarak kabul etmek, • Kabul edilen standardları yayınlamak ve ihtiyari olarak uygulanmalarını teşvik etmek, (Değişik: 17/8/1983-2881/2 md.) • Hususi ve resmi sektörün talebi üzerine standardları veya projelerini hazırlamak ve mütalaa vermek, • Standardlar konusunda her türlü ilmi ve teknik incelemelerle araştırmalarda bulunmak, yabancı memleketlerdeki benzeri çalışmaları takip etmek, Milletlerarası ve yabancı standard kurumları ile münasebetler kurmak ve bunlarla iş birliğinde bulunmak (Değişik: 16/5/1985-3205/2 md.), • Üniversiteler ve diğer ilmi, teknik kurum ve müesseselerle iş birliği sağlamak, standardizasyon konularında yayın yapmak, milli ve milletlerarası standardlardan arşivler meydana getirmek ve ilgililerin faydalanmalarına sunmak, • Standardlarla ilgili araştırma maksadıyla ve ihtiyari standardların tatbikatında kontrol için laboratuvarlar kurmak, muayene, analiz ve deneyleri, resmi veya hususi sektörün talep edeceği teknik çalışmaları yapmak ve rapor vermek, • Yurtta standard işlerini yerleştirmek ve geliştirmek için elemanlar yetiştirmek ve bu maksatla kurslar açmak ve seminerler tertiplemek. Standardlar hazırlanırken, ülke şartları, can ve mal güvenliği, gümrük birliği, üretim ve ihracatı geliştirme, ithalatı denetleme, tüketiciyi koruma, kalite ve çevre konuları, üretici talepleri gibi çeşitli faktörler dikkate alınmaktadır. Standardlar oluşturulurken daha önce yayınlanmış mevcut ISO, IEC gibi uluslararası stan- dardlar, Avrupa Birliği (EN) standardları gibi bölgesel standardlar ile Amerika (ASTM), Almanya (DIN), İngiltere (BSI), Japonya (JIS) gibi diğer gelişmiş ülkelerin millî standardları esas alınabilmektedir. Bunun yanı sıra karşılıklı anlaşmalar gereği ISO ve EN standardları gibi standardlar olduğu gibi doğrudan da kabul edilebilmektedir. Türk standardlarının hazırlanması İhtisas Grupları vasıtası ile yapılmaktadır. İhtisas Grupları, TSE’nin bilimsel inceleme ve standardları hazırlama gruplarıdır. Gruplarımıza üyelerimiz kendi alanlarında bilgi birikimi ve tecrübesi olan özellikle uluslararası standard çalışmalarını takip edebilecek dilbilgisine haiz kendi alanlarında yetişmiş uzman kişilerden titizlikle seçilerek oluşturulmaktadır. Bu kişiler Enstitümüz personeli olmayıp dışarıdan destek vermektedirler. Oluşturulan gruplar Enstitümüz tarafından belirlenmiş olan standard hazırlama politika ve prosedürlerine göre öncelikleri belirleyerek standard hazırlama faaliyetlerini yürütmektedir. İhtisas Grupları TSE Yönetim Kurulunun önerisi üzerine Genel Kurul kararı ile kurulurlar. İdari yönden Enstitü Başkanına karşı sorumludurlar. TSE’nin belirlediği kurallar çerçevesinde yayınlanan yönergelere uygun çalışırlar. TSE Kuruluş Kanunu’nun dokuzuncu maddesinde açıklanan ve Resmi Gazete’de yayınlanmış TSE Organlar Yönetmeliği çerçevesinde görevlerini gerçekleştirmektedir. Bu amaçla, İhtisas Kurulları Çalışma Usul ve Esasları yönergesi hazırlanmıştır. Halihazırda 20 adet İhtisas Grubumuz ve 2 adet Özel Daimi Komitemiz mevcuttur. Bu çalışma guruplarımız, konu raportörü dediğimiz uzman kişilere belirli konularda taslak hazırlama görevi vermektedir. Hazırlanacak olan konu bir kişi yerine bir grup tarafından hazırlanması gerekiyor ise yine bir teknik komite görevlendirilebilir. Ancak görevlendirilen bu komite sadece belirli bir konuda çalışmak üzere görevlendirilir ve standard hazırlandıktan sonra görevi biter. Standard hazırlama iş programı; Önceki dönemden devreden konular, Avrupa standardlarına göre öncelikli hazırlanması gereken standardlar, sistematik gözden geçirme sonucu karar verilen revizyon, firmalardan ya da ilgili taraflardan gelen yeni konu talepleri ile gerekli tadil çalışmaları incelenerek hazırlanmaktadır. Hazırlanan standard tasarıları ilgili ihtisas grubunda görüşülür ve mütalaaya gönderilmek üzere sevk edilir. Standard tasarısı, standardı kullanması düşünülen sektöre, firmalara, ilgili bakanlıklara, üniversitelere ortalama iki ay süre verilerek görüş alınmak üzere gönderilir. Verilen süre sonunda, gelen görüşler İhtisas Grubunca değerlendirilir gerekli düzenlemeler yapılır. İhtiyaç duyulması durumunda tekrar mütalaaya gönderilebilir. Son şeklini alan standard tasarısı Teknik Kurul toplantısında kabul edilerek yayınlanır. Yayınlanan standardlar beş yılda bir periyodik olarak gözden geçirilir. TSE Teknik Kurul toplantısı, Yönetim Kurulu Başkan ve Üyeleri, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Temsilcileri, Üniversite Temsilcileri, Bakanlık Temsilcileri ile İhtisas Grubu Başkanlarının katılımı ile yapılmaktadır. Toplantıda hazırlanan tasarılar hakkında çeşitli görüşler iletilir. Uygun olmayan tasarılar kabul edilmeyebilir uygun görülenler standard olarak kabul edilir. Gerektiğinde tasarıyı hazırlayan konu raportörü hazırladığı standard tasarısı hakkında toplantı katılımcılarına bilgi verir. Standard dışında, özellikle son yıllarda Enstitümüz Ürün Belgelendirme Merkez Başkanlığı (ÜBMB)’nın TSEK Belgelendirme Kriterleri, Hizmet Yeri Belgelendirme (HYB) Kriterleri ve ürün standardlarındaki talepleri, ilgili İhtisas Grubunca uygun görülen görüşlere paralel olarak Türk Standardlarının, Revize veya Tadil yapılmak suretiyle teknolojik gelişmelere, değişen durumlara göre uyarlanarak güncelliği sağlanmaktadır. Ayrıca Bakanlıklardan, kişi kurum ve kuruluşlardan, standardları kullanan belgeli firmalardan ve TSE’nin standardları kullanan diğer bölümlerinden gelen yazılar İhtisas Gruplarımız tarafından gerekli araştırma yapılarak ivedilikle cevaplandırılmakta ve böylece standardların uygulanmasına yönelik birçok konu aydınlığa kavuşturulmaktadır. 27 EKİM 2011 TSE-KÜTÜPHANE Kütüphane Hizmetlerimiz Sema AKTAŞ TSE Standard Hazırlama Merkezi Kütüphane Müdürü Kütüphanemiz, bilgi depolama ve yayma görevini en iyi şekilde sunmayı amaç edinmiş ve bu hizmetin sunumunun en iyi şekilde gerçekleştirilmesinde müşteri memnuniyetini en üst seviyede sağlamayı hedeflemiştir. Bu hedefini yerine getirmek için istenilen bilgiyi en hızlı ve en doğru şekilde sunarak, vermiş olduğu hizmetin kalitesini de yükseltmektedir. Kütüphane, vermiş olduğu bu hizmetlerle, okuyucu grupları için ihtiyaç duydukları bilgiyi, bilgisayar teknolojilerinden yararlanarak, doğru bilgi kaynaklarına ulaşılması sonucu hızlı bir şekilde sunan, bilgi ve belge merkezi konumundadır. Kütüphane; Enstitünün standard hazırlama, laboratuvar ve belgelendirme çalışmalarında ihtiyaç duyulan yabancı ülke standardlarının temini için ilk başvuru noktasıdır. Kütüphane faaliyetleri; Kütüphane Hizmetleri ve Teknik Hizmetler olarak iki grupta toplanmaktadır. Kütüphane Hizmetlerimiz Kütüphane koleksiyonundan Enstitünün tüm çalışanları, standard hazırlama ihtisas kurulları üyeleri, konu raportörleri, kamu kurumları ile özel kuruluş araştırmacıları ile diğer bütün ilgililer yararlanabilir. a. Standard Verme Hizmeti Enstitü merkez ve taşra birimlerine talep edilen yabancı standardlar elektronik ortamda gönderilir. Standard hazırlama ihtisas kurulları üyeleri ve konu raportörlerine standard verme hizmeti TSE STANDARD.NET üzerinden de sağlanmaktadır. Enstitü dışından gelen okuyuculara, Türk Standardları ve yabancı standardlar bilgisayar ortamında hizmete sunulmaktadır. b. Ödünç Verme İşlemleri Kütüphane koleksiyonunda yer alan kitap ve süreli yayınlar; merkez personeline, standard hazırlama ihtisas kurulları üyeleri ve konu raportörlerine ödünç olarak verilmektedir. 28 c. Standardların Güncelliği Kütüphane koleksiyonunda yer alan standardların, okuyucu hizmetine güncel olarak sunulabilmesi için; her ay yenilenen Perinorm sisteminden, yürürlükten kaldırılan yabancı standardların listesi alınarak koleksiyondaki standardların güncelliği sağlanmaktadır. d. Danışma Hizmeti Kütüphane tarafından, çeşitli konulardaki başvuruların sözlü veya kaynak gösterilerek cevaplandırılması, araştırma ve çalışmalarda kütüphane koleksiyonunun kullanılması, bilgisayarda perinorm sisteminden standardlar Teknikkonu Hizmetler hakkında taraması yapılarak okuyucuya yardımcı olunmaktadır. rarası Standardlar (ISO-IEC vb.), Avrupa Standardları (CEN-CENELEC vb.), Alman (DIN vb.), İngiliz (BS vb.), Amerikan (ASTM vb.) standardları en hızlı ve doğru olarak internet üzerinden temin edilir. Standardları Sipariş İle Temin Etme Enstitü birimlerinin istemiş oldukları standardlardan, kütüphane koleksiyonunda mevcut olmayan ve internet üzerinden temin edilemeyen standardlar, ilgili kuruluş ile irtibata geçilerek en kısa sürede temin edilir. Kütüphane koleksiyonunda, 4118 adet kitap, Türkçe ve yabancı dilde 38 adet süreli yayın (22 adet abone, 16 adet bağış) ve yaklaşık 35.421 adet yabancı standard mevcuttur. a.Kitap lemleri e. Diğer Faaliyetler 2010 yılı, gelen okuyucu sayısı 2565, çıkan doküman Kütüphaneye gelen okuyucu sayısı, kütüphane kolek- sayısı 6386’dır. Kitap Temini siyonundan okuyucuların hizmetine sunulan yabancı Müşteri Memnuniyeti Anket Çalışmaları Standard standard, kitap, koleksiyonu süreli yayın sayılarının istatistiki çalış- kitaplar satn alma ve ba olmak üzere iki Kütüphane için gerek duyulan Hazırlama Merkez Başkanlığımızın misyon ve vizyonu maları yapılır.temin Kütüphaneye ekilde edilir. her ay gelen süreli yayın- çerçevesinde, öncü ve güvenilir kalmayı sağlamak için lar ve kitapların listesi e-posta ile Enstitü personeline müşteri memnuniyetini artırmak ve sürekli iyileştirme bildirilir. amacıyla kütüphanenin “2010 Müşteri Memnuniyeti Kitaplarn Kataloglama ve Snflamas Anket Formu”nun grafiksel dökümü aşağıda verilmiştir. Kütüphane koleksiyonuna yeni gelen kitaplar demirba malzeme formuna, kaydedilip, a. Kitap İşlemleri KÜTÜPHANE MÜDÜRLÜĞÜ OKUYUCU UDC snflama sistemi uygulanarak okuyucu hizmetine sunulmaktadr. Teknik Hizmetler Kitap Temini Kütüphane koleksiyonu için gerek duyulan kitaplar sab.Süreli Yayn lemleri tın alma ve bağış olmak üzere iki şekilde temin edilir. MEMNUNİYETİ ANKETİ 60 ÇOK İYİ Süreli yaynlar abone ve ba olmak üzere temin50 edilir. Temin edilen süreli yaynlar 40 İYİ Kitapların Kataloglama ve Sınıflaması Kütüphane kütüphane koleksiyona ilave edilerek okuyucu hizmetine sunulur. ORTA 30 koleksiyonuna yeni gelen kitaplar demirbaş malzeme formuna, kaydedilip, UDC sınıflama sistemi uygulanaEdilmesi lemleri rakc.Standardlarn okuyucu hizmetine Temin sunulmaktadır. b. Süreli Yayın İşlemleri Süreli yayınlar abone ve bağış olmak üzere temin edilir. Temin edilen süreli yayınlar kütüphane koleksiyona ilave edilerek okuyucu hizmetine sunulur. c. Standardların Temin Edilmesi İşlemleri Standardları İnternet Üzerinden Temin Etme Kütüphaneden, standard talebinde bulunan tüm Enstitü birimleri ile okuyucuların istemiş oldukları standardlardan, kütüphane koleksiyonunda mevcut olmayan; Ulusla- ZAYIF ÇOK ZAYIF 20 10 0 U RU ORU ORU ORU ORU ORU ORU ORU ORU OR S . S S S S S S S S 5. 2. 3. 6. 7. 4. 8. 9. 10 O .S 1 Sonuç olarak; Türk Standardları Enstitüsü Kütüphanesi, Enstitü bünyesinde olduğu kadar, yurt çapında da standard, standardizasyon, metroloji, kalite kontrol, ambalajlama, tüketicinin korunması ile ilgili konularda her türlü dokümanı ve bilgiyi toplamak, toplanan bu doküman ve bilgileri okuyucu hizmetine sunmak ile görevlendirilmiş milli merkez durumundadır. 29 EKİM 2011 TSE-DOKÜMAN SATIŞ Telif Hakları ve İhlalleri Meta. ve Mal. Yük. Müh. Ege İZGİ ÇAKIR TSE Standard Hazırlama Merkezi Doküman Satış ve Enformasyon Müdürü nunu) 1879 yıllarında kabul edilmiştir. Genel hükümleri içeren Türk Ticaret Kanunu ile 1957 yılında; tescilsiz markalar, ticaret unvanları ve en endüstriyel tasarımların korunması ve haksız rekabetin önlenmesi sağlanmıştır. Geçen uzun za zamana karşılık kullanılacak te terimlerde birlik sağlanamamış, bu hukuk alanındaki kavramın karşılığı «hak» olmasına rağ rağmen, «Fikri Hak» yerine «Fikri Mülkiyet», «Fikri Mülkiyet Hak Hakkı», «Entelektüel Mülkiyet», «Telif Hakkı»; «Sınaî Hak» yerine «Sınai Mülkiyet», «Sınai Mülkiyet Hakkı» gibi terimlerin kullanılmasına, önem önemsenmeden devam edilmiştir. Türkiye’de fikri mülkiyet haklarının gerçek manada korunması 1995 yılında kabul edilen ve 1999 yılında yürürlüğe giren Patent Yasası ile başla başlamıştır 1. Gelişen ve değişen teknoloji ile birlikte bilginin temel güç olduğu günümüzde; fikri mülkiyet hakları da fark farklı bir çalışma alanı haline gelmiştir. Gelişmekte olan ülke kategorisinde yer alan ülkemizde bu haklarla ilgili uygulamanın oldukça yeni ve bir o kadar da sorunlu olduğu gözlemlenmektedir. Türkiye›de fikri haklarla ilgili yasalar, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (Hakkı Telif Nizamnamesi) 1857, Markalar Kanunu (Alameti Farika Nizamnamesi) 1871, Patent Kanunu (İhtira Beratı Ka- Ülkemizde yıllardır uygulamada olan 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda gelişen şartlara göre değişiklikler yapılarak, fikri mülkiyet haklan alanında üyesi olduğumuz uluslararası örgütler ile AB mevzuatı uyum çalışmaları doğrultusunda taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüklerimiz yerine getirilmektedir. Bu bağlamda, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nda 2001 yılında 4630 ve 2004 yılında 5101 1. ÖZBEK, Yaşar., Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü, Uluslararası Ekonomik Sorunlar Dergisi, Sayı XXIII. 30 30 sayılı Kanunlarla Dünya Fikri Mülkiyet Hakları Örgütü (WIPO) Telif Hakları Anlaşması çerçevesinde yapılan değişiklikler ile de söz konusu anlaşma hükümlerine uyum sağlanmıştır. Anlaşmaya taraf olunması ile yapılan değişikliklerin daha etkin uygulanabilmesi amaçlanmaktadır. Uluslararası standardları Bern Sözleşmesi ile belirlenen eser sahiplerinin hakları ile ilgili ortaya çıkan yeni gelişmeleri karşılayabilmek için hazırlanan söz konusu anlaşmaya taraf olunması; ülkemizin fikri mülkiyet haklan alanında uluslararası normlara uyum açısından gerçekleştirdiği çalışmalar bakımından da önemli bir gösterge olmuştur. Fikri mülkiyet hakları ve bu hakların korunmasına yönelik mekanizmalar ülkesel sistemler üzerine kuruludur. Bu alandaki hak ve yükümlülükler ile bu hakların ihlali halinde uygulanacak yaptırımlar ülkelerin belirlediği çerçevede kalmaktadır. Ancak, dünyadaki küreselleşme akımlarının sonucu olarak bu hakların belirlenmesi ve bu hakların ihlali halinde uygulanacak yaptırımların belirlenmesinde uyum sağlanması ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. • Bilgisayar ve internet ortamında fikri mülkiyete ilişkin bilgi sunmak (2) Türkiye, WIPO bünyesindeki 22 uluslararası antlaşmanın 14’üne taraftır. Bunlardan sadece 2’si telif haklarına ilişkin antlaşmalardır. Diğer 12 antlaşma ise, Sınai Fikri Mülkiyet Haklarına ilişkin antlaşmalardır 2. Türk Standardları Enstitüsü’nün Uygulamaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında değerlendirilen Türk Standardlarının telif hakkı ile ilgili uygulamalar yasal olarak yukarıda bahsi geçen mevzuata tabidir. Türk Standardlarının telif hakları Türk Standardları Enstitüsü (TSE)’ne aittir ve satış işlemi sadece TSE Doküman Satış ve Enformasyon Müdürlüğü sorumluluğunda yürütülmektedir. Başka herhangi bir bayilik sistemi mevcut değildir. Standard satın alma işlemi için uygulanması gereken kurallar aşağıda verilmiştir. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Hükümlerine göre satın alınan basılı standardların bir bölümü veya tamamı iltibas edilemez, çoğaltılamaz ve basılamaz. Bu nedenle telif haklarının ihlalinin tespiti ve gelen ihbarlar üzerinden Hukuk Müşavirliği kanalı ile işlem başlatılarak ve takibi yapılır. Fikri mülkiyet haklarının artan derecede önem kazanması ve WIPO’nun söz konusu haklarının dünya çapında korunması hususunda belirleyici bir rol üstlenmesi devletlerin bu uluslararası kuruluşa olan ilgisini artırmıştır. 2006 yılı sonunda 180 ülke WIPO üyesidir. İnternet üzerinden yapılan aboneliklerde ise; tek kullanıcı olarak yapılan aboneliklerde; lisans satın alma işlemini yapan kullanıcıya aittir, kopyalamak ve ağ oluşturmak yasaktır. WIPO yukarıda bahsedilen amaçlarına ulaşabilmek için Paris veya Bern Sözleşmesi gibi sözleşmeler ile kurulmuş olan Birliklere (Birlikler) ilişkin olarak yürüttüğü idari görevler haricinde aşağıdaki alanlarda çalışmaktadır: Çok kullanıcılı Standard aboneliklerinde; satın alma işlemini yapan kişi/kuruluşun intranet/ağ üzerindeki sitesine yüklenen dokümanlar, sözleşmenin geçerlilik süresi boyunca belirtilen sitelerde, önceden tanımlanmış olan aktif kullanıcı sayısına kadar lisanslıdır. • Fikri mülkiyet korunması ve ihlallerine yaptırımlar uygulanabilmesi için sözleşmeler hazırlayarak, dünya çapında geçerli olacak kural ve ilkeler yaratmak, • Bünyesinde yer alan sözleşmelerin uygulamasını gözetmek, • Üye ülkelerin fikri mülkiyete ilişkin mevzuatlarının uyumlaştırılmasına çalışmak, • Telif haklarına ilişkin kayıt ve belge taleplerini karşılamak, • Telif hakları konusunda bilgi alış-verişinde bulunmak, • Gelişmekte olan ülkeler ile en az gelişmiş ülkelere hukuki yardım sağlamak, • Hakemlik Merkezi aracılığıyla özel nitelikli (internet adresi vs) telif haklarına ilişkin uyuşmazlıkların çözümüne yardımcı olmak, Bu şekilde satın alma işlemini yapan kişi/kuruluş tarafından kendi kullanımı amacıyla çoğaltılan suretleri hiçbir şart ve koşul altında satılamaz veya dağıtımı yapılamaz. Harici kullanıma sunulamaz. Yukarıda belirtilen şart ve koşullara uyulmaması ve durumun TSE’nin kabul edeceği biçimde düzeltilmemesi halinde sözleşme feshedilebilir ve cezai işlem başlatılır. Sözleşmenin feshedilmesi veya süresinin dolması halinde satın alma işlemini yapan kişi/kuruluş lisanslı dokümanları kendi özel/kurumsal ağından kaldıracak ve basılı kopyalarını imha edecektir. Bilginin paylaşımı esnasında verilerin; bilgi ve üst bilgi haline getirilmesinde çalışan uzmanların emeklerine gerekli değer, saygı ve hassasiyetin gösterilmesi konusunda toplumda bilincin gün ve gün artması ile “telif hakları” ile ilgili uygulamalarda karşılaşılan sorunların da azalacağını ümit etmekteyiz. 2. ÖZBEK, Yaşar., Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü, Uluslararası Ekonomik Sorunlar Dergisi, Sayı XXIII. 31 EKİM 2011 TSE-AYNA KOMİTELER Ulusal Yansıma (Ayna Komiteler) Türk Standardları Enstitüsü, uluslararası düzeyde standard hazırlama çalışmalarını yürüten en büyük iki kuruluş olan Uluslararası Standardizasyon Teşkilatı (ISO) ve Uluslararası Elektroteknik Komisyonu (IEC)’na 1956 yılında üye olmuştur. ISO, ulusal standard kuruluşlarının üye olduğu 1947 yılında kurulmuştur. ISO’nun amacı uluslararası mal ve hizmet değişimini hızlandırmak, entellektüel, bilimsel, teknolojik ve ekonomik faaliyetler alanında iş birliğini geliştirmektir. ISO, Uluslararası Elektroteknik Komisyonu (IEC)’nun çalışma alanına giren elektrik, elektronik ve ilgili teknolojiler dışında kalan konuların tamamında çalışmalarda bulunur. Ayrıca Türk Standardları Enstitüsü, Avrupa düzeyinde standard çalışmalarını yürüten Avrupa Birliği Standardlar Teşkilatları olan CEN (European Committee for Standardization) ve CENELEC (European Committee for Electrotechnical Standardization)’in 1991 yılından beri bağlı üyesidir. CEN’in amaçları, üyeleri tarafından yayınlanan ulusal standardları harmonize etmek, uluslararası standardların CEN üyelerince aynen uygulamaya konulmasını sağlamak, referans doküman olarak kullanılacak uygun uluslararası standardlar olmadığı durumlarda Avrupa Birliği’nin ihtiyaçları doğrultusunda Avrupa standardı hazırlamak, deney sonuçlarının ve belgelendirme sistemlerinin Avrupa düzeyinde karşılıklı tanınmasını sağlamak, ISO ile paralel olarak standardizasyonu desteklemek, Avrupa Standardlarının ve Harmonize dokümanların direktiflerde veya diğer dokümanlarda yer almasını sağlamak için Avrupa’daki organizasyonlar, EFTA ve diğer hükümet kuruluşlarıyla iş birliği yapmaktır. CENELEC’in 32 Didem ÖZTOP Teknik Uzman TSE Standard Hazırlama Merkezi Başkanlığı amaçları, çevrenin korunması da dahil elektrik, elektronik ve ilgili teknolojiler alanlarında ürün kalitesi ve güvenliği ile hizmet kalitesi ve güvenliğinin iyileştirilmesine öncülük etmek, üyeleri ve ilgili tarafların elektroteknik sanayinin, iş birliği yapılan kuruluşların ve sosyal ve ekonomik ortakların menfaatlerine hizmet etmek, misyonuna ulaşabilmesi için IEC’yi desteklemektir. Bilindiği üzere, 1/95 Sayılı Ortaklık Konseyi Kararı neticesinde, Türkiye ile AB arasında imzalanan Gümrük Birliği anlaşmasını müteakip ülkemizde kamu kurum ve kuruluşlarımız kendi görev alanlarına giren konular çerçevesinde mevzuat uyum çalışmalarını başlatmış ve bununla ilgili olarak hali hazırda bazı konularda Yönetmelikler hazırlanarak yürürlüğe konulmuştur. Türk Sanayicileri açısından Gümrük Birliğinin ülkemiz lehine işletilebilmesini teminen yapılan bu çalışmalara Enstitümüz de kendi görev alanları dahilinde 1991 yılından itibaren başlatmış olduğu çalışmalarla katkısını artan bir hızda sürdürmektedir. Bu çerçevede, CEN ve CENELEC tarafından hazırlanan standardların % 98’nin uyumu tamamlanarak Türk Standardı olarak kabul edilmiştir. Türk Standardları Enstitüsü bu kuruluşların standard hazırlama çalışmalarını yürüten teknik komitelere üyedir ve uluslararası ve Avrupa Birliği standard hazırlama çalışmalarına katılarak ülkemiz sanayisini ilgilendiren konularda menfaatlerimiz doğrultusunda standard hazırlanması için gayret sarf etmektedir. Bu nedenle TSE, dünyadaki örnekleri çerçevesinde ISO, IEC, CEN ve CENELEC teknik komiteleri ile paralel çalışan, bu komitelerin ulusal yansımaları olan Ayna Komiteleri (Mirror Tehnical Committees-MTC) Aralık 2004 tarihinden itibaren kurulma çalışmalarını başlatmış olup; gelen talepler doğrultusunda da yeni komiteler kurmaktadır. Ayna komiteler, paydaş gruplarından herhangi birinin talebi üzerine paydaş girişimiyle veya ülke sanayinin ilgisi ya da ihtiyacı doğrultusunda TSE girişimiyle, özel sektör temsilcileri ve/veya bunların dernek ve/veya birlikleri, üniversite, kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum örgütlerinden en az üç tarafın katılması ile kurulmaktadır. Bir ayna komite, başkan, başkan vekili ve üyelerden oluşmaktadır. Ayna komite çalışmalarına katılmak; - Avrupa ve uluslararası standard hazırlanmasına katkıda bulunarak temsil edilen kurumun bu platformda tanınırlığını artırmayı sağlar; - Teknik bilgi, uzmanlık ve deneyimi, aynı alanda çalışan diğer yerli ve yabancı uzmanlarla paylaşma, fikir alışverişinde bulunma fırsatı sunar; - Teknolojik gelişme ve yenilikleri izleyebilme fırsatı yaratır; - Uzmanlığın uluslararası/ulusal anlamda geçerliği olan teknik dokümanlara aktarılması yoluyla mesleki tatmin sağlar. Ayna Komiteler, Uluslararası ve Avrupa Birliği standard kuruluşlarının Standard hazırlama faaliyetlerini yürüten teknik komite (TC), alt komite (SC) ve çalışma grubu (WG) çalışmalarını takip eden, bu komitelerce hazırlanıp görüşe sunulan taslak dokümanları inceleyerek ülke görüşünü oluşturan ve gerektiğinde Ulusal Standard hazırlama faaliyetlerine katılan ulusal komitelerdir. Amaç, Ulusal, Bölgesel veya Uluslararası tüm standardlara, henüz hazırlanma aşamasında iken konu ile ilgili tüm paydaşların (özel sektör, kamu, üniversite, sivil toplum örgütleri, tüketiciler vb.) görüşlerinin alınması ve bu görüşlerin standardlara yansıtılmasıdır. Ayna komitelerde sekreterya hizmeti TSE tarafından verilir. Ülkemizde yapılmasına karar verilen Uluslararası ve Bölgesel Standardizasyon Kuruluşlarının teknik komite toplantıları TSE tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu toplantılar vasıtasıyla teknik bilgi, uzmanlık ve edinilen deneyimi aynı alanda çalışan uzmanlarla paylaşma, fikir alış-verişinde bulunma fırsatı yaratılmaktadır. Enstitümüz bünyesinde kurulmuş ve yaklaşık 850 uzmanın yer aldığı 73 adet ayna komite mevcuttur. Mevcut sektörler aşağıda yer almaktadır. 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. Kimya Tüketici Ürünleri Yapı Malzemeleri Elektrik Elektronik Çevre Gıda Genel Standardlar Sağlığın Korunması Sağlık ve Güvenlik Isıtma, Soğutma, Havalandırma, Sıhhi Tesisat Bilgi Teknolojileri Malzemeler (Metal ve Metal olmayan) Makine Mühendisliği Servisler Taşıma ve Ambalajlama Deri Tütün ve Tütün Ürünleri Doğal Gaz ve Ekipmanları Enerji Ayrıca ayna komite listelerine ve bu komitelerde çalışan kuruluşlarımıza http://www.tse.org.tr/mirrorcommittees.asp internet adresinden ulaşabilirsiniz. 33 EKİM 2011 TSE-TIBBİ LABORATUVARLAR TS EN ISO 15189:2009 Tıbbi Laboratuvarlar İçin Kalite Yönetim Sistemi masında güvenlikle ilgili ve etik değerlendirmelere ilave olarak isteklerin düzenlenmesi, hastanın hazırlanması ve tanımlanması, numunelerin toplanması, taşınması, depolanması, klinik numunelerin işlenmesi ve analizi yanında geçerli kılınması, yorumlanması, raporlanması ve önerileri içerir. Bu standard, laboratuvarlar için genel kalite yönetim standardı olan EN ISO/IEC 17025’e hasta güvenliğini doğrudan etkileyen ayrıntılarında ilave edilmesi ile oluşturulan ve özellikle tıbbi laboratuvarlar için geliştirilmiş önemli standardlardan bir tanesidir. Bu standard, Avrupa Birliği Standardlar Teşkilatları olan CEN'in CEN/TC 140 *In vitro diagnostic medical devices* teknik komitesince hazırlanmıştir. EN ISO 15189:2007 Standardı 2009 yılında Türk Standardı olarak yayımlanmıştır. CEN/TC 140 teknik komitesi Standardın revizyon çalışmalarını başlatmış ve bu çalışmalar halen devam etmektedır. Ayrıca Ensitümüzce bu konuda oluşturulan MTC 048 *Klinik Laboratuvar Testleri ve in Vitro Teshis Test Sistemleri [CEN/TC 140, ISO/TC 212 ]*ayna komitesi mevcuttur. Bu ayna komite PrEN ISO 15189 tasarısının hazırlama sürecini takip etmekte ve bu süreçte *Ülke Görüşü* oluşturmuş ve bu görüşü CEN/TC 140 teknik komitesine iletmiştir.. Bu standardın temel amacı EN ISO/IEC 17025 ve EN ISO 9001’i temel alan bu standard, tıbbi laboratuvarlara özgü yeterlilik ve kalite ile ilgili şartları belirler. Bir ülkenin, uzman personelinin bir kısmı veya tamamına, onların etkinliklerine ve bu alandaki sorumluluklarına uygulanabilen kendine özgü mevzuat ve şartları olduğu kabul edilir. Tıbbi laboratuvar hizmetleri hasta bakımı için gerekli olup, bütün hastaların ve bu hastalara bakmakla sorumlu olan bütün klinik personelin ihtiyaç ve beklentilerini karşılamalıdır. Bu hizmetler; tıbbi laboratuvar çalış34 Bu standard tıbbi laboratuvarlara özgü kalite ve yeterlilik için şartları kapsar ve şartlar tıbbi laboratuvarlar tarafından kendi kalite yönetim sistemlerinin geliştirilmesi, yetkinliklerinin değerlendirilmesi ve akreditasyon kuruluşları tarafından tıbbi laboratuvarların yetkinliklerinin doğrulanması ve tanınmasında kullanılır. Bu standardda tıbbi laboratuvar: Hastalığın tanısı, önlenmesi ve tedavisine yönelik bilgi sağlamak veya bir insanın sağlık durumunu değerlendirmek amacıyla insan vücudundan alınan materyallere ilişkin biyolojik, mikrobiyolojik, immünolojik, kimyasal, immünohematolojik, hematolojik, biyofiziksel, sitolojik, patolojik ve diğer analizleri yapabilen ayrıca sonuçların yorumlanması ile ileri uygun araştırmaya yönelik tavsiye dahil bütün laboratuvar araştırmalarını kapsayan konsültasyon hizmeti sağlayabilen laboratuvar olarak tarif edilmiştir. Bu standard, yeterlilik için şartlarını; 1-Yönetim Şartları, 2- Teknik şartlar olmak üzere İki ana başlık altında toplamıştır. Bu şartlar standarda yer aldığı şekilde: 4-Yönetim şartları 4.1 Kuruluş ve Yönetim 4.2 Kalite Yönetim Sistemi 4.3 Doküman Kontrolü 4.4 Sözleşmelerin Gözden Geçirilmesi 4.5 Başvuru Laboratuvarları Tarafından Yapılan Analizler 4.6 Dış Hizmetler ve Malzemelerin Temini 4.7 Danışmanlık Hizmetleri 4.8 Şikâyetlerin Çözümlenmesi 4.9 Uygunsuzlukların Tanımlanması ve Kontrolü 4.10 Düzeltici Faaliyetler 4.11 Önleyici Faaliyet 4.12 Sürekli İyileştirme 4.13 Kalite ve Teknik Kayıtlar 4.14 İç Tetkikler 4.15 Yönetimin Gözden Geçirmesi 5 Teknik şartlar Eczacı Tomris İSMAİLOĞLU TSE Standard Hazırlama Merkezi Başkanlığı 5.1 Personel 5.2 Yerleşim ve Çevre Şartları 5.3 Laboratuvar Donanımı 5.4 Analiz Öncesi Prosedürler 5.5 Analiz Prosedürler 5.6 Analiz Prosedürlerinin Kalitesinin Güvence Altına Alınması 5.7 Analiz Sonrası Prosedürler 5.8 Sonuçların Rapor Haline Getirilmesi Şeklinde düzenlemiştir. Ayrıca bu Standard, ISO 31(Seri) : Büyüklükler ve birimler ISO 9000: 2005 :Kalite Yönetim Sistemleri – Temel Esaslar, Terimler ve Tarifler ISO 9001: 2000: Kalite Yönetim Sistemleri – Şartlar ISO/IEC Rehber 43-1 Laboratuvarlar Arası Karşılaştırmalar Yoluyla Yeterlilik Deneyi Bölüm 1: Yeterlilik Deney Düzenlemelerinin Geliştirilmesi ve Çalıştırılması ISO/IEC 17025: 2005: Deney ve Kalibrasyon Laboratuvarlarının Yeterliliği için Genel Şartlar Standardlarına atıf yapmaktadır. Bu Standardda, Ek A da; ISO 9001:2000 ile ISO/IEC 17025:2005 arasındaki ilişki, Ek B (Bilgi için) de; Laboratuvar bilgi sistemlerinin (LBS) korunması için öneriler, Ek C (Bilgi için) de; Tıbbi laboratuvarlarda etik, bilgileri de yer almaktadır. Sonuç olarak TS EN ISO 15189 standardın temel amacı Tıbbi laboratuvarların akreditasyonu, test sonuçlarının hasta ve sağlık personeli nezdinde güvence altına alınmasını sağlamaktadır. Sağlık hizmetlerinde kalite uygulamaları hasta ve personel memnuniyeti, ekonomik kaynakları en verimli kullanma hizmet sunumunu yakalayabilmek için TS EN ISO 15189 standardı bir gerekliliktir. 35 EKİM 2011 TSE-STANDARD-SANAYİ Bilim ve Teknoloji Çağında Standard Hazırlamanın Türk Sanayisine Ekonomik Katma Değeri 36 Elek. Elektro. Müh. MBA Ö.Anıl ARDIÇ TSE Standard Hazırlama Merkezi Başkanlığı Standardlar, dünya ticari ve sosyal hayatına yön veren her belge gibi yaşayan dokümanlardır ve kendi yaşam döngüleri vardır. Bir ar-ge çalışmasıyla, alınan bir patentle ya da toplumsal ihtiyaçlardan doğarlar. Uygulanır, gelişen teknolojik ve toplumsal ihtiyaçlarla tadilata girer, gelişir, sonunda da yerlerini yeni standardlara bırakarak ölürler. Bu süreç içerisinde de standardların uygulayıcısı ve geliştiricisi olan sektörler, son kullanıcılar, akademiler ve denetim makamları için çok ciddi bir bilim temeli ve tecrübe oluştururlar. Standard hazırlama sürecinin maliyeti, ar-ge maliyetleri ile karşılaştırıldığında gerçekten çok düşüktür. İki sürecin de temel amacı teknik tüzel ya da özel kişiler arasında iletişim kurarak bir anlaşma sağlamaktır. Sağlanan araştırma, geliştirme ve uygulama bilgisi böylece olgunlaşır ve kullanıcılarının karşısına her sene kristalize olmuş ve daha güçlü bir bilgi kaynağı çıkarmış olur. Bununla beraber inovasyonu ortaya çıkaran temel etken, standardların yaşam döngüsü sırasındaki fikir ve bilgi alışverişidir. Yeni fikirler, patentler ve var olan fikirlere yeni kullanım alanları bu şekilde bulunur ki bu da, bir ekonomiye sağlanabilecek en büyük katma değerdir. Bu yazının amacı, standard hazırlama ve ekonomik katma değer hakkında bilgi verirken bu katma değerin nasıl ortaya çıkarılacağını tartışmaktır. Türkiye’de ve Dünyada Standard Hazırlamaya Genel Bir Bakış Standardlar bir ekonomiyi, ürünlerin ve sistemlerin birbirleriyle uyumlu olması, kalitenin artırılması, katma değer sağlamayan farklılıkların giderilmesi, teknolojik anlayışın geliştirilmesi, açıklığın ve güvenilirliğin artması gibi faydalarla destekler. Fakat bu kadar faydalı olmalarına rağmen, kendi yaşam döngüleri olan üretim, kullanım, bakım ve kullanımdan kaldırılma süreçleri içinde gereken ilgiyi görmezler. Bu yalnızca Türkiye’de değil tüm dünyada da böyledir. Türkiye, sahip olduğu bilincin diğer ülkelere göre düşük olması sebebiyle standardlar konusunda pasif kullanıcı durumuna düşmektedir. Zira standardlar yalnızca teknolojik kısıtları değil, politik ihtiyaçları da içerebilir. Ülkeler ve çok uluslu şirketler kendi ekonomik ve politik çıkarlarını gözetip, standardları bu doğrultuda yönlendirebilmek için teknolojik kanıtlar ve sosyal dayanaklar öne sürerler. Ortaya çıkan standardın kendi çıkarları doğrultusunda olmasını sağlamaya çalışırlar ve bu aktivitelerden bütün dünya etkilenir. Türkiye’de TSE, standard hazırlamanın önemini kamuoyuna yıllar boyunca çok farklı kanallardan anlattı. Avrupa Birliği’ne uyum süreci ve gelişen dünya, TSE’nin bu işi tek başına üstlenmemesi gerektiğini gösterdi. Görülen o ki, standardlara sahip çıkmak esasen toplumsal bir görevdir ve bu nedenle TSE, sahip çıkan bir kurum yerine sahip çıkılması gereken bir değer olmalıdır. Zira standardlar 3 ana grubu etkiler; bunlar son kullanıcılar, üreticiler, denetim kuruluşlarıdır. TSE ise bunları bir bütün içerisinde organize eden merkezi bir hizmet yapısıdır. Görevi de kullanıcıları, üreticileri ve akademiyi bir ara getirmektir. 