Ekim 2011

Transcription

Ekim 2011
Basyazı
,
Yıl: 50 • Sayı: 593 • EKİM 2011
Sahibi
Türk Standardları Enstitüsü Adına
Hulusi ŞENTÜRK
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Bilal DURDALI
Yayına Hazırlayanlar
O. Murat PERÇİN
A. Sabit YÖNEY • Türkay BİRBEN
Aslıhan KÖKER • Canan DOĞAN
Belgin TAŞDİREK • Mehmet Fatih IŞIK
Ebru CEM
Yönetim Yeri
TSE
Pazarlama ve Tanıtım Dairesi Başkanlığı
Necatibey Cad. No:112, 06100
Bakanlıklar / ANKARA
Tel: 0.312. 416 63 12 • 416 63 25
Faks : 0.312. 416 65 84
e-mail: [email protected]
Reklam ve Abone
Ayşe Nedret GÜNEŞ
tel: 0.312. 416 63 17
e-mail: [email protected]
2011 Yılı Reklam Tarifesi
Arka Kapak: 2000 TL + KDV
Kapak İçleri: 1500 TL + KDV
Son Sayfa: 1500 TL + KDV
İç Tam Sayfa: 1300 TL + KDV
Grafik Tasarım
Aydın TUTÇALI
Tasarım, Baskı, Dağıtım
KORZA YAYINCILIK
Basım San. ve Tic. Ltd. Şti.
Büyük San. 1. Cadde 95/1 İskitler-Ankara
Tel:0.312 342 22 08 • Fax: 0.312 341 14 27
www.korzabasim.com.tr
Yayın Türü: Yerel Süreli
Basım Tarihi: 27.10.2011
Dergide yayınlanan yazılardaki görüşler
yazarına ait olup Derginin ve yazarın
adı alınarak iktibas edilebilir. Dergimize
gönderilen yazılar yayınlansın veya
yayınlanmasın iade edilmez.
Değerli Standard Okuyucuları,
Uluslararası Standardizasyon Örgütü
(ISO), standardizasyonu; belirli bir faaliyetten ekonomik fayda sağlamak üzere, bütün ilgili tarafların katkı ve iş birliği
ile belirli kurallar koyma ve bu kuralları
uygulama işlemi olarak tanımlamaktadır. Üretici ile tüketici arasındaki ilişkinin
kalite ve dolayısıyla ‘küresel düzeyde
güven’ ekseninde yürütülmesine olanak
sağlayan standardizasyon faaliyetleri,
sürdürülebilir kalkınmanın da önemli
anahtarlarından biridir.
Küresel rekabetin en önemli sac ayaklarından biri olan standardizasyon faaliyetlerinin ülkemizin 2023 vizyonunda da önemli bir rol oynayacağı aşikârdır. Başbakanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi “Uluslararası her alanda rekabet edebildiğimiz,
bütün dünyada en iyi uygulamalar olarak belirlenen standardlara ulaşabildiğimiz, bunları
uygulamayı ve ileriye taşıyabilmeyi gerçekleştirebildiğimiz ölçüde dünya pazarlarıyla bütünleşme sağlayabiliriz.” Biz de TSE olarak bu misyonla hareket ediyor, faaliyet ve projelerimizi
bu doğrultuda gerçekleştiriyoruz.
‘Önce Kalite’ düsturuyla 57 yıldan beri ülkemizde standardizasyon, uygunluk değerlendirme, ölçme ve kalibrasyon faaliyetlerini tarafsız, bağımsız, etkin ve güvenilir olarak yürüten
Türk Standardları Enstitüsü (TSE), aynı zamanda ülkemizin tek milli belgelendirme kuruluşu
olarak da üreticilerimizin ulusal ve uluslararası ticaretini kolaylaştırarak rekabetteki gücünü
artırmaktadır.
Standardizasyon kuruluşlarının hızla değişen piyasa koşullarına aynı hızda entegre olabilmesi büyük önem taşımaktadır; zira faaliyetlerinizi küresel platformlarda anlatabilecek ve kabul
ettirebilecek duruma gelmediğiniz sürece güç ve itibar kazanamazsınız. TSE yetkin iş gücü
ve yenilikleri yakalama yetisi sayesinde bugün kendi alanında Dünya’nın onuncu, Avrupa’nın
ise beşinci büyük kuruluşudur. Elbette hedefimiz daha büyük olmak, daha güçlü olmak;
çünkü sizi büyük ve güçlü yapan şey hedeflediklerinizdir…
Değerli okuyucular, Türk Standardları Enstitüsü’nün (TSE) kurucusu Merhum Faruk
Sunter’in girişimleri sayesinde 1970’ten beri her yıl Ekim’in 14’ü ‘Dünya Standardlar Günü’
olarak kutlanmaktadır. Bu yıl Dünya Standardlar Günü ‘Uluslararası Standardlar - Küresel
Anlamda Güven Tesis Etmek’ temasıyla kutlanacak. Günlük hayatımızın vazgeçilmez bir
parçası haline gelen herhangi bir ürünün, tüm parçalarının dünyanın farklı ülkelerinde üretilip
bir araya getirildiğini düşündüğümüzde dünyamızın ne kadar küçüldüğünü ve standardların
küresel ticarette ne denli önemli olduğunu bir kez daha görmüş oluruz. Üretim safhasında
standardizasyonu, tüketim safhasında ise kaliteyi baz almak küresel anlamda güven tesis
etmenin vazgeçilmez koşulu olmalıdır.
Bu düşüncelerle herkesin Dünya Standardlar Günü’nü kutluyorum.
Saygılarımla.
Hulusi ŞENTÜRK
TSE Başkanı
içinde
Ekonomik ve Teknik Dergi • Yıl:50 • Sayı: 593 • EKİM 2011 • ISSN: 1300-8366
4
8
14 Ekim
Dünya Standardlar Günü
Mesajları
28
30
Kütüphane
Hizmetlerimiz
48
32
Ulusal Yansıma (Ayna
Komiteler)
Telif Hakları ve
İhlalleri
56
53
Söyleşi:
Söyleşi:
İslam Ülkeleri Standardlar
ve Metroloji Enstitüsü
(SMIIC)
Genel Sekreteri:
Haluk DAĞ
Ereğli Demir ve Çelik
Fabrikaları T.A.Ş. Genel
Müdür ve Yönetim
Kurulu Üyesi:
Oğuz ÖZGEN
75
71
78
İş Sağlığı ve
Güvenliği
2
Haberler
FSSC 22000 Gıda Güvenliği
Sistem
Belgelendirmesi
Küresel Çevre
Bilincinin Gelişimi
ve Bu Durumun
İşletmelere
Yüklediği
Sorumluluklar
82
84
Söyleşi:
Karabük Devlet
Hastanesi Başhekimi:
Op. Dr. Nurullah
SOYHAN
Ön Dökümlü
Betonarme
Yapı Elemanları
Kalite Yönetim
Sistemi
Kızgın
Müşterileriniz Değil,
Mutlu
Müşterileriniz Olsun!
ekiler
16
25
22
Ayın Konuğu:
Türk Standardları
Enstitüsü Genel
Sekreteri:
Üzeyir KARAGÖZ
Standard Hazırlama ve
İhtisas Grupları
Standard Hazırlama
42
36
34
Bilim ve Teknoloji
Çağında Standard
Hazırlamanın
Türk Sanayisine
Ekonomik Katma
Değeri
TS EN ISO
15189:2009
Tıbbi Laboratuvarlar
İçin Kalite Yönetim
Sistemi
60
Standardlar ve
KOBİ’lere Katkıları
64
63
Söyleşi:
İstikbal Mobilya
Sanayi ve Ticaret AŞ
Genel Müdürü:
Mesut YİĞİT
86
90
Yönetim Sistem
Belgelendirmesi
Konusunda
Karşılaşılabilecek
Sorunlar
ERZURUM:
Dadaşın
Bar Oynadığı Diyar
Kalite Yönetim
Sistemi
(TS EN ISO
9001)
İşletmelerde Bilgi
Yönetimi ve İş
Zekâsı
98
106
Eve Kadar
Fiber
102
Enerji Verimliliği
Kanunu, Enerji
Etiketlenmesi ve
Buzdolapları
İş Yaşamı Kalitesi
(QWL-Quality of
Work Life)
Kavramı ve
Gelişimi
MESAJLAR
Başbakan
Recep Tayyip ERDOĞAN’ın
14 Ekim Dünya Standardlar Günü Mesajı
Küreselleşme ile birlikte insanlığın yürüttüğü ekonomik
ve sosyal faaliyetler de büyük bir değişime uğradı. Bu
sayede, eskisine oranla günümüzde çok daha karmaşık bir ticaret ağı doğdu. Bugün dünyanın herhangi bir
ülkesinde üretilen herhangi bir ürün, ülkeler, coğrafyalar,
kıtalar aşarak, dünyanın hemen her bölgesinde kendisine pazar payı ve müşteri bulabilmektedir.
Böyle bir ortamda, uluslararası piyasalara sunulmuş
bütün ürünlerde, yerel standardların ötesinde bir dünya
standardı gözetmek, ortak bir standardizasyon belirlemek ve bu standardizasyona uymak zaruridir.
Ürün kalitesi, kalite kontrol ve tüketici hakları gibi
birçok modern kavramın ortaya çıktığı bu dönemde,
uluslararası standardlara uymak, küresel rekabet gücünün artması bakımından da büyük ehemmiyet arz
etmektedir.
Bu noktada en önemli görev ve sorumluluk, hiç şüphesiz standardizasyon kurumlarına düşmektedir. Standardizasyon kurumlarının yaptığı çalışmalar, üreticinin
faaliyetlerinin içeriği ile ilgili olarak tüketicilere adeta bir
tercümanlık hizmeti vermekte, nihai ürünün hangi mecralardan geçtiğine dair sağlam deliller sunmaktadır.
Ülkemizde bu alanda yürütülen çalışmalar tarafsız,
bağımsız, etkin ve güvenilir bir kurum olan Türk Standardları Enstitüsü tarafından sağlanmaktadır. Bu bakımdan, Uluslararası Standardizasyon Teşkilatı (ISO)’na
üye olan TSE’nin ülkemizdeki standardizasyon, uygunluk değerlendirme, deney ve kalibrasyon faaliyetleri hayati bir önem arz etmektedir.
TSE’nin yürüttüğü faaliyetler, ülkemizin rekabet gücünü
artırmak, ulusal ve uluslararası düzeyde ticareti kolaylaştırmak ve insanımızın yaşam düzeyinin yükseltilmesine katkı sağlamaktadır.
Bu düşüncelerle Dünya Standardları Günü’nü kutluyor,
tüm standardizasyon kuruluşlarına başarılar diliyorum.
4
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Nihat ERGÜN’ün
14 Ekim Dünya Standardlar Günü Mesajı
İktisadi faaliyetlerin temel amacı, ihtiyaçlarımızı
en uygun şartlarda karşılamaktır. Dünya değiştikçe, nüfus arttıkça, ulaştırma ve iletişim teknolojileri geliştikçe, bu iktisadi faaliyetler de çeşitlilik
kazanmış ve daha karmaşık hale gelmiştir. Küreselleşen dünyada, ekonomik faaliyetlerin korunması ve gelişmesi için, mal ve hizmetlerin tüm
dünyada serbest bir şekilde dolaşmasına ihtiyaç
vardır.
Üretim ve ticaret söz konusu olduğunda, en
önemli konuların başında standardlar gelmektedir. Bu konu tek yönlü olarak değil, birkaç açıdan
önem arz etmektedir. Tüketicilerin kaliteli ve güvenli ürünlerle buluşmaları için standardizasyon
çalışmalarının büyük önemi vardır. Standardlar,
ülke içinde üretim kalitesinin artması için de
önemlidir. Rekabet gücü artan firmalarımız, uluslararası ticaretten daha fazla pay alacaklardır.
Günümüzde standardlar, üreticiler için bir yük
olmaktan çıkmış, bir avantaj haline gelmiştir. Bugün bir firmanın en büyük gücü, tedarikçilerden
ürün sonrası hizmetlere kadar, üretimin her aşamasında oluşturduğu kalitedir ve uyum belgeleri,
bu kalitenin teminatıdır.
Bakanlık olarak, standardların hazırlanması, belgelendirilmesi ve denetlenmesine büyük önem
veriyoruz. TSE’nin çalışmaları, ülkemizin rekabet
gücünün artmasına, ticaretin kolaylaşmasına ve
toplumun yaşam düzeyinin yükselmesine büyük katkı vermektedir. Türkiye, hayatın diğer alanlarında ilerledikçe,
standardlar konusunda da ilerleyecektir. Türkiye, bu alanda sahip olduğu bilgi ve tecrübeyi, küresel iş birliği projelerine aktarmaktan da mutluluk duymaktadır. Zaman içinde sadece uluslararası standardları takip eden değil, bu
standardlara yön veren bir ülke haline dönüşeceğimize inanıyorum.
Böyle önemli konular, sadece yöneticilerin ve teşkilatların değil, tüm toplumun sorumluluğundadır. Üreticiler ve
tüketiciler, bu önemli konuda ne kadar duyarlı olurlarsa, ülkemiz de bu alanda o kadar ilerleyecektir. 14 Ekim
tarihinin tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Dünya Standardlar Günü olarak kutlanmasının, bu açıdan büyük
önem taşıdığını düşünüyorum. Ülkemizde Ekim ayının 3. haftası da Türkiye Standardlar Haftası olarak kutlanmaktadır. Bu hafta vesilesiyle düzenlenecek etkinliklerin, toplumun bu önemli konuda daha fazla bilinçlenmesine
büyük katkı sağlayacağına inanıyorum. Dünya Standardlar Günü’nün ülkemiz ve dünyamız için hayırlı olmasını
diliyorum.
5
EKİM 2011
ISO, IEC Başkanları ve ITU Genel
Sekreteri’nin
14 Ekim Dünya Standardlar Günü Ortak Mesajı
Dr. Boris ALESHIN
ISO Başkanı
Dr. Klaus WUCHERER
IEC Başkanı
Günümüz dünyasında, nesnelerin, çalışmalarını beklediğimiz şekilde çalışacağına dair yüksek düzeyde bir beklentimiz vardır.
Dr. Hamadoun TOURE
ITU Genel Sekreteri
6
Telefonu elimize aldığımızda, gezegen üzerindeki herhangi başka bir telefona anında bağlanabilmeyi bekleriz. Anında internete bağlanabilmeyi ve haber ve bilgilere ulaşabilmeyi
bekleriz. Hasta olduğumuzda, sağlık bakım
ekipmanlarının bizi tedavi edeceğine güveniriz. Arabalarımızı kullanırken, yakıt yönetimi,
direksiyon ve frenlerin ve çocuk güvenliği sistemlerinin güvenilir olduğuna inancımız tamdır.
Elektrik kesintilerinden ve kirliliğin zararlı etkilerinden korunmayı bekleriz. Uluslararası standardlar küresel anlamda bize bu güveni verirler.
"Uluslararası Standardlar
DAY
Ürünler ve hizmetler için Uluslararası
Standardlar kalite, ekoloji, güvenlik, güvenilirlik, birlikte işlerlik, yeterlilik ve yararlılığın temelini oluştururlar. Uluslararası
Standardlar tüm bunları yaparken, üreticilere, ürünlerinin küresel anlamda rekabet edebileceği ve dolayısıyla küresel
piyasalara rahatlıkla erişebileceği konusunda güven verirler.
D
ND
STA ARD
S
Gerçekte, standardizasyonun anahtar
hedeflerinden biri de bu güveni sağlamaktır. Sistemler, ürünler ve hizmetler,
uluslararası standardlarda belirtilen temel özellikler sayesinde bizim beklediğimiz gibi çalışır.
WOR
L
Küresel Anlamda Güven Tesis Etmek"
Birlikte işlerlik, ölçek ekonomileri yaratır ve kullanıcıların seyahat ettikleri her
yerde eşit hizmet almalarını sağlar. Dolayısıyla uluslararası standardlar, tüketicilerin, üreticilerin ve hizmet sağlayıcıların
yararınadır. Bilhassa bu durum, gelişmekte olan ülkelerde yeni ürünlerin ve
hizmetlerin yaygınlaşmasını hızlandırır ve
ekonomik kalkınmayı teşvik eder.
Uluslararası Standardlar, paydaşların
katkıda bulunabileceği açık ve şeffaf bir
ortamda hazırlanarak, bu güveni tesis
ederler.
Dünya Standardları İşbirliği (WSC) ortaklarının yani IEC, ISO ve ITU’nun vurguladıkları hedef, bu güveni küresel olarak
hızlandırmak ve büyütmek, böylece de
dünyayı, uluslararası standardlarla birbirine bağlamaktır.
20
4
11 –
1
10 –
7
EKİM 2011
HABERLER
TSE, 19. Uluslararası Gıda
Ürünleri ve Teknoloji Fuarında…
Türk Standardları Enstitüsü (TSE),
22-25 Eylül 2011 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi/CNR
Expo’da düzenlenen Türkiye’nin
en büyük gıda fuarı olan ve bu yıl
19’uncusu düzenlenen Uluslararası Gıda Ürünleri ve Teknolojileri
Fuarı’na katıldı.
Gıda sektöründeki son gelişmelerin ve yeniliklerin yer aldığı fuarın açılışını yapan Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker,
2010 yılında çıkardıkları 5969 sayılı Yasa ile gıdanın üretim, tüketim
ve denetiminin bir bütün olarak
ele alındığını ve gıda güvenliğini sağlayacak bir mekanizmanın
oluşturulduğunu, bu sistemin aynı
zamanda AB’nin tüm standardlarını ihtiva eden bir mevzuat sistemi olduğunu dile getirdi.
Konuşmasının ardından fuarı gezen Eker, TSE standına uğrayarak
‘Helal Gıda Belgelendirmesi’ hakkında bilgi aldı.
Yerli ve yabancı birçok firmanın
katıldığı fuarda TSE tarafından düzenlenen seminer yoğun bir ilgiyle
karşılandı. TSE Seminerinde TSE
Gıda Sektörü Müdürü Necla Solak ile Gıda Mühendisi Meriç Karacan tarafından ‘Gıda Güvenliği
Yönetim Sistemi’ ve ‘Gıda Sektörü Ürün Belgelendirme Faaliyetleri’ konulu sunumlarla TSE’nin bu
konulardaki çalışmaları ve kısa bir
süre önce başlatılan ‘Helal Gıda
Belgelendirmesi’ hakkında katılımcılara bilgi verildi.
8
Türkiye’nin bilgi ve iletişim teknolojileri konusunda
Avrasya’ya açılan ticaret kapısı CeBIT Bilişim Eurasia,
6 – 9 Ekim 2011 tarihleri arasında TÜYAP Beylikdüzü
Fuar Merkezi’nde düzenlendi. Farklı ülke ve bölgelerden gelen onbinlerce teknoloji tutkununun akın ettiği
fuarın açılış törenine Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım,
Azerbaycan Rabıte ve Informasyon Teknolojileri Bakanı
Ali Abbasov, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut Kavranoğlu, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ersan Aslan, TSE
Yönetim Kurulu Üyesi Muhammet Aydın, İTO Başkanı
Murat Yalçıntaş, Sanpaş A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı
Şekip Karakaya, Türksat Genel Müdürü Dr. Özkan Dalbay ve Deutsche Messe AG Yönetim Kurulu Üyesi
Dr. Andreas Gruchow katıldı.
‘Gelecek Bilişim ile Gelecek’ ve ‘Herkes için Bilişim’
sloganları ile gerçekleştirilen CeBIT Sinerji Zirvesi’ne
de ev sahipliği yapan fuarın açılış konuşmasında
Türkiye’nin artık bir geçiş ülkesi olduğuna dikkat çeken Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, “Tarih boyunca,
yüzyıllarca doğudan batıya, kuzeyden güneye ulaşım
yollarının buluştuğu, 3 kıtayı birleştiren Türkiye, şimdi
artık iletişimde de 3 kıtayı birbirine bağlayan konuma
sahip. Asya, Afrika, Avrupa’nın tam kesişen noktasında, bilginin toplanıp dağıtılacağı önemli bir merkez ha-
HABERLER
TSE, CeBIT Bilişim
Eurasia Fuarı’nda…
line geliyor. Türkiye bilişimde çok hızlı
yol alıyor. Geniş bant internet erişimi
bütün dünyada son 10 yılda 800 kat
artarken, Türkiye’de 7770 kat arttı. Bir
başka değişle 2002’de sıfırken bugün
11,3 milyon geniş bant hane erişimine, abone büyüklüğüne ulaştık. Bütün
bunları dikkate alarak geldiğimiz noktayı yeterli görmüyoruz. Yolun başındayız. Şimdi insanlar birbiriyle konuşuyor bilgi alışverişi yapıyor, birbirlerine görüntülü bilgi gönderebiliyor. Ama
makineler konuşmaya başlıyor. Şimdi
makinelerin konuşma devri. Eşyalar
birbiriyle konuşmaya başlayacak. İşin
boyutu tahayyül sınırlarımızı zorlayacak noktaya kadar
gidiyor. Bu da daha çok iş, araştırma, iş birliği demektir’’ dedi.
Açılışta konuşan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut Kavranoğlu da bilgi ve iletişim
teknolojilerinin gelişmesiyle mesafenin ortadan kalktığını, ortaya çıkan durumun ticari, ekonomik, sosyal
ilişkileri derinden etkilediğini dile getirerek, değişmekte direnen ülkelerin kendi halkları tarafından değişime
zorlandığını söyledi. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin
önem verilmesi gereken bir alan olduğunu vurgulayan
Kavranoğlu, bir ülkede Ar-Ge harcamalarına ayrılan
kaynağın miktarının, bilim ve teknolojiye verilen desteğin göstergesi olduğunu belirtti.
Fuarda yer alan Türk Standardları Enstitüsü (TSE)
standını ziyaret eden Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakan
Yardımcısı Prof. Dr. Davut Kavranoğlu, Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı ve TSE Başkan Vekili Prof. Dr. Ersan Aslan, TSE Yönetim Kurulu Üyesi
Muhammet Aydın ve katılımcılara sektördeki bu hızlı
gelişime ayna tutacak, etkin bir bilgi güvenlik yönetim
sisteminin oluşturulması için hazırlanan TS EN/IEC
27001 Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi belgelendirme
çalışmaları hakkında bilgi verildi.
9
EKİM 2011
HABERLER
Ticaret ve Sanayi Odası’na
2011 Yılı Türkiye Kalite Ödülü
önemine dikkat çekti. Şentürk, kalitede hedefe ulaşmanın püf noktasının da herkesin elinin bu hizmette
elini taşın altına koyması olduğunu söyledi. TSE’nin
dünyanın önde gelen standardizasyon kurumlarından
biri olduğunun altını çizen TSE Başkanı Şentürk, belge
satmadıklarını ve oyunu kuralına göre oynadıklarını ifade etti. Şentürk, TSE’nin Avrupa’da 5’inci, dünyada ise
10’uncu sırada yer aldığını hatırlattı.
2011 yılı Kalite Ödülü’ne layık görülen BTSO’nun ödülünü alan BTSO Meclis Başkanı İlhan Parseker ise kalite şehri olan Bursa’nın her geçen gün çıtayı daha da
yukarılara taşıdığını söyledi. BTSO’nun bu ödüle layık
görülmesinden duydukları memnuniyeti ifade eden
Parseker, “Bu ödüle layık görülmemizde Bursa’da
yaptığımız yatırımlar, ülke eğitimine sunduğumuz hizmetlerin ön planda olması BTSO’nun ülkenin geleceğine verdiği önemi göstermektedir” diye konuştu.
BTSO’nun kurumsal sosyal sorumluluk projelerinde
fark yarattığını belirten İlhan Parseker, yürüttükleri projelerde her zaman daha fazla insanla temas etmeyi
amaçladıklarını vurguladı. 2011 yılı Kalite Ödülüne layık
görülen BTSO’nun ödül töreninde ayrıca Nilüfer Sosyal
Sorumluluk Projesi kapsamında TSE’den TS EN ISO
Kalite Birliği Derneği tarafından ana
teması ‹eğitim ve kalite› olarak belirlenen Türkiye Kalite Ödülü 2011, yapılan
değerlendirmeler sonucunda Bursa
Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO)’nda
düzenlenen törenle verildi. Törende
ayrıca Nilüfer ilçesinde Nilüfer Sosyal
Sorumluluk Projesi kapsamında kalite
sürecini başarıyla tamamlayan ve TSE
den TS EN ISO 9000 Belgesi almaya
hak kazanan 32 devlet okuluna da belgeleri verildi.
Ödül töreninde konuşan Türk Standardları Enstitüsü (TSE) Başkanı Hulusi Şentürk, Bursa’nın kalitedeki tarihi
misyonuna sahip çıktığını belirterek,
“Kalite bir işi adam gibi yapmaktır.
Bursa’da bu işi adam gibi yerine getiriyor ve yapıyor” dedi. Kalitenin zihniyette başladığını ifade eden Şentürk,
kalitenin bir kültür haline gelmesinin
10
9000 Belgesi almaya hak kazanan 32 devlet okulunun
Müdürlerine belgeleri verildi. Nilüfer sosyal sorumluluk
projesine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Nilüfer İlçe
Milli Eğitim Müdürü Mehmet Kaya da şunları dile getirdi: “Nilüfer Sosyal Sorumluluk Projesi kapsamında 430
öğretmenimiz kalite bilinci konusunda bilgilendirildi.
2010 yılında 16 olmak üzere 2011 yılının bu dönemine
kadar toplamda 32 okul bu eğitimleri alarak belge almaya hak kazanmıştır.”
Kalite Birliği Genel Başkanı Mustafa Karaman ise yürütülen bu çalışmada kendilerinden desteklerini esirgemeyen tüm çözüm ortaklarına teşekkür etti. Karaman,
ayrıca kalite olgusunun doğru yönlendirmeyle oluşacağını sözlerine ekledi.
Kalite Birliği, TSE Başkanı Hulusi Şentürk’ü Kalite
Birliği›nin Onursal Başkanı ilan etti ve TSE Başkanı
Şentürk’e Şükran Plaketi takdim edildi.
Törene, Bursa Vali Yardımcıları Adnan Çakıroğlu ve İsmail Demirhan, Milli Eğitim Müdürü Atilla Gülsar, Çok
sayıda sanayici, işadamı, bürokratın yanısıra TSE Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Pelit, TSE Marmara
Bölge Koordinatörü Mehmet Hüsrev, TSE Metroloji ve
Kalibrasyon Merkez Başkanı Doğan Yazar, TSE Personel ve Sistem Belgelendirme Merkezi Başkanı Aykut
Kırbaş katıldı.
Nilüfer Sosyal Sorumluluk Projesi kapsamında TSE’den
TS EN ISO 9000 Belgesi Almaya Hak Kazanan Okullar:
- Abdurrahman Vardar İlköğretim Okulu
- Ahmet Uyar İlköğretim Okulu
- Ali Durmaz
- Ali Karasu İlköğretim Okulu
- Ataevler Anaokulu
- Canaydın İlköğretim Okulu
- Çalı İlköğretim Okulu
- Dilek Özer İlköğretim Okulu
- Emir Kop. İlköğretim Okulu
- Faik Çelik Meslek Lisesi
- Fatih Lisesi
- Gümüştepe İlköğretim Okulu
- Görekle Haz. Özkan İlköğretim Okulu
- Hasan Ağa Şehit Piyade Er K. Çavuşoğlu İlköğretim Okulu
- Hüseyin Özdilek Ticaret ve Endüstri Meslek Lisesi
- İbrahim Uyar İlköğretim Okulu
- İpek Eğitim Uygulama Okulu
- İslam Uyar Ticaret Meslek Lisesi
- Karamehmet İlköğretim Okulu
- Koç İlköğretim Okulu
- Nedim Öztan İlköğretim Okulu
- Nilüfer Belediyesi Bursa Rotary İlköğretim Okulu
- Nosab İlköğretim Okulu
- Öğretmen Hasan Güney İlköğretim Okulu
- Rüveyde Dörtçelik İlköğretim Okulu
- Üçevler Şehit F. Gökçen İlköğretim Okulu
- Ürünlü İlköğretim Okulu
- Vahide Aktuğ İlköğretim Okulu
- Vardar Anaokulu
- Zekai Gümüşdiş İlköğretim Okulu
- Zübeyde Hanım Anaokulu
11
EKİM 2011
HABERLER
Goldcity Turizm
Kompleksi’nin Haklı Gururu
kanı Hisarcıklıoğlu’nun yanı sıra Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. İsrafil
Kurtcephe, TSE, Antalya Personel
ve Sistem Belgelendirme Müdürü
S.Kaya Kars, ilçe oda başkanları üyeler ve kalabalık bir davetli topluluğu
hazır bulundu.
Açılış konuşmasını yapan TSE Antalya Personel ve Sistem Belgelendirme
Müdürü S.Kaya Kars, Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Hisarcıklıoğlu’na
katkıları için teşekkür ederken,
Goldcity’nin aldığı bu belgelerin tüm
işletmeler için örnek olacağına işaret
etti.
Ardından kürsüye gelen Goldcity Genel Koordinatörü Gülçin Güner ise
Alanya bir marka ve bizler bu markanın ayaklarını güçlendirmek için
Aydoğan A.Ş "Goldcity olarak kalite
memnuniyetinden personel standardlarına, iş yeri kalitesine kadar uğraş
verdik. Burada emeği geçen tüm personelimize teşekkür etmek istiyorum.
Bu ödülü onlar hak ediyor". dedi.
Son olarak kürsüye gelen Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu yaptığı konuşmada
alınan belgelerin kurum için önemli bir
vizyonun ortaya konduğunun göstergesi olduğunu söyledi. Rekabet yarışında öne geçebilmek için kalitede
yarışmak gerektiğinin altını çizen Hisarcıklıoğlu, bu mücadeleden herkesin kazançlı çıkacağını belirtti.
Goldcity Turizm Kompleksi TSE EN ISO 9001, TS EN ISO 22000 ve
TS ISO 10002 belgelerini almaya hak kazandı.
Alanya Bölgesinde 3 belge almaya hak kazanan ilk tesis olmanın haklı
gururunu yaşayan Goldcity Turizm Kompleksi yönetimi özel bir kutlama
ile tesis belgelerini aldı.
Goldcity balo salonunda yapılan törene Odalar ve Borsalar Birliği baş12
Konuşmaların ardından Goldcity Turizm Kompleksi yönetim ve departman yöneticilerine belgeleri Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı
Rifat Hisarcıklıoğlu, Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. İsrafil Kurtcephe
ve TSE Antalya Personel ve Sistem
Belgelendirme Müdürü S. Kaya Kars
tarafından takdim edildi.
HABERLER
AB ve Türkiye’de
Standardlar Konuşuldu…
Standardlar Haftası Semineri İzmir’de Gerçekleşti
Türkiye’de Kalite Altyapısının Güçlendirilmesi (TKAG) Projesi çerçevesinde gerçekleştirilen
“Standardlar Haftası Seminerleri”nin İzmir halkası gerçekleştirildi.
yon faaliyetlerine katılımı konusunda bilgilerini paylaştı.
Seminerde tüketici boyutunu ise Standardizasyonda
Avrupa Tüketicisinin Sesi Derneği’nden (ANEC)
Malcolm Bassett aktardı. Bassett, kurumunun ulusal,
bölgesel ve uluslararası düzeyde standardizasyon faaliyetlerine katılımı ve ANEC’in faaliyetleri için oluşturduğu idari yapı ile bütçe konusunda bilgi verdi. Uygunluk
Değerlendirme Derneği (UDDER) temsilcisi Abdullah
Aydemir de tüketicilerin sorumluluklarına ve TSE’den beklentilere dikkat çekti.
Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ve Merkezi
Finans İhale Birimi’nin (MFIB) sözleşme makamı olduğu Türkiye’de Kalite Altyapısının Güçlendirilmesi Projesi
çerçevesinde bu kez standardizasyon ve bu alandaki
gelişmeler ayrıntılarıyla gündeme getirildi. İzmir’de
18 Ekim 2011 tarihinde Ege Bölgesi Sanayi Odası
(EBSO) Meclis Salonu’nda gerçekleştirilen Standardlar
Haftası Semineri’nde Standardizasyon konusunda AB
ülkelerindeki uygulamalar, son gelişmeler ve Türkiye’de
TSE’nin faaliyetleri ele alındı.
TSE Standard Hazırlama Merkezi Başkanlığı’nda görev yapan Kimya Mühendisi Buket Kahvecioğlu’nun
da konuşmacı olarak yer aldığı seminere, İzmir
EX Laboratuvarı Müdürü Tacettin Akgün, Ürün
Belgelendirme Müdürü Deniz Balcı ve Ambalaj
Laboratuvarı Müdürü Nezahat Gündüz de katıldılar.
Türkiye’de Standardizasyon Faaliyetleri ve TSE
Seminerin ikinci bölümünde konuşan TSE’den Buket
Kahvecioğlu, genel bilgilendirmenin ardından, TSE,
KOBİ ve tüketicilere yönelik neler yapıyor, KOBİ’ler ve
tüketiciler nasıl bilgilendiriliyor, KOBİ ve tüketicilerin
standardizasyon sürecinde etkilerinin neler olması gerektiği hakkında detaylı bilgiler sundu.
Standardizasyonun demokratik meşrutiyetinin, tüm
paydaşlarının katılımına bağlı olduğunu vurgulayan
Kahvecioğlu, “standardizasyon faaliyetleri ile ilgili KOBİ
ve tüketicilerde farkındalık yaratmak, bilgi paylaşımını
sağlamak ve artırmak, KOBİ ve tüketicilerin ihtiyaçlarını
belirleyerek, bu ihtiyaçlara uygun çalışmaları yapmak,
sektör temsilcilerinin görüşlerine önem veren etkinlikler
gerçekleştirmek için TSE’nin yoğun bir şekilde çalıştığını ifade etti.
Standardlar Haftası Semineri, soru ve yanıtları içeren bir
panel ile sona erdi.
Standardlar Haftası Seminerinin açılış konuşmasını
yapan CEN yetkilisi Cinzia Missiroli, konuşmasında;
AB’de standardizasyon faaliyetleri ve gerçekleşen
son gelişmeler hakkında bilgi aktardı. Avrupa KOBİ
Standardizasyon Derneği’nden (NORMAPME) Vanessa
Pereira ise konuşmasında gündemdeki standardlar
hakkında örneklere yer verirken, AB’de KOBİ’lerin
ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde standardizas13
EKİM 2011
HABERLER
19. Dünya İş Sağlığı ve
Güvenliği Kongresi ve Fuarı
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ile Uluslararası Sosyal Güvenlik Kuruluşları Birliği
(ISSA) iş birliğiyle her üç yılda bir düzenlenen Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği
Kongresi ve Fuarı’nın 19.cusu bu yıl
11-15 Eylül tarihleri arasında Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın ev sahipliğinde İstanbul Haliç Kongre ve Kültür
Merkezinde gerçekleştirildi.
Açılış konuşmasını yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, her alanda olduğu
gibi, iş sağlığı ve güvenliği konusunda da
uluslararası iş birliğini geliştirmeye büyük önem verdiklerini belirterek, “Mevzuata uyan, iş sağlığı ve güvenliği için
gerekli tedbirleri alan, kayıt dışı işçi çalıştırmayan işverenleri ödüllendiren düzenlemeler yapacağız” dedi. “Her
alanda olduğu gibi, iş sağlığı ve güvenliği konusunda da uluslararası iş birliğini geliştirmeye büyük önem veriyoruz’’ diyen Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı ile iş sağlığı ve güvenliği konusunda önemli ve verimli çalışmalar yürüttüklerini, çalışma hayatında standardları yükseltmek için, işçi ve işveren örgütlerimiz başta olmak üzere bütün
taraflarla sosyal diyalog kapılarını daima ardına kadar açık tutacaklarını belirtti.
130 ülkeden yaklaşık 4000 kişinin katıldığı 19. Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi ve Fuarı’nda yer alan
Türk Standardları Enstitüsü (TSE) standında katılımcılara TS 18001 (OHSAS) İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim
Sistemi’nin işveren ve çalışanlara sağladığı katkılar hakkında bilgilendirme yapıldı.
Avrasya Ambalaj 17. Uluslararası
Ambalaj Endüstrisi Fuarı
Ambalaj sektöründeki son teknolojik yeniliklerin ve gelişmelerin sergilendiği Avrasya Ambalaj 17. Uluslararası Ambalaj
Endüstrisi Fuarı 15-18 Eylül 2011 tarihleri
arasında İstanbul TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlendi. 33 ülkeden
1026 firmanın katıldığı fuarda TSE de
standıyla yer alarak sektör temsilcileriyle
buluştu.
Ambalaj üreticisinin emeğine değer katan ve bu yıl 24.cüsü yapılan TSE Altın
Ambalaj Yarışması’nda ödül alan ürünlerin sergilendiği TSE standı yoğun bir ilgiyle karşılandı.
14
Mahalli İdareler Araştırma ve Geliştirme Merkezi tarafından düzenlenen Üretken Belediye Proje yarışmasında Kumluca Belediyesi ‘’Şikayet Armağandır››
projesiyle ödül aldı.
projesiyle katıldıklarını belirtti. Yarışmaya Türkiye
genelinden 300›ün üzerinde Belediyenin katıldığını anımsatan Başkan Hüsamettin Çetinkaya şunları
kaydetti:
Belediye Başkanı Hüsamettin Çetinkaya yaptığı
açıklamada, kısa adı MİARGED olan Mahalli İdareler
Araştırma ve Geliştirme Merkezi tarafından bu yıl ikincisi gerçekleştirilen, Üretken Belediye Proje yarışmasında Kumluca Belediyesi olarak “Şikayet Armağandır” projesiyle ödüle layık görülmekten dolayı büyük
bir mutluluk ve onur duyduklarını söyledi.
“Kumluca Belediyesi olarak 2007 yılında TS ISO
9000, 2010 yılında ise TS ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti ve Şikâyet Yönetim Sistemini uygulamaya
başladık ve Türk Standardları Enstitüsü tarafından
belgelendirildik. MİARGED tarafından bu yıl ikincisi gerçekleştirilen proje yarışmasına da iki yıldır
uyguladığımız ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti ve
Şikâyet Yönetim Sistemini uygulamasına dayalı olarak “Şikâyet Armağandır” projesiyle katıldık. Yarışma
sonucunda yönetim dalında en iyi yönetilen ikinci belediye seçildik. Bundan dolayı ayrıca büyük bir mutluluk ve gurur duyduk.”
Kumluca Belediyesinin TSE ISO 9000 Kalite Yönetim Sistemi ve ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti ve
Şikâyet Yönetim Sistemlerini Türkiye genelinde uygulayan ender kurumlardan biri olduğunu ve Türkiye’de
ilk belgelendirilen Belediye olarak kayıtlara geçtiklerini de hatırlatan Belediye Başkanı Hüsamettin Çetinkaya, Mahalli İdareler Araştırma ve Geliştirme Merkezi tarafından bu yıl ikincisi gerçekleştirilen Üretken
Belediyeler Proje yarışmasına ‹›Şikâyet Armağandır››
HABERLER
“Şikâyet Armağandır” Ödülü
TSE’den ilk TS ISO 10002 Belgeli
KUMLUCA Belediyesine …
Belediye Başkan Yardımcımız Süleyman Falay da,
ödül töreninde Kumluca Belediyesinin ödülünü Mahalli İdareler Araştırma ve Geliştirme Merkezi Yönetim
Kurulu Başkanı Halil Memiş’in verdiğini söyledi.