37 EKİM 2011 İş modeli olarak patent standard modeli, hem patent oluşturma maliyetleri ve risklerine katlanmayı gerektirir hem de kabul edilir bir standard ortaya koymanın zorluğuna sahiptir. Bu nedenle, genelde devletlerin ya da büyük şirketlerin kullandığı bir modeldir. Devlet tarafından dikkatli kullanıldığında ekonomik bir fayda sağlar, fakat bu fayda toplumun yaklaşık olarak ancak % 25’lik kısmına yansır. Küçük işletmelerin ve girişimcilerin ise bu modelden kesinlikle uzak durması gerekir. Nitekim, anlamlı bir patente ayrılacak 100.000 Avro’luk miktar zaten bir girişimin ilk yıllarda ayakta kalması için gereken asgari miktardır. Kaldı ki bu para, büyük sayılabilecek işletmeler için bile fazladır. Bütün topluma etki edecek ekonomik katma değeri bu yolla elde etmek artık çok zor hale gelmiştir. Girişimcilik ve Standard Hazırlama İlişkisi Ülkemizde Koç Grubu, Sabancı Grubu, Zorlu Grubu, Turkcell, Aselsan, Havelsan gibi oldukça kurumsal ve istikrarlı firmalar mevcuttur. Bu firmalar, uyguladıkları her sistemde ve ürettikleri tüm ürün ve hizmetlerde standardlara uymak için özen gösterir. Üstelik, TSE’nin kuruluşundan itibaren standard hazırlama faaliyetlerine katılım da göstermişlerdir. Bu büyük katkılarına rağmen, ekonomiye en önemli katkı büyük firmalardan değil, girişimcilerden ve küçük şirketlerden gelir. Harvard İş Okulu’ndan Stevenson’ın “Neden Girişimcilik?” yazısına göre girişimciliğin toplumları ileri taşıyan ince farkı, teknolojiyi anlamak ve -küreselleşmenin de etkisiyle-, topluluk oluşturarak yarattıkları sosyal değişimdir. Bu fark, başarıyla uygulanması durumunda en sonunda bir Turkcell’i ya da Koç Holding’i Türk toplumuna hediye eder. Bu aynı zamanda Amerika’yı ayakta tutan Microsoft, Google ve son zamanlarda Facebook gibi devlerin ortaya çıkmasını sağlayan güçtür. Günümüzde, ekonomik katma değerin bir girişim aktivitesi sayesinde ortaya çıktığı tüm dünyada kabul görmektedir. Girişimcilik, ekonomik katma değer elde eden bütün faaliyetlerin bel kemiği gibidir. O olmadan var olan, salt deneysel bakış açısına dayanan fikirler şirket bürokrasisine takılır. Bu da, tek başına bilimden ekonomik katma değer üretmeyi zorlaştırır. 38 Bir girişimcinin başarılı olabilmesi için elinde ciddi bir stratejik plan olması gerekir. Bu plan, adil olmayan ve aşırı rekabetten ortaya çıkan % 8’lik batma tehlikesi dışında bütün tehlikeleri önler; fakat dünyadaki girişimlerin yalnızca yarısı, ilk 4 sene ayakta kalabilmektedir. 100 100 90 Percent Still Alive Bir İş Modeli Olarak Patent ve Standard Hazırlama Pek çok mucitin ve şirketin hayali, standard haline gelebilecek bir patente sahip olmaktır. Patent, rekabette ciddi bir avantaj sağlar. Bu nedenle çok sayıda firma, aldıkları patentlerin müşteri kullanım oranını artırarak endüstriyel standard haline gelmelerini hedefler. Microsoft’un, Cisco’nun ve Adobe’nin ürettiği standardlar bunlara örnektir. Bu rekabet ortamı sebebiyle pek çok standard örgütü bu konuya çok temkinli yaklaşmayı tercih etmiştir. 80 70 60 50 40 30 20 75 64 56 50 45 40 37 34 31 29 10 0 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 Year Kaynak: Illusions of Entrepreneurship, Sayfa 113, Figür 7.1 Bu da aslında birçok girişimcinin ciddi bir stratejik plana sahip olmadığını gösterir. 1997 yılında yayınlanan Ar-Ge Politikası Ekonomisi kitabında Tassey, araştırma Kaynak: Illusions of Entrepreneurship, Sayfa 113, Figür 7.1 geliştirme süreci ile ekonomik katma değer ilişkisini Bu da aslnda birçok giriimcinin ciddi bir stratejik plana sahip olmadn gösterir. 1997 aşağıdaki gibi özetlemiştir. ylnda yaynlanan Ar-Ge Politikas Ekonomisi kitabnda Tassey, aratrma gelitirme süreci ile ekonomik katma deer ilikisini aadaki gibi özetlemitir. Kaynak:G.Tassey, The Economics of R&D Policy, Quorum Books, 1997, sayfa 70 Kaynak: G.Tassey, Economics Policy, Books, Bu süreç var olan bütünThe süreçlerin bir özetidirofveR&D yaklak olarak Quorum dünyann her yerinde böyledir. Fakat her yerde geçerli olan bu portre, bizi daha ileriye götürecek idealden çok farkl 1997, sayfaGünümüz 70 ve eksiktir. dünyasnda bir giriim ya da innovasyon sürecindeki kurumlar dier Bu süreç var olan bütün süreçlerin bir özetidir ve yaklaşık olarak dünyanın her yerinde böyledir. Fakat her yerde geçerli olan bu portre, bizi daha ileriye götürecek idealden çok farklı ve eksiktir. Günümüz dünyasında bir girişim ya da innovasyon sürecindeki kurumlar diğer örgütlerle ilgili stratejilerini çok da düşünmezler. Ortak bir teknoloji havuzu söz konusu değildir; pazarın büyüklüğü hatta varlığı dahi belirsizdir. Aynen ülkemizde olduğu gibi birçok kültürde de, araştırma ve geliştirme eksiktir. Bu eksiklik, tüm dünyadaki girişimlerin % 32’sinin batmasına doğrudan sebep olur. Pazar farkındalığı olmayışı kötü ürün üretimine sebep olur ki bu da firmaların % 23’ünü batırır. Geriye kalan % 13 zayıf pazarlama, % 10 kötü zamanlama, % 14’de kontrolsüz harcama nedeni ile ticari hayata veda ederler.1 Geriye kalanlar ise Türkiye ekonomisinin lokomotifi olan KOBİ’lere dönüşüp toplam işletmelerin % 99.8’ini oluşturmakta, toplam istihdamın % 76.7’sini sağlamakta, böylece yaratılan katma değerin % 26.5’ine karşılık gelmektedirler.2 Başarılı girişimcilerin standardlar ile olan ilişkisine baktığımızda, bunun son derece düşük seviyede kaldığını görürüz. Ne kadar acıdır ki bazı büyük Türk şirketleri de bunlardan farksızdır. Aynen Scott Adams’ın eseri olan, uluslararası iş dünyasının sevilen figürü Dilbert’ın bahsettiği gibi, en temel kalite kontrol faaliyetleri bile patronun cebinden alınmış para olarak görülür. Kalite anlayışı ise ihale zamanı veya denetim zamanı dışında pek göz önünde bulunmaz. Bu zaman geldiğinde de kalitenin ve standardlaşmanın önemi hakkında birçok methiye yazılır. Böyle bir bakış açısından standard hazırlama faaliyetlerine katılım beklemek yanlış olur. Zaten ayakta kalan firmalar BS 25999 bildiklerinden ya da ISO TC 223 gibi sosyal güvenliği ele alan bir standard çalışması kazanımlarından dolayı ayakta kalmamışlardı. Onları ayakta tutan, başlarındaki girişimcinin 1. Planning to Fail Can Spell Success, Steve Bareham 2. Türkiye’deki Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Mevcut Durum Ve Politikalar, www.oecd.org/ dataoecd/37/37/33705673.pdf, sayfa 24 39 EKİM 2011 manevi sermayesi oldu. Bu manevi sermaye örneğin, girişimcinin vizyonu, psikolojik dayanıklılığı, adaptasyonu ve sahip olduğu çevredir. Aslında girişimci ya da KOBİ, hayatta kalma evresinde olan bir iş anlamına gelir. Türkiye’de bu işletmeler çalıştırdıkları her kişi başına asgari 2000 TL aylık para bulmak durumundadırlar. Aksi takdirde asgari ücretli çalışanına ya ücret ödeyemez, ya çalışanın vergisini, SSK’sını sağlayamaz ya da çalışması için gerekli olan büro kirası, elektrik, donanım kirası gibi altyapıyı sağlayamaz. Uyanık olduğu her saat çalışan girişimcinin çalışma saati, cirosuna denktir. Çalıştırdığı personelin ekmeğinden kesip başka bir alana yatıramaz. Bunu riske edemez. Yapılan faaliyet ne olursa olsun, en yüksek mutlak faydayı sağlayacağı bir konuya müdavim olmak ister ve oradan net katma değeri direkt olarak en kısa zamanda almayı bekler. Standard hazırlama aktivitesinde bulunmanın çalışan/ saat maliyetini sıfıra indirmek için bu faaliyetleri bütün topluma açmak gibi girişimler bir çözüm olarak düşünülebilir. Bunu internet ortamında sağlamak mümkündür. Standard Hazırlama Faaliyetlerine Katılımın Artırılması Dünya standard örgütleri arasında yaşanmakta olan yoğun bir mail trafiği vardır. Türk Standardları Enstitüsü Standard Hazırlama Merkezi, yıllardır bu trafiğin içinde ülkemizin çıkarlarını korumaya çalışmıştır. Ayna komiteler, uluslararası standard hazırlama faaliyetlerine açılan kapıdır. Uluslararası standard hazırlama faaliyetlerinde Google Wave ya da Cisco WebEx gibi internet tabanlı teknolojiler kullanılmaktadır. Sorun ise, teknolojik alt yapı eksikliğinden çok yaklaşım farklığından kaynaklanmaktadır. Standardlar, kendilerini ilk yayınlayan kuruluşlara aittir. Uluslararası kuruluşlar bunları kabul ederek uluslararası standard haline getirse bile, ilk üretici standard kuruluşuna telif ücreti öder. Bu nedenle birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de, TSE tarafından yayınlanan standardlar ücretlidir. Bir kişi ya da kurum bu standardları üretici ülke kurumuna veya yayımlayan uluslararası kuruluşa ücret ödemeden kullanırsa bu kullanımdan dolayı sorumlu olur. Bir standardı değiştirmenin en kolay yöntemi, hazırlama aşamasında görüş bildirmektir. Uzun çalışmalar sonucu yayınlanmış oldukları için, sonradan değiştirilmeleri kolay değildir. Bu çalışmalar, herhangi bir kişinin değil fakat konunun ehli standard hazırlama kurumlarının işidir. 40 Dünyada birçok örgüt, ihtiyaç duyulan konularda standard oluşturmak için çalışmalar yapmaktadır. Girişimciler, meraklılar ve akademisyen olma yolundaki doktora öğrencileri gibi tarafları standard hazırlanmasına dahil etmenin yolu, bu çalışmaların ücretsiz yapılmasıdır. Bu geniş katılım, ortaya çıkan çalışmanın rahatça kabul görmesini de sağlar. 2010 Yazılım Değerlendirme Çalıştayı’nda Piere de Ruva, IEC’nin başarısını “ilk başta herkesin katılımını sağlamak” şeklinde belirtmiştir. Zaten IETF, W3C, CCRA gibi pek çok sektör örgütleri de vardır; standard belirleme çalışması bu örgütler tarafından belli bir topluluk kitlesine ulaşır ve uluslararası çalışan kuruluşlara giderse, ISO ve IEC ile iş birliği gerçekleşir. Bizim ülkemizde, girişimcileri işin içine katacağımız nokta olarak fikirlerin ortaya koyulabileceği ayna komiteler mevcuttur. Ortak Hazırlanan Standardlar Ortak hazırlanan standardlar, bütün ilgili tarafların görüşlerine her daim açık olan ve birlikte hazırlanan standardlardır. Bu standardları açık standardlar olarak da adlandırabiliriz. İnternetin en önemli standard örgütü olan W3C’nin direktörü Tim Berners-Lee’nin 18 Mayıs 2005 MIT CIO Forum’da yaptığı konuşmada belirttiği üzere, innovasyon içeren bir fikri olan şirketin iki yolu vardır. Birincisi her şeyi gizli yürütmek ve elde edilen fikri ürünleri müşterileri kontrol etmek için kullanmaktır. Bu, şu vakte kadar bütün iş adamlarının uyguladığı yöntemdir. İkinci yöntem ise bu fikri standard geliştirme ortamına taşımak, test etmek, rakiplerle çalışmak ve bu uygulamaya onları cesaretlendirmektir. Aynı zamanda ikinci yöntemi seçmiş kişi ve kuruluşlarla da çalışan W3C, internet standardlarındaki başarısını buna bağlar ve durumu aşağıdaki internet kullanım grafiği ile özetler: Percent Of Total Packets Transferred Per Month By Service Percent Of Total Packets Traffic 30 25 20 15 10 5 son aylarında kullanımda değilken, iki buçuk sene içinde bütün rakiplerini ciddi bir fark ile alt etmiştir. Çıkan sonuç, topluluğun ortak fikrinin ve açık standardların ekonomik değeri hakkında değerli bir örnektir. İkinci fikrin günümüzdeki en başarılı uygulayıcılarından biri de Google’dır. Google bu şekilde para kazanmanın yollarını arar. Bu konudaki en büyük başarısı ise Linux tabanlı Android işletim sistemidir. Google, zaten orijinali açık standardlara dayanan Android işletim sistemini diğer şirketler ve bütün dünya ile paylaşmıştır. Bu ürünü çok kısa zamanda mobil işletim pazarında ikinci sıraya yerleştirmiştir. Pazar payı ve pazarın büyüklüğünü artırmış hatta kendisine yeni bir pazar oluşturmuştur. Bu yöntem bizim kültürümüzde ise, kendi kaliteli tohumlarını komşuları ile paylaşan ödüllü çiftçinin hikâyesi ile özetlenir. Hikâyedeki çiftçi yılın en başarılı çiftçisi seçilmiştir. Başarısının sırrı sorulunca da, en kaliteli tohumlarını komşuları ile paylaştığını söylemiştir. Çiftçi bu yaptığının garip karşılandığını görür. Komşularından rüzgârla gelen kalitesiz polenlerin kendi tarlasının kalitesini bozmasını önlemek için bunu yaptığını açıklar. Günümüzdeki Türk ticari hayatının rekabetçi yapısı ise bu yaklaşıma tamamen terstir. Bu terslik, ancak güven ortamının olduğu bir platform ile aşılabilir. Halihazırda mevcut olan açık standardları Türk girişimcilerine, akademisine ve diğer ilgililere ulaştırma işi, açık kaynak kodlu içerik yönetim portalları ile çok pratik bir şekilde sağlanabilir. Böylelikle standard hazırlama aktivitelerine katılımının maliyeti düşürülmüş olur. Bunu yapmak için şirket veya dernek olmaya gerek yoktur. Fakat bu durum güven ortamını sağlamaya tek başına yetmez. Ayrıca, katılımcıları çekecek bir ödül mekanizmasının da oluşturulması gerekir. Sonuç Standard hazırlama faaliyetlerine katılmak kesinlikle market ve strateji geliştirmek, konuyla ilgili daha çok uzmanla çalışmak ve topluluk öngörüsüne sahip bir stratejiye sahip olmak konularında ciddi birer değer ifade eder. En iyi girişimcilerin girişim faaliyetlerine bütünleştirilmesi ile de, ciddi bir ekonomik katma değere ulaşmak söz konusu olur. Bunun maliyeti ise ancak standardın oluşturulma maliyeti, yani standardın planlanması, bu planlamaya uzmanların katılımı, ürünlerin gelecekteki standardlarla uyumlaştırılması ve yeni standardın pazarlanma maliyetidir. 0 12 1 2 3 4 5 6 7 Statisitics provided by Merit MIC 1993 Graphs by Janes Ptkow GYU ([email protected]) 8 9 10 11 12 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 1 1994 2 3 4 1995 Prodigy et al.go Transisition to new architecture start to tane effect Bu grafiğe (http://www.cc.gatech.edu/gvu/stats/NSF/ merit.html) göre WWW diye bildiğimiz internet 1992’nin Başarıya ulaşmak için, iş birliği ile hazırlanan standardlarla çalışmak faydalı olur. Bununla beraber yıpratıcı rekabet ve Amerika’yı yeniden keşfetmeye sebep olacak her türlü davranış önlenmelidir. Standardların açıkça desteklenmesi sağlanmalıdır. Bu faaliyetlerin tamamının erişim engeli olmayan, maliyetsiz ve açık hale getirilmesi de ekonomiyi oldukça olumlu etkiler. 41 EKİM 2011 TSE-STANDARDLAR ve KOBİ Dr. Fatma Müge ALGAN Teknik Uzman TSE Standard Hazırlama Merkezi Başkanlığı Standardlar ve KOBİ’lere Katkıları 42 Standardlar; üzerinde uzlaşma sağlanmış, tüm ilgili tarafların katılımıyla geliştirilmiş, ortak ve tekrarlanan kullanımlar için hazırlanan, uygulaması zorunlu olmayan dokümanlardır. Standardlar sayesinde ürünlerin birbirleri ile uyumlu olmaları sağlanmakta, uyumu zorlaştıran gereksiz ürün farklılıkları ortadan kaldırılmakta, ürünlerin ve üretim süreçlerinin maliyet etkinliği iyileştirilmektedir. Standardlar bir ürün ya da hizmetin kalite ve güvenlik seviyesine katkıda bulunan dokümanlardır. Bu dokümanlar insan ve hayvan sağlığı ile genel olarak tüm çevrenin korunmasına yardımcı olmaktadır. Standardların oluşturduğu ortak terminoloji sayesinde teknik ve teknolojik alanda şeffaflık sağlanmaktadır. Teknolojinin çok hızlı geliştiği günümüz dünyasında standardlar, gelecekte karşılaşılabilecek potansiyel risklerin değerlendirilmesini sağlamaktadır. Bu anlamda standardlar; • Ürün, hizmet ve tesisler için güvenlik ve kalite gereklerini oluşturmak, • İmalat süreçlerini iyileştirmek, • Teknoloji kullanımını yaygınlaştırmak, • Ticari engelleri kaldırmak ve yeni pazarların açılmasını sağlamak, • Çevreyi ve sağlığı korumak gibi amaçlarla hazırlanmaktadır. Standardizasyon TS EN 45020’deki tanımı ile; mevcut ve olası problemler dikkate alınarak, belirli bir konuda ortak ve tekrar eden kullanımlar için en uygun düzeyde bir düzen gerçekleştirilmesi amacıyla gerekli hükümlerin oluşturulması faaliyetidir. Standardizasyon, çeşitliliğin kontrolünü ve uyumluluğu sağladığı gibi kullanılabilirlik, birbirinin yerine geçebilirlik, sağlık, güvenlik, çevrenin ve ürünün korunması gibi amaçlara da hizmet etmektedir. Ticari engellerin aşılması ve teknolojik iş birliğinin kolaylaştırılması da standardizasyonun amaçları arasındadır. Standardizasyonun demokratik meşruiyeti tüm paydaşların katılımına bağlıdır. Bu nedenle; özel sektör, üniversiteler, sanayi, iş dünyası, sivil toplum örgütleri, KOBİ’ler, tüketiciler ve kamu kurumları gibi paydaşların standard hazırlama faaliyetlerine katılması önem arz etmektedir. Hemen hemen her ülkede standardların hazırlanması, yayınlanması ve revize edilmesinden sorumlu bir kuruluş bulunmaktadır. Ulusal standardizasyon enstitüleri çoğunlukla kâr amacı olmayan bir kuruluş ya da bir kamu kuruluşu olarak yasalarla belirlenmiş bir şekilde bu görevi yerine getirmektedir. Türkiye’de Türk Standardları Enstitüsü (TSE) ulusal standardlar enstitüsü olarak görev yapmaktadır. TSE, ISO (Uluslararası Standardizasyon Teşkilâtı) ve IEC’nin (Uluslararası Elektroteknik Komisyonu) üyesi olup, CEN (Avrupa Standardizasyon Komitesi) ile CENELEC’in (Avrupa Elektroteknik Standardizasyon 43 EKİM 2011 Komitesi) bağlı üyesidir. Standardizasyon piramidinin tepesinde ISO ve IEC tarafından hazırlanan uluslararası standardlar bulunmaktadır. Standardizasyon piramidinin bir sonraki aşamalarını; CEN ve CENELEC tarafından hazırlanan bölgesel standardlar ve TSE, BSI (İngiltere), DIN (Almanya) gibi ulusal standard kuruluşlarının hazırladığı ulusal standardlar oluşturmaktadır. Bir standardın dünyanın farklı yerlerinde aynı bütünlükte uygulanması durumunda, elde edilecek sonuçlar birbirleri ile karşılaştırılabilir olacağı için, ürünlerin kalitesi de karşılaştırılabilir olmaktadır. Standardlar uygunluk değerlendirme sürecinin tamamında önemli bir role sahiptir; standardlar tüm sistemin dayandığı temeli ifade etmektedir. Standardlar gönüllülük esasına dayanmaktadır. Yasalar çoğunlukla üreticilere ürünlerinin bu standardlara uyması konusunda zorunluluk getirmemektedir. Ancak bu durum standardların dikkate alınmasına gerek olmadığı anlamına gelmemektedir. Standardlara uyumu isteyen aslında müşterilerdir. Hayatı daha güvenli, sağlıklı ve kolay hale getiren standardların uyumlaştırılması, malların uluslararası pazarlarda serbest dolaşımının sağlanması konusunda en önemli aşamayı oluşturmaktadır. Standardizasyon ve KOBİ’ler Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Tanımı, Nitelikleri ve Sınıflandırılması Hakkında Yönetmelik’e1 göre çalışan sayısı 250’den az ve yıllık net satış hâsılatı ya da mali bilançosu 25 milyon TL’yi geçmeyen işletmeler KOBİ olarak tanımlanmaktadır. Sermayesinin veya oy haklarının % 25’inden fazlası kamu kurum veya kuruluşunun kontrolünde olan işletmeler, bu limitlerin içinde olsalar bile KOBİ sayılmamaktadır. Dünya ticaretinin %'95 den fazlasını KOBİ’ler oluşturmaktadır.2 2006 verilerine göre Avrupa’da 22 milyon KOBİ tüm istihdamın % 75’ini üstlenmektedir.3 2011 verilerine göre KOBİ’ler Avrupa’da tüm şirketlerin % 99,8’ini oluşturmaktadır. TÜİK Yıllık İş İstatistikleri 2009 yılı verilerine göre ülkemizde 250’den az çalışanı olan 3.222.133 girişim bulunmaktadır. Buna göre Türkiye’de toplam işletmelerin % 99,9’unu KOBİ’ler oluşturmaktadır. 1-9 çalışana sahip mikro ölçekli işletmeler, toplamın % 95,62’sini teşkil etmektedir. KOBİ’lerin % 82’si hizmetler ve ticaret, % 13’ü ise imalat sanayi sektöründe faaliyet göstermektedir.4 Bu kadar büyük ekonomik öneme sahip olmalarına rağmen KOBİ’lerin yeteri kadar standardizasyon faaliyetleri içinde bulunduklarını söylemek güçtür. KOBİ’lerin dünya pazarlarına uyum sağlaması için ulusal, bölgesel ve uluslararası standardizasyon ağının içerisinde bulunmaları gerekmektedir. Standardizasyon faaliyetlerine katılım KOBİ’lere birçok alanda fayda sağlayacaktır. Standardlar ürünlerin güvenlik seviyesini yükseltecek, üretim sırasında tehlike ve risklerin azaltılmasını sağlayacaktır. Ölçek ekonomilerinin ortaya çıkışını destekleyen standardlar üreticilerin mevzuata uymasını sağlayacak aynı zamanda ürün ve hizmetlerin birbirleri ile uyumlu olmasını temin edecektir. KOBİ’ler standard hazırlama aşamalarında yer alarak üretim koşullarının standarda yansımasını sağlayabilecek ve bu sayede ticari engeller ortadan kalkacaktır. Standardizasyon araştırma ve geliştirme faaliyetlerine yardımcı olduğu için işletmelerin mevcut imkânları ile ulaşamayacakları ar-ge verilerine ulaşmaları kolaylaşacaktır. 2. 3. 4. 1.18/11/2005 Tarih ve 25997 Sayılı Resmi Gazete 44 “Standards : Big Benefits for Small Business”, ISO Focus, Volume 3, No. 9, Eylül 2006, s.9. Loucas Gourtsoyannis, “The Position of SME’s in International Standardization”, ISO Focus, Volume 3, No. 9, Eylül 2006, s.41. KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı (2011-2013), Bkz. http://www.kosgeb. gov.tr/Pages/UI/Baskanligimiz. aspx?ref=23#sp, (Erişim Tarihi: 25/08/2011) Standardlar KOBİ’lere pazar imkânları ve potansiyeli hakkında bilgi sağlayacağı için yeni girişim olanakları ve pazar erişimi konusunda KOBİ’lere fikir verecektir. Standardlar, önerdikleri pratik çözümler ile üretim ve hizmet sunumu konusunda KOBİ’lere bilgi akışı sağlayacak ve müşteri memnuniyetini artıracaktır. Standardizasyon faaliyetleri pazarda ortak bir anlayış oluşmasını desteklemekte ve ürünlerin belgelendirilmesine (ürüne kalite işareti iliştirilmesine) temel teşkil etmektedir. Standardları ortaya koyanlar pazara da hâkim olmaktadır. Başka bir deyişle, standardların gelişmesine katkıda bulunanlar ilgili pazarlara çok daha kısa süre içerisinde ulaşabilme fırsatını elde etmektedir. Bu çalışmalara katılmayanlar ise, çoğunlukla rakiplerinin baskısı nedeniyle kısa süre içerisinde uyum sağlamak zorunda kalmakta ve yüksek uyum maliyetlerine katlanmak zorunda kalmaktadır. Standardizasyon, tek bir firmadan tüm ülke ekonomisine kadar başarılı olmanın temel faktörlerinden birisini oluşturmaktadır. Tüm bu nedenlerden dolayı KOBİ’lerin standardizasyon bilgisi artırılmalı ve KOBİ’ler standard hazırlama çalışmalarında yer almalıdır. Türk Standardları Enstitüsü uluslararası ve bölgesel standardizasyon faaliyetlerine ilgili tüm tarafların (özel sektör, kamu, üniversite, sivil toplum örgütleri gibi) aktif katılımının sağlanması ve ülke görüşünde ulusal mutabakatı temin etmek maksadıyla 2004 yılında “Ayna Komiteleri” oluşturmuştur. Ayna Komiteler kuruldukları günden beri üye sayılarını artırarak çalışmalarına devam etmekte, ulusal, bölgesel ve uluslararası standard hazırlama çalışmalarına katılmaktadır. KOBİ’lerin Ayna Komite çalışmalarına katılımı büyük önem arz etmektedir. Ayna Komiteler aracılığıyla bu işletmeler hem ulusal hem bölgesel ve uluslararası standardizasyon ağı içerisinde yer alabilmektedir. Bu nedenle TSE; • Standardizasyon faaliyetleri ile ilgili KOBİ’lerde farkındalık yaratmak, • Bilgi paylaşımını sağlamak ve artırmak, • İş birliğini artırmak, • Standard hazırlama çalışmalarına KOBİ’lerin katılımını artırmak, • Ülke görüşünün sektör tarafından oluşturulmasına katkı sağlamak, • KOBİ’lerin ihtiyaçlarını belirlemek ve bu ihtiyaçlara uygun çalışmaları yapmak için çalışmalarını sürdürmektedir. TSE, KOBİ’lerin Ayna Komite çalışmaları aracılığıyla standard hazırlama faaliyetlerinin içinde bulunmasını amaçlamaktadır. Bu Komitelerde yer alacak işletmeler; yeni konu teklifleri ve hazırlanmakta olan tasarılar hakkında bilgi sahibi olacak ve görüşlerinin standardlara yansımasını sağlayabileceklerdir. Ayrıca işletmeler uygulamada karşılaştıkları sıkıntıları ve/veya ihtiyaçlarını TSE’ye iletebilecek ve bu alanlarda çözüm önerilerinin belirlenmesine katkı sağlayabileceklerdir. KOBİ’lerin standard hazırlama faaliyetlerine ve Ayna Komitelere katılması, ülke görüşünün oluşturulmasında ve uluslararası dokümanların incelenmesinde aktif rol almaları hem ülkemiz için hem de bu işletmeler için yararlı olacaktır. Bu anlamda TSE her sektörden gelecek katılıma açıktır. Standardların kullanılması ve standardizasyon faaliyetlerine katılım KOBİ’lere kaliteli yönetimin kapılarını açacak ve rekabet güçlerini artıracaktır. 45 EKİM 2011 TSE-HARMONİZE STANDARDLAR Harmonize Standardlar ve Mevzuat Avrupa Birliği, Tek Pazar hedefine ulaşmak ve AB içerisinde teknik uyumun sağlanması için Yeni Yaklaşım, Küresel ve Modüler Yaklaşım Politikalarını benimsemiş ve bu kapsamda geliştirilen Direktifleri (mevzuat) 1 985 yılından itibaren yayınlamaya başlamıştır. Bu Direktiflerin amacı; İç Pazarda malların serbest dolaşımını temin etmek ve malların serbest dolaşımını gerçekleştirirken mümkün olan en yüksek seviyede korumayı sağlamaktır. AB, ürün spesifikasyonlarının belirlemesi, detaylı hazırlanması ve uyulması nispeten zor gerekler (işleyiş, kalite, güvenlik gibi) belirlemesi nedeniyle Küresel Yaklaşım Direktiflerinden uzaklaşarak Yeni Yaklaşım Direktiflerini geliştirmektedir. Yeni Yaklaşım Direktiflerinin daha önceki Direktiflere göre bazı üstünlükleri bulunmaktadır. Bu mevzuatın sağladığı en temel üstünlük mevzuatın temel güvenlik gerekleri üzerine hazırlanmasıdır. Bu Direktiflerde ürün yelpazesi daha geniştir ve sadece spesifik ürünler değil yatay riskler de kapsanmaktadır. Kamu otoriteleri ve piyasa arasında iş birliği sağlayan Yeni Yaklaşım mevzuatı tam uyum gerektirmektedir. Tam uyum; Düzenlenmiş Alan olarak tanımlanan bu mevzuata uygun olmayan veya bu mevzuatla çakışan ulusal mevzuatın iptalinin sağlanması anlamına gelmektedir. Yeni Yaklaşım mevzuatı; detayda kaybolmayan amaca odaklı yapısı, uygunluk değerlendirmesinde değişik 46 opsiyonlar sunması ve teknik gelişmelere birebir uyum gerektirmemesi nedeniyle oldukça esnektir. Bu mevzuat bazı temel prensipler üzerine kurulmuştur; • AB Mevzuatı ve Avrupa standardizasyonu arasında belirgin bir ayrım vardır, • AB Teknik Mevzuat Uyumu temel gerekler ile sınırlıdır, • Teknik spesifikasyonların belirlenmesi görevi Standard Kuruluşlarına aittir, • Harmonize standardlara göre üretilen ürünlerin temel gereklere uygun olduğu varsayılır, • Bu standardlar ihtiyaridir ve temel gereklere göre kalite garantisi sunmalıdır, • Piyasa gözetimi gibi konularda koruma sorumluluğu kamu otoritelerindedir, • Üye ülkelerin güvenlik gereklerine uymayan ürünleri piyasadan çekmesi gerekmektedir. Direktiflere uygunluk Direktif metinlerine uyulması ile sağlanabileceği gibi bu Direktiflerin atıf yaptığı standardlara uyulması ile de gerçekleştirilebilmektedir. AB tarafından yayınlanan ve Direktife göre uygunluğun ortaya konmasına temel teşkil eden standardlar Harmonize Standardlar olarak tanımlanmaktadır. Harmonize Standardların yayınlanması, CEN (Avrupa Standardi- zasyon Komitesi), CENELEC (Avrupa Elektroteknik Standardizasyon Komitesi) ve ETSI (Avrupa Telekominikasyon Standardlar Enstitüsü) tarafından yapılmaktadır. AB’nin standardizasyon kuruluşları bu mevzuata göre uygunluğu tek yöntemle ortaya koyacak olan teknik spesifikasyonları hazırlamakla görevlendirilmişlerdir. Harmonize standardlar; CEN, CENELEC ve ETSI tarafından hazırlanan, tam bir fikir birliğine dayanan dokümanlardır. Harmonize standardlar; mütalaa aşamasından sonra üye ülkelerin ağırlıklı oyları esas alınarak yapılan oylama sonucunda kabul edilir. Harmonize Standard olarak kabul edilen standardlar ihtiyari kalmaya devam eder. AB Komisyonu harmonize standardları; • CE İşaretinin kullanıldığı Yeni Yaklaşım Direktifleri (Ek 1), • Yeni Yaklaşım veya Küresel Yaklaşım prensipleri kapsamında geliştirilmiş ancak CE İşaretinin kullanılmadığı Direktifler, • (89/686/EEC) - Kişisel Koruyucu Donanım Yönetmeliği • (2006/42/AT) - Makina Emniyeti Yönetmeliği • (93/42/EEC) - Tıbbi Cihaz Yönetmeliği • (98/79/EC) - Vücut Dışında Kullanılan Tıbbi Tanı Cihazları Yönetmeliği • (2004/22/EC) - Ölçü ve Ölçü Aletleri Muayene Yönetmeliği • (90/384/EEC) - Otomatik Olmayan Tartı Aletleri Yönetmeliği • (2006/95/AT) - Belirli Gerilim Sınırları Dahilinde Kullanılmak Üzere Tasarlanmış Elektrikli Teçhizat İle İlgili Yönetmelik • (2004/108/AT) - Elektromanyetik Uyumluluk Yönetmeliği • (87/404/EEC) - Basit Basınçlı Kaplar Yönetmeliği • Yeni Yaklaşım ve Küresel Yaklaşımın bazı prensipleri kapsamında geliştirilmiş Direktifler ve • (90/385/EEC) - Vücuda Yerleştirilebilir Aktif Tıbbi Cihazlar Yönetmeliği • Diğer Direktifler altındaki standardlar temel ayrımına göre sınıflandırmaktadır. • (94/9/EC) - Muhtemel Patlayıcı Ortamda Kullanılan Teçhizat ve Koruyucu Sistemlerle İlgili Yönetmelik Bu sınıflandırma altında yer alan Direktiflerin atıf yaptığı tüm harmonize standardların uyumu Türk Standardları Enstitüsü tarafından tamamlanmıştır. • (93/15/EEC) - Sivil Kullanım Amaçlı Patlayıcı Maddelerin Belgelendirilmesi Piyasaya Arzı ve Denetlenmesi Hakkında Yönetmelik Ülkemiz, Genel Ürün Güvenliği ve Piroteknik Malzemeler Direktifi dışında kalan tüm Yeni Yaklaşım mevzuatını uyumlaştırmış bulunmaktadır. 92/59/EEC Sayılı Genel Ürün Güvenliği Direktifi ülkemiz tarafından uyumlaştırılmıştır ancak 2001/95/EC Sayılı Genel Ürün Güvenliği Direktifi AB Komisyonu tarafından revize edilmekte olduğu için bu Direktifin uyumu tamamlanmamıştır. Aynı şekilde 2007/23/EC Sayılı Piroteknik Malzemeler Direktifi de AB Komisyonu tarafından revize edilmektedir. 2001/95/EC Sayılı Genel Ürün Güvenliği ve 2007/23/ EC Sayılı Piroteknik Malzemeler Direktifleri AB Komisyonu tarafından yayınlandığında bu mevzuatın uyumu da tamamlanmış olacaktır. • (2000/9/EC) - İnsan Taşımak Üzere Tasarımlanan Kablolu Taşıma Tesisatı Yönetmeliği • (94/25/EC) - Gezi Tekneleri Yönetmeliği • (99/5/EC) - Telsiz ve Telekomünikasyon Terminal Ekipmanları Yönetmeliği • 2007/23/EC - Piroteknik Malzemeler EK 1 - CE İŞARETİNİN KULLANILDIĞI YENİ YAKLAŞIM DİREKTİFLERİ • (95/16/EC) - Asansör Yönetmeliği • (90/396/EEC) - Gaz Yakan Cihazlara Dair Yönetmelik • (92/42/EEC) - Sıvı ve Gaz Yakıtlı Yeni Sıcak Su Kazanlarının Verimlilik Gereklerine Dair Yönetmelik • (97/23/EC) - Basınçlı Ekipmanlar Yönetmeliği • (88/378/EEC) - Oyuncaklar Hakkında Yönetmelik 47 EKİM 2011 SÖYLEŞİ İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) Genel Sekreteri: Haluk DAĞ STANDARD- 1984-1985 yılları İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC)’nün kuruluş adımlarının atıldığı yıllardı sanırım. Bu süreci anlatır mısınız? SMIIC’in kuruluş amacı neydi? Haluk DAĞ- 1984 yılında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın Başkanlığında çalışmalarına başlayan İslam Konferansı Teşkilatı Ekonomik ve Ticari 48 İşbirliği Daimi Komitesi’nin (İSEDAK) ilk toplantısında, İslam ülkeleri arasında ticaretin geliştirilmesi adına çalışmaların başlatılması uygun görülmüştür. 1985’te Türk Standardları Enstitüsü (TSE)’nün Sekreteryalığında İslam Ülkeleri Standardizasyon Uzmanlar Grubu (SEG) ile Koordinasyon Komitesi kurulmuş ve bunların çalışması sonucu “İslam Ülkeleri Arasında Standardi- zasyonun Önemi” başlıklı bir doküman hazırlanmış ve İSEDAK’ta onaylanmıştır. Bu kapsamda, 1985’ten itibaren Uzmanlar Grubu ile Koordinasyon Komitesi, 7 kez toplanmıştır (Toplam 14 toplantı). Toplantılar sonucunda, İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Teşkilatı (SMOIC)’nın kurulması uygun görülmüştür. 1996’da 7. Toplantısını yapan Uzmanlar Grubu, hazırlamış olduğu taslak SMOIC Tüzüğünü onaylanması için 12. İSEDAK toplantısına sunmaya karar vermiş ve 12. İSEDAK toplantısında kuruluşun adının İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) olarak değiştirilmesi ve üye ülkelerin son görüşünün alınması kararlaştırılmıştır. 12. İSEDAK toplantısından sonra üye kuruluşlar taslak Tüzük ile ilgili görüşlerini TSE’ye ve İslam Konferansı Teşkilatı (İKT) Genel Sekreterliği’ne göndermişlerdir. 1 - 4 Kasım 1997’de İstanbul’da yapılan 13. İSEDAK toplantısında üye ülkelerin görüşü çerçevesinde taslak SMIIC Tüzüğünün hukuki ve teknik yönden yeniden incelenmesi kararlaştırılmıştır. Haluk DAĞ KİMDİR? Haberleşme: tel (iş): +90 312 416 6399 veya +90 312 416 6284; faks: +90 312 416 6255 E-posta: hdag@ tse.org.tr Doğum Tarihi: 02 Ocak 1960 Medeni Hali: Evli, 2 çocuklu Eğitim: Doktora, GYTE (Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü) Elektronik Anabilim Dalı, Gebze-Kocaeli, 1999-2001. Gerekli dersleri (1 ders hariç) tamamladı, biri GPS üzerine iki seminer verdi, Şu an ilişiği kesik durumdadır. Yüksek Lisans, Elektrik-Elektronik Müh. Böl., Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara, Mayıs 1990. Tez konusu; “robotik uygulamalar için mikroişlemci kontrollü üç tekerlekli hareket sistemi” idi. “Supervision and Management” ve “Telecommunications/General Electronics” programlarına katılarak sertifika aldı, WCTI (Waukesha County Technical Institute), Wisconsin, ABD (Haziran 1986 - Kasım 1986). “A Program Of Staff Development in Effective Teaching Of Technical Subjects” konulu programa katılarak sertifika aldı, BIHE (Bolton Institute of Higher Education), İngiltere (Mart 1986 - Haziran 1986). Lisans, Elektrik-Elektronik Müh. Böl., Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara, Temmuz 1983. Bu karar çerçevesinde, 24-26 Mart 1998 tarihlerinde Ankara’da üye ülke standard kuruluşları uzmanları ve İKT Genel Sekreter Yardımcısı ile Hukuk Baş Müşaviri’nin katıldığı 8. Uzmanlar Grubu Toplantısı düzenlenmiştir. Bu toplantıda, taslak Tüzük tamamen üye ülkelerin görüşleri ve İKT’nin hukuk kuralları ile TSE’nin uluslararası tecrübeleri çerçevesinde yeniden düzenlenmiş, nihai taslak olarak üye ülkelere gönderilmiştir. Ayrıca, taslak Tüzüğün 14. İSEDAK toplantısında onaylanması için sunulması kararlaştırılmıştır. İş Deneyimi : Temmuz 2011’den beri SMIIC (The Standards and Metrology Institute for Islamic Countries), İstanbul. Genel Sekreteri Söz konusu taslak Tüzük, 01-04 Kasım 1998 tarihlerinde İstanbul’da yapılan 14. İSEDAK toplantısının gündeminde yer almış ve toplantıda yapılan görüşmelerden sonra onaylanmıştır. Böylece, SMIIC’in bir bölgesel standard kuruluşu olarak resmi çalışmalarına başlaması için önemli bir aşama kaydedilmiştir. Ocak 2005 – Ocak 2007 TSE, Araç Tip Onay Md.lüğü., Ankara Araç Tip Onay Müdürü STANDARD- SMIIC tam olarak ne zaman resmen faaliyete geçti? SMIIC’in statüsü ve üyeleri hakkında bizleri bilgilendirebilir misiniz? Mart 1986 – Şubat 1999 Dokuz Eylül Universitesi(DEÜ), İzmir Meslek Yüksekokulu, İzmir Öğretim Görevlisi H. DAĞ- SMIIC Tüzüğü, 04-07 Kasım 1999 tarihlerinde İstanbul’da yapılan 15. İSEDAK Toplantısında ilk defa üye ülkelerin imzasına açılmış- - YÖK/DB projesine katılarak 9 ay süreyle İngiltere ve ABD’de eğitim gördü. - Haberleşme Teknolojisi Program Koordinatörlüğü, - Teknik Programlar Bölüm Başkan Yardımcılığı yaptı. Tem. 2010 – Ekim 2011 TSE Riyad Koordinatorlüğü, Riyad, Suudi Arabistan. TSE Riyad Koordinatorü Ara. 2008 – Tem. 2010 TSE, Standard Hazırlama Merkez Bşk.lığı, Ankara İhtisas Grupları Müdürü Ocak 2007 – Ara. 2008 TSE, Standard Hazırlama Merkez Bşk.lığı, Ankara Uzman Ocak 2002 – Ocak 2005 TSE, Elektronik Lab. Md.lüğü, Ankara EMC Test Mühendisi (Bölüm Sorumlusu) Şubat 1999 – Ocak 2002 TSE, Kalit e Kampüsü Elektronik Lab., Çayırova-Gebze, Kocaeli EMC Test Mühendisi 49 EKİM 2011 Ekim 1983 – Mart 1986 ASELSAN (Askeri Elektronik Sanayi), Ankara Test Mühendisi Donanım Yazılım Bilgisi : Z80, 8080, 8085, 6502, 6800 mikroişlemci (microprocessor) dilleri 8051, Dallas 5000, and PIC serisi mikrodenetleyiciler (microcontrollers). PCB uygulama programları (Hi-Wire, ORCAD, Spice, BoardMaker, vb.) Windows Office programları Diğer Bilgiler: - IEC TC77 SC77B WG10 çalışma grubu katılımcı üyesi - Mayıs 2003’de İstanbul’da düzenlenen 2003 IEEE Uluslararası EMC Sempozyumunda “TSE’s role in the application of EMC standards in Turkey” konulu sunum yaptı. - Askerlik hizmetini asteğmen olarak 1nci Ordu Karargahında tamamladı, İstanbul, Ağustos 1988. Görevi, Protokol Şubede yabancı askeri heyetlere mihmandarlık ve Türkçe – İngilizce tercümanlık yapmaktı. - İngilizce TOEFL sonucu: 537 (1991); KPDS: C (2008) - Az seviyede Arapça ve Almanca bilgisi B sınıfı sürücü ehliyeti (gözlükle) İlgi Alanları: - Elektronik ve mekanik tamiratı, yüzme, basketbol, masa tenisi ve satranç oynama (DEÜ’de 5 yıldan fazla satranç turnuvaları düzenledi). Aldığı Eğitimler/Belgeler (Sertifika) : ISO 9000 “Kalite Güvencesi ve Yönetimi” Eğitimi, TSE, Sertifika IEC 61000-4-2, 4-4, 4-5, 4-11, 4-8, 4-9, 3-2, 3-3 standardları kursu, EM TEST, TSE, Sertifika EN 61000-4-3, 4-6 standardları ve TS9981, TS9986 Test Sistemleri kursu, Rohde & Schwarz, TSE, Sertifika EN 55020 standardı ve TS9980 Test Sistemi kursu, Rohde & Schwarz , TSE, Sertifika “High Performance Communication Networks”, kursu, Sabancı Üniversitesi, Sertifika “Teknik Konularda Etkin Öğretim Teknikleri”, kursu, İngiltere, Sertifika “Haberleşme/Genel Elektronik”, kursu, A.B.D., Sertifika “Supervision & Management”, kursu, A.B.D., Sertifika Otomotiv EMC kursu, 2001, TÜV, Almanya, Sertifika Genel Kalibrasyon, 2001, TSE, Kalite Kampüsü, Sertifika Kalite Yönetim Sistemi (2000), 2001, TSE, Kalite Kampüsü, Sertifika Kuruluş İçi Kalite Tetkiki (2000), 2001, TSE, Kalite Kampüsü, Sertifika ISO/IEC 17025, TSE, Sertifika Ölçüm Belirsizliği, TSE, Sertifika Yeni Yaklaşım Yönetmelikleri, TSE, Sertifika Tetkikçi Eğitimi Programı, TURKAK, Sertifika Voluntary Participation of Industrialists in Standardization, AFNOR, Sertifika Arapça, Başlangıç seviyesi kursu, King Saud University, KSA, Sertifika Arapça, Orta seviye kursu, King Saud University, KSA, Sertifika 50 tır. Tüzüğü ilk imzalayan ülke Türkiye olmuştur. Bilahare söz konusu Tüzüğü imzalayan ülke sayısı 23’e ulaşmıştır. Bu Ülkeler; 1-Azerbaycan, 2-Birleşik Arap Emirlikleri, 3-Burkina Faso, 4-Cezayir, 5-Fas, 6-Filistin, 7-Gambiya, 8-Gine, 9-Gine Bissau, 10-Kamerun, 11-Libya, 12-Mali, 13-Nijerya, 14-Pakistan, 15-Senegal, 16-Sierra-Leone, 17-Somali, 18-Sudan, 19-Suriye, 20-Tunus, 21-Türkiye, 22-Ürdün ve 23-Yemen'dir. Onaylayan ülke sayısı ise 13’e ulaşmıştır. Bunlar da; 1-Birleşik Arap Emirlikleri, 2-Cezayir, 3-Fas, 4-Gine, 5-Kamerun, 6-Libya, 7-Mali, 8-Pakistan, 9-Somali, 10-Sudan, 11-Tunus, 12-Türkiye ve 13-Ürdün'dür. Böylece bu kuruluşun resmen faaliyete geçmesi için yeterli sayıya ulaşılmıştır. SMIIC Tüzüğüne göre İİT (28/06/2011 tarihinde Kazakistan-Astana’da yapılan İKT Dışişleri Bakanları 38. Genel Kurul toplantısında İKT ismi İİT (İslam İşbirliği Teşkilatı) olarak değiştirilmiştir.) üyesi 10 ülkenin onayı gerekmektedir. Söz konusu Tüzük, TBMM tarafından 08/06/2010 tarih ve 5987 sayılı Kanun ile uygun bulunmuş ve 13/06/2010 tarihli ve 27610 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti açısından yürürlük tarihi 15/07/2010 olarak Bakanlar Kurulunun 2010/703 sayılı Kararıyla belirlenmiştir (25/07/2010 tarihli ve 27652 sayılı Resmi Gazete). SMIIC Tüzüğüne göre İİT üyesi 10 ülke, SMIIC Tüzüğünü onayladığını Mayıs 2010 tarihi itibariyle İİT’ye resmen bildirdiğinden, bu kuruluşun çalışmaları TSE tarafından başlatılmıştır. STANDARD- SMIIC ile İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) arasında nasıl bir bağ mevcuttur? SMIIC’in etki alanları ile sorumlulukları hakkında neler söylemek istersiniz? H. DAĞ- SMIIC, İİT’nin ilgili kuruluşudur. Ülkelerin standardizasyon, belgelendirme ve deney farklılıklarının ticaretin önündeki teknik engeller olduğu bilinmektedir. Bu anlamda, uluslararası veya bölgesel bir kuruluş tarafından yürütülen standardları ve uygunluk değerlendirme yöntemlerini uyumlaştırma çalışmaları, ilgili devletlerde ticareti olumsuz etkilemesi muhtemel faktörleri ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır. Bu amaçla İSEDAK kuruluşunun hemen ardından, İslam ülkelerinin standardizasyon, belgelendirme, deney ve metroloji uygulamalarını birbiriyle uyumlu hale getirecek ve bu çerçevede de üye ülkeler arasında ticaretin önündeki teknik engelleri kaldıracak bir sistemin kurulmasını temin edecek İslam ülkeleri standardizasyon teşkilatı (SMIIC)’nın tesis edilmesi çalışmaları başlatılmıştır. SMIIC faaliyetlerini şöyle özetleyebiliriz: 1- Üye Devletlerde standardların uyumlu hale getirilmesi yönünde çalışmalar yapmak ve malzeme, imalat ve ürünleri kapsayan standardlarda Üye Devletlerde ticareti olumsuz etkilemesi muhtemel faktörleri ortadan kaldırmak, 2- Üye Devletlerin, standardların getireceği ekonomik avantajlardan maksimum fayda sağlamasını temin etmeleri amacıyla SMIIC standardlarını hazırlamak, 3- Üye Devletler arasında malzeme, mamul ve ürünlerin karşılıklı değişimini hızlandırmak amacıyla, öncelikle belgelerin karşılıklı tanınmasından başlamak üzere bir belgelendirme sistemi tesis etmek, 4- Üye Devletler arasında metroloji, deney ve standardizasyon faaliyetleri arasında tek tipliliği sağlamak, 5- Maliyet paylaşım sistemini kullanmak suretiyle, büyük yatırım ve harcama gerektiren kalibrasyon ve metroloji hizmetlerini Üye Devletlere götürmek, 6- Üye Devletlerde standardizasyon ve metroloji alanında çalışan personele mevcut imkânları en iyi şekilde kullanıp, bilgi ve tecrübe birikimini paylaşmak suretiyle eğitim sağlamak, 7- Üye Devletlerin bu alandaki ihtiyaçlarıyla bağlantılı olarak standardlar ve ilgili alanlarda doküman ve bilgi tedarik hizmetlerini vermek, 8- Standard kuruluşları bulunmayan İİT Üyesi Devletlere kendi standard kuruluşlarını tesis etme imkânı sağlamak amacıyla teknik yardımda bulunmak. STANDARD- SMIIC geçen zaman içerisinde hangi faaliyetlerde bulunmuştur? H. DAĞ- SMIIC Tüzüğünün Temmuz 2010’da yürürlüğe girmesinin ardından SMIIC 1. Genel Kurul toplantısı, Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, İİT Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, 10 üye ülkenin temsilcileri, İİT Genel Sekreterliği ve İİT’ye bağlı 4 kuruluşun temsilcilerinin katılımları ile 02-03 Ağustos 2010 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilmiş ve SMIIC resmen faaliyete geçmiştir. Toplantıda, SMIIC’in 7 üyeden oluşan 2011-2013 dönemi Yönetim Kurulu üyeliklerinde yer alacak ülkelerin (Cezayir, Gine, Kamerun, Libya, Tunus, Türkiye ve Ürdün) seçimi yapılmıştır. Ayrıca, SMIIC’in altında bağımsız olarak faaliyet gösterecek olan İslam Ülkeleri Akreditasyon Komitesinin kurulması uygun görülmüştür. Akreditasyon Komitesinin teşkili ve faaliyetleri ile ilgili hazırlanan Görev Yönergesi incelenmiş ve oy birliği ile onaylanmıştır. Bu Komiteye, sadece İİT Üyesi Ülkelerin ulusal akreditasyon kuruluşları üye olabilecek ve etkin olabileceklerdir. SMIIC, 05-08 Ekim 2010 tarihlerinde İstanbul’da yapılan 26. İSEDAK Toplantısına katılarak ilk defa bir uluslararası ortamda temsil edilmiştir. Ayrıca 07 Ekim 2010 günü “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) Arasında İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü’nün Türkiye’de Kurulması Hakkında Anlaşma”, İİT Genel Sekreteri’nin şahadetinde imzalanmıştır. 26. İSEDAK Toplantısı kararları arasında SMIIC ile ilgili olarak da şu ibare yer almıştır: “Mayıs 2010 tarihinde İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü Tüzüğünün (SMIIC) yürürlüğe girmesini ve 2 Ağustos 2010 tarihinde SMIIC’in kurulmasını memnuniyetle karşılar ve SMIIC Tüzüğünü henüz imzalayan ve onaylamayan Üye Devletlerin bunu imzalayıp onaylamasını talep eder.” SMIIC’in 1. Genel Kurul toplantısında SMIIC Yönetim Kuruluna seçilen 7 ülke (Cezayir, Gine, Kamerun, Libya, Tunus, Türkiye ve Ürdün) temsilcisinin katıldığı SMIIC 1. Yönetim Kurulu toplantısı, 08 Ocak 2011 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilmiştir. Toplantıda, İslam Ülkeleri için her türlü standardı hazırlamak ve onaylamakla yükümlü olan SMIIC’in faaliyetlerini etkin olarak yürütmesi amacıyla 2011-2012 Eylem Planı onaylanmıştır. Yönetim Kurulu toplantısında, İSEDAK faaliyetleri kapsamında yürütülen “İİT Helal Gıda Standardları” çalışmalarından duyulan memnuniyet ifade edilmiş ve bundan sonra bu çalışmaların, SMIIC’e bağlı organlarca yürütülmesi kararlaştırılmıştır. Daha önce hazırlanan taslak standardlara birer numara verilerek SMIIC standardları olmaları uygun görülmüştür. (SMIIC 1: 2011 “Helal Gıda Genel Kılavuzu”, SMIIC 2: 2011 “Helal Belgelendirmesi Yapan Kuruluşlar için Kılavuz” ve SMIIC 3: 2011 “Helal Belgelendirme Kuruluşlarını Akredite Eden Akreditasyon Kuruluşu Kılavuzu”). Bu çalışmaları yürütmek ve sonuçlandırmak üzere Helal Gıda konularından sorumlu bir Teknik Komite kurulmuştur. 51 EKİM 2011 Söz konusu Teknik Komite toplantısı, 16-17 Mayıs 2011 tarihlerinde Kamerun’da düzenlenmiş ve toplantıya katılan uzmanların oy birliği ile 3 standard, bazı redaksiyonel değişikliklerle onaylanmıştır. Ayrıca standardların referans numarasında ve isminde “OIC/SMIIC” şeklinde kullanılması kararlaştırılmıştır. Buna göre her 3 standard, 17/05/2011 tarihi itibariyle, OIC/SMIIC 1:2011 “General Guidelines on Halal Food”, OIC/SMIIC 2:2011 “Guidelines for Bodies Providing Halal Certification” ve OIC/SMIIC 3:2011 “Guidelines for the Halal Accreditation Body Accrediting Halal Certification Bodies” adlarıyla yürürlüğe girmiştir. Bununla, İİT çatısı altında, ülkemizin katkılarıyla ve 39 ülkenin ortak çalışması ile hazırlanmış olan 3 standard, SMIIC Standardı olarak uluslararası bir hüviyet kazanmıştır. SMIIC 2. Genel Kurul toplantısı 12-13 Temmuz 2011 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilerek mevcut SMIIC Tüzüğü, üyelik işlemlerinde üyeliğin üye devletin onay zorunluluğundan çıkarılarak üye olacak kuruluşa bırakılması şekliyle değiştirilmiş ve kolaylık getirilmiştir. Ayrıca, SMIIC Yönetim Kurulu tarafından önerildiği gibi SMIIC standardlarının satışı ve dağıtımının “Guiding Rules for the Distribution and Sales of OIC/SMIIC Standards” yayını ile yapılması kararlaştırılmıştır. Yayımlanan SMIIC standardlarının da üye ülkeler tarafından kendi ulusal standardları olarak uyumlaştırmaları ve bu standardlar ile verilen sertifikaların karşılıklı tanınması önerilmiştir. STANDARD- TSE’nin SMIIC’teki rolü nedir? Bugüne kadar TSE’nin yaptığı çalışmaları ve SMIIC’e katkıları hakkında bilgi verir misiniz? Standardı, 2-Belgelendirme Sistemi ve 3-Akreditasyon Sistemi) esas itibariyle bir uygulama mekanizması ortaya koymaktadır. Gelinen aşama itibariyle söz konusu bu çalışmalar bundan sonra SMIIC tarafından yürütülecektir. STANDARD- Tüm bu anlattıklarınız çerçevesinde SMIIC’in gelecekteki plan ve projeleri nelerdir? H. DAĞ- SMIIC’in görüşü ve görevini belirtelim. SMIIC’in görüşü: Kalite alt yapısını oluşturarak üye ülkelerin ekonomileri ve zenginliklerine katkı sağlamaktır. SMIIC’in görevi: Çevre ve sağlığın korunması çerçevesinde ve güvenliği de sağlayarak standardizasyon, belgelendirme, akreditasyon, deney ve metroloji uygulamalarını üye ülkeler arasında birbiriyle uyumlu hale getirecek, üye ülkeler arasında ticaretin önündeki teknik engelleri kaldıracak bir sistemin kurulmasını temin edecek standard uyumlaştırma ve gönüllü standard çalışmalarını geliştirmektir. Bu görüş ve görev çerçevesinde ve İİT On Yıllık Eylem Planı paralelinde, özellikle İİT üye ülkelerin ihtiyacı olan konularda çeşitli projelerin geliştirilmesi ile 3 yıllık strateji ve eylem planı çalışmaları başlatılmıştır. Ayrıca, bazı uluslararası ve bölgesel standard kuruluşları ile de temas halinde bulunulmaktadır. STANDARD- SMIIC’in helal gıda ile ilgili üç adet standardı kabul edildi ve yayınlandı. Bu standardların uygulanması için hangi çalışmalar yapılacaktır? Örneğin TSE, bu standardlar kapsamında belgelendirme yapmaktadır. Bu konuda okuyucularımızı bilgilendirebilir misiniz? H. DAĞ- SMIIC Tüzüğüne göre İİT üyesi 10 ülke, SMIIC Tüzüğünü onayladığını Mayıs 2010 tarihi itibariyle İİT’ye resmen bildirdiğinden, bu kuruluşun çalışmaları TSE tarafından başlatılmıştır. Merkezi İstanbul’da olacak olan Enstitünün resmi kuruluş tarihinden itibaren ilk 3 yıl içindeki masrafları (Tüzük Madde 9.2) TSE tarafından karşılanacaktır. H. DAĞ- SMIIC 2. Genel Kurul toplantı kararlarında da belirtildiği üzere, yayımlanan SMIIC standardlarının üye ülkeler tarafından kendi ulusal standardları olarak uyumlaştırmaları ve bu standardlar ile verilen sertifikaların karşılıklı tanınması önerilmiştir. Bunun için, tüm üye ve üye olmayan ülke standard kuruluşları ile bu konuda irtibata geçilmiştir. TSE’nin katkısı Helal Gıda standardlarının hazırlanması aşamasındadır. İİT Helal Gıda Standardı ve Prosedürlerinin geliştirilmesi ile görevlendirilen İİT SEG, SMIIC’in 02 Ağustos 2010 tarihi itibariyle resmen kurulmasıyla birlikte görevini tamamlamıştır. Uzun çalışmalar sonucunda ortaya konulan üç temel standard (1-Helal Gıda Her üye ülke mevcut SMIIC standardları kapsamında belgelendirme yapabilir (Türkiye ve TSE de dahil). “Tek standard” ve “tek sertifika” mekanizmasını hayata geçirmek için belgelerin karşılıklı tanınması da sağlanarak üye ülkeler arasında ticaretin önündeki teknik engeller kaldırılmış olacaktır. 52 SÖYLEŞİ Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş. Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Üyesi: Oğuz ÖZGEN ERDEMİR, üretim yolculuğuna 15 Mayıs 1965 tarihinde başladı. O günden bugüne kapasite artırımı yatırımlarının yanı sıra büyüme stratejileri doğrultusunda yeni şirketler kurarak, yurt içinde ve yurt dışında satın almalar yaparak bir şirketler topluluğuna dönüştü. Bu ayki konuğumuz Oğuz Özgen’den ERDEMİR’in başarı yolculuğunu öğreneceğiz. 53 EKİM 2011 STANDARD- Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşlarından biri olan ERDEMİR Grubu'nu tanıyabilir miyiz? O. ÖZGEN- Temel faaliyet alanları yassı çelik, uzun çelik, madencilik, mühendislik ve proje yönetimi ile lojistik hizmetleri olan ERDEMİR Grubu’nun ana şirketi, Gruba adını da veren Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları Türk Anonim Şirketi’dir (ERDEMİR). Türkiye’nin ilk entegre yassı çelik üreticisi ERDEMİR, 1965 yılında üretime başlamıştır. Bugün yıllık yaklaşık 4 milyon ton seviyesinde ham çelik ve 5 milyon tonun üzerinde nihai mamul kapasitesine sahip olan ERDEMİR, uluslararası kalite standartlarında levha, sıcak ve soğuk haddelenmiş sac ile kalay, krom ve çinko kaplamalı sac üretmektedir. ERDEMİR ürünleri ile savunma sanayi, inşaat, boru, otomotiv, gemi yapımı, dayanıklı ev aletleri, tarım aletleri, basınçlı kap, gıda ve ambalaj malzemeleri, büro malzemeleri gibi sektörlere temel girdi sağlamakta ve ülke sanayisinin gelişmesine öncülük etmektedir. ERDEMİR büyüme stratejileri çerçevesinde yurt içinde ve yurt dışında kurulu tesislerin satın alınması ve yeni tesislerin kurulması yoluyla bir grup kimliği kazanmıştır. 1975’te uzun çelik üretmek üzere işletmeye alınan İskenderun Demir ve Çelik A.Ş. (İSDEMİR) 2002’de ERDEMİR Grubu’na katılmıştır. ERDEMİR, İSDEMİR’de Türk çelik sektöründeki uzun-yassı mamul dengesizliğini gidermeye katkı sağlayacak yassıya dönüşüm yatırımlarını yürütmüş ve 2008 yılında tesis yassı mamul üretimine başlamıştır. İSDEMİR’de kütük ve kangal üretimi de sürdürülmektedir. uygulamaya kadar geniş bir yelpazede mühendislik ve proje yönetimi hizmetleri vermektedir. Romanya’nın Targovişte kentinde bulunan ve 2002 yılında satın alınan ERDEMİR Romanya, motor, transformatör, jenratör ve trafo sanayinin ana girdilerinden olan silisli yassı çelik üretmektedir. Gebze’de kurulan ERDEMİR Çelik Servis Merkezi San. ve Tic. A.Ş. (ERSEM), 2001 yılından bu yana ERDEMİR’in soğuk haddelenmiş ve galvanizli ürünlerini müşteri talepleri doğrultusunda ebatlandırarak, otomotiv ve beyaz eşya gibi katma değeri yüksek yassı çelik ürünleri kullanan müşterilerin hizmetine sunmaktadır. ERDEMİR Grubu’nun lojistik ihtiyacını tek elden koordine etmek amacıyla kurulan ERDEMİR Lojistik A.Ş. (ERLO) deniz yolu taşımacılığı ve tren feri taşımacılığı faaliyetleriyle Grup Şirketlerimize ve 3. şahıslara hizmet vermektedir. STANDARD- Dünyanın ekonomik açıdan zorlandığı 2010 yılını ERDEMİR olarak nasıl tamamladınız. 2011 yılı için neler hedeflediniz, yarısını geçtiğimiz 2011 yılında hedeflediklerinizden neler gerçekleşti, neler gerçekleşmeyi bekliyor? O. ÖZGEN- Krizin ardından 2010 yılında dünya ekonomisinde nispeten iyi bir toparlanma yaşanırken, çelik sektörü açısından da geçtiğimiz yıl olumlu gelişmelere sahne olmuş, çelik fiyatları kriz öncesi seviyelere ulaşamamış olsa da yükselmiştir. Türkiye demir cevheri üretiminin yaklaşık % 50’sini gerçekleştiren ERMADEN 2004 yılında Gruba katılmıştır. ERMADEN demir çelik sektörünün ham madde ihtiyacın karşılayan ülkemizdeki tek pelet tesisidir. 2010 yılında Grubumuz ham çelik üretimini % 10 artırarak 7,1 milyon ton ham çelik üretimi gerçekleştirmiş, 766 milyon TL net kâr ile tarihinin en yüksek kârlarından birini elde etmiştir. Bu dönemde satış gelirlerimiz 6.633 milyon TL olarak gerçekleşmiş, 2010 yılında 152 milyon ABD Doları yatırım harcaması yapılmıştır. ERDEMİR’in kuruluşundan bu yana devam eden yatırım faaliyetleri süresince kazanılan deneyim, uzmanlık, yetenek ve bilgi birikimini demir çelik endüstrisi başta olmak üzere çeşitli sektörlerde değerlendirmek amacıyla 2001 yılında kurulan ERDEMİR Mühendislik Yönetim ve Danışmanlık Hizmetleri A.Ş. (ERENCO), planlamadan Grubumuzun 2011 yılı ilk yarısındaki performansına bakacak olursak; Grubumuz, bu dönemde konsolide satış gelirini, 2010 yılının ilk altı ayına göre % 32 oranında artırarak 4.216,8 milyon TL (2.695,8 milyon USD) olarak gerçekleştirdi ve Grubumuzun ana performans hedeflerinden biri olan faaliyet giderlerinin net satış ge- 54 lirlerine oranı 2010 yılı ilk altı ayında % 2,6 iken 2011 yılı ilk altı ayında % 3,0 oldu. Geçen yılın ilk altı ayına göre Grubun, FAVÖK değeri % 33 artarak 1.001,0 milyon TL (640,0 milyon USD) ve FAVÖK marjı da % 23,7 olarak gerçekleşti. 2011 yılı ilk altı ayında net kârını, 404,1 milyon TL (266,7 milyon USD) olan 2010 yılı ilk altı aylık kâr rakamının % 37 üzerinde, 554,5 milyon TL (354,5 milyon USD) seviyesinde gerçekleştiren Grubumuzun net kâr marjı ise, önceki yılın aynı dönemine göre yaklaşık 1 puan artışla % 13,1 seviyesine yükseldi. 2011 takvimimizde verimliliğimizi iyileştiren, müşterinin ihtiyaçlarına yönelik ürün geliştirme faaliyetlerine odaklı çalışmalar ağırlıklıdır. STANDARD- Dünya şirketleri ile rekabet edebilmek için nasıl stratejiler belirliyorsunuz? O. ÖZGEN- Sektörümüzde ham madde ve mamul fiyatlarının büyük üreticiler ve alıcılar arasında talebin üzerinde bir arzın olduğu bir yapıda oluştuğu piyasa düzeninde, üretim tesislerini rakiplerden daha verimli yönetebilmek, üretilen her ton çelik için daha az enerji ve kaynak kullanarak daha düşük maliyetle üretim yapmak büyük önem taşımaktadır. ilgili şartları uluslararası standartların ve çevre mevzuatı vb. diğer şartların yanında müşterinin spesifik istekleri de belirliyor. Bizim standardımız müşterinin değişen isteklerine rağmen taahhüt ettiğimiz kaliteyi sürdürülebilir kâr hedefinden şaşmadan sunmak. Bu nedenle de hem ürünlerimizi hem süreçlerimizi maliyet, verimlilik, kalite gibi tüm perspektiflerden izliyor ve sürekli geliştirmeye çalışıyoruz. Odaklandığımız alanlardan biri de süreçlerimizi girdilerdeki ya da kaynaklardaki kısıtlara dirençli hale getirmek. STANDARD- Uzun yıllardır TSE ile yönetim sistemleri konusunda çalışıyorsunuz. TSE’yi tercih etme sebebiniz neydi? O. ÖZGEN- Ürün belgelendirme konusundaki iş birliğini sistem belgelendirme konusunda da sürdürmenin kazan kazan ilişkimizi geliştireceğine inandığımız için sistem belgelendirme çalışmalarını da TSE ile sürdürmeyi tercih ettik. 1996 yılından beri hem sistemlerimizi kurarken eğitimlerden, hem de belgelendirme fazında denetimlerden çok yararlanıyoruz. Sürekli iyileştirmeyi ilke edinen bir yapımız olduğu için TSE’den aldığımız geribildirimleri içtenlikle ele alıyor, düzeltici önleyici faaliyetler başlatıyoruz. TSE’nin geniş bir denetçi ev eğitmen havuzu var. Çok fazla kuruluşta denetim, eğitim tecrübeleri olduğu için değer yaratabiliyorlar. STANDARD- Yıllardır kalite konusunda yaptığınız başarılı çalışmalarınızı okuyoruz. Gerek rekabet edebilmek, gerek ekonomik krizlerin aşılması, günümüz rekabet koşullarında “Standard” ve “Kalite” kavramı Grubunuza ne kattı? STANDARD- TSE’den beklentileriniz nelerdir? O. ÖZGEN- Bizim ürünle ilgili rekabetimiz tesis seçimi ile başlıyor. Pazarın mevcut beklentileri yanında gelecek beklentilerini de izlemek ve yanıtlayacak yatırımları planlamak rekabete hazır olmanın birinci adımı. Ürünle Akreditasyon, muayene ve deney gibi kendi iyi uygulamaları olan alanlarda ziyaret ve inceleme fırsatları sunarak kuruluşlara daha etkin öğrenme ortamları yaratabilir. O. ÖZGEN- TSE kuruluşlara eğitim ve tetkik faaliyetleri dışında da bilgilendirme, gelişmeleri ve iş birliği fırsatlarını yüz yüze paylaşma imkânları sağlayabilir. 55 EKİM 2011 SÖYLEŞİ Karabük Devlet Hastanesi Başhekimi: Op. Dr. Nurullah SOYHAN Sağlık, insan yaşamının sürdürülmesinde, yaşam kalitesinin artırılmasında ve korunmasında özel bir öneme sahiptir. Sağlık hizmetleride niteliğinden dolayı kişilerin yaşam kalitesini ve mutluluğunu doğrudan etkiler. Bu sayımızda konuklarımızdan biri de Karabük Devlet Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Nurullah Soyhan. Soyhan ile 1967 yılında kurulan Karabük Devlet Hastanesinin dününü ve bugününü, hastanenin kalite yolculuğunu, gelecekteki vizyonunu konuştuk. STANDARD- Karabük Devlet Hastanesini tanıyabilir miyiz? N. SOYHAN- Hastanemiz 1967 yılında Karabük merkezinde 50 yatak kapasitesi ile Sağlık Bakanlığına bağlı bir kamu hastanesi olarak tek bloktan oluşan binada sağlık hizmeti vermeye başlamıştır. 1989 yılında yatak kapasitesi 150'ye çıkarılmıştır. Zonguldak’ın bir ilçesi konumundayken, 2001 yılından itibaren il olmasıyla, bölge halkının sağlık ihtiyaçlarının karşılanmasındaki rolü önemli derecede artmıştır. Artan sağlık taleplerini karşılayabilmek için Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğünün onaylarıyla yatak kapasitesini iki kat artırmıştır. Bugün 278 yatak kapasitesiyle 4 bloktan oluşan kompleks bir yapıda hizmet vermeye devam etmektedir. Hastanemizde Koroner Yoğun bakım, Cerrahi Yoğun bakım, Göğüs Yoğun bakım ünitelerimiz, Genel Cerrahi, KalpDamar Cerrahisi, Beyin Cerrahisi, Göğüs Cerrahisi, Ortopedi ve Travmatoloji, Göz Hastalıkları, KBB Hastalıkları, Üroloji ve Plastik Cerrahi branşlarından oluşan cerrahi birimlerimiz, Cildiye, Dahiliye, Göğüs Hastalıkları, İntaniye, Psikiyatri, Nöroloji, 56 Kardiyoloji, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Gastroenteroloji branşlarından oluşan Dahili birimlerimiz, 16 yatak kapasiteli Acil Servis, 28 hasta kapasiteli Diyaliz Ünitesi, Uyku merkezimiz, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Ünitemiz, Ağrı ve Diyet Polikliniğimiz, Psikoloğumuz vardır. Mikrobiyoloji, Biyokimya, Patoloji ve Kalibrasyon Laboratuvarlarımızda, Röntgen ve Görüntüleme Merkezimizde modern hastaneciliğin gerektirdiği teknik donanımıyla ve nitelikli çalışan kadrosuyla sadece il bazında değil, bölge halkına da geniş tetkik hizmeti vererek, hastalar için doğru teşhis ve tedavi olanakları sağlanmış olup, ileri tetkik nedeniyle başka illere sevkleri de büyük ölçüde engellenmiştir. Tıbbi yeterliliğinin yanı sıra kurum misyonunu bireysel misyonu olarak benimsemiş nitelikli, eğitime ve gelişime açık çalışan yapısı, çağdaş ve demokratik yönetim anlayışıyla, hasta ve hasta yakınlarının haklarına, çevreye ve topluma saygılı, toplumsal sorumluluğunun bilincinde, hizmetin her aşamasında insani değerleri ön planda tutarak, güvenilir, evrensel standardlarda hizmet üreten kurumumuz bölgede başka kurum ve kuruluşlara kaliteli hizmet yaklaşımında örnek olmaktadır. STANDARD- Sağlık Sektörü beklentinin çok yüksek, memnuniyetin ise zor sağlandığı bir alan dolayısıyla sizin sektörde kalite konusu başka bir önem kazanıyor. Siz bu konuda nasıl bir yol izlediniz? N. SOYHAN- Kalite kavramı artan rekabet şartlarında 1980’li yıllardan beri sık gündeme gelmektedir. Kalitenin tek bir tanımı değil birçok tanımı vardır. Dr.J.M. Juran’a göre Kalite, kullanıma uygunluktur. Kalite, ürün ya da hizmeti ekonomik bir yoldan üreten ve tüketici isteklerine cevap veren bir üretim sistemidir (Japon Sanayi Standardları Komitesi). Kalite, bir ürünün ifade edilen veya beklenen ihtiyaçları karşılama kabiliyetini oluşturan özelliklerin toplamıdır (TS 9005-ISO 8402). Kalite, müşteri memnuniyetidir. Kalite, bir hayat felsefesidir. Kalite, bir yaşam tarzıdır. Bana göre kalite olması gereken bir değerdir. Öncelikle kalitenin bir hak olduğunu söyleyebilirim. İnsanlığın varoluşuyla gelen, insanın ve insanın beşer fonksiyonlarından etkilenen, her yaratılanın yaşam hakkıdır. Toprağın, havanın, suyun, yaratılan her varlığın yaşam hakkıdır. Kalite tüm kurumlar ve insanlar tarafından karşılanmalı, o yüzden bizim için kalite vazgeçilmez bir değerdir. Kaliteyi her duyguda, düşüncede ve eylemde var kılmak gereklidir. Sağlık, insan yaşamının sürdürülmesinde, yaşam kalitesinin artırılmasında ve korunmasında özel bir öneme sahiptir. Sağlık hizmeti niteliği, kişilerin yaşam kalitesini ve mutluluğunu doğrudan etkileyen bir olgudur. Sağlıkta kalitenin algılanmasında ve uygulanmasında birtakım zorluklar bulunmaktadır. Sizin de değindiğiniz gibi sağlık hizmetlerinin diğer sektörlerin çıktılarından önemli bir farkı üretilen hizmetin soyut ve ölçülemez bir özelliğe sahip olmasıdır. Sağlık kurumlarında yapılan işler oldukça karmaşık ve değişkendir. Hizmet standardlaştırılamaz, her hasta için o hastaya özel bir süreç izlenir. Sağlık hizmetlerinin büyük kısmı acil ve ertelenemez niteliktedir. İkamesi yoktur. Depolanamaz. Üretildiği anda tüketilmek zorundadır. Sağlık hizmetleri hata ve belirsizliklere karşı oldukça duyarlıdır ve tolerans gösteremez. Sağlık kurumlarında verilen hizmetlerin çıktısının tanımlanması ve ölçümü güçtür. Soyut olan bir değerin ölçümü söz konusu olmadığı için iyileştirmenin de sıkıntılı olacağı aşikârdır. Biz Karabük Devlet Hastanesi olarak öncelikle sağlıkta kalitede neredeyiz sorusunun cevabını bulmak üzere bir özdeğerlendirme çalışması yaptık. Kalite politikamızı, misyon ve vizyonumuzu, temel değerlerimizi, zayıf ve güçlü yönlerimizi tüm çalışanlarımızın katıldığı toplantılarla çağdaş karar verme tekniklerini kullanarak belirledik. Sağlık hizmeti soyut bir değerdi ve ölçülemezdi. Toplam Kalite Yönetimi anlayışını benimsemiştik ve iyileştirme yapabilmek için ölçmek zorunluluktu. Hizmette kalitemizi ölçebilmek için elimizdeki verileri somut hale dönüştürmek gerekliliğiyle sağlık hizmetini boyutlandırıp, nicel veriler alabilecek çalışma alanları oluşturduk. Çalışmalarımızı, kurduğumuz yönetim sistemleriyle sistematik hale getirdik. Sürekli gelişim ve değişim, eğitim, insanı mutlak değer kabul etme, etkili iletişim, hasta ve çalışan memnuniyeti gibi temel kalite değerlerimizi çalışmalarımızın her alanında dikkate alarak, kaliteyi bizim için vazgeçilmez bir değer haline getirdik. STANDARD- Birçok Yönetim Sistemi Belgeniz var. Bu konuda sizi TSE’ye yönlendiren ne oldu? TSE ile nasıl bir çalışma yaptınız? N. SOYHAN- Size öncelikle Karabük Devlet Hastanesinin kalite yolculuğundan bahsetmek istiyorum. 