15
EKİM 2011
AYIN KONUĞU
Türk Standardları Enstitüsü
Genel Sekreteri:
Üzeyir KARAGÖZ
16
STANDARD- Ekim ayı kurumumuz için önemli bir ay. 14
Ekim tarihi hem Dünya Standardlar Günü hem de TSE’nin
kuruluş yıldönümü olarak kutlanıyor. TSE’nin önerisiyle
kabul edilen bugün dolayısıyla standard, standardizasyon konusunda söylemek istedikleriniz?
Ü. KARAGÖZ- 14 Ekim gününün Dünya Standardlar Günü
olarak kutlanması teklifi ilk defa 1970 yılında o dönemin ISO ve
TSE Başkanı olan Faruk Sunter tarafından teklif edilmiş ve bu
teklif ISO Genel Kurulunda kabul edilerek 14 Ekim Dünya Standardlar Günü olarak kutlanmaya başlamıştır. Enstitümüzün bu
konuda önayak olması ülkemiz için ayrı bir gurur kaynağı olmuştur.
Büyüyen ve gelişen teknik, ekonomik ve sosyal sistemler, ticaretin önündeki teknik engellerin kaldırılması için yapılan çalışmalar tüm dünyada uluslararası ve ulusal standardların öneminin artmasına neden olmaktadır. Ayrıca, teknolojik gelişmeler, tüm dünyada ve ülkemizde tüketicilerin güvenli ve kaliteli
ürünler elde etme yönündeki talepleri ve çevre sorunları, kişisel
güvenlik, enerji, sürdürülebilirlik gibi konular, günümüzde standardlara olan ihtiyacı artırmaktadır.
STANDARD- Türkiye’de standardizasyon konusunda
yetkili kuruluşlar kimler?
Ü. KARAGÖZ- Türk Standardları Enstitüsü (TSE) Türkiye’de
standardizasyon konusunda yetkili tek kuruluştur. 16 Ekim
1954 yılında TOBB’nin bünyesinde ürün, hizmet ve proseslerle ilgili standard hazırlamak amacıyla kurulmuş olan TSE, 132
sayılı Kanun ile 22 Kasım 1960 tarihinden itibaren bugünkü
mevcut bağımsız statüsüne kavuşmuştur. Diğer kurum ve kuruluşlar standardları kullanan taraflardır.
STANDARD- Standardizasyon, ülke sanayisinin ve ticaretinin gelişmesini, küresel pazarda rekabet şansının
artırılmasını sağlayan en önemli stratejik araçlardan biri
olarak değerlendiriliyor. Sanayicimizin standardizasyon
konusuna yaklaşımı nasıl?
Ü. KARAGÖZ- Türk Standardları Enstitüsü, Uluslararası (ISO ve
IEC) ve Avrupa Standardlar Teşkilatları (CEN ve CENELEC)’nın
17
EKİM 2011
üyesi ve ülkemizdeki tek temsilcisidir. Bu kuruluşların
standard hazırlama çalışmalarını yürüten teknik komitelere üye olan TSE böylelikle uluslararası ve Avrupa standard hazırlama çalışmalarına katılmakta ve ülkemiz
sanayisini ilgilendiren konularda ülke menfaatlerimiz
doğrultusunda standard hazırlanması için gayret sarf
etmektedir.
Bu çerçevede, İslam ülkelerinin standardizasyon, belgelendirme, deney ve metroloji uygulamalarını birbiriyle
uyumlu hale getirmek ve İslam ülkeleri arasında ticaretin önündeki teknik engelleri kaldırmak amacıyla İslam
Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü (SMICC)’in
kurulmasında TSE olarak öncü bir rol üstlendik. SMIIC
bu amaç doğrultusunda çalışmalarını sürdürmektedir.
SMICC’in faaliyetlerinden birisi de helal gıda standardı oluşturma çalışmalarıdır. İslam Konferansı Teşkilatı çatısı altında başlatılan bu çalışmalar sonucu OIC/
SMIIC 1: 2011 Helal Gıda Genel Kılavuzu”, OIC/SMIIC
2:2011 “Helal Belgelendirmesi Yapan Kuruluşlar İçin
Kılavuz” ve OIC/SMIIC 3: 2011 “Helal Belgelendirme
Kuruluşlarını Akredite Eden Akreditasyon Kuruluşu Kılavuzu”, standardları yayımlandı.
Ülkemizde her sektörün standardizasyon faaliyetlerine katılmaları oldukça önemli. TSE olarak bu konunun
üzerinde önemle duruyoruz. Her ne kadar özel sektörün belli başlı firmaları standardizasyon faaliyetlerine
katılımın önemini kavrayarak uluslararası ve bölgesel
standard hazırlama çalışmalarına aktif katılmaya başlamış olsalar da; KOBİ’ler, Tüketici Örgütleri, Birlik ve Oda
Temsilcileri zaman yetersizliği, maddi imkânsızlıklar, yeterli uzmanlık olmaması, yabancı dil sorunu gibi sorunlar nedeniyle standardizasyon çalışmalarına istenilen
düzeyde katılamamaktadırlar. Bunun sonucunda genellikle sanayimiz, standardların oluşturulmasına katkı
veren değil mevcut standardları kullanan taraf olmaktadır. Bu durum zaman zaman sanayinin standardlara
uyum sağlamasında problemlerle karşılaşmasına neden olmaktadır.
STANDARD- Sanayicinin standardizasyona katılımını artırmak için yapılan ve yapılması planlanan çalışmalar nelerdir?
Ü. KARAGÖZ- Standardizasyon çalışmaları Enstitümüz bünyesinde oluşturulan ihtisas grupları ve ayna
komiteler aracılığı ile yürütülmektedir.
Ulusal düzeyde standard hazırlama faaliyetleri ihtisas
grupları tarafından yürütülmekte olup halen 22 İhtisas
grubu altında yaklaşık 100 uzman bu çalışmalarda yer
almaktadır.
Ayna komiteler ise uluslararası ve Avrupa standard
kuruluşlarının standard hazırlama faaliyetlerinin yürütül18
düğü teknik komite çalışmalarını takip eden, bu komitelerce hazırlanan ve görüşe sunulan taslak dokümanları inceleyip komite içinde uzlaşarak ülke görüşünü
oluşturan ve gerektiğinde ulusal standard hazırlama
faaliyetlerine katılan ulusal teknik komitelerdir. Ülkemizin AB ile uyum çalışmaları çerçevesinde, Enstitümüz,
uluslararası (ISO, IEC) ve Avrupa (CEN, CENELEC)
standardizasyon kuruluşları bünyesindeki teknik komiteler ile paralel çalışacak, bu komitelerin ulusal yansımaları olacak ayna komiteleri (mirror committees),
sektör paydaşlarından gelen ilgi ve talep doğrultusunda Aralık 2004 tarihinden itibaren kurmaya başlamıştır.
Halen 20 sektör altında 74 ayna komite kurulmuş olup
yaklaşık 800 uzman bu komitelerde yer almaktadır.
Ayna komitelerin kurulmasından sonra yeni komitelerin kurulması için yapılan çalışmalar; sektörel düzeyde
ayna komitelere katılım çağrısı gönderilmesi, oda ve
birliklere tüm ayna komiteleri tanıtan bir yazı ile çalışmalara katılım çağrısı yapılması ve web sitemizde
çalışmalarımızın duyurulması şeklinde olmuştur. Kimi
zaman da belli bir sektörden gelen talep doğrultusunda ilgili yerlere duyuru yapılarak komiteler kurulmuştur.
Kurulan ayna komitelere standardizasyon konusunda
bilgilenmeleri amacıyla eğitimler de verilmektedir. Ayrıca dernek, odalar, birlikler ve diğer ilgili kurum ve kuruluşların bu konuda bilgilendirilmelerini sağlamak ve katılımı artırmak amacıyla ziyaret edilmesi planlanmaktadır.
STANDARD- Standard hazırlamada tarafların katılımının ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Ülkemizde yeterli katılım oluyor mu?
Ü. KARAGÖZ- Standard hazırlama çalışmalarında en
önemli unsur ulusal mutabakattır. Gerek ulusal standardlarda gerekse Avrupa veya uluslararası standardlarda amaç; henüz standardın hazırlanma aşamasında
iken konu ile ilgili tüm paydaşların (özel sektör, kamu,
üniversite, sivil toplum örgütleri, tüketiciler vb.) görüşlerinin alınması ve bu görüşlerin standardlara yansıtılmasıdır.
Bu nedenle Enstitümüz, ISO, IEC, CEN ve CENELEC
teknik komiteleri ile paralel çalışan, bu komitelerin ulusal yansımaları olan ayna komiteleri (Mirror Technical
Committees-MTC) kurmuş olup, gelen talepler doğrultusunda yeni komite kurulması çalışmalarını da yürütmektedir.
Ülkemizde değişik sektörler altında birçok ayna komite
kurulmuş olsa da standardizasyon çalışmalarına aktif
katılım olduğunu söylemek zordur. Turizm, Boyalar ve
vernikler; Seramik karolar gibi birkaç ayna komite aktif
olarak çalışmakta olup söz konusu komitelerde çalışan uzmanlar yıllık toplantılara düzenli olarak katılmak-
ta ve dokümanlara düzenli görüş vermektedir. Ayrıca
‘Turizm’ ayna komitesi ile ‘Boyalar ve vernikler’ ayna
komitesi ilgili ISO teknik komitelerine yeni çalışma konu
teklifleri sunmuşlardır.
Ulusal standardları hazırlama faaliyetleri çerçevesinde
ilgili tüm taraflara ve sektörlere taslak standardlar hakkında görüş sorulmaktadır. Bu görüşler çok önemlidir
ve gelen görüşler neticesinde standardlar şekillenmektedir. Ancak taraflar kendilerini ilgilendiren konuları takip
ederler ve standard hazırlanması aşamasında katılım
sağlarlarsa daha sağlıklı standardlar ortaya çıkmış olur.
Standard hazırlama süreci zaman alan bir süreç olması
nedeni ile standardlarda sonradan istenen bir talebin
yerine getirilmesi hemen mümkün olamamaktadır.
STANDARD- Bu katılımı artırmak için neler yapıyorsunuz? Planladığınız çalışmalar neler?
Ü. KARAGÖZ- İlgili tüm tarafların standardizasyon
faaliyetlerine katılması için belirli aralıklarla seminer,
konferans, toplantı, eğitim programları, vs. düzenlenmekte, gelişen teknolojiler hakkında bilgilendirmeler
yapılmakta, standardizasyon konusunun öneminin
doğrudan anlatılması amacıyla sektör temsilcileriyle
zaman zaman bir araya gelinmekte, konuyla ilgili kendilerinin de görüşleri alınmaktadır. Standardizasyon ve
ilgili faaliyetleri ile ilgili tüm duyuruların Enstitümüzün
web sayfasında yayınlanması sağlanmaktadır. Bu çalışmaların daha yoğun bir şekilde devam etmesi ve bu
konuda görsel ve yazılı basınında desteğinin alınması
planlanmaktadır.
STANDARD- Dünya gündemini belirleyen olaylar
ile yeni teknolojik gelişmelerin standardizasyon
çalışmalarına etkileri nelerdir?
Ü. KARAGÖZ- Dünya gündemine gelen olaylara paralel olarak genellikle konu ile ilgili standardın hazırlanması ya da dolaylı olarak başka konularda da standard
talepleri gündeme gelmektedir. Bazen mevcut standardlar bu olaylar nedeni ile bir anda ön plana çıkmaktadır.
Genellikle yeni teknolojiler ile ilgili standardlar talep edildiğinde, uluslararası alanda ilgili konuda standardın var
olup olmadığı veya bu konuda çalışmaların başlayıp
başlamadığı takip edilmekte, herhangi bir hazırlık yok
ise ilgili konuda standard hazırlama faaliyetleri Enstitümüz tarafından başlatılabilmektedir.
STANDARD- IEC, ISO ve ITU’nun bu yıl ki 14 Ekim
Dünya Standardlar Günü için belirledikleri ortak
tema “Uluslararası Standardlar-Küresel Anlamda
Güven Tesis Etmek” dir. Bu mesaj çerçevesinde
değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?
Ü. KARAGÖZ- Ürünler ve hizmetler için Standardlar
kalite, çevrebilim, güvenlik, güvenilirlik, birlikte işlerlik,
yeterlilik ve yararlılığın temelini oluştururlar. Standardlar tüm bunları yaparken, üreticilere, ürünlerinin küresel anlamda rekabet edebileceği ve dolayısıyla küresel
piyasalara rahatlıkla erişebileceği konusunda güven
verirler.
Birlikte işlerlik, ölçek ekonomileri yaratır ve kullanıcıların seyahat ettikleri her yerde eşit hizmet almalarını
19
EKİM 2011
sağlar. Dolayısıyla uluslararası standardlar, tüketicilerin,
üreticilerin ve hizmet sağlayıcıların yararınadır. Bilhassa bu durum, gelişmekte olan ülkelerde yeni ürünlerin
ve hizmetlerin yaygınlaşmasını hızlandırır ve ekonomik
kalkınmayı teşvik eder.
Uluslararası Standardlar, paydaşların katkıda bulunabileceği açık ve şeffaf bir ortamda hazırlanarak, bu güveni tesis ederler.
Standardların önemi bu vesile ile bir kez daha kanıtlanmış olmaktadır.
STANDARD- Verdiğiniz bilgiler için teşekkür
ederken son olarak dergimiz aracılığıyla iletmek
istediğiniz mesaj/mesajlarınızı alabilir miyiz?
Ü. KARAGÖZ- Ülkemizin rekabet gücünü artırmak,
ulusal ve uluslararası düzeyde ticareti kolaylaştırmak
ve toplumun yaşam kalitesini yükseltmek için; standardizasyon faaliyetlerini tarafsız, bağımsız, etkin ve
güvenilir olarak sağlamak için çalışan TSE ailesine ve
büyük emekleri geçen ilgili tüm taraflara teşekkür etmek istiyorum.
Ayrıca, kurumumuzun bu günlere gelmesinde geçmişte emeği geçen, gayreti olan tüm eski başkanlarına,
yöneticilerine de bu vesile ile samimi teşekkürlerimi arz
ederim. Onların destek ve yardımlarına her zaman ihtiyacımız olduğunu, tecrübelerinin kurum ve ülkemiz için
esirgememelerini özellikle belirtmek isterim.
20
Bunun dışında; geçmişte kuruma hizmeti olmuş ama
bu gün başka kulvarlarda faaliyet gösteren personelimizi de biz hala TSE ailesinin mensupları olarak görüyor ve onlarında yetiştikleri kurumlarıyla irtibatlarını
kesmemesini arzu ediyoruz.
Yükselen ve her geçen gün dünya konjonktürünün
belirlenmesi konusundaki gurur verici gelişmeleri bizlere yaşatan Sayın Başkanımızın vizyonuna uygun ve
sürdürülebilir etkinlik içinde sorumluluk alanımıza giren
konularda azami gayreti göstereceğimizi de belirtmek
isterim.
Bu çerçevede, yerli otomotiv sanayin gelişmesi için,
otomotiv test merkezi başta olmak üzere; ileri teknoloji
merkezleri, yenilenebilir enerji sistemleri, arge ve test
merkezleri ile ülkemizin ihtiyacı olan hemen her konuda sanayimizin dışa bağımlılıklarını en aza indirecek
her türlü faaliyeti ve yatırımı da kâr-zaman ilişkisi gözetmeksizin yapmayı ve insanımızın hizmetine sunmayı
kendimize vazife olarak görüyoruz.
Son olarak da OIC/SMIIC tarafından oluşturulan ve
dünyadaki önemli bir ihtiyaç olan Helal Gıda belgelendirmesi konusunda da sosyal sorumluluğumuzun bir
tezahürü olarak vazife üstlendiğimizi belirtmek isterim.
Belgelendirme faaliyetleri başlamış olup, birçok referans kuruluşumuzun başvuruları sonuçlandırılmaktadır.
21
EKİM 2011
TSE-STANDARD
Standard
Hazırlama
Çalışmalarımız
TS .....
22
Elektrik Müh. Abidin KUYUMCU
TSE Standard Hazırlama Merkezi Başkanı
Türkler, Anadolu toprakları üzerinde medeniyet kurduklarında, her alanda önemli yenilikler yaparak uygarlık düzeyini artırmışlardır. Bunlara örnek olan bir
konu da Standard konusudur. Zamanın padişahı Sultan II Bayezid Han tarafından 1502 yılında ferman olarak çıkarılan “Kanunname-i İhtisab-ı Bursa” da çeşitli
ürünler hakkında özellikler belirtilerek standard oluşturulmuştur. Bu belge standardlar konusunda en eski
kültür olduğumuz gerçeğini doğrulayan ve yazılı olan
en eski belgedir.
Türk Standardları Enstitüsü, her türlü madde ve mamuller ile usul ve hizmet standardlarını yapmak amacıyla Türkiye Odalar Birliği bünyesi içerisinde 6 Ekim 1954
tarihinde kurulmuş, 22 Kasım 1960 tarihinde yürürlüğe giren 132 Sayılı Kanun ile bugünkü mevcut yapısına kavuşmuştur.
Türk Standardları Enstitüsü’nün ana faaliyet alanı Türk
Standardlarını hazırlayıp ya da hazırlatmaktır. Bunun
yanı sıra belgelendirme, gözetim ve muayene, laboratuvar, metroloji ve kalibrasyon hizmetlerini de vermektedir.
Standardlar, insanın mutluluğunu temel alan toplumsal
refahın yükseltilmesini hedefleyen çabaların ve arayışların bir sonucudur. Standardlar, kaynakların rasyonel
kullanılması, savurganlığın önlenmesi, ürünlerin tüketici beklentilerini karşılayacak evsafta olmasına hizmet
etmektedir.
Standardlar, kalitenin temeli ve alt yapısıdır. Uluslararası Standardizasyon Teşkilatı (ISO) standardları “İmalatta, anlayışta, ölçme ve deneyde bir örnektir.” olarak
tarif etmektedir. Yine Uluslararası Standardizasyon
Teşkilatı (ISO) standardizasyonunu şöyle tarif etmiştir;
”Belirli bir faaliyetle ilgili olarak ekonomik fayda sağlamak üzere bütün tarafların yardım ve iş birliği ile belirli
kurallar koyma ve bu kuralları uygulama işlemidir.”
Standard ve standardizasyon toplumun her kesimine
ve milli ekonomiye önemli faydalar sağlamaktadır. Bu
bağlamda üreticiye üretimini belirli bir plan ve programa göre gerçekleştirme fırsatı verirken, kaynakların
optimum kullanılmasını temin etmek suretiyle milli ekonomiye ve tüketiciye önemli katkılarda bulunmaktadır.
Standard ve standardizasyon uygulamalarının hedefi
üretimde kaliteyi, ticarette ise standardlar vasıtası ile
dürüstlüğü hakim kılarak toplumsal huzur ve barışın
sağlanması anlamına da gelmektedir.
Standardlar, insan sağlığı, can ve mal güvenliğini ön
plânda tutan, ürünlerin bir örnek, kaliteli, kullanım ama-
cına elverişli ve bilhassa ekonomik olarak üretilmelerini
öngören, bilimsel, teknik ve deneysel çalışmaların kesinleşmiş sonuçlarını esas alan doğrulukları ispatlanmış ve tüketimde güvenliği sağlayan dokümanlardır.
Standardlar;
• Standardizasyon uygulamalarında temel dokümanlardır,
• Uluslararası ticaretin ortak dilidir,
• İlgili tarafların ortak çalışmasının bir ürünüdür,
• Gelişen ve değişen şartlara uyan dokümanlardır.
Standard hazırlama faaliyetleri TSE Standard Hazırlama Merkezi Başkanlığı tarafından yürütülmektedir.
Merkez Başkanlığımız; İhtisas Grupları Müdürlüğü,
Uluslararası Standardlar Müdürlüğü, Doküman Satış
ve Enformasyon Müdürlüğü ve Kütüphane Müdürlüğü
olmak üzere dört müdürlük ile çalışmalarını sürdürmektedir
Enstitümüz, Genel Kurul kararı ile kurulan ve o ana
bilim dalının adı ile anılan 20 adet İhtisas Grubu ve
Yönetim Kurulu kararı ile kurulan 2 adet Özel Daimi
Komite aracılığı ile ülkemizde çeşitli konularda talep
edilen standardların oluşturulmasını gerçekleştirmektedir. İhtisas Gruplarında görev alacak uzmanların belirlenmesinde sanayi sektörünün, kamu kuruluşlarının
ve üniversitelerin temsilinin sağlanmasına önem verilmektedir. İhtiyaç duyulan konularda yeni İhtisas Grupları oluşturulmakta ya da dönem içerisinde misyonunu
tamamlayan bazı İhtisas Gruplarımız kapatılabilmektedir. Bu gruplarımız aracılığı ile; gıda işleme makinelerinden, yemeklik yağlara, elektrikli aletlerin güvenlik
kurallarından, LPG emniyet kurallarına, kimyasal maddeler, çeşitli madenler, çimento gibi ürünlerin deney
metotlarından, bu ürünlerin kullanım alanlarına kadar,
sağlıktan ormana, tekstil den petrole kadar çeşitli konularda uzman yüzlerce kişi ile ülkemiz ihtiyacı olan
standardları hazırlamaktayız.
Türk Standardları hazırlanırken, sanayinin talepleri
doğrultusunda ihtiyaç duyulan ürün ya da konularda
gerekli AR-GE çalışması yapılarak eğer var ise diğer
ülke standardları incelenerek ve çeşitli kaynaklar referans alınarak İhtisas Gruplarımız tarafından hazırlanacağı gibi doğrudan ihtiyaç duyulan Uluslararası ve
Avrupa Standardlarının kabul edilmesi şeklinde de
olabilmektedir. İkinci yöntemde yabancı standardlar
tercüme edilerek yayınlanabileceği gibi orijinal ingilizce
dilinde de yayınlanabilmektedir. Yabancı standardların
ülkemizde kabul edilmesine standardların uyumlaştı23
EKİM 2011
rılması denilmektedir. Hali hazırda 30.681* adet Türk
Standardı yürürlüktedir, bunlardan 9.927* adedi orijinal
ingilizce dilindedir. Standardların kullanıcıları olan tüm
taraflardan gelen taleplere göre standard hazırlama faaliyetleri ve tercüme çalışmaları belirlenmektedir.
Enstitümüz, ISO'na 1955 yılında, IEC’na 1956 yılında
tam üye olmuştur. Avrupa Standardizasyon Komitesi
(CEN) ve Avrupa Elektroteknik Standardizasyon Komitesi (CENELEC)’nin 1991 yılından beri bağlı üyesidir ve
tam üyelik için çalışmalarına devam etmektedir. Tam
üye olmamız durumunda ülkemiz mevcut üye 31 ülke
arasında en büyükler arasında yerini alacaktır.
Enstitümüz, 1996 yılından bu yana Avrupa Birliği uygulamaları ile uyum sürecindeki yükümlülüğü gereğince
Avrupa Standard Kuruluşları CEN ve CENELEC tarafından yayımlanmış olan Avrupa Standardlarını tercüme
ederek veya orijinal dilinde uyumlaştırarak Türk Standardı olarak yayınlamaktadır. Bu çerçevede, yürürlükte
bulunan Türk Standardları, Avrupa Standardları ile paralel hale getirilerek ülkemizde kullanıma sunulan mal
ve hizmetlerin kalitesinin yükseltilmesi sağlanmıştır.
AB ile uyum çalışmaları çerçevesinde, CEN ve
CENELEC tarafından yayımlanmış toplam 16.818*
adet EN standardının, 16.506* adedi uyumlaştırılmış
olup, uyumlaştırma oranı % 98.14* dür. Bu oran ISO ve
IEC standardları için % 41.8* düzeyindedir.
2004 Yılında standard hazırlama faaliyetlerine ilgili tüm
tarafların (özel sektör, kamu, üniversite, sivil toplum
örgütleri) aktif katılımını sağlamak ve ISO/IEC/CEN ve
CENELEC kuruluşlarından gelen tasarılar hakkında ülkemizin görüşlerini oluşturmak amacıyla Ulusal Ayna
Komiteler kurulmuştur. Şu an uluslararası çalışmalara
katılan ve aktif olarak çalışan 73 adet ulusal ayna komitemiz bulunmaktadır. Bu komitelere belirli şartları sağlayan tüm istekliler kendileri ya da çalıştıkları kuruluşlar
adına ücretsiz üye olabilmektedirler. Ulusal ayna komite üyelerimize uluslararası ve Avrupa standard tasarıları
gönderilmektedir ve bu tasarılar ile ilgili görüşleri değerlendirme aşamasından sonra ülkemizin görüşü olarak
ilgili kuruluşlara tarafımızdan iletilmektedir. Uluslararası
hazırlanan standardlarda ülkeler verilen katkı oranında
standardların sağladığı faydalardan pay alabilmektedir.
Ülkemizin katılımını artırabilmek için çeşitli komiteler ile
toplantılar ve eğitimler yapılmaktadır.
Değişen ekonomik koşullar standardizasyon faaliyetlerine ve standardlara olan ihtiyacı artırmaktadır. Enstitü* Değerler 14.07.2011 tarihi itibarı ile verilmiştir.
24
müz, ciddi ve titiz çalışmalarıyla, başta sanayi sektörleri
olmak üzere Türk Standardlarının kullanımını artırmış
ve tüm sektörler için yol gösterici olmuştur. Türk Standardlarının bireyler, kamu kurumları ve özel kuruluşlar
tarafından bilinçli olarak kullanılmaları ülkemize ekonomik anlamda pek çok fayda sağlayacaktır. Bu konuda
toplumumuz ne kadar bilinçli olursa gelecek nesillere
daha kaliteli ve güvenli bir kullanım dünyası bırakma
şansımız da o kadar yüksek olacaktır.
Standard hazırlama faaliyetleri gelişen teknoloji ile
birlikte 2003 tarihinde tamamıyla bilgisayar ortamına
aktarılmış olup standardların başlangıç aşamasından
taslakların oluşturulmasına, teknik resimlerin düzenlenmesinden, görüş değerlendirmesine, uzman incelemesinden Türk Standardı olarak kabul edilmelerine kadar
olan bütün safhalar elektronik ortamda yürütülmektedir. Bu çerçevede, standard tasarıları oluşturulduktan
sonra bilgisayar sistemimize kayıt olan tüm ilgili taraflara elektronik posta yolu ile ilgili web sayfalarından erişilebilen tasarılar için görüşler sorulmakta ve görüşler
yine elektronik ortamda iletilebilmektedir. Ayrıca bilgisayar ortamında satış işlemleri yapılarak standardlara
ulaşım anlamında tüketiciye büyük kolaylık sağlanmıştır.
Ulusal standard hazırlama faaliyetleri çerçevesinde, ülkemiz sanayi kuruluşlarının talepleri ile üretici ile tüketicilerin ortak görüşleri doğrultusunda yeni standardların
hazırlanması faaliyetlerimize devam etmekteyiz. Yeni
standardların yanı sıra, yayınlanmış standardların da
iyileştirilmesi anlamına gelen tadil, revizyon ve uluslararası standardlara uyum faaliyetlerimiz devam etmektedir.
Standard hazırlama faaliyetleri standardların özelliği
itibarı ile zaman almaktadır, çünkü konu ile ilgili tarafların görüşleri tam anlamı ile standardlara yansıtılmalıdır. Bir konunun standard olabilmesi için üretici tüketici
gibi tarafların kabulü ve beğenisi olmalıdır. Bu nedenle
özellikle uluslararası standardların oluşması yıllar boyu
sürebilmektedir. Standard hazırlama teknik altyapımız
ve çalışma sistemimiz uluslararası standardlarda olmasına rağmen standard hazırlama çalışmaları ülkemizde
de belli bir süreye ihtiyaç duymaktadır.
Standard kullanıcıları kendi faaliyetlerindeki sektörde
her anlamda önde olabilmek için, hem Enstitümüzün
web sayfalarında yayınlanan çalışmalar ile duyuruları,
hem de uluslararası ve Avrupa standardizasyon kuruluşlarının web sayfalarında yaptıkları duyuruları takip
etmelidirler.
TSE-İHTİSAS GRUPLARI
Standard
Hazırlama ve
İhtisas Grupları
Gıda Müh. Ömer KARAKOÇ
TSE İhtisas Grupları Müdürü
25
EKİM 2011
Üreticiye, tüketiciye, ulusal ve uluslararası ticarete sağladığı faydaları ile sanayi ve ekonominin vazgeçilmez
unsurları haline gelen standardlar ayrıca mevzuatların
hazırlanmasında en büyük yardımcı temel dokümanlardır.
Standardlar; insan sağlığı can ve mal güvenliğini ön
planda tutan, ürünlerin bir örnek, kaliteli, kullanım amacına elverişli ve bilhassa ekonomik olarak üretilmelerini öngören, bilimsel, teknik ve deneysel çalışmaların
kesinleşmiş sonuçlarını esas alan, doğrulukları ispatlanmış dokümanlardır. Belirli bir faaliyet ya da konu
ile ilgili olarak çeşitli amaçlarla hazırlanması planlanan
standardlar, bütün ilgili tarafların yardım ve iş birliği ile
son halini alarak yayınlanmaktadır. Standardlar, bir deney metodu belirleme, herhangi bir ürün ya da sistemin
özelliklerinin tanımlanması şeklinde farklı hazırlanabilir.
Standardlar ekonomik fayda sağlarlar. Bunun yanında
sağladığı faydalar da aşağıda yer almaktadır.
Ekonomik olarak:
• Kaliteyi teşvik eder, kalite seviyesi düşük üretimle meydana gelecek emek, zaman ve ham
madde israfını ortadan kaldırır.
• Sanayi ve üretimi belirli hedeflere yöneltir. Üretimde kalitenin gelişmesine yardımcı olur.
• Ekonomide arz ve talebin dengelenmesine yardımcı olur.
• Yanlış anlamaları ve anlaşmazlıkları ortadan kaldırır.
• İhracatta ve ithalatta üstünlük sağlar.
• Yan sanayi dallarının kurulması ve gelişmesine
yardımcı olur.
• Rekabeti geliştirir ve kötü malı piyasadan siler.
Üreticiye Faydaları
• Üretimin belirli plan ve programlara göre yapılmasına yardımcı olur.
• Uygun kalite ve seri imalata imkân sağlar.
• Kayıp ve artıkları asgariye indirir.
• Verimliliği artırır ve maliyeti düşürür.
• Depolamayı ve taşımayı kolaylaştırır, stokların
azalmasını sağlar.
Tüketiciye Faydaları
• Can ve mal güvenliğini sağlar.
• Karşılaştırma ve seçim kolaylığı sağlar.
• Fiyat ve kalite yönünden aldanmaları önler.
• Ucuzluğa yol açar.
• Tüketicinin bilinçlenmesinde etkili rol oynar.
26
Standardların en önemli özelliği, değişen şartlara ve
gelişen teknolojiye ayak uydurabilme kabiliyetine haiz
olmalarıdır. Bu itibarla, gerek uygulama neticesinde ortaya çıkan aksaklıklar gerekse kaynak dokümanlarda
oluşan değişiklikler ile teknolojik gelişmeler karşısında
revizyon veya tadil suretiyle standardlarda gerekli olan
değişiklikler yapılarak güncelleştirilebilmektedir.
TSE Kuruluş Kanunu ile her türlü madde ve mamuller
ile usul ve hizmet standardlarının hazırlanması görevi
Türk Standardları Enstitüsü’ne verilmiş olup yalnız TSE
tarafından hazırlanan standardlar Türk Standardı adını
almaktadır. Aşağıda standard hazırlamaya yönelik görevlerimiz verilmiştir:
• Her türlü standardları hazırlamak veya hazırlatmak,
• Enstitü bünyesinde veya hariçte hazırlanan
standardları tetkik ve uygun bulduğu takdirde
Türk Standardları olarak kabul etmek,
• Kabul edilen standardları yayınlamak ve ihtiyari
olarak uygulanmalarını teşvik etmek, (Değişik:
17/8/1983-2881/2 md.)
• Hususi ve resmi sektörün talebi üzerine standardları veya projelerini hazırlamak ve mütalaa
vermek,
• Standardlar konusunda her türlü ilmi ve teknik
incelemelerle araştırmalarda bulunmak, yabancı memleketlerdeki benzeri çalışmaları takip
etmek, Milletlerarası ve yabancı standard kurumları ile münasebetler kurmak ve bunlarla iş
birliğinde bulunmak (Değişik: 16/5/1985-3205/2
md.),
• Üniversiteler ve diğer ilmi, teknik kurum ve müesseselerle iş birliği sağlamak, standardizasyon
konularında yayın yapmak, milli ve milletlerarası
standardlardan arşivler meydana getirmek ve ilgililerin faydalanmalarına sunmak,
• Standardlarla ilgili araştırma maksadıyla ve ihtiyari standardların tatbikatında kontrol için laboratuvarlar kurmak, muayene, analiz ve deneyleri, resmi veya hususi sektörün talep edeceği
teknik çalışmaları yapmak ve rapor vermek,
• Yurtta standard işlerini yerleştirmek ve geliştirmek için elemanlar yetiştirmek ve bu maksatla
kurslar açmak ve seminerler tertiplemek.
Standardlar hazırlanırken, ülke şartları, can ve mal
güvenliği, gümrük birliği, üretim ve ihracatı geliştirme,
ithalatı denetleme, tüketiciyi koruma, kalite ve çevre
konuları, üretici talepleri gibi çeşitli faktörler dikkate
alınmaktadır. Standardlar oluşturulurken daha önce
yayınlanmış mevcut ISO, IEC gibi uluslararası stan-
dardlar, Avrupa Birliği (EN) standardları gibi bölgesel
standardlar ile Amerika (ASTM), Almanya (DIN), İngiltere (BSI), Japonya (JIS) gibi diğer gelişmiş ülkelerin
millî standardları esas alınabilmektedir. Bunun yanı sıra
karşılıklı anlaşmalar gereği ISO ve EN standardları gibi
standardlar olduğu gibi doğrudan da kabul edilebilmektedir.
Türk standardlarının hazırlanması İhtisas Grupları vasıtası ile yapılmaktadır. İhtisas Grupları, TSE’nin bilimsel
inceleme ve standardları hazırlama gruplarıdır. Gruplarımıza üyelerimiz kendi alanlarında bilgi birikimi ve
tecrübesi olan özellikle uluslararası standard çalışmalarını takip edebilecek dilbilgisine haiz kendi alanlarında yetişmiş uzman kişilerden titizlikle seçilerek oluşturulmaktadır. Bu kişiler Enstitümüz personeli olmayıp
dışarıdan destek vermektedirler. Oluşturulan gruplar
Enstitümüz tarafından belirlenmiş olan standard hazırlama politika ve prosedürlerine göre öncelikleri belirleyerek standard hazırlama faaliyetlerini yürütmektedir.
İhtisas Grupları TSE Yönetim Kurulunun önerisi üzerine
Genel Kurul kararı ile kurulurlar. İdari yönden Enstitü
Başkanına karşı sorumludurlar. TSE’nin belirlediği kurallar çerçevesinde yayınlanan yönergelere uygun çalışırlar. TSE Kuruluş Kanunu’nun dokuzuncu maddesinde açıklanan ve Resmi Gazete’de yayınlanmış TSE
Organlar Yönetmeliği çerçevesinde görevlerini gerçekleştirmektedir. Bu amaçla, İhtisas Kurulları Çalışma
Usul ve Esasları yönergesi hazırlanmıştır.
Halihazırda 20 adet İhtisas Grubumuz ve 2 adet Özel
Daimi Komitemiz mevcuttur. Bu çalışma guruplarımız,
konu raportörü dediğimiz uzman kişilere belirli konularda taslak hazırlama görevi vermektedir. Hazırlanacak
olan konu bir kişi yerine bir grup tarafından hazırlanması gerekiyor ise yine bir teknik komite görevlendirilebilir. Ancak görevlendirilen bu komite sadece belirli
bir konuda çalışmak üzere görevlendirilir ve standard
hazırlandıktan sonra görevi biter.
Standard hazırlama iş programı; Önceki dönemden
devreden konular, Avrupa standardlarına göre öncelikli
hazırlanması gereken standardlar, sistematik gözden
geçirme sonucu karar verilen revizyon, firmalardan ya
da ilgili taraflardan gelen yeni konu talepleri ile gerekli
tadil çalışmaları incelenerek hazırlanmaktadır.
Hazırlanan standard tasarıları ilgili ihtisas grubunda
görüşülür ve mütalaaya gönderilmek üzere sevk edilir.
Standard tasarısı, standardı kullanması düşünülen sektöre, firmalara, ilgili bakanlıklara, üniversitelere ortalama iki ay süre verilerek görüş alınmak üzere gönderilir.
Verilen süre sonunda, gelen görüşler İhtisas Grubunca
değerlendirilir gerekli düzenlemeler yapılır. İhtiyaç duyulması durumunda tekrar mütalaaya gönderilebilir.
Son şeklini alan standard tasarısı Teknik Kurul toplantısında kabul edilerek yayınlanır. Yayınlanan standardlar
beş yılda bir periyodik olarak gözden geçirilir.
TSE Teknik Kurul toplantısı, Yönetim Kurulu Başkan ve
Üyeleri, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Temsilcileri,
Üniversite Temsilcileri, Bakanlık Temsilcileri ile İhtisas
Grubu Başkanlarının katılımı ile yapılmaktadır. Toplantıda hazırlanan tasarılar hakkında çeşitli görüşler iletilir. Uygun olmayan tasarılar kabul edilmeyebilir uygun
görülenler standard olarak kabul edilir. Gerektiğinde
tasarıyı hazırlayan konu raportörü hazırladığı standard
tasarısı hakkında toplantı katılımcılarına bilgi verir.
Standard dışında, özellikle son yıllarda Enstitümüz
Ürün Belgelendirme Merkez Başkanlığı (ÜBMB)’nın
TSEK Belgelendirme Kriterleri, Hizmet Yeri Belgelendirme (HYB) Kriterleri ve ürün standardlarındaki talepleri, ilgili İhtisas Grubunca uygun görülen görüşlere
paralel olarak Türk Standardlarının, Revize veya Tadil
yapılmak suretiyle teknolojik gelişmelere, değişen durumlara göre uyarlanarak güncelliği sağlanmaktadır.
Ayrıca Bakanlıklardan, kişi kurum ve kuruluşlardan,
standardları kullanan belgeli firmalardan ve TSE’nin
standardları kullanan diğer bölümlerinden gelen yazılar
İhtisas Gruplarımız tarafından gerekli araştırma yapılarak ivedilikle cevaplandırılmakta ve böylece standardların uygulanmasına yönelik birçok konu aydınlığa kavuşturulmaktadır.
27
EKİM 2011
TSE-KÜTÜPHANE
Kütüphane
Hizmetlerimiz
Sema AKTAŞ
TSE Standard Hazırlama Merkezi
Kütüphane Müdürü
Kütüphanemiz, bilgi depolama ve yayma görevini en iyi şekilde sunmayı amaç edinmiş ve bu hizmetin sunumunun en iyi şekilde gerçekleştirilmesinde müşteri memnuniyetini en üst seviyede sağlamayı hedeflemiştir. Bu hedefini yerine getirmek için istenilen bilgiyi en
hızlı ve en doğru şekilde sunarak, vermiş olduğu hizmetin kalitesini
de yükseltmektedir.
Kütüphane, vermiş olduğu bu hizmetlerle, okuyucu grupları için
ihtiyaç duydukları bilgiyi, bilgisayar teknolojilerinden yararlanarak,
doğru bilgi kaynaklarına ulaşılması sonucu hızlı bir şekilde sunan,
bilgi ve belge merkezi konumundadır.
Kütüphane; Enstitünün standard hazırlama, laboratuvar ve belgelendirme çalışmalarında ihtiyaç duyulan yabancı ülke standardlarının temini için ilk başvuru noktasıdır. Kütüphane faaliyetleri; Kütüphane Hizmetleri ve Teknik Hizmetler
olarak iki grupta toplanmaktadır.