57 EKİM 2011 40% 20% 20%0% 0% 2008 2008 KDH 2008 yılında EFQM Ulusal Kalite Hareketine katılan kuKDHHEDEF rumumuzda mükemmellik 2009 2010 2011 yolculuğumuz, MükemmelHEDEF ve Mükemmelliklikte Kararlılık ödülü, Yetkinlik belgesi te Yetkinlik (4Yıldız) ödülü alınarak, EFQM Ulusal kalite ödül2009 başvurusuyla 2010 devam 2011etmektedir. 2009 2010 58 2011 100 90 80 70 60 50 40 30 20 102007 0 KDH KADIKÖY ŞİFA HEDEFKDH KADIKÖY ŞİFA HEDEF KADIKÖY ŞİFA HEDEF KDH 2008 2007 2007 100% Genel 2009 2008 2008 2010 2011 2009 2009 2010 2010 2011 2011 Çalışan Memnuniyeti (%) 80% 100% 60% 100% 80% 40% 80% 60% 20% 60% 40% 0% 40% 20% 2008 2009 2010 2008 0% 2009 KDH EDCHH Hedef 2011 2010 KDH Hedef KDH Hedef 20% 0% 2011 EDCHH EDCHH 2008 2009 Memnun 2010 musunuz? 2011 KDH Çalışanlarından 8 7 78% 78% 78%78% 78% 78% 65% 75% 65% 75% 75% 65% 60% 60% 60% 50% 2008 60%60% 60% 0% 40% Türkiye Kalite Derneği ülkemizde yürütülen Toplam Kalite Yönetimine yönelik eğitim hizmetlerinin güvenilirliğini artırmak ve kuruluşlara Ulusal Kalite Hareketi ve Öz değerlendirme süreçlerinde başvurabilecekleri temel bir kaynak oluşturmak amacıyla Avrupa Kalite Yönetimi KDH Vakfı (EFQM) ve KalDer’in eğitimlerinin verilebilmesi için HEDEF bir lisans süreci oluşturmuştur. 60% 80% 20% 60% 50% 100% 40% 80% 60% 50% 60% 100% 60% 80% 60% 100% 80 70 100 60 90 50 80 40 70 30 60 20 50 10 400 30 20 10 0 77% 80% 84 2005 2005 2005 2005 2005 2005 2007 2007 2008 2007 2008 2008 2009 2009 2009 2010 2010 2010 83 83 84 81,54 81,5481,54 80 80 80 83 Türkiye’de sağlık hizmeti sunum kalitesini belgelemek amacıyla hastane yönetimleri, Türk Standardları Enstitüsü veya özel belgelendirme kuruluşlarına TS-EN ISO KDH 9001 belgesi almak için başvuruda bulunmaktadırlar. Hedef KDH ISO 9001 serisinde yer alan standardlar ülkemizde sıklıkla kullanılmaktadır. Bu standardlar üretim KDHHedef ve hizmet sunumu faaliyetleri sırasında beklenmedik veya kabul edilemeyecek aksamalar ortaya çıktığı zaman düzelHedef 2010 2011 tici önlemlerin alınması ve kalite ile ilgili problemlerin en aza indirilmesi için önleyici ve düzenleyici önlemleri 2010 2011 içermektedir. 2010 2011 600000Kurum olarak hizmet sunum kalitemizin standardlaş500000ması ihtiyacıyla Türkiye’nin dalında uzman, güvenilir ve en köklü kuruluşu olan TSE ile iş birliği halinde devam 400000 600000 eden kalite çalışmalarımız 2006KDH yılından itibaren ISO 300000 500000 600000 9001-2000 Kalite Yönetim Sistemi, TSE ISO 9001200000 400000 HEDEF 500000 2008 Kalite Yönetim Sistemi, TSE ISO 14001 Çevre KDH 100000 300000 400000 Yönetim Sistemi, TSE ISO 18001EDÇHH İş Sağlığı ve Güvenli0 KDH 200000 HEDEF 300000 ği Yönetim Sistemi ve ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti 100000 ISO 27001 Bilgi Gü200000 ve Şikâyetleri Yönetimi Sistemi, HEDEF EDÇHH 0 Yönetim Sistemi, TSE ISO 16001 Enerji Verim100000 venliği EDÇHH ile sonuç0 liliği Yönetim Sistemlerinin belgelendirilmesi landırılmıştır. Ayrıca TSE EN ISO 17025 Kalibrasyon Laboratuvarları Akreditasyonu standard gereklilikleri oluşturularak TÜRKAK tarafından belgelendirilmiştir. 86 84 8684 82 84 82 80 8280 78 8078 78 STANDARD- Tüm bu çalışmaların hastanenize ve hastalarınıza yansıması nasıl oldu? N. SOYHAN- Tüm çalışmalarımız sonucu; hizmet sunumunda kalite, çalışanların iş tatmini ve motivasyonu, yönetim ve organizasyon yöntemlerinin modernizasyonu, karar mekanizmalarında akılcılık, bilgi sistemlerinin dokümantasyonu ve iletişim mekanizmasının işlerliğinin sağlanması, ayrıca hasta memnuniyeti, ekip çalışması ile takım ruhunun gelişmesi gibi birçok önemli faktör kurumumuza kalite yolcuğumuzda fayda sağlamıştır. 100 90 Bunların ölçümsel bazı örnekleri aşağıda sunulmuştur. 50% 60% 82% 82% 50% 60% 55% 82% 55% 60% 60% 55% 60% 76% 76% 56% 56% 61% 76%61% 56% 77% 77% 61% 80% 80% 86 84 Toplam Kalitenin temel ilkelerinden biri insanları yönetmek değil, insanlarla yönetmektir. Bir işin yapılması için gerekli makine ve malzemeyi rakipler dahil her kuruluş bedeli mukabilinde satın alabilir. Farklı kılan; yaptığı işe deneyimini, şevkini ve enerjisini katan insan unsurudur. “Önce İnsan” diyerek çıktığımız kalite yoluculuğunun hiç bitmeyeceğinin farkında olarak çalışmalarımız sürmektedir. 50% 60% Günümüzde artan rekabet ortamı, Sağlıkta Dönüşüm Projeleri, ülkemizde ve dünyada sürekli ve hızla değişen koşullar dikkate alınarak, artık kurumların statik, geleneksel yapısıyla varlıklarını devam ettiremeyeceği aşikârdır. Öncelikle sektörde varlığımızı devam ettirmek amacıyla, kurum kültürümüzün insanı ve insani değerleri temel alan yapısının itici gücüyle yönetim anlayışını değiştirerek kalite yolculuğumuza 2003 yılında başladık. 6 8 7 6 5 4 3 2 5 4 3 2 1 0 8 7 KDH 6 Hedefler 5 4 KDH KDH Hedefler 3 2 2008 1 2010 2009 Hedefler 2011 1 0 Dış Kaynaklı Eğitimler Alınan 2008 2010 2009 2008 0 2009 2010 2011 2011 83 KDH 40% 60% 0% 2008 20% 40% 2009 78% 78% 78% 78% KDH HEDEF HEDEF KDH HEDEF 2008 2008 2009 2010 2011 2009 2010 2011 2009 2010 2011 77% 80% 76% 56% 61% 77% 77% 80% 80% 2009 76% 76% 56% 56% 61% 61% 55% 60% 82% 50% 50% 60% 60% 50% 82% 82% 60% 2009 20102010 2008 KDH Tıbbı ve Teknolojik Yenilikleri İzliyor mu? 0% 2008 2010 2011 EDCHH 0% STANDARDSon olarak okuyucularımıza vermek 2008 2009 2010 2011 istediğiniz mesaj… 2011 0% 20% 2007 Hasta odaklı bir yaklaşımla hastalarımızdan gelen 100%2007 2008 2009 2010 2011 şikâyetleri sistematik ve hızlı bir şekilde çözebilmek için 80% Memnuniyeti ve Şikâyetleri YöneISO 10002 Müşteri tim Sistemini kurduk. Bu sistemin gerekliliğine binaen KDH KDH 100%60% müşterilerle olan bütün iletişim kanallarını etkin hale ge80% 40% HEDEF tirdik. Hasta100% Hakları birimimiz ve müşteri şikâyetleri de- Hedef KDH kurulumuz tarafından, şikâyetler değerlenKDHEDÇHH ğerlendirme60% 80%20% EDCHH dirilerek çözüme ulaştırılmaktadır. En önemlisi biz müşKDH 40% 60% 0% HEDEF KDH Hedef terilerimizin ve çalışanlarımızın şikâyetlerini, önerilerini 2008 2009 2010 2011 20% 40% EDÇHH HEDEF kurumsal sürekliliğimiz ve rekabet üstünlüğünde temel Hedef EDCHH 0% değer ve iyileştirme fırsatı olarak değerlendirmekteyiz. 20% EDÇHH KDH 2010 30 malar sonucu10 Sağlık Bakanlığı iş birliği ile ek poliklinikHEDEF 20 0 binamız yapılarak Temmuz 2011 de hizmete açılmıştır. 10 0 78% 20092009 2007 2008 75% 65% 60% 75% 75% 65% 65% 60% 80% 20% 60% 60% 50% 50% 60% 60% 80% 40% 100% 60% 60% 60% 60% 50% 100% 100 90 80 70 100 60 STANDARD-90 Hastalarınızın şikâyetleri genelde KDH 50 80 size neler oluyor,100 nasıl ulaşıyor ve nasıl sonuç- KADIKÖY ŞİFA 40 70 90 HEDEF 30 landırıyorsunuz? 80 20 60 70 Hastalarımızın ve çalışanlarımızınKDH 50 N.SOYHAN10 ŞİFA 60 0 40 şikâyetleri genellikle fiziki şartların yetersiz oluşun-KADIKÖY KDH 50 HEDEF 30 2007 Bu2008 2009 2010 dan kaynaklanmaktaydı. doğrultuda uzun 2011 çalış-KADIKÖY ŞİFA 40 20 55% 55% 60% 60% 80 2005 2005 20052005 20072007 20082008 20052005 Poliklinik Hasta Sayıları 100% 60% Hedef 2011 2010 2011 600000 Süreçlerin500000 Toplam Başarı Oranı 400000 600000 300000 500000 200000 600000 400000 100000 500000 300000 400000 0 200000 300000 100000 200000 0 100000 0 80% KDH Hedef 2011 2010 78 84 84 81,54 80 78 2010 Hedef 2010 78 KDH 78% 82 80 80 83 83 84 82 82 80 80 86 84 84 81,5481,54 86 84 86 N.SOYHAN- Kurum olarak toplam kalite de mükem8 mellik yoluna başlarken oluşturduğumuz vizyonumuz; 7 çağdaş bilime ve6 hukuka dayalı olarak gerçekleştirdiğimiz, sürekli 8geliştirdiğimiz yönetim sistemimiz, kaliteli, 5 7 farklı insan varlığımızın tam desteği ile öncelikle ülke8 4 mizde en iyi 6kamu hastanesi olup, tüm kamu hastane7 3 leri için bir model olmak ve uluslararası alanda tanına5 6 2 rak saygınlık4kazanan ilk genel kamu hastanesi olmayı 5 1 başarmaktır.3 Vizyonumuza ulaşma konusunda kendi 4 0 insan gücümüzün yanı sıra, TSE gibi standardlarına 23 2010 2009 2011 2008 güvendiğimiz1 kuruluşların desteğini görmek, bizi inan2 dığımız bu yolda daha da güçlü kılacaktır. 0 1 0 2008 2009 2010 2011 2008 2009 2010 2011 59 KDH Hedefler KDH Hedefler KDH Hedefler EKİM 2011 SÖYLEŞİ İstikbal Mobilya Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi Genel Müdürü: Mesut YİĞİT Sektörün saygın markaları arasında yer alan İstikbal Mobilya Sanayi ve Ticaret A.Ş. 1957 yılında üretim hayatına başladı. “uzun vadede kaliteli mal, bizim en büyük güvencemizdir” diyen İstikbal Mobilya Sanayi ve Ticaret A.Ş. Genel Müdürü Mesut Yiğit; kuruluşundan bugüne yol haritalarını bizlerle paylaşıyor. 60 STANDARD- İstikbal Mobilya Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin kaç yıldır Genel Müdürlüğünü yapıyorsunuz? M. YİĞİT- 1993’te Boydak grubunda işe başladım. Sünger üretim bölümü, bakım – onarım, yatak üretim, bilgi işlem departmanlarının kurulması, yatırım projelerinin planlanması ve yürütülmesi, çeşitli eğitim, yazılım ve saha altyapı projelerinde görev alma gibi tecrübelerden sonra 1999 Yılında Boydak Holding’e bağlı "Yeni Yatırım Projeleri" Yürütme Grubunda yatırım şefi oldum. 2000 Yılında İstikbal Mobilya Sanayi ve Ticaret A.Ş. de Yardımcı İşletmeler Müdürlüğüne atandım. 2001 de Yatak ve Evtekstili sektörüne özgü makine çözümleri üreten “Makine Sistem Geliştirme Bölümünü” kurarak, sektörde yurt dışı ağırlıklı çözümler yerine yerli bilgi birikiminin kullanılmasının önünü açan projeler yaptım. Boydak grup şirketlerinden Mondi, İstikbal Adapazarı, İstikbal Kayseri ve Sunset LLC (USA) üretim hatlarının tasarım ve üretimini projelerinde ekip liderliği yaptım, İstikbal Mobilya A.Ş.'de 2006'da Genel Müdür Yardımcılığına, 2009 da Genel müdürlük görevine atandım. Mevcut görevlerimin yanı sıra İstikbal Mobilya A.Ş. ve Boyser A.Ş. de yönetim Kurulu Üyeliği ve Boydak Holding Bilişim Teknolojileri Kurulu Üyeliği görevlerini de sürdürmekteyim. STANDARD- 1957'de küçük bir marangoz atölyesi olarak işe başlanmıştı, firma o günlerden şu an da bulunduğu noktaya nasıl geldi? Bu başarının altında ne yatıyor. M. YİĞİT- Günümüz itibarıyla dünya devleri arasında yer alan İstikbal’in doğuşunu anlamak İstikbal’in şu andaki başarısının sırrını çözmek demektir. Bir dönem mobilyada, ‘gündüz otur, gece yat’ modası ile yataklı kanepe satışlarında yüksek oranda artış yaşandı. Bu moda, sonra mobilya özellikle de koltuk takımlarına yansıyınca, Kayseri Türkiye’nin en gözde mobilya üretim merkezlerinden biri konumuna geldi. 80’li yılların sonunda mobilya pazarını Ankara, Eskişehir ve İnegöl’e kaptıran Kayseri, kısa zamanda toparlanıp, dar gelirli ailelerin mobilyası olarak bilinen kanepe ve çekyata yöneldi. Birkaç yılda atölyeler fabrikaya dönüştü. Üretim kapasiteleri iki katına çıktı. Yenilikler kalitenin yükselmesini sağladı. İşte bu dönemde, ‘istikbaliniz parlak olsun” temennisinden esinlenerek, ‘‘İstikbal” adıyla temeli atılan Boydak Holding, “Türkiye’de İstikbal Var” sloganıyla 1957’de başlattıkları mobilya ticaretinde özellikle son 15 yıl içinde başarılı bir grafik çizmiştir. ‘İSTİKBAL’ misyonundan sağlanan kazanımlarıyla bugün Türkiye'nin istihdamda ilk 10, yıllık ciroda ilk 15 kuruluşu arasında yer almaktadır. Ancak bununla da yetinmeyerek ilk 5 arasına girmeyi hedef olarak belirlemiştir. Doğuşundan itibaren yenilikçiliği yaşam şekli haline getiren İstikbal, ilk yaylı kanepe, ilk sandıklı kanepe, ilk yataklı kanepe, döşemeli ürün grubunda ilk TSE belgesi, ilk satış sonrası hizmet belgesi ve ilk basılı fiyat listesi gibi konularda lider olmaya alışmıştır. Mobilya ve yatağın farklı adreslerde üretilmesi kararı alınmasından sonra İstikbal San. ve Tic. A.Ş. tüzel kişiliği ile ayrı bir şirket olarak kurulmuştur. İstikbal çalışanları, her platformda, tüm ekip olarak İSTİKBAL adına yakışır şekilde ilinde, ülkesinde, sektöründe ilkleri yaşamaya ve yaşatmaya olan alışkanlığını devam ettirmek amacıyla, doğuşundan bu yana, inançla duruşunu koruyarak, lider olmayı ve lider kalmayı, kendine ilke edinmiştir. İşte bu inovatif iş yapma biçimleri, yaşam felsefesi haline gelen kalite ve verimlilik ve bu kavramların sürekliliğini odağına alan çalışmalarla birleştiğinde “DÜNYA MARKASI İSTİKBAL” kaçınılmaz oldu diye düşünüyorum. STANDARD- Üretici olarak TSE'ye dair görüşleriniz nelerdir? M. YİĞİT- İstikbal doğduğu günden itibaren “uzun vadede kaliteli mal, bizim en büyük güvencemizdir” felsefesinden yola çıkarak kalite, verimlilik ve bu kavramların sürekliliğini odak noktası olarak kabul etmiştir. Kaliteli üretim arayışını kuruluşundan itibaren devam ettiren kuruluşumuz için en büyük destekçi hiç kuşkusuz TSE’dir. TSE çalışanları ile birlikte yapılan projeler, standardizasyon, belgelendirme, eğitim gibi birçok ortak çalışma kuruluşumuzun kalite yolculuğuna önemli katkı sağlamıştır. Bütün çalışmalar boyunca TSE bazen okul, bazen bilirkişi, bazen çalışma arkadaşı, bazen arkadaş görünümünde karşımıza çıkar. TSE ile ortak yürüttüğümüz projeler bize son derece önemli katma değer sağlamaktadır. Gerek ürün kalitesi, gerek sistem çalışmaları gerek çalışan eğitimleri gibi birçok konuda TSE İstikbal’i, İstikbal TSE’yi desteklemiş, desteklemeye de devam etmektedir ve edecektir de. Bu birliktelik ile de ürün kalitesini “tartışmasız en iyi”ye çıkarma çalışmalarında en büyük destekçisi olan TSE bu çalışmalara büyük katkıda bulunmuştur. STANDARD- Şu ana kadar TSE den 6 tane belge aldınız. Bunun size ne gibi dönüşümleri oldu. M. YİĞİT- Daha önce de belirttiğim gibi İstikbal her platformda, İSTİKBAL adına yakışır şekilde ilkleri yaşamaya ve yaşatmaya olan alışkanlığını devam ettirmek amacıyla, doğuşundan bu yana, inançla duruşunu koruyarak, lider olmayı ve lider kalmayı, kendine ilke edinmiştir. Lider kuruluş olduğunuzda ürünlerinizin kalitesinin yanı sıra, sistemlerinizin kalitesi, müşterilerinize verdiğiniz değer, sosyal sorumluluk anlamında topluma 61 EKİM 2011 ve devlete katkılarınız, yaşanabilir çevreye olan olumlu etkileriniz, çalışanınızın sağlığına verdiğiniz değer, gibi bütün diğer konularda da kurduğunuz sistemlerinizin kalitesi ile lider olma ve örnek çalışmalara imza atma durumundasınız. Attığımız her adımda bir lidere yakışır şekilde davranmak, çalışmak ve lidere yakışan sonuçlar çıkarmak durumunda olduğumuzun bilincindeyiz. Bu sebeple de sistemler kurmak ve bunların yaşam biçimimiz haline getirmek durumundayız. Bu yönetim sistemlerinin hepsinin hem kuruluşumuza, hem çalışanlarımıza hem de markamıza büyük katkı sağladığını düşünüyoruz. Yönetim sistemlerini kurma ve belgelendirme aşamalarında da liderlik misyonumuzu devam ettirmek gerekliliğine inanıyoruz. Bu sebeple 5. Belgemiz olan TS EN 16001 Enerji Yönetim Sistem Belgesine Türkiye’de aynı anda sahip olan 3 kuruluştan biri olduk. Yine 6. Yönetim sistemimizle de Türkiye’de ilk 6 Yönetim Sistem Belgesine sahip kuruluş olduk. STANDARD- Türk sanayisinin ve ekonomisinin gelişmesi için çalışan Enstitümüzden beklentileriniz nelerdir. M. YİĞİT- Ülke kalkınmasının en önemli anahtarlarından birinin bilinçlenmiş toplum olduğunu düşünüyoruz. TSE şu ana kadar bu konuda fazlasıyla üzerine düşeni yaptı bence. Ancak halk arasında kalite ile, kaliteli ürünle birlikte anılan TSE’nin toplumun bilinçlendirilmesinde geçmişteki çalışmalarını artan ivme ile devam ettirmesi gerektiğini düşünüyoruz. Gerek Sistem Belgelendirme, gerek Personel Belgelendirme, gerek laboratuvar hizmetleri, gerekse TSE’nin vermiş olduğu bütün diğer hizmetler göz önüne alındığında ve TSE’nin tarafsızlığı, uzmanlığı, bilirkişiliği, objektifliği göz önüne alındığında ülke sanayisinin bir parçası olarak bizler TSE ile ortak çalışmalarımızı geçmişte olduğundan çok daha fazla yürütmeye ihtiyacımız olacaktır. TSE’nin uluslararası platformda gücünün artması en çok biz sanayicilerin işine yarayacaktır. Son dönemlerdeki TSE’de bu konuda atılan adımları da taktirle ve ilgiyle izliyoruz ve artarak devam etmesini bekliyoruz. STANDARD- Şirketinizin önümüzdeki süreçte gerçekleştirmeyi planladığı projeleri neler? Ne gibi hedefleriniz var. M. YİĞİT- İstikbal Mobilya olarak misyonumuz “Dünya uyku lideri olmak” tır. Kuruluşumuzdan beri yenilikçiliğe verdiğimiz önemin en güçlü yanımız olduğunu düşünüyoruz ve bu düşünce bizi dünya uyku lideri olma konusunda teşvik ediyor. Yenilikçi yaklaşımların kalite, verimlilik ve süreklilik odaklı çalışmalarla desteklenmesi suretiyle bu misyonumuzu gerçekleştirebileceğimizi düşünüyoruz. Toplam Kalite Yönetimi uygulamaları bu bakımdan bizim en öncelikli konularımız arasında yer almaktadır. Bu uygulamaları daha da somutlaştı62 rabilmek açısından Yönetim Sistemlerine ve EFQM Mükemmellik Modeline sıkı sıkıya sarıldığımızı ve kusursuz uygulamalar yapma çabamızı belirtmek isterim. Bu doğrultuda dünya uyku lideri olma konusundaki misyonumuzu kısa vadede Ulusal Kalite Ödülü ile ve Avrupa Kalite Ödülü ile desteklemeyi hedefliyoruz. Kaliteli, verimli ve bu kavramlardaki sürekliliği dikkate aldığımızda başaramayacağımız hedefin olmadığına bütün ekip olarak inancımız tamdır. Boydak Holding Yönetim Kurulu Başkanımız Sn Hacı Boydak beyin dediği gibi ‘’2023’teki hedefimiz, güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar bütün ülkelerde markalarımızı satmak’’tır. STANDARD- İstikbal’in yurt dışında satış noktaları var. Yurt dışındaki satışlarınız ne durumda M. YİĞİT- Boydak Holding olarak pazarımızın bütün dünya olduğunu düşünüyoruz. Ürettiğimiz yatak kumaşları itibarıyla dünya çapında önemli bir yere sahibiz. Sünger ve yay konusunda da Avrupa’nın ve Dünyanın önemli tesislerinden birine sahibiz. Nihai müşteri ile buluşturduğumuz İstikbal markalı kanepe, koltuk, panel mobilya gibi ürünlerimizin ihracatını Boydak Holding bünyesindeki Boydak Dış Ticaret A.Ş. ile gerçekleştiriyoruz. İstikbal olarak ürettiğimiz yatak ve ev tekstili ürünlerinin % 15’ini ihracat oluşturmaktadır. STANDARD- Peki, yurt dışında ki satış noktalarınızda orada yaşayan Türk vatandaşları mı satın alıyor ürünlerinizi, yoksa Avrupalılar da tercih ediyor mu? Bununla ilgili çalışmalarınız oldu mu? M. YİĞİT- Yurt dışına ihraç edilen ürünlerimizle, markalarımızla, müşterilerimizle ve pazar yapısı ile ilgili araştırmaları sürekli olarak yapmaya devam ediyoruz. Sadece Avrupa’ya değil dünyanın birçok ülkesinde bu araştırmaları yapıyoruz. Yurt dışında 250’nin üzerinde bayii ile çalışmalarımız devam etmektedir. Müşterilerimiz Türk kökenli olabildiği gibi o bölgenin halkı da markalarımıza duyduğu güven sebebi ile ürünlerimizi tercih edebiliyor. STANDARD- Dünyanın her yerinde aynı ürünler mi? satılıyor, yoksa bulunduğu ülkenin alışkanlıklarına, kültürüne göre farklı konseptler mi dizayn ediliyor? M. YİĞİTLER- Tasarım fikrinin oluşmasından, seriye girene kadar müşterinin şu andaki ve gelecekteki beklentilerini karşılamaya yönelik ürünler tasarlamaya ve üretmeye çalışıyoruz. Müşterinin beklentileri değiştikçe, müşteri portföyü değiştikçe konsept olarak tasarımlarımız da değişmektedir. Güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar bütün ülkelerde markalarımızı satma hedefimizi ancak böyle dinamik bir tasarım mentalitesi ile gerçekleştirebileceğimizin bilincindeyiz. BİLİŞİM İşletmelerde Bilgi Yönetimi ve İş Zekâsı Memet ÖZKAN Yönetim Danışmanı [email protected] Günümüzde hızla gelişen dijital ekonomi, gerçek katma değerin bir meta olarak üründe ya da hizmette değil, onu oluşturan bilgide olduğunu bize kanıtlıyor. Elle tutulamayan 0 ve 1’lerden oluşan byte (bilgi) kümeleri sayesinde, kurumun rakiplerinden daha avantajlı olmasını sağlayacak ani fiyat indirimleri değişik algoritmalarla hızla hesaplanıp, telefon hattının diğer ucundaki marketin dijital fiyat etiketlerinde en geç birkaç saniye içinde aktif oluyor. Beklenen indirim başladı, ürünler kapış kapış, müşteriler kuyrukta. Bu senaryonun büyük alışveriş merkezlerinde, günün beklenmeyen zamanlarında gerçekleşen ve giderek gelenekselleşen heyecanlı bir satın alma rutinine döndüğünü düşünün. Sürpriz ve kitlesel indirimlerin, müşteri ilgisine giderek daha çok susayan ürünlerin bir numaralı ilacı olacağı su götürmez bir gerçektir. Ancak tabi ki herşey bu kadar basit değil! Bu aksiyonu gerçekleştirecek olan sisteme, öncesinde kaydedilmesi gereken birçok veri var. Rakiplerin fiyatları, müşterilerin daha önceki alışverişleri, miktarsal – tutarsal - zamansal veriler, yapılan çeşitli anket sonuçları, müşterilerin segmantasyonları, depo stokları, tedarik zamanları, ürünün satışını etkileyebilecek iklim – takvim - sosyal gündem vb. demografik ve psikografik etkenler vb. daha çok sayıda unsur var sisteme tanıtılması gereken. Öte yandan sadece verileri girmek değil aynı zamanda bu verileri doğru ve güncel bir şekilde toplamak ta önemli. Özetle bunlar tek başına bir şey ifade etmeyen ancak bir araya geldiklerinde ciddi stratejik kararların altyapısını hazırlayan verilerdir. Her zaman dediğimiz gibi bunlar “veri”lerdir, belli koşul ve formatlarda bir araya gelerek “bilgi”yi oluştururlar. Bilgiyi üretmek özel bir süreçtir ve çoğu zaman teknoloji gerektirir. Bu teknolojiye “iş zekâsı” diyoruz. İş zekâsı kavramı operasyonel verilere erişim, veriyi analiz edebilme, analizlerden bilgi oluşturma ve bilgilerden sağlıklı ve pratik karar mekanizmaları geliştirebilme olarak tanımlanıyor. İş zekâsı özellikle kurumlardaki bilgi yönetiminin lokomotif unsurudur. Eskiden veri ambarı, OLAP vb. adlarla tanımlanan çözümler, bugün iş zekâsı boyutlarına ulaşmışlardır. Muhasebe, stok yönetimi, tedarik zinciri, satış otomasyonu, personel yönetimi, müşteri ilişkileri yönetimi vb. bilgi sistemleri işletmelerin operasyonel iş gereksinimlerine yanıt verirler. Ancak rakiplere karşı farklılaşma, öne geçme, tercih edilme vb. rekabet avantajları sağlamazlar. Bu sistemlerden alınan veriler, işletmenin değişik yerlerinde değişik amaçlarla kullanılabilir. Ancak strateji geliştirmede ve karar almada kullanılacağı zaman, bu bilgiler iş zekâsı ve analitik zekâ formatına dönüştürülürler. Hangi kalem mallarda ne zaman ve ne kadar indirim yapılacağı, hangi ürünlerin bir arada satılırsa daha çok satış adetlerine ulaşılacağı, hangi müşteri segmentlerine nasıl bir kampanya yapılması gerektiği vb. daha çok sayıda stratejik sorunun muhatabı iş zekâsı çözümleridir. İş zekâsı çözümleri dört aşamadan oluşur: 1- Veriye ulaşmak. Web sayfaları, kiosklar, Atm’ler, anketler, sadakat kartları vb. daha çok sayıda platform aracılığı ile veriler toplanır. 2- Verileri filtrelemek. Veri kümesinin içinden hedefe uygun veriler belli algoritmalarla süzülür. Böylece çalışılacak hacim daraltılır ve hız kazanılır. 3- Filtrelenmiş verilerin fonksiyona/kişiye/kuruma özel olarak yorumlanması. Veriler kurumun hedeflerine yönelik olarak incelenir. 4- Bilgiden karar alınma aşamasına geçilmesi. Kurumun stratejileri oluşturulur ya da güncellenir. 63 EKİM 2011 TSE-KALİTE Kalite Yönetim Sistemi (TS EN ISO 9001) Hidayet ŞAHİN Baş Tetkikçi ve Eğitimci TSE İstanbul Personel ve Sistem Belgelendirme Müdürlüğü 64 Kalite Yönetim Sisteminden bahsetmeden önce “Değer Yönetimi” yaklaşımını çok iyi bilmek gerekir. Değer yönetimi yaklaşımı benimsenmeden KYS uygulamaları etkin ve verimli olamaz. Biz sahip olduklarımıza bir değer olarak bakıp bunları değer yönetimi anlayışı ile yönetemez isek uygulayacağımız hiçbir yönetim sistemi başarılı olamaz. Değer Yönetiminin en önemli ilkelerinden birisi yönetim tarzıdır. Yani yönetimin benimsediği yönetme anlayışı veya metodudur. Şu çok iyi bilinmelidir ki, kişiler ne kadar donanımlı olursa olsun, yöneticiler ne kadar başarılı olurlarsa olsun bir kuruluşun sürdürülebilir başarası bir yere kadar olur. Kuruluşta bir yönetim modeli standardı benimsenip uygulanmadığı sürece sürdürülebilir başarı sağlamak mümkün değildir. Bu yönetim sistemi modeli kuruluşun amacına göre değişebilir. Amaç kalite ise KYS (TS EN ISO 9001), amaç gıda güvenliği ise GGYS (TS EN ISO 22000), amaç çevre ise ÇYS (TS EN ISO 14001) … gibi. Yönetim sistemleri standardları ve modelleri kuruluştaki tüm kaygıları (kalite, müşteri memnuniyeti, gıda güvenliği, ticaret, yasalar şartlar kaygısını vb.) bütün çalışanların kaygısı haline getirerek kuruluşun geleceği ile ilgili tüm davranışların ortak amaca odaklanmasını ve yönlenmesini sağlar. Bir yönetim sistemi modeli uygulamayan kuruluşlarda, bahsettiğimiz kaygılar patronların veya yönetimin veya belli çalışanların olmuştur. Bu da başarının ve sürdürülebilirliğin önündeki en büyük engeldir. Kalite Yönetim Sistemi (KYS) standardı (TS EN ISO 9001) modeli bir yönetim aracıdır. Bu araca inanır ve iyi kullanırsanız sizi amacınıza ve vizyonunuza taşır. Ama bu araca inanmaz iseniz araç sizin sırtınıza yük olur. Bu nedenledir ki bu yönetim modelini çok iyi anlamak ve tanımak gerekir. Üzülerek belirtmek isterim ki KYS günümüzde hak ettiği itibarı görmemektedir. Bunun çok çeşitli sebepleri vardır. Ülkemizde son yıllarda KYS (TS EN ISO 9001) her sektörün konuştuğu konulardan biridir. Bununla birlikte değişik kalite sistemlerini uygulamaya çalışıp bu konuda “belge” alan, akredite olan kurumlarda görülen değişik aksaklıklar söz konusu edilerek yazılan yazılar, yapılan konuşmalar kalite yönetim sistemi konusunda haksız şüphelerin doğmasına neden olmaktadır. Yazan ve konuşanlar arasında yer alanlardan bir kısmının kendi başarısız tecrübelerini ve çalışmalarını kamufle etmek için kalite modellerini (ISO 9001 vb.) küçümsediği malumdur. Değişik yazılarda ve konuşmalarda, kalite yönetim sistem modellerinin bir işe yaramadığı, kurumları geliştiremeyeceği, onlara sadece iş yükü getirdiği, bürokrasiye boğduğu gibi bir sürü yanlış bilgi sunulmaktadır. Her konuda olduğu gibi bu konularda da müthiş bilgi kirliliğine sebep olunmaktadır. Bu olumsuzluklar, kuruluş sahiplerinin de kalite inançlarını kırarak bu çalışmalara zamanında başlanmasını engelleyerek, sistemin iyileşmesine zaman kaybettirmektedir. Kalite Yönetim Sistemi (ISO 9001) belgesini para karşılığı satanlar, sadece para için kopyala yapıştır araçları ile bir kuruluşun dokümanlarını başka kuruluşlara yamayanlar ve bunun adına danışmanlık diyenler, başarısız kalite çalışmaları yapanlar ve bunun için kalite modellerini kötüleyenler ve gereksiz bir çalışma olarak görenler, ülkemiz insanlarının kalite bilincini ve kalite yönetim modellerine olan inancını yok ederek ülkemize büyük bir kötülük etmektedirler. Kalite Yönetim Sistemi, model olarak insanların faydasız göreceği, bir işe yaramaz diyeceği bir model değildir. Biz insanlar anlayamadığımız, başaramadığımız konuları ve faaliyetleri küçümseriz. Bazı kimselerin ISO 9001 modelini uygulamanın bir fayda sağlamayacağını söyleyerek, ortalama 200’ü aşkın ülkede bu modeli uygulayan yüzbinlerce firmanın patronlarını, yöneticilerini ve çalışanlarını bir şeyden anlamayan, boşa kürek çeken, sadece müşterisini kandıran insanlar olarak görmesi büyük bir talihsizliktir. Kalite bir insanın, bir kurumun ve hatta bir ülkenin geleceğidir. Kalite Yönetim Sistemi (KYS) modeli ile elde edilenleri bireysel yeteneklerle başarmak mümkün olmayıp, ancak ISO 9001 gibi kalite yönetim araçları kullanarak başarmak mümkündür. Kalite Yönetim Sistemi (ISO 9001) nasıl bir modeldir ve ne işe yarar, kısaca bahsetmek istiyorum. Kalite Yönetim Sisteminde standardın ilk üç maddesi kendisini anlatır yani standardın kapsamı, yapısı, amacı ve atıflarından sonra da tanım ve terimlerden bahseder. Standard sekiz maddedir. Dördüncü maddeden itibaren işletmelerin veya kuruluşların uyacağı maddeler ile ilgili beklentilerinden bahseder. Dördüncü madde genel şartlar, dokümantasyon ve proses yaklaşımıyla ilgili beklentileri içerir. Standard hiçbir şeyi emretmez, hiçbir metodu önermez bir tek doküman ve kayıtta emredicidir. İşletmeler bunu şöyle algılamalıdır: Sıvı nasıl bardağın şeklini alıyorsa standard da işletmenin şeklini almalıdır yani standard işletmeye özgü ve eşsiz olmalıdır. Beşinci madde tüm standardlar için geçerlidir. Yönetimin sorumluluğu maddesi yani üst yönetimin yapması gerekenleri sıralar. Politikanın belirlenmesi, yönetimin taahhüt etmesi, müşteri odaklı yaklaşım, organizasyonel yapıya yönelik görev ve sorumlulukların tanımlanması, sistemi üst yönetim adına koordine edecek yönetecek belli periyotlarda sistemin performansını üst yönetime rapor edecek yönetim temsilcisinin tayin edilmesi, iletişim metotlarının belirlenmesi, belli periyotlarla üst yönetimin sistemin performansını gözden geçirmesi faaliyetlerinin yapılmasını ister. 65 EKİM 2011 Beşinci maddeden sonra gelen altıncı madde kaynak yönetimidir. Her türlü sistem için kaynak ihtiyacı vardır ve kaynak yönetimi zorunludur. Bu çalışmaların başında maliyetin fazla olmasının sebebi budur. Kaynak yönetimi insan kaynağından başlar. Doğru sayıda çalışanın belirlenmesi bunun sonucunda varsa insan ihtiyacının belirlenmesi, insanların doğru pozisyonlara yerleştirilmesi, eğitim ihtiyacının tespit edilerek planlanması, eğitimlerin alınması, performansın nasıl izlenmesi gerektiği, performans değerlendirme sonucunda gereken düzeltmelerin yapılması tekrar iyileştirme ihtiyacının ortaya konması gibi tüm faaliyetler kaynak yönetimi başlığı altında incelenir. Tüm yönetim sistemleri için geçerlidir. Bunun yanı sıra alt yapı çalışmaları ve çalışma ortamının üretime uygun olması gerekir. Gıda üretiliyorsa gıda üretmeye uygun olması gerekir. Özellikle binayı, makineyi, kullanılan teçhizatı kısacası alt yapıyı gıda kodeksi sorgular. Alt yapı denince akla makine, teçhizat, tesis, donanım ve bina gelir. İnsan ve alt yapı birleştiğinde çalışma ortamı ortaya çıkar. Bu ortamın çalışmaya, mal ve hizmet üretmeye uygun olması gerekir. Burada belirleyici olan yasalar varsa bunlara uyulması gerekir. Yedinci madde ürün gerçekleştirme üzerinedir. “Ürün gerçekleştirme safhalarını planlayın” der. Safhalar nelerdir. 1- Müşteri ilişkilerini planla: Talebini nasıl alacaksın, bu talebi alırken kendi işletmeni nasıl kontrol edeceksin, müşterinin her istediğini yerine getirebilecek misin? Gibi sorulara cevap arar. Diğer bir değişle hangi şartlara “evet” hangilerine “hayır” dediğini görmeni, kendi şartlarını tanımlamanı ister. Bizden birinci adımda müşteri taleplerinin alınması durumunun yönetilmesini ister. “Müşteri ve pazar şartlarının içinde ürün geliştirme ve tasarımı olabilir” der. “Tasarımın kontrolü” diye bir talebi var. Tasarım planının oluşturulması gerekiyor. Bunun içinde girdilerin, çıktıların oluşturulması, tasarımın gözden geçirilmesi, doğrulanması, geçerli kılınması ve gereken durumlarda değişiklik ihtiyacının nasıl yapılması gerektiğinden bahsediyor. Ama işletmenin faaliyeti tasarımı kapsamıyorsa buna “kapsam dışı” denilebilir. Ürün gerçekleştirme maddesinin içinde tasarım, müşteri mülkü ve kalibrasyon gibi işletmemizin faaliyeti dışında olan şeyler varsa aynı şekilde kapsam 66 dışı tutulabilir. Örneğin adam sadece mal alıp satıyor burada tasarım maddesinden bahsedemezsiniz ya da adam emlakçı burada hiçbir izleme veya ölçme cihazı kullanmıyor dolayısıyla kalibrasyon maddesinden bahsedemezsiniz. Yedinci madde ile sınırlı ürün geliştirme içinde kapsam dışı bırakılan maddenin müşteriye ürün ve hizmet sağlama yeteneğimizi etkilemiyor olması gerekir. Aksi takdirde yanlış tanımlamış oluruz. Daha sonra satın alma ihtiyacı konusu işlenir. Satın alma işlemi yapıyorsanız önce tedarikçilerinizi değerlendirmeniz gerekir çünkü doğru tedarikçiyi bulmak zorundasınız. Çalışmaya başladıktan sonra performansını izlemelisiniz. Sizi ürün ve hizmet bazında tatmin edip etmediği konusunda izlemeniz gerekiyor. Satın alacağınız ürünü veya hizmeti doğru tanımlamış olmalısınız. Buna satın alma verileri deniyor. Satın alma şartlarınızı doğru tanımlamış olmanız gerekiyor. İlk seferde doğru ürün ve hizmete ulaşabilmek için satın alacağınız ürün ve hizmeti tedarikçiye doğru aktarmış olmanız gerekiyor. Sonra satın alınan ürünü ve hizmeti doğrulamanız gerekiyor. Satın aldığım ürünü “girdi kontrol” adı altında doğruluyorum. Uygunsa “üretime başlayabilirsiniz” deniyor. Ürünü gerçekleştirme aşamasında standard beklentilerini sıralıyor. Dokümantasyon, izleme ölçme cihazları, insan kaynağı ve uygunluk adına yapılması gereken proses kontrol parametrelerinin tanımlanmış olmasını istiyor. Hizmeti sunarken, üretirken hangi şartları kontrol altında tutmam gerektiğini göstermemi istiyor. Tanımlama ve izlenebilirlik kalite yönetim sisteminin en önemli şartlarından bir tanesi. Müşteri taleplerinin alınması ve satın alınan ürünlerin girdi kontrollerinin yapılmasından itibaren gerekli kayıtların izlenebilirlik adına tutulması gerekiyor. Herhangi bir müşteri geri bildiriminde şikâyeti satın alma girdi kayıtlarına kadar takip edebildiğinizi gösterebiliyor olmalısınız. Bu şikâyeti girdi kayıtlarını tutan kişiye kadar inerek gösterebiliyor musunuz? İşletmenin ihtiyacına bağlı olarak geriye veya ileriye dönük bu kayıtları ne kadar detaylı izlemek istiyorsa ona göre kayıtların tutuluyor olması gerekiyor. Örneğin müşterinin adından olabilir, müşteriye sattığı üründen, ürünün kodundan olabilir, ham maddeden girdi kontrol tarifinden ve planlarından olabilir, üretim kayıtlarından olabilir, barkodundan olabilir. Önemli olan bu sürecin kesintisiz izlenebiliyor olması. Aldığı bir ham maddeyi hangi gün, hangi üretimde kullandığı, hangi müşteri için kullanıp, hangi müşteriye gönderebildiğinin takibinin yapılıyor olması gerekiyor. İzlenebilirlik aşamaları sektöre ve ürünün doğasına göre değişir. Bundan sonra önemli olan müşteriye teslim edilinceye kadar ürünün bozulmasını önleyecek şekilde ambalajlama, depolanma ve sevkiyat şartlarını net olarak tarif etmektir. Gıda ile ilgili ürünlerde ise nem, sıcaklık, miyad, saklama ve taşıma şartları daha çok önem kazanıyor. Mutlaka yazılı hale getirilmesi gerekiyor. Bu şartların sağlandığına dair delillerin gösteriliyor olması yani kayıtların tutuluyor olması gerekiyor. Örneğin frigofrik araçta taşınması gereken bir ürün için depoda ve taşımada sıcaklık kontrolünün yapılıyor olması ve sıcaklık kayıtlarının tutuluyor olması gerekiyor. Üretim aşamalarında kullandığımız izleme ve ölçme cihazlarının kalibrasyonunu yapmak zorundayız. Ancak bu şekilde ölçüm yaptığımız cihazların ölçme yeteneğini bilebiliriz ve bu sayede verdiği sonuçlara güvenebiliriz. Cihazlar, uluslararası standardlarla sonuçları bilinen cihazlarla refere edilerek doğrulanıyor veya kalibre ediliyor olması gerekir. Sekizinci yani son madde de ölçme, analiz ve iyileştirme başlıklarını görmek mümkün. Standard bu madde de dilek, şikâyet, öneri gibi müşteri geri bildirimlerinin alınmasını ve müşteri memnuniyetinin ölçülmesini ister. Bunun yanı sıra iç denetimlerin yapılmasını ister. İç denetimi göz ardı etmek isteyen firmalara basit bir örnek verelim. Nasıl ki evden çıkmadan önce aynı şeyi göreceğimizi bile bile aynaya bakıyoruz aynı şekilde işletmedeki sistemin tarafımızca gözden geçirilmesi gerekir. Kimsenin sizi değerlendirmesine, kontrol etmesine ve eksiklikleri söylemesine gerek yok. Kalite sisteminin şartlarına göre, standardlara ve kendi belirlediğiniz koşullara göre kendinizi kontrol etmek zorundasınız. Standard sizin bunu planlayarak yapıp yapmadığınıza bakar. 19011 standardını referans gösterir. Eğitim almış denetçiler tarafından tarafsızlık ve bağımsızlık ilkesi çerçevesinde delillere dayalı yürütülmesini ister. Proses şartlarının izlenip ölçülmesini, üretim ve satın alma gibi tüm prosesleri planladığınız gibi başarıp başarmadığı- nızı görmenizi, proseslerin uygulanabilen durumlarda ölçülmesini talep eder. Sonuçların rapor edilmesini, sonuçta gerekiyorsa düzeltici faaliyetlerin yapılmasını bekler. Planladığınızı başaramadıysanız gerekli düzeltici faaliyetleri başlatmanızı ister. Planlamanın ne kadar başarılı olduğunu görmek için etkinlik kontrolünün mutlaka yapılmasını istiyor. Bu aşamada yarı ürün, son ürün ve son hizmetin kontrolünü, hizmeti sunarken proses kontrolünün ölçümünü bu aşamada istiyor. Ürün ve hizmet özelliklerini tarif edin, kendi kriterlerinize, bilimsel verilere, yasal şartlara, müşteri taleplerine göre bunlara ne kadar uyup uymadığınıza bakın, uygun olmayan bir ürün ortaya çıktığında uygun olmayan ürünün gözden geçirilmesini ve nasıl bir muamele yapılacağına karar verilmesini istiyor. Uygun olmayan ürünün tanımlanmasını, sorumlular tarafından gözden geçirilmesini bunun sonucunda ne yapılacağına karar verilmesini prosedüre etmenizi istiyor. Atılacak mı, defolu diye mi satılacak, tamir mi edilecek. Geri dönüşümden geçirip yeniden işlediyseniz uygunluk adına aynı aşamalardan geçirmenizi istiyor. Veri analizi yapmanızı bekliyor çünkü Toplam Kalite Yönetimindeki en önemli husus veriye dayalı karar vermektir. Rakamlar yalan söylemez. Yalancılar rakam söyler. İstatistiği doğru şekilde kullandığınız zaman mevcut durumunuzu görüp geleceğinizi daha iyi planlayabilirsiniz. Tüm bunlar minimum şartlardır. Standard sizden minimum şartları bekler. Veri analizi için de bu geçerlidir ama çok farklı şeyler yapılabilir. Ne olursa olsun müşteri memnuniyetini, tedarikçi performanslarını, ölçtüğümüz girdi kontrol proses ve son ürün performanslarını, proses performanslarını mutlaka analiz etmeniz gerekir. Bunun için uygun istatistiki teknikler kullanılabilir. Önemli olan verileri analiz edip buna uygun planlamanın yapılmasıdır. Son olarak sürekli iyileşme yaklaşımı vardır. Bunun altında politikalardan, denetim sonuçlarından, hedeflerden, veri analizlerinden, iç tetkiklerden elde edilen sonuçları iyileştirme adına değerlendiriyor olmamızı, sürekli bunlarla ilgili geliştirici hareketler yapmamızı bekler. “Düzeltici önleyici faaliyetler” adı altında bunları gerçekleştirebileceğinizi söyler. 67 EKİM 2011 Kalite Yönetim Sisteminin felsefi yaklaşımı göz ardı edilmemelidir. Çalışan, müşteri, tedarikçi, yönetici, sermayedar kısaca insan mutluluğu ve paydaşlık ilkesi artmalıdır. Diğer bir değişle müşteri, kuruluş ve tedarikçi ilişkisi güçlenmelidir. Maliyet yaklaşımı da göz ardı edilemez. Önleme ve ölçmelerin artıyor, başarısızlıkların azalıyor olması gerekir. Bütün sistemlerde ortak olan şey sürekli iyileşmenin belli bir ivmeyle devam ediyor olması gerekir. Kalite Yönetim Sistemi (ISO 9001) felsefi olarak; 1- İnsan Mutluluğu, dır. ISO 9001 uygulayan kuruluşlar TKY prensiplerini de benimseyip uygulamak durumundalar. Bu prensipler; İNSAN MUTLULUĞU Müşteri odaklılık Liderlik Çalışanların Katılımı Yönetimde Sistem Yaklaşımı Verilere Dayalı Karar Verme Süreç Yönetimi Tedarikçilerle Faydaya Dayalı İlişkiler Sürekli İyileşme 2- Paydaşlık İlişkilerinin Gelişmesi, 3- Önleyici Yaklaşım, 4- Sürekli İyileşme, anlayışını teşvik eden bir yönetim yaklaşımıdır. KYS (ISO 9001) insan mutluğu odaklıdır. Bilindiği gibi Japonya ikinci atom bombasından sonra yenilgiyi kabul etmiştir. Bunun bir tek sebebi vardı. Üçüncü bombayı Tokyo’ya atarak İmparatorlarının da öldürülebileceğinden korkmuşlardı. Yoksa ölümden korkan bir millet değillerdi. Savaş bittikten sonra Japon halkı oturup mevcut durum analizi yaptı. Ellerinde ne vardı ve bu ağır yenilgi ve savaş sonrası yıkımdan nasıl kurtulabilirlerdi. Yer altı kaynakları yok, ekilebilir tarım arazileri yok denecek kadar az, yılda ortalama bin deprem oluyor ve bunlardan en az bir tanesi yedi şiddetinden fazla. Ellerin bir tek insan olduğunu gördüler. O zaman insanı mutlu edersek başarabiliriz dediler. Ama insan kavramının önüne başka kavramlar koymadılar. İmparator insan olarak neyse işçi, köylü de odur dediler. Şimdi biz Japonların o zaman benimseyip ortaya koyduğu bütün bu insan mutluluğu prensiplerine Toplam Kalite Yönetimi (TKY) anlayışı diyoruz. İnsan mutluğu felsefi bir yaklaşım olduğu için bunun uygulanabilmesi için kalite prensipleri oluşturuldu. Bu prensipler ISO 9001’in 2000 yılındaki revizyonu ile KYS standardına girmiş oldu. Bu prensiplerin birçoğu madde olarak diğerleri de maddelerin içinde mesaj olarak bulunmakta- 68 Burada belirtilen bir kalite prensibi olan proses (süreç) yönetimi ile ilgili bir konuyu paylaşmak istiyorum. Bütün kuruluşlar farklı ama birbirine bağımlı iş süreçlerinin bütününden oluşur. Bu ne demektir? Onlarca iş süreçlerinden sadece bir iş sürecinde performansı yüksek tutmak veya gerçekleştirmek kurumun bütünsel performansına önemli bir değer katmayabilir. Bütünsel olarak performansı iyi seviyede sağlamak gerekir. Kalite çalışmalarını koordine ettiğim kuruluşlardan birkaç örnek vermek istiyorum. Bilindiği gibi havacılık sektöründe uçuş emniyeti ve güvenliği, bakım gibi en sıkı standardlar oluşturulmuştur. Hatta bu standardların büyük çoğunluğu kan ile yazılmıştır. Siz bu standardlarda akredite olamazsanız yani onaylanmazsanız hiçbir uçağınıza uçuş izin verilmez ve uçamazsınız. Ben bu kurumlara kalite yönetim sistemin gerekliliğini ve uygulanması gerektiğini anlatmak için gittim. Benim karşıma biz zaten dünyanın en iyi standardlarında akredite olduk ve ISO uygulaması bize yaramaz bir şey kazandırmaz dendi. Ben de şu örnekle cevap verdim: Uçuşta önemli olan nedir? Uçuş emniyeti ve güvenliğidir. Satışa sordum, nedir önemli olan? Uçakları boş boş uçurtmamaktır, dediler. Bakım bölümüne sordum. Bakım yapmadan uçağın kalkmasına izin vermemek, dediler. Burada aynı kurumun farklı 3 adet iş sürecinden bahsettim ve bu sürecin sahiplerinin önceliklerinin birbirinden farklılığını gördüm. İş süreçlerinde dünyanın en üst seviyedeki standardlarında akredite olunması önemlidir. Ancak unutulmamalıdır ki bir kurum farklı iş süreçlerinden oluşur. ISO 9001 modeli, bu farklı iş süreçlerini birbirlerinin yaptıkları işin öneminin farkında olunarak ve birbirlerinin kaygılarını bilerek hareket etmesini sağlayacaktır, dedim. Yani satış ve pazarlama uçuş emniyetini hiçe sayacak satış politikaları benimseyemez, uçuş ekibi müşteri memnuniyetini sarsacak davranışlar yapamaz, hepsi kuruluşun nihai hedefi odaklı olarak süreçlerini yönetmeleri gerekir. Bir başka deyişle ISO 9001, iş süreçlerini belirle ve yönet yaklaşımıdır. İster sağlık sektörü olsun ister havacılık, isterse üniversite olsun. Hepsinde de; -Yasal kaygı, -İnsan sağlığı kaygısı, -Kalite kaygısı, -Ticari kaygı, -Çalışan sağlığı kaygısı, -Çevre sağlığı kaygısı, -Emniyet ve güvenlik kaygısı vb. bulunmaktadır. ISO 9001 modeli ile bu kaygıları en üst yöneticiden en alttaki çalışana kadar hissettirmek ve bütün çalışanların kaygısı haline dönüştürmek mümkündür. devam ettiriyorlar. Yani birbirlerine muhtaç yaratılmışlar. Bize bu okullarda besin zinciri diye anlatılır. Ama her gün onlarca canlı türü yok oluyor, bu ne anlama gelir, onlardan beslenen canlılarında yok olma süreci başlamıştır demektir. Aslında beslendiğin şeyi yok ederek kendi sonunu hazırlıyorsun demektir. Bu durumda canlılar nasıl hareket etmelidir, beslendiği canlıyı yok ederek değil beraber yaşamanın, var olmanın yollarını arayarak hareket etmelidirler. Hiç kurum kuruluş veya dünyadaki bir oluşum yaratılan sistemin dışında hareket edemez eder ise yok olur. Bu kuruluşlar içinde böyledir. Kuruluşların besin zincirini tarif edecek olursak, müşteri, çalışan, tedarikçi ve toplum. Tabi bu zinciri uzatmak mümkün. Bir kuruluş müşterisi, çalışanı ve tedarikçisi ile beraber var olarak hayatta kalabilir aksi halde bunlardan birisi bile yok olursa kuruluşta yok olur. Biz kuruluş, müşteri, çalışan, tedarikçi ve toplum ilişkisine paydaşlık ilişkisi diyoruz. Bu ISO 9001 standardında şöyle gösterilmiştir. Tedarikçi-Kuruluş (çalışan dahil) - Müşteri. Yani ISO 9001 modeli bu ilişki üzerine yorumlanmıştır. Tabi bana bu soruyu soran genel müdürümüz örnekten oldukça etkilendi ve tüm çalışanlara bu bilgilendirmeyi yapmamızı istedi ve yaptık. PAYDAŞLIK Paydaşlığı bir örnekle açıklamak istiyorum. Bir kuruluşumuzun üst yönetimin KYS kapsamında bilgilendirmeye davet edildim. Bu kuruluş birkaç yıldan beri ISO 9001 belgesine sahip ve uygulayan bir kuruluş idi. Genel müdürün ilk sorusu hocam şöyle bir cümle yok mu? “Evet biz ISO 9001 budur diyelim” dedi. Aslında çok kibar söyledi. Aslında bu soruyu ben şöyle anladım. Hocam öyle bir cümle söyle ki biz ISO 9001’e inanalım. Efendim ben aylarca anlatıyorum anlamıyorlar size bir cümlede nasıl anlatabilirim diyemedim. Tabi efendim dedim. Başka çarem yoktu zaten çünkü oraya uzman olarak davet edilmiştim. Tahtaya bir dünya resmi çizdim ve içine de canlıları işaretledim. Bu canlılar birbirlerini yiyerek yaşamlarını FAYDA KYS (ISO 9001) Paydaşlık ilişkilerini geliştirir. İLGİLİ KURULUŞLAR VE TOPLUM TEDARİKÇİLERİ TSE MÜŞTERİLER ÇALIŞANLAR KYS (ISO 9001) Önleyici Yaklaşım Sağlar. KYS standardı ISO 9001’in şartlarına ve ardışık maddelerine baktığımızda şu mesajı vermektedir. Standardın; -Genel Şartlar 69 EKİM 2011 -Yönetim Sorumluluğu -Kaynak Yönetimi -Ürün Gerçekleştirmenin Planlanması kuruluşlara önleyici yaklaşımı sunar. -Ölçme, Analiz kuruluşlara ölçme yaklaşımını sunar. -İyileştirme lanması, sıralanması, etkileşimlerinin tarif edilmesi ve PUKÖ mantığında yönetilmesi şartlarını yerine getireceklerdir. Bu şartlar yerine getirildiğinde sürekli iyileşme göstermek mümkün olacaktır. SÜREKLİ İYİLEŞME (PUKÖ) YAKLAŞIMI PLANLA kuruluşlara potansiyel ve mevcut uygunsuzlukların giderilmesi yoluyla iyileştirme yaklaşımını sunar. Kısaca, KYS (ISO 9001) standardı kuruluşları önleme ve ölçme maliyetinin altına sokar. Amaç başarısızlık maliyetlerinden kurtarmak veya azaltmaktır. Bu modeli uygulayan kuruluşlarda hataların azaldığı ve başarıların artığı gözlemlenir. (4,5,6) UYGULA Sürekli iyileşme 7 ÖNLEM AL 8 KONTROL ET 8 MALİYET YAKLAŞIMI ÖNLEME • ÖNLEME MALİYETİ KURULUŞ • ÖLÇME MALİYETİ • BAŞARISIZLIK MALİYETİ ÖLÇME BAŞARISIZLIK KYS (ISO 9001) Sürekli iyileştirme yaklaşımı sağlar. KYS (ISO 9001) standardı, proses tabanlı bir model olarak tasarlanmıştır. Bu modeli uygulayan kuruluşlar proses yönetimi uygulamak zorundadırlar. Proses tabanlı KYS standardı olan ISO 9001 standardı maddelerine baktığımızda PUKÖ (Planla, Uygula, Kontrol Et, Önlem Al) mantığında sıralanmıştır. Standardın 4, 5, 6. maddeleri planlama, 7. maddesi uygulama, 8. maddenin ilk bölümü kontrol et (izle ve ölç), 8. maddenin son bölümü ise önlem al (iyileştir) şeklinde tanımlanmıştır. KYS sistemi uygulayan kuruluşlar proseslerin tanım- 70 Sonuç olarak KYS’ni tam olarak anlamak ve tüm çalışanlar ile katılımcı olarak uygulamak kuruluşların sürdürülebilir başarıyı sağlamalarını kolaylaştıracaktır. Ülkelerin, kurum ve kuruluşların geleceği, rekabet edebilirliği, sürekli gelişimleri bireysel yeteneklere bırakılamaz, muhakkak yönetim modelleri ve araçları kullanılmalıdır. Bu modelleri anlamayı, uygulamayı ve sürdürmeyi güvenilir kaynak ve insanlardan öğrenelim kalite konusunda kimlerin fikir beyan ettiğine dikkat edelim. Çünkü her konuda olduğu gibi bu konuda da müthiş bir bilgi kirliliği var. Kalite kavramı, insanlık tarihi kadar eski, insanlık geleceği kadar uzun bir yolculuktur. Bu gün için geliştirilen kalite modelleri gelecekte daha spesifik modeller olarak karşımıza gelmeye devam edecektir. Bizlerin yapması gereken bu modelleri zaman geçirmeden yaşantımıza adapte etmektir. “Allah ülkemizi, kuruluşlarımızı ve insanlarımızı başarısızlık maliyetinden korusun” (Hidayet ŞAHİN) TSE-İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ İş Sağlığı ve Güvenliği Kimya Müh. Tülay GİRİTLİ Baş Tetkikçi ve Eğitimci TSE Ankara Personel ve Sistem Belgelendirme Merkezi Başkanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Nedir? İş Sağlığı ve Güvenliği, şirket ortamıyla ilgisi olan insanların güvenlik, sağlık ve refahının sağlanması ve korunmasıyla ilgili bir disiplinler arası alandır. Tüm iş sağlığı ve güvenliği programlarının amacı güvenli bir çalışma ortamının sağlanmasıdır. İkinci bir etki olarak da, çalışma ortamından etkilenen çalışanların, meslektaşların, aile üyelerinin, müşterilerin, tedarikçilerin, yakın toplulukların ve kamunun diğer ilgili üyelerinin de korunmasını sağlar. Bunun yanında meslekle ilgili tıbbi konular, hijyen ya da endüstriyel konular, kamu sağlığı, güvenli mühendislik, kimya konularını içeren çeşitli alanlarla da etkileşimi içerebilir. İSG’nin Kısa Tarihçesi 1950’den beri Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ortak bir iş sağlığı tanımını paylaşmıştır. Bu tanım, ilk olarak Ortak ILO/WHO Komitesi tarafından, İş Sağlığında, ilk oturumda 1950’de benimsenmiştir. Daha sonra 1995’de onikinci oturumda revize edilmiştir. Tanım şöyledir; “Tüm çalışma alanlarında, çalışanların fiziksel, zihinsel ve sosyal refahının en yüksek derecede tanıtılması ve korunması; çalışanların sağlık sebepleriyle işten ayrılmalarının önlenmesi; çalışanların çalışma ortamlarında, sağlığa zararlı tüm etkenlerden doğan risklerden korunması; çalışanın, kendi fiziksel ve psikolojik kapasitesine uyumlu çalışma ortamına yerleştirilmesi ve bu ortamda korunması; ve özetle, her çalışanın işine ve her işin 71 EKİM 2011 de çalışanına adaptasyonu”. Bu standard, Planla-Uygula-Kontrol Et- Harekete Geç (PDCA) metodolojisine dayanmaktadır. İş Sağlığı ve Güvenliği için Sebepler Bu sebepler, çalışma ortamında meydana gelen kaza durumlarıyla ilgilidir. Bu kazaların meydana gelmesi sonucunda kuruluşun karşı karşıya kalacağı durumlardan bazıları şöyledir; Yasal tazminatlar, Cezalar, Telafi edici zararlar, Soruşturma zamanı, Çalışanlar, müşteriler ve kamunun güveninin kaybedilmesi, vb. Bu durumlar aynı zamanda ceza mahkemeleri ve suçlamalarına kadar gidebilmektedir. Etkili bir eğitim programı, yaralanmalar ve ölümler, mülk zararları, yasal sorumluluklar, hastalıklar, çalışanların tazminat talepleri ve işten uzak geçen sürelerini azaltabilir. Güvenlik eğitim programı aynı zamanda eğitilen kişinin gerekli ISG güvenlik eğitim kurslarını organize ve güncel tutmasına da yardımcı olur. Güvenlik eğitim kursları, çalışma sırasında, kendilerinin de destekleyebileceği uygun güvenlik prosedürleri olan bir güvenlik kültürünün de sağlanmasına yardımcı olur. 72 Yeni işe alınan çalışanların uygun şekilde eğitilmesi ve iş yerinde güvenliğin önemini anlamaları çok önemlidir. Çünkü yeni işe alınanların sezonluk çalışanlar tarafından kötü şekilde etkilenmeleri olasıdır. Ancak bu negatif etkilenme, etkili güvenlik kültürüne geçişi sağlayacak, yeni, aktif, yaratıcı ve geliştirici etkili bir güvenlik eğitiminin yaratılmasına yardımcı olabilir. Güvenlik ve Sağlık Tehlikelerinin Tanımlanması Tehlikeler, Riskler ve Sonuçlar Tehlike, kontrol edilmediği takdirde zarara sebep olacak bir sey olarak tanımlanır. Sonuç, kontrol edilemeyen bir tehlike sebebiyle ortaya çıkan zarardır. Risk ise belirli bir sonucun ortaya çıkma olasılığı ile olabilecek zararın şiddetinin bir kombinasyonu olarak açıklanabilir. “Tehlike”, “risk” ve “sonuç” diğer alanlarda çevre zararı ya da ekipman zararı gibi şekillerde kullanır. Buna rağmen, İSG içeriğinde, “zarar” genellikle çalışanların sağlığında geçici ya da kalıcı fiziksel, zihinsel ya da sosyal, direk ya da dolaylı bozulmadır. Örneğin, tekrarlı ve sürekli olarak ağır eşyaların aletsiz taşınması bir tehlikedir. Sonuç kas-iskelet bozukluğu ya da kalıcı sırt ve eklem yaralanmaları olabilir. Sağlıksız Bina Sendromu da (SBS) bir tehlikedir. Belli bir binada çalışanlarda spesifik bir nedene bağlanamayan bir dizi fiziksel belirtiyi tanımlamak için kullanılmaktadır. Mesela gözlerde tahriş, baş ağrısı, boğazda tahriş, yorgunluk, göğüste yanma, öksürük, hırıltı, konsantrasyon güçlüğü, burun tıkanıklığı, ciltte kızarma ya da kuruma olarak tanımlanabilir. Burada önemli olan bu semptomların sadece bina içindeyken ortaya çıkması, binadan uzaklaşınca kaybolmasıdır. Risk ise yüksek/orta/az şeklinde, çok boyutlu sıralama yoluyla ya da sayısal olarak ifade edilebilir. Tehlike Değerlendirmesi Tehlike analizi ya da tehlike değerlendirmesi, iş yerindeki bireysel tehlikelerin tanımlandığı, değerlendirildiği ve kaynağa olabildiğince yakın şekilde kontrol edilip elimine edildiği bir süreçtir. Teknoloji, kaynaklar, sosyal beklentiler ya da yönetmelik gereklilikleri değiştikçe, tehlike analizi kaynağa daha yakın bir odağa sahip olmaktadır. Tehlike kontrolu dinamik bir önleme programıdır. Tehlike bazlı programlar iş yerinde “kabul edilebilir riskler” olduğunu önermeme ya da ima etmeme avantajına da sahiptir. Bir tehlike bazlı program tüm riskleri elimine edemeyebilir ama aynı zamanda “tatmin edici”- ama hala riskli- sonuçları da kabul etmez. Risk Değerlendirmesi Modern iş sağlığı ve güvenliği yasaları genellikle risk değerlendirmesinin herhangi bir müdahaleden önce yapılmasını talep eder. Risk yönetimi, risklerin mümkün olduğunda kabul edilebilir bir pratiklikte düşük bir şekilde yönetilmesini gerektirir. Bu değerlendirme; Tehlikeleri tanımlamalı, Tehlikeden tüm etkilenenleri ve nedenlerini tanımlamalı, Riskleri değerlendirmeli, Uygun kontrol değerlerini tanımlamalı ve öncelik tanımalıdır. Riskin hesaplanması, bir zararın olabilme ve farkına varılması ihtimaline ve olasılığına, sonuçların ciddiyetine dayanmaktadır. Bu matematiksel olarak nicel değerlendirme (düşük, orta ve yüksek olasılık değerleriyle, ciddiyetin tamsayı değerlerinin çarpılması ile elde edilen risk faktörü) ya da zararın ortaya çıkabileceği durumların tanımlanması şeklinde nitel olarak ortaya konulabilir. Değerlendirme, periyodik olarak ve her iş ortamında belirli bir değişim olduğu zamanda kayıt edilmeli ve gözden geçirilmelidir. Değerlendirme riski kontrol etmek için pratik tavsiyeler içermelidir. Tavsiye edilen kontroller uygulandıktan sonra, kabul edilebilir bir seviyeye indiğinden emin olmak için risk tekrar hesaplanmalıdır. Genel olarak yeni tanımlanmış kontroller riski bir seviye düşürmelidir, örneğin yüksek dereceden ortaya indirmek. Yaygın İş Yeri Tehlike Grupları Mekanik Tehlikeler • Etken Tipine Göre; Darbe Şiddeti o Çarpışma o Yüksekten Düşmeler Objelerin Çarpması Sınırlı Alanlar Kaymalar ve Düşmeler Sivri Nesneler Üzerine Düşmeler Basınçlı Hava/Yüksek Basınç Sıvıları Karışıklık Alet-Edevatla İlgili Yaralanmalar • Zarar Tipine Göre; Ezilme Kesilme Sürtünme ve Aşınma Biçilme ya da Makaslanma Bıçaklanma ve Delinme • Diğer Fiziksel Tehlikeler; Ses Titreşim Işık Barotravma (hypobaric/hyperbaric basinc) Iyonize Edici Radyasyon Elektrik Boğulma Soğuk Stres (hipotermia) Sıcak Stres (hipertermia) Susuzluk (terlemeye bağlı) • Biyolojik Tehlikeler; Bakteri Virus Mantar o Küf Kan Yoluyla Bulaşan Patojenler Tüberküloz • Kimyasal Tehlikeler; Asitler Bazlar Ağır Metaller o Kurşun 73 EKİM 2011 Çözücüler Partiküller o Asbest ya da Diğer Toz Halindeki Maddeler o Silika Dumanlar Yüksek Tepkili Kimyasallar • Yangın, Ateşlenme ve Patlayıcı Tehlikeler; Patlama Parlama İnfilak Yangın Felaketi • Psikolojik-Sosyal Konular; İşle İlgili Stres, Fazla Mesai Yapma, Aşırı Çalışma vb. Organizasyon Dışından Gelen Şiddet Sözlü ya da Duygusal Taciz İçeren Zorbalık Cinsel Taciz Mobbing Tükenme İş Toplantıları Esnasında Tütün ya da Alkol Gibi Sağlığa Zararlı Maddelere Maruz Kalma • İyi Ergonomik Tasarımla Önlenebilinecek Kasİskelet Bozuklukları Peki bütün bu saydıklarımızla ilgili olarak ne yapabiliriz? Öncelikle TS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği standardını tanıyarak başlayabiliriz. TS 18001 (OHSAS) Standardının Gelişimi tanımlayabiliriz. Üçüncü adımı da alınması gereken önlemler, bu doğrultuda yapılması gereken faaliyetler ve bu faaliyetlerin kontrolleri olarak belirtebiliriz. Dördüncü adımı da belirli periyodlarla mevzuatlar ve standard şartları doğrultusunda alınan önlemlerin geçerliliği kontrol etmek ve gerekirse yeni faaliyetler başlatmak olarak tanımlayabiliriz. Belirli periyotlarla sistemin kendi personelimiz tarafından iç tetkikinin yapılarak zayıf yönlerimizin tespit edilmesini ve yönetimin gözden geçirme toplantıları ile de bu zayıf yönlerimize yönelik sürekli iyileştirme adımlarının atılmasını sağlayabiliriz. Bu standard konusunda belgelendirme işlemi yasal bir zorunluluk olmamasına rağmen gerek prestij gerekse de müşteri talebi doğrultusunda birçok kuruluşta belgelendirme çalışmaları uygulanmaya başlamıştır. Bu çalışmaların bize katkısı ne olacak diye düşündüğümüzde ise artık çalışma ortamlarındaki ramak kaldıların (nerdeyse oluyordu) daha iyi tespit edilmesiyle iş kazalarının, sağlık bozulmalarının giderek azalması olarak tanımlayabiliriz. Gerekli önlemleri alarak ülkemizde her 6 dakikada bir olan iş kazalarını ve her 2.5 saatte bir sakat kalan işçi sayısını azaltarak en azından % 98 kazaları önleyebiliriz. Yine ülkemizde geri bildirimi çok az olan meslek hastalıklarından (meslek hastalıkları ile ilgili olarak kot kumlama söktöründe çalışan işçilerin silikozis, tozlu ortamlarda çalışan işçilerin koah, asbestle çalışan işçilerin zamanla kansere yakalanmasını örnek verebiliriz.) dolayı oluşan ölümleri de azaltabiliriz. - 1996’da BS 8800 Mesleki Sağlık ve Güvenlik Yönetim Sistemi Rehberi Neden TS 18001 -1997’de Technical Report NPR 5001 -1999’da BS tarafından (İngiltere’de) İSG çalışmalarını diğer faaliyetlere entegre ederek kaynakların korunmasını sağlamak, -2004’de TS 18001 olarak yayınlandı. Yönetimin taahhüdünün sağlandığını göstermek, Standard, mutlaka bir kuruluş politikasının belirlenmesini istemektedir. Politikanız ise iş kazalarını ve sağlık bozulmalarını azaltmak, yasal mevzuatlara uymak ve bu yönetim sisteminin şartlarına uyarak etkinliğinizin sürekli iyileştirilmesinin taahhüdünü içermelidir. Bu taahhütler doğrultusunda ise iş sağlığı ve güvenliği hedefleri belirlenmelidir. Bu uygulamalar için ilk adım, üst yönetimin TS 18001 İşçi Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi standardını uygulama konusunda istekli olması, taahhüdünü açık olarak göstermesi ve tüm çalışanlarını eğitimlerle bilinçlendirmesidir. İkinci adımı ise gerçekleştirilen her faaliyet için tehlikeleri belirlemek ve bunlarla ilgili olasılık ve etki hesaplarını yapmak olarak Motivasyon ve katılımı artırmak, 74 Kârlılığı artırmak, Ulusal yasa ve dünya standardlarına uyum süresini ve maliyetini azaltmak, Paydaşların istek ve beklentilerini karşılayarak rekabeti artırmak, Kuruluşlar tarafından sürdürülmekte olan İSG faaliyetlerinin sistematik olarak yayılımını sağlamak için bu sistem uygulanmalıdır. Ama Ne Yaparsak Yapalım % 2’lik Bilmediğimiz Sebeplerden Oluşan İş Kazaları Olmaya Devam Edecektir. Kazasız Günler Dileğiyle … TSE-FSSC 22000 GIDA GÜVENLİĞİ FSSC 22000 - Gıda Güvenliği Sistem Belgelendirmesi Gıda Mühendisi Figen ŞAH TSE İzmir Personel ve Belgelendirme Müdürlüğü Gıda Yük. Mühendisi Tijen KÜÇÜKGÖKÇE TSE İzmir Personel ve Belgelendirme Müdürlüğü Gıda güvenliği kavramına dar bir çerçeveden bakıldığında, gıdaların amaçlanan kullanımına uygun olarak hazırlanması ve tüketildiğinde tüketicilere zarar vermemesi anlamında kullanılmaktadır. Gıda güvenliğinin daha geniş anlamı ise; gıda kaynaklı hastalıklara neden olan biyolojik, fiziksel ve kimyasal etkenleri önleyecek şekilde gıdaların işlenmesi, hazırlanması, depolanması ve son tüketiciye sunulmasını tanımlayan bilimsel bir sistem döngüsüdür. Tükettiğimiz gıdaların tarladan soframıza gelene kadarki süreçlerini garanti altına alan TS EN ISO 22000 gıda güvenliği açısından etkin bir yönetim sistemidir. Gıda güvenliğinin sağlanmasına yönelik bir sistem olan TS EN ISO 22000 gıda işletmelerinde, güvenli gıda üretimi için gerekli olan hijyen şartlarının (personel hijyeni, ekipman hijyeni, ham madde hijyeni, ortam hijyeni vb) belirlenmesini ve bu şartların üretimden tüketime sunulmasına kadar uzanan döngü içerisinde eksiksiz uygulanmasını, oluşabilecek risklerin önceden tanımlanmasını ve bu risklere karşı alınacak önlemlerin belirlenmesini açıkça ortaya koyan uluslararası bir yönetim sistemidir. 