Kütüphane Hizmetlerimiz
Kütüphane koleksiyonundan Enstitünün tüm çalışanları, standard
hazırlama ihtisas kurulları üyeleri, konu raportörleri, kamu kurumları
ile özel kuruluş araştırmacıları ile diğer bütün ilgililer yararlanabilir.
a. Standard Verme Hizmeti
Enstitü merkez ve taşra birimlerine talep edilen yabancı standardlar
elektronik ortamda gönderilir. Standard hazırlama ihtisas kurulları
üyeleri ve konu raportörlerine standard verme hizmeti TSE STANDARD.NET üzerinden de sağlanmaktadır. Enstitü dışından gelen
okuyuculara, Türk Standardları ve yabancı standardlar bilgisayar ortamında hizmete sunulmaktadır.
b. Ödünç Verme İşlemleri
Kütüphane koleksiyonunda yer alan kitap ve süreli yayınlar; merkez
personeline, standard hazırlama ihtisas kurulları üyeleri ve konu raportörlerine ödünç olarak verilmektedir.
28
c. Standardların Güncelliği
Kütüphane koleksiyonunda yer alan standardların,
okuyucu hizmetine güncel olarak sunulabilmesi için;
her ay yenilenen Perinorm sisteminden, yürürlükten
kaldırılan yabancı standardların listesi alınarak koleksiyondaki standardların güncelliği sağlanmaktadır.
d. Danışma Hizmeti
Kütüphane tarafından, çeşitli konulardaki başvuruların
sözlü veya kaynak gösterilerek cevaplandırılması, araştırma ve çalışmalarda kütüphane koleksiyonunun kullanılması, bilgisayarda perinorm sisteminden standardlar
Teknikkonu
Hizmetler
hakkında
taraması yapılarak okuyucuya yardımcı
olunmaktadır.
rarası Standardlar (ISO-IEC vb.), Avrupa Standardları
(CEN-CENELEC vb.), Alman (DIN vb.), İngiliz (BS vb.),
Amerikan (ASTM vb.) standardları en hızlı ve doğru olarak internet üzerinden temin edilir.
Standardları Sipariş İle Temin Etme Enstitü birimlerinin istemiş oldukları standardlardan, kütüphane koleksiyonunda mevcut olmayan ve internet üzerinden
temin edilemeyen standardlar, ilgili kuruluş ile irtibata
geçilerek en kısa sürede temin edilir.
Kütüphane koleksiyonunda, 4118 adet kitap, Türkçe
ve yabancı dilde 38 adet süreli yayın (22 adet abone,
16 adet bağış) ve yaklaşık 35.421 adet yabancı standard mevcuttur. a.Kitap lemleri
e. Diğer Faaliyetler
2010 yılı, gelen okuyucu sayısı 2565, çıkan doküman
Kütüphaneye gelen okuyucu sayısı, kütüphane kolek- sayısı 6386’dır.
Kitap Temini
siyonundan
okuyucuların hizmetine sunulan yabancı
Müşteri Memnuniyeti Anket Çalışmaları Standard
standard,
kitap, koleksiyonu
süreli yayın sayılarının
istatistiki
çalış- kitaplar satn alma ve ba olmak üzere iki
Kütüphane
için gerek
duyulan
Hazırlama Merkez Başkanlığımızın misyon ve vizyonu
maları
yapılır.temin
Kütüphaneye
ekilde
edilir. her ay gelen süreli yayın- çerçevesinde, öncü ve güvenilir kalmayı sağlamak için
lar ve kitapların listesi e-posta ile Enstitü personeline
müşteri memnuniyetini artırmak ve sürekli iyileştirme
bildirilir.
amacıyla kütüphanenin “2010 Müşteri Memnuniyeti
Kitaplarn Kataloglama ve Snflamas
Anket Formu”nun grafiksel dökümü aşağıda verilmiştir.
Kütüphane koleksiyonuna yeni gelen kitaplar demirba malzeme formuna, kaydedilip,
a. Kitap İşlemleri
KÜTÜPHANE MÜDÜRLÜĞÜ OKUYUCU
UDC snflama sistemi uygulanarak okuyucu hizmetine
sunulmaktadr.
Teknik Hizmetler
Kitap Temini
Kütüphane koleksiyonu için gerek duyulan kitaplar sab.Süreli Yayn lemleri
tın alma ve bağış olmak üzere iki şekilde temin edilir.
MEMNUNİYETİ ANKETİ
60
ÇOK İYİ
Süreli yaynlar abone ve ba olmak üzere temin50
edilir. Temin edilen süreli yaynlar
40
İYİ
Kitapların
Kataloglama
ve
Sınıflaması
Kütüphane
kütüphane koleksiyona ilave edilerek okuyucu hizmetine
sunulur.
ORTA
30
koleksiyonuna yeni gelen kitaplar demirbaş malzeme formuna, kaydedilip, UDC sınıflama sistemi uygulanaEdilmesi lemleri
rakc.Standardlarn
okuyucu hizmetine Temin
sunulmaktadır.
b. Süreli Yayın İşlemleri Süreli yayınlar abone ve bağış olmak üzere temin edilir. Temin edilen süreli yayınlar
kütüphane koleksiyona ilave edilerek okuyucu hizmetine sunulur.
c. Standardların Temin Edilmesi İşlemleri Standardları İnternet Üzerinden Temin Etme Kütüphaneden, standard talebinde bulunan tüm Enstitü birimleri ile okuyucuların istemiş oldukları standardlardan,
kütüphane koleksiyonunda mevcut olmayan; Ulusla-
ZAYIF
ÇOK ZAYIF
20
10
0
U
RU ORU ORU ORU ORU ORU ORU ORU ORU OR
S
.
S
S
S
S
S
S
S
S
5.
2. 3.
6. 7.
4.
8. 9.
10
O
.S
1
Sonuç olarak; Türk Standardları Enstitüsü Kütüphanesi, Enstitü bünyesinde olduğu kadar, yurt çapında
da standard, standardizasyon, metroloji, kalite kontrol,
ambalajlama, tüketicinin korunması ile ilgili konularda her türlü dokümanı ve bilgiyi toplamak, toplanan bu
doküman ve bilgileri okuyucu hizmetine sunmak ile
görevlendirilmiş milli merkez durumundadır.
29
EKİM 2011
TSE-DOKÜMAN SATIŞ
Telif Hakları
ve İhlalleri
Meta. ve Mal. Yük. Müh. Ege İZGİ ÇAKIR
TSE Standard Hazırlama Merkezi
Doküman Satış ve Enformasyon Müdürü
nunu) 1879 yıllarında kabul edilmiştir.
Genel hükümleri içeren Türk Ticaret
Kanunu ile 1957 yılında; tescilsiz
markalar, ticaret unvanları ve en
endüstriyel tasarımların korunması
ve haksız rekabetin önlenmesi
sağlanmıştır. Geçen uzun za
zamana karşılık kullanılacak te
terimlerde birlik sağlanamamış,
bu hukuk alanındaki kavramın
karşılığı «hak» olmasına rağ
rağmen, «Fikri Hak» yerine «Fikri
Mülkiyet», «Fikri Mülkiyet Hak
Hakkı», «Entelektüel Mülkiyet», «Telif
Hakkı»; «Sınaî Hak» yerine «Sınai
Mülkiyet», «Sınai Mülkiyet Hakkı»
gibi terimlerin kullanılmasına, önem
önemsenmeden devam edilmiştir. Türkiye’de
fikri mülkiyet haklarının gerçek manada
korunması 1995 yılında kabul edilen ve 1999
yılında yürürlüğe giren Patent Yasası ile başla
başlamıştır 1.
Gelişen ve değişen teknoloji ile birlikte bilginin temel
güç olduğu günümüzde; fikri mülkiyet hakları da fark
farklı bir çalışma alanı haline gelmiştir. Gelişmekte olan
ülke kategorisinde yer alan ülkemizde bu haklarla ilgili
uygulamanın oldukça yeni ve bir o kadar da sorunlu
olduğu gözlemlenmektedir. Türkiye›de fikri haklarla ilgili yasalar, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (Hakkı Telif
Nizamnamesi) 1857, Markalar Kanunu (Alameti Farika
Nizamnamesi) 1871, Patent Kanunu (İhtira Beratı Ka-
Ülkemizde yıllardır uygulamada olan 5846 sayılı Fikir
ve Sanat Eserleri Kanunu’nda gelişen şartlara göre
değişiklikler yapılarak, fikri mülkiyet haklan alanında
üyesi olduğumuz uluslararası örgütler ile AB mevzuatı
uyum çalışmaları doğrultusunda taraf olduğumuz
uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüklerimiz
yerine getirilmektedir.
Bu bağlamda, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri
Kanunu'nda 2001 yılında 4630 ve 2004 yılında 5101
1. ÖZBEK, Yaşar., Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü, Uluslararası Ekonomik Sorunlar Dergisi, Sayı XXIII.
30
30
sayılı Kanunlarla Dünya Fikri Mülkiyet Hakları Örgütü
(WIPO) Telif Hakları Anlaşması çerçevesinde yapılan
değişiklikler ile de söz konusu anlaşma hükümlerine
uyum sağlanmıştır. Anlaşmaya taraf olunması ile yapılan değişikliklerin daha etkin uygulanabilmesi amaçlanmaktadır.
Uluslararası standardları Bern Sözleşmesi ile belirlenen
eser sahiplerinin hakları ile ilgili ortaya çıkan yeni gelişmeleri karşılayabilmek için hazırlanan söz konusu anlaşmaya taraf olunması; ülkemizin fikri mülkiyet haklan
alanında uluslararası normlara uyum açısından gerçekleştirdiği çalışmalar bakımından da önemli bir gösterge
olmuştur.
Fikri mülkiyet hakları ve bu hakların korunmasına yönelik mekanizmalar ülkesel sistemler üzerine kuruludur.
Bu alandaki hak ve yükümlülükler ile bu hakların ihlali halinde uygulanacak yaptırımlar ülkelerin belirlediği
çerçevede kalmaktadır. Ancak, dünyadaki küreselleşme akımlarının sonucu olarak bu hakların belirlenmesi
ve bu hakların ihlali halinde uygulanacak yaptırımların
belirlenmesinde uyum sağlanması ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.
• Bilgisayar ve internet ortamında fikri mülkiyete ilişkin bilgi sunmak (2)
Türkiye, WIPO bünyesindeki 22 uluslararası antlaşmanın 14’üne taraftır. Bunlardan sadece 2’si telif haklarına
ilişkin antlaşmalardır. Diğer 12 antlaşma ise, Sınai Fikri
Mülkiyet Haklarına ilişkin antlaşmalardır 2.
Türk Standardları Enstitüsü’nün Uygulamaları
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında değerlendirilen Türk Standardlarının telif hakkı ile ilgili uygulamalar
yasal olarak yukarıda bahsi geçen mevzuata tabidir.
Türk Standardlarının telif hakları Türk Standardları Enstitüsü (TSE)’ne aittir ve satış işlemi sadece TSE Doküman Satış ve Enformasyon Müdürlüğü sorumluluğunda yürütülmektedir. Başka herhangi bir bayilik sistemi
mevcut değildir. Standard satın alma işlemi için uygulanması gereken kurallar aşağıda verilmiştir.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Hükümlerine
göre satın alınan basılı standardların bir bölümü veya
tamamı iltibas edilemez, çoğaltılamaz ve basılamaz.
Bu nedenle telif haklarının ihlalinin tespiti ve gelen ihbarlar üzerinden Hukuk Müşavirliği kanalı ile işlem başlatılarak ve takibi yapılır.
Fikri mülkiyet haklarının artan derecede önem kazanması ve WIPO’nun söz konusu haklarının dünya çapında korunması hususunda belirleyici bir rol üstlenmesi
devletlerin bu uluslararası kuruluşa olan ilgisini artırmıştır. 2006 yılı sonunda 180 ülke WIPO üyesidir.
İnternet üzerinden yapılan aboneliklerde ise; tek kullanıcı olarak yapılan aboneliklerde; lisans satın alma
işlemini yapan kullanıcıya aittir, kopyalamak ve ağ oluşturmak yasaktır.
WIPO yukarıda bahsedilen amaçlarına ulaşabilmek için Paris veya Bern Sözleşmesi gibi sözleşmeler ile kurulmuş olan Birliklere (Birlikler) ilişkin olarak yürüttüğü idari
görevler haricinde aşağıdaki alanlarda çalışmaktadır:
Çok kullanıcılı Standard aboneliklerinde; satın alma
işlemini yapan kişi/kuruluşun intranet/ağ üzerindeki
sitesine yüklenen dokümanlar, sözleşmenin geçerlilik
süresi boyunca belirtilen sitelerde, önceden tanımlanmış olan aktif kullanıcı sayısına kadar lisanslıdır.
• Fikri mülkiyet korunması ve ihlallerine yaptırımlar uygulanabilmesi için sözleşmeler hazırlayarak, dünya
çapında geçerli olacak kural ve ilkeler yaratmak,
• Bünyesinde yer alan sözleşmelerin uygulamasını
gözetmek,
• Üye ülkelerin fikri mülkiyete ilişkin mevzuatlarının
uyumlaştırılmasına çalışmak,
• Telif haklarına ilişkin kayıt ve belge taleplerini karşılamak,
• Telif hakları konusunda bilgi alış-verişinde bulunmak,
• Gelişmekte olan ülkeler ile en az gelişmiş ülkelere
hukuki yardım sağlamak,
• Hakemlik Merkezi aracılığıyla özel nitelikli (internet
adresi vs) telif haklarına ilişkin uyuşmazlıkların çözümüne yardımcı olmak,
Bu şekilde satın alma işlemini yapan kişi/kuruluş tarafından kendi kullanımı amacıyla çoğaltılan suretleri hiçbir şart ve koşul altında satılamaz veya dağıtımı yapılamaz. Harici kullanıma sunulamaz.
Yukarıda belirtilen şart ve koşullara uyulmaması ve durumun TSE’nin kabul edeceği biçimde düzeltilmemesi
halinde sözleşme feshedilebilir ve cezai işlem başlatılır.
Sözleşmenin feshedilmesi veya süresinin dolması halinde satın alma işlemini yapan kişi/kuruluş lisanslı dokümanları kendi özel/kurumsal ağından kaldıracak ve
basılı kopyalarını imha edecektir.
Bilginin paylaşımı esnasında verilerin; bilgi ve üst bilgi haline getirilmesinde çalışan uzmanların emeklerine
gerekli değer, saygı ve hassasiyetin gösterilmesi konusunda toplumda bilincin gün ve gün artması ile “telif
hakları” ile ilgili uygulamalarda karşılaşılan sorunların da
azalacağını ümit etmekteyiz.
2. ÖZBEK, Yaşar., Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü, Uluslararası Ekonomik Sorunlar Dergisi, Sayı XXIII.
31
EKİM 2011
TSE-AYNA KOMİTELER
Ulusal Yansıma
(Ayna Komiteler)
Türk Standardları Enstitüsü, uluslararası
düzeyde standard hazırlama çalışmalarını
yürüten en büyük iki kuruluş olan Uluslararası Standardizasyon Teşkilatı (ISO)
ve Uluslararası Elektroteknik Komisyonu
(IEC)’na 1956 yılında üye olmuştur. ISO,
ulusal standard kuruluşlarının üye olduğu
1947 yılında kurulmuştur. ISO’nun amacı
uluslararası mal ve hizmet değişimini hızlandırmak, entellektüel, bilimsel, teknolojik
ve ekonomik faaliyetler alanında iş birliğini
geliştirmektir. ISO, Uluslararası Elektroteknik Komisyonu (IEC)’nun çalışma alanına
giren elektrik, elektronik ve ilgili teknolojiler
dışında kalan konuların tamamında çalışmalarda bulunur. Ayrıca Türk Standardları
Enstitüsü, Avrupa düzeyinde standard çalışmalarını yürüten Avrupa Birliği Standardlar Teşkilatları olan CEN (European Committee for Standardization) ve CENELEC
(European Committee for Electrotechnical Standardization)’in
1991 yılından beri bağlı üyesidir. CEN’in amaçları, üyeleri tarafından yayınlanan
ulusal standardları harmonize etmek, uluslararası
standardların CEN üyelerince aynen uygulamaya konulmasını sağlamak,
referans doküman olarak
kullanılacak uygun uluslararası standardlar olmadığı durumlarda Avrupa Birliği’nin ihtiyaçları
doğrultusunda Avrupa standardı hazırlamak, deney sonuçlarının ve belgelendirme
sistemlerinin Avrupa düzeyinde karşılıklı tanınmasını sağlamak, ISO ile paralel olarak
standardizasyonu desteklemek, Avrupa
Standardlarının ve Harmonize dokümanların direktiflerde veya diğer dokümanlarda
yer almasını sağlamak için Avrupa’daki organizasyonlar, EFTA ve diğer hükümet kuruluşlarıyla iş birliği yapmaktır. CENELEC’in
32
Didem ÖZTOP
Teknik Uzman
TSE Standard Hazırlama Merkezi
Başkanlığı
amaçları, çevrenin korunması da dahil elektrik, elektronik ve ilgili teknolojiler alanlarında ürün kalitesi ve güvenliği ile hizmet kalitesi ve güvenliğinin iyileştirilmesine
öncülük etmek, üyeleri ve ilgili tarafların elektroteknik
sanayinin, iş birliği yapılan kuruluşların ve sosyal ve
ekonomik ortakların menfaatlerine hizmet etmek, misyonuna ulaşabilmesi için IEC’yi desteklemektir.
Bilindiği üzere, 1/95 Sayılı Ortaklık Konseyi Kararı neticesinde, Türkiye ile AB arasında imzalanan Gümrük
Birliği anlaşmasını müteakip ülkemizde kamu kurum
ve kuruluşlarımız kendi görev alanlarına giren konular çerçevesinde mevzuat uyum çalışmalarını başlatmış ve bununla ilgili olarak hali hazırda bazı konularda Yönetmelikler hazırlanarak yürürlüğe konulmuştur.
Türk Sanayicileri açısından Gümrük Birliğinin ülkemiz
lehine işletilebilmesini teminen yapılan bu çalışmalara
Enstitümüz de kendi görev alanları dahilinde 1991 yılından itibaren başlatmış olduğu çalışmalarla katkısını
artan bir hızda sürdürmektedir. Bu çerçevede, CEN
ve CENELEC tarafından hazırlanan standardların
% 98’nin uyumu tamamlanarak Türk Standardı olarak
kabul edilmiştir.
Türk Standardları Enstitüsü bu kuruluşların standard
hazırlama çalışmalarını yürüten teknik komitelere
üyedir ve uluslararası ve Avrupa Birliği standard
hazırlama çalışmalarına katılarak ülkemiz sanayisini ilgilendiren konularda menfaatlerimiz doğrultusunda standard hazırlanması için gayret sarf
etmektedir. Bu nedenle TSE, dünyadaki örnekleri çerçevesinde ISO, IEC, CEN ve CENELEC
teknik komiteleri ile paralel çalışan, bu komitelerin ulusal yansımaları olan Ayna Komiteleri (Mirror
Tehnical Committees-MTC) Aralık 2004 tarihinden
itibaren kurulma çalışmalarını başlatmış olup; gelen
talepler doğrultusunda da yeni komiteler kurmaktadır.
Ayna komiteler, paydaş gruplarından herhangi birinin talebi üzerine paydaş girişimiyle veya ülke sanayinin ilgisi ya da
ihtiyacı doğrultusunda TSE girişimiyle, özel sektör temsilcileri ve/veya
bunların dernek ve/veya birlikleri,
üniversite, kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum örgütlerinden en
az üç tarafın katılması ile kurulmaktadır. Bir ayna komite, başkan, başkan vekili ve üyelerden oluşmaktadır.
Ayna komite çalışmalarına katılmak;
- Avrupa ve uluslararası standard hazırlanmasına katkıda bulunarak temsil edilen kurumun
bu platformda tanınırlığını artırmayı sağlar;
-
Teknik bilgi, uzmanlık ve deneyimi, aynı alanda çalışan diğer yerli ve yabancı uzmanlarla paylaşma, fikir
alışverişinde bulunma fırsatı sunar;
-
Teknolojik gelişme ve yenilikleri izleyebilme fırsatı yaratır;
-
Uzmanlığın uluslararası/ulusal anlamda geçerliği
olan teknik dokümanlara aktarılması yoluyla mesleki
tatmin sağlar.
Ayna Komiteler, Uluslararası ve Avrupa Birliği standard kuruluşlarının Standard hazırlama faaliyetlerini yürüten teknik komite (TC), alt komite (SC) ve çalışma
grubu (WG) çalışmalarını takip eden, bu komitelerce
hazırlanıp görüşe sunulan taslak dokümanları inceleyerek ülke görüşünü oluşturan ve gerektiğinde Ulusal
Standard hazırlama faaliyetlerine katılan ulusal komitelerdir. Amaç, Ulusal, Bölgesel veya Uluslararası tüm
standardlara, henüz hazırlanma aşamasında iken konu
ile ilgili tüm paydaşların (özel sektör, kamu, üniversite, sivil toplum örgütleri, tüketiciler vb.) görüşlerinin
alınması ve bu görüşlerin standardlara yansıtılmasıdır.
Ayna komitelerde sekreterya hizmeti TSE tarafından
verilir. Ülkemizde yapılmasına karar verilen Uluslararası
ve Bölgesel Standardizasyon Kuruluşlarının teknik komite toplantıları TSE tarafından gerçekleştirilmektedir.
Bu toplantılar vasıtasıyla teknik bilgi, uzmanlık ve edinilen deneyimi aynı alanda çalışan uzmanlarla paylaşma,
fikir alış-verişinde bulunma fırsatı yaratılmaktadır.
Enstitümüz bünyesinde kurulmuş ve yaklaşık 850 uzmanın yer aldığı 73 adet ayna komite mevcuttur. Mevcut sektörler aşağıda yer almaktadır.
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
Kimya
Tüketici Ürünleri
Yapı Malzemeleri
Elektrik
Elektronik
Çevre
Gıda
Genel Standardlar
Sağlığın Korunması
Sağlık ve Güvenlik
Isıtma, Soğutma, Havalandırma, Sıhhi Tesisat
Bilgi Teknolojileri
Malzemeler (Metal ve Metal olmayan)
Makine Mühendisliği
Servisler
Taşıma ve Ambalajlama
Deri
Tütün ve Tütün Ürünleri
Doğal Gaz ve Ekipmanları
Enerji
Ayrıca ayna komite listelerine ve bu komitelerde çalışan kuruluşlarımıza http://www.tse.org.tr/mirrorcommittees.asp internet adresinden ulaşabilirsiniz.
33
EKİM 2011
TSE-TIBBİ LABORATUVARLAR
TS EN ISO 15189:2009
Tıbbi Laboratuvarlar İçin
Kalite Yönetim Sistemi
masında güvenlikle ilgili ve etik değerlendirmelere ilave
olarak isteklerin düzenlenmesi, hastanın hazırlanması
ve tanımlanması, numunelerin toplanması, taşınması,
depolanması, klinik numunelerin işlenmesi ve analizi
yanında geçerli kılınması, yorumlanması, raporlanması
ve önerileri içerir.
Bu standard, laboratuvarlar için genel kalite yönetim
standardı olan EN ISO/IEC 17025’e hasta güvenliğini
doğrudan etkileyen ayrıntılarında ilave edilmesi ile oluşturulan ve özellikle tıbbi laboratuvarlar için geliştirilmiş
önemli standardlardan bir tanesidir.
Bu standard, Avrupa Birliği Standardlar Teşkilatları
olan CEN'in CEN/TC 140 *In vitro diagnostic medical devices* teknik komitesince hazırlanmıştir. EN ISO
15189:2007 Standardı 2009 yılında Türk Standardı
olarak yayımlanmıştır.
CEN/TC 140 teknik komitesi Standardın revizyon çalışmalarını başlatmış ve bu çalışmalar halen devam etmektedır. Ayrıca Ensitümüzce bu konuda oluşturulan
MTC 048 *Klinik Laboratuvar Testleri ve in Vitro Teshis Test Sistemleri [CEN/TC 140, ISO/TC 212 ]*ayna
komitesi mevcuttur. Bu ayna komite PrEN ISO 15189
tasarısının hazırlama sürecini takip etmekte ve bu süreçte *Ülke Görüşü* oluşturmuş ve bu görüşü CEN/TC
140 teknik komitesine iletmiştir..
Bu standardın temel amacı EN ISO/IEC 17025 ve EN
ISO 9001’i temel alan bu standard, tıbbi laboratuvarlara özgü yeterlilik ve kalite ile ilgili şartları belirler. Bir
ülkenin, uzman personelinin bir kısmı veya tamamına,
onların etkinliklerine ve bu alandaki sorumluluklarına
uygulanabilen kendine özgü mevzuat ve şartları olduğu kabul edilir.
Tıbbi laboratuvar hizmetleri hasta bakımı için gerekli
olup, bütün hastaların ve bu hastalara bakmakla sorumlu olan bütün klinik personelin ihtiyaç ve beklentilerini karşılamalıdır. Bu hizmetler; tıbbi laboratuvar çalış34
Bu standard tıbbi laboratuvarlara özgü kalite ve yeterlilik için şartları kapsar ve şartlar tıbbi laboratuvarlar
tarafından kendi kalite yönetim sistemlerinin geliştirilmesi, yetkinliklerinin değerlendirilmesi ve akreditasyon
kuruluşları tarafından tıbbi laboratuvarların yetkinliklerinin doğrulanması ve tanınmasında kullanılır.
Bu standardda tıbbi laboratuvar: Hastalığın tanısı, önlenmesi ve tedavisine yönelik bilgi sağlamak veya bir
insanın sağlık durumunu değerlendirmek amacıyla
insan vücudundan alınan materyallere ilişkin biyolojik,
mikrobiyolojik, immünolojik, kimyasal, immünohematolojik, hematolojik, biyofiziksel, sitolojik, patolojik ve
diğer analizleri yapabilen ayrıca sonuçların yorumlanması ile ileri uygun araştırmaya yönelik tavsiye dahil bütün laboratuvar araştırmalarını kapsayan konsültasyon
hizmeti sağlayabilen laboratuvar olarak tarif edilmiştir.
Bu standard, yeterlilik için şartlarını;
1-Yönetim Şartları,
2- Teknik şartlar olmak üzere
İki ana başlık altında toplamıştır.
Bu şartlar standarda yer aldığı şekilde:
4-Yönetim şartları
4.1 Kuruluş ve Yönetim
4.2 Kalite Yönetim Sistemi
4.3 Doküman Kontrolü
4.4 Sözleşmelerin Gözden Geçirilmesi
4.5 Başvuru Laboratuvarları Tarafından Yapılan Analizler
4.6 Dış Hizmetler ve Malzemelerin Temini
4.7 Danışmanlık Hizmetleri
4.8 Şikâyetlerin Çözümlenmesi
4.9 Uygunsuzlukların Tanımlanması ve Kontrolü
4.10 Düzeltici Faaliyetler
4.11 Önleyici Faaliyet
4.12 Sürekli İyileştirme
4.13 Kalite ve Teknik Kayıtlar
4.14 İç Tetkikler
4.15 Yönetimin Gözden Geçirmesi
5 Teknik şartlar
Eczacı Tomris İSMAİLOĞLU
TSE Standard Hazırlama Merkezi
Başkanlığı
5.1 Personel
5.2 Yerleşim ve Çevre Şartları
5.3 Laboratuvar Donanımı
5.4 Analiz Öncesi Prosedürler
5.5 Analiz Prosedürler
5.6 Analiz Prosedürlerinin Kalitesinin Güvence Altına Alınması
5.7 Analiz Sonrası Prosedürler
5.8 Sonuçların Rapor Haline Getirilmesi
Şeklinde düzenlemiştir.
Ayrıca bu Standard,
ISO 31(Seri) : Büyüklükler ve birimler
ISO 9000: 2005 :Kalite Yönetim Sistemleri – Temel Esaslar, Terimler ve Tarifler
ISO 9001: 2000: Kalite Yönetim Sistemleri – Şartlar ISO/IEC Rehber 43-1 Laboratuvarlar Arası Karşılaştırmalar Yoluyla Yeterlilik Deneyi Bölüm 1: Yeterlilik
Deney Düzenlemelerinin Geliştirilmesi ve Çalıştırılması
ISO/IEC 17025: 2005: Deney ve Kalibrasyon Laboratuvarlarının Yeterliliği için
Genel Şartlar
Standardlarına atıf yapmaktadır.
Bu Standardda,
Ek A da;
ISO 9001:2000 ile ISO/IEC 17025:2005 arasındaki ilişki,
Ek B (Bilgi için) de;
Laboratuvar bilgi sistemlerinin (LBS) korunması için öneriler,
Ek C (Bilgi için) de;
Tıbbi laboratuvarlarda etik,
bilgileri de yer almaktadır.
Sonuç olarak TS EN ISO 15189 standardın temel amacı Tıbbi laboratuvarların
akreditasyonu, test sonuçlarının hasta ve sağlık personeli nezdinde güvence
altına alınmasını sağlamaktadır.
Sağlık hizmetlerinde kalite uygulamaları hasta ve personel memnuniyeti, ekonomik kaynakları en verimli kullanma hizmet sunumunu yakalayabilmek için
TS EN ISO 15189 standardı bir gerekliliktir.
35
EKİM 2011
TSE-STANDARD-SANAYİ
Bilim ve Teknoloji
Çağında Standard
Hazırlamanın
Türk Sanayisine
Ekonomik Katma
Değeri
36
Elek. Elektro. Müh. MBA Ö.Anıl ARDIÇ
TSE Standard Hazırlama Merkezi Başkanlığı
Standardlar, dünya ticari ve sosyal hayatına yön veren her belge
gibi yaşayan dokümanlardır ve kendi yaşam döngüleri vardır. Bir
ar-ge çalışmasıyla, alınan bir patentle ya da toplumsal ihtiyaçlardan doğarlar. Uygulanır, gelişen teknolojik ve toplumsal ihtiyaçlarla tadilata girer, gelişir, sonunda da yerlerini yeni standardlara
bırakarak ölürler. Bu süreç içerisinde de standardların uygulayıcısı
ve geliştiricisi olan sektörler, son kullanıcılar, akademiler ve denetim makamları için çok ciddi bir bilim temeli ve tecrübe oluştururlar.
Standard hazırlama sürecinin maliyeti, ar-ge maliyetleri ile karşılaştırıldığında gerçekten çok düşüktür. İki sürecin de temel amacı
teknik tüzel ya da özel kişiler arasında iletişim kurarak bir anlaşma
sağlamaktır. Sağlanan araştırma, geliştirme ve uygulama bilgisi
böylece olgunlaşır ve kullanıcılarının karşısına her sene kristalize
olmuş ve daha güçlü bir bilgi kaynağı çıkarmış olur.
Bununla beraber inovasyonu ortaya çıkaran temel etken, standardların yaşam döngüsü sırasındaki fikir ve bilgi alışverişidir. Yeni
fikirler, patentler ve var olan fikirlere yeni kullanım alanları bu şekilde bulunur ki bu da, bir ekonomiye sağlanabilecek en büyük
katma değerdir. Bu yazının amacı, standard hazırlama ve ekonomik katma değer hakkında bilgi verirken bu katma değerin nasıl
ortaya çıkarılacağını tartışmaktır.
Türkiye’de ve Dünyada Standard Hazırlamaya Genel Bir
Bakış
Standardlar bir ekonomiyi, ürünlerin ve sistemlerin birbirleriyle uyumlu olması, kalitenin artırılması, katma değer sağlamayan
farklılıkların giderilmesi, teknolojik anlayışın geliştirilmesi, açıklığın
ve güvenilirliğin artması gibi faydalarla destekler. Fakat bu kadar
faydalı olmalarına rağmen, kendi yaşam döngüleri olan üretim,
kullanım, bakım ve kullanımdan kaldırılma süreçleri içinde gereken ilgiyi görmezler. Bu yalnızca Türkiye’de değil tüm dünyada
da böyledir.
Türkiye, sahip olduğu bilincin diğer ülkelere göre düşük olması
sebebiyle standardlar konusunda pasif kullanıcı durumuna düşmektedir. Zira standardlar yalnızca teknolojik kısıtları değil, politik ihtiyaçları da içerebilir. Ülkeler ve çok uluslu şirketler kendi
ekonomik ve politik çıkarlarını gözetip, standardları bu doğrultuda
yönlendirebilmek için teknolojik kanıtlar ve sosyal dayanaklar öne
sürerler. Ortaya çıkan standardın kendi çıkarları doğrultusunda
olmasını sağlamaya çalışırlar ve bu aktivitelerden bütün dünya
etkilenir.
Türkiye’de TSE, standard hazırlamanın önemini kamuoyuna yıllar
boyunca çok farklı kanallardan anlattı. Avrupa Birliği’ne uyum süreci ve gelişen dünya, TSE’nin bu işi tek başına üstlenmemesi gerektiğini gösterdi. Görülen o ki, standardlara sahip çıkmak esasen
toplumsal bir görevdir ve bu nedenle TSE, sahip çıkan bir kurum
yerine sahip çıkılması gereken bir değer olmalıdır. Zira standardlar
3 ana grubu etkiler; bunlar son kullanıcılar, üreticiler, denetim
kuruluşlarıdır. TSE ise bunları bir bütün içerisinde organize eden
merkezi bir hizmet yapısıdır. Görevi de kullanıcıları, üreticileri ve
akademiyi bir ara getirmektir.
37
EKİM 2011
İş modeli olarak patent standard modeli, hem patent
oluşturma maliyetleri ve risklerine katlanmayı gerektirir
hem de kabul edilir bir standard ortaya koymanın zorluğuna sahiptir. Bu nedenle, genelde devletlerin ya da
büyük şirketlerin kullandığı bir modeldir. Devlet tarafından dikkatli kullanıldığında ekonomik bir fayda sağlar,
fakat bu fayda toplumun yaklaşık olarak ancak % 25’lik
kısmına yansır. Küçük işletmelerin ve girişimcilerin ise
bu modelden kesinlikle uzak durması gerekir. Nitekim,
anlamlı bir patente ayrılacak 100.000 Avro’luk miktar
zaten bir girişimin ilk yıllarda ayakta kalması için gereken asgari miktardır. Kaldı ki bu para, büyük sayılabilecek işletmeler için bile fazladır. Bütün topluma etki
edecek ekonomik katma değeri bu yolla elde etmek
artık çok zor hale gelmiştir.
Girişimcilik ve Standard Hazırlama İlişkisi
Ülkemizde Koç Grubu, Sabancı Grubu, Zorlu Grubu,
Turkcell, Aselsan, Havelsan gibi oldukça kurumsal ve
istikrarlı firmalar mevcuttur. Bu firmalar, uyguladıkları her sistemde ve ürettikleri tüm ürün ve hizmetlerde
standardlara uymak için özen gösterir. Üstelik, TSE’nin
kuruluşundan itibaren standard hazırlama faaliyetlerine
katılım da göstermişlerdir. Bu büyük katkılarına rağmen, ekonomiye en önemli katkı büyük firmalardan
değil, girişimcilerden ve küçük şirketlerden gelir.
Harvard İş Okulu’ndan Stevenson’ın “Neden Girişimcilik?” yazısına göre girişimciliğin toplumları ileri taşıyan
ince farkı, teknolojiyi anlamak ve -küreselleşmenin de
etkisiyle-, topluluk oluşturarak yarattıkları sosyal değişimdir. Bu fark, başarıyla uygulanması durumunda en
sonunda bir Turkcell’i ya da Koç Holding’i Türk toplumuna hediye eder. Bu aynı zamanda Amerika’yı ayakta
tutan Microsoft, Google ve son zamanlarda Facebook
gibi devlerin ortaya çıkmasını sağlayan güçtür.
Günümüzde, ekonomik katma değerin bir girişim aktivitesi sayesinde ortaya çıktığı tüm dünyada kabul
görmektedir. Girişimcilik, ekonomik katma değer elde
eden bütün faaliyetlerin bel kemiği gibidir. O olmadan
var olan, salt deneysel bakış açısına dayanan fikirler
şirket bürokrasisine takılır. Bu da, tek başına bilimden
ekonomik katma değer üretmeyi zorlaştırır.
38
Bir girişimcinin başarılı olabilmesi için elinde ciddi bir
stratejik plan olması gerekir. Bu plan, adil olmayan ve
aşırı rekabetten ortaya çıkan % 8’lik batma tehlikesi
dışında bütün tehlikeleri önler; fakat dünyadaki girişimlerin yalnızca yarısı, ilk 4 sene ayakta kalabilmektedir.
100
100
90
Percent Still Alive
Bir İş Modeli Olarak Patent ve Standard Hazırlama
Pek çok mucitin ve şirketin hayali, standard haline
gelebilecek bir patente sahip olmaktır. Patent, rekabette ciddi bir avantaj sağlar. Bu nedenle çok sayıda
firma, aldıkları patentlerin müşteri kullanım oranını artırarak endüstriyel standard haline gelmelerini hedefler.
Microsoft’un, Cisco’nun ve Adobe’nin ürettiği standardlar bunlara örnektir. Bu rekabet ortamı sebebiyle
pek çok standard örgütü bu konuya çok temkinli yaklaşmayı tercih etmiştir.
80
70
60
50
40
30
20
75
64
56
50
45
40
37
34
31
29
10
0
1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001
2002
Year
Kaynak: Illusions of Entrepreneurship, Sayfa 113, Figür 7.1
Bu da aslında birçok girişimcinin ciddi bir stratejik plana sahip olmadığını gösterir. 1997 yılında yayınlanan
Ar-Ge Politikası Ekonomisi kitabında Tassey, araştırma
Kaynak: Illusions of Entrepreneurship, Sayfa 113, Figür 7.1
geliştirme süreci ile ekonomik katma değer ilişkisini
Bu da aslnda birçok giriimcinin ciddi bir stratejik plana sahip olmadn gösterir. 1997
aşağıdaki
gibi
özetlemiştir.
ylnda yaynlanan
Ar-Ge
Politikas Ekonomisi kitabnda Tassey, aratrma gelitirme süreci
ile ekonomik katma deer ilikisini aadaki gibi özetlemitir.
Kaynak:G.Tassey, The Economics of R&D Policy, Quorum Books, 1997, sayfa 70
Kaynak:
G.Tassey,
Economics
Policy,
Books,
Bu süreç var
olan bütünThe
süreçlerin
bir özetidirofveR&D
yaklak
olarak Quorum
dünyann her
yerinde
böyledir. Fakat her yerde geçerli olan bu portre, bizi daha ileriye götürecek idealden çok farkl
1997,
sayfaGünümüz
70
ve eksiktir.
dünyasnda bir giriim ya da innovasyon sürecindeki kurumlar dier
Bu süreç var olan bütün süreçlerin bir özetidir ve yaklaşık olarak dünyanın her yerinde böyledir. Fakat her
yerde geçerli olan bu portre, bizi daha ileriye götürecek
idealden çok farklı ve eksiktir. Günümüz dünyasında
bir girişim ya da innovasyon sürecindeki kurumlar diğer
örgütlerle ilgili stratejilerini çok da düşünmezler. Ortak
bir teknoloji havuzu söz konusu değildir; pazarın büyüklüğü hatta varlığı dahi belirsizdir.
Aynen ülkemizde olduğu gibi birçok kültürde de, araştırma ve geliştirme eksiktir. Bu eksiklik, tüm dünyadaki
girişimlerin % 32’sinin batmasına doğrudan sebep olur. Pazar
farkındalığı olmayışı kötü ürün
üretimine sebep olur ki bu da
firmaların % 23’ünü batırır. Geriye kalan % 13 zayıf pazarlama, % 10 kötü zamanlama,
% 14’de kontrolsüz harcama
nedeni ile ticari hayata veda
ederler.1 Geriye kalanlar ise
Türkiye ekonomisinin lokomotifi olan KOBİ’lere dönüşüp
toplam işletmelerin % 99.8’ini
oluşturmakta, toplam istihdamın % 76.7’sini sağlamakta,
böylece yaratılan katma değerin % 26.5’ine karşılık gelmektedirler.2
Başarılı girişimcilerin standardlar ile olan ilişkisine baktığımızda, bunun son derece düşük
seviyede kaldığını görürüz. Ne
kadar acıdır ki bazı büyük Türk
şirketleri de bunlardan farksızdır. Aynen Scott Adams’ın
eseri olan, uluslararası iş dünyasının sevilen figürü Dilbert’ın
bahsettiği gibi, en temel kalite
kontrol faaliyetleri bile patronun cebinden alınmış para olarak görülür. Kalite anlayışı ise
ihale zamanı veya denetim zamanı dışında pek göz önünde
bulunmaz. Bu zaman geldiğinde de kalitenin ve standardlaşmanın önemi hakkında birçok
methiye yazılır.
Böyle bir bakış açısından standard hazırlama faaliyetlerine
katılım beklemek yanlış olur.
Zaten ayakta kalan firmalar BS
25999 bildiklerinden ya da ISO
TC 223 gibi sosyal güvenliği
ele alan bir standard çalışması
kazanımlarından dolayı ayakta
kalmamışlardı. Onları ayakta
tutan, başlarındaki girişimcinin
1.
Planning to Fail Can Spell Success,
Steve Bareham
2.
Türkiye’deki Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeler Mevcut Durum
Ve Politikalar, www.oecd.org/
dataoecd/37/37/33705673.pdf,
sayfa 24
39
EKİM 2011
manevi sermayesi oldu. Bu manevi sermaye örneğin, girişimcinin vizyonu, psikolojik dayanıklılığı,
adaptasyonu ve sahip olduğu çevredir.
Aslında girişimci ya da KOBİ, hayatta kalma evresinde olan bir iş anlamına gelir. Türkiye’de bu işletmeler çalıştırdıkları her kişi başına asgari 2000 TL aylık
para bulmak durumundadırlar. Aksi takdirde asgari
ücretli çalışanına ya ücret ödeyemez, ya çalışanın
vergisini, SSK’sını sağlayamaz ya da çalışması için
gerekli olan büro kirası, elektrik, donanım kirası gibi
altyapıyı sağlayamaz.
Uyanık olduğu her saat çalışan girişimcinin çalışma
saati, cirosuna denktir. Çalıştırdığı personelin ekmeğinden kesip başka bir alana yatıramaz. Bunu
riske edemez. Yapılan faaliyet ne olursa olsun,
en yüksek mutlak faydayı sağlayacağı bir konuya
müdavim olmak ister ve oradan net katma değeri
direkt olarak en kısa zamanda almayı bekler. Standard hazırlama aktivitesinde bulunmanın çalışan/
saat maliyetini sıfıra indirmek için bu faaliyetleri bütün topluma açmak gibi girişimler bir çözüm olarak
düşünülebilir. Bunu internet ortamında sağlamak
mümkündür.
Standard Hazırlama Faaliyetlerine Katılımın
Artırılması
Dünya standard örgütleri arasında yaşanmakta
olan yoğun bir mail trafiği vardır. Türk Standardları
Enstitüsü Standard Hazırlama Merkezi, yıllardır bu
trafiğin içinde ülkemizin çıkarlarını korumaya çalışmıştır. Ayna komiteler, uluslararası standard hazırlama faaliyetlerine açılan kapıdır. Uluslararası standard hazırlama faaliyetlerinde Google Wave ya da
Cisco WebEx gibi internet tabanlı teknolojiler kullanılmaktadır. Sorun ise, teknolojik alt yapı eksikliğinden çok yaklaşım farklığından kaynaklanmaktadır.
Standardlar, kendilerini ilk yayınlayan kuruluşlara
aittir. Uluslararası kuruluşlar bunları kabul ederek
uluslararası standard haline getirse bile, ilk üretici
standard kuruluşuna telif ücreti öder. Bu nedenle
birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de,
TSE tarafından yayınlanan standardlar ücretlidir.
Bir kişi ya da kurum bu standardları üretici ülke
kurumuna veya yayımlayan uluslararası kuruluşa
ücret ödemeden kullanırsa bu kullanımdan dolayı
sorumlu olur.
Bir standardı değiştirmenin en kolay yöntemi, hazırlama aşamasında görüş bildirmektir. Uzun çalışmalar sonucu yayınlanmış oldukları için, sonradan
değiştirilmeleri kolay değildir. Bu çalışmalar, herhangi bir kişinin değil fakat konunun ehli standard
hazırlama kurumlarının işidir.
40
Dünyada birçok örgüt, ihtiyaç duyulan konularda standard oluşturmak için çalışmalar yapmaktadır. Girişimciler, meraklılar ve akademisyen olma yolundaki doktora
öğrencileri gibi tarafları standard hazırlanmasına dahil
etmenin yolu, bu çalışmaların ücretsiz yapılmasıdır. Bu
geniş katılım, ortaya çıkan çalışmanın rahatça kabul
görmesini de sağlar.
2010 Yazılım Değerlendirme Çalıştayı’nda Piere de
Ruva, IEC’nin başarısını “ilk başta herkesin katılımını sağlamak” şeklinde belirtmiştir. Zaten IETF, W3C,
CCRA gibi pek çok sektör örgütleri de vardır; standard
belirleme çalışması bu örgütler tarafından belli bir topluluk kitlesine ulaşır ve uluslararası çalışan kuruluşlara
giderse, ISO ve IEC ile iş birliği gerçekleşir. Bizim ülkemizde, girişimcileri işin içine katacağımız nokta olarak
fikirlerin ortaya koyulabileceği ayna komiteler mevcuttur.
Ortak Hazırlanan Standardlar
Ortak hazırlanan standardlar, bütün ilgili tarafların görüşlerine her daim açık olan ve birlikte hazırlanan standardlardır. Bu standardları açık standardlar olarak da
adlandırabiliriz. İnternetin en önemli standard örgütü
olan W3C’nin direktörü Tim Berners-Lee’nin 18 Mayıs
2005 MIT CIO Forum’da yaptığı konuşmada belirttiği
üzere, innovasyon içeren bir fikri olan şirketin iki yolu
vardır. Birincisi her şeyi gizli yürütmek ve elde edilen
fikri ürünleri müşterileri kontrol etmek için kullanmaktır. Bu, şu vakte kadar bütün iş adamlarının uyguladığı
yöntemdir. İkinci yöntem ise bu fikri standard geliştirme
ortamına taşımak, test etmek, rakiplerle çalışmak ve
bu uygulamaya onları cesaretlendirmektir.
Aynı zamanda ikinci yöntemi seçmiş kişi ve kuruluşlarla
da çalışan W3C, internet standardlarındaki başarısını
buna bağlar ve durumu aşağıdaki internet kullanım
grafiği ile özetler:
Percent Of Total Packets Transferred
Per Month By Service
Percent Of Total Packets Traffic
30
25
20
15
10
5
son aylarında kullanımda değilken, iki buçuk sene içinde bütün rakiplerini ciddi bir fark ile alt etmiştir. Çıkan
sonuç, topluluğun ortak fikrinin ve açık standardların
ekonomik değeri hakkında değerli bir örnektir.
İkinci fikrin günümüzdeki en başarılı uygulayıcılarından
biri de Google’dır. Google bu şekilde para kazanmanın
yollarını arar. Bu konudaki en büyük başarısı ise Linux
tabanlı Android işletim sistemidir. Google, zaten orijinali
açık standardlara dayanan Android işletim sistemini diğer şirketler ve bütün dünya ile paylaşmıştır. Bu ürünü
çok kısa zamanda mobil işletim pazarında ikinci sıraya
yerleştirmiştir. Pazar payı ve pazarın büyüklüğünü artırmış hatta kendisine yeni bir pazar oluşturmuştur.
Bu yöntem bizim kültürümüzde ise, kendi kaliteli tohumlarını komşuları ile paylaşan ödüllü çiftçinin hikâyesi
ile özetlenir. Hikâyedeki çiftçi yılın en başarılı çiftçisi seçilmiştir. Başarısının sırrı sorulunca da, en kaliteli
tohumlarını komşuları ile paylaştığını söylemiştir. Çiftçi
bu yaptığının garip karşılandığını görür. Komşularından
rüzgârla gelen kalitesiz polenlerin kendi tarlasının kalitesini bozmasını önlemek için bunu yaptığını açıklar.
Günümüzdeki Türk ticari hayatının rekabetçi yapısı ise
bu yaklaşıma tamamen terstir. Bu terslik, ancak güven
ortamının olduğu bir platform ile aşılabilir. Halihazırda
mevcut olan açık standardları Türk girişimcilerine, akademisine ve diğer ilgililere ulaştırma işi, açık kaynak
kodlu içerik yönetim portalları ile çok pratik bir şekilde
sağlanabilir. Böylelikle standard hazırlama aktivitelerine katılımının maliyeti düşürülmüş olur. Bunu yapmak
için şirket veya dernek olmaya gerek yoktur. Fakat bu
durum güven ortamını sağlamaya tek başına yetmez.
Ayrıca, katılımcıları çekecek bir ödül mekanizmasının
da oluşturulması gerekir.
Sonuç
Standard hazırlama faaliyetlerine katılmak kesinlikle market ve strateji geliştirmek, konuyla ilgili daha
çok uzmanla çalışmak ve topluluk öngörüsüne sahip
bir stratejiye sahip olmak konularında ciddi birer değer ifade eder. En iyi girişimcilerin girişim faaliyetlerine bütünleştirilmesi ile de, ciddi bir ekonomik katma
değere ulaşmak söz konusu olur. Bunun maliyeti ise
ancak standardın oluşturulma maliyeti, yani standardın
planlanması, bu planlamaya uzmanların katılımı, ürünlerin gelecekteki standardlarla uyumlaştırılması ve yeni
standardın pazarlanma maliyetidir.
0
12 1
2
3 4
5
6 7
Statisitics provided by Merit MIC 1993
Graphs by Janes Ptkow GYU
([email protected])
8 9 10 11 12 1
2
3 4
5
6
7
8
9 10 11 12 1
1994
2 3 4
1995
Prodigy et al.go
Transisition to new
architecture start to tane effect
Bu grafiğe (http://www.cc.gatech.edu/gvu/stats/NSF/
merit.html) göre WWW diye bildiğimiz internet 1992’nin
Başarıya ulaşmak için, iş birliği ile hazırlanan standardlarla çalışmak faydalı olur. Bununla beraber yıpratıcı rekabet ve Amerika’yı yeniden keşfetmeye sebep olacak
her türlü davranış önlenmelidir. Standardların açıkça
desteklenmesi sağlanmalıdır. Bu faaliyetlerin tamamının erişim engeli olmayan, maliyetsiz ve açık hale getirilmesi de ekonomiyi oldukça olumlu etkiler.
41
EKİM 2011
TSE-STANDARDLAR ve KOBİ
Dr. Fatma Müge ALGAN
Teknik Uzman
TSE Standard Hazırlama Merkezi
Başkanlığı
Standardlar ve
KOBİ’lere Katkıları
42
Standardlar; üzerinde uzlaşma sağlanmış, tüm ilgili tarafların katılımıyla geliştirilmiş, ortak ve tekrarlanan kullanımlar için hazırlanan, uygulaması zorunlu olmayan dokümanlardır. Standardlar sayesinde ürünlerin birbirleri ile
uyumlu olmaları sağlanmakta, uyumu zorlaştıran gereksiz
ürün farklılıkları ortadan kaldırılmakta, ürünlerin ve üretim
süreçlerinin maliyet etkinliği iyileştirilmektedir. Standardlar bir ürün ya da hizmetin kalite ve güvenlik seviyesine
katkıda bulunan dokümanlardır. Bu dokümanlar insan ve
hayvan sağlığı ile genel olarak tüm çevrenin korunmasına yardımcı olmaktadır. Standardların oluşturduğu ortak
terminoloji sayesinde teknik ve teknolojik alanda şeffaflık
sağlanmaktadır. Teknolojinin çok hızlı geliştiği günümüz
dünyasında standardlar, gelecekte karşılaşılabilecek potansiyel risklerin değerlendirilmesini sağlamaktadır. Bu
anlamda standardlar;
• Ürün, hizmet ve tesisler için güvenlik ve kalite
gereklerini oluşturmak,
• İmalat süreçlerini iyileştirmek,
• Teknoloji kullanımını yaygınlaştırmak,
• Ticari engelleri kaldırmak ve yeni pazarların açılmasını sağlamak,
• Çevreyi ve sağlığı korumak gibi amaçlarla hazırlanmaktadır.
Standardizasyon TS EN 45020’deki tanımı ile; mevcut
ve olası problemler dikkate alınarak, belirli bir konuda
ortak ve tekrar eden kullanımlar için en uygun düzeyde
bir düzen gerçekleştirilmesi amacıyla gerekli hükümlerin
oluşturulması faaliyetidir. Standardizasyon, çeşitliliğin
kontrolünü ve uyumluluğu sağladığı gibi kullanılabilirlik,
birbirinin yerine geçebilirlik, sağlık, güvenlik, çevrenin ve
ürünün korunması gibi amaçlara da hizmet etmektedir.
Ticari engellerin aşılması ve teknolojik iş birliğinin kolaylaştırılması da standardizasyonun amaçları arasındadır.
Standardizasyonun demokratik meşruiyeti tüm paydaşların katılımına bağlıdır. Bu nedenle; özel sektör, üniversiteler, sanayi, iş dünyası, sivil toplum örgütleri, KOBİ’ler,
tüketiciler ve kamu kurumları gibi paydaşların standard
hazırlama faaliyetlerine katılması önem arz etmektedir.
Hemen hemen her ülkede standardların hazırlanması,
yayınlanması ve revize edilmesinden sorumlu bir kuruluş bulunmaktadır. Ulusal standardizasyon enstitüleri çoğunlukla kâr amacı olmayan bir kuruluş ya da bir
kamu kuruluşu olarak yasalarla belirlenmiş bir şekilde bu
görevi yerine getirmektedir. Türkiye’de Türk Standardları
Enstitüsü (TSE) ulusal standardlar enstitüsü olarak görev
yapmaktadır. TSE, ISO (Uluslararası Standardizasyon
Teşkilâtı) ve IEC’nin (Uluslararası Elektroteknik Komisyonu) üyesi olup, CEN (Avrupa Standardizasyon Komitesi)
ile CENELEC’in (Avrupa Elektroteknik Standardizasyon
43
EKİM 2011
Komitesi) bağlı üyesidir. Standardizasyon piramidinin
tepesinde ISO ve IEC tarafından hazırlanan uluslararası
standardlar bulunmaktadır. Standardizasyon piramidinin bir sonraki aşamalarını; CEN ve CENELEC tarafından hazırlanan bölgesel standardlar ve TSE, BSI (İngiltere), DIN (Almanya) gibi ulusal standard kuruluşlarının
hazırladığı ulusal standardlar oluşturmaktadır.
Bir standardın dünyanın farklı yerlerinde aynı bütünlükte uygulanması durumunda, elde edilecek sonuçlar
birbirleri ile karşılaştırılabilir olacağı için, ürünlerin kalitesi de karşılaştırılabilir olmaktadır. Standardlar uygunluk
değerlendirme sürecinin tamamında önemli bir role sahiptir; standardlar tüm sistemin dayandığı temeli ifade
etmektedir.
Standardlar gönüllülük esasına dayanmaktadır. Yasalar
çoğunlukla üreticilere ürünlerinin bu standardlara uyması konusunda zorunluluk getirmemektedir. Ancak
bu durum standardların dikkate alınmasına gerek olmadığı anlamına gelmemektedir. Standardlara uyumu
isteyen aslında müşterilerdir.
Hayatı daha güvenli, sağlıklı ve kolay hale getiren standardların uyumlaştırılması, malların uluslararası pazarlarda serbest dolaşımının sağlanması konusunda en
önemli aşamayı oluşturmaktadır.
Standardizasyon ve KOBİ’ler
Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Tanımı, Nitelikleri ve Sınıflandırılması Hakkında Yönetmelik’e1 göre
çalışan sayısı 250’den az ve yıllık net satış hâsılatı ya
da mali bilançosu 25 milyon TL’yi geçmeyen işletmeler
KOBİ olarak tanımlanmaktadır. Sermayesinin veya oy
haklarının % 25’inden fazlası kamu kurum veya kuruluşunun kontrolünde olan işletmeler, bu limitlerin içinde
olsalar bile KOBİ sayılmamaktadır.
Dünya ticaretinin %'95 den fazlasını KOBİ’ler oluşturmaktadır.2 2006 verilerine göre Avrupa’da 22 milyon KOBİ tüm istihdamın % 75’ini üstlenmektedir.3
2011 verilerine göre KOBİ’ler Avrupa’da tüm şirketlerin % 99,8’ini oluşturmaktadır. TÜİK Yıllık İş İstatistikleri 2009 yılı verilerine göre ülkemizde 250’den az çalışanı olan 3.222.133 girişim bulunmaktadır. Buna göre
Türkiye’de toplam işletmelerin % 99,9’unu KOBİ’ler
oluşturmaktadır. 1-9 çalışana sahip mikro ölçekli işletmeler, toplamın % 95,62’sini teşkil etmektedir. KOBİ’lerin % 82’si hizmetler ve ticaret, % 13’ü ise imalat
sanayi sektöründe faaliyet göstermektedir.4
Bu kadar büyük ekonomik öneme sahip olmalarına
rağmen KOBİ’lerin yeteri kadar standardizasyon faaliyetleri içinde bulunduklarını söylemek güçtür. KOBİ’lerin dünya pazarlarına uyum sağlaması için ulusal, bölgesel ve uluslararası standardizasyon ağının içerisinde
bulunmaları gerekmektedir. Standardizasyon faaliyetlerine katılım KOBİ’lere birçok alanda fayda sağlayacaktır. Standardlar ürünlerin güvenlik seviyesini yükseltecek, üretim sırasında tehlike ve risklerin azaltılmasını
sağlayacaktır. Ölçek ekonomilerinin ortaya çıkışını destekleyen standardlar üreticilerin mevzuata uymasını
sağlayacak aynı zamanda ürün ve hizmetlerin birbirleri
ile uyumlu olmasını temin edecektir.
KOBİ’ler standard hazırlama aşamalarında yer alarak
üretim koşullarının standarda yansımasını sağlayabilecek ve bu sayede ticari engeller ortadan kalkacaktır.
Standardizasyon araştırma ve geliştirme faaliyetlerine
yardımcı olduğu için işletmelerin mevcut imkânları ile
ulaşamayacakları ar-ge verilerine ulaşmaları kolaylaşacaktır.
2.
3.
4.
1.18/11/2005 Tarih ve 25997 Sayılı Resmi Gazete
44
“Standards : Big Benefits for Small Business”, ISO Focus, Volume 3,
No. 9, Eylül 2006, s.9.
Loucas Gourtsoyannis, “The Position of SME’s in International
Standardization”, ISO Focus, Volume 3, No. 9, Eylül 2006, s.41.
KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı (2011-2013), Bkz. http://www.kosgeb.
gov.tr/Pages/UI/Baskanligimiz. aspx?ref=23#sp, (Erişim Tarihi:
25/08/2011)
Standardlar KOBİ’lere pazar imkânları ve potansiyeli
hakkında bilgi sağlayacağı için yeni girişim olanakları
ve pazar erişimi konusunda KOBİ’lere fikir verecektir.
Standardlar, önerdikleri pratik çözümler ile üretim ve
hizmet sunumu konusunda KOBİ’lere bilgi akışı sağlayacak ve müşteri memnuniyetini artıracaktır. Standardizasyon faaliyetleri pazarda ortak bir anlayış oluşmasını
desteklemekte ve ürünlerin belgelendirilmesine (ürüne
kalite işareti iliştirilmesine) temel teşkil etmektedir.
Standardları ortaya koyanlar pazara da hâkim olmaktadır. Başka bir deyişle, standardların gelişmesine
katkıda bulunanlar ilgili pazarlara çok daha kısa süre
içerisinde ulaşabilme fırsatını elde etmektedir. Bu çalışmalara katılmayanlar ise, çoğunlukla rakiplerinin
baskısı nedeniyle kısa süre içerisinde uyum sağlamak
zorunda kalmakta ve yüksek uyum maliyetlerine katlanmak zorunda kalmaktadır. Standardizasyon, tek bir
firmadan tüm ülke ekonomisine kadar başarılı olmanın
temel faktörlerinden birisini oluşturmaktadır. Tüm bu
nedenlerden dolayı KOBİ’lerin standardizasyon bilgisi
artırılmalı ve KOBİ’ler standard hazırlama çalışmalarında yer almalıdır.
Türk Standardları Enstitüsü uluslararası ve bölgesel
standardizasyon faaliyetlerine ilgili tüm tarafların (özel
sektör, kamu, üniversite, sivil toplum örgütleri gibi) aktif
katılımının sağlanması ve ülke görüşünde ulusal mutabakatı temin etmek maksadıyla 2004 yılında “Ayna
Komiteleri” oluşturmuştur. Ayna Komiteler kuruldukları
günden beri üye sayılarını artırarak çalışmalarına devam etmekte, ulusal, bölgesel ve uluslararası standard
hazırlama çalışmalarına katılmaktadır. KOBİ’lerin Ayna
Komite çalışmalarına katılımı büyük önem arz etmektedir. Ayna Komiteler aracılığıyla bu işletmeler hem ulusal
hem bölgesel ve uluslararası standardizasyon ağı içerisinde yer alabilmektedir.
Bu nedenle TSE;
• Standardizasyon faaliyetleri ile ilgili KOBİ’lerde
farkındalık yaratmak,
• Bilgi paylaşımını sağlamak ve artırmak,
• İş birliğini artırmak,
• Standard hazırlama çalışmalarına KOBİ’lerin
katılımını artırmak,
• Ülke görüşünün sektör tarafından oluşturulmasına katkı sağlamak,
• KOBİ’lerin ihtiyaçlarını belirlemek ve bu ihtiyaçlara uygun çalışmaları yapmak için çalışmalarını sürdürmektedir.
TSE, KOBİ’lerin Ayna Komite çalışmaları aracılığıyla
standard hazırlama faaliyetlerinin içinde bulunmasını
amaçlamaktadır. Bu Komitelerde yer alacak işletmeler; yeni konu teklifleri ve hazırlanmakta olan tasarılar
hakkında bilgi sahibi olacak ve görüşlerinin standardlara yansımasını sağlayabileceklerdir. Ayrıca işletmeler
uygulamada karşılaştıkları sıkıntıları ve/veya ihtiyaçlarını
TSE’ye iletebilecek ve bu alanlarda çözüm önerilerinin
belirlenmesine katkı sağlayabileceklerdir.
KOBİ’lerin standard hazırlama faaliyetlerine ve Ayna
Komitelere katılması, ülke görüşünün oluşturulmasında
ve uluslararası dokümanların incelenmesinde aktif rol
almaları hem ülkemiz için hem de bu işletmeler için yararlı olacaktır. Bu anlamda TSE her sektörden gelecek
katılıma açıktır. Standardların kullanılması ve standardizasyon faaliyetlerine katılım KOBİ’lere kaliteli yönetimin
kapılarını açacak ve rekabet güçlerini artıracaktır.
45
EKİM 2011
TSE-HARMONİZE STANDARDLAR
Harmonize Standardlar
ve Mevzuat
Avrupa Birliği, Tek Pazar hedefine ulaşmak ve AB içerisinde teknik uyumun sağlanması için Yeni Yaklaşım,
Küresel ve Modüler Yaklaşım Politikalarını benimsemiş
ve bu kapsamda geliştirilen Direktifleri (mevzuat) 1 985
yılından itibaren yayınlamaya başlamıştır. Bu Direktiflerin amacı; İç Pazarda malların serbest dolaşımını temin
etmek ve malların serbest dolaşımını gerçekleştirirken
mümkün olan en yüksek seviyede korumayı sağlamaktır.
AB, ürün spesifikasyonlarının belirlemesi, detaylı hazırlanması ve uyulması nispeten zor gerekler (işleyiş,
kalite, güvenlik gibi) belirlemesi nedeniyle Küresel Yaklaşım Direktiflerinden uzaklaşarak Yeni Yaklaşım Direktiflerini geliştirmektedir. Yeni Yaklaşım Direktiflerinin
daha önceki Direktiflere göre bazı üstünlükleri bulunmaktadır. Bu mevzuatın sağladığı en temel üstünlük
mevzuatın temel güvenlik gerekleri üzerine hazırlanmasıdır. Bu Direktiflerde ürün yelpazesi daha geniştir ve
sadece spesifik ürünler değil yatay riskler de kapsanmaktadır. Kamu otoriteleri ve piyasa arasında iş birliği
sağlayan Yeni Yaklaşım mevzuatı tam uyum gerektirmektedir. Tam uyum; Düzenlenmiş Alan olarak tanımlanan bu mevzuata uygun olmayan veya bu mevzuatla
çakışan ulusal mevzuatın iptalinin sağlanması anlamına
gelmektedir.
Yeni Yaklaşım mevzuatı; detayda kaybolmayan amaca odaklı yapısı, uygunluk değerlendirmesinde değişik
46
opsiyonlar sunması ve teknik gelişmelere birebir uyum
gerektirmemesi nedeniyle oldukça esnektir.
Bu mevzuat bazı temel prensipler üzerine kurulmuştur;
• AB Mevzuatı ve Avrupa standardizasyonu arasında
belirgin bir ayrım vardır,
• AB Teknik Mevzuat Uyumu temel gerekler ile sınırlıdır,
• Teknik spesifikasyonların belirlenmesi görevi Standard Kuruluşlarına aittir,
• Harmonize standardlara göre üretilen ürünlerin temel gereklere uygun olduğu varsayılır,
• Bu standardlar ihtiyaridir ve temel gereklere göre
kalite garantisi sunmalıdır,
• Piyasa gözetimi gibi konularda koruma sorumluluğu kamu otoritelerindedir,
• Üye ülkelerin güvenlik gereklerine uymayan ürünleri
piyasadan çekmesi gerekmektedir.
Direktiflere uygunluk Direktif metinlerine uyulması ile
sağlanabileceği gibi bu Direktiflerin atıf yaptığı standardlara uyulması ile de gerçekleştirilebilmektedir. AB
tarafından yayınlanan ve Direktife göre uygunluğun ortaya konmasına temel teşkil eden standardlar Harmonize Standardlar olarak tanımlanmaktadır. Harmonize
Standardların yayınlanması, CEN (Avrupa Standardi-
zasyon Komitesi), CENELEC (Avrupa Elektroteknik
Standardizasyon Komitesi) ve ETSI (Avrupa Telekominikasyon Standardlar Enstitüsü) tarafından yapılmaktadır. AB’nin standardizasyon kuruluşları bu mevzuata
göre uygunluğu tek yöntemle ortaya koyacak olan teknik spesifikasyonları hazırlamakla görevlendirilmişlerdir.
Harmonize standardlar; CEN, CENELEC ve ETSI tarafından hazırlanan, tam bir fikir birliğine dayanan dokümanlardır. Harmonize standardlar; mütalaa aşamasından sonra üye ülkelerin ağırlıklı oyları esas alınarak
yapılan oylama sonucunda kabul edilir. Harmonize
Standard olarak kabul edilen standardlar ihtiyari kalmaya devam eder.
AB Komisyonu harmonize standardları;
• CE İşaretinin kullanıldığı Yeni Yaklaşım Direktifleri (Ek 1),
• Yeni Yaklaşım veya Küresel Yaklaşım prensipleri
kapsamında geliştirilmiş ancak CE İşaretinin kullanılmadığı Direktifler,
• (89/686/EEC) - Kişisel Koruyucu Donanım Yönetmeliği
• (2006/42/AT) - Makina Emniyeti Yönetmeliği
• (93/42/EEC) - Tıbbi Cihaz Yönetmeliği
• (98/79/EC) - Vücut Dışında Kullanılan Tıbbi Tanı Cihazları Yönetmeliği
• (2004/22/EC) - Ölçü ve Ölçü Aletleri Muayene Yönetmeliği
• (90/384/EEC) - Otomatik Olmayan Tartı Aletleri Yönetmeliği • (2006/95/AT) - Belirli Gerilim Sınırları Dahilinde Kullanılmak Üzere Tasarlanmış Elektrikli Teçhizat İle İlgili Yönetmelik
• (2004/108/AT) - Elektromanyetik Uyumluluk Yönetmeliği
• (87/404/EEC) - Basit Basınçlı Kaplar Yönetmeliği
• Yeni Yaklaşım ve Küresel Yaklaşımın bazı prensipleri
kapsamında geliştirilmiş Direktifler ve
• (90/385/EEC) - Vücuda Yerleştirilebilir Aktif Tıbbi
Cihazlar Yönetmeliği
• Diğer Direktifler altındaki standardlar temel ayrımına
göre sınıflandırmaktadır.
• (94/9/EC) - Muhtemel Patlayıcı Ortamda Kullanılan
Teçhizat ve Koruyucu Sistemlerle İlgili Yönetmelik
Bu sınıflandırma altında yer alan Direktiflerin atıf yaptığı
tüm harmonize standardların uyumu Türk Standardları
Enstitüsü tarafından tamamlanmıştır.
• (93/15/EEC) - Sivil Kullanım Amaçlı Patlayıcı Maddelerin Belgelendirilmesi Piyasaya Arzı ve Denetlenmesi Hakkında Yönetmelik
Ülkemiz, Genel Ürün Güvenliği ve Piroteknik Malzemeler Direktifi dışında kalan tüm Yeni Yaklaşım mevzuatını
uyumlaştırmış bulunmaktadır. 92/59/EEC Sayılı Genel
Ürün Güvenliği Direktifi ülkemiz tarafından uyumlaştırılmıştır ancak 2001/95/EC Sayılı Genel Ürün Güvenliği
Direktifi AB Komisyonu tarafından revize edilmekte olduğu için bu Direktifin uyumu tamamlanmamıştır. Aynı
şekilde 2007/23/EC Sayılı Piroteknik Malzemeler Direktifi de AB Komisyonu tarafından revize edilmektedir.
2001/95/EC Sayılı Genel Ürün Güvenliği ve 2007/23/
EC Sayılı Piroteknik Malzemeler Direktifleri AB Komisyonu tarafından yayınlandığında bu mevzuatın uyumu
da tamamlanmış olacaktır.
• (2000/9/EC) - İnsan Taşımak Üzere Tasarımlanan
Kablolu Taşıma Tesisatı Yönetmeliği
• (94/25/EC) - Gezi Tekneleri Yönetmeliği
• (99/5/EC) - Telsiz ve Telekomünikasyon Terminal
Ekipmanları Yönetmeliği
• 2007/23/EC - Piroteknik Malzemeler
EK 1 - CE İŞARETİNİN KULLANILDIĞI YENİ
YAKLAŞIM DİREKTİFLERİ
• (95/16/EC) - Asansör Yönetmeliği
• (90/396/EEC) - Gaz Yakan Cihazlara Dair Yönetmelik
• (92/42/EEC) - Sıvı ve Gaz Yakıtlı Yeni Sıcak Su Kazanlarının Verimlilik Gereklerine Dair Yönetmelik
• (97/23/EC) - Basınçlı Ekipmanlar Yönetmeliği
• (88/378/EEC) - Oyuncaklar Hakkında Yönetmelik
47
EKİM 2011
SÖYLEŞİ
İslam Ülkeleri Standardlar ve
Metroloji Enstitüsü (SMIIC)
Genel Sekreteri:
Haluk DAĞ
STANDARD- 1984-1985 yılları İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC)’nün kuruluş adımlarının atıldığı yıllardı sanırım. Bu süreci
anlatır mısınız? SMIIC’in kuruluş amacı neydi?
Haluk DAĞ- 1984 yılında Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı’nın Başkanlığında çalışmalarına başlayan İslam Konferansı Teşkilatı Ekonomik ve Ticari
48
İşbirliği Daimi Komitesi’nin (İSEDAK) ilk toplantısında,
İslam ülkeleri arasında ticaretin geliştirilmesi adına
çalışmaların başlatılması uygun görülmüştür. 1985’te
Türk Standardları Enstitüsü (TSE)’nün Sekreteryalığında İslam Ülkeleri Standardizasyon Uzmanlar Grubu
(SEG) ile Koordinasyon Komitesi kurulmuş ve bunların
çalışması sonucu “İslam Ülkeleri Arasında Standardi-
zasyonun Önemi” başlıklı bir doküman hazırlanmış
ve İSEDAK’ta onaylanmıştır.
Bu kapsamda, 1985’ten itibaren Uzmanlar Grubu ile Koordinasyon Komitesi, 7 kez toplanmıştır (Toplam 14 toplantı). Toplantılar sonucunda,
İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Teşkilatı
(SMOIC)’nın kurulması uygun görülmüştür.
1996’da 7. Toplantısını yapan Uzmanlar Grubu,
hazırlamış olduğu taslak SMOIC Tüzüğünü onaylanması için 12. İSEDAK toplantısına sunmaya karar vermiş ve 12. İSEDAK toplantısında kuruluşun
adının İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) olarak değiştirilmesi ve üye ülkelerin
son görüşünün alınması kararlaştırılmıştır.
12. İSEDAK toplantısından sonra üye kuruluşlar
taslak Tüzük ile ilgili görüşlerini TSE’ye ve İslam
Konferansı Teşkilatı (İKT) Genel Sekreterliği’ne
göndermişlerdir. 1 - 4 Kasım 1997’de İstanbul’da
yapılan 13. İSEDAK toplantısında üye ülkelerin görüşü çerçevesinde taslak SMIIC Tüzüğünün hukuki
ve teknik yönden yeniden incelenmesi kararlaştırılmıştır.
Haluk DAĞ KİMDİR?
Haberleşme: tel (iş): +90 312 416 6399 veya +90 312
416 6284; faks: +90 312 416 6255 E-posta: hdag@
tse.org.tr
Doğum Tarihi: 02 Ocak 1960
Medeni Hali: Evli, 2 çocuklu
Eğitim:
Doktora, GYTE (Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü)
Elektronik Anabilim Dalı, Gebze-Kocaeli, 1999-2001.
Gerekli dersleri (1 ders hariç) tamamladı, biri GPS üzerine iki seminer verdi, Şu an ilişiği kesik durumdadır.
Yüksek Lisans, Elektrik-Elektronik Müh. Böl., Orta Doğu
Teknik Üniversitesi, Ankara, Mayıs 1990. Tez konusu;
“robotik uygulamalar için mikroişlemci kontrollü üç tekerlekli hareket sistemi” idi.
“Supervision and Management” ve “Telecommunications/General Electronics” programlarına katılarak sertifika aldı, WCTI (Waukesha County Technical Institute),
Wisconsin, ABD (Haziran 1986 - Kasım 1986).
“A Program Of Staff Development in Effective Teaching Of Technical Subjects” konulu programa katılarak
sertifika aldı, BIHE (Bolton Institute of Higher Education), İngiltere (Mart 1986 - Haziran 1986).
Lisans, Elektrik-Elektronik Müh. Böl., Orta Doğu Teknik
Üniversitesi, Ankara, Temmuz 1983.
Bu karar çerçevesinde, 24-26 Mart 1998 tarihlerinde Ankara’da üye ülke standard kuruluşları uzmanları ve İKT Genel Sekreter Yardımcısı ile Hukuk
Baş Müşaviri’nin katıldığı 8. Uzmanlar Grubu Toplantısı düzenlenmiştir. Bu toplantıda, taslak Tüzük
tamamen üye ülkelerin görüşleri ve İKT’nin hukuk
kuralları ile TSE’nin uluslararası tecrübeleri çerçevesinde yeniden düzenlenmiş, nihai taslak olarak
üye ülkelere gönderilmiştir. Ayrıca, taslak Tüzüğün
14. İSEDAK toplantısında onaylanması için sunulması kararlaştırılmıştır.
İş Deneyimi :
Temmuz 2011’den beri
SMIIC (The Standards and Metrology Institute for Islamic Countries), İstanbul. Genel Sekreteri
Söz konusu taslak Tüzük, 01-04 Kasım 1998 tarihlerinde İstanbul’da yapılan 14. İSEDAK toplantısının gündeminde yer almış ve toplantıda yapılan görüşmelerden sonra onaylanmıştır. Böylece,
SMIIC’in bir bölgesel standard kuruluşu olarak
resmi çalışmalarına başlaması için önemli bir aşama kaydedilmiştir.
Ocak 2005 – Ocak 2007
TSE, Araç Tip Onay Md.lüğü., Ankara Araç Tip Onay Müdürü
STANDARD- SMIIC tam olarak ne zaman resmen faaliyete geçti? SMIIC’in statüsü ve üyeleri hakkında bizleri bilgilendirebilir misiniz?
Mart 1986 – Şubat 1999
Dokuz Eylül Universitesi(DEÜ), İzmir Meslek Yüksekokulu, İzmir Öğretim Görevlisi
H. DAĞ- SMIIC Tüzüğü, 04-07 Kasım 1999 tarihlerinde İstanbul’da yapılan 15. İSEDAK Toplantısında ilk defa üye ülkelerin imzasına açılmış-
- YÖK/DB projesine katılarak 9 ay süreyle İngiltere ve
ABD’de eğitim gördü.
- Haberleşme Teknolojisi Program Koordinatörlüğü,
- Teknik Programlar Bölüm Başkan Yardımcılığı yaptı.
Tem. 2010 – Ekim 2011
TSE Riyad Koordinatorlüğü, Riyad, Suudi Arabistan.
TSE Riyad Koordinatorü
Ara. 2008 – Tem. 2010
TSE, Standard Hazırlama Merkez Bşk.lığı, Ankara İhtisas Grupları Müdürü
Ocak 2007 – Ara. 2008
TSE, Standard Hazırlama Merkez Bşk.lığı, Ankara Uzman
Ocak 2002 – Ocak 2005
TSE, Elektronik Lab. Md.lüğü, Ankara EMC Test Mühendisi (Bölüm Sorumlusu)
Şubat 1999 – Ocak 2002
TSE, Kalit e Kampüsü Elektronik Lab., Çayırova-Gebze, Kocaeli EMC Test Mühendisi
49
EKİM 2011
Ekim 1983 – Mart 1986 ASELSAN (Askeri Elektronik
Sanayi), Ankara Test Mühendisi
Donanım Yazılım Bilgisi : Z80, 8080, 8085, 6502, 6800
mikroişlemci (microprocessor) dilleri 8051, Dallas 5000,
and PIC serisi mikrodenetleyiciler (microcontrollers).
PCB uygulama programları (Hi-Wire, ORCAD, Spice,
BoardMaker, vb.) Windows Office programları
Diğer Bilgiler:
- IEC TC77 SC77B WG10 çalışma grubu katılımcı üyesi
- Mayıs 2003’de İstanbul’da düzenlenen 2003 IEEE
Uluslararası EMC Sempozyumunda “TSE’s role in the
application of EMC standards in Turkey” konulu sunum
yaptı.
- Askerlik hizmetini asteğmen olarak 1nci Ordu Karargahında tamamladı, İstanbul, Ağustos 1988. Görevi,
Protokol Şubede yabancı askeri heyetlere mihmandarlık ve Türkçe – İngilizce tercümanlık yapmaktı.
- İngilizce TOEFL sonucu: 537 (1991); KPDS: C (2008)
- Az seviyede Arapça ve Almanca bilgisi B sınıfı sürücü
ehliyeti (gözlükle)
İlgi Alanları:
- Elektronik ve mekanik tamiratı, yüzme, basketbol, masa
tenisi ve satranç oynama (DEÜ’de 5 yıldan fazla satranç
turnuvaları düzenledi).