75 EKİM 2011 Gıda sektörünün içinde ve yanında yer alan her firma yönetim sistemleri kurulumunda, bu zincirde gıda güvenliği standard trafiği ile karşılaşıyor. Bu trafikte, uluslararası standardların yanında, özel firma standardları, yasal düzenlemeler, onay kuruluşları ve perakendeciler tarafından geliştirilen standardlar (TS EN ISO 9001, TS EN ISO 22000, BRC, PAS 220 vb.) seçimi zorlaştırıyor. FSSC 22000 standardı bu konuda gelinen son nokta olmuştur. Sistem seçiminde belirleyici etmen müşterinin talebi doğrultusunda olurken, aslında tek amaç; yasal gerekliliklere uyarak etkin bir gıda güvenliği sistemi kurmaktır. FSSC 22000 Nasıl Ortaya Çıkmıştır? Uluslararası gıda ticaretinde sektörel bütünlüğü sağlamak amacıyla kurulmuş en önemli kuruluşlardan biri GFSI (Global Food Safety Initiave-Küresel Gıda Güvenliği Hareketi)’dir. Bu kuruluş birçok büyük perakende, üretim, belgelendirme kuruluşlarının iştirakiyle oluşturulmuştur. GFSI, gıda güvenliği uygulamaları ve standardlarının tek bir çatı altında kabul edilebilirliğini sağlamak ve ortak bir dil oluşturmak amacıyla çalışmalar yürüten önemli bir organizasyondur. Şu ana kadar kabul ettiği standardlar arasında IFS Gıda, BRC Gıda, Global GAP, SQF vb bulunmaktaydı. ISO 22000 Gıda Güvenliği Yönetim sistemleri standardı diğer özel standardlarla karşılaştırıldığında ön gereksinim programları hakkında diğerleri kadar detaylı gereklilikler içermediği görüldü. Bu standardın diğer özel standardlara yaklaşması ve kabul edilebilirliği için ise ön gereksinimlerin (yasal şartların) detaylandırıldığı ek bir kılavuzla beraber denetlenmesi ihtiyacını ortaya koydu. Hazırlanması önceden planlanan bu kılavuz, CIAA (Avrupa Gıda ve İçecek Sanayileri Federasyonu) ve Avrupa’daki büyük gıda üreticilerinin bir araya gelmesiyle oluşturuldu. Avrupa Gıda ve İçecek Endüstrisi Konfederasyonu (Confederation of the Food and Drink Industry of the EU-CIAA) müşteri şartlarını sağlayan ve özellikle gıda üretimindeki ön gereksinim programlarını belirleyen teknik bir spesifikasyon geliştirilmesinde çalışmalar yürütmüştür. CIAA 26 Ulusal Gıda Endüstrisi Federasyonu buna 3 gözlemci de dahil olmak üzere, 28 Avrupa sektör birlikleri ile Avrupa’da bulunan 19 büyük üretici şirketten oluşmaktadır. CIAA tarafından yürütülen uygulamalar gıda güvenliği sisteminde önemli bir rol almakta ve gıda ticaretinde bir güven yaratmaktadır. İngiliz Standard Enstitüsü (The British Standard InstitutionBSI) yasal şartları Halka Açık Spesifikasyon (Publicly Available 76 Spesification) PAS 220 olarak yayınlamıştır. PAS 220-2008 aşağıdaki başlıkları içermektedir: • Binaların Yapısı ve Yerleşimi • Tesis ve Çalışma Alanları Yerleşimi • Yardımcı Tesisler – Hava, Su, Enerji • Atık Bertarafı • Ekipman Uygunluğu, Temizliği ve Bakımı • Satın Alınan Malzemelerin Yönetimi • Çapraz Kontaminasyonun Önlenmesi için Kontrol Önlemleri • Temizlik ve Sanitasyon • Haşere Kontrolü • Personel Hijyeni ve Sosyal Tesisler • Yeniden İşleme • Ürün Geri Çağırma Prosedürleri • Depolama • Ürün Bilgisi / Tüketicinin Farkındalığı • Gıda Savunması, Biyolojik Tedbir ve Biyoterörizm CIAA bir sonraki adımda, gıda üreticilerinin gıda güvenliği sistemlerine yönelik TS EN ISO 22000, ISO/ TS 22004 uygulamalarına dair rehber bir doküman niteliğinde olmasını planlayarak, TS EN ISO 22000 ve PAS 220 standardlarını birleştiren bir belgelendirme programı geliştirme çalışmalarına başladı ve bu çalışmayı tamamladı. Bu çalışmanın amacı; gıda zincirinde bulunan kuruluşların gıda güvenliği sistemleriyle ilgili metotları ve belgelendirme şartlarını uyumlulaştırmak, gıda güvenliği belgelerinin birbirleriyle kapsam ve içerik açısından karşılaştırılabilir olmasını belge güvenilirliği ile sağlamaktır. Bu sistemin kuruluşlarda uygulanması ile birlikte; • Yasal düzenlemelere uyum ve takip, • Ön koşulların işletmelerde daha aktif uygulanması ve denetimin sağlanması, • Müşteri gerekliliklerin yerine getirilmesi, • Verimli personel yönetimi, • Tüketici sağlığının korunması hedeflenmektedir. FSSC 22000 standardı (Food Safety System Certification 22000-Gıda Güvenliği Sistem Sertifikasyonu 22000) ihtiyaca yönelik olarak geliştirilmiş ve HACCP prensiplerini baz alan bir standarddır. FSSC 22000’in en önemli özeliklerinden biri oluşturulma amacının yalnızca gıda üreticileri tarafından uygulanabilir olmasıdır. FSSC 22000 aşağıda belirtilen mamulleri üreten gıda üreticilerinin sahip olduğu gıda güvenliği yönetim sistemlerine özel olarak geliştirilmiştir. Dayanıksız hayvansal ürünler (et, tavuk ürünleri, yumurta, süt ürünleri ve balık ürünleri), Dayanıksız bitkisel ürünler (taze meyveler, taze sebzeler, taze meyve suları, paketlenmiş sebze ve meyveler), Oda sıcaklığında uzun ömürlü ürünler (konserve ürünler, bisküviler, krakerler, bitkisel yağ, içme suyu, meşrubatlar, kek, un, şeker, tuz ), Teknik ve teknolojik yardımcı ürünler dışındaki Biyokimyasal üretim (vitaminler, katkı maddeleri, biyokültürler). FSSC 22000 büyüklüğüne ve karmaşıklığına, kâr etmesine ya da etmemesine ve kamu ya da özel teşebbüs olmasına bakılmaksızın gıda zincirindeki gıda üreten tüm işletmeler için uygulanabilir. Ayrıca bu süreç içerisinde PAS 220 spesifikasyonunu baz alan ISO 22002-1 Gıda Üreticileri için Ön Gereksinim Programları Kılavuzu da yayınlanmış, FSSC 22000 belgelendirme sürecinde PAS 220 ile eşit uygulanabilirliği açıklanmıştır. Toplum sağlığının korunması, yasalara uyum ve gıda sektörünün sağlıklı gelişmesi için, standardizasyon, uygunluk değerlendirme, deney ve kalibrasyon faaliyetlerini tarafsız, bağımsız, etkin ve güvenilir olarak sağlayan Türk Standardları Enstitüsü ülkemizde devam eden gıda güvenliği konusundaki faaliyetlerine yeni bir ivme kazandırarak PAS 220 teknik spesifikasyon ile TS EN ISO 22000 standardlarının birleşiminden oluşan FSSC 22000 Gıda Güvenliği Belgelendirme Sistemi konusunda eğitim ve belgelendirme faaliyetlerine başlamıştır. FSSC 22000 belgesinin geçerliliği ISO çıkışlı diğer yönetim sistemlerinde olduğu gibi 3 yıldır. Ayrıca yıllık takip denetimleri planlanmakta ve 3 yılda bir belge yenilemesi yapılmaktadır. Tüm dünyada FSSC 22000’den belgelendirme yapan 23 adet akredite olmuş belgelendirme kuruluşu bulunmaktadır ve 600 adet FSSC 22000 belgesi verilmiştir. 77 EKİM 2011 TSE – KÜRESEL ÇEVRE BİLİNCİ Küresel Çevre Bilincinin Gelişimi ve Bu Durumun İşletmelere Yüklediği Sorumluluklar 78 Çevre Yük. Müh. Fatma ARIKAN Tetkik Görevlisi TSE Ankara Personel ve Sistem Belgelendirme Başkanlığı Çevre Müh. Alper KARA Tetkik Görevlisi TSE Ankara Personel ve Sistem Belgelendirme Başkanlığı 1970’li yıllardan itibaren sahip olduğumuz doğal kaynakların azalması/yok olması tehlikesi, toplumların bilinçlenmesi, küreselleşme, yaşanan ciddi çevre kazaları vb. birçok gelişme/olay sonucunda sahip olunan kaynakların etkin ve verimli kullanılması ile kirliliğin azaltılmasına yönelik olarak insanlar daha hassas bir yaklaşım içine girmişlerdir. Bu durum gerek yurt içi gerekse yurt dışı müşterilerin çevreye duyarlı üretim yapan işletmeleri tercih etmesine yol açmaktadır. Bu tercihin sonucu olarak; çevrenin korunmasına ve daha etkin ham maddeler kullanarak doğal kaynakların verimli tüketilmesine yönelik stratejiler oluşturan, yeni ve çevre dostu teknolojiler kullanan işletmeler daha çok tercih edilir hale gelmişlerdir. Çevre mevzuatına ve standardlarına uygun üretim yapan işletmelerin, etkin bir Çevre Yönetim Sistemi (ÇYS) kurarak bunu etkin bir biçimde yürütmeleri ve belgelendirme yolu ile bunu kamuoyuna ve müşterilerine kanıtlayabilmeleri, ticarette önlerinde olan çevre engelini kaldırmalarını sağlamaktadır. Böylece işletmeler, hem yasal sorumluluklarını yerine getirmekte hem de ürünlerinin daha tercih edilebilir hale gelmesini sağlayabilmektedirler. ÇYS’nin İşletmeye Kazandırdıkları Nelerdir? İşletmelerde kurulan ve etkin yürütülen çevre yönetim sistemi; Çevre Yük. Müh. Volkan ÇAĞIN Tetkik Görevlisi TSE Ankara Personel ve Sistem Belgelendirme Başkanlığı • Çevreye duyarlı üretim yapılarak tüketicilerce tercih edilebilirliğin ve prestijin artması, • Müşteri taleplerinin karşılanması ve bu sayede pazar avantajının elde edilmesi, 79 EKİM 2011 • Ham madde maliyetleri ve atık yönetimi maliyetlerinin azalması, • Sistem sayesinde mevzuata uyumun garantilenmesi, cezaların azalması, • İç yönetim kalitesinde artış, • Tedarikçi olarak çalışıldığı durumlarda, ana işletmenin taleplerinin yerine getirilmesi, • Kaynakların daha verimli kullanımı, • İç iletişimin gelişmesi, • Personel motivasyonunun artması noktalarında işletmeye gerek ticari, gerek prestij, gerekse yönetim anlamında büyük faydalar sağlamaktadır. ÇYS’nin Bileşenleri Uluslararası bir Standard olan TS EN ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi - Şartlar ve Kullanım Kılavuzu standardı, her tip ve ölçekteki işletmenin etkin bir çevre yönetim sistemi kurması ve yürütmesi için gerekli şartları içerir. Çevre Yönetim Sistemi standardı, kuruluşların uymak zorunda olduğu yasal ve diğer şartları dikkate alan politika, hedef ve programları geliştirmesine ve uygulamasına imkân veren ve Planla-Uygula-Kontrol Et-Önlem Al (PUKÖ) sistematiğini esas alan bir çevre yönetim sisteminin bileşenlerini tanımlar. Çevre Politikasının Belirlenmesi TS EN ISO 14001 ÇYS Standardına göre işletmenin üst yönetimi tarafından bir çevre politikası belirlenmelidir. Politika, yasal sorumluluklara ve kuruluşun uymakla yükümlü olduğu/olabileceği diğer sorumluluklara uymayı, çevre kirliliğinin önlenmesine yönelik tedbirler almayı ve çevresel performansın sürekli iyileştirilmesini taahhüt etmelidir. Çevre politikasının tüm çalışanlar tarafından anlaşılması ve benimsenmesi sağlanmalı, politika halkın erişimine açık tutulmalıdır. Planlama Çevre politikasının oluşturulmasından sonra, işletmenin faaliyetlerinden, ürünlerinden ve hizmetlerinden kaynaklanan (planlanan ve rutin olmayan faaliyet, ürün ve hizmetler dahil) ve çevre ile etkileşime giren/girebilen unsurları (çevre boyutları), bunların gerçek veya potansiyel etkileri ile Kuruluşça belirlenecek bir yöntem doğrultusunda “önemli” çevre boyutları tespit edilmelidir. Buna ek olarak kuruluşlarca, çevre boyutları ile ilişkili yasal şartlar ve kuruluşun uymakla yükümlü olduğu diğer şartlar (örneğin müşteri şartları) belirlenmelidir. Çevre boyutu, çevresel etki ve yasal ve diğer şartların belirlenmesi aşamasından sonra çevre politikasında yer alan taahhütler, önemli çevre boyutları, yasal ve diğer şartlar, mali ve teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak çevre amaç ve hedefleri belirlenmeli, 80 bu amaç ve hedeflerin sağlanması için zamanlama, görev ve sorumluluklar, yöntemler gibi detaylı eylem planlarının yer aldığı çevre yönetim programları hazırlanmalı, uygulanmalı ve sürekliliği sağlanmalıdır. Uygulama Bu bölümde işletme, çevre yönetim programının uygulanmasında ve sistemin yürütülmesinde görev, yetki ve sorumlulukları belirlemelidir. Çevre yönetim sistemi kapsamında iletişim, dokümantasyon, eğitim yaklaşımı, personel bilinci ve farkındalığı ve yetkinlikler ile ilgili esaslar oluşturulmalıdır. Bunların yanı sıra, çevre politikasında taahhüt edilen çevre performansını artıran diğer faaliyetlerin (örneğin kaynak yönetimi, atık yönetimi gibi) yürütülmesi ve çevresel etkilerin amaç ve hedefler kapsamında en aza indirilmesi için tedbirler alınmalıdır. Başka bir ifade ile önemli çevre boyutlarının ortaya çıktığı depolama, üretim, vb. faaliyetler ile önemli çevre boyutlarının yönetilmesinde kullanılan arıtma, geçici atık depolama, vb. faaliyetler için faaliyet kontrolleri oluşturulmalıdır. Ayrıca acil durumlarla ilgili gerçekleştirilecek faaliyetler, alınacak önlemler, sorumlu personeller, tutulacak kayıtlar tanımlanmalıdır. Gözden Geçirme İşletmenin üst yönetimi, ÇYS’nin etkinliği ve uygulama durumunu belirli aralıklarla gözden geçirmeli; politikada verilen taahhütlerin ve planlanan uygulamaların yerine getirilip getirilmediğini değerlendirmelidir. Çevre Yönetim Sistemi, çevre politikası, amaç ve hedeflere ulaşılma durumu; iç tetkik sonuçları, düzeltici ve önleyici faaliyetlerin durumu, uygunluk değerlendirme faaliyetleri sonuçları, yasal ve diğer şartlardaki değişiklikler ve kuruluş dışı ilgili taraflardan gelen bildirim/bildirimler göz önünde bulundurularak sürekli iyileştirmeyi sağlayacak şekilde gözden geçirilmelidir. Bu gözden geçirme, çevre politikasında, amaçlarında, hedeflerinde ve diğer unsurlarında yapılacak olan muhtemel değişikliklerle ilgili her türlü kararı ve faaliyeti ihtiva etmelidir. TSE Tarafından ÇYS Kapsamında Gerçekleştirilen Faaliyetler EN ISO 14001 standardının 1997 yılında Türk Standardı olarak kabul edilmesi ile birlikte TSE’nin ÇYS kapsamında eğitim ve sistem belgelendirme faaliyetleri başlamıştır. Kontrol TS EN ISO 14001 ÇYS Standardı çerçevesinde işletme, ÇYS’nin performansını ve amaç ve hedeflere ulaşma oranını izlemek ve ölçmek ve izleme ve ölçme faaliyetlerini doğrulanabilir ve/veya kalibre edilmiş izleme/ölçme donanımı ile gerçekleştirmek üzere sistem oluşturmalı; yasal ve uymakla yükümlü olduğu diğer şartlara uygunluğunu periyodik olarak değerlendirmeli ve bu değerlendirmeye ilişkin kayıtlarını oluşturmalıdır. Sistemin yürütülmesinde karşılaştığı şartlara (yasal ve/ veya diğer) uymama durumlarının (uygunsuzlukların) düzeltilmesi, ortadan kaldırılması veya çevresel etkilerinin en aza indirilmesi, uygunsuzlukların sebeplerinin araştırılarak uygunsuzlukların tekrarının önlenmesi amacıyla gerekli düzeltici faaliyetlerin gerçekleştirilmesi, karşılaşılması öngörülen (potansiyel) uygunsuzlukların önlenmesi için gerekli tedbirleri almalıdır. Bunlara ek olarak, İşletme, Çevre Yönetim Sistemi kapsamındaki kayıtları ile ilgili esaslar oluşturmalı ve belirlediği aralıklarda kendi iç denetimlerini yaparak ÇYS’nin etkin bir biçimde uygulanıp uygulanamadığını denetlemelidir. Hali hazırda TSE tarafından yürütülen ÇYS belgelendirme faaliyetleri, Nükleer Sektör hariç tüm kategorileri kapsayacak şekilde TÜRKAK tarafından akredite olarak gerçekleştirilmektedir. ÇYS kapsamında gerçekleştirilen eğitim faaliyetleri ise hem ÇYS belgesi almak isteyen işletmelerin altyapılarını güçlendirmeyi hem de ülkemizde bu konuda bilgi sahibi olan kişi sayısını artırmayı amaçlamaktadır. 2011 yılında Personel Belgelendirme Müdürlüğünün faaliyete başlaması ile birlikte TSE bünyesinde ÇYS kapsamında gerçekleştirilen faaliyetlere Çevre Sistemleri Yöneticisi ve Çevre Sistemleri Tetkik Görevlisi kategorilerini kapsayacak şekilde Personel Belgelendirme faaliyetleri de eklenmiştir. ÇYS kapsamında gerçekleştirilen personel belgelendirme faaliyetleri hali hazırda Avrupa Kalite Teşkilatı (EOQ) kurallarına ve personel belgelendirme kuruluşlarına yönelik akreditasyon için esas teşkil eden TS EN ISO/IEC 17024 “Uygunluk Değerlendirmesi-Personel Belgelendirmesi Yapan Kuruluşlar için Genel Şartlar”a uygun bir şekilde TÜRKAK’tan akredite olarak yürütülmektedir. Başka bir deyişle, TSE tarafından ÇYS kapsamında gerçekleştirilen personel belgelendirme faaliyetleri uluslararası arenada faaliyet gösterebilecek ÇYS konusunda uzman personelin vasıflandırılmasını içermektedir. 81 EKİM 2011 TSE-YAPI ELEMANLARI Ön Dökümlü Betonarme Yapı Elemanları Kalite Yönetim Sistemi İnşaat Müh. Gökcen BİRCAN DEĞERLİYURT Baş Tetkikci TSE Ankara Personel ve Sistem Belgelendirme Merkezi Başkanlığı İnşaat sektörü bakıldığında dünyadaki en büyük ve en geniş endüstri dalıdır. Sektörün bu kadar geniş ve büyük olması beraberinde karmaşık bir yapıyı da kaçınılmaz kılmaktadır. Bu karmaşık yapıya sahip endüstrinin gelişimi, verimi bir ülkenin diğer endüstrilerini de direkt olarak etkilemektedir. Doğal olarak bu durum ülke ekonomilerinde ciddi avantaj ya da dezavantajların yaşanmasına sebebiyet vermektedir. Özellikle ülkemiz ekonomisinin lokomatifi olarak öne çıkan inşaat sektöründe dezavantajları avantaja dönüştürebilmenin yolu da bu sektördeki verimlilik oranının üst seviyelerde tutulması ile sağlanabilir. İnşaat sektöründe verimlilik tanımına bakıldığında genel manada inşaatların en az maliyetle bitirilmesi noktasında yönetimsel beceri ile birlikte işçiler, malzemeler ve ekipmanların kullanım etkinliğinin ölçülmesi olarak değerlendirilebilir. Buradaki yönetsel beceri ve etkinlik ifadesi verimlilik açısından en önemli unsurları teşkil etmektedir. Zira yönetsel becerinin üst seviyede olduğu ve faaliyetlerdeki etkinliğin ölçülerek verilere dayalı karar verme mekanizmasının geliştirildiği bir sektörde verimlilik doğal olarak üst seviyede olacaktır. Günümüzde bu amaçla izleyip ölçerek verilere dayalı karar verebilmek noktasında yönetim sistemleri geliştirilmiş ve uygulanmaktadır. Bu yönetim sistemleri artık bilimsel manada yönetim sistem standardları referans alınarak kurulmakta ve uygulanmaktadır. Ülkemizdeki İnşaat sektöründe sanayi yapılarının yaklaşık %90’nı prefabrike betonarme inşaat yöntemi ile yapılmakta olup, bu sektörün daha otokontrollü olabilmesi ve verimliliği için bir yönetim sistemine ihtiyaç duyulmuş ve sektörden gelen talep doğrultusunda Türk Standardları Enstitüsü “TSEK-118 Ön Dökümlü Betonarme Yapı Elemanları-Kalite Yönetim Sistemi” kriterini oluşturmuştur. Bu kriter; TS EN ISO 9001 standardının proses modeli üzerine kurulmuş olup kriterin bazı maddeleri sektöre yönelik olarak daha detaylı hazırlanmış olan böyle bir yönetim sistemi kriteri dünyada ilk defa ülkemizde oluşturulmuştur. 82 Bu kriter referans alınarak özellikle inşaat sektörünün önemli bir dalını oluşturan prefabrike betonarme inşaat sektöründeki faaliyet gösteren kuruluşların gelişmesi ve sürekli iyileştirilebilmesi amacıyla Türkiye Prefabrik Birliği ile Türk Standardları Enstitüsü arasında yapılan iş birliği çerçevesinde tüm prefabrike yapıların projelendirme, üretim ve montaj süreçleri belirlenen iş bölümü çerçevesinde her iki kuruluş tarafından denetlenecek ve belgelendirilecektir. Bu sayede Prefabrike Betonarme İnşaat sektöründe uygulanacak olan yönetim sistemi ile; 1. Sektördeki verimlilik ve etkinlik artması, bunlara bağlı olarak ülke ekonomisinin ciddi kazanımlar elde etmesi, 2. Başlangıçtaki bütçe veya maliyet ile öngörülen şartların örtüşmesi, 3. Zaman yönetimi açısından hedeflenen sürelere ulaşma oranı yüksekliği, 4. Sektördeki çalışma ortamlarının beraberinde getirdiği muhtemel iş kazası ve sağlık risklerine karşı önlem alabilme kabiliyetinin artması, 5. Sektörde faaliyet gösteren kuruluşların Standard şartlarını yerine getirmesi halinde ürün/hizmet kalitesi ile güvenilirliğini artırması ve müşterilerin memnuniyetini en üst seviyeye getirmesi, 6. Sektörde kalite altyapısının ve bilincinin geliştirilmesi, yaygınlaştırılmasıyla sürdürülebilir rekabetçiliğin geliştirilmesi, 7. Proses mantığı içerisinde sürekli iyileşmenin yaşanacak olması, 8. Ortak bir yönetsel yaklaşım biçimine sahip olunması, 9. Bireyden ziyade takım çalışmasını ön görecek bir yapıya kavuşulması, 10.Görev yetki sorumlulukların net olarak tanımlanması ile birlikte daha basit ve kolay yönetim anlayışına sahip olunması gibi daha bir çok kazanımlar elde edilebilecektir. Türk Standardları Enstitüsü ile Türkiye Prefabrik Birliği arasında yapılmış olan protokolün diğer sektörlerimize de örnek olacak bir uygulama olduğu gerçeği paralelinde daha güvenli yapılara sahip olabilmenin yolunun kaliteden geçtiği unutulmamalıdır. 83 EKİM 2011 TSE-MÜŞTERİ Kızgın Müşterileriniz Değil, Mutlu Müşterileriniz Olsun! Son günlerin trendi Müşteri Odaklılık, müşteri memnuniyeti. Sektörünüz ne olursa olsun, müşterileriniz varsa siz de varsınız, müşterileriniz yok ise siz de yoksunuz. Günümüzde, ülkemizde hızla değişmekte olan tüketici profili, bilinç düzeyi yüksek, iyi araştırmacı ve hakkını arayan bir müşteri toplumu olarak karşımıza çıkmakta. İster kamu sektörü, ister özel sektör olsun, ister mal veya isterseniz hizmet sunan bir kuruluş olun, müşterileriniz sizin için altın yumurtlayan bir tavuk niteliğinde. Çok beğendiğiniz bir ürün ya da hizmet fırsatını buldunuz ve aldınız fakat o da ne? Ürün/hizmet ile ilgili yaşadığınız deneyim koca bir hayal kırıklığı, kelimenin 84 Sevgi ÖLGÜN KOCABAŞ Baş Tetkikci TSE Antalya Personel ve Sistem Belgelendirme Müdürlüğü tam anlamıyla bir hüsran... Ne yapardınız? Bu soruya verilecek onlarca cevap var. Ya hemen götürür iade ederdim, ya hemen şikâyet ederdim ya da bir daha asla o markayı tercih etmez ve bu tatsız durumu da çevremdekilerle paylaşırdım. Bu gibi örnekler çoğaltılabilir. Yapılan bilimsel araştırmalar kanıtlıyor ki, memnun müşteriler memnuniyetleri sadece 3-5 kişi ile paylaşırlarken, mutsuz memnun olmayan müşteriler bu durumu 8-16 kişiye aktarmakta. Dolayısıyla mutsuzsunuz ne yaparsınız? ”Şikâyet ederim” cevabını veren tüketici kesimi hızla artmakta. Peki, şikâyet ettiniz, karşınızda muhatap bir yetkili ya da birim bulabildiniz mi? Sizinle ve şikâyetinizle ne ölçüde ilgilenildi? İşte artık profesyonel kuruluş öngörüsünde yatan bir yönetim sistemi, kuruluşunuzun süreçlerini iyileştirirken, müşterilerinizi de mutlu ve memnun edip, sorunlarını çözümlüyor: ”TS ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti ve Şikâyeti Yönetim Sistemi” TS EN ISO 9001:2008 Standardının da 5.3-Müşteri Odaklılık, 7.2-Müşteri İle İletişim, 8.2.1-Müşteri Memnuniyeti ve 8.5.1-Sürekli İyileştirme maddelerini de içeren bu yönetim sistemi, kuruluşunuzda uygulandığında, geribildirim organizasyonun ne kadar sağlıklı olduğunu, hangi noktalarda problem olduğunu, nerelerde önlemler alınması gerektiğini gösterir. Öncelikle, etkili bir şikâyet yönetim sistemi için firma içinde şikâyet ile ilgili ortak bir anlayış olmalıdır. Şikâyetin ilgili kuruluş/firma için kötü bir sonuç değil, aksine sürekli iyileştirme ve geliştirme imkânı sağlayan bir fırsat olan önemli bir geribildirim olduğu unutulmamalı üst yönetim ve çalışanlarca mutlaka bu anlayış benimsenmelidir. Bir kuruluş ya da işletmeye gelen şikâyet sürecinde, en olması istenilmeyen durum ulaşılamamak. Şikâyette bulunmak için dakikalarca telefonlarda beklemek; karşınızda muhatap bulamamak, problemi defalarca farklı farklı kişilere anlatmak ya da şikâyetini yazmak için köşe bucak şikâyet formu ve benzeri formları aramak hiçbir müşteri için cazip değildir. Yine hiçbir şikâyete cevap vermeyen bir işletmeye yapılacak olan şikâyetler sonuçsuz kalacağından müşteri daha baştan şikâyet etmekten vazgeçecektir. Şikâyetin müşteriye hem maddi hem manevi bir maliyeti vardır. Örneğin şikâyet için ayıracağı zaman ya da ürünü değiştirmesi için gitmesi gereken yere ulaşım masrafı ve yine zaman kaybı önemli birer maliyettir. İşletmelerin bu noktada atacağı en önemli adım birinci ve ikinci durumu mümkün olduğu kadar elverişli hale getirerek müşterilerini şikâyete teşvik etmektir. başlayacak ve eğer, müşterilerinize değer vermezseniz de biri bunu mutlaka sizin adınıza yapacaktır. Aslında müşterileriniz size şikâyetlerini bildiriyorlar ise çok şanslınız ve işletmenizde, TS ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti ve Şikâyeti Yönetim Sistemi uyguluyor iseniz, daha da çok şanslısınız. Çünkü, süreçlerinizdeki aksayan yönleriniz, size müşterileriniz tarafından ücretsiz olarak geri bildirimle bildirilmiş, profesyonel yönetim sistemi yaklaşımı ile, en mutsuz müşteriniz sizden mutlu ve memnun olarak ayrılabilmişse, gelen şikâyetleri adil, tarafsız, objektif ve hızlı bir şekilde çözümlüyor iseniz, aslında piyasada da Farkındalılık, Güven ve Marka İmajı da sağlamışsınızdır demektir. İşte Bill Gates Microsoft Yönetim Kurulu Başkanı’nın da dediği gibi: “Sizin En Mutsuz Müşteriniz Kendisinden En Çok Şey Öğrendiğiniz Kişidir.” Bill GATES Microsoft Yönetim Kurulu Başkanı Çünkü müşteri şikâyetleri alınabilecek en güzel geribildirimdir. Kim size ürününüzü ya da hizmetinizi kullanan bir müşteriden daha iyi bir geribildirim verebilir? İşte bu geri bildirimleri alırken, nerede ne hata yaptınız, TS ISO 10002 Standardı kılavuzluk prensiplerini işletip, Şikâyetler sonrasında Ulaşılabilir/Erişilebilir oldunuz mu, Hesap Verilebilirlik, Gizlilik, Objektiflik, Cevap Verilebilirlik, Şeffaflık dahilinde şikâyetlere çözüm bulup süreçlerinizde aksayan yönleri iyileştirdiniz mi? Bu şartlar sağlanırken müşteri şikâyetleri ile ilgilenen çalışanların eğitimi de göz ardı edilmemelidir. Örneğin çağrı merkezinde müşteri ile iletişim halinde olan çalışanların şikâyetleri karşılaması ve gerekli olduğu durumlarda hızlı çözümler sağlayabilmek adına yetki kullanabilmesi firmaya artı değerler sağlayacaktır. İşte bütün bunlar sağlanmadığı takdirde, hızla itibar kaybetmeye 85 EKİM 2011 54. EOQ KONGRESİ SUNUMU Yönetim Sistem Belgelendirmesi Konusunda Karşılaşılabilecek Sorunlar IQNet- 20 Yıldır Ortaklarının ve İşverenlerinin Hizmetinde: . 36 ortak kuruluş (CBs), . 150 ülkede belgelendirilmiş 310’000 kuruluş, . Dünya çapında % 25 pazar payı, . Ortakların % 60’ı kendi pazarında lider pozisyonda. Belgelendirme Gerekçeleri Bir kuruluş belgelendirme olmaksızın da dahili ve harici menfaatleri için Yönetim Sistem Standardlarını uygulayabilir. Bağımsız bir denetimden sonra yönetim sistemini belgelendirip belgelendirmeme kararı, iş faaliyetlerine dayanan gerekçelerle alınır – örneğin işverenin talebi veya kuruluşun faaliyet alanındaki mevzuatın bir gereği olabilir. Yönetim Sistemleri ve Belgelendirme şu Amaçlarla Kullanılır… - Riskleri yönetmek (kalite, diğer), 86 Michael DRECHSEL IQNet Başkanı - Gerekli şartları yerine getirmek (işverenler… hissedarlar… yasal gerekler…), - Gelişme sağlamak (proses verimi, proses performansı), - İletişim sağlamak (güvenirlirlik ispatı … hissedarlar …). Araştırmalar, belgelendirilmiş şirketlerin daha başarılı olduğunu gösteriyor - Kapasite artışı / daha yüksek performans. - Daha istikrarlı ekonomik durum. Daha yüksek performans için … - Sistem ile liderlik, - Sistem ile müşteri odaklı hizmet, - Hedefler ile uyumlu faaliyetler, - Proseslerde iyileşme, - Hataların azaltılmas, - Sürekli gelişme = öğrenme. Worldwide total of QMS(Kalit eY önetim S istemi) ISO Worldwide 9001 :2000/2008 certificates total of Worldwide totaltotal of Worldwide of 2008 December 2004 to December ISO 9001 :2000/2008 certificates ISOISO 90019001 :2000/2008 certificates :2000/2008 certificates December 2004to to December2008 2008 1000 000 December 2004 December 2004December to December 2008 1000 000 1000 1000 000 000 900 000 EMS (Çevre YönetimWorldwide Sistemi) total of ISO 14001 :2004 Worldwide totalcertificates of Worldwide total of Worldwide total of 2008 December 2005 to December ISO14001 14001:2004 :2004certificates certificates ISO ISO 14001 :2004 certificates December2005 2005to toDecember December2008 2008 December December 2005 to December 2008 200 000 200 000 200 000 200000 000 180 900 000 900 000 900 000 000 800 180 000 180 000 180 000 000 160 800 000 800 000 800 000 700 160 000 160 000 160 000 140 700 000 700 000 700 000 000 600 Medikal cihazlar Worldwide total of Worldwide totalcertificates of ISO 13485 :2003 Worldwide total of ISO 13485 :2003 certificates Worldwide total of 2008 December 2004 to December ISOISO 13485 :2003 certificates December 2004 to December 2008 13485 :2003 certificates December 2004 to December 2008 December 2004 to December 2008 14 000 14 000 Dec 08 Dec 08 DecDec 08 08 Dec 07 Dec 07 DecDec 07 07 10 000 10 000 8 000 8 000 12 000 12 000 10 000 10 000 8 000 10 000 10 000 8 000 8 000 8 000 6 000 6 000 6 000 8 000 8 000 6 000 6 000 6 000 1 000 1 000 6 000 6 000 4 000 4 000 1 000 1 000 2 000 2 000 Worldwide total Worldwide total of of Dec 08 Dec 08 Dec 08 Dec 08 Dec 07 Dec 07 0 Dec 07 Dec 07 0 Dec 06 Dec 06 0 2 000 Dec 06 Dec 06 Dec 08 Dec 08 Dec 08 Dec 08 Dec 07 Dec 07 Dec 07 Dec 07 Dec 06 Dec 06 Dec 06 Dec 06 Dec 05 Dec 05 Dec 05 Dec 05 0 Dec 04 Dec 04 2 000 2 000 2 000 0 0 Dec 04 Dec 04 4 000 4 000 2 000 2 000 0 Dec 06 Dec 06 ISMS (Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi) Worldwide total of Worldwide total of ISO/IEC 27001:2005 certificates Worldwide total of of ISO/IEC 27001:2005 certificates Worldwide total December 2006 to December 2008 ISO/IEC 27001:2005 certificates December 2006 to December 2008 ISO/IEC 27001:2005 certificates December 20062006 to December 20082008 December to December 10 000 10 000 14 000 14 000 12 000 12 000 0 DecDec 06 06 Dec 08 Dec 08 DecDec 08 08 Dec 07 Dec 07 DecDec 07 07 Dec 06 Dec 06 DecDec 06 06 Dec 05 Dec 05 DecDec 05 05 DecDec 04 04 -300 000 -300 000 -300 000 200 000 200 000 200 000 200 000 000 100 100 000 100 000 100 000 0 0 0 0 Dec 04 Dec 04 -100 000 -100 000 -100 000 -300 120 000 120 000 120000 000 100 100 000 100 000 100 000 80 000 80 000 80 000 80 000 000 60 60 000 60 000 60 000 000 10 10 000 10 000 10000 000 20 20 000 20 000 0 20 000 0 0 0 DecDec 05 05 500 000 500 000 500 000 -100 000 Dec 05 Dec 05 140 000 140 000 140000 000 120 600 000 600 000 600 000 000 500 87 Worldwide total Worldwide total of of EKİM 2011 Otomotiv Dec 08 Dec 08 Dec 07 0 Dec 07 0 Dec 08 Dec 08 Dec 07 Dec 07 Dec 06 Dec 06 Dec 05 Dec 05 Dec 04 0 Dec 04 0 Dec 06 2 000 2 000 Dec 06 2 000 2 000 Gıda Worldwide total Worldwide total of of ISO/TS 16949 :2002 certificates ISO/TS 16949 :2002 certificates December 2004 to December 2008 December 2004 to December 2008 40 000 40 000 Worldwide total Worldwide total of of 22000:2005 certificates ISOISO 22000:2005 certificates December 2007 to December 2008 December 2007 to December 2008 10 000 10 000 8 000 8 000 30 000 30 000 6 000 6 000 20 000 20 000 1 000 1 000 10 000 10 000 Dec 08 Dec 08 Dec 07 0 Dec 07 Dec 08 Dec 08 Dec 07 Dec 07 Dec 06 Dec 06 Dec 05 Dec 05 0 Dec 04 0 Dec 04 0 2 000 2 000 Önümüzdeki yıllar … - Belgelendirme kuruluşları arasında artan rekabet, … olası değişiklikler ve sorunlar getirebilir. - Piyasada değerleri azaltan ve imajı bozan düşük uzmanlığa sahip belgelendirme kuruluşlarının faaliyet göstermesi, Sorunlar - Kalite Yönetim Sistemi belgelerine güvenin azalması, - Kalite değil, belgelendirme üzerine odaklanılması, - Fiyatların (denetçi günleri + günlük ücretler) aşağı çekilmesi, - Belgelendirmenin ticari bir meta haline gelebilmesi, - Artan akreditasyon ücretleri, - Belgelendirme Kuruluşunun “işverenin müşterilerine” güvenin kaybolması. - Uzman denetçi çalıştırmada zorluklar, Çoğunlukla büyük kuruluşların Kalite Yönetim Sistemi belgelendirmesine ilgilerinin azalması - “En üst düzey akreditasyon, işverenin müşterilerinden gelir”, - Daha “yüzeysel” denetlemeler, - Pazar içinde şirket imajının yükseltilmesi ve şirketin diğerlerinden ayırt edilmesinde zorluklar (oturmuş sisteme sahip kuruluşlar daha dinamik ve performans odaklı alternatifler arıyorlar); - Meseleleri kendi sorumluluğuna alma rismi sektör planlarının yayılması (otomotiv, havacılık, gıda, demir yolu), - Küçük kuruluşlar belgelendirmeye zorlanıyorlar ve ucuz belgelendirme çözümleri arıyorlar - Tanınmamış ve düşük uzmanlığa sahip belgelendirme kuruluşları bu talebe zayıf belgelendirme hizmetleri ile karşılık veriyor - üçüncü tarafın belgelendirme güvenilirliğine zarar veriyor, - Daha fazla devletin yönetmeliğine girmesi (ör. Çin, Avrupa Akreditasyonu). - Akreditasyon “kötü” belgelendirme kuruluşlarını ortadan kaldıramadı, 88 - Büyük alıcıların 2. Kısım denetimleri yürütmeye devam etmesi, Avrupa’nın Sorunları Akreditasyon ve Belgelendirme üzerine AB 765/2008 Yönetmeliğinin uygulanması (Ocak 2010’dan beri yürürlükte) Başlıca Sonuçları: - Akreditasyonun rekabetçi bir faaliyet olmaması. Ülke başına tanınan sadece bir akreditasyon kuruluşu olması (ulusal tekel), Faaliyetler Ortak ISO/IAF Hareket Planı IAF/ILAC/ISO Ortak Çalışma Grubu tarafından geliştirilmiştir - Avrupa akreditasyon üyelerinin çoklu akreditasyondan resmi olarak vazgeçirilmesi, Kilit Unsurlar - Yerel akreditasyon kuruluşlarının yerel belgelendirme kuruluşlarının akreditasyonuna yönelik “İlk Reddetme Hakkı”na sahip olması, Yönetim sistemi verdiği sözleri yerine getiriyor mu? - Eğer yerel bir akreditasyon kuruluşu akreditasyon veremezse, belgelendirme kuruluşu bir başka Avrupa Akreditasyon üyesi akreditasyon kuruluşundan akreditasyon talep edebilir, - Avrupalı bir belgelendirme kuruluşunu Avrupa Akreditasyon haricinde akreditasyon edinmekten hiçbir şey alıkoyamaz. “Sonuç Unsurlarının” tanınması: Belgelendirme kuruluşunun işverenin, "müşterilerine” odaklanma ihtiyacı: Tedarikçilerinin performansından memnunlar mı? Uygunluk değerlendirme topluluğu içindeki tüm “Oyuncular” dan daha agresif bir durum görme alma ihtiyacı: Hedef: “İyileri” “Kötülerden” ayırmak. Avrupa’nın Zorlukları Belgelendirme Kuruluşları için 2006’da yayınlanan yeni şartlar (ISO/IEC 17021); Yönetmelik 765 / 2008’in Uygulanması - Prensip esaslı yaklaşım, Riskler: - Çıkar çatışmalarının yönetilmesi için sistematik yaklaşım, - Özellikle belgelendirme amacıyla veya mevzuata uygunluk bakımından AB’ye özel şartların yaratılması olasılığı, - İki aşamalı ilk denetim ihtiyacı, Yenilenen ISO/IEC 17021 halen 2010’da yayınlanacak. - Avrupalı ve Avrupalı olmayan belgelendirme kuruluşları arasında “Eşitsiz Rekabet Ortamı” yaratılması, Denetleme prosesi ve denetçi uzmanlığı üzerine daha fazla odaklanma, - Tekel, finansal esaret demektir. Ortak ISO/IAF Tebliği (Haziran 2009): “Akredite Belgelendirmeden ISO 9001’e Beklenen Sonuçlar” IQNet’in amacı: “Güvenilir bir sonucu garantileyen etkili, verimli ve kullanıcı dostu uygunluk değerlendirme proseslerinin geliştirilmesine aktif şekilde katkıda bulunmaktır.” ISO 9000 Danışma Grubu Dokümanı Güncellemesi “ISO 9001-Tedarik Zinciri içinde anlamı nedir?” IQNet’in Katkıları “Uygun Denetleme Metotları” üzerine Ortak ISO/IAF Kılavuzu, 3. Taraf denetçilerine yöneliktir, ama dahili denetçiler için de faydalıdır! IQNet aşağıdakiler dahil olmak üzere farklı Akreditasyon Kuruluşlarında aktif olarak yer alır: Akreditasyon Kuruluşu Değerlendirmecileri için de benzer bir kılavuz set. - Uluslararası Akreditasyon Forumu (IAF), www.iso.org ve/veya www.iaf.nu adreslerinden ücretsiz olarak indirebilirsiniz. - Avrupa Akreditasyon İş Birliği, Avrupa Akreditasyon (EA) ve EA Danışma Kurulu (EAAB). Birçok IQNet Ortağı da Ulusal Akreditasyon Kuruluşları içinde yer alır. ISO 9001’in Geleceği Revizyon prosesi yeni başladı (Tasarım şartnamesi: 2011) Akreditasyon: IQNet’in Pozisyonu Görüşülmekte olan konular: Akreditasyon kuruluşları güvenilir ve etkili üçüncü taraf yönetim sistem belgelendirmesi için piyasanın ihtiyaçlarına hizmet verebilir. Yeni konuların risk yönetimi, “sonuç unsurları”, bilgi yönetimi, yenilik olarak dahil edilmesi. Uygun şekilde gerçekleştirildiğinde, akreditasyon üçüncü taraf belgelendirmesine yönelik güven oluşturmanın ve piyasaya belgelendirme kuruluşlarının uzman oldukları ve bütünlük içinde bağımsız olarak hareket ettikleri konusunda güven vermenin geçerli bir yoludur. Bölüm 1: Bazı indirgemeler – düşük riskli/düşük kritik kuruluşlar. Bu sıfatla, IQNet akredite belgelendirmeyi desteklemektedir. Bölüm 3: Büyük değişiklikler – olgunlaşmış kuruluşlar, yüksek risk. 3 ayrı ISO 9001 (Bölümler 1, 2, 3) Bölüm 2: Küçük değişiklikler – sektör planları için esaslar, düzenlemeler. 