Aldığı Eğitimler/Belgeler (Sertifika) :
ISO 9000 “Kalite Güvencesi ve Yönetimi” Eğitimi, TSE,
Sertifika
IEC 61000-4-2, 4-4, 4-5, 4-11, 4-8, 4-9, 3-2, 3-3 standardları kursu, EM TEST, TSE, Sertifika
EN 61000-4-3, 4-6 standardları ve TS9981, TS9986
Test Sistemleri kursu, Rohde & Schwarz, TSE, Sertifika
EN 55020 standardı ve TS9980 Test Sistemi kursu,
Rohde & Schwarz , TSE, Sertifika
“High Performance Communication Networks”, kursu,
Sabancı Üniversitesi, Sertifika
“Teknik Konularda Etkin Öğretim Teknikleri”, kursu, İngiltere, Sertifika
“Haberleşme/Genel Elektronik”, kursu, A.B.D., Sertifika
“Supervision & Management”, kursu, A.B.D., Sertifika
Otomotiv EMC kursu, 2001, TÜV, Almanya, Sertifika
Genel Kalibrasyon, 2001, TSE, Kalite Kampüsü, Sertifika
Kalite Yönetim Sistemi (2000), 2001, TSE, Kalite Kampüsü, Sertifika
Kuruluş İçi Kalite Tetkiki (2000), 2001, TSE, Kalite Kampüsü, Sertifika
ISO/IEC 17025, TSE, Sertifika
Ölçüm Belirsizliği, TSE, Sertifika
Yeni Yaklaşım Yönetmelikleri, TSE, Sertifika
Tetkikçi Eğitimi Programı, TURKAK, Sertifika
Voluntary Participation of Industrialists in Standardization, AFNOR, Sertifika
Arapça, Başlangıç seviyesi kursu, King Saud University, KSA, Sertifika
Arapça, Orta seviye kursu, King Saud University, KSA, Sertifika
50
tır. Tüzüğü ilk imzalayan ülke Türkiye olmuştur. Bilahare
söz konusu Tüzüğü imzalayan ülke sayısı 23’e ulaşmıştır. Bu Ülkeler; 1-Azerbaycan, 2-Birleşik Arap Emirlikleri,
3-Burkina Faso, 4-Cezayir, 5-Fas, 6-Filistin, 7-Gambiya,
8-Gine, 9-Gine Bissau, 10-Kamerun, 11-Libya, 12-Mali,
13-Nijerya, 14-Pakistan, 15-Senegal, 16-Sierra-Leone,
17-Somali, 18-Sudan, 19-Suriye, 20-Tunus, 21-Türkiye, 22-Ürdün ve 23-Yemen'dir. Onaylayan ülke sayısı
ise 13’e ulaşmıştır. Bunlar da; 1-Birleşik Arap Emirlikleri,
2-Cezayir, 3-Fas, 4-Gine, 5-Kamerun, 6-Libya, 7-Mali,
8-Pakistan, 9-Somali, 10-Sudan, 11-Tunus, 12-Türkiye
ve 13-Ürdün'dür. Böylece bu kuruluşun resmen faaliyete
geçmesi için yeterli sayıya ulaşılmıştır. SMIIC Tüzüğüne
göre İİT (28/06/2011 tarihinde Kazakistan-Astana’da yapılan İKT Dışişleri Bakanları 38. Genel Kurul toplantısında
İKT ismi İİT (İslam İşbirliği Teşkilatı) olarak değiştirilmiştir.) üyesi 10 ülkenin onayı gerekmektedir. Söz konusu
Tüzük, TBMM tarafından 08/06/2010 tarih ve 5987 sayılı Kanun ile uygun bulunmuş ve 13/06/2010 tarihli ve
27610 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır. Türkiye
Cumhuriyeti açısından yürürlük tarihi 15/07/2010 olarak
Bakanlar Kurulunun 2010/703 sayılı Kararıyla belirlenmiştir (25/07/2010 tarihli ve 27652 sayılı Resmi Gazete).
SMIIC Tüzüğüne göre İİT üyesi 10 ülke, SMIIC Tüzüğünü onayladığını Mayıs 2010 tarihi itibariyle İİT’ye resmen
bildirdiğinden, bu kuruluşun çalışmaları TSE tarafından
başlatılmıştır.
STANDARD- SMIIC ile İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)
arasında nasıl bir bağ mevcuttur? SMIIC’in etki
alanları ile sorumlulukları hakkında neler söylemek
istersiniz?
H. DAĞ- SMIIC, İİT’nin ilgili kuruluşudur.
Ülkelerin standardizasyon, belgelendirme ve deney farklılıklarının ticaretin önündeki teknik engeller olduğu bilinmektedir. Bu anlamda, uluslararası veya bölgesel bir
kuruluş tarafından yürütülen standardları ve uygunluk
değerlendirme yöntemlerini uyumlaştırma çalışmaları, ilgili devletlerde ticareti olumsuz etkilemesi muhtemel faktörleri ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır.
Bu amaçla İSEDAK kuruluşunun hemen ardından, İslam
ülkelerinin standardizasyon, belgelendirme, deney ve
metroloji uygulamalarını birbiriyle uyumlu hale getirecek
ve bu çerçevede de üye ülkeler arasında ticaretin önündeki teknik engelleri kaldıracak bir sistemin kurulmasını
temin edecek İslam ülkeleri standardizasyon teşkilatı
(SMIIC)’nın tesis edilmesi çalışmaları başlatılmıştır.
SMIIC faaliyetlerini şöyle özetleyebiliriz:
1- Üye Devletlerde standardların uyumlu hale getirilmesi yönünde çalışmalar yapmak ve malzeme, imalat ve ürünleri kapsayan standardlarda
Üye Devletlerde ticareti olumsuz etkilemesi
muhtemel faktörleri ortadan kaldırmak,
2- Üye Devletlerin, standardların getireceği ekonomik avantajlardan maksimum fayda sağlamasını temin etmeleri amacıyla SMIIC standardlarını hazırlamak,
3- Üye Devletler arasında malzeme, mamul ve
ürünlerin karşılıklı değişimini hızlandırmak
amacıyla, öncelikle belgelerin karşılıklı tanınmasından başlamak üzere bir belgelendirme
sistemi tesis etmek,
4- Üye Devletler arasında metroloji, deney ve
standardizasyon faaliyetleri arasında tek tipliliği
sağlamak,
5- Maliyet paylaşım sistemini kullanmak suretiyle, büyük yatırım ve harcama gerektiren kalibrasyon ve metroloji hizmetlerini Üye Devletlere
götürmek,
6- Üye Devletlerde standardizasyon ve metroloji
alanında çalışan personele mevcut imkânları
en iyi şekilde kullanıp, bilgi ve tecrübe birikimini
paylaşmak suretiyle eğitim sağlamak,
7- Üye Devletlerin bu alandaki ihtiyaçlarıyla bağlantılı olarak standardlar ve ilgili alanlarda doküman ve bilgi tedarik hizmetlerini vermek,
8- Standard kuruluşları bulunmayan İİT Üyesi
Devletlere kendi standard kuruluşlarını tesis
etme imkânı sağlamak amacıyla teknik yardımda bulunmak.
STANDARD- SMIIC geçen zaman içerisinde hangi faaliyetlerde bulunmuştur?
H. DAĞ- SMIIC Tüzüğünün Temmuz 2010’da yürürlüğe girmesinin ardından SMIIC 1. Genel Kurul toplantısı, Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, İİT Genel
Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, 10 üye ülkenin temsilcileri, İİT Genel Sekreterliği ve İİT’ye bağlı
4 kuruluşun temsilcilerinin katılımları ile 02-03 Ağustos
2010 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilmiş ve SMIIC
resmen faaliyete geçmiştir.
Toplantıda, SMIIC’in 7 üyeden oluşan 2011-2013 dönemi Yönetim Kurulu üyeliklerinde yer alacak ülkelerin
(Cezayir, Gine, Kamerun, Libya, Tunus, Türkiye ve Ürdün) seçimi yapılmıştır. Ayrıca, SMIIC’in altında bağımsız olarak faaliyet gösterecek olan İslam Ülkeleri Akreditasyon Komitesinin kurulması uygun görülmüştür.
Akreditasyon Komitesinin teşkili ve faaliyetleri ile ilgili
hazırlanan Görev Yönergesi incelenmiş ve oy birliği ile
onaylanmıştır. Bu Komiteye, sadece İİT Üyesi Ülkelerin
ulusal akreditasyon kuruluşları üye olabilecek ve etkin
olabileceklerdir.
SMIIC, 05-08 Ekim 2010 tarihlerinde İstanbul’da yapılan 26. İSEDAK Toplantısına katılarak ilk defa bir uluslararası ortamda temsil edilmiştir. Ayrıca 07 Ekim 2010
günü “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İslam Ülkeleri
Standardlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) Arasında
İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü’nün
Türkiye’de Kurulması Hakkında Anlaşma”, İİT Genel
Sekreteri’nin şahadetinde imzalanmıştır.
26. İSEDAK Toplantısı kararları arasında SMIIC ile ilgili
olarak da şu ibare yer almıştır: “Mayıs 2010 tarihinde İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü Tüzüğünün (SMIIC) yürürlüğe girmesini ve
2 Ağustos 2010 tarihinde SMIIC’in kurulmasını
memnuniyetle karşılar ve SMIIC Tüzüğünü henüz
imzalayan ve onaylamayan Üye Devletlerin bunu
imzalayıp onaylamasını talep eder.”
SMIIC’in 1. Genel Kurul toplantısında SMIIC Yönetim
Kuruluna seçilen 7 ülke (Cezayir, Gine, Kamerun, Libya,
Tunus, Türkiye ve Ürdün) temsilcisinin katıldığı SMIIC
1. Yönetim Kurulu toplantısı, 08 Ocak 2011 tarihinde
İstanbul’da gerçekleştirilmiştir. Toplantıda, İslam Ülkeleri için her türlü standardı hazırlamak ve onaylamakla
yükümlü olan SMIIC’in faaliyetlerini etkin olarak yürütmesi amacıyla 2011-2012 Eylem Planı onaylanmıştır.
Yönetim Kurulu toplantısında, İSEDAK faaliyetleri kapsamında yürütülen “İİT Helal Gıda Standardları” çalışmalarından duyulan memnuniyet ifade edilmiş ve bundan sonra bu çalışmaların, SMIIC’e bağlı organlarca
yürütülmesi kararlaştırılmıştır. Daha önce hazırlanan
taslak standardlara birer numara verilerek SMIIC standardları olmaları uygun görülmüştür. (SMIIC 1: 2011
“Helal Gıda Genel Kılavuzu”, SMIIC 2: 2011 “Helal
Belgelendirmesi Yapan Kuruluşlar için Kılavuz”
ve SMIIC 3: 2011 “Helal Belgelendirme Kuruluşlarını Akredite Eden Akreditasyon Kuruluşu Kılavuzu”). Bu çalışmaları yürütmek ve sonuçlandırmak
üzere Helal Gıda konularından sorumlu bir Teknik Komite kurulmuştur.
51
EKİM 2011
Söz konusu Teknik Komite toplantısı, 16-17 Mayıs
2011 tarihlerinde Kamerun’da düzenlenmiş ve toplantıya katılan uzmanların oy birliği ile 3 standard, bazı
redaksiyonel değişikliklerle onaylanmıştır. Ayrıca standardların referans numarasında ve isminde “OIC/SMIIC” şeklinde kullanılması kararlaştırılmıştır. Buna göre
her 3 standard, 17/05/2011 tarihi itibariyle, OIC/SMIIC 1:2011 “General Guidelines on Halal Food”,
OIC/SMIIC 2:2011 “Guidelines for Bodies Providing Halal Certification” ve OIC/SMIIC 3:2011
“Guidelines for the Halal Accreditation Body
Accrediting Halal Certification Bodies” adlarıyla
yürürlüğe girmiştir.
Bununla, İİT çatısı altında, ülkemizin katkılarıyla ve 39
ülkenin ortak çalışması ile hazırlanmış olan 3 standard,
SMIIC Standardı olarak uluslararası bir hüviyet kazanmıştır.
SMIIC 2. Genel Kurul toplantısı 12-13 Temmuz 2011
tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilerek mevcut SMIIC Tüzüğü, üyelik işlemlerinde üyeliğin üye devletin
onay zorunluluğundan çıkarılarak üye olacak kuruluşa
bırakılması şekliyle değiştirilmiş ve kolaylık getirilmiştir.
Ayrıca, SMIIC Yönetim Kurulu tarafından önerildiği gibi
SMIIC standardlarının satışı ve dağıtımının “Guiding
Rules for the Distribution and Sales of OIC/SMIIC
Standards” yayını ile yapılması kararlaştırılmıştır. Yayımlanan SMIIC standardlarının da üye ülkeler tarafından
kendi ulusal standardları olarak uyumlaştırmaları ve bu
standardlar ile verilen sertifikaların karşılıklı tanınması
önerilmiştir.
STANDARD- TSE’nin SMIIC’teki rolü nedir? Bugüne kadar TSE’nin yaptığı çalışmaları ve SMIIC’e
katkıları hakkında bilgi verir misiniz?
Standardı, 2-Belgelendirme Sistemi ve 3-Akreditasyon
Sistemi) esas itibariyle bir uygulama mekanizması ortaya koymaktadır. Gelinen aşama itibariyle söz konusu
bu çalışmalar bundan sonra SMIIC tarafından yürütülecektir.
STANDARD- Tüm bu anlattıklarınız çerçevesinde
SMIIC’in gelecekteki plan ve projeleri nelerdir?
H. DAĞ- SMIIC’in görüşü ve görevini belirtelim.
SMIIC’in görüşü: Kalite alt yapısını oluşturarak üye ülkelerin ekonomileri ve zenginliklerine katkı sağlamaktır.
SMIIC’in görevi: Çevre ve sağlığın korunması çerçevesinde ve güvenliği de sağlayarak standardizasyon,
belgelendirme, akreditasyon, deney ve metroloji uygulamalarını üye ülkeler arasında birbiriyle uyumlu hale
getirecek, üye ülkeler arasında ticaretin önündeki teknik engelleri kaldıracak bir sistemin kurulmasını temin
edecek standard uyumlaştırma ve gönüllü standard
çalışmalarını geliştirmektir.
Bu görüş ve görev çerçevesinde ve İİT On Yıllık Eylem Planı paralelinde, özellikle İİT üye ülkelerin ihtiyacı
olan konularda çeşitli projelerin geliştirilmesi ile 3 yıllık
strateji ve eylem planı çalışmaları başlatılmıştır. Ayrıca,
bazı uluslararası ve bölgesel standard kuruluşları ile de
temas halinde bulunulmaktadır.
STANDARD- SMIIC’in helal gıda ile ilgili üç adet
standardı kabul edildi ve yayınlandı. Bu standardların uygulanması için hangi çalışmalar yapılacaktır? Örneğin TSE, bu standardlar kapsamında
belgelendirme yapmaktadır. Bu konuda okuyucularımızı bilgilendirebilir misiniz?
H. DAĞ- SMIIC Tüzüğüne göre İİT üyesi 10 ülke, SMIIC Tüzüğünü onayladığını Mayıs 2010 tarihi itibariyle
İİT’ye resmen bildirdiğinden, bu kuruluşun çalışmaları
TSE tarafından başlatılmıştır. Merkezi İstanbul’da olacak olan Enstitünün resmi kuruluş tarihinden itibaren
ilk 3 yıl içindeki masrafları (Tüzük Madde 9.2) TSE tarafından karşılanacaktır.
H. DAĞ- SMIIC 2. Genel Kurul toplantı kararlarında
da belirtildiği üzere, yayımlanan SMIIC standardlarının
üye ülkeler tarafından kendi ulusal standardları olarak
uyumlaştırmaları ve bu standardlar ile verilen sertifikaların karşılıklı tanınması önerilmiştir. Bunun için, tüm
üye ve üye olmayan ülke standard kuruluşları ile bu
konuda irtibata geçilmiştir.
TSE’nin katkısı Helal Gıda standardlarının hazırlanması
aşamasındadır. İİT Helal Gıda Standardı ve Prosedürlerinin geliştirilmesi ile görevlendirilen İİT SEG, SMIIC’in
02 Ağustos 2010 tarihi itibariyle resmen kurulmasıyla
birlikte görevini tamamlamıştır. Uzun çalışmalar sonucunda ortaya konulan üç temel standard (1-Helal Gıda
Her üye ülke mevcut SMIIC standardları kapsamında
belgelendirme yapabilir (Türkiye ve TSE de dahil). “Tek
standard” ve “tek sertifika” mekanizmasını hayata geçirmek için belgelerin karşılıklı tanınması da sağlanarak
üye ülkeler arasında ticaretin önündeki teknik engeller
kaldırılmış olacaktır.
52
SÖYLEŞİ
Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş.
Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Üyesi:
Oğuz ÖZGEN
ERDEMİR, üretim yolculuğuna 15 Mayıs 1965 tarihinde başladı. O günden bugüne kapasite artırımı yatırımlarının
yanı sıra büyüme stratejileri doğrultusunda yeni şirketler kurarak, yurt içinde ve yurt dışında satın almalar
yaparak bir şirketler topluluğuna dönüştü. Bu ayki konuğumuz Oğuz Özgen’den ERDEMİR’in başarı yolculuğunu
öğreneceğiz.
53
EKİM 2011
STANDARD- Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşlarından biri olan ERDEMİR Grubu'nu tanıyabilir miyiz?
O. ÖZGEN- Temel faaliyet alanları yassı çelik, uzun çelik, madencilik, mühendislik ve proje yönetimi ile lojistik
hizmetleri olan ERDEMİR Grubu’nun ana şirketi, Gruba adını da veren Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları Türk
Anonim Şirketi’dir (ERDEMİR).
Türkiye’nin ilk entegre yassı çelik üreticisi ERDEMİR,
1965 yılında üretime başlamıştır. Bugün yıllık yaklaşık
4 milyon ton seviyesinde ham çelik ve 5 milyon tonun
üzerinde nihai mamul kapasitesine sahip olan ERDEMİR, uluslararası kalite standartlarında levha, sıcak ve
soğuk haddelenmiş sac ile kalay, krom ve çinko kaplamalı sac üretmektedir. ERDEMİR ürünleri ile savunma
sanayi, inşaat, boru, otomotiv, gemi yapımı, dayanıklı
ev aletleri, tarım aletleri, basınçlı kap, gıda ve ambalaj
malzemeleri, büro malzemeleri gibi sektörlere temel girdi sağlamakta ve ülke sanayisinin gelişmesine öncülük
etmektedir. ERDEMİR büyüme stratejileri çerçevesinde
yurt içinde ve yurt dışında kurulu tesislerin satın alınması ve yeni tesislerin kurulması yoluyla bir grup kimliği
kazanmıştır.
1975’te uzun çelik üretmek üzere işletmeye alınan İskenderun Demir ve Çelik A.Ş. (İSDEMİR) 2002’de ERDEMİR Grubu’na katılmıştır. ERDEMİR, İSDEMİR’de
Türk çelik sektöründeki uzun-yassı mamul dengesizliğini gidermeye katkı sağlayacak yassıya dönüşüm yatırımlarını yürütmüş ve 2008 yılında tesis yassı mamul
üretimine başlamıştır. İSDEMİR’de kütük ve kangal üretimi de sürdürülmektedir.
uygulamaya kadar geniş bir yelpazede mühendislik ve
proje yönetimi hizmetleri vermektedir.
Romanya’nın Targovişte kentinde bulunan ve 2002 yılında satın alınan ERDEMİR Romanya, motor, transformatör, jenratör ve trafo sanayinin ana girdilerinden olan
silisli yassı çelik üretmektedir.
Gebze’de kurulan ERDEMİR Çelik Servis Merkezi San. ve Tic. A.Ş. (ERSEM), 2001 yılından bu yana
ERDEMİR’in soğuk haddelenmiş ve galvanizli ürünlerini
müşteri talepleri doğrultusunda ebatlandırarak, otomotiv ve beyaz eşya gibi katma değeri yüksek yassı çelik
ürünleri kullanan müşterilerin hizmetine sunmaktadır.
ERDEMİR Grubu’nun lojistik ihtiyacını tek elden koordine etmek amacıyla kurulan ERDEMİR Lojistik A.Ş.
(ERLO) deniz yolu taşımacılığı ve tren feri taşımacılığı
faaliyetleriyle Grup Şirketlerimize ve 3. şahıslara hizmet
vermektedir.
STANDARD- Dünyanın ekonomik açıdan zorlandığı
2010 yılını ERDEMİR olarak nasıl tamamladınız.
2011 yılı için neler hedeflediniz, yarısını
geçtiğimiz 2011 yılında hedeflediklerinizden neler
gerçekleşti, neler gerçekleşmeyi bekliyor?
O. ÖZGEN- Krizin ardından 2010 yılında dünya ekonomisinde nispeten iyi bir toparlanma yaşanırken, çelik
sektörü açısından da geçtiğimiz yıl olumlu gelişmelere
sahne olmuş, çelik fiyatları kriz öncesi seviyelere ulaşamamış olsa da yükselmiştir.
Türkiye demir cevheri üretiminin yaklaşık % 50’sini gerçekleştiren ERMADEN 2004 yılında Gruba katılmıştır.
ERMADEN demir çelik sektörünün ham madde ihtiyacın karşılayan ülkemizdeki tek pelet tesisidir.
2010 yılında Grubumuz ham çelik üretimini % 10 artırarak 7,1 milyon ton ham çelik üretimi gerçekleştirmiş,
766 milyon TL net kâr ile tarihinin en yüksek kârlarından
birini elde etmiştir. Bu dönemde satış gelirlerimiz 6.633
milyon TL olarak gerçekleşmiş, 2010 yılında 152 milyon
ABD Doları yatırım harcaması yapılmıştır.
ERDEMİR’in kuruluşundan bu yana devam eden yatırım faaliyetleri süresince kazanılan deneyim, uzmanlık,
yetenek ve bilgi birikimini demir çelik endüstrisi başta olmak üzere çeşitli sektörlerde değerlendirmek amacıyla
2001 yılında kurulan ERDEMİR Mühendislik Yönetim ve
Danışmanlık Hizmetleri A.Ş. (ERENCO), planlamadan
Grubumuzun 2011 yılı ilk yarısındaki performansına
bakacak olursak; Grubumuz, bu dönemde konsolide
satış gelirini, 2010 yılının ilk altı ayına göre % 32 oranında artırarak 4.216,8 milyon TL (2.695,8 milyon USD)
olarak gerçekleştirdi ve Grubumuzun ana performans
hedeflerinden biri olan faaliyet giderlerinin net satış ge-
54
lirlerine oranı 2010 yılı ilk altı ayında % 2,6 iken 2011 yılı
ilk altı ayında % 3,0 oldu.
Geçen yılın ilk altı ayına göre Grubun, FAVÖK değeri
% 33 artarak 1.001,0 milyon TL (640,0 milyon USD) ve
FAVÖK marjı da % 23,7 olarak gerçekleşti.
2011 yılı ilk altı ayında net kârını, 404,1 milyon TL
(266,7 milyon USD) olan 2010 yılı ilk altı aylık kâr rakamının % 37 üzerinde, 554,5 milyon TL (354,5 milyon USD) seviyesinde gerçekleştiren Grubumuzun net
kâr marjı ise, önceki yılın aynı dönemine göre
yaklaşık 1 puan artışla % 13,1 seviyesine yükseldi.
2011 takvimimizde verimliliğimizi iyileştiren, müşterinin
ihtiyaçlarına yönelik ürün geliştirme faaliyetlerine odaklı
çalışmalar ağırlıklıdır.
STANDARD- Dünya şirketleri ile rekabet edebilmek için nasıl stratejiler belirliyorsunuz?
O. ÖZGEN- Sektörümüzde ham madde ve mamul
fiyatlarının büyük üreticiler ve alıcılar arasında talebin
üzerinde bir arzın olduğu bir yapıda oluştuğu piyasa
düzeninde, üretim tesislerini rakiplerden daha verimli
yönetebilmek, üretilen her ton çelik için daha az enerji
ve kaynak kullanarak daha düşük maliyetle üretim yapmak büyük önem taşımaktadır.
ilgili şartları uluslararası standartların ve çevre mevzuatı
vb. diğer şartların yanında müşterinin spesifik istekleri
de belirliyor. Bizim standardımız müşterinin değişen isteklerine rağmen taahhüt ettiğimiz kaliteyi sürdürülebilir kâr hedefinden şaşmadan sunmak. Bu nedenle de
hem ürünlerimizi hem süreçlerimizi maliyet, verimlilik,
kalite gibi tüm perspektiflerden izliyor ve sürekli geliştirmeye çalışıyoruz. Odaklandığımız alanlardan biri de
süreçlerimizi girdilerdeki ya da kaynaklardaki kısıtlara
dirençli hale getirmek.
STANDARD- Uzun yıllardır TSE ile yönetim sistemleri konusunda çalışıyorsunuz. TSE’yi tercih
etme sebebiniz neydi?
O. ÖZGEN- Ürün belgelendirme konusundaki iş birliğini sistem belgelendirme konusunda da sürdürmenin
kazan kazan ilişkimizi geliştireceğine inandığımız için
sistem belgelendirme çalışmalarını da TSE ile sürdürmeyi tercih ettik. 1996 yılından beri hem sistemlerimizi
kurarken eğitimlerden, hem de belgelendirme fazında
denetimlerden çok yararlanıyoruz. Sürekli iyileştirmeyi
ilke edinen bir yapımız olduğu için TSE’den aldığımız
geribildirimleri içtenlikle ele alıyor, düzeltici önleyici faaliyetler başlatıyoruz. TSE’nin geniş bir denetçi ev eğitmen havuzu var. Çok fazla kuruluşta denetim, eğitim
tecrübeleri olduğu için değer yaratabiliyorlar.
STANDARD- Yıllardır kalite konusunda yaptığınız
başarılı çalışmalarınızı okuyoruz. Gerek rekabet
edebilmek, gerek ekonomik krizlerin aşılması,
günümüz rekabet koşullarında “Standard” ve
“Kalite” kavramı Grubunuza ne kattı?
STANDARD- TSE’den beklentileriniz nelerdir?
O. ÖZGEN- Bizim ürünle ilgili rekabetimiz tesis seçimi
ile başlıyor. Pazarın mevcut beklentileri yanında gelecek beklentilerini de izlemek ve yanıtlayacak yatırımları
planlamak rekabete hazır olmanın birinci adımı. Ürünle
Akreditasyon, muayene ve deney gibi kendi iyi uygulamaları olan alanlarda ziyaret ve inceleme fırsatları
sunarak kuruluşlara daha etkin öğrenme ortamları yaratabilir.
O. ÖZGEN- TSE kuruluşlara eğitim ve tetkik faaliyetleri
dışında da bilgilendirme, gelişmeleri ve iş birliği fırsatlarını yüz yüze paylaşma imkânları sağlayabilir.
55
EKİM 2011
SÖYLEŞİ
Karabük Devlet Hastanesi Başhekimi:
Op. Dr. Nurullah SOYHAN
Sağlık, insan yaşamının sürdürülmesinde, yaşam kalitesinin artırılmasında ve korunmasında özel
bir öneme sahiptir. Sağlık hizmetleride niteliğinden dolayı kişilerin
yaşam kalitesini ve mutluluğunu
doğrudan etkiler.
Bu sayımızda konuklarımızdan
biri de Karabük Devlet Hastanesi
Başhekimi Op. Dr. Nurullah Soyhan. Soyhan ile 1967 yılında kurulan Karabük Devlet Hastanesinin
dününü ve bugününü, hastanenin
kalite yolculuğunu, gelecekteki
vizyonunu konuştuk.
STANDARD- Karabük Devlet Hastanesini tanıyabilir miyiz?
N. SOYHAN- Hastanemiz 1967 yılında Karabük merkezinde 50 yatak kapasitesi ile
Sağlık Bakanlığına bağlı bir kamu hastanesi olarak tek bloktan oluşan binada
sağlık hizmeti vermeye başlamıştır.
1989 yılında yatak kapasitesi 150'ye çıkarılmıştır. Zonguldak’ın bir ilçesi konumundayken, 2001 yılından itibaren il olmasıyla,
bölge halkının sağlık ihtiyaçlarının karşılanmasındaki rolü önemli derecede artmıştır.
Artan sağlık taleplerini karşılayabilmek için
Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün onaylarıyla yatak kapasitesini iki kat artırmıştır. Bugün 278 yatak
kapasitesiyle 4 bloktan oluşan kompleks
bir yapıda hizmet vermeye devam etmektedir.
Hastanemizde Koroner Yoğun bakım,
Cerrahi Yoğun bakım, Göğüs Yoğun bakım ünitelerimiz, Genel Cerrahi, KalpDamar Cerrahisi, Beyin Cerrahisi, Göğüs
Cerrahisi, Ortopedi ve Travmatoloji, Göz
Hastalıkları, KBB Hastalıkları, Üroloji ve
Plastik Cerrahi branşlarından oluşan cerrahi birimlerimiz, Cildiye, Dahiliye, Göğüs
Hastalıkları, İntaniye, Psikiyatri, Nöroloji,
56
Kardiyoloji, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Gastroenteroloji branşlarından oluşan Dahili birimlerimiz, 16 yatak
kapasiteli Acil Servis, 28 hasta kapasiteli Diyaliz Ünitesi, Uyku merkezimiz, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon
Ünitemiz, Ağrı ve Diyet Polikliniğimiz, Psikoloğumuz
vardır.
Mikrobiyoloji, Biyokimya, Patoloji ve Kalibrasyon Laboratuvarlarımızda, Röntgen ve Görüntüleme Merkezimizde modern hastaneciliğin gerektirdiği teknik donanımıyla ve nitelikli çalışan kadrosuyla sadece il bazında
değil, bölge halkına da geniş tetkik hizmeti vererek,
hastalar için doğru teşhis ve tedavi olanakları sağlanmış olup, ileri tetkik nedeniyle başka illere sevkleri de
büyük ölçüde engellenmiştir.
Tıbbi yeterliliğinin yanı sıra kurum misyonunu bireysel
misyonu olarak benimsemiş nitelikli, eğitime ve gelişime açık çalışan yapısı, çağdaş ve demokratik yönetim anlayışıyla, hasta ve hasta yakınlarının haklarına,
çevreye ve topluma saygılı, toplumsal sorumluluğunun
bilincinde, hizmetin her aşamasında insani değerleri ön
planda tutarak, güvenilir, evrensel standardlarda hizmet üreten kurumumuz bölgede başka kurum ve kuruluşlara kaliteli hizmet yaklaşımında örnek olmaktadır.
STANDARD- Sağlık Sektörü beklentinin çok yüksek, memnuniyetin ise zor sağlandığı bir alan
dolayısıyla sizin sektörde kalite konusu başka
bir önem kazanıyor. Siz bu konuda nasıl bir yol
izlediniz?
N. SOYHAN- Kalite kavramı artan rekabet şartlarında
1980’li yıllardan beri sık gündeme gelmektedir. Kalitenin tek bir tanımı değil birçok tanımı vardır.
Dr.J.M. Juran’a göre Kalite, kullanıma uygunluktur.
Kalite, ürün ya da hizmeti ekonomik bir yoldan üreten
ve tüketici isteklerine cevap veren bir üretim sistemidir
(Japon Sanayi Standardları Komitesi).
Kalite, bir ürünün ifade edilen veya beklenen ihtiyaçları karşılama kabiliyetini oluşturan özelliklerin toplamıdır
(TS 9005-ISO 8402).
Kalite, müşteri memnuniyetidir.
Kalite, bir hayat felsefesidir.
Kalite, bir yaşam tarzıdır.
Bana göre kalite olması gereken bir değerdir. Öncelikle kalitenin bir hak olduğunu söyleyebilirim. İnsanlığın varoluşuyla gelen, insanın ve insanın beşer fonksiyonlarından etkilenen, her yaratılanın yaşam hakkıdır.
Toprağın, havanın, suyun, yaratılan her varlığın yaşam
hakkıdır. Kalite tüm kurumlar ve insanlar tarafından
karşılanmalı, o yüzden bizim için kalite vazgeçilmez bir
değerdir. Kaliteyi her duyguda, düşüncede ve eylemde
var kılmak gereklidir.
Sağlık, insan yaşamının sürdürülmesinde, yaşam kalitesinin artırılmasında ve korunmasında özel bir öneme
sahiptir. Sağlık hizmeti niteliği, kişilerin yaşam kalitesini
ve mutluluğunu doğrudan etkileyen bir olgudur.
Sağlıkta kalitenin algılanmasında ve uygulanmasında
birtakım zorluklar bulunmaktadır.
Sizin de değindiğiniz gibi sağlık hizmetlerinin diğer sektörlerin çıktılarından önemli bir farkı üretilen hizmetin
soyut ve ölçülemez bir özelliğe sahip olmasıdır.
Sağlık kurumlarında yapılan işler oldukça karmaşık ve
değişkendir. Hizmet standardlaştırılamaz, her hasta
için o hastaya özel bir süreç izlenir.
Sağlık hizmetlerinin büyük kısmı acil ve ertelenemez niteliktedir. İkamesi yoktur. Depolanamaz. Üretildiği anda
tüketilmek zorundadır.
Sağlık hizmetleri hata ve belirsizliklere karşı oldukça
duyarlıdır ve tolerans gösteremez.
Sağlık kurumlarında verilen hizmetlerin çıktısının tanımlanması ve ölçümü güçtür. Soyut olan bir değerin ölçümü söz konusu olmadığı için iyileştirmenin de sıkıntılı
olacağı aşikârdır.
Biz Karabük Devlet Hastanesi olarak öncelikle sağlıkta
kalitede neredeyiz sorusunun cevabını bulmak üzere
bir özdeğerlendirme çalışması yaptık. Kalite politikamızı, misyon ve vizyonumuzu, temel değerlerimizi, zayıf
ve güçlü yönlerimizi tüm çalışanlarımızın katıldığı toplantılarla çağdaş karar verme tekniklerini kullanarak
belirledik. Sağlık hizmeti soyut bir değerdi ve ölçülemezdi. Toplam Kalite Yönetimi anlayışını benimsemiştik ve iyileştirme yapabilmek için ölçmek zorunluluktu.
Hizmette kalitemizi ölçebilmek için elimizdeki verileri
somut hale dönüştürmek gerekliliğiyle sağlık hizmetini boyutlandırıp, nicel veriler alabilecek çalışma alanları oluşturduk. Çalışmalarımızı, kurduğumuz yönetim
sistemleriyle sistematik hale getirdik. Sürekli gelişim ve
değişim, eğitim, insanı mutlak değer kabul etme, etkili
iletişim, hasta ve çalışan memnuniyeti gibi temel kalite değerlerimizi çalışmalarımızın her alanında dikkate
alarak, kaliteyi bizim için vazgeçilmez bir değer haline
getirdik.
STANDARD- Birçok Yönetim Sistemi Belgeniz
var. Bu konuda sizi TSE’ye yönlendiren ne oldu?
TSE ile nasıl bir çalışma yaptınız?
N. SOYHAN- Size öncelikle Karabük Devlet Hastanesinin kalite yolculuğundan bahsetmek istiyorum.
57
EKİM 2011
40%
20%
20%0%
0%
2008
2008
KDH
2008 yılında EFQM Ulusal Kalite Hareketine katılan kuKDHHEDEF
rumumuzda
mükemmellik
2009
2010
2011 yolculuğumuz, MükemmelHEDEF ve Mükemmelliklikte Kararlılık ödülü, Yetkinlik belgesi
te Yetkinlik (4Yıldız) ödülü alınarak, EFQM Ulusal kalite
ödül2009
başvurusuyla
2010 devam
2011etmektedir.
2009
2010
58
2011
100
90
80
70
60
50
40
30
20
102007
0
KDH
KADIKÖY ŞİFA
HEDEFKDH
KADIKÖY ŞİFA
HEDEF
KADIKÖY ŞİFA
HEDEF
KDH
2008
2007
2007
100%
Genel
2009
2008
2008
2010
2011
2009
2009
2010
2010
2011
2011
Çalışan Memnuniyeti (%)
80%
100%
60%
100% 80%
40%
80% 60%
20%
60% 40%
0%
40% 20% 2008
2009
2010
2008
0%
2009
KDH
EDCHH
Hedef
2011
2010
KDH
Hedef KDH
Hedef
20% 0%
2011
EDCHH
EDCHH
2008
2009 Memnun
2010 musunuz?
2011
KDH Çalışanlarından
8
7
78%
78%
78%78%
78%
78%
65%
75%
65%
75%
75%
65%
60%
60%
60%
50%
2008
60%60%
60%
0%
40%
Türkiye Kalite Derneği ülkemizde yürütülen Toplam Kalite Yönetimine yönelik eğitim hizmetlerinin güvenilirliğini artırmak ve kuruluşlara Ulusal Kalite Hareketi ve Öz
değerlendirme süreçlerinde başvurabilecekleri temel
bir kaynak oluşturmak amacıyla Avrupa
Kalite Yönetimi
KDH
Vakfı (EFQM) ve KalDer’in eğitimlerinin verilebilmesi için
HEDEF
bir lisans süreci oluşturmuştur.
60%
80%
20%
60%
50%
100%
40%
80%
60%
50%
60%
100%
60%
80%
60%
100%
80
70
100
60
90
50
80
40
70
30
60
20
50
10
400
30
20
10
0
77%
80%
84
2005
2005 2005
2005
2005
2005
2007
2007
2008
2007
2008
2008
2009
2009
2009
2010
2010
2010
83
83
84
81,54
81,5481,54
80
80 80
83
Türkiye’de sağlık hizmeti sunum kalitesini belgelemek
amacıyla hastane yönetimleri, Türk Standardları Enstitüsü veya özel belgelendirme kuruluşlarına TS-EN ISO
KDH
9001 belgesi almak için başvuruda bulunmaktadırlar.
Hedef
KDH
ISO 9001 serisinde yer alan standardlar
ülkemizde sıklıkla kullanılmaktadır. Bu standardlar
üretim
KDHHedef ve hizmet
sunumu faaliyetleri sırasında beklenmedik
veya kabul
edilemeyecek
aksamalar
ortaya
çıktığı
zaman
düzelHedef
2010
2011
tici önlemlerin alınması ve kalite ile ilgili problemlerin
en aza
indirilmesi için
önleyici ve düzenleyici önlemleri
2010
2011
içermektedir.
2010
2011
600000Kurum olarak hizmet sunum kalitemizin standardlaş500000ması ihtiyacıyla Türkiye’nin dalında uzman, güvenilir ve
en köklü kuruluşu olan TSE ile iş birliği halinde devam
400000
600000
eden kalite çalışmalarımız 2006KDH
yılından itibaren ISO
300000
500000
600000
9001-2000 Kalite Yönetim Sistemi, TSE ISO 9001200000
400000
HEDEF
500000
2008 Kalite Yönetim Sistemi, TSE
ISO 14001 Çevre
KDH
100000
300000
400000 Yönetim Sistemi, TSE ISO 18001EDÇHH
İş Sağlığı ve Güvenli0
KDH
200000
HEDEF
300000
ği Yönetim Sistemi ve ISO 10002
Müşteri
Memnuniyeti
100000
ISO 27001 Bilgi Gü200000 ve Şikâyetleri Yönetimi Sistemi,
HEDEF
EDÇHH
0
Yönetim Sistemi, TSE ISO 16001 Enerji Verim100000 venliği EDÇHH ile sonuç0 liliği Yönetim Sistemlerinin belgelendirilmesi
landırılmıştır. Ayrıca TSE EN ISO 17025 Kalibrasyon
Laboratuvarları Akreditasyonu standard gereklilikleri
oluşturularak TÜRKAK tarafından belgelendirilmiştir.
86
84
8684
82
84
82
80
8280
78
8078
78
STANDARD- Tüm bu çalışmaların hastanenize ve
hastalarınıza yansıması nasıl oldu?
N. SOYHAN- Tüm çalışmalarımız sonucu; hizmet sunumunda kalite, çalışanların iş tatmini ve motivasyonu,
yönetim ve organizasyon yöntemlerinin modernizasyonu, karar mekanizmalarında akılcılık, bilgi sistemlerinin
dokümantasyonu ve iletişim mekanizmasının işlerliğinin
sağlanması, ayrıca hasta memnuniyeti, ekip çalışması
ile takım ruhunun gelişmesi gibi birçok önemli faktör
kurumumuza
kalite yolcuğumuzda fayda sağlamıştır.
100
90
Bunların
ölçümsel bazı örnekleri aşağıda sunulmuştur.
50%
60%
82%
82%
50%
60%
55%
82%
55%
60%
60%
55%
60%
76%
76%
56%
56%
61%
76%61%
56%
77%
77%
61%
80%
80%
86
84
Toplam Kalitenin temel ilkelerinden biri insanları yönetmek değil, insanlarla yönetmektir. Bir işin yapılması için
gerekli makine ve malzemeyi rakipler dahil her kuruluş
bedeli mukabilinde satın alabilir. Farklı kılan; yaptığı işe
deneyimini, şevkini ve enerjisini katan insan unsurudur.
“Önce İnsan” diyerek çıktığımız kalite yoluculuğunun
hiç bitmeyeceğinin farkında olarak çalışmalarımız sürmektedir. 50%
60%
Günümüzde artan rekabet ortamı, Sağlıkta Dönüşüm
Projeleri, ülkemizde ve dünyada sürekli ve hızla değişen koşullar dikkate alınarak, artık kurumların statik,
geleneksel yapısıyla varlıklarını devam ettiremeyeceği
aşikârdır. Öncelikle sektörde varlığımızı devam ettirmek
amacıyla, kurum kültürümüzün insanı ve insani değerleri temel alan yapısının itici gücüyle yönetim anlayışını
değiştirerek kalite yolculuğumuza 2003 yılında başladık.
6
8
7
6
5
4
3
2
5
4
3
2
1
0
8
7
KDH
6
Hedefler
5
4
KDH
KDH Hedefler
3
2 2008
1
2010
2009
Hedefler
2011
1
0 Dış Kaynaklı Eğitimler
Alınan
2008
2010
2009
2008
0
2009
2010
2011
2011
83
KDH
40%
60% 0%
2008
20%
40%
2009
78% 78%
78% 78%
KDH
HEDEF
HEDEF
KDH
HEDEF
2008
2008
2009
2010
2011
2009
2010
2011
2009
2010
2011
77%
80%
76%
56%
61%
77% 77%
80% 80%
2009
76% 76%
56% 56%
61% 61%
55%
60%
82%
50% 50%
60% 60%
50%
82% 82%
60%
2009
20102010
2008
KDH Tıbbı ve Teknolojik Yenilikleri İzliyor mu?
0%
2008
2010
2011
EDCHH
0%
STANDARDSon olarak okuyucularımıza vermek
2008
2009
2010
2011
istediğiniz mesaj…
2011
0%
20%
2007
Hasta odaklı bir yaklaşımla hastalarımızdan gelen
100%2007
2008
2009
2010
2011
şikâyetleri sistematik ve hızlı bir şekilde çözebilmek için
80% Memnuniyeti ve Şikâyetleri YöneISO 10002 Müşteri
tim Sistemini
kurduk. Bu sistemin gerekliliğine binaen KDH
KDH
100%60%
müşterilerle olan bütün iletişim kanallarını etkin hale ge80% 40%
HEDEF tirdik. Hasta100%
Hakları birimimiz ve müşteri şikâyetleri de- Hedef
KDH
kurulumuz
tarafından, şikâyetler değerlenKDHEDÇHH ğerlendirme60%
80%20%
EDCHH
dirilerek çözüme
ulaştırılmaktadır. En önemlisi biz müşKDH
40%
60% 0%
HEDEF
KDH
Hedef
terilerimizin ve çalışanlarımızın
şikâyetlerini,
önerilerini
2008
2009
2010
2011
20%
40%
EDÇHH
HEDEF
kurumsal sürekliliğimiz
ve rekabet üstünlüğünde temel
Hedef
EDCHH
0%
değer
ve
iyileştirme
fırsatı
olarak
değerlendirmekteyiz.
20%
EDÇHH
KDH
2010
30
malar sonucu10
Sağlık Bakanlığı iş birliği ile ek poliklinikHEDEF
20
0
binamız yapılarak
Temmuz 2011 de hizmete açılmıştır.
10
0
78%
20092009
2007
2008
75%
65%
60%
75% 75%
65% 65%
60%
80% 20%
60%
60%
50% 50%
60% 60%
80% 40%
100%
60% 60%
60% 60%
50%
100%
100
90
80
70
100 60
STANDARD-90 Hastalarınızın
şikâyetleri genelde KDH
50
80 size
neler oluyor,100
nasıl
ulaşıyor
ve nasıl sonuç- KADIKÖY ŞİFA
40
70
90
HEDEF
30
landırıyorsunuz?
80 20
60
70 Hastalarımızın ve çalışanlarımızınKDH
50
N.SOYHAN10
ŞİFA
60 0
40
şikâyetleri genellikle
fiziki şartların yetersiz oluşun-KADIKÖY
KDH
50
HEDEF
30
2007 Bu2008
2009
2010
dan kaynaklanmaktaydı.
doğrultuda
uzun 2011
çalış-KADIKÖY ŞİFA
40
20
55% 55%
60% 60%
80
2005
2005
20052005
20072007
20082008
20052005
Poliklinik Hasta Sayıları
100% 60%
Hedef
2011
2010
2011
600000
Süreçlerin500000
Toplam Başarı Oranı
400000
600000
300000
500000
200000
600000
400000
100000
500000
300000
400000 0
200000
300000
100000
200000
0
100000
0
80%
KDH
Hedef
2011
2010
78
84 84
81,54
80
78
2010
Hedef
2010
78
KDH
78%
82
80
80
83 83
84
82
82
80 80
86
84
84
81,5481,54
86
84
86
N.SOYHAN- Kurum
olarak toplam kalite de mükem8
mellik yoluna başlarken
oluşturduğumuz vizyonumuz;
7
çağdaş bilime ve6 hukuka dayalı olarak gerçekleştirdiğimiz, sürekli 8geliştirdiğimiz
yönetim sistemimiz, kaliteli,
5
7
farklı insan varlığımızın
tam
desteği ile öncelikle ülke8 4
mizde en iyi 6kamu hastanesi olup, tüm kamu hastane7 3
leri için bir model
olmak ve uluslararası alanda tanına5
6 2
rak saygınlık4kazanan ilk genel kamu hastanesi olmayı
5 1
başarmaktır.3 Vizyonumuza ulaşma konusunda kendi
4 0
insan gücümüzün
yanı sıra, TSE gibi standardlarına
23
2010
2009
2011
2008
güvendiğimiz1 kuruluşların
desteğini
görmek,
bizi inan2
dığımız bu yolda
daha da güçlü kılacaktır.
0
1
0
2008
2009
2010
2011
2008
2009
2010
2011
59
KDH
Hedefler
KDH
Hedefler
KDH
Hedefler
EKİM 2011
SÖYLEŞİ
İstikbal Mobilya Sanayi ve Ticaret
Anonim Şirketi Genel Müdürü:
Mesut YİĞİT
Sektörün saygın markaları arasında yer alan İstikbal Mobilya Sanayi ve Ticaret A.Ş. 1957 yılında üretim hayatına
başladı. “uzun vadede kaliteli mal, bizim en büyük güvencemizdir” diyen İstikbal Mobilya Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Genel Müdürü Mesut Yiğit; kuruluşundan bugüne yol haritalarını bizlerle paylaşıyor.
60
STANDARD- İstikbal Mobilya Sanayi ve Ticaret
A.Ş’nin kaç yıldır Genel Müdürlüğünü yapıyorsunuz?
M. YİĞİT- 1993’te Boydak grubunda işe başladım.
Sünger üretim bölümü, bakım – onarım, yatak üretim,
bilgi işlem departmanlarının kurulması, yatırım projelerinin planlanması ve yürütülmesi, çeşitli eğitim, yazılım
ve saha altyapı projelerinde görev alma gibi tecrübelerden sonra 1999 Yılında Boydak Holding’e bağlı "Yeni
Yatırım Projeleri" Yürütme Grubunda yatırım şefi oldum.
2000 Yılında İstikbal Mobilya Sanayi ve Ticaret A.Ş. de
Yardımcı İşletmeler Müdürlüğüne atandım. 2001 de
Yatak ve Evtekstili sektörüne özgü makine çözümleri
üreten “Makine Sistem Geliştirme Bölümünü” kurarak,
sektörde yurt dışı ağırlıklı çözümler yerine yerli bilgi birikiminin kullanılmasının önünü açan projeler yaptım.
Boydak grup şirketlerinden Mondi, İstikbal Adapazarı,
İstikbal Kayseri ve Sunset LLC (USA) üretim hatlarının
tasarım ve üretimini projelerinde ekip liderliği yaptım,
İstikbal Mobilya A.Ş.'de 2006'da Genel Müdür Yardımcılığına, 2009 da Genel müdürlük görevine atandım. Mevcut görevlerimin yanı sıra İstikbal Mobilya A.Ş.
ve Boyser A.Ş. de yönetim Kurulu Üyeliği ve Boydak
Holding Bilişim Teknolojileri Kurulu Üyeliği görevlerini
de sürdürmekteyim.
STANDARD- 1957'de küçük bir marangoz atölyesi olarak işe başlanmıştı, firma o günlerden şu an
da bulunduğu noktaya nasıl geldi? Bu başarının
altında ne yatıyor.
M. YİĞİT- Günümüz itibarıyla dünya devleri arasında
yer alan İstikbal’in doğuşunu anlamak İstikbal’in şu
andaki başarısının sırrını çözmek demektir. Bir dönem
mobilyada, ‘gündüz otur, gece yat’ modası ile yataklı
kanepe satışlarında yüksek oranda artış yaşandı. Bu
moda, sonra mobilya özellikle de koltuk takımlarına yansıyınca, Kayseri Türkiye’nin en gözde mobilya
üretim merkezlerinden biri konumuna geldi. 80’li yılların sonunda mobilya pazarını Ankara, Eskişehir ve
İnegöl’e kaptıran Kayseri, kısa zamanda toparlanıp,
dar gelirli ailelerin mobilyası olarak bilinen kanepe ve
çekyata yöneldi. Birkaç yılda atölyeler fabrikaya dönüştü. Üretim kapasiteleri iki katına çıktı. Yenilikler kalitenin
yükselmesini sağladı.
İşte bu dönemde, ‘istikbaliniz parlak olsun” temennisinden esinlenerek, ‘‘İstikbal” adıyla temeli atılan
Boydak Holding, “Türkiye’de İstikbal Var” sloganıyla
1957’de başlattıkları mobilya ticaretinde özellikle son
15 yıl içinde başarılı bir grafik çizmiştir. ‘İSTİKBAL’ misyonundan sağlanan kazanımlarıyla bugün Türkiye'nin
istihdamda ilk 10, yıllık ciroda ilk 15 kuruluşu arasında
yer almaktadır. Ancak bununla da yetinmeyerek ilk 5
arasına girmeyi hedef olarak belirlemiştir.
Doğuşundan itibaren yenilikçiliği yaşam şekli haline getiren İstikbal, ilk yaylı kanepe, ilk sandıklı kanepe, ilk yataklı kanepe, döşemeli ürün grubunda ilk TSE belgesi,
ilk satış sonrası hizmet belgesi ve ilk basılı fiyat listesi
gibi konularda lider olmaya alışmıştır.
Mobilya ve yatağın farklı adreslerde üretilmesi kararı
alınmasından sonra İstikbal San. ve Tic. A.Ş. tüzel kişiliği ile ayrı bir şirket olarak kurulmuştur.
İstikbal çalışanları, her platformda, tüm ekip olarak
İSTİKBAL adına yakışır şekilde ilinde, ülkesinde, sektöründe ilkleri yaşamaya ve yaşatmaya olan alışkanlığını devam ettirmek amacıyla, doğuşundan bu yana,
inançla duruşunu koruyarak, lider olmayı ve lider kalmayı, kendine ilke edinmiştir. İşte bu inovatif iş yapma
biçimleri, yaşam felsefesi haline gelen kalite ve verimlilik
ve bu kavramların sürekliliğini odağına alan çalışmalarla
birleştiğinde “DÜNYA MARKASI İSTİKBAL” kaçınılmaz
oldu diye düşünüyorum.
STANDARD- Üretici olarak TSE'ye dair görüşleriniz nelerdir?
M. YİĞİT- İstikbal doğduğu günden itibaren “uzun vadede kaliteli mal, bizim en büyük güvencemizdir” felsefesinden yola çıkarak kalite, verimlilik ve bu kavramların
sürekliliğini odak noktası olarak kabul etmiştir. Kaliteli
üretim arayışını kuruluşundan itibaren devam ettiren
kuruluşumuz için en büyük destekçi hiç kuşkusuz
TSE’dir. TSE çalışanları ile birlikte yapılan projeler, standardizasyon, belgelendirme, eğitim gibi birçok ortak
çalışma kuruluşumuzun kalite yolculuğuna önemli katkı sağlamıştır. Bütün çalışmalar boyunca TSE bazen
okul, bazen bilirkişi, bazen çalışma arkadaşı, bazen
arkadaş görünümünde karşımıza çıkar. TSE ile ortak
yürüttüğümüz projeler bize son derece önemli katma
değer sağlamaktadır. Gerek ürün kalitesi, gerek sistem
çalışmaları gerek çalışan eğitimleri gibi birçok konuda
TSE İstikbal’i, İstikbal TSE’yi desteklemiş, desteklemeye de devam etmektedir ve edecektir de. Bu birliktelik
ile de ürün kalitesini “tartışmasız en iyi”ye çıkarma çalışmalarında en büyük destekçisi olan TSE bu çalışmalara büyük katkıda bulunmuştur.
STANDARD- Şu ana kadar TSE den 6 tane belge
aldınız. Bunun size ne gibi dönüşümleri oldu.
M. YİĞİT- Daha önce de belirttiğim gibi İstikbal her
platformda, İSTİKBAL adına yakışır şekilde ilkleri yaşamaya ve yaşatmaya olan alışkanlığını devam ettirmek
amacıyla, doğuşundan bu yana, inançla duruşunu
koruyarak, lider olmayı ve lider kalmayı, kendine ilke
edinmiştir. Lider kuruluş olduğunuzda ürünlerinizin kalitesinin yanı sıra, sistemlerinizin kalitesi, müşterilerinize
verdiğiniz değer, sosyal sorumluluk anlamında topluma
61
EKİM 2011
ve devlete katkılarınız, yaşanabilir çevreye olan olumlu
etkileriniz, çalışanınızın sağlığına verdiğiniz değer, gibi
bütün diğer konularda da kurduğunuz sistemlerinizin
kalitesi ile lider olma ve örnek çalışmalara imza atma
durumundasınız. Attığımız her adımda bir lidere yakışır
şekilde davranmak, çalışmak ve lidere yakışan sonuçlar çıkarmak durumunda olduğumuzun bilincindeyiz.
Bu sebeple de sistemler kurmak ve bunların yaşam
biçimimiz haline getirmek durumundayız. Bu yönetim
sistemlerinin hepsinin hem kuruluşumuza, hem çalışanlarımıza hem de markamıza büyük katkı sağladığını
düşünüyoruz. Yönetim sistemlerini kurma ve belgelendirme aşamalarında da liderlik misyonumuzu devam
ettirmek gerekliliğine inanıyoruz. Bu sebeple 5. Belgemiz olan TS EN 16001 Enerji Yönetim Sistem Belgesine Türkiye’de aynı anda sahip olan 3 kuruluştan biri
olduk. Yine 6. Yönetim sistemimizle de Türkiye’de ilk 6
Yönetim Sistem Belgesine sahip kuruluş olduk.
STANDARD- Türk sanayisinin ve ekonomisinin
gelişmesi için çalışan Enstitümüzden beklentileriniz nelerdir.
M. YİĞİT- Ülke kalkınmasının en önemli anahtarlarından birinin bilinçlenmiş toplum olduğunu düşünüyoruz.
TSE şu ana kadar bu konuda fazlasıyla üzerine düşeni
yaptı bence. Ancak halk arasında kalite ile, kaliteli ürünle birlikte anılan TSE’nin toplumun bilinçlendirilmesinde
geçmişteki çalışmalarını artan ivme ile devam ettirmesi
gerektiğini düşünüyoruz. Gerek Sistem Belgelendirme,
gerek Personel Belgelendirme, gerek laboratuvar hizmetleri, gerekse TSE’nin vermiş olduğu bütün diğer
hizmetler göz önüne alındığında ve TSE’nin tarafsızlığı,
uzmanlığı, bilirkişiliği, objektifliği göz önüne alındığında
ülke sanayisinin bir parçası olarak bizler TSE ile ortak
çalışmalarımızı geçmişte olduğundan çok daha fazla
yürütmeye ihtiyacımız olacaktır. TSE’nin uluslararası
platformda gücünün artması en çok biz sanayicilerin
işine yarayacaktır. Son dönemlerdeki TSE’de bu konuda atılan adımları da taktirle ve ilgiyle izliyoruz ve artarak devam etmesini bekliyoruz.
STANDARD- Şirketinizin önümüzdeki süreçte
gerçekleştirmeyi planladığı projeleri neler? Ne
gibi hedefleriniz var.
M. YİĞİT- İstikbal Mobilya olarak misyonumuz “Dünya
uyku lideri olmak” tır. Kuruluşumuzdan beri yenilikçiliğe verdiğimiz önemin en güçlü yanımız olduğunu düşünüyoruz ve bu düşünce bizi dünya uyku lideri olma
konusunda teşvik ediyor. Yenilikçi yaklaşımların kalite,
verimlilik ve süreklilik odaklı çalışmalarla desteklenmesi suretiyle bu misyonumuzu gerçekleştirebileceğimizi düşünüyoruz. Toplam Kalite Yönetimi uygulamaları
bu bakımdan bizim en öncelikli konularımız arasında
yer almaktadır. Bu uygulamaları daha da somutlaştı62
rabilmek açısından Yönetim Sistemlerine ve EFQM
Mükemmellik Modeline sıkı sıkıya sarıldığımızı ve kusursuz uygulamalar yapma çabamızı belirtmek isterim.
Bu doğrultuda dünya uyku lideri olma konusundaki
misyonumuzu kısa vadede Ulusal Kalite Ödülü ile ve
Avrupa Kalite Ödülü ile desteklemeyi hedefliyoruz. Kaliteli, verimli ve bu kavramlardaki sürekliliği dikkate aldığımızda başaramayacağımız hedefin olmadığına bütün
ekip olarak inancımız tamdır. Boydak Holding Yönetim
Kurulu Başkanımız Sn Hacı Boydak beyin dediği gibi
‘’2023’teki hedefimiz, güneşin doğduğu yerden battığı
yere kadar bütün ülkelerde markalarımızı satmak’’tır.
STANDARD- İstikbal’in yurt dışında satış noktaları var. Yurt dışındaki satışlarınız ne durumda
M. YİĞİT- Boydak Holding olarak pazarımızın bütün
dünya olduğunu düşünüyoruz. Ürettiğimiz yatak kumaşları itibarıyla dünya çapında önemli bir yere sahibiz.
Sünger ve yay konusunda da Avrupa’nın ve Dünyanın
önemli tesislerinden birine sahibiz. Nihai müşteri ile buluşturduğumuz İstikbal markalı kanepe, koltuk, panel
mobilya gibi ürünlerimizin ihracatını Boydak Holding
bünyesindeki Boydak Dış Ticaret A.Ş. ile gerçekleştiriyoruz. İstikbal olarak ürettiğimiz yatak ve ev tekstili
ürünlerinin % 15’ini ihracat oluşturmaktadır.
STANDARD- Peki, yurt dışında ki satış noktalarınızda orada yaşayan Türk vatandaşları mı satın alıyor ürünlerinizi, yoksa Avrupalılar da tercih
ediyor mu? Bununla ilgili çalışmalarınız oldu mu?
M. YİĞİT- Yurt dışına ihraç edilen ürünlerimizle, markalarımızla, müşterilerimizle ve pazar yapısı ile ilgili
araştırmaları sürekli olarak yapmaya devam ediyoruz.
Sadece Avrupa’ya değil dünyanın birçok ülkesinde bu
araştırmaları yapıyoruz. Yurt dışında 250’nin üzerinde
bayii ile çalışmalarımız devam etmektedir. Müşterilerimiz Türk kökenli olabildiği gibi o bölgenin halkı da markalarımıza duyduğu güven sebebi ile ürünlerimizi tercih
edebiliyor.
STANDARD- Dünyanın her yerinde aynı ürünler
mi? satılıyor, yoksa bulunduğu ülkenin alışkanlıklarına, kültürüne göre farklı konseptler mi dizayn
ediliyor?
M. YİĞİTLER- Tasarım fikrinin oluşmasından, seriye
girene kadar müşterinin şu andaki ve gelecekteki beklentilerini karşılamaya yönelik ürünler tasarlamaya ve
üretmeye çalışıyoruz. Müşterinin beklentileri değiştikçe, müşteri portföyü değiştikçe konsept olarak tasarımlarımız da değişmektedir. Güneşin doğduğu yerden
battığı yere kadar bütün ülkelerde markalarımızı satma
hedefimizi ancak böyle dinamik bir tasarım mentalitesi
ile gerçekleştirebileceğimizin bilincindeyiz.
BİLİŞİM
İşletmelerde
Bilgi Yönetimi
ve İş Zekâsı
Memet ÖZKAN
Yönetim Danışmanı
[email protected]
Günümüzde hızla gelişen dijital ekonomi, gerçek katma değerin bir meta olarak üründe ya da hizmette değil, onu oluşturan bilgide olduğunu bize kanıtlıyor. Elle
tutulamayan 0 ve 1’lerden oluşan byte (bilgi) kümeleri
sayesinde, kurumun rakiplerinden daha avantajlı olmasını sağlayacak ani fiyat indirimleri değişik algoritmalarla hızla hesaplanıp, telefon hattının diğer ucundaki
marketin dijital fiyat etiketlerinde en geç birkaç saniye
içinde aktif oluyor. Beklenen indirim başladı, ürünler
kapış kapış, müşteriler kuyrukta.
Bu senaryonun büyük alışveriş merkezlerinde, günün
beklenmeyen zamanlarında gerçekleşen ve giderek gelenekselleşen heyecanlı bir satın alma rutinine
döndüğünü düşünün. Sürpriz ve kitlesel indirimlerin,
müşteri ilgisine giderek daha çok susayan ürünlerin bir
numaralı ilacı olacağı su götürmez bir gerçektir. Ancak
tabi ki herşey bu kadar basit değil! Bu aksiyonu gerçekleştirecek olan sisteme, öncesinde kaydedilmesi
gereken birçok veri var. Rakiplerin fiyatları, müşterilerin
daha önceki alışverişleri, miktarsal – tutarsal - zamansal veriler, yapılan çeşitli anket sonuçları, müşterilerin
segmantasyonları, depo stokları, tedarik zamanları,
ürünün satışını etkileyebilecek iklim – takvim - sosyal
gündem vb. demografik ve psikografik etkenler vb.
daha çok sayıda unsur var sisteme tanıtılması gereken.
Öte yandan sadece verileri girmek değil aynı zamanda bu verileri doğru ve güncel bir şekilde toplamak ta
önemli.
Özetle bunlar tek başına bir şey ifade etmeyen ancak
bir araya geldiklerinde ciddi stratejik kararların altyapısını hazırlayan verilerdir. Her zaman dediğimiz gibi
bunlar “veri”lerdir, belli koşul ve formatlarda bir araya
gelerek “bilgi”yi oluştururlar. Bilgiyi üretmek özel bir süreçtir ve çoğu zaman teknoloji gerektirir. Bu teknolojiye
“iş zekâsı” diyoruz.
İş zekâsı kavramı operasyonel verilere erişim, veriyi
analiz edebilme, analizlerden bilgi oluşturma ve bilgilerden sağlıklı ve pratik karar mekanizmaları geliştirebilme
olarak tanımlanıyor. İş zekâsı özellikle kurumlardaki bilgi yönetiminin lokomotif unsurudur.
Eskiden veri ambarı, OLAP vb. adlarla tanımlanan çözümler, bugün iş zekâsı boyutlarına ulaşmışlardır.
Muhasebe, stok yönetimi, tedarik zinciri, satış otomasyonu, personel yönetimi, müşteri ilişkileri yönetimi
vb. bilgi sistemleri işletmelerin operasyonel iş gereksinimlerine yanıt verirler. Ancak rakiplere karşı farklılaşma, öne geçme, tercih edilme vb. rekabet avantajları
sağlamazlar. Bu sistemlerden alınan veriler, işletmenin
değişik yerlerinde değişik amaçlarla kullanılabilir. Ancak strateji geliştirmede ve karar almada kullanılacağı
zaman, bu bilgiler iş zekâsı ve analitik zekâ formatına
dönüştürülürler. Hangi kalem mallarda ne zaman ve ne
kadar indirim yapılacağı, hangi ürünlerin bir arada satılırsa daha çok satış adetlerine ulaşılacağı, hangi müşteri segmentlerine nasıl bir kampanya yapılması gerektiği vb. daha çok sayıda stratejik sorunun muhatabı iş
zekâsı çözümleridir.
İş zekâsı çözümleri dört aşamadan oluşur:
1- Veriye ulaşmak. Web sayfaları, kiosklar, Atm’ler, anketler, sadakat kartları vb. daha çok sayıda platform
aracılığı ile veriler toplanır.
2- Verileri filtrelemek. Veri kümesinin içinden hedefe
uygun veriler belli algoritmalarla süzülür. Böylece
çalışılacak hacim daraltılır ve hız kazanılır.
3- Filtrelenmiş verilerin fonksiyona/kişiye/kuruma özel
olarak yorumlanması. Veriler kurumun hedeflerine
yönelik olarak incelenir.
4- Bilgiden karar alınma aşamasına geçilmesi. Kurumun stratejileri oluşturulur ya da güncellenir.
63
EKİM 2011
TSE-KALİTE
Kalite Yönetim
Sistemi
(TS EN ISO 9001)
Hidayet ŞAHİN
Baş Tetkikçi ve Eğitimci
TSE İstanbul Personel ve Sistem
Belgelendirme Müdürlüğü
64
Kalite Yönetim Sisteminden bahsetmeden önce “Değer Yönetimi” yaklaşımını çok iyi bilmek gerekir. Değer
yönetimi yaklaşımı benimsenmeden KYS uygulamaları
etkin ve verimli olamaz. Biz sahip olduklarımıza bir değer olarak bakıp bunları değer yönetimi anlayışı ile yönetemez isek uygulayacağımız hiçbir yönetim sistemi
başarılı olamaz. Değer Yönetiminin en önemli ilkelerinden birisi yönetim tarzıdır. Yani yönetimin benimsediği
yönetme anlayışı veya metodudur. Şu çok iyi bilinmelidir ki, kişiler ne kadar donanımlı olursa olsun, yöneticiler ne kadar başarılı olurlarsa olsun bir kuruluşun
sürdürülebilir başarası bir yere kadar olur. Kuruluşta bir
yönetim modeli standardı benimsenip uygulanmadığı
sürece sürdürülebilir başarı sağlamak mümkün değildir. Bu yönetim sistemi modeli kuruluşun amacına göre
değişebilir. Amaç kalite ise KYS (TS EN ISO 9001),
amaç gıda güvenliği ise GGYS (TS EN ISO 22000),
amaç çevre ise ÇYS (TS EN ISO 14001) … gibi.
Yönetim sistemleri standardları ve modelleri kuruluştaki tüm kaygıları (kalite, müşteri memnuniyeti, gıda
güvenliği, ticaret, yasalar şartlar kaygısını vb.) bütün
çalışanların kaygısı haline getirerek kuruluşun geleceği
ile ilgili tüm davranışların ortak amaca odaklanmasını
ve yönlenmesini sağlar. Bir yönetim sistemi modeli uygulamayan kuruluşlarda, bahsettiğimiz kaygılar patronların veya yönetimin veya belli çalışanların olmuştur. Bu
da başarının ve sürdürülebilirliğin önündeki en büyük
engeldir.
Kalite Yönetim Sistemi (KYS) standardı (TS EN ISO
9001) modeli bir yönetim aracıdır. Bu araca inanır ve iyi
kullanırsanız sizi amacınıza ve vizyonunuza taşır. Ama
bu araca inanmaz iseniz araç sizin sırtınıza yük olur. Bu
nedenledir ki bu yönetim modelini çok iyi anlamak ve
tanımak gerekir. Üzülerek belirtmek isterim ki KYS günümüzde hak ettiği itibarı görmemektedir. Bunun çok
çeşitli sebepleri vardır.
Ülkemizde son yıllarda KYS (TS EN ISO 9001) her
sektörün konuştuğu konulardan biridir. Bununla birlikte değişik kalite sistemlerini uygulamaya çalışıp bu
konuda “belge” alan, akredite olan kurumlarda görülen
değişik aksaklıklar söz konusu edilerek yazılan yazılar,
yapılan konuşmalar kalite yönetim sistemi konusunda
haksız şüphelerin doğmasına neden olmaktadır.
Yazan ve konuşanlar arasında yer alanlardan bir kısmının kendi başarısız tecrübelerini ve çalışmalarını kamufle etmek için kalite modellerini (ISO 9001 vb.) küçümsediği malumdur. Değişik yazılarda ve konuşmalarda,
kalite yönetim sistem modellerinin bir işe yaramadığı,
kurumları geliştiremeyeceği, onlara sadece iş yükü getirdiği, bürokrasiye boğduğu gibi bir sürü yanlış bilgi sunulmaktadır. Her konuda olduğu gibi bu konularda da
müthiş bilgi kirliliğine sebep olunmaktadır. Bu olumsuzluklar, kuruluş sahiplerinin de kalite inançlarını kırarak
bu çalışmalara zamanında başlanmasını engelleyerek,
sistemin iyileşmesine zaman kaybettirmektedir. Kalite Yönetim Sistemi (ISO 9001) belgesini para karşılığı
satanlar, sadece para için kopyala yapıştır araçları ile
bir kuruluşun dokümanlarını başka kuruluşlara yamayanlar ve bunun adına danışmanlık diyenler, başarısız
kalite çalışmaları yapanlar ve bunun için kalite modellerini kötüleyenler ve gereksiz bir çalışma olarak görenler, ülkemiz insanlarının kalite bilincini ve kalite yönetim
modellerine olan inancını yok ederek ülkemize büyük
bir kötülük etmektedirler. Kalite Yönetim Sistemi, model olarak insanların faydasız göreceği, bir işe yaramaz
diyeceği bir model değildir. Biz insanlar anlayamadığımız, başaramadığımız konuları ve faaliyetleri küçümseriz. Bazı kimselerin ISO 9001 modelini uygulamanın
bir fayda sağlamayacağını söyleyerek, ortalama 200’ü
aşkın ülkede bu modeli uygulayan yüzbinlerce firmanın
patronlarını, yöneticilerini ve çalışanlarını bir şeyden anlamayan, boşa kürek çeken, sadece müşterisini kandıran insanlar olarak görmesi büyük bir talihsizliktir.
Kalite bir insanın, bir kurumun ve hatta bir ülkenin geleceğidir. Kalite Yönetim Sistemi (KYS) modeli ile elde
edilenleri bireysel yeteneklerle başarmak mümkün olmayıp, ancak ISO 9001 gibi kalite yönetim araçları kullanarak başarmak mümkündür.
Kalite Yönetim Sistemi (ISO 9001) nasıl bir modeldir ve ne işe yarar, kısaca bahsetmek istiyorum.
Kalite Yönetim Sisteminde standardın ilk üç maddesi
kendisini anlatır yani standardın kapsamı, yapısı, amacı
ve atıflarından sonra da tanım ve terimlerden bahseder.
Standard sekiz maddedir. Dördüncü maddeden itibaren işletmelerin veya kuruluşların uyacağı maddeler ile
ilgili beklentilerinden bahseder. Dördüncü madde genel şartlar, dokümantasyon ve proses yaklaşımıyla ilgili
beklentileri içerir. Standard hiçbir şeyi emretmez, hiçbir
metodu önermez bir tek doküman ve kayıtta emredicidir. İşletmeler bunu şöyle algılamalıdır: Sıvı nasıl bardağın şeklini alıyorsa standard da işletmenin şeklini almalıdır yani standard işletmeye özgü ve eşsiz olmalıdır.
Beşinci madde tüm standardlar için geçerlidir. Yönetimin sorumluluğu maddesi yani üst yönetimin yapması
gerekenleri sıralar. Politikanın belirlenmesi, yönetimin
taahhüt etmesi, müşteri odaklı yaklaşım, organizasyonel yapıya yönelik görev ve sorumlulukların tanımlanması, sistemi üst yönetim adına koordine edecek
yönetecek belli periyotlarda sistemin performansını üst
yönetime rapor edecek yönetim temsilcisinin tayin edilmesi, iletişim metotlarının belirlenmesi, belli periyotlarla
üst yönetimin sistemin performansını gözden geçirmesi faaliyetlerinin yapılmasını ister.
65
EKİM 2011
Beşinci maddeden sonra gelen altıncı madde kaynak
yönetimidir. Her türlü sistem için kaynak ihtiyacı vardır ve kaynak yönetimi zorunludur. Bu çalışmaların
başında maliyetin fazla olmasının sebebi budur. Kaynak yönetimi insan kaynağından başlar. Doğru sayıda
çalışanın belirlenmesi bunun sonucunda varsa insan
ihtiyacının belirlenmesi, insanların doğru pozisyonlara
yerleştirilmesi, eğitim ihtiyacının tespit edilerek planlanması, eğitimlerin alınması, performansın nasıl izlenmesi
gerektiği, performans değerlendirme sonucunda gereken düzeltmelerin yapılması tekrar iyileştirme ihtiyacının ortaya konması gibi tüm faaliyetler kaynak yönetimi
başlığı altında incelenir. Tüm yönetim sistemleri için geçerlidir. Bunun yanı sıra alt yapı çalışmaları ve çalışma
ortamının üretime uygun olması gerekir. Gıda üretiliyorsa gıda üretmeye uygun olması gerekir. Özellikle
binayı, makineyi, kullanılan teçhizatı kısacası alt yapıyı
gıda kodeksi sorgular. Alt yapı denince akla makine,
teçhizat, tesis, donanım ve bina gelir. İnsan ve alt yapı
birleştiğinde çalışma ortamı ortaya çıkar. Bu ortamın
çalışmaya, mal ve hizmet üretmeye uygun olması gerekir. Burada belirleyici olan yasalar varsa bunlara uyulması gerekir.
Yedinci madde ürün gerçekleştirme üzerinedir. “Ürün
gerçekleştirme safhalarını planlayın” der. Safhalar nelerdir. 1- Müşteri ilişkilerini planla: Talebini nasıl alacaksın, bu talebi alırken kendi işletmeni nasıl kontrol
edeceksin, müşterinin her istediğini yerine getirebilecek misin? Gibi sorulara cevap arar. Diğer bir değişle
hangi şartlara “evet” hangilerine “hayır” dediğini görmeni, kendi şartlarını tanımlamanı ister. Bizden birinci
adımda müşteri taleplerinin alınması durumunun yönetilmesini ister. “Müşteri ve pazar şartlarının içinde ürün
geliştirme ve tasarımı olabilir” der. “Tasarımın kontrolü”
diye bir talebi var. Tasarım planının oluşturulması gerekiyor. Bunun içinde girdilerin, çıktıların oluşturulması,
tasarımın gözden geçirilmesi, doğrulanması, geçerli
kılınması ve gereken durumlarda değişiklik ihtiyacının
nasıl yapılması gerektiğinden bahsediyor. Ama işletmenin faaliyeti tasarımı kapsamıyorsa buna “kapsam
dışı” denilebilir. Ürün gerçekleştirme maddesinin içinde
tasarım, müşteri mülkü ve kalibrasyon gibi işletmemizin
faaliyeti dışında olan şeyler varsa aynı şekilde kapsam
66
dışı tutulabilir. Örneğin adam sadece mal alıp satıyor
burada tasarım maddesinden bahsedemezsiniz ya da
adam emlakçı burada hiçbir izleme veya ölçme cihazı
kullanmıyor dolayısıyla kalibrasyon maddesinden bahsedemezsiniz. Yedinci madde ile sınırlı ürün geliştirme
içinde kapsam dışı bırakılan maddenin müşteriye ürün
ve hizmet sağlama yeteneğimizi etkilemiyor olması gerekir. Aksi takdirde yanlış tanımlamış oluruz.
Daha sonra satın alma ihtiyacı konusu işlenir. Satın
alma işlemi yapıyorsanız önce tedarikçilerinizi değerlendirmeniz gerekir çünkü doğru tedarikçiyi bulmak zorundasınız. Çalışmaya başladıktan sonra performansını
izlemelisiniz. Sizi ürün ve hizmet bazında tatmin edip
etmediği konusunda izlemeniz gerekiyor. Satın alacağınız ürünü veya hizmeti doğru tanımlamış olmalısınız.
Buna satın alma verileri deniyor. Satın alma şartlarınızı
doğru tanımlamış olmanız gerekiyor. İlk seferde doğru
ürün ve hizmete ulaşabilmek için satın alacağınız ürün
ve hizmeti tedarikçiye doğru aktarmış olmanız gerekiyor. Sonra satın alınan ürünü ve hizmeti doğrulamanız
gerekiyor. Satın aldığım ürünü “girdi kontrol” adı altında doğruluyorum. Uygunsa “üretime başlayabilirsiniz”
deniyor. Ürünü gerçekleştirme aşamasında standard
beklentilerini sıralıyor. Dokümantasyon, izleme ölçme
cihazları, insan kaynağı ve uygunluk adına yapılması
gereken proses kontrol parametrelerinin tanımlanmış
olmasını istiyor. Hizmeti sunarken, üretirken hangi şartları kontrol altında tutmam gerektiğini göstermemi istiyor. Tanımlama ve izlenebilirlik kalite yönetim sisteminin
en önemli şartlarından bir tanesi. Müşteri taleplerinin
alınması ve satın alınan ürünlerin girdi kontrollerinin yapılmasından itibaren gerekli kayıtların izlenebilirlik adına
tutulması gerekiyor. Herhangi bir müşteri geri bildiriminde şikâyeti satın alma girdi kayıtlarına kadar takip
edebildiğinizi gösterebiliyor olmalısınız. Bu şikâyeti girdi
kayıtlarını tutan kişiye kadar inerek gösterebiliyor musunuz? İşletmenin ihtiyacına bağlı olarak geriye veya
ileriye dönük bu kayıtları ne kadar detaylı izlemek istiyorsa ona göre kayıtların tutuluyor olması gerekiyor.
Örneğin müşterinin adından olabilir, müşteriye sattığı
üründen, ürünün kodundan olabilir, ham maddeden
girdi kontrol tarifinden ve planlarından olabilir, üretim
kayıtlarından olabilir, barkodundan olabilir. Önemli olan
bu sürecin kesintisiz izlenebiliyor olması. Aldığı bir ham
maddeyi hangi gün, hangi üretimde kullandığı, hangi
müşteri için kullanıp, hangi müşteriye gönderebildiğinin
takibinin yapılıyor olması gerekiyor.