89 EKİM 2011 ERZURUM Prof. Dr. Emrullah GÜNEY Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi ERZURUM: Dadaşın Bar Oynadığı Diyar 90 El çek tabib, el çek yaram üstünden, Sen benim derdime deva bilmezsin, Sen nasıl tabibsin, yoktur ilacın, Yaram yürektedir sarabilmezsin. Sana derim sana ey kalbi hayın, Kimseler çekmesin feleĞin yayın, Yıkıp harab ettin gönül sarayın, Alıp bir taşın koyabilmezsin. Emrah’ım dinledin benim sözlerim, Muhabbetin can evimde gizlerim, Ne duruyon, ağlasana gözlerim, Bir daha yarini görebilmezsin. Sıvas ellerinden öteye Erzincan’dan ilerleyip değil, Kars yaylasından güneybatıya da değil, alışılmışın dışına çıkarak, kuzeyden girelim sevgili Erzurum’a… Artvin’den çıkıp yola, güzel bir ağustos sabahında, güneye doğru at sürelim, Tortum çayı vadisinin ürküntü veren yalçınlığı içinde, doğaya hayran; ilerleyelim… Kıvrım, kıvrım, büklüm büklüm… Zeytinliği çoktan geçtik. Solda Demirkent’e, sağda Yusufeli’ne bir selam iletip, ol ozanlar diyarından dadaşlar diyarına geçelim. Oltu çayının Tortum çayına karıştığı yerde yol da ikiye çatallanır. Olur’a, Oltu’ya değil, kıbleye çevirip yönümüzü, ilerleyip gidelim… Ekmeğini taştan yiyen emekçilere selâm vermeden geçmek olur mu? Binbir zahmetle çıkarıp yerin karanlık derinliklerinden, canını ortaya koyup, söküp alıp, binbir işlemden geçirip tesbih eyleyen, bilezik eyleyen yoksul Oltu emekçisine selâmsız geçersen, küsmez mi sonra? Yalçın kayalıklar içinde, vadinin uzanışlarına uygun gökçe bir su birikintisi... Gümüş bir çanakta sular. Burası Tortum gölüdür. Bir kayma sonucu dağın koca koca parçaları vadiyi tıkayıp ol gölün oluşumuna olanak tanımışlar. Durup burada, gölden tekrar vadiye inen suların yarattığı iplik iplik, pamuk pamuk çağlayanı seyretmeli. Kemerli dağın böğründen kopmuş koca kayalar yöre insanına hizmet etmişler. Çünkü düşen sular elektrik 91 EKİM 2011 üretiyor. 50 metre yüksekten perde perde düşen suların büyük uğultusu insana türkü gibi geliyor. Korkunç bir coşku içinde düşüyor sular. Burada Manavgat çağlayanının yumuşak çizgileri yok, barışcıl yüzü yok. Tortum Çağlayanı yüzlerce kişiden oluşmuş bir orkestranın yarattığı bir kavga türküsü gibi, bir direniş çığlığı gibi. Ama çıplak, yalçın, dik yamaçların birden sonra erip gölün başladığı o sınır çizgisi. Barış türküsü işte gölün yüzünde. Tatlı kıpırtılarla gök gök kımıldanıyor. Bir Kafkas hançeri gibi dağların kızıllığı içinde sipsivri uzanan güzel gölün toplam alanı yalnızca 8 km karedir. Artık gölün batı kıyılarına izliyor yolumuz. Ne büyük eziyetlerle yamaçlar kesilip yol eylenmiş. Tarih boyunca Karadeniz kıyılarını, Çoruh ellerine, Kafkas diyarını Erzurum ellerine bağlayan belli başlı birkaç yoldan birisi bu. Ve gide gide Tortum’a erişmek ne mutluluk. Tortum küçük bir kasaba. “Tortum Kalesi yüksek bir tepe üzerinde kare şeklinde bir yapıdır. Bir demir kapısı vardır. Hisar içinde 18 kadar ev ile Kanunî Sultan Süleyman Hanın küçük bir camisi vardır. Bir ambarı vardı. Aşağı varoş mamur ve şirin yapılardır ki sayıları 700'e vardır. 7 mahalle ve 7 camisi vardır. 2 hamamı, 2 hanı, 10 sibyan mektebi, 70 kadar da türlü esnaftan dükkânı vardır. Bedesten, imâret, medrese gibi şeyleri yoktur. Her evinin geniş bağ ve bahçesi vardır. Havasının güzelliğinden yemişi çoktur. Üzümü, armudu, al renkli şeftalisi övülmeye değer. Şehir, Erzurum’a iki konak olduğundan tüccar tayfası yemişlerini Erzurum’a sandıklarla taşırlar. Erzurum eyaletinde Erzincan’dan sonra Tortum şehri İrem Bağı gibi güzel bir şehirdir. Halkı yabancılara dost, doğru özlü, uysal kimselerdir. Tortumda güherçile dâhi oluşur. Şehir dereli bir yerdedir.” 1647 yılında ol güzel Tortum’dan bir canlı kesit. Evliya Çelebi pîrimiz böylece anlatmış. Bugünün nüfusu 4 bine bile varmayan köy büyüğü beldeyi. Tortum o yıllarda önemlice bir merkezmiş. Yalnız değişmeyen bir özelliği var: Bugün de çevresinin sebze-meyve gereksinimini karşılıyor. Güzel, bitek vadisinin çalışkan insanlarınca binbir emek verilerek yetiştirilen üzümü, armutu, elması ve de diğer çeşitli sebzeleri kıraç, meyvesiz Erzurum ovasını ve yaylasını doyuruyor. Sevgili gezginimiz Evliya’dan tam 222 yıl sonra, Fransız hükümetince imparatorluğumuzun doğu illerini araştırmakla görevli Théophile Deyrolée, Trabzon’dan Erzurum’a yaptığı yolculukta Tortum’dan geçmiş. 1869’da. Bakalım ne demiş, “Tahsilden dönen bir tahsildar, Tortum yöresinin son derece yoksul ol92 duğunu söyledi. Yalçın arazisinin pek az bir bölümü tahıl tarımına elverişliydi. Kasabalardan yirmi tanesi dağların üzerindeydi. Halkı çobanlıkla geçiniyordu. Otuzbeş tanesi de Tortum suyunun boyundaydı. Ancak bu kasabaların halkı tarla açarak tahıl ekiyordu. Meyve bahçeleri yapıyordu. Elma, armut, kayısı, dut ve ceviz ağaçları yetiştiriyorlardı. Ağaçların arasında kaybolmuş olan bu kasaba gerçek bir vahaya benziyordu. Güneşten yanan yolcu, gezgin daha uzaktan bu yeşillikler altında dinlenmeğe can atıyor. Pek bol olan meyve ve süt ile serinliyor. Ürünün bolluğundan ağaçların dalları yerlere sarkıyor. Güneş battı mı, bütün kasabalardan meyve yüklü merkep kervanları çıkar. Erzurum’a gitmek için köylüler yolun büyük bir kısmını gecenin serinliğinde almayı tercih ederler. Bu meyve bahçelerinin zengin sahiplerinin çoğunun dört, beş, hatta altı tane karısı vardır. Bu kadınları aynı zamanda bahçelerinde çalıştırırlar. Meyvelerin hepsi yazın taze olarak satılamadığından özellikle dut ve kayısı güneşte kurutularak kışa saklanır. ” Tortum’un eski adının Nihah olduğunu öğreniyoruz. Erzurum’a 59 kilometre yolumuz kalmış. Güzel doğu kentimize kuzeyden gireceğiz. ……………………………. Erzurum, Anadolu’nun doğusunda, eşsiz dağlara dişlerini sıkan, gerekirse mütecavize bu dişleri gömen bir efsane aslanı gibi diş diş yükselen Erzurum. Tarihinin eksikliği ile yerin dibine ayaklarını basan, gömdüğü şehitleriyle topraklarının iliklerine kadar Türk olan, şehitlerinin göğe yükselen ruhlarıyla başı göklere değen Erzurum. Tarihimizin her devrinde bizim olan, bizim kalan ve asıl unutulmaz tarafı: Bizi eşsiz bir büyüklükle, doğrulukla temsil eden Erzurum. Verdiği şehitlerin sayısı, bu ülkeyi ayakta tutmak için yıkılan yuvalarının sayısı bilinmeyen, bu kaç kere Gazi Erzurum. Ebedî tek bir Türkiye görmeye hasret çeken vatanseverlerinin ayağa kalkmak için, üzerinde bir taht gibi yükseldiği eşsiz yüksek yaylamız Erzurum. Soysuzlaşmayanların, büyük tarih macerasını, soyumuzun sınır ardında kalanlarını büyük bir şuurla gözden geçirmek için tırmandığı, yüksek vatan kulesi Erzurum. 93 EKİM 2011 94 Nihayet… Kadını ayrı, erkeği ayrı destan yaratan ve dünya ordularının kaç kere imrendiğini Türk ordusunu, Aziziye tabyalarında kendisine hayran bırakan yiğit, mert, koçak Erzurum. ……………………………. Palandöken Dağında çaldığım kavalımın sesi yayılırken ol diyara, bir göz atalım tarihine. Nice kavimler göç göç buradan geçmişler, niceleri kalıp yerleşmişler. Krallar, sultanlar, beyler Erzurum toprağını yurt bilmiş. Hurriler, Urartulular, Asurlular egemen olsalar da bu topraklara öyle uzun boylu sahip çıkamamışlar. Kimmerler, İskitler, Medler derken, şöyle böyle 8 bin yıl kadar önce Persler el koymuşlar ve Makedonya’dan kaynaklanan bir korkunç kasırga tüm Anadolu’yu İmparatorluğunun içine almış. Erzurum ve dolayları bir süre Ermenilerin elinde kaldıktan sonra Roma etkisine girmiş. Ama İranlılarla yapılan savaşlarda verilmiş, alınmış; alınmış, verilmiş; sık sık el değiştirmiş. Ve İsa’dan 395 yıl kadar sonra Bizans adlı ol devlet Roma’dan ayrılıp da bağımsızlaşınca tüm Anadolu, Konstantinopolis Devletinin parçası olmuş. Eski Azzi kentinin adı Ermenilerce Karin’e çevrilmişti, ama İmparatorun verdiği ad hepsini bastırdı ve yeni adıyla anılır oldu. Teodosius bu topraklar üzerinde bir kent kurulmasını buyurmuş ve kendi adını yaşatmak için de ona adını vermiş: Teodosiopolis… Yeni kent güneyden, kıbleden gelen müslüman Araplarca sıkıştırılmaya başlandı. Ve yeni bir ad çıktı ortaya: Kalikala… Ve tarih boyunca bu kadar sık adı değişmiş başka bir kent belki yoktur Anadolu’da… Müslüman akıncıların ele geçirmesinden sonra çokça nüfuslandı kent. Ancak islâm akıncıların hızı kesilince Bizans geri aldı yöreyi. Malazgirt’te kazanılan zaferden epey önce 1048 de Türkler yöreye el attılar. Sultan Tuğrul Beyin görevlendirdiği iki yiğit komutan, İbrahim Yınal ile Kutulmuş kenti kuşattılar. Erzen kentinden kaçan halk Karin’e sığındı. Türkler burayı aldıktan sonra adını Erzen el-Rûm yaptılar. Savaşlarda kent baştanbaşa yanmış, yıkılmıştı. Sonraları Saltukoğullarına başkentlik yapan ve halk dilinde adı artık adı Erzurum olan kent bayındır bir duruma getirildi. O yıllarda Anadolu’nun en önemli, en güzel yerlerinden biri oldu. Moğol egemenliğinden sonra Eretna Beyliği kuruldu. Karakoyunlular, Timur ve Akkoyunlular… Giderek de Şah İsmail yöreyi ele geçirdi. Erzurum çok sık sâhip değiştirdi. Ama hep Türk egemenliğinde kaldı. En parlak çağını Selçuklu döneminde, Alâaddin Keykûbat’ın sultanlığı sırasında yaşadı. Kalesi onarıldı. Tanpınar anlatsın da dinleyelim: “Bu surlar içindeki şehir: Sincabî kubbeler üstündeki çinili mahrutlarıyla gülümsiyen Selçuklu hamamları, mermer revaklar üzerine geniş saçaklarını yaymış endamlı saraylar, tuğlanın yakutiyle örülerek aralarına lâcivert işlenmiş minareler… Hep böyle mermerin nurundan, çininin rüyasından ve tuğlanın ışığından yapılma medreseler, mescitler, mümbetler… Güneş vurduğu zaman rengârenk bir şehriâyin hâlinde fağfurlar diyarı gibi pırıldayan belde. 95 EKİM 2011 Dört cephede dört haşmetli kapı, büyük değirmi taşların kavisli olukları içinde manivelâyla harekete getirilen demir gövdeli ağır kanatlar tunç gürültüler çıkararak sabahları açılıp akşamları kapandığı zaman ya Hindden Çinden gelen, ya Hinde heybetli kervansaraylarında konaklamak için içeri girişleri, ya konakladıktan çıkıp yola revan oluşları… Şehirde refah hava gibi dalgalanıp su gibi akıyor. Bu Erzurum hayal olmuş uzak bir hakikattır.” Yıl 1515… Osmanlı tahtında Yavuz Selim vardır. Çaldıran zaferiyle birlikte Erzurum da artık Osmanlı yönetimi altına girmiştir. Sonraları Celâlî ayaklanmalarıyla çok sarsıldı yöre… Kardaş kanı aktı bol bol. Yıllar ve yıllar süren bir iç savaş yaşadı Erzurum’un dadaşı… Yalnız kardaş kardaşa değil, zaman zaman da Gürcüye, Aceme karşı konuldu. İmparatorluğun yüzbinlik orduları gide gele Erzurum’u yol etmişti. Karargâhlar kurulmuş Erzurum’u çepeçevre kuşatan dağlarda… Yıllar geçmiş… Güneyin sıcak denizlerine inmek istermiş Rus Çar İmparatorluğu… İlk kez 1828 de aşıp Kafkasları, geçip Kars’ı , Erzurum’a varmış Moskof askeri. Yiğit Salih Paşa kenti savunmaya kararlı, ama gerici güç, çıkarcı kara güç “malımıza zarar gelir” deyu kolay yönden Ruslara teslim olmak isterler. Tabyalarda yiğitçe direnir yoksul Anadolu’nun korkusuz Mehmeti. Bu sefer ilk değildir, son da olmayacaktır. Önemli bir köprübaşı olduğundan Erzurum, tüm akınlar, göçler, saldırılar oradan geçmiş, o yoldan yapılmış… Zavallı Erzurum… Ne zaman Rus askeri Kafkasya’ya geçse, Erzurum’u bir telaş alırmış… Ne zaman Rus askeri Evladı Fatihan diyarında, Rumeli’nde, Şipka geçidini aşıp Edirne’ye doğru yürüse Erzurum kahrolurmuş… Yıllar ve yıllar, bu böyle sürüp gitmiş… Kısa süren yaz boyunca Türk yapmış, çatmış; Rus gelip yıkmış… Türk ayağa kaldırmış; Ermeni saldırıp yerle bir etmiş. Ve Erzurum tarihi boyunca, şöyle bir elli yıl yaşamamış barış içinde, sessiz ve mutlu. 93 harbinin tüm dehşetini yalnız Balkanlardaki Türk illeri değil, Kafkaslardaki, Erzurum-Kars yüksek yaylalarındaki Türk 96 diyarı da yaşadı. 1877’nin o korkunç günleri. Ailelerin darmadağın edildiği, köylerin, kentlerin yangın yerine çevrildiği insanoğlunun azgın, yırtıcı hayvana dönüştüğü, güçlünün masum Türk insanını yok etmek için çılgınlaştığı yıl… Ama çilesi bitmemiş olmalı ki Erzurum’un 1916’nın 16 Şubat’ında ve Sarıkamış’taki o kahredici yenilgimizin ardından Ruslar yine girdiler ol kente… Zulüm katmerlenmişti… Erzurum Ermenileri de tam silahlı olarak sahnedeydi. 12 Mart 1917 de Türk ordusu, çekilmiş Rus ordusunun arkada bıraktığı, donattığı, silâhlandırdığı Ermenileri püskürtüp Erzurum’a girdiği zaman ortada bir kent var mıydı, yok muydu? Gerçi Selçuklu anıtları yüzyılların yıkımına, insanın, düşman insanoğlunun yıkıcılığına göğüs germiş, ayaktaydılar ama, neredeydi bu kentin insanları her savaşın ardından yeniden canlanan ticaretiyle doğunun canlı alışveriş merkezi Erzurum burası mıydı? İnsan kuşkuya kapılıyordu. Bir sevgili Erzurum hemşehrisinden, büyük eğitimci Cevat Dursunoğlu’ndan dinleyelim o günleri: ”Yollar Rus ordusunun çeşitli döküntüsüyle dolu idi. Köylerin çoğu boştu. Halkın pek azı yurtlarına dönebilmişlerdi. Bunlar da birer virane olan evlerine yerleşmeye çalışıyor, günlük seçim derdiyle çırpınıyorlardı. Hele Gümüşhane’den öteye kışı sertleşmeye başlayan amansız iklimde yoksul halkın durumu bir afet hâlini almıştı. Köylerde od yok ocak yok. Geçen dört yılın çetin kış savaşlarında insan eti yemeğe alışan kurtlar geceleri sürülerle dolaşıyor ve insanlara saldırıyorlardı. Biz ancak kafileler hâlinde ve günde onbeş, yirmi kilometre yürüyebiliyorduk. İklim şiddeti savaş sonrası musibeti yetişmiyormuş gibi birde hükümetsizlik felâketi her tarafa çökmüştü. Memleketin şirâzesini ancak bu sınır vilayetleri halkının siyasi olgunluğu ve sağduyusu koruyordu. Bu kötü şartlar altında birçok günler yavan ekmek dahi bulamadan han viranelerinde ışıksız ve ateşsiz geceleyerek çeşitli güçlüklerle yirmibir günde Erzurum’a varabildik. Umut ne zaman doğdu? Kâzım Karabekir Paşa XV.Kolordu Komutanı olarak Erzurum’a geldiği gün. Ve Deli Halit Paşa Ermenileri, Gürcüleri daha doğulara doğru sürüp çıkardığı günler. Asıl bayram Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa’nın Erzurum’da durakladığı günlerdi… Bu yıkıntılarla dolu kent hiç de umutsuzluğa kaptırmamıştı onu. Biliyordu ki, önemli olan kentin dış görünüşü değil, gürp gürp atan insanının coşkusu, yiğitliğiydi… Ve bir ferdi millet olmaya karar vererek, sıyrılıp çıktı üniformasından ve her biri bir savaş, zafer yadigârı madalyalarından… Tarih: 8/9 Temmuz 1919… Ardından tüm Doğu Anadolu illerinden gelen delegelerle yapılan kongre… Küçük bir meclis örneği, bir prova… Ve karar verilir: Ya bağımsızlık, ya ölüm… Çocukluğumun en mesut günlerini içinde geçirdiğim ve 1915-1916 kışında tabyalarında döğüştüğüm Erzurum şehri bir enkaz yığını olmuştu. Savaştan önce seksenbin nüfusu oldukça refahla besleyen, çarşılarında pazarlarında kalabalıktan geçilmeyen bu gösterişli sınır kentinden kocaman bir köy harabesi ortada kalmıştı. Savaş yıllarında onbinlerce insan tifüsten ve çeşitli bulaşıcı hastalıklardan ölmüş, istila öncesinde eli ayağı tutanlar muhacir olmuş, onbin kadar hemşehriyi de Ermeniler çekilirken öldürmüşlerdi. Şehirde kılıç artığı olarak üç dört bin kişi kalmıştı. Bir bu kadar da köylerden buraya göç etmişlerdi. Bu yüzden şehir köyleşmişti. Ölümlerden kurtulan hemşehrilerle, muhacirlikten dönenler yangınlardan ve patlayan cepâneliklerin depremlerinden kalan eski refahlı evlerinin harabelerinde birer ikişer oda tamir ederek içine sığınmışlar, geri kalan enkazı yakarak kışı geçirmeye uğraşıyorlardı. Dış görünüş umut verecek gibi değildi.” Soyunup nişanlarından bir bir urbalarından Dört kapılı güzel Erzurum, artık acılara yer yok… Çilen bitti gayri. Seni diyerek geldi Mustafa Kemal. Bir Erzurum hemşehrisi oldu O. Senden aldığı cesaretle ayrıldı Osmanlı paşalığından. Dadaşın oynadığı barla heyecanlandı, coştu. Ve tüm dünyaya duyurdu ki, “ Anadolu’yu kurtaracağım. Söz verdim milletime. Bu yıkıntılar üstünde bağımsız bir Türkiye Devleti kuracağım.” Sözü Ozanımız Dr Ceyhun Atuf Kansu’ya bırakalım. “Erzurum yaylasına güneş vuruyor Palandöken dağında bir bölük kar Yunmuş yıkanmış yüreğinde bir halkın Selâm duruyor Çıkmış Sivas yollarına Erzurum’dan Mustafa Kemal, Erzurum hemşehrisi Bir ferdi millet, halktan biri Samsun’a ayak bastığı günden beri Ateş gömleğini giyindi halkın.” Ulucami, Yakutiye, Üç kümbetler… Selçuklunun sabrını, beğenisini türkü gibi çığıran anıtlar… Taş emekçilerinin, yapı ustalarının taşı cansızlıktan kurtarıp ona can verdiği, soluk verdiği, türkü söylettiği anıtlar… Yalnız çifte Minare sayfalar ve sayfalar anlatılsa eksik bir şeyler kalır… 1923’lerde Erzurum lisesinde Edebiyat öğretmeni olan Prof Ahmed Hamdi Tanpınar söylesin son sözü: “Erzurum Türk Tarihine, Türk Coğrafyasına 1945 metreden bakar. Şehrin macerası düşünülürse, bu yükseklik daima göz önünde tutulması gereken bir şey olur.” Palandöken Dağında kavalımın sesi var. 97 EKİM 2011 98 FİBER Rıdvan UĞURLU Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği (TELKODER) Genel Sekreteri Eve Kadar Fiber Telekomünikasyon alanında son yıllarda gerçekleşen teknolojik gelişmeler sonucunda, ses, veri ve görüntü hizmetlerine olan talepte büyük artışlar ortaya çıkmıştır. Günlük hayatımız giderek daha fazla bilgiye ulaşmayı gerektiriyor. Bu da herkesin yüksek hızlı hatlardan haberleşebilmesi için gereken ‘’evlere kadar hızlı haberleşme altyapısı’’nın yani “Eve Kadar Fiber”in kurulmasını şart hale getiriyor. Çünkü büyük ölçüde bakır kablolu eski teknolojiye dayanan sabit haberleşme altyapımız, geleceğin ihtiyacını karşılayacak durumda değil. Bütün dünyada da son zamanların en önde gelen konularından birisi, evlere kadar hızlı haberleşme hatlarının, yani fiber optik hatların çekilmesi konusudur. Bu yeni hatların hızla ve ülke sathına yaygın şekilde tesis edilmesi, ülkelerarası yarışın en önemli ön şartı sayılıyor. Mesela Avrupa Birliği’nde, bu amacı destekleyecek hedefler, teşvikler ve rekabet destekleri uygulamaya çoktan girmiş durumdadır. Birçok AB ülkesi önümüzdeki 3-5 yıl içinde evlerin tamamına 20-30 MB hızın sağlanmasını, yarısına ise 100 MB hızındaki fiber hatlarla ulaşmayı planlamış durumdadır. Diğer ülkelerde ülke çapında fiber şebeke tesisi konusunun Hükümet düzeyinde ele alınarak değişik çözümler üretildiği görülüyor; Avustralya hükümeti Nisan 2009’da “Ulusal Genişbant Şebekesi” için planlarını açıklamıştır. Bu plan ile 8 yıl içerisinde evlerin ve iş yerlerinin % 90’ına 100 Mbit indirme hızında genişbant götürülmesi hedeflenmektedir. Fransa’da birçok belediye devletin finansal bir aracı olan mevduat biriktirme fonundan borç alarak genişbant altyapısı kurmuşlardır. 99 EKİM 2011 İsveç hükümeti bilgi ve iletişim teknolojileri komisyokomisyo nu kurmuş, Belediyeler ve bölgesel işletmeciler, ulusal genişbant altyapısı programına dâhil edilmiştir. Portekiz hükümeti, Ocak 2009 tarihinde ekonomik krizle mücadele amacı taşıyan ilk teşvik planı olan 2,18 milyar Avronun Gelecek Nesil Şebekelerin (genişbant dâhil) geliştirilmesi için özel sektöre kredi verilmesi için kullanılacağını açıklamıştır. Yatırım ile 1,5 milyon ev ve işyerinin yeni fiber şebekelere bağlanması ve yüksekhız internet, televizyon ve ses hizmetlerinde önemli iyileşmelerin yaşanması hedeflenmiştir. Türkiye’de son dönem verilerine bakacak olursak Bilgi ve İletişim sektörünün beklendiği kadar büyümediğini görmekteyiz. Ülkemiz bu alandaki ülke sıralamalarında gerilemeye başlamıştır. Oysa Türkiye geride kalmaya razı olmamalı ve bütün ülkelerin atak yaptığı her eve fiber ko konusunda da acilen daha hızlı bir atak yapmalıdır. Türkiye’de eve kadar fiber tesis etmek için yatırım yapan firmalar bulunuyor, ancak yerel yönetimlerin olumsuz uy uygulamaları nedeniyle yeterince hızlı gelişme sağlanamıyor. İşletmeciler eve kadar fiber tesis edebilmeleri için kendi kendilerine kanun ile tanınan “Geçiş Hakkı”nı kullanamıyorlar. İşletmecilerin şehir içlerinde kazı yapabilmeleri, yerel yö yönetimlerin olumsuz tutumu nedeniyle engelleniyor. Geçiş Hakkı konusu çok acele olarak siyasi müdahale ile çö çözülmelidir. Eve kadar fiber konusunun da yatırımın hangi şirketler tarafından yapıldığından bağımsız olarak, tekelleşmeye meydan vermemek için aşağıda yer alan ilkelerin “vazgeçilmez şartlar” olarak benimsenmesi önemlidir; 1. Kurulacak fiber altyapı şebekesi diğer işletmecilerin serbestçe kullanımına açık olmalıdır. Bu zorunluluk sağlanırken şebekeye sahip işletmeci/lerin diğer iş işletmecilere karşı aynı mesafede olması sağlanmalı ve ayrımcılığa yol açılmamalıdır. 2. Fiber konusunda Etkin Piyasa Gücüne sahip işletmeişletme ci/ler belirlenmeli ve getirilecek yükümlülüklerle rekareka bet ihlalleri önlenmelidir. 3. Fiber altyapı işletmecisi sadece toptan pazarda faalifaali yet göstermeli, perakende pazarda faaliyet göstermegösterme melidir. 4. Toptan erişim hizmetlerinin fiyatları maliyete dayalı olarak belirlenmeli, ancak şebekenin işletilmesi ve ya yatırımların yaygınlaşması için yeterince getiri kazanmakazanma sını da sağlamalıdır. ger5. Yerel Yönetimler ile Kamu kurum ve kuruluşlarının ger çekleştirilecek yatırımlarda teşvik edici olmaları, hem şehir içi hem şehirlerarası geçiş hakkı konusunda des destekçi ve kolaylaştırıcı olmaları sağlanmalıdır. 100 6. Yatırımcı firmaların yatırım yapmasını destekleyecek öngörülebilir ortam ve tutarlılık sağlanmalıdır. 7. Kurulacak fiber şebekesi topolojisi “Noktadan Noktaya” olmalıdır. 8. Fiber şebekenin her noktada yaygınlaşması için Evrensel Hizmet Fonu kullanılmalıdır. Türkiye’de yaygın fiber altyapı şebekesinin kurulmasında dikkat edilmesi gereken en önemli nokta piyasada rekabetin engellenmesine ve tekellerin oluşmasına yol açmayacak politika ve modellerin benimsenmesinin gerekliliğidir. AB ülkelerinde bu süreçte yaşanan bazı örnekler Türkiye için örnek teşkil etmelidir. Sadece bir işletmecinin tüm altyapıyı kurması ve karşılığında piyasada rekabetçi olma, ayrım gözetmeme gibi rekabeti destekleyici yükümlülüklerden belirli bir süreliğine muaf tutulma yöntemi AB ülkelerinde geçmişte en çok tartışılan ve rekabete olan negatif etkisi ortaya konan bir uygulamadır. Yine altyapı yatırımlarının sadece birkaç işletmeci tarafından imtiyaz kapsamında değerlendirilerek gerçekleştirilmesi sektörde rekabete vurulan en önemli darbe olacaktır. Her Eve Fiber Kablo tesisi ile genişbant internet pazarına ve telekomünikasyon alanına ivme kazandırılması, Türkiye’nin uluslararası düzeyde rekabet gücünün artırılması ve Türkiye ekonomisinin sayılı ekonomiler arasına girebilmesi için sanılandan çok daha büyük önem sahiptir. Bu nedenle siyasetin, devletin yetkili tüm kurumlarının fiber şebeke yatırımlarının rekabetçi bir ortamda teşvik edilmesi konularında gereken ilgiyi göstermesi gerekmektedir. Bu alandaki gecikme veya hatalı bir politika, telafisi çok zor bir geri kalışa yol açabilir. Türkiye Dünya’da ilk 10 ekonomi içine girecekse, Telekom sektöründe ilk 9’a girmek zorundadır. Böylesine önemli olan bu konuda adım atılmadan ve karar alınmadan önce, konu kamuoyuna açık bir şekilde etraflıca tartışılmalı, toplumun tüm katmanlarını temsil eden siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınarak toplumsal mutabakat sağlanmalıdır. 101 EKİM 2011 TSE-ENERJİ ETİKETLEMESİ Elektrik-Elektronik Müh. Fatih KARIK TSE Ankara Elektrik Laboratuvarı Enerji Verimliliği Kanunu, Enerji Etiketlenmesi ve Buzdolapları Enerjiyi verimli kullanmak giderek daha çok önem kazanıyor. Enerji israfının ekonomik kayıplara neden olduğu herkes tarafından biliniyor. Ne yazık ki verimliliğin tek nedenini ekonomik kaygılar oluşturmuyor. Kullandığımız enerjinin büyük kısmı bir fosil yakıtlardan elde ediliyor. Kullanıldıklarında çevreye zararlı gazlar salan bu yakıtlar ise yaklaşan küresel ısınma felaketinin başlıca nedeni sayılıyor. Daha yaşanılır bir dünya için çevreci enerji kaynaklarına yönelmenin zorunlu olduğu birçok uzman tarafından vurgulanırken, sahip olduğumuz enerjiyi verimli şekilde kullanmak, aynı enerjiyle daha çok iş gerçekleştirmek günümüzün tartışılan konuları arasında geliyor. Sahip olduğumuz para, zaman, enerji v.b. kaynaklarımızı; mümkün olduğunca az miktarda, dikkatli, planlı kullanarak hem tutumlu olabilir savurganlığı önleyebiliriz, hem de bugünün ihtiyaçlarını karşılarken gelecek kuşaklarında ihtiyaçlarını dikkate alarak kaynak kullanımında sürdürülebilirliği sağlayabiliriz. Enerji Verimliliği Kanunu 2 Mayıs 2007 tarihinde 26510 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5627 sayılı Enerji Verimliliği Kanunu’na göre enerji verimliliği şöyle tanımlanmıştır: Enerji verimliliği: Binalarda yaşam standardı ve hizmet kali- 102 tesinin, endüstriyel işletmelerde ise üretim kalitesi ve miktarının düşüşüne yol açmadan enerji tüketiminin azaltılmasını, ifade eder. Bu Kanunun amacı; enerjinin etkin kullanılması, israfının önlenmesi, enerji maliyetlerinin ekonomi üzerindeki yükünün hafifletilmesi ve çevrenin korunması için enerji kaynaklarının ve enerjinin kullanımında verimliliğin artırılmasıdır. Bu Kanun; enerjinin üretim, iletim, dağıtım ve tüketim aşamalarında, endüstriyel işletmelerde, binalarda, elektrik enerjisi üretim tesislerinde, iletim ve dağıtım şebekeleri ile ulaşımda enerji verimliliğinin artırılmasına ve desteklenmesine, toplum genelinde enerji bilincinin geliştirilmesine, yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanılmasına yönelik uygulanacak usul ve esasları kapsar. Yine bu Kanuna göre Enerji Verimliliği Koordinasyon Kurulunu aşağıdaki birimlerden meydana gelir: Bakanlığın Genel Müdürlüğün ilgilendirildiği Müsteşar Yardımcısı Başkanlığında, Türk Standardları Enstitüsü, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Bakanlık, Çevre ve Orman Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Hazine Müsteşarlığı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ve Türkiye Belediyeler Birliğinin birer üst düzey temsilcisinden oluşur. a) Bakanlık: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığını, b) Genel Müdürlük: Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğünü ifade eder. Kanun Ne Getiriyor? Kanun genel olarak; enerji verimliliği çalışmalarının etkin olarak yürütülmesi, izlenmesi ve koordinasyonu konusunda idari yapının oluşumunu, enerji verimliliği hizmetlerinin yürütülmesi konusunda yapılacak yetkilendirmeleri, görev ve sorumlulukları, toplumun eğitim ve bilinçlendirilmesi ile yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaştırılmasına yönelik ve sektörel uygulamalara ilişkin çeşitli destekleme mekanizmalarını, teşviklerle ilgili konuları ve yasal gerekleri yerine getirmeyenlere uygulanacak para cezalarını kapsamaktadır. Ayrıca Yasa bugüne kadar enerji verimliliği konusunda kuruluş kanununda bir yetkilendirme olmaması nedeniyle; EİEİ’nin Kuruluş Kanunu’nda da değişiklik yaparak, EİEİ’yi yetkilendirilmiş kuruluş haline getirmektedir. Enerji Etiketlemesi Gelecekte bütün elektrikli ev aletleri, enerji tüketimlerini gösteren etiketleri bulundurmak zorunda olacaklardır. Avrupa Birliği ülkelerinde, ilk aşamada buzdolapları ve derin dondurucular için bu sınıfandırma yapılmıştır. Ülkemizde de, Avrupa Birliği mevzuatlarına paralel olarak enerji etiketlemesi ile ilgili yasal düzenleme çalışmaları yapılmaktadır. Bununla beraber Enerji Verimliliği Kanunu kapsamında Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği yayınlanmış olup 1 Ocak 2011 tarihi itiba103 EKİM 2011 rıyla yeni binalarda Enerji Kimlik Belgesi (EKB) zorunlu hale getirilerek enerji performans derecelendirilmesine gidilmiştir. Enerji performans derecelendirmesi asansörlerde, taşıtlarda, gıdada, tekstilde ve yaşamımızın her alanında kullandığımız tüm ürünler için hayata geçirilmeye başlanmış olup, çalışmalar hızla sürdürülmekte, yeni ulusal ve uluslararası kararlar alınmaktadır. Birçok beyaz eşya ve yaygın kullanılan ev aletleri, enerji verimliliğini gösteren etiketler taşımaktadırlar. Çamaşır, kurutma ve bulaşık makineleri içinde en verimli olanlar A sınıfındadır. Buzdolapları ve derin dondurucularda ise A++ veya A+ aranmalıdır. Şu anda kullandığınız ev aletiniz E ile G sınıfı arasındaysa, bir A sınıfı ürüne göre iki kat kadar daha fazla elektrik harcayabilir. A , A+ ve A++ sınıfları arasındaki farklar enerji tüketiminden kaynaklanmaktadır. Aşağıdaki tabloda bu sınıfların enerji tüketimleri kıyaslanmıştır. Enerji Üretici Model Çok Verimli Az Verimli (24 saatlik standart deney sonuçlarına göre) Gerçek tüketim cihazın nasıl ve nerede kullanıldığına bağlıdır. Enerji Sınıfı Günlük Elektrik Tüketimi Günlük tüketim (kW/24Saat) Enerji sınıfı A++ 0,5 A+ 1,07 A 1,23 B 1,7 Taze Gıda Bölmesi Hacmi:(litre) Dondurulmuş Gıda Bölmesi Hacmi: (litre) Gürültü: (Ses Gücü Düzeyi) XYZ xyz xyz xz Örnek Bir Enerji Etiketi A++ enerji seviyesi günde 0.5 kWh değerinde bir enerji tüketilmektedir. 0.5 kWh. 40 W değerinde bir lambanın 12 saat yanmasına eşdeğer bir tüketimdir. Avrupa başta olmak üzere dünyanın pek çok gelişmiş ülkesinde A+ ve A++ ürünler devlet tarafından özendirilmektedir. Avrupada A+ buzdolaplarının tüm buzdolabı satışlarına oranı % 24, A++ satış oranı se % 2 dolayındadır. (2006) Enerji etiketleri, bir aygıtın enerji sınıfı, enerji kullanımı ve başka özellikleri konusunda bilgi verir. Her aygıtın yalnız satın alış fiyatını değil, aynı zamanda onun kullanım ömrü boyunca yapacağı enerji harcamalarını da değerlendirmek gerektiğinden, bu etikete gerekli özeni göstermekte fayda vardır. Bir makinenin kullanım ömrü 20 yıla kadar uzayabilir. Cihaz üzerindeki etiket, A ile G arasındaki bir skala üzerinde cihazı enerji sarfiyatı104 Buzdolabı Logo na göre değerlendirir. Bu cetvelde A en düşük enerji sarfiyatını ve G en yüksek enerji sarfiyatını gösterir. Ayrıca, etiket su sarfiyatı, gürültü vs. gibi diğer faktörlere dayalı olarak cihazın performansı konusunda da temel bilgiler verir. Bu, aletin fonksiyonlarının ne derece iyi olduğunu birebir görmenize yardımcı olur. Buzdolapları Buzdolaplarında enerji verimliliğini aşağıdaki örnekle somutlaştırabiliriz: 1. Buzdolabı şebekeden 7 birim güç çekiyor, verdiği soğutma gücü=3 birim 2. Buzdolabı şebekeden 5 birim güç çekiyor, verdiği soğutma gücü=3 birim İhtiyacımız olan güç (soğutma gücü) 3 birim olsun. Burada 2. buzdolabı daha verimlidir çünkü ihtiyaç gücümüzü (3 birim) şebekeden daha az elektrik enerjisi çekerek (5 birim) karşılamaktadır. Enerji tasarrufu, sera etkisinin azaltılmasına ilişkin Avrupa planları içindeki en önemli parametredir. Enerji tasarrufunun, enerji tüketiminin ve ilgili karakteristiklerinin ölçümüne ilişkin standardlaştırılmış yöntemlerle değerlendirilmesi gereklidir. Bu kapsamda, bu Avrupa standardının esas alınması hususu ev tipi elektrikli soğutucular, dondurucular ve bunların kombinasyonlarının enerji etiketlemesi ile ilgili 92/75/EEC[2] no.lu konsey direktifini tamamlayan 3 Temmuz 2003 tarihli 2003/66/EC no.lu komisyon direktifiyle düzeltilmiş olan 21 Haziran 1994 tarihli 94/2/EC no.lu komisyon direktifinde belirtilmiştir. TS EN ISO 15502 (performans) standardı, fabrikada monte edilen ve evlerde kullanılan iç doğal dolaşım veya cebrî dolaşımla soğutulan soğutma cihazlarına ait önemli karakteristiklerin belirlenmesini ve bu karakteristiklerin kontrol edilmesine yönelik deney metotlarını kapsar. TS 2225 EN 60335-2-24 (güvenlik) standardı ise aşağıda listelenen ve beyan gerilimi bir fazlı cihazlar için 250 V’dan, diğer cihazlar için 480V’dan ve bataryadan çalıştırılan cihazlar için 24 V d.a.’dan fazla olmayan cihazların güvenlik kurallarını kapsar: - Ev ve benzeri yerlerde kullanılan soğutucular, - Bir motor-kompresörle birleşik olan buz yapıcılar ve donmuş gıda depolama bölmelerinde birleşik olarak kullanılması amaçlanan buz yapıcılar, - Kamplarda, turistik karavanlarda ve dinlenme amaçlı botlarda kullanmak için olan soğutucular ve buz yapıcılar. Resmi Gazete Tarihi: 30.12.2006 Resmi Gazete Sayısı: 26392 Ev Tipi Buzdolapları, Derin Dondurucular, Buzdolabı Derin Dondurucular ve Bunların Bileşimlerinin Enerji Etiketlemesine Dair Yönetmelik (94/2/AT) Resmi Gazete Tarihi: 30.01.2010 Resmi Gazete Sayısı: 27478 Buzdolapları ve derin dondurucular sürekli çalışırlar, bu nedenle bu aletlerin iyi olanlarından almak çok önemlidir. Enerji olmayan modellere göre % 75 daha az elektrik kullanırlar. Aşağıdaki hesaplamalar, farklı enerji derecelendirmelerine sahip yaygın kullanılan bazı cihazların ne kadar elektrik harcadıklarını karşılaştırmanıza yardım edecek ve yüksek verimli bir cihaz kullanıldığında, genellikle bir iki sene içinde, aletin satın alma bedeli kadar tasarruf yapabileceğinizi kanıtlayacaktır. Hesaplamalarımızda, elektriğin kWh (% 18 KDV dahil) 0.30 TL olduğunu varsayıyoruz [Nail Bulut, Ev Aletlerinde Enerji Etiketlemesi ve Tasarruf]. Buzdolapları ve derin dondurucular sürekli çalışırlar, bu nedenle bu aletlerin iyi olanlarından almak çok önemlidir. Enerji verimliliği yüksek buzdolapları, verimli olmayan modellere göre % 75 daha az elektrik kullanırlar. Derin dondurucu TS EN 153 (enerji tüketimi) standardı, Bu standard elektrik şebekesine bağlı çalıştırılan ve evlerde kullanılan soğutma cihazlarının ilgili karakteristikleriyle beraber enerji tüketimlerinin ölçülmesine ait metotları kapsar. Bu standardların en güncel versiyonlarına Standard kuruluşlarının internet sitelerinden ulaşmak mümkündür. Ev aletlerinde enerji etiketlemesi Sanayi ve Ticaret Bakanlığının AB müktesebatına göre hazırladığı ve hali hazırda yürürlükte olan yönetmeliklere ve TSE’nin belirlediği standardlara uygun olarak yapılmaktadır. Bu yönetmelikler; Ev Tipi Klimaların Enerji Etiketlemesine İlişkin Yönetmelik Resmi Gazete Tarihi: 14.12.2006 Resmi Gazete Sayısı: 26376 Ev Tipi Elektrikli Buzdolapları, Dondurucular Ve Kombinasyonlarının Enerji Verimlilik Şartları İle İlgili Yönetmelik (96/57/AT) Enerji verimliliği sınıfı Yıllık elektrik gideri Yıllık elektrik sarfiyatı A++ 71.10 TL 237 kWh B 85.20 TL 284 kWh E 114.90 TL 383 kWh A+ 153.90 TL 513 kWh C 195.30 TL 651 kWh F 225.00 TL 750 kWh A 248.70 TL 829 kWh D 278.40 TL 928 kWh G 308.10 TL 1027 kWh Kaynaklar [1] Yard. Doç. Dr. Seval Güven, Prof. Dr. R. Günsel Terzioğlu, Evde Enerji Tasarrufu İçin Öneriler. [2] Tülin Keskin, Enerji Verimliliği Kanunu ve Uygulama Süreci. [3] Nail Bulut, Ev Aletlerinde Enerji Etiketlemesi ve Tasarruf. [4] h t t p : / / w w w. k o n t ro l k a l e m i . c o m / f o r u m / e l e k t r i k genel/12067-elektrikli-ev-aletlerinde-a-b- .html [5] http://www.eie.gov.tr/turkce/en_tasarrufu/konut_ulas/ en_tasarruf_bina_ay.html 105 EKİM 2011 İŞ YAŞAMI KALİTESİ İş Yaşamı Kalitesi (QWL-Quality of Work Life) Kavramı ve Gelişimi Öğr. Gör. Savaş ARTUĞER Gaziosmanpaşa Üniversitesi Zile Dinçerler Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu Günümüzde kalite yaklaşımı bireysel, örgütsel ve toplumsal yaşamın vazgeçilmez bir unsuru olarak kabul edilmektedir. Ekonomik, sosyal ve teknolojik alanlarda yaşanan değişim ve gelişmeler kalite yaklaşımı boyutunun genişlemesinde önemli rol oynamaktadır. Özellikle, çalışma ortamlarında etken ve değişken bir faktör olarak kabul edilen insanın, kalite yaklaşımının odak noktasını oluşturması örgütlerin ilgilerini çalışma yaşamı kalitesine yöneltmektedir (Yücel, 2007:75). İş yaşamında ve yönetim anlayışındaki günümüz koşulları paralelinde yaşanan değişmelere bağlı olarak iş yaşamı kalitesi kavramı da pek çok kâr amaçlı ve kâr amacı gütmeyen örgüt için önemli bir ilgi alanı oluşturmaktadır. Bunun en önemli nedeni ise; üretim ve kâr olgusunun yanında işletmelerce çok fazla göz önüne alınmayan “insan ve beklentilerinin” verimlilik ve rekabeti artıran bir olgu olarak anlaşılmaya başlanmasıdır (Serbest, 2000:27). Bu kapsamda, literatürde yer alan iş yaşamı kalitesi ile ilgili kavramları değerlendirmek yerinde olacaktır. 106 Öğr. Gör. Fatih TÜRKMEN Gaziosmanpaşa Üniversitesi Zile Dinçerler Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu Erginer (1998)’e göre iş yaşamı kalitesi, örgütün verimliliğini artırmaya çalışırken bir yandan da örgütte çalışan bireylerin niteliklerinin yükseltilmesi ve onların doyuma ulaşmasını sağlamaya çalışan bir teknik olarak görülebilir. İş yaşamı kalitesi mevcut çalışma ortamında değişiklikler yaparak daha iyi çalışma koşulları oluşturma ve yaşam kalitesinin geliştirilebilmesine hizmet etmeyi amaçlar. Bu sebeple, artık yaşam kalitesinin nasıl artırılabileceği ile ilgilenilmeli, iş yaşamında geri planda kalan “insan boyutu” üzerinde önemle durulmalıdır. Çünkü, çağdaş insan, insan onuruna yakışır şekilde çalışmayı istemekte, bunun için de kendisine, tüm fırsatların yaratılması beklentisini taşımaktadır. Çiçek (2005)’in konu ile ilgili değerlendirmesi incelendiğinde iş yaşamı kalitesi, işteki yaşamla ilgili olarak; tatmin seviyesi, motivasyon, kişisel tecrübe gibi kavramları ifade eder. Dolayısıyla iş yaşamı kalitesi, kişilerin işletme tarafından istihdamı durumunda önemli kişisel ihtiyaçlarını tatmin edebilme derecesini gösterir. İş yaşamı kalitesi çalışan- lara genellikle; güvenlik, dürüstlük, aile demokrasisi, sahiplik, özerklik, sorumluluk, esneklik gibi kavramları aşılamaya çalışır. Bu kapsamda işletmeler çalışanlarına açık ve destekleyici tarzda davranmaya, her seviyede iletişim kanallarını açık tutmaya, kararlara katılma konularında fırsat tanımaya ve görevleri yerine getirme konusunda yetki vermeye çalışırlar. İş yaşamı kalitesi kavramı, çalışanların tüm iş çevresinde uygun olan ve olmayan şartlarına da işaret eder. Bu paralelde iş yaşamı kalitesi; iş yaşamının, çalışanların insani gereksinmelerinin ve haklarının mümkün olan en yüksek düzeyde karşılanmasını sağlayacak şekilde düzenlenmesinin ve işin insancıllaştırılmasının zorunlu koşuludur. Son derece genel ve soyut görünen bu tanımlarda aslında kavramı karakterize eden belirli unsurlar tekrarlanmaktadır. Bunlardan birincisi, insani gereksinmeler vurgusudur. İnsanın bedensel, düşünsel, psikolojik ve sosyal bütünlüğüne uygun olarak çalışma yaşamında tüm bu gereksinmelerinin dikkate alınması gereğinin benimsenmesidir. Farklı tanımlamalarda ortak olan ikinci temel unsur, çalışanın insani gereksinmelerinin karşılanması çalışma yaşamının düzenlenmesinde bir ilke olarak kabul edilmesidir. Diğer bir temel unsur, istihdam güvencesidir. Dördüncü temel unsur, çalışanların çalışma koşulları ile ilgili irade ve karar oluşumuna katılımını sağlayacak önlemlerin geliştirilmesidir. Beşinci temel unsur ise, çalışma ve yaşam koşullarının bütünlüğü gerçeğinin vurgulanması ile bu alanların arasındaki ilişkinin olumlu yönde etkilenmesi gerçeğini içermesidir (Taşdan, 2008:132). Aslında iş yaşamı kalitesi çağdaş yönetim anlayışının bir ürünüdür ve klasik yönetim anlayışına bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Çünkü, klasik yönetimde sen-ben anlayışı, yani “dediğimi yapmazsan başın belaya girer” anlayışı hakimdir. Yöneticiden çalı- şana bir baskı, suçlama tavrı, denetleme, güç gösterisi vardır. Çağdaş yönetim ise “biz bilinci” anlayışına dayanır. Yani, yönetim kendisini çalışanların karşısında değil, onların bir parçası olarak görür. Elde edilen başarı herkesin başarısıdır, başarısızlık durumunda ise tek bir kişi suçlanmaz, bu durumu örgütteki herkes paylaşır. Bir iş birliği, ekip çalışması söz konusudur (Cüceloğlu, 1997:213). İki yönetim anlayışı arasındaki fark Tablo 1 dahilinde kısaca açıklanmaya çalışılmıştır. Tablodaki açıklamalardan da görüldüğü gibi çağdaş yönetim, insanı örgütteki en önemli unsur olarak görmekte ve insanın doyumu ve mutluluğu için çalışmaktadır. İş yaşamı kalitesi de önceleri ihmal edilen insan faktörü üzerinde önemle durmaktadır ve bu nedenle çağdaş yönetim anlayışına yönelik bir tekniktir. İş yaşamı niteliği yönetim düzeyinden çok, çalışan düzeyine odaklanan bir teknik olarak görülmektedir. Bu kavram ile işin genelde unutulan insan boyutuna vurgu getirmek amaçlanmaktadır (Erginer, 2003:204). İş yaşamı niteliği kuramına göre, çalışanlar şirket yönetiminin bir parçası olduklarında daha iyi çalışırlar. Bu kapsamda, işgörenlerin değişik gruplara, komitelere, planlama çalışmalarına alınarak düşüncelerini ifade etmelerine olanak sağlanmalıdır (Cüceloğlu, 1997:167). İş yaşamı kalitesinin gelişimine ilişkin çalışmalar; endüstri devriminden önce ihtiyaçların karşılanmasında, doğaya egemen olabilmek için insanın teknolojiyi keşfederek, makinelere egemen olmaya çalışması, üretim düzeyinde insiyatifin insandan makineye geçmesiyle başlamıştır. Zaman içinde ise iş yaşamında yeni değişme ve gelişmeler de sürmüştür (Serbest, 2000:30). İş yaşamı kalitesi çalışmaları 1950’li yıllarda işin geliştirilmesi ile ilgili endişelerle başlamış, teknik Tablo-1: Klasik Yönetim ve Çağdaş Yönetim Karşılaştırması Sen-Ben Anlayışı İçinde Klasik Yönetim Biz Bilinci İçinde Çağdaş Yönetim 1. Makine ve teknolojiye insan eğitiminden daha çok önem verilir. 1. İnsan kalitesine, insanın eğitimine makine ve teknoloji kadar önem verilir. 2. İnsanın ne yaptığı, kim olduğundan daha önemlidir. İşi doğru yapmak önemlidir. 2. Mevkisi ne olursa olsun, örgüt içinde insanın kim olduğu önemlidir. Doğru olanı yapmak daha önemlidir. 3. Ürün, hizmet ve iş yerinin kalitesi birinci planda önemli kabul edilir. 3. İnsanın yaşamının kalitesi üzerinde durulur. Çalışanın yaşamına getirilen anlam ve doyumu ön plandadır. 4. Şirketin kâr etme durumu her şeyden önemlidir. “kârda mıyız?, ne kadar kâr ediyoruz?” sorusu, diğer tüm düşüncelerin üzerinde yer alır. 4. İş yerlerinde “insanlar gelişiyor mu?, sağlıklı ve mutlular mı?” sorusu kazanç kadar önemlidir. 5. Yönetici çalışanları denetler ve onları disiplin altında tutar. 5. Yönetici, çalışanlarla sıkı ilişki içindedir. Cezalandırmak yerine yüreklendirmeye önem verilir. 6. Yönetici sevdiği ve sevmediği bireylere farklı davranır. Sevdiklerine daha hoşgörülüdür, sevmediklerinin en ufak hatasını bile kabul etmez. 6. Yönetici, belirli kurallar çer çevesinde herkese adil davranır. Sevdikleri ve sevmedikleri dahil olmak üzere herkesin büyük BİZ’in bir parçası olduğunu bilir ve bu bilinç içinde hareket eder. 7. Emir vermek önemlidir. 7. Bir vizyon oluşturarak ekip halinde çalışmak önemlidir. Kaynak: Cüceloğlu, 1997:213 107 EKİM 2011 ürünler ve insani iş ile ilgili çalışmaların devamı olarak Londra’da yürütülmüştür. İş yaşamı niteliği çalışmaları sosyo-teknik çalışmalara dayanır. İş içerisinde hem insani nitelikleri hem de teknik niteliklerin birleştirilmesini vurgular. 1950’li yıllarda ABD’de Davis ve meslektaşları çalışmalar esnasında hem verimliliği sağlamak hem de iş yerinde çalışanlarının iş doyumunu sağlamak için değişimi gerçekleştirmenin yollarını aramışlardır. Çalışmalarının 10. yıllarında iş doyumu ile sistematik olarak çalışanların tutumlarındaki değişiklikleri gösteren araştırmanın sebep ve sonuçları ortaya konmuştur. Süreç içerisinde çalışanlar yeni haklar kazanmaya başlamışlardır. Çocuk Çalışma Yasaları, Uygun Çalışma standardları yasası ile çalışanların iş güvenliği ve çalışma koşullarının düzeltilmesi üzerinde durulmuştur. İş yaşamı niteliği çalışmalarında, 1960’lı yıllarda “herkese eşit istihdam şansı” sağlama yoluna gidileceği üzerinde durulmuştur. 1960’lardan itibaren, yönetim ve örgüt araştırmacıları, iş kalitesini iyileştirerek, çalışanların iş devamsızlığı ile devrini azaltırken, üretkenliği ve işten memnuniyeti artırmak için iş tasarımının oluşturulmasına büyük ilgi göstermişlerdir. Bu çalışmalar ile birlikte, insan kaynakları yönetimi ilgi odağı haline gelmiş, işin insani ve teknik yönlerini bütünleştirme ihtiyacı önemli bir ilke olmuştur. İş yaşamı kalitesine olan ilgi, 1970’lerde rekabetin gittikçe arttığı dünyada, pek çok firmanın ayakta kalma nedenini sorgulamaya başlaması ile birlikte azalmıştır. Fakat 1980’li yılların ortalarında iş yaşamı niteliği çalışmalarına ilgi, ikinci kez ön plana çıkmıştır. Bunun önemli sebeplerinden birisi, ABD’de düşük iş bağlılığının algılanmasıdır (Taşdan, 2008:130). Bu kapsamda, yapılan çalışmalar çerçevesinde Amerikan Çalışma Enstitüsü tarafından iş yaşamı kalitesini belirleyen temel özellikler şu şekilde sıralanmaktadır (Serbest, 2000:31): işe duyulan ilgi, kariyerdeki hedeflere ulaşabilme imkânları, iş ile ilgili kararlara katılabilme, başarıya göre terfi imkânları, yönetime duyulan güven, kişiye gösterilen saygı, yoğun iş stresinin bulunmaması, maddi açıdan rahatlık, uygun fiziksel çalışma ortamı, amirle uyumlu ilişkiler, işin kişisel yaşam üzerindeki olumlu etkisi, sendika-işveren ilişkilerinde uyum olarak belirtilmiştir. İş Yaşamı Kalitesinin Temel Kavramsal Kategorileri Örgütlerin başarısı, bireysel ve örgütsel doyum arasındaki hassas bir dengede bulunmaktadır. Bir tarafın aleyhine bozulan denge, kısa süre içerisinde hem örgütsel başarıyı hem de bireysel 108 performansı olumsuz olarak etkileyebilmektedir. Görüldüğü gibi, örgüt gelişimi ve iş yaşamı kalitesi arasında bir ayrım yapmak olanaklı görünmemektedir. İş yaşamı niteliği kavramını açıklayabilmek için, belli unsurların üzerinde durulmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Çünkü bir bireyin iş yaşamı kalitesi hem iş içindeki hem de iş dışındaki pek çok davranışına bağlanmaktadır. O halde iş yaşamı kalitesine ilişkin kriterler nelerdir ve bu kriterler nasıl ölçülebilir? Bu kriterler arasındaki ilişkiler nelerdir? Bu kriterlerin verimlilikle ilişkisi nedir ve tüm çalışma gruplarına uygulanabilir mi? Bu sorular örgütlerdeki insan kalitesi üzerine yoğunlaşan araştırmalar ve iş yaşamı niteliğini geliştirme amacı taşıyan programlar tarafından önemli bulunmaktadır. Erginer (1998)’e göre iş yaşamı kalitesi ile ilgili temel kavramsal kategoriler 8 başlık altında ele alınabilir ve bu kategoriler, iş yaşamının göze çarpan özelliklerini analiz etmede yardımcı olmaktadırlar. Bu kategoriler: Uygun ve Adil Karşılık; Güvenli ve Sağlıklı Çalışma Koşulları; İnsan Kapasitesini Kullanma ve Geliştirme; Büyüme ve Güvenlik; Örgütlerde Sosyal Bütünleşme; Örgütlerde Kurallara Bağlılık; Toplam Yaşam Alanı; Sosyal İlişkililik olarak gruplandırılabilir. İş yaşamında kaliteyi artırmaya yönelik uygulanabilecek temel programlar da mevcuttur. Bu programlar; özerk çalışma grupları, kalite çemberleri, yönetim kurullarında temsil edilme, iş yönetim komiteleri, iş yerinde nüktedanlık şeklinde gruplandırılabilir (Kaymaz, 2003; Taşdan, 2008; Erginer, 1998; Erginer, 2003). Belirtilen bütün bu iş yaşamı programlarının dört genel amacı paylaştığı da belirtilmektedir. Bunlar; daha demokratik bir örgüt yapısının oluşturulması, örgütün finansal ödüllerinin paylaşılması, daha iyi iş güvenliğinin sağlanması ve çalışanların gelişimine katkıda bulunacak iş ortamının hazırlanması konularını içermektedir (Taşdan, 2008:133). Çalışanlar örgüt içerisinde; ikili ilişkiler, cinsiyet farklılığı ve başka sebeplerden dolayı problemler yaşayabilmektedirler. İş yaşamında karşılaşılacak bu problemlerin çözümü için çalışma planları oluşturulmalı ve çalışanların işe olan sadakati artırılmalıdır. Bu isteğin oluşturulması sadece ekonomik yaklaşımlarla mümkün olamamaktadır. İş ortamında insani nedenlerle de bir katılım kültürü yaratmak işletmenin başarısı açısından önemlidir ama sahiplik duygusu ve bağlılık varsa, her şey önem kazanır (Taşdan, 2008:136). İş Yaşamında Çalışanların Kalitesini Artırma Çabaları Çalışanların iş yaşamı kalitesini artırabilmek adına uygulanabilecek çeşitli yöntemler mevcuttur. Ancak bu bölümde en çok kullanılan yöntemlere değinilecektir. Belirtilen bu yöntemlerden bir veya birkaçının uygulanabilmesi çalışanları işlerine daha bağlı hale getirebilecek ve iş yaşamı kalitelerinde belirgin artışlar yaşanmasına sebep olabilecektir. 1. İş Rotasyonu Bu yöntemin tipik özelliği, orta ve yüksek kademe yöneticilerin ileride atanabilecekleri önemli görevlere hazırlık açısından çeşitli işlerde belirli sürelerde görevlendirilmesidir (Sabuncuoğlu, 1997). Bu yaklaşım paralelinde, personelin kendini tamamlayarak ileride yükselip üst görevlere hazırlanmasını amaçlamaktadır (Çevikbaş, 2002:36). Dolayısıyla, iş değiştirme yönteminde yapılan her iş değişimi, personelin eğitiminin bir parçası olmaktadır. Böylece, personel birçok işi yapabilme becerisi kazanmaktadır (Geylan,1996:131). Bunun da bir yolu, personelin daha çok sorumluluk ve daha çok beceri gerektiren görevlere geçebilme imkânlarının oluşturulabilmesiyle mümkündür ve bu kapsamda, yöneticiler personellerinin gelişime yönelik güçlerinin olup olmadığını belirleyerek personellerinin gelişim süreçlerini hızlandırabileceklerdir (Aytek, 1983:199). İş rotasyonu, çalışanların kendilerini geliştirmelerine ve tecrübe kazanmalarına olanak sağlamaktadır. Ancak iş rotasyonunun sakıncaları da olabilir. Bu sakıncalardan ilki çalışanın bir önceki işinde verimliliğe ulaştığı anda yeni bir pozisyona getirildiği zaman verimliliğinin düşebilmesidir, ayrıca eğitim masrafını yükselmekte ve çalışanların isteği dışındaki yoğun rotasyonlar iş doyumunu azaltabilir ve işe devamsızlık oranını artırabilir (Taşdan, 2008:141-142). 2. İş Zenginleştirme İş zenginleştirme faaliyetleri, çalışanları motive etmek için daha fazla çaba sarf etme yaklaşımıdır. İş zenginleştirme çalışmaları, bir işin derinliğine ek olarak işi daha çok kontrol etmeyi, sorumluluk almayı ve iş ile ilgili olarak daha fazla sağduyulu olmayı gerektirir. İş zenginleştirme, çalışanların iş yükünü artırmadan işin niteliğini artırmadır. Çalışan, işin bir aşamasında değil bütün aşamalarında ustalaşarak, işi daha nitelikli yapmaya yöneltilir. İşin zenginleştirilmesi çalışana işinde daha fazla kontrol sahibi olma fırsatı verir. Çalışanlar işin planlanması, yürütülmesi ve değerlendirilmesinde daha fazla etki sahibi olur ve böylece çalışanlara kendi performanslarını değerlendirme ve eksiklerini giderme olanağı verilmiş olur. İş zenginleştirme çalışmaları, çalışanların da kişisel bakış açısına dayandığından dolayı, çalışanların işin zenginleştirilmesine yönelik fikirleri önemlidir (Taşdan, 2008:142-143). 3. İş Genişletilmesi İş genişletilmesi, işlerin yatay olarak genişletilmesidir. Diğer bir deyişle, bir iş için gerekli olan değişik faaliyetlerin sayısı ve iş döngüsünün tekrarlanma sıklığının artmasıdır. Örneğin; bir çalışanın işinin şirkete gelen mektupları bölümlere göre ayırmak yerine, mektupları çeşitli bölümlere ulaştırmayı ya da gönderilen mektupları 109 EKİM 2011 postaya vermeyi de kapsamasıdır. İş genişletme çalışmalarının, çalışanlar ve örgüt açısından yeterli sonuçlar verdiğini söylemek zordur. Bu yüzden iş genişletme her göreve uygulanmaz. Bir görevi aşırı derecede çeşitlendirmek çalışanı şaşırtabilir. Tekdüze işlerde çalışmayı seven çalışanların verimini düşürebilir. İş zenginleştirme ve iş genişletme arasındaki fark; iş zenginleştirmenin odağında, yüksek ihtiyaçları doyurmak vardır, iş genişletmenin odağında ise, büyük değişiklikler için çalışanlara ek görevler vermek vardır. 4. Katılmalı Yönetim İşletme yönetimine yeni bir bakış açısı kazandıran yönetime katılma yaklaşımı, aslında geleneksel yönetim yaklaşımının son aşamasını oluşturur (Sabuncuoğlu ve Tüz, 1998:237). Örgüt üyeleri basit birer işgören olmak yerine, çalıştıkları örgütün yönetimine katılmak istemektedirler (Eren, 2001:438). Katılmalı yönetim, çalışanları ve onların işlerini etkileyen kararlar alınırken çalışanların karara katılımlarını ifade eder. Bu süreç çalışanların motivasyonunu artırır ve yeniliklere karşı olan direnci azaltır. Çalışanlara iş yerinde yönetsel kararlara katılma olanağı sağlandığı ölçüde, kendini etkileyen plan ve kararların oluşturulmasındaki rolü artarak, işinden daha yüksek doyum sağlaması ve monotonluk duygusunun azalması beklenir. Çalışan kendini örgütün bir parçası olarak görüp, grup kararına karşı gelen kişilerle mücadele edebilir (Taşdan, 2008:144). 5. Örgütsel İletişim Ortak bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelen bireyler, gruplar, topluluklar ve örgütler için iletişim hayati bir öneme sahiptir. Örgütteki bireyler ve gruplar arasında olması gereken uygun etkileşimi sağlayan öğe ise örgütsel iletişimdir. Örgütsel iletişim bir örgütün varlığını sürdürmesinde merkezi bir konuma sahiptir ve tüm örgütsel süreçlerde önemli bir rol oynamaktadır. Örgütsel iletişim olmadan herhangi bir örgütsel eylemin ya da yönetim sürecinin başarılması imkânsızdır (Durğun, 2006:119-120). Bu nedenle, çalışanlar sadece örgütün amaçlarından değil, yeniliklerden de sürekli haberdar edilmelidir. Böylece hem çalışanların örgüte olan bağlılıkları artar hem de örgütte gerçekleştirilecek yenilikler için gösterilecek direnç azalabilir. Bu bakımdan, iletişimin artması ile yönetimin demokratikleşmesi arasında yakın bir ilişki görülmektedir (Taşdan, 2008:144-145). 6. Kariyer Geliştirme Çalışanlara kariyer geliştirme olanaklarının sunulması, çalışanın işe bağlılığını ve verimliliğini olumlu yönde etkileyebilir. Örgütte çalışanlar kariyerlerini geliştirmek için, farklı görevlerle karşı karşıya bulunmaktadırlar. Kariyer geliştirme fırsatları sunularak, çalışanların yüksek nitelikteki işlerin ve gelişmiş görevlerin üstesinden gel110 mesi sağlanabilir. Çağdaş anlamda eğitim ve geliştirme faaliyetleri “statik” durumdaki bilgileri öğretmekten ziyade, çalışanların bilgiyi bulma, oluşturma, araştırma ve karşılaşılan sorunların çözümü için kullanma arzusu, özgüven ile yeteneğinin geliştirilmesine dönüşmüştür (Taşdan, 2008:145). 7. Sendika-Yönetim İş Birliği Çalışmaları Endüstrileşme ile birlikte gelişen koşullar karşısında işletme yöneticileri, işçinin gereksinimlerini karşılayabilecek düzeyde örgütleri yeniden düzenleme gereğini duymuş ve personel bölümü oluşturarak bir takım sorunları çözme girişiminde bulunmuşlardır. İstihdam güvenliğinin sağlanabilmesinin önem kazanmasıyla ve işçinin olumsuz çalışma koşullarından zarar görmesinin engellenmesi için de işçilerin kendi örgütlerini (sendikalarını) kurdukları görülmüştür (Aldemir vd., 2001:375). Sendika ve yönetim ilişkilerinde, iş ilişkilerinin yorumlanmasında, yönetilmesinde ve görüşmeleri sürecinde kolektif kazanç söz konusudur. Yönetim ile sendika arasında talepler ve öneriler karşılıklı tartışılır ve sonuca bağlanmaya çalışılır. 8. Sosyo-Teknik Sistemler Bu iş geliştirme tekniği, tüm örgütü ya da onun büyük bölümünü dengeli bir davranışsal teknik sistem haline getirir. Bu çalışmada amaç, üretimin gereklerine olduğu kadar çalışanların gereksinmelerine de hizmet eden bir yerleştirme düzeni ve üretim süreci oluşturmaktır. İş geliştirme çalışmaları, yapılan işin, teknolojinin ve ortamın bir işlevidir. En iyi iş geliştirme örgütten örgüte, işten işe farklılıklar göstermektedir (Taşdan, 2008:145). 9. Takım Çalışmaları Takım çalışması kavramı, hiyerarşik organizasyon şemasının ve tüm yetkinin merkezde toplandığı geleneksel yönetim anlayışının değişerek takım esasına dayalı yeni bir örgütlenme biçimini ve yönetim anlayışını ifade etmektedir. Bu anlamda takım esasına dayanan bir kurum kültüründe “gücün” yöneticilerden takımlara kaydığı görülmektedir. Bir diğer ifade ile takım çalışması, merkezde toplanan yetkinin kısmen veya büyük ölçüde takımlara devredilmesi ve bu bağlamda çalışanların ve çalışma ekiplerinin “güçlendirilmesi”dir. Burada söz konusu olan kavram yetki devri değil güçlendirmedir (Zaim, 2008). 10. Kalite Halkaları Kalite halkaları, ortak bir sorumluluk alanına sahip 8-10 çalışan/gözetimciden oluşan bir çalışma grubudur ve grup düzenli olarak toplanır. Toplantının amacı, kalite sorunlarını tartışmak, nedenlerini araştırmak, çözümler üretmek ve düzeltici önlemler almaktır. Bir kalite halkası, kalitenin sorunlarını çözmek için sorumluluk alır ve kendi geri bildirimini kendi oluşturarak, kendini değerlendirir. Kalite halkaları bir süreç olup, üretimdeki insanları kalite probleminin analizi ve çözümüne dahil eder. Bireye yaptığı işin önemini tanıma olanağı verir. Kalite halkaları, temel kalite kontrol araçları ile eğitim sağlar ve böylece bireylerin işlerini daha iyi yapmalarına olanak tanır (Taşdan, 2008:147). Yukarıda belirtilen bu tekniklerden hangisi kullanılırsa kullanılsın, tüm tekniklerin altında yatan temel düşünce biçimi, örgütün sorunlarının sadece yöneticiler tarafından çözümlenemeyeceğidir. Bu anlayışta, çalışan işini yapan bir makine değil, işini geliştiren, sorunlarını çözebilen, düşünceleri ile örgütün geleceğini etkileyen bir insan rolünde gözükmektedir (Taşdan, 2008:147). Çalışma saatlerinin uzun ve çalışma koşullarının zorlayıcı olduğu ağırlama sektöründe, artık çeşitli ödül sistemleri ile mutlu işgörenler yaratmak yeterli olmamaktadır. Ödül kavramı artık maddi olmanın yanı sıra adaletli ve insancıl yaklaşımlar içermelidir. İşgörenler, iş ve özel yaşamlarını dengede tutabilmelerine olanak sağlayacak işletmelerde çalışmayı tercih etmektedirler. Çünkü, yüksek düzeyde çalışma yaşamı kalitesi, yüksek işgören güdülenmesi ve yüksek düzeyde iş doyumu anlamına gelmektedir (Küçükusta, 2007). SONUÇ 1950’li yıllarda örgütte hem verimliliği artırmak hem de çalışanların iş doyumunu yükseltmek için yapılan çalışmalar zaman içerisinde gelişmeler göstererek 1980’li yıllarda iş yaşamı niteliği çalışmaları olarak ortaya çıkmıştır ve günümüzde de birçok şirket ve örgüt tarafından program ve projeler ile yürütülmektedir. Bugün teknolojik değişimlere bağlı olarak iş yaşamında ve iş gücünde büyük değişiklikler olmuştur. Çalışanlar daha donanımlı olarak, iş yerlerinde gerçek demokrasi, iş ve iş dışı yaşamlarında denge isteyen bir konuma gelmişlerdir. Dolayısıyla, iş yaşamı niteliği çalışmalarında, örgütün mevcut durumu ile birlikte örgütün nasıl geliştirileceğine yönelik öneriler de önemli hale gelmiştir. Bu sebeple, iş yaşamında kaliteyi artırmaya yönelik çalışmalar daha fazla değerlendirilmeli ve gözden geçirilmelidir. Özellikle insan unsurun önemli olduğu günümüz koşullarında işletmelerin faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için bu felsefenin benimsenmeleri gerekmektedir. Ancak konuyla ilgili profesyonel bilgi düzeyine sahip olan yönetici ve danışmanlardan 111 EKİM 2011 destek alınması da bu felsefenin benimsenip uygulanması kadar önemlidir. Üstelik iş yaşamı kalitesi konusunun sadece seri üretim sürecine dahil olan işletmeler bazında değil, hizmet işletmeleri ve hatta eğitim sektöründe uygulanabilirliğine yönelik çalışma ve çabalarında artırılmasında fayda vardır. Geleceğe ayak uydurabilmek ve global fırsatlardan yararlanarak, tehditlerden korunmak için yönetim anlayışında meydana gelen yeniliklerin takip edilerek bu yeniliklere adapte olunması gerekliliği unutulmamalıdır. KAYNAKÇA 1. Aldemir, C., Ataol, A. ve Budak, G. (2001). İnsan Kaynakları Yönetimi, İzmir:Barış Yayınları Fakülteler Kitabevi. 2. Aytek, B. (1983). İşletme Yönetimi, Ankara: Turhan Kitabevi. 3. Cüceloğlu, D. (1997). İçimizdeki Biz (Kalite Bilincinin Temeli), İstanbul: Sistem Yayıncılık. 4. Çevikbaş, R. (2002). Hizmet İçi Eğitim ve Türk Merkezi Yönetimindeki Uygulaması, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. 5. Çiçek, D. (2005). Örgütlerde Motivasyon ve İş Yaşam Kalitesi: Bir Kamu Kuruluşundaki Yönetici Personelin Motivasyon Seviyelerinin Tespit Edilerek İş Yaşam Kalitesinin Geliştirilmesi Üzerine Bir Araştırma. (Doktora Tezi, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı), Adana. 6. Durğun, S. (2006). Örgüt Kültürü ve Örgütsel İletişim, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 2, Aralık-2006, ss:112-132. 7. Eren, E. (2001). Yönetim ve Organizasyon. İstanbul: Beta Yayıncılık. 8. Erginer, A. (1998). İş Yaşamı Niteliği, Verimlilik Dergisi, Milli Prodüktivite Merkezi Yayını, Sayı: 4, 1998/4, ss:23-42. 9. Erginer, A. (2003). İş Yaşamı Niteliği, Yönetimde Çağdaş Yaklaşımlar Uygulamalar ve Sorunlar, Cevat Elma ve Kamile Demir (ed.), Ankara: Anı Yayıncılık. 10. Geylan, R. (1996). Personel Yönetimi, Eskişehir: Birlik Matbaası. 11. Kaymaz, K. (2003). Çalışma Yaşamında Kalite, İş, Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 1, www.isgucdergi.org/?p=arc_view&ex=32&inc=arc&cilt=5&sayi=1&y ear=2003, Erişim Tarihi: 16.11.2008. 12. Küçükusta, D. (2007). Konaklama İşletmelerinde İş-Yaşam Dengesinin Çalışma Yaşamı Kalitesi Üzerindeki Etkisi, (Doktora Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Turizm İşletmeciliği Anabilim Dalı), İzmir. 13. Sabuncuoğlu, Z. (1997). Personel Yönetimi Politika ve Yönetsel Teknikler, Bursa: Furkan Ofset. 14. Sabuncuoğlu, Z. ve Tüz, M. (1998), Örgütsel Psikoloji, Ankara: Alfa Yayınları. 15. Serbest, F. (2000). İş Yaşamı Niteliği, Verimlilik Dergisi, Milli Prodüktivite Merkezi Yayını, Sayı: 2, 2000/2, ss:27-40. 16. Taşdan, M. (2008). İş Yaşamı Niteliği Çalışmaları, Verimlilik Dergisi, Milli Prodüktivite Merkezi Yayını, Sayı: 1, 2008/1, ss:127-151. 17. Yücel, Ö. (2007). Konfeksiyon İşletmelerinde Çalışma Yaşamı Kalitesi ve Analizi, Verimlilik Dergisi, Milli Prodüktivite Merkezi Yayını, Sayı: 4, 2007/4, ss:75-84. 18. Zaim, H. (2008). Takım Çalışması Kavramı ve Bir Firma Uygulaması, http://www.isguc.org/armaganlar/nusretekin/3/16.pdf Erişim Tarihi: 22.11.2008. 112
Similar documents
Basyazı,
e-mail: [email protected] Reklam ve Abone Ayşe Nedret GÜNEŞ tel: 0 312 592 50 83 e-mail: [email protected] 2013 Yılı Reklam Tarifesi Arka Kapak: 2000 TL + KDV Kapak İçleri: 1500 TL + KDV ...
More informationMart 2012
rekabet gücünü artırmak için uluslararası alanda geçerlilik taşıyan ve ihracatçılarımıza kolaylık sağlayan yönetim sistemlerimiz, sanayicilerimizin dünyaya açılması için birer rehber niteliğinde. B...
More information2012 FAALİYET RAPORU ORTA DOĞU TEKNİK
2012 yılında Enstitü tarafından yürütülen altı TÜBİTAK, bir Döner Sermaye ve altı BAP projesi bulunmaktadır. Enstitümüzde bu yıl yirmibir Genel Seminer, ondört SIAM semineri, sekiz araştırma grupla...
More information