İzlenebilirlik aşamaları sektöre ve ürünün doğasına
göre değişir. Bundan sonra önemli olan müşteriye teslim edilinceye kadar ürünün bozulmasını önleyecek
şekilde ambalajlama, depolanma ve sevkiyat şartlarını net olarak tarif etmektir. Gıda ile ilgili ürünlerde ise
nem, sıcaklık, miyad, saklama ve taşıma şartları daha
çok önem kazanıyor. Mutlaka yazılı hale getirilmesi gerekiyor. Bu şartların sağlandığına dair delillerin gösteriliyor olması yani kayıtların tutuluyor olması gerekiyor.
Örneğin frigofrik araçta taşınması gereken bir ürün için
depoda ve taşımada sıcaklık kontrolünün yapılıyor olması ve sıcaklık kayıtlarının tutuluyor olması gerekiyor.
Üretim aşamalarında kullandığımız izleme ve ölçme cihazlarının kalibrasyonunu yapmak zorundayız. Ancak
bu şekilde ölçüm yaptığımız cihazların ölçme yeteneğini bilebiliriz ve bu sayede verdiği sonuçlara güvenebiliriz. Cihazlar, uluslararası standardlarla sonuçları bilinen
cihazlarla refere edilerek doğrulanıyor veya kalibre ediliyor olması gerekir.
Sekizinci yani son madde de ölçme, analiz ve iyileştirme başlıklarını görmek mümkün. Standard bu madde
de dilek, şikâyet, öneri gibi müşteri geri bildirimlerinin
alınmasını ve müşteri memnuniyetinin ölçülmesini ister.
Bunun yanı sıra iç denetimlerin yapılmasını ister. İç denetimi göz ardı etmek isteyen firmalara basit bir örnek
verelim. Nasıl ki evden çıkmadan önce aynı şeyi göreceğimizi bile bile aynaya bakıyoruz aynı şekilde işletmedeki sistemin tarafımızca gözden geçirilmesi gerekir. Kimsenin sizi değerlendirmesine, kontrol etmesine
ve eksiklikleri söylemesine gerek yok. Kalite sisteminin şartlarına göre, standardlara ve kendi belirlediğiniz
koşullara göre kendinizi kontrol etmek zorundasınız.
Standard sizin bunu planlayarak yapıp yapmadığınıza
bakar. 19011 standardını referans gösterir. Eğitim almış denetçiler tarafından tarafsızlık ve bağımsızlık ilkesi
çerçevesinde delillere dayalı yürütülmesini ister. Proses
şartlarının izlenip ölçülmesini, üretim ve satın alma gibi
tüm prosesleri planladığınız gibi başarıp başarmadığı-
nızı görmenizi, proseslerin uygulanabilen durumlarda
ölçülmesini talep eder. Sonuçların rapor edilmesini,
sonuçta gerekiyorsa düzeltici faaliyetlerin yapılmasını
bekler. Planladığınızı başaramadıysanız gerekli düzeltici faaliyetleri başlatmanızı ister. Planlamanın ne kadar
başarılı olduğunu görmek için etkinlik kontrolünün mutlaka yapılmasını istiyor.
Bu aşamada yarı ürün, son ürün ve son hizmetin kontrolünü, hizmeti sunarken proses kontrolünün ölçümünü bu aşamada istiyor. Ürün ve hizmet özelliklerini tarif
edin, kendi kriterlerinize, bilimsel verilere, yasal şartlara, müşteri taleplerine göre bunlara ne kadar uyup uymadığınıza bakın, uygun olmayan bir ürün ortaya çıktığında uygun olmayan ürünün gözden geçirilmesini ve
nasıl bir muamele yapılacağına karar verilmesini istiyor.
Uygun olmayan ürünün tanımlanmasını, sorumlular
tarafından gözden geçirilmesini bunun sonucunda ne
yapılacağına karar verilmesini prosedüre etmenizi istiyor. Atılacak mı, defolu diye mi satılacak, tamir mi edilecek. Geri dönüşümden geçirip yeniden işlediyseniz
uygunluk adına aynı aşamalardan geçirmenizi istiyor.
Veri analizi yapmanızı bekliyor çünkü Toplam Kalite Yönetimindeki en önemli husus veriye dayalı karar
vermektir. Rakamlar yalan söylemez. Yalancılar rakam
söyler. İstatistiği doğru şekilde kullandığınız zaman
mevcut durumunuzu görüp geleceğinizi daha iyi planlayabilirsiniz.
Tüm bunlar minimum şartlardır. Standard sizden minimum şartları bekler. Veri analizi için de bu geçerlidir
ama çok farklı şeyler yapılabilir. Ne olursa olsun müşteri memnuniyetini, tedarikçi performanslarını, ölçtüğümüz girdi kontrol proses ve son ürün performanslarını,
proses performanslarını mutlaka analiz etmeniz gerekir. Bunun için uygun istatistiki teknikler kullanılabilir.
Önemli olan verileri analiz edip buna uygun planlamanın yapılmasıdır. Son olarak sürekli iyileşme yaklaşımı
vardır. Bunun altında politikalardan, denetim sonuçlarından, hedeflerden, veri analizlerinden, iç tetkiklerden
elde edilen sonuçları iyileştirme adına değerlendiriyor
olmamızı, sürekli bunlarla ilgili geliştirici hareketler yapmamızı bekler. “Düzeltici önleyici faaliyetler” adı altında
bunları gerçekleştirebileceğinizi söyler.
67
EKİM 2011
Kalite Yönetim Sisteminin felsefi yaklaşımı göz ardı
edilmemelidir. Çalışan, müşteri, tedarikçi, yönetici,
sermayedar kısaca insan mutluluğu ve paydaşlık ilkesi
artmalıdır. Diğer bir değişle müşteri, kuruluş ve tedarikçi ilişkisi güçlenmelidir. Maliyet yaklaşımı da göz ardı
edilemez. Önleme ve ölçmelerin artıyor, başarısızlıkların
azalıyor olması gerekir. Bütün sistemlerde ortak olan
şey sürekli iyileşmenin belli bir ivmeyle devam ediyor
olması gerekir.
Kalite Yönetim Sistemi (ISO 9001) felsefi olarak;
1- İnsan Mutluluğu,
dır. ISO 9001 uygulayan kuruluşlar TKY prensiplerini de
benimseyip uygulamak durumundalar. Bu prensipler;
İNSAN MUTLULUĞU
Müşteri odaklılık
Liderlik
Çalışanların Katılımı
Yönetimde Sistem Yaklaşımı
Verilere Dayalı Karar Verme
Süreç Yönetimi
Tedarikçilerle Faydaya Dayalı
İlişkiler
Sürekli İyileşme
2- Paydaşlık İlişkilerinin Gelişmesi,
3- Önleyici Yaklaşım,
4- Sürekli İyileşme,
anlayışını teşvik eden bir yönetim yaklaşımıdır.
KYS (ISO 9001) insan mutluğu odaklıdır. Bilindiği
gibi Japonya ikinci atom bombasından sonra yenilgiyi kabul etmiştir. Bunun bir tek sebebi vardı. Üçüncü
bombayı Tokyo’ya atarak İmparatorlarının da öldürülebileceğinden korkmuşlardı. Yoksa ölümden korkan
bir millet değillerdi. Savaş bittikten sonra Japon halkı
oturup mevcut durum analizi yaptı. Ellerinde ne vardı
ve bu ağır yenilgi ve savaş sonrası yıkımdan nasıl kurtulabilirlerdi. Yer altı kaynakları yok, ekilebilir tarım arazileri yok denecek kadar az, yılda ortalama bin deprem
oluyor ve bunlardan en az bir tanesi yedi şiddetinden
fazla. Ellerin bir tek insan olduğunu gördüler. O zaman
insanı mutlu edersek başarabiliriz dediler. Ama insan
kavramının önüne başka kavramlar koymadılar. İmparator insan olarak neyse işçi, köylü de odur dediler.
Şimdi biz Japonların o zaman benimseyip ortaya koyduğu bütün bu insan mutluluğu prensiplerine Toplam
Kalite Yönetimi (TKY) anlayışı diyoruz. İnsan mutluğu
felsefi bir yaklaşım olduğu için bunun uygulanabilmesi için kalite prensipleri oluşturuldu. Bu prensipler ISO
9001’in 2000 yılındaki revizyonu ile KYS standardına
girmiş oldu. Bu prensiplerin birçoğu madde olarak diğerleri de maddelerin içinde mesaj olarak bulunmakta-
68
Burada belirtilen bir kalite prensibi olan proses (süreç)
yönetimi ile ilgili bir konuyu paylaşmak istiyorum.
Bütün kuruluşlar farklı ama birbirine bağımlı iş süreçlerinin bütününden oluşur. Bu ne demektir? Onlarca iş
süreçlerinden sadece bir iş sürecinde performansı yüksek tutmak veya gerçekleştirmek kurumun bütünsel
performansına önemli bir değer katmayabilir. Bütünsel
olarak performansı iyi seviyede sağlamak gerekir.
Kalite çalışmalarını koordine ettiğim kuruluşlardan birkaç örnek vermek istiyorum. Bilindiği gibi havacılık sektöründe uçuş emniyeti ve güvenliği, bakım gibi en sıkı
standardlar oluşturulmuştur. Hatta bu standardların
büyük çoğunluğu kan ile yazılmıştır. Siz bu standardlarda akredite olamazsanız yani onaylanmazsanız hiçbir uçağınıza uçuş izin verilmez ve uçamazsınız. Ben
bu kurumlara kalite yönetim sistemin gerekliliğini ve
uygulanması gerektiğini anlatmak için gittim. Benim
karşıma biz zaten dünyanın en iyi standardlarında akredite olduk ve ISO uygulaması bize yaramaz bir şey
kazandırmaz dendi. Ben de şu örnekle cevap verdim:
Uçuşta önemli olan nedir? Uçuş emniyeti ve güvenliğidir. Satışa sordum, nedir önemli olan? Uçakları boş
boş uçurtmamaktır, dediler. Bakım bölümüne sordum.
Bakım yapmadan uçağın kalkmasına izin vermemek,
dediler. Burada aynı kurumun farklı 3 adet iş sürecinden bahsettim ve bu sürecin sahiplerinin önceliklerinin
birbirinden farklılığını gördüm. İş süreçlerinde dünyanın
en üst seviyedeki standardlarında akredite olunması
önemlidir. Ancak unutulmamalıdır ki bir kurum farklı
iş süreçlerinden oluşur. ISO 9001 modeli, bu farklı iş
süreçlerini birbirlerinin yaptıkları işin öneminin farkında
olunarak ve birbirlerinin kaygılarını bilerek hareket etmesini sağlayacaktır, dedim. Yani satış ve pazarlama
uçuş emniyetini hiçe sayacak satış politikaları benimseyemez, uçuş ekibi müşteri memnuniyetini sarsacak
davranışlar yapamaz, hepsi kuruluşun nihai hedefi
odaklı olarak süreçlerini yönetmeleri gerekir.
Bir başka deyişle ISO 9001, iş süreçlerini belirle ve yönet yaklaşımıdır. İster sağlık sektörü olsun ister havacılık, isterse üniversite olsun. Hepsinde de;
-Yasal kaygı,
-İnsan sağlığı kaygısı,
-Kalite kaygısı,
-Ticari kaygı,
-Çalışan sağlığı kaygısı,
-Çevre sağlığı kaygısı,
-Emniyet ve güvenlik kaygısı vb. bulunmaktadır.
ISO 9001 modeli ile bu kaygıları en üst yöneticiden en
alttaki çalışana kadar hissettirmek ve bütün çalışanların
kaygısı haline dönüştürmek mümkündür.
devam ettiriyorlar. Yani birbirlerine muhtaç yaratılmışlar. Bize bu okullarda besin zinciri diye anlatılır. Ama
her gün onlarca canlı türü yok oluyor, bu ne anlama
gelir, onlardan beslenen canlılarında yok olma süreci
başlamıştır demektir. Aslında beslendiğin şeyi yok ederek kendi sonunu hazırlıyorsun demektir. Bu durumda
canlılar nasıl hareket etmelidir, beslendiği canlıyı yok
ederek değil beraber yaşamanın, var olmanın yollarını
arayarak hareket etmelidirler. Hiç kurum kuruluş veya
dünyadaki bir oluşum yaratılan sistemin dışında hareket edemez eder ise yok olur. Bu kuruluşlar içinde
böyledir.
Kuruluşların besin zincirini tarif edecek olursak, müşteri, çalışan, tedarikçi ve toplum. Tabi bu zinciri uzatmak
mümkün. Bir kuruluş müşterisi, çalışanı ve tedarikçisi
ile beraber var olarak hayatta kalabilir aksi halde bunlardan birisi bile yok olursa kuruluşta yok olur. Biz kuruluş,
müşteri, çalışan, tedarikçi ve toplum ilişkisine paydaşlık
ilişkisi diyoruz. Bu ISO 9001 standardında şöyle gösterilmiştir. Tedarikçi-Kuruluş (çalışan dahil) - Müşteri. Yani
ISO 9001 modeli bu ilişki üzerine yorumlanmıştır.
Tabi bana bu soruyu soran genel müdürümüz örnekten oldukça etkilendi ve tüm çalışanlara bu bilgilendirmeyi yapmamızı istedi ve yaptık.
PAYDAŞLIK
Paydaşlığı bir örnekle açıklamak istiyorum. Bir kuruluşumuzun üst yönetimin KYS kapsamında bilgilendirmeye davet edildim. Bu kuruluş birkaç yıldan beri
ISO 9001 belgesine sahip ve uygulayan bir kuruluş idi.
Genel müdürün ilk sorusu hocam şöyle bir cümle yok
mu? “Evet biz ISO 9001 budur diyelim” dedi. Aslında
çok kibar söyledi. Aslında bu soruyu ben şöyle anladım. Hocam öyle bir cümle söyle ki biz ISO 9001’e
inanalım. Efendim ben aylarca anlatıyorum anlamıyorlar size bir cümlede nasıl anlatabilirim diyemedim. Tabi
efendim dedim. Başka çarem yoktu zaten çünkü oraya
uzman olarak davet edilmiştim.
Tahtaya bir dünya resmi çizdim ve içine de canlıları
işaretledim. Bu canlılar birbirlerini yiyerek yaşamlarını
FAYDA
KYS (ISO 9001) Paydaşlık ilişkilerini geliştirir.
İLGİLİ KURULUŞLAR
VE TOPLUM
TEDARİKÇİLERİ
TSE
MÜŞTERİLER
ÇALIŞANLAR
KYS (ISO 9001) Önleyici Yaklaşım Sağlar.
KYS standardı ISO 9001’in şartlarına ve ardışık maddelerine baktığımızda şu mesajı vermektedir. Standardın;
-Genel Şartlar
69
EKİM 2011
-Yönetim Sorumluluğu
-Kaynak Yönetimi
-Ürün Gerçekleştirmenin Planlanması
kuruluşlara önleyici yaklaşımı sunar.
-Ölçme, Analiz
kuruluşlara ölçme yaklaşımını sunar.
-İyileştirme
lanması, sıralanması, etkileşimlerinin tarif edilmesi ve
PUKÖ mantığında yönetilmesi şartlarını yerine getireceklerdir. Bu şartlar yerine getirildiğinde sürekli iyileşme
göstermek mümkün olacaktır.
SÜREKLİ İYİLEŞME
(PUKÖ) YAKLAŞIMI
PLANLA
kuruluşlara potansiyel ve mevcut uygunsuzlukların giderilmesi yoluyla iyileştirme yaklaşımını sunar.
Kısaca, KYS (ISO 9001) standardı kuruluşları önleme
ve ölçme maliyetinin altına sokar. Amaç başarısızlık
maliyetlerinden kurtarmak veya azaltmaktır. Bu modeli
uygulayan kuruluşlarda hataların azaldığı ve başarıların
artığı gözlemlenir.
(4,5,6)
UYGULA
Sürekli iyileşme
7
ÖNLEM AL
8
KONTROL ET
8
MALİYET YAKLAŞIMI
ÖNLEME
• ÖNLEME MALİYETİ
KURULUŞ
• ÖLÇME MALİYETİ
• BAŞARISIZLIK MALİYETİ
ÖLÇME
BAŞARISIZLIK
KYS (ISO 9001) Sürekli iyileştirme yaklaşımı sağlar.
KYS (ISO 9001) standardı, proses tabanlı bir model
olarak tasarlanmıştır. Bu modeli uygulayan kuruluşlar
proses yönetimi uygulamak zorundadırlar. Proses tabanlı KYS standardı olan ISO 9001 standardı maddelerine baktığımızda PUKÖ (Planla, Uygula, Kontrol Et,
Önlem Al) mantığında sıralanmıştır. Standardın 4, 5, 6.
maddeleri planlama, 7. maddesi uygulama, 8. maddenin ilk bölümü kontrol et (izle ve ölç), 8. maddenin son
bölümü ise önlem al (iyileştir) şeklinde tanımlanmıştır.
KYS sistemi uygulayan kuruluşlar proseslerin tanım-
70
Sonuç olarak KYS’ni tam olarak anlamak ve tüm çalışanlar ile katılımcı olarak uygulamak kuruluşların sürdürülebilir başarıyı sağlamalarını kolaylaştıracaktır.
Ülkelerin, kurum ve kuruluşların geleceği, rekabet edebilirliği, sürekli gelişimleri bireysel yeteneklere bırakılamaz, muhakkak yönetim modelleri ve araçları kullanılmalıdır. Bu modelleri anlamayı, uygulamayı ve sürdürmeyi güvenilir kaynak ve insanlardan öğrenelim kalite
konusunda kimlerin fikir beyan ettiğine dikkat edelim.
Çünkü her konuda olduğu gibi bu konuda da müthiş
bir bilgi kirliliği var.
Kalite kavramı, insanlık tarihi kadar eski, insanlık geleceği kadar uzun bir yolculuktur. Bu gün için geliştirilen
kalite modelleri gelecekte daha spesifik modeller olarak
karşımıza gelmeye devam edecektir. Bizlerin yapması
gereken bu modelleri zaman geçirmeden yaşantımıza
adapte etmektir.
“Allah ülkemizi, kuruluşlarımızı ve insanlarımızı başarısızlık maliyetinden korusun” (Hidayet ŞAHİN)
TSE-İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
İş Sağlığı ve
Güvenliği
Kimya Müh. Tülay GİRİTLİ
Baş Tetkikçi ve Eğitimci
TSE Ankara Personel ve Sistem
Belgelendirme Merkezi Başkanlığı
İş Sağlığı ve Güvenliği Nedir?
İş Sağlığı ve Güvenliği, şirket ortamıyla ilgisi olan
insanların güvenlik, sağlık ve refahının sağlanması ve korunmasıyla ilgili bir disiplinler arası
alandır. Tüm iş sağlığı ve güvenliği programlarının amacı güvenli bir çalışma ortamının sağlanmasıdır. İkinci bir etki olarak da, çalışma ortamından etkilenen çalışanların, meslektaşların,
aile üyelerinin, müşterilerin, tedarikçilerin, yakın
toplulukların ve kamunun diğer ilgili üyelerinin
de korunmasını sağlar. Bunun yanında meslekle
ilgili tıbbi konular, hijyen ya da endüstriyel konular, kamu sağlığı, güvenli mühendislik, kimya
konularını içeren çeşitli alanlarla da etkileşimi
içerebilir.
İSG’nin Kısa Tarihçesi
1950’den beri Uluslararası Çalışma Örgütü
(ILO) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ortak bir
iş sağlığı tanımını paylaşmıştır. Bu tanım, ilk
olarak Ortak ILO/WHO Komitesi tarafından, İş
Sağlığında, ilk oturumda 1950’de benimsenmiştir. Daha sonra 1995’de onikinci oturumda
revize edilmiştir. Tanım şöyledir; “Tüm çalışma
alanlarında, çalışanların fiziksel, zihinsel ve sosyal refahının en yüksek derecede tanıtılması ve
korunması; çalışanların sağlık sebepleriyle işten
ayrılmalarının önlenmesi; çalışanların çalışma
ortamlarında, sağlığa zararlı tüm etkenlerden
doğan risklerden korunması; çalışanın, kendi fiziksel ve psikolojik kapasitesine uyumlu çalışma
ortamına yerleştirilmesi ve bu ortamda korunması; ve özetle, her çalışanın işine ve her işin
71
EKİM 2011
de çalışanına adaptasyonu”. Bu standard, Planla-Uygula-Kontrol Et- Harekete Geç (PDCA) metodolojisine
dayanmaktadır.
İş Sağlığı ve Güvenliği için Sebepler
Bu sebepler, çalışma ortamında meydana gelen kaza
durumlarıyla ilgilidir. Bu kazaların meydana gelmesi sonucunda kuruluşun karşı karşıya kalacağı durumlardan
bazıları şöyledir;
Yasal tazminatlar,
Cezalar,
Telafi edici zararlar,
Soruşturma zamanı,
Çalışanlar, müşteriler ve kamunun güveninin kaybedilmesi, vb.
Bu durumlar aynı zamanda ceza mahkemeleri ve suçlamalarına kadar gidebilmektedir.
Etkili bir eğitim programı, yaralanmalar ve ölümler, mülk
zararları, yasal sorumluluklar, hastalıklar, çalışanların
tazminat talepleri ve işten uzak geçen sürelerini azaltabilir. Güvenlik eğitim programı aynı zamanda eğitilen
kişinin gerekli ISG güvenlik eğitim kurslarını organize ve
güncel tutmasına da yardımcı olur.
Güvenlik eğitim kursları, çalışma sırasında, kendilerinin
de destekleyebileceği uygun güvenlik prosedürleri olan
bir güvenlik kültürünün de sağlanmasına yardımcı olur.
72
Yeni işe alınan çalışanların uygun şekilde eğitilmesi ve
iş yerinde güvenliğin önemini anlamaları çok önemlidir.
Çünkü yeni işe alınanların sezonluk çalışanlar tarafından kötü şekilde etkilenmeleri olasıdır. Ancak bu negatif
etkilenme, etkili güvenlik kültürüne geçişi sağlayacak,
yeni, aktif, yaratıcı ve geliştirici etkili bir güvenlik eğitiminin yaratılmasına yardımcı olabilir.
Güvenlik ve Sağlık Tehlikelerinin Tanımlanması
Tehlikeler, Riskler ve Sonuçlar
Tehlike, kontrol edilmediği takdirde zarara sebep olacak bir sey olarak tanımlanır. Sonuç, kontrol edilemeyen bir tehlike sebebiyle ortaya çıkan zarardır. Risk ise
belirli bir sonucun ortaya çıkma olasılığı ile olabilecek
zararın şiddetinin bir kombinasyonu olarak açıklanabilir.
“Tehlike”, “risk” ve “sonuç” diğer alanlarda çevre zararı ya da ekipman zararı gibi şekillerde kullanır. Buna
rağmen, İSG içeriğinde, “zarar” genellikle çalışanların
sağlığında geçici ya da kalıcı fiziksel, zihinsel ya da sosyal, direk ya da dolaylı bozulmadır. Örneğin, tekrarlı ve
sürekli olarak ağır eşyaların aletsiz taşınması bir tehlikedir. Sonuç kas-iskelet bozukluğu ya da kalıcı sırt ve eklem yaralanmaları olabilir. Sağlıksız Bina Sendromu da
(SBS) bir tehlikedir. Belli bir binada çalışanlarda spesifik
bir nedene bağlanamayan bir dizi fiziksel belirtiyi tanımlamak için kullanılmaktadır. Mesela gözlerde tahriş,
baş ağrısı, boğazda tahriş, yorgunluk, göğüste yanma,
öksürük, hırıltı, konsantrasyon güçlüğü, burun tıkanıklığı, ciltte kızarma ya da kuruma olarak tanımlanabilir.
Burada önemli olan bu semptomların sadece bina içindeyken ortaya çıkması, binadan uzaklaşınca kaybolmasıdır. Risk ise yüksek/orta/az şeklinde, çok boyutlu
sıralama yoluyla ya da sayısal olarak ifade edilebilir.
Tehlike Değerlendirmesi
Tehlike analizi ya da tehlike değerlendirmesi, iş yerindeki bireysel tehlikelerin tanımlandığı, değerlendirildiği ve
kaynağa olabildiğince yakın şekilde kontrol edilip elimine edildiği bir süreçtir. Teknoloji, kaynaklar, sosyal beklentiler ya da yönetmelik gereklilikleri değiştikçe, tehlike
analizi kaynağa daha yakın bir odağa sahip olmaktadır.
Tehlike kontrolu dinamik bir önleme programıdır. Tehlike bazlı programlar iş yerinde “kabul edilebilir riskler”
olduğunu önermeme ya da ima etmeme avantajına da
sahiptir. Bir tehlike bazlı program tüm riskleri elimine
edemeyebilir ama aynı zamanda “tatmin edici”- ama
hala riskli- sonuçları da kabul etmez.
Risk Değerlendirmesi
Modern iş sağlığı ve güvenliği yasaları genellikle risk
değerlendirmesinin herhangi bir müdahaleden önce
yapılmasını talep eder. Risk yönetimi, risklerin mümkün
olduğunda kabul edilebilir bir pratiklikte düşük bir şekilde yönetilmesini gerektirir.
Bu değerlendirme;
Tehlikeleri tanımlamalı,
Tehlikeden tüm etkilenenleri ve nedenlerini tanımlamalı,
Riskleri değerlendirmeli,
Uygun kontrol değerlerini tanımlamalı ve öncelik tanımalıdır.
Riskin hesaplanması, bir zararın olabilme ve farkına varılması ihtimaline ve olasılığına, sonuçların ciddiyetine
dayanmaktadır. Bu matematiksel olarak nicel değerlendirme (düşük, orta ve yüksek olasılık değerleriyle,
ciddiyetin tamsayı değerlerinin çarpılması ile elde edilen
risk faktörü) ya da zararın ortaya çıkabileceği durumların tanımlanması şeklinde nitel olarak ortaya konulabilir.
Değerlendirme, periyodik olarak ve her iş ortamında belirli bir değişim olduğu zamanda kayıt edilmeli
ve gözden geçirilmelidir. Değerlendirme riski kontrol
etmek için pratik tavsiyeler içermelidir. Tavsiye edilen
kontroller uygulandıktan sonra, kabul edilebilir bir seviyeye indiğinden emin olmak için risk tekrar hesaplanmalıdır. Genel olarak yeni tanımlanmış kontroller riski
bir seviye düşürmelidir, örneğin yüksek dereceden ortaya indirmek.
Yaygın İş Yeri Tehlike Grupları
Mekanik Tehlikeler
• Etken Tipine Göre;
Darbe Şiddeti
o Çarpışma
o Yüksekten Düşmeler
Objelerin Çarpması
Sınırlı Alanlar
Kaymalar ve Düşmeler
Sivri Nesneler Üzerine Düşmeler
Basınçlı Hava/Yüksek Basınç Sıvıları
Karışıklık
Alet-Edevatla İlgili Yaralanmalar
• Zarar Tipine Göre;
Ezilme
Kesilme
Sürtünme ve Aşınma
Biçilme ya da Makaslanma
Bıçaklanma ve Delinme
• Diğer Fiziksel Tehlikeler;
Ses
Titreşim
Işık
Barotravma (hypobaric/hyperbaric basinc)
Iyonize Edici Radyasyon
Elektrik
Boğulma
Soğuk Stres (hipotermia)
Sıcak Stres (hipertermia)
Susuzluk (terlemeye bağlı)
• Biyolojik Tehlikeler;
Bakteri
Virus
Mantar
o Küf
Kan Yoluyla Bulaşan Patojenler
Tüberküloz
• Kimyasal Tehlikeler;
Asitler
Bazlar
Ağır Metaller
o Kurşun
73
EKİM 2011
Çözücüler
Partiküller
o Asbest ya da Diğer Toz Halindeki Maddeler
o Silika
Dumanlar
Yüksek Tepkili Kimyasallar
• Yangın, Ateşlenme ve Patlayıcı Tehlikeler;
Patlama
Parlama
İnfilak
Yangın Felaketi
• Psikolojik-Sosyal Konular;
İşle İlgili Stres, Fazla Mesai Yapma, Aşırı Çalışma vb.
Organizasyon Dışından Gelen Şiddet
Sözlü ya da Duygusal Taciz İçeren Zorbalık
Cinsel Taciz
Mobbing
Tükenme
İş Toplantıları Esnasında Tütün ya da Alkol Gibi
Sağlığa Zararlı Maddelere Maruz Kalma
• İyi Ergonomik Tasarımla Önlenebilinecek Kasİskelet Bozuklukları
Peki bütün bu saydıklarımızla ilgili olarak ne yapabiliriz?
Öncelikle TS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği standardını
tanıyarak başlayabiliriz.
TS 18001 (OHSAS) Standardının Gelişimi
tanımlayabiliriz. Üçüncü adımı da alınması gereken önlemler, bu doğrultuda yapılması gereken faaliyetler ve
bu faaliyetlerin kontrolleri olarak belirtebiliriz. Dördüncü adımı da belirli periyodlarla mevzuatlar ve standard şartları doğrultusunda alınan önlemlerin geçerliliği
kontrol etmek ve gerekirse yeni faaliyetler başlatmak
olarak tanımlayabiliriz. Belirli periyotlarla sistemin kendi personelimiz tarafından iç tetkikinin yapılarak zayıf yönlerimizin tespit edilmesini ve yönetimin gözden
geçirme toplantıları ile de bu zayıf yönlerimize yönelik
sürekli iyileştirme adımlarının atılmasını sağlayabiliriz.
Bu standard konusunda belgelendirme işlemi yasal bir
zorunluluk olmamasına rağmen gerek prestij gerekse
de müşteri talebi doğrultusunda birçok kuruluşta belgelendirme çalışmaları uygulanmaya başlamıştır.
Bu çalışmaların bize katkısı ne olacak diye düşündüğümüzde ise artık çalışma ortamlarındaki ramak kaldıların
(nerdeyse oluyordu) daha iyi tespit edilmesiyle iş kazalarının, sağlık bozulmalarının giderek azalması olarak
tanımlayabiliriz.
Gerekli önlemleri alarak ülkemizde her 6 dakikada bir
olan iş kazalarını ve her 2.5 saatte bir sakat kalan işçi
sayısını azaltarak en azından % 98 kazaları önleyebiliriz. Yine ülkemizde geri bildirimi çok az olan meslek
hastalıklarından (meslek hastalıkları ile ilgili olarak kot
kumlama söktöründe çalışan işçilerin silikozis, tozlu
ortamlarda çalışan işçilerin koah, asbestle çalışan işçilerin zamanla kansere yakalanmasını örnek verebiliriz.)
dolayı oluşan ölümleri de azaltabiliriz.
- 1996’da BS 8800 Mesleki Sağlık ve Güvenlik Yönetim Sistemi Rehberi
Neden TS 18001
-1997’de Technical Report NPR 5001
-1999’da BS tarafından (İngiltere’de)
İSG çalışmalarını diğer faaliyetlere entegre ederek kaynakların korunmasını sağlamak,
-2004’de TS 18001 olarak yayınlandı.
Yönetimin taahhüdünün sağlandığını göstermek,
Standard, mutlaka bir kuruluş politikasının belirlenmesini istemektedir. Politikanız ise iş kazalarını ve sağlık
bozulmalarını azaltmak, yasal mevzuatlara uymak ve
bu yönetim sisteminin şartlarına uyarak etkinliğinizin
sürekli iyileştirilmesinin taahhüdünü içermelidir. Bu taahhütler doğrultusunda ise iş sağlığı ve güvenliği hedefleri belirlenmelidir. Bu uygulamalar için ilk adım, üst
yönetimin TS 18001 İşçi Sağlığı ve Güvenliği Yönetim
Sistemi standardını uygulama konusunda istekli olması, taahhüdünü açık olarak göstermesi ve tüm çalışanlarını eğitimlerle bilinçlendirmesidir. İkinci adımı ise
gerçekleştirilen her faaliyet için tehlikeleri belirlemek ve
bunlarla ilgili olasılık ve etki hesaplarını yapmak olarak
Motivasyon ve katılımı artırmak,
74
Kârlılığı artırmak,
Ulusal yasa ve dünya standardlarına uyum süresini ve
maliyetini azaltmak,
Paydaşların istek ve beklentilerini karşılayarak rekabeti
artırmak,
Kuruluşlar tarafından sürdürülmekte olan İSG faaliyetlerinin sistematik olarak yayılımını sağlamak için bu sistem uygulanmalıdır.
Ama Ne Yaparsak Yapalım % 2’lik Bilmediğimiz
Sebeplerden Oluşan İş Kazaları Olmaya Devam
Edecektir. Kazasız Günler Dileğiyle …
TSE-FSSC 22000 GIDA GÜVENLİĞİ
FSSC 22000 - Gıda Güvenliği
Sistem Belgelendirmesi
Gıda Mühendisi Figen ŞAH
TSE İzmir Personel ve Belgelendirme Müdürlüğü
Gıda Yük. Mühendisi Tijen KÜÇÜKGÖKÇE
TSE İzmir Personel ve Belgelendirme Müdürlüğü
Gıda güvenliği kavramına dar bir çerçeveden
bakıldığında, gıdaların amaçlanan kullanımına
uygun olarak hazırlanması ve tüketildiğinde tüketicilere zarar vermemesi anlamında kullanılmaktadır. Gıda güvenliğinin daha geniş anlamı
ise; gıda kaynaklı hastalıklara neden olan biyolojik, fiziksel ve kimyasal etkenleri önleyecek şekilde gıdaların işlenmesi, hazırlanması, depolanması ve son tüketiciye sunulmasını tanımlayan
bilimsel bir sistem döngüsüdür.
Tükettiğimiz gıdaların tarladan soframıza gelene
kadarki süreçlerini garanti altına alan TS EN ISO
22000 gıda güvenliği açısından etkin bir yönetim sistemidir. Gıda güvenliğinin sağlanmasına
yönelik bir sistem olan TS EN ISO 22000 gıda
işletmelerinde, güvenli gıda üretimi için gerekli
olan hijyen şartlarının (personel hijyeni, ekipman
hijyeni, ham madde hijyeni, ortam hijyeni vb)
belirlenmesini ve bu şartların üretimden tüketime sunulmasına kadar uzanan döngü içerisinde eksiksiz uygulanmasını, oluşabilecek risklerin önceden tanımlanmasını ve bu risklere karşı
alınacak önlemlerin belirlenmesini açıkça ortaya
koyan uluslararası bir yönetim sistemidir.
75
EKİM 2011
Gıda sektörünün içinde ve yanında yer alan her firma
yönetim sistemleri kurulumunda, bu zincirde gıda güvenliği standard trafiği ile karşılaşıyor. Bu trafikte, uluslararası standardların yanında, özel firma standardları,
yasal düzenlemeler, onay kuruluşları ve perakendeciler
tarafından geliştirilen standardlar (TS EN ISO 9001,
TS EN ISO 22000, BRC, PAS 220 vb.) seçimi zorlaştırıyor. FSSC 22000 standardı bu konuda gelinen son
nokta olmuştur. Sistem seçiminde belirleyici etmen
müşterinin talebi doğrultusunda olurken, aslında tek
amaç; yasal gerekliliklere uyarak etkin bir gıda güvenliği
sistemi kurmaktır.
FSSC 22000 Nasıl Ortaya Çıkmıştır?
Uluslararası gıda ticaretinde sektörel bütünlüğü sağlamak amacıyla kurulmuş en önemli kuruluşlardan
biri GFSI (Global Food Safety Initiave-Küresel Gıda
Güvenliği Hareketi)’dir. Bu kuruluş birçok büyük perakende, üretim, belgelendirme kuruluşlarının iştirakiyle
oluşturulmuştur. GFSI, gıda güvenliği uygulamaları ve
standardlarının tek bir çatı altında kabul edilebilirliğini
sağlamak ve ortak bir dil oluşturmak amacıyla çalışmalar yürüten önemli bir organizasyondur. Şu ana kadar
kabul ettiği standardlar arasında IFS Gıda, BRC Gıda,
Global GAP, SQF vb bulunmaktaydı.
ISO 22000 Gıda Güvenliği Yönetim sistemleri standardı diğer özel standardlarla karşılaştırıldığında ön gereksinim programları hakkında diğerleri kadar detaylı
gereklilikler içermediği görüldü. Bu standardın diğer
özel standardlara yaklaşması ve kabul edilebilirliği için
ise ön gereksinimlerin (yasal şartların) detaylandırıldığı
ek bir kılavuzla beraber denetlenmesi ihtiyacını ortaya
koydu. Hazırlanması önceden planlanan bu kılavuz,
CIAA (Avrupa Gıda ve İçecek Sanayileri Federasyonu)
ve Avrupa’daki büyük gıda üreticilerinin bir araya gelmesiyle oluşturuldu.
Avrupa Gıda ve İçecek Endüstrisi Konfederasyonu
(Confederation of the Food and Drink Industry of the
EU-CIAA) müşteri şartlarını sağlayan ve özellikle gıda
üretimindeki ön gereksinim programlarını belirleyen
teknik bir spesifikasyon geliştirilmesinde çalışmalar yürütmüştür. CIAA 26 Ulusal Gıda Endüstrisi Federasyonu buna 3 gözlemci de dahil olmak üzere, 28 Avrupa
sektör birlikleri ile Avrupa’da bulunan 19 büyük üretici
şirketten oluşmaktadır. CIAA tarafından yürütülen uygulamalar gıda güvenliği sisteminde önemli bir rol almakta ve gıda ticaretinde bir güven yaratmaktadır. İngiliz Standard Enstitüsü (The British Standard InstitutionBSI) yasal şartları Halka Açık Spesifikasyon (Publicly
Available
76
Spesification) PAS 220 olarak yayınlamıştır.
PAS 220-2008 aşağıdaki başlıkları içermektedir:
• Binaların Yapısı ve Yerleşimi
• Tesis ve Çalışma Alanları Yerleşimi
• Yardımcı Tesisler – Hava, Su, Enerji
• Atık Bertarafı
• Ekipman Uygunluğu, Temizliği ve Bakımı
• Satın Alınan Malzemelerin Yönetimi
• Çapraz Kontaminasyonun Önlenmesi için Kontrol
Önlemleri
• Temizlik ve Sanitasyon
• Haşere Kontrolü
• Personel Hijyeni ve Sosyal Tesisler
• Yeniden İşleme
• Ürün Geri Çağırma Prosedürleri
• Depolama
• Ürün Bilgisi / Tüketicinin Farkındalığı
• Gıda Savunması, Biyolojik Tedbir ve Biyoterörizm
CIAA bir sonraki adımda, gıda üreticilerinin gıda güvenliği sistemlerine yönelik TS EN ISO 22000, ISO/
TS 22004 uygulamalarına dair rehber bir doküman niteliğinde olmasını planlayarak, TS EN ISO 22000 ve
PAS 220 standardlarını birleştiren bir belgelendirme
programı geliştirme çalışmalarına başladı ve bu çalışmayı tamamladı. Bu çalışmanın amacı; gıda zincirinde
bulunan kuruluşların gıda güvenliği sistemleriyle ilgili
metotları ve belgelendirme şartlarını uyumlulaştırmak,
gıda güvenliği belgelerinin birbirleriyle kapsam ve içerik
açısından karşılaştırılabilir olmasını belge güvenilirliği ile
sağlamaktır.
Bu sistemin kuruluşlarda uygulanması ile birlikte;
• Yasal düzenlemelere uyum ve takip,
• Ön koşulların işletmelerde daha aktif uygulanması
ve denetimin sağlanması,
• Müşteri gerekliliklerin yerine getirilmesi,
• Verimli personel yönetimi,
• Tüketici sağlığının korunması
hedeflenmektedir.
FSSC 22000 standardı (Food Safety System Certification 22000-Gıda Güvenliği Sistem Sertifikasyonu
22000) ihtiyaca yönelik olarak geliştirilmiş ve HACCP
prensiplerini baz alan bir standarddır.
FSSC 22000’in en önemli özeliklerinden biri
oluşturulma amacının yalnızca gıda üreticileri
tarafından uygulanabilir olmasıdır. FSSC 22000
aşağıda belirtilen mamulleri üreten gıda üreticilerinin sahip olduğu gıda güvenliği yönetim sistemlerine özel olarak geliştirilmiştir.
Dayanıksız hayvansal ürünler (et, tavuk ürünleri, yumurta, süt ürünleri ve balık ürünleri),
Dayanıksız bitkisel ürünler (taze meyveler,
taze sebzeler, taze meyve suları, paketlenmiş
sebze ve meyveler),
Oda sıcaklığında uzun ömürlü ürünler (konserve ürünler, bisküviler, krakerler, bitkisel
yağ, içme suyu, meşrubatlar, kek, un, şeker,
tuz ),
Teknik ve teknolojik yardımcı ürünler dışındaki
Biyokimyasal üretim (vitaminler, katkı maddeleri, biyokültürler).
FSSC 22000 büyüklüğüne ve karmaşıklığına, kâr
etmesine ya da etmemesine ve kamu ya da özel
teşebbüs olmasına bakılmaksızın gıda zincirindeki gıda üreten tüm işletmeler için uygulanabilir.
Ayrıca bu süreç içerisinde PAS 220 spesifikasyonunu baz alan ISO 22002-1 Gıda Üreticileri için
Ön Gereksinim Programları Kılavuzu da yayınlanmış, FSSC 22000 belgelendirme sürecinde PAS
220 ile eşit uygulanabilirliği açıklanmıştır.
Toplum sağlığının korunması, yasalara uyum ve
gıda sektörünün sağlıklı gelişmesi için, standardizasyon, uygunluk değerlendirme, deney ve
kalibrasyon faaliyetlerini tarafsız, bağımsız, etkin
ve güvenilir olarak sağlayan Türk Standardları
Enstitüsü ülkemizde devam eden gıda güvenliği
konusundaki faaliyetlerine yeni bir ivme kazandırarak PAS 220 teknik spesifikasyon ile TS EN
ISO 22000 standardlarının birleşiminden oluşan
FSSC 22000 Gıda Güvenliği Belgelendirme Sistemi konusunda eğitim ve belgelendirme faaliyetlerine başlamıştır.
FSSC 22000 belgesinin geçerliliği ISO çıkışlı diğer yönetim sistemlerinde olduğu gibi 3 yıldır.
Ayrıca yıllık takip denetimleri planlanmakta ve 3
yılda bir belge yenilemesi yapılmaktadır.
Tüm dünyada FSSC 22000’den belgelendirme
yapan 23 adet akredite olmuş belgelendirme kuruluşu bulunmaktadır ve 600 adet FSSC 22000
belgesi verilmiştir.
77
EKİM 2011
TSE – KÜRESEL ÇEVRE BİLİNCİ
Küresel Çevre Bilincinin Gelişimi
ve Bu Durumun İşletmelere
Yüklediği Sorumluluklar
78
Çevre Yük. Müh. Fatma ARIKAN
Tetkik Görevlisi
TSE Ankara Personel ve Sistem
Belgelendirme Başkanlığı
Çevre Müh. Alper KARA
Tetkik Görevlisi
TSE Ankara Personel ve Sistem
Belgelendirme Başkanlığı
1970’li yıllardan itibaren sahip olduğumuz doğal kaynakların
azalması/yok olması tehlikesi, toplumların bilinçlenmesi, küreselleşme, yaşanan ciddi çevre kazaları vb. birçok gelişme/olay
sonucunda sahip olunan kaynakların etkin ve verimli kullanılması ile kirliliğin azaltılmasına yönelik olarak insanlar daha hassas
bir yaklaşım içine girmişlerdir. Bu durum gerek yurt içi gerekse
yurt dışı müşterilerin çevreye duyarlı üretim yapan işletmeleri tercih etmesine yol açmaktadır.
Bu tercihin sonucu olarak; çevrenin korunmasına ve daha etkin
ham maddeler kullanarak doğal kaynakların verimli tüketilmesine yönelik stratejiler oluşturan, yeni ve çevre dostu teknolojiler
kullanan işletmeler daha çok tercih edilir hale gelmişlerdir.
Çevre mevzuatına ve standardlarına uygun üretim yapan işletmelerin, etkin bir Çevre Yönetim Sistemi (ÇYS) kurarak bunu
etkin bir biçimde yürütmeleri ve belgelendirme yolu ile bunu
kamuoyuna ve müşterilerine kanıtlayabilmeleri, ticarette önlerinde olan çevre engelini kaldırmalarını sağlamaktadır. Böylece
işletmeler, hem yasal sorumluluklarını yerine getirmekte hem de
ürünlerinin daha tercih edilebilir hale gelmesini sağlayabilmektedirler.
ÇYS’nin İşletmeye Kazandırdıkları Nelerdir?
İşletmelerde kurulan ve etkin yürütülen çevre yönetim sistemi;
Çevre Yük. Müh. Volkan ÇAĞIN
Tetkik Görevlisi
TSE Ankara Personel ve Sistem
Belgelendirme Başkanlığı
• Çevreye duyarlı üretim yapılarak tüketicilerce tercih edilebilirliğin ve prestijin artması,
• Müşteri taleplerinin karşılanması ve bu sayede pazar avantajının elde edilmesi,
79
EKİM 2011
• Ham madde maliyetleri ve atık yönetimi maliyetlerinin
azalması,
• Sistem sayesinde mevzuata uyumun garantilenmesi, cezaların azalması,
• İç yönetim kalitesinde artış,
• Tedarikçi olarak çalışıldığı durumlarda, ana işletmenin taleplerinin yerine getirilmesi,
• Kaynakların daha verimli kullanımı,
• İç iletişimin gelişmesi,
• Personel motivasyonunun artması noktalarında işletmeye gerek ticari, gerek prestij, gerekse yönetim
anlamında büyük faydalar sağlamaktadır.
ÇYS’nin Bileşenleri
Uluslararası bir Standard olan TS EN ISO 14001 Çevre
Yönetim Sistemi - Şartlar ve Kullanım Kılavuzu standardı, her tip ve ölçekteki işletmenin etkin bir çevre yönetim sistemi kurması ve yürütmesi için gerekli şartları
içerir. Çevre Yönetim Sistemi standardı, kuruluşların
uymak zorunda olduğu yasal ve diğer şartları dikkate alan politika, hedef ve programları geliştirmesine ve
uygulamasına imkân veren ve Planla-Uygula-Kontrol
Et-Önlem Al (PUKÖ) sistematiğini esas alan bir çevre
yönetim sisteminin bileşenlerini tanımlar.
Çevre Politikasının Belirlenmesi
TS EN ISO 14001 ÇYS Standardına göre işletmenin
üst yönetimi tarafından bir çevre politikası belirlenmelidir. Politika, yasal sorumluluklara ve kuruluşun uymakla yükümlü olduğu/olabileceği diğer sorumluluklara
uymayı, çevre kirliliğinin önlenmesine yönelik tedbirler
almayı ve çevresel performansın sürekli iyileştirilmesini taahhüt etmelidir. Çevre politikasının tüm çalışanlar
tarafından anlaşılması ve benimsenmesi sağlanmalı,
politika halkın erişimine açık tutulmalıdır.
Planlama
Çevre politikasının oluşturulmasından sonra, işletmenin faaliyetlerinden, ürünlerinden ve hizmetlerinden
kaynaklanan (planlanan ve rutin olmayan faaliyet, ürün
ve hizmetler dahil) ve çevre ile etkileşime giren/girebilen unsurları (çevre boyutları), bunların gerçek veya
potansiyel etkileri ile Kuruluşça belirlenecek bir yöntem
doğrultusunda “önemli” çevre boyutları tespit edilmelidir. Buna ek olarak kuruluşlarca, çevre boyutları ile ilişkili yasal şartlar ve kuruluşun uymakla yükümlü olduğu
diğer şartlar (örneğin müşteri şartları) belirlenmelidir.
Çevre boyutu, çevresel etki ve yasal ve diğer şartların belirlenmesi aşamasından sonra çevre politikasında
yer alan taahhütler, önemli çevre boyutları, yasal ve diğer şartlar, mali ve teknolojik imkânlar da göz önünde
bulundurularak çevre amaç ve hedefleri belirlenmeli,
80
bu amaç ve hedeflerin sağlanması için zamanlama,
görev ve sorumluluklar, yöntemler gibi detaylı eylem
planlarının yer aldığı çevre yönetim programları hazırlanmalı, uygulanmalı ve sürekliliği sağlanmalıdır.
Uygulama
Bu bölümde işletme, çevre yönetim programının uygulanmasında ve sistemin yürütülmesinde görev, yetki
ve sorumlulukları belirlemelidir. Çevre yönetim sistemi
kapsamında iletişim, dokümantasyon, eğitim yaklaşımı, personel bilinci ve farkındalığı ve yetkinlikler ile ilgili
esaslar oluşturulmalıdır. Bunların yanı sıra, çevre politikasında taahhüt edilen çevre performansını artıran diğer faaliyetlerin (örneğin kaynak yönetimi, atık yönetimi
gibi) yürütülmesi ve çevresel etkilerin amaç ve hedefler
kapsamında en aza indirilmesi için tedbirler alınmalıdır. Başka bir ifade ile önemli çevre boyutlarının ortaya
çıktığı depolama, üretim, vb. faaliyetler ile önemli çevre boyutlarının yönetilmesinde kullanılan arıtma, geçici atık depolama, vb. faaliyetler için faaliyet kontrolleri
oluşturulmalıdır. Ayrıca acil durumlarla ilgili gerçekleştirilecek faaliyetler, alınacak önlemler, sorumlu personeller, tutulacak kayıtlar tanımlanmalıdır.
Gözden Geçirme
İşletmenin üst yönetimi, ÇYS’nin etkinliği ve uygulama
durumunu belirli aralıklarla gözden geçirmeli; politikada
verilen taahhütlerin ve planlanan uygulamaların yerine
getirilip getirilmediğini değerlendirmelidir. Çevre Yönetim Sistemi, çevre politikası, amaç ve hedeflere ulaşılma durumu; iç tetkik sonuçları, düzeltici ve önleyici faaliyetlerin durumu, uygunluk değerlendirme faaliyetleri
sonuçları, yasal ve diğer şartlardaki değişiklikler ve kuruluş dışı ilgili taraflardan gelen bildirim/bildirimler göz
önünde bulundurularak sürekli iyileştirmeyi sağlayacak
şekilde gözden geçirilmelidir. Bu gözden geçirme, çevre politikasında, amaçlarında, hedeflerinde ve diğer unsurlarında yapılacak olan muhtemel değişikliklerle ilgili
her türlü kararı ve faaliyeti ihtiva etmelidir.
TSE Tarafından ÇYS Kapsamında Gerçekleştirilen
Faaliyetler
EN ISO 14001 standardının 1997 yılında Türk Standardı olarak kabul edilmesi ile birlikte TSE’nin ÇYS
kapsamında eğitim ve sistem belgelendirme faaliyetleri
başlamıştır.
Kontrol
TS EN ISO 14001 ÇYS Standardı çerçevesinde işletme, ÇYS’nin performansını ve amaç ve hedeflere
ulaşma oranını izlemek ve ölçmek ve izleme ve ölçme
faaliyetlerini doğrulanabilir ve/veya kalibre edilmiş izleme/ölçme donanımı ile gerçekleştirmek üzere sistem
oluşturmalı; yasal ve uymakla yükümlü olduğu diğer
şartlara uygunluğunu periyodik olarak değerlendirmeli
ve bu değerlendirmeye ilişkin kayıtlarını oluşturmalıdır.
Sistemin yürütülmesinde karşılaştığı şartlara (yasal ve/
veya diğer) uymama durumlarının (uygunsuzlukların)
düzeltilmesi, ortadan kaldırılması veya çevresel etkilerinin en aza indirilmesi, uygunsuzlukların sebeplerinin araştırılarak uygunsuzlukların tekrarının önlenmesi
amacıyla gerekli düzeltici faaliyetlerin gerçekleştirilmesi, karşılaşılması öngörülen (potansiyel) uygunsuzlukların önlenmesi için gerekli tedbirleri almalıdır.
Bunlara ek olarak, İşletme, Çevre Yönetim Sistemi
kapsamındaki kayıtları ile ilgili esaslar oluşturmalı ve
belirlediği aralıklarda kendi iç denetimlerini yaparak
ÇYS’nin etkin bir biçimde uygulanıp uygulanamadığını
denetlemelidir.
Hali hazırda TSE tarafından yürütülen ÇYS belgelendirme faaliyetleri, Nükleer Sektör hariç tüm kategorileri
kapsayacak şekilde TÜRKAK tarafından akredite olarak gerçekleştirilmektedir. ÇYS kapsamında gerçekleştirilen eğitim faaliyetleri ise hem ÇYS belgesi almak
isteyen işletmelerin altyapılarını güçlendirmeyi hem de
ülkemizde bu konuda bilgi sahibi olan kişi sayısını artırmayı amaçlamaktadır.
2011 yılında Personel Belgelendirme Müdürlüğünün faaliyete başlaması ile birlikte TSE bünyesinde ÇYS kapsamında gerçekleştirilen faaliyetlere Çevre Sistemleri
Yöneticisi ve Çevre Sistemleri Tetkik Görevlisi kategorilerini kapsayacak şekilde Personel Belgelendirme faaliyetleri de eklenmiştir. ÇYS kapsamında gerçekleştirilen
personel belgelendirme faaliyetleri hali hazırda Avrupa
Kalite Teşkilatı (EOQ) kurallarına ve personel belgelendirme kuruluşlarına yönelik akreditasyon için esas
teşkil eden TS EN ISO/IEC 17024 “Uygunluk Değerlendirmesi-Personel Belgelendirmesi Yapan Kuruluşlar
için Genel Şartlar”a uygun bir şekilde TÜRKAK’tan akredite olarak yürütülmektedir. Başka bir deyişle, TSE
tarafından ÇYS kapsamında gerçekleştirilen personel
belgelendirme faaliyetleri uluslararası arenada faaliyet
gösterebilecek ÇYS konusunda uzman personelin vasıflandırılmasını içermektedir.
81
EKİM 2011
TSE-YAPI ELEMANLARI
Ön Dökümlü
Betonarme
Yapı Elemanları
Kalite Yönetim
Sistemi
İnşaat Müh. Gökcen BİRCAN DEĞERLİYURT
Baş Tetkikci
TSE Ankara Personel ve Sistem
Belgelendirme Merkezi Başkanlığı
İnşaat sektörü bakıldığında dünyadaki en büyük ve en geniş endüstri dalıdır. Sektörün bu kadar geniş ve büyük olması beraberinde karmaşık bir yapıyı da kaçınılmaz kılmaktadır. Bu karmaşık
yapıya sahip endüstrinin gelişimi, verimi bir ülkenin diğer endüstrilerini de direkt olarak etkilemektedir. Doğal olarak bu durum ülke
ekonomilerinde ciddi avantaj ya da dezavantajların yaşanmasına
sebebiyet vermektedir. Özellikle ülkemiz ekonomisinin lokomatifi
olarak öne çıkan inşaat sektöründe dezavantajları avantaja dönüştürebilmenin yolu da bu sektördeki verimlilik oranının üst seviyelerde tutulması ile sağlanabilir.
İnşaat sektöründe verimlilik tanımına bakıldığında genel manada inşaatların en az maliyetle bitirilmesi noktasında yönetimsel
beceri ile birlikte işçiler, malzemeler ve ekipmanların kullanım etkinliğinin ölçülmesi olarak değerlendirilebilir. Buradaki yönetsel
beceri ve etkinlik ifadesi verimlilik açısından en önemli unsurları
teşkil etmektedir. Zira yönetsel becerinin üst seviyede olduğu ve
faaliyetlerdeki etkinliğin ölçülerek verilere dayalı karar verme mekanizmasının geliştirildiği bir sektörde verimlilik doğal olarak üst
seviyede olacaktır. Günümüzde bu amaçla izleyip ölçerek verilere
dayalı karar verebilmek noktasında yönetim sistemleri geliştirilmiş
ve uygulanmaktadır. Bu yönetim sistemleri artık bilimsel manada
yönetim sistem standardları referans alınarak kurulmakta ve uygulanmaktadır.
Ülkemizdeki İnşaat sektöründe sanayi yapılarının yaklaşık
%90’nı prefabrike betonarme inşaat yöntemi ile yapılmakta
olup, bu sektörün daha otokontrollü olabilmesi ve verimliliği için
bir yönetim sistemine ihtiyaç duyulmuş ve sektörden gelen talep doğrultusunda Türk Standardları Enstitüsü “TSEK-118 Ön
Dökümlü Betonarme Yapı Elemanları-Kalite Yönetim Sistemi” kriterini oluşturmuştur. Bu kriter; TS EN ISO 9001 standardının proses modeli üzerine kurulmuş olup kriterin bazı maddeleri
sektöre yönelik olarak daha detaylı hazırlanmış olan böyle bir yönetim sistemi kriteri dünyada ilk defa ülkemizde oluşturulmuştur.
82
Bu kriter referans alınarak özellikle inşaat sektörünün önemli bir dalını oluşturan prefabrike
betonarme inşaat sektöründeki faaliyet gösteren kuruluşların gelişmesi ve sürekli iyileştirilebilmesi amacıyla Türkiye Prefabrik Birliği ile
Türk Standardları Enstitüsü arasında yapılan
iş birliği çerçevesinde tüm prefabrike yapıların projelendirme, üretim ve montaj süreçleri
belirlenen iş bölümü çerçevesinde her iki kuruluş tarafından denetlenecek ve belgelendirilecektir. Bu sayede Prefabrike Betonarme
İnşaat sektöründe uygulanacak olan yönetim
sistemi ile;
1. Sektördeki verimlilik ve etkinlik artması,
bunlara bağlı olarak ülke ekonomisinin
ciddi kazanımlar elde etmesi,
2. Başlangıçtaki bütçe veya maliyet ile öngörülen şartların örtüşmesi,
3. Zaman yönetimi açısından hedeflenen sürelere ulaşma oranı yüksekliği,
4. Sektördeki çalışma ortamlarının beraberinde getirdiği muhtemel iş kazası ve sağlık
risklerine karşı önlem alabilme kabiliyetinin
artması,
5. Sektörde faaliyet gösteren kuruluşların
Standard şartlarını yerine getirmesi halinde
ürün/hizmet kalitesi ile güvenilirliğini artırması ve müşterilerin memnuniyetini en üst
seviyeye getirmesi,
6. Sektörde kalite altyapısının ve bilincinin
geliştirilmesi, yaygınlaştırılmasıyla sürdürülebilir rekabetçiliğin geliştirilmesi,
7. Proses mantığı içerisinde sürekli iyileşmenin yaşanacak olması,
8. Ortak bir yönetsel yaklaşım biçimine sahip
olunması,
9. Bireyden ziyade takım çalışmasını ön görecek bir yapıya kavuşulması,
10.Görev yetki sorumlulukların net olarak tanımlanması ile birlikte daha basit ve kolay
yönetim anlayışına sahip olunması gibi
daha bir çok kazanımlar elde edilebilecektir.
Türk Standardları Enstitüsü ile Türkiye Prefabrik Birliği arasında yapılmış olan protokolün
diğer sektörlerimize de örnek olacak bir uygulama olduğu gerçeği paralelinde daha güvenli
yapılara sahip olabilmenin yolunun kaliteden
geçtiği unutulmamalıdır.
83
EKİM 2011
TSE-MÜŞTERİ
Kızgın
Müşterileriniz Değil,
Mutlu
Müşterileriniz Olsun!
Son günlerin trendi Müşteri Odaklılık, müşteri memnuniyeti.
Sektörünüz ne olursa olsun, müşterileriniz varsa siz de
varsınız, müşterileriniz yok ise siz de yoksunuz. Günümüzde, ülkemizde hızla değişmekte olan tüketici profili, bilinç düzeyi yüksek, iyi araştırmacı ve hakkını arayan
bir müşteri toplumu olarak karşımıza çıkmakta.
İster kamu sektörü, ister özel sektör olsun, ister mal
veya isterseniz hizmet sunan bir kuruluş olun, müşterileriniz sizin için altın yumurtlayan bir tavuk niteliğinde.
Çok beğendiğiniz bir ürün ya da hizmet fırsatını buldunuz ve aldınız fakat o da ne? Ürün/hizmet ile ilgili
yaşadığınız deneyim koca bir hayal kırıklığı, kelimenin
84
Sevgi ÖLGÜN KOCABAŞ
Baş Tetkikci
TSE Antalya Personel ve Sistem
Belgelendirme Müdürlüğü
tam anlamıyla bir hüsran... Ne yapardınız? Bu soruya verilecek onlarca cevap var. Ya hemen götürür iade
ederdim, ya hemen şikâyet ederdim ya da bir daha
asla o markayı tercih etmez ve bu tatsız durumu da
çevremdekilerle paylaşırdım. Bu gibi örnekler çoğaltılabilir. Yapılan bilimsel araştırmalar kanıtlıyor ki, memnun
müşteriler memnuniyetleri sadece 3-5 kişi ile paylaşırlarken, mutsuz memnun olmayan müşteriler bu durumu 8-16 kişiye aktarmakta. Dolayısıyla mutsuzsunuz
ne yaparsınız? ”Şikâyet ederim” cevabını veren tüketici
kesimi hızla artmakta. Peki, şikâyet ettiniz, karşınızda
muhatap bir yetkili ya da birim bulabildiniz mi? Sizinle
ve şikâyetinizle ne ölçüde ilgilenildi? İşte artık profesyonel kuruluş öngörüsünde yatan bir yönetim sistemi,
kuruluşunuzun süreçlerini iyileştirirken, müşterilerinizi
de mutlu ve memnun edip, sorunlarını çözümlüyor:
”TS ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti ve Şikâyeti Yönetim Sistemi”
TS EN ISO 9001:2008 Standardının da 5.3-Müşteri
Odaklılık, 7.2-Müşteri İle İletişim, 8.2.1-Müşteri Memnuniyeti ve 8.5.1-Sürekli İyileştirme maddelerini de içeren bu yönetim sistemi, kuruluşunuzda uygulandığında, geribildirim organizasyonun ne kadar sağlıklı olduğunu, hangi noktalarda problem olduğunu, nerelerde
önlemler alınması gerektiğini gösterir.
Öncelikle, etkili bir şikâyet yönetim sistemi için firma içinde şikâyet ile ilgili ortak bir anlayış olmalıdır.
Şikâyetin ilgili kuruluş/firma için kötü bir sonuç değil,
aksine sürekli iyileştirme ve geliştirme imkânı sağlayan
bir fırsat olan önemli bir geribildirim olduğu unutulmamalı üst yönetim ve çalışanlarca mutlaka bu anlayış
benimsenmelidir.
Bir kuruluş ya da işletmeye gelen şikâyet sürecinde,
en olması istenilmeyen durum ulaşılamamak. Şikâyette
bulunmak için dakikalarca telefonlarda beklemek; karşınızda muhatap bulamamak, problemi defalarca farklı farklı kişilere anlatmak ya da şikâyetini yazmak için
köşe bucak şikâyet formu ve benzeri formları aramak
hiçbir müşteri için cazip değildir. Yine hiçbir şikâyete
cevap vermeyen bir işletmeye yapılacak olan şikâyetler
sonuçsuz kalacağından müşteri daha baştan şikâyet
etmekten vazgeçecektir. Şikâyetin müşteriye hem
maddi hem manevi bir maliyeti vardır. Örneğin şikâyet
için ayıracağı zaman ya da ürünü değiştirmesi için gitmesi gereken yere ulaşım masrafı ve yine zaman kaybı
önemli birer maliyettir. İşletmelerin bu noktada atacağı
en önemli adım birinci ve ikinci durumu mümkün olduğu kadar elverişli hale getirerek müşterilerini şikâyete
teşvik etmektir.
başlayacak ve eğer, müşterilerinize değer vermezseniz
de biri bunu mutlaka sizin adınıza yapacaktır.
Aslında müşterileriniz size şikâyetlerini bildiriyorlar ise
çok şanslınız ve işletmenizde, TS ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti ve Şikâyeti Yönetim Sistemi uyguluyor
iseniz, daha da çok şanslısınız. Çünkü, süreçlerinizdeki aksayan yönleriniz, size müşterileriniz tarafından
ücretsiz olarak geri bildirimle bildirilmiş, profesyonel
yönetim sistemi yaklaşımı ile, en mutsuz müşteriniz
sizden mutlu ve memnun olarak ayrılabilmişse, gelen
şikâyetleri adil, tarafsız, objektif ve hızlı bir şekilde çözümlüyor iseniz, aslında piyasada da Farkındalılık,
Güven ve Marka İmajı da sağlamışsınızdır demektir.
İşte Bill Gates Microsoft Yönetim Kurulu Başkanı’nın
da dediği gibi:
“Sizin En Mutsuz Müşteriniz Kendisinden En Çok
Şey Öğrendiğiniz Kişidir.”
Bill GATES Microsoft Yönetim Kurulu Başkanı
Çünkü müşteri şikâyetleri alınabilecek en güzel geribildirimdir. Kim size ürününüzü ya da hizmetinizi kullanan
bir müşteriden daha iyi bir geribildirim verebilir?
İşte bu geri bildirimleri alırken, nerede ne hata yaptınız,
TS ISO 10002 Standardı kılavuzluk prensiplerini işletip, Şikâyetler sonrasında Ulaşılabilir/Erişilebilir oldunuz
mu, Hesap Verilebilirlik, Gizlilik, Objektiflik, Cevap Verilebilirlik, Şeffaflık dahilinde şikâyetlere çözüm bulup
süreçlerinizde aksayan yönleri iyileştirdiniz mi?
Bu şartlar sağlanırken müşteri şikâyetleri ile ilgilenen
çalışanların eğitimi de göz ardı edilmemelidir. Örneğin
çağrı merkezinde müşteri ile iletişim halinde olan çalışanların şikâyetleri karşılaması ve gerekli olduğu durumlarda hızlı çözümler sağlayabilmek adına yetki kullanabilmesi firmaya artı değerler sağlayacaktır. İşte bütün
bunlar sağlanmadığı takdirde, hızla itibar kaybetmeye
85
EKİM 2011
54. EOQ KONGRESİ SUNUMU
Yönetim Sistem
Belgelendirmesi
Konusunda
Karşılaşılabilecek
Sorunlar
IQNet- 20 Yıldır Ortaklarının ve İşverenlerinin Hizmetinde:
. 36 ortak kuruluş (CBs),
. 150 ülkede belgelendirilmiş 310’000 kuruluş,
. Dünya çapında % 25 pazar payı,
. Ortakların % 60’ı kendi pazarında lider pozisyonda.
Belgelendirme Gerekçeleri
Bir kuruluş belgelendirme olmaksızın da dahili ve harici
menfaatleri için Yönetim Sistem Standardlarını uygulayabilir. Bağımsız bir denetimden sonra yönetim sistemini belgelendirip belgelendirmeme kararı, iş faaliyetlerine
dayanan gerekçelerle alınır – örneğin işverenin talebi
veya kuruluşun faaliyet alanındaki mevzuatın bir gereği
olabilir.
Yönetim Sistemleri ve Belgelendirme şu Amaçlarla
Kullanılır…
- Riskleri yönetmek (kalite, diğer),
86
Michael DRECHSEL
IQNet Başkanı
- Gerekli şartları yerine getirmek (işverenler… hissedarlar… yasal gerekler…),
- Gelişme sağlamak (proses verimi, proses performansı),
- İletişim sağlamak (güvenirlirlik ispatı … hissedarlar …).
Araştırmalar, belgelendirilmiş şirketlerin daha başarılı olduğunu gösteriyor
- Kapasite artışı / daha yüksek performans.
- Daha istikrarlı ekonomik durum.
Daha yüksek performans için …
- Sistem ile liderlik,
- Sistem ile müşteri odaklı hizmet,
- Hedefler ile uyumlu faaliyetler,
- Proseslerde iyileşme,
- Hataların azaltılmas,
- Sürekli gelişme = öğrenme.
Worldwide
total of
QMS(Kalit eY önetim
S istemi)
ISO Worldwide
9001 :2000/2008
certificates
total
of
Worldwide
totaltotal
of
Worldwide
of 2008
December
2004 to December
ISO
9001
:2000/2008
certificates
ISOISO
90019001
:2000/2008
certificates
:2000/2008
certificates
December
2004to
to December2008
2008
1000
000
December
2004
December
2004December
to December 2008
1000 000
1000 1000
000 000
900 000
EMS (Çevre YönetimWorldwide
Sistemi) total of
ISO
14001
:2004
Worldwide
totalcertificates
of
Worldwide
total
of
Worldwide
total
of 2008
December
2005
to
December
ISO14001
14001:2004
:2004certificates
certificates
ISO
ISO 14001 :2004 certificates
December2005
2005to
toDecember
December2008
2008
December
December 2005
to December 2008
200 000
200 000
200 000
200000
000
180
900 000
900 000
900 000
000
800
180 000
180 000
180 000
000
160
800 000
800 000
800 000
700
160 000
160 000
160 000
140
700 000
700 000
700 000
000
600
Medikal cihazlar
Worldwide total of
Worldwide
totalcertificates
of
ISO
13485 :2003
Worldwide
total
of
ISO
13485
:2003
certificates
Worldwide
total of 2008
December
2004 to December
ISOISO
13485
:2003
certificates
December
2004
to
December
2008
13485
:2003
certificates
December
2004
to
December
2008
December 2004 to December 2008
14 000
14 000
Dec 08 Dec 08
DecDec
08 08
Dec 07 Dec 07
DecDec
07 07
10 000
10 000
8 000
8 000
12 000
12 000
10 000
10 000
8 000
10 000
10 000
8 000
8 000
8 000
6 000
6 000
6 000
8 000
8 000
6 000
6 000
6 000
1 000
1 000
6 000
6 000
4 000
4 000
1 000
1 000
2 000
2 000
Worldwide
total
Worldwide
total
of of
Dec 08 Dec 08
Dec 08
Dec 08
Dec 07 Dec 07
0
Dec 07
Dec 07
0
Dec 06 Dec 06
0
2 000
Dec 06
Dec 06
Dec 08 Dec 08
Dec 08
Dec 08
Dec 07 Dec 07
Dec 07
Dec 07
Dec 06 Dec 06
Dec 06
Dec 06
Dec 05 Dec 05
Dec 05
Dec 05
0
Dec 04 Dec 04
2 000
2 000
2 000
0 0
Dec 04
Dec 04
4 000
4 000
2 000
2 000
0
Dec 06 Dec 06
ISMS (Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi)
Worldwide total of
Worldwide
total of
ISO/IEC
27001:2005
certificates
Worldwide
total
of of
ISO/IEC
27001:2005
certificates
Worldwide
total
December
2006 to December
2008
ISO/IEC
27001:2005
certificates
December
2006
to December
2008
ISO/IEC
27001:2005
certificates
December
20062006
to December
20082008
December
to December
10 000
10 000
14 000
14 000
12 000
12 000
0
DecDec
06 06
Dec 08 Dec 08
DecDec
08 08
Dec 07 Dec 07
DecDec
07 07
Dec 06 Dec 06
DecDec
06 06
Dec 05 Dec 05
DecDec
05 05
DecDec
04 04
-300 000
-300 000
-300
000
200 000
200 000
200 000
200 000
000
100
100 000
100 000
100 000
0
0
0
0
Dec 04 Dec 04
-100 000
-100 000
-100 000
-300
120 000
120 000
120000
000
100
100 000
100 000
100
000
80 000
80 000
80 000
80 000
000
60
60 000
60 000
60 000
000
10
10 000
10 000
10000
000
20
20 000
20 000
0
20 000
0
0
0
DecDec
05 05
500 000
500 000
500 000
-100
000
Dec 05 Dec 05
140 000
140 000
140000
000
120
600 000
600 000
600 000
000
500
87
Worldwide
total
Worldwide
total
of of
EKİM 2011
Otomotiv
Dec 08
Dec 08
Dec 07
0
Dec 07
0
Dec 08
Dec 08
Dec 07
Dec 07
Dec 06
Dec 06
Dec 05
Dec 05
Dec 04
0
Dec 04
0
Dec 06
2 000
2 000
Dec 06
2 000
2 000
Gıda
Worldwide
total
Worldwide
total
of of
ISO/TS
16949
:2002
certificates
ISO/TS
16949
:2002
certificates
December
2004
to December
2008
December
2004
to December
2008
40 000
40 000
Worldwide
total
Worldwide
total
of of
22000:2005
certificates
ISOISO
22000:2005
certificates
December
2007
to December
2008
December
2007
to December
2008
10 000
10 000
8 000
8 000
30 000
30 000
6 000
6 000
20 000
20 000
1 000
1 000
10 000
10 000
Dec 08
Dec 08
Dec 07
0
Dec 07
Dec 08
Dec 08
Dec 07
Dec 07
Dec 06
Dec 06
Dec 05
Dec 05
0
Dec 04
0
Dec 04
0
2 000
2 000
Önümüzdeki yıllar …
- Belgelendirme kuruluşları arasında artan rekabet,
… olası değişiklikler ve sorunlar getirebilir.
- Piyasada değerleri azaltan ve imajı bozan düşük uzmanlığa sahip belgelendirme kuruluşlarının faaliyet
göstermesi,
Sorunlar
- Kalite Yönetim Sistemi belgelerine güvenin azalması,
- Kalite değil, belgelendirme üzerine odaklanılması,
- Fiyatların (denetçi günleri + günlük ücretler) aşağı
çekilmesi,
- Belgelendirmenin ticari bir meta haline gelebilmesi,
- Artan akreditasyon ücretleri,
- Belgelendirme Kuruluşunun “işverenin müşterilerine” güvenin kaybolması.
- Uzman denetçi çalıştırmada zorluklar,
Çoğunlukla büyük kuruluşların Kalite Yönetim
Sistemi belgelendirmesine ilgilerinin azalması
- “En üst düzey akreditasyon, işverenin müşterilerinden gelir”,
- Daha “yüzeysel” denetlemeler,
- Pazar içinde şirket imajının yükseltilmesi ve şirketin
diğerlerinden ayırt edilmesinde zorluklar (oturmuş
sisteme sahip kuruluşlar daha dinamik ve performans odaklı alternatifler arıyorlar);
- Meseleleri kendi sorumluluğuna alma rismi sektör
planlarının yayılması (otomotiv, havacılık, gıda, demir yolu),
- Küçük kuruluşlar belgelendirmeye zorlanıyorlar ve
ucuz belgelendirme çözümleri arıyorlar - Tanınmamış ve düşük uzmanlığa sahip belgelendirme kuruluşları bu talebe zayıf belgelendirme hizmetleri ile
karşılık veriyor - üçüncü tarafın belgelendirme güvenilirliğine zarar veriyor,
- Daha fazla devletin yönetmeliğine girmesi (ör. Çin,
Avrupa Akreditasyonu).
- Akreditasyon “kötü” belgelendirme kuruluşlarını ortadan kaldıramadı,
88
- Büyük alıcıların 2. Kısım denetimleri yürütmeye devam etmesi,
Avrupa’nın Sorunları
Akreditasyon ve Belgelendirme üzerine AB 765/2008
Yönetmeliğinin uygulanması (Ocak 2010’dan beri yürürlükte)
Başlıca Sonuçları:
- Akreditasyonun rekabetçi bir faaliyet olmaması.
Ülke başına tanınan sadece bir akreditasyon kuruluşu olması (ulusal tekel),
Faaliyetler
Ortak ISO/IAF Hareket Planı
IAF/ILAC/ISO Ortak Çalışma Grubu tarafından geliştirilmiştir
- Avrupa akreditasyon üyelerinin çoklu akreditasyondan resmi olarak vazgeçirilmesi,
Kilit Unsurlar
- Yerel akreditasyon kuruluşlarının yerel belgelendirme
kuruluşlarının akreditasyonuna yönelik “İlk Reddetme Hakkı”na sahip olması,
Yönetim sistemi verdiği sözleri yerine getiriyor mu?
- Eğer yerel bir akreditasyon kuruluşu akreditasyon
veremezse, belgelendirme kuruluşu bir başka Avrupa Akreditasyon üyesi akreditasyon kuruluşundan
akreditasyon talep edebilir,
- Avrupalı bir belgelendirme kuruluşunu Avrupa Akreditasyon haricinde akreditasyon edinmekten hiçbir
şey alıkoyamaz.
“Sonuç Unsurlarının” tanınması:
Belgelendirme kuruluşunun işverenin, "müşterilerine”
odaklanma ihtiyacı:
Tedarikçilerinin performansından memnunlar mı?
Uygunluk değerlendirme topluluğu içindeki tüm “Oyuncular” dan daha agresif bir durum görme alma ihtiyacı:
Hedef: “İyileri” “Kötülerden” ayırmak.
Avrupa’nın Zorlukları
Belgelendirme Kuruluşları için 2006’da yayınlanan yeni
şartlar (ISO/IEC 17021);
Yönetmelik 765 / 2008’in Uygulanması
- Prensip esaslı yaklaşım,
Riskler:
- Çıkar çatışmalarının yönetilmesi için sistematik yaklaşım,
- Özellikle belgelendirme amacıyla veya mevzuata uygunluk bakımından AB’ye özel şartların yaratılması
olasılığı,
- İki aşamalı ilk denetim ihtiyacı,
Yenilenen ISO/IEC 17021 halen 2010’da yayınlanacak.
- Avrupalı ve Avrupalı olmayan belgelendirme kuruluşları arasında “Eşitsiz Rekabet Ortamı” yaratılması,
Denetleme prosesi ve denetçi uzmanlığı üzerine daha
fazla odaklanma,
- Tekel, finansal esaret demektir.
Ortak ISO/IAF Tebliği (Haziran 2009): “Akredite Belgelendirmeden ISO 9001’e Beklenen Sonuçlar”
IQNet’in amacı:
“Güvenilir bir sonucu garantileyen etkili, verimli
ve kullanıcı dostu uygunluk değerlendirme proseslerinin geliştirilmesine aktif şekilde katkıda
bulunmaktır.”
ISO 9000 Danışma Grubu Dokümanı Güncellemesi
“ISO 9001-Tedarik Zinciri içinde anlamı nedir?”
IQNet’in Katkıları
“Uygun Denetleme Metotları” üzerine Ortak ISO/IAF
Kılavuzu, 3. Taraf denetçilerine yöneliktir, ama dahili
denetçiler için de faydalıdır!
IQNet aşağıdakiler dahil olmak üzere farklı Akreditasyon Kuruluşlarında aktif olarak yer alır:
Akreditasyon Kuruluşu Değerlendirmecileri için de
benzer bir kılavuz set.
- Uluslararası Akreditasyon Forumu (IAF),
www.iso.org ve/veya www.iaf.nu adreslerinden ücretsiz olarak indirebilirsiniz.
- Avrupa Akreditasyon İş Birliği,
Avrupa Akreditasyon (EA) ve EA Danışma Kurulu
(EAAB). Birçok IQNet Ortağı da Ulusal Akreditasyon
Kuruluşları içinde yer alır.
ISO 9001’in Geleceği
Revizyon prosesi yeni başladı (Tasarım şartnamesi: 2011)
Akreditasyon: IQNet’in Pozisyonu
Görüşülmekte olan konular:
Akreditasyon kuruluşları güvenilir ve etkili üçüncü taraf
yönetim sistem belgelendirmesi için piyasanın ihtiyaçlarına hizmet verebilir.
Yeni konuların risk yönetimi, “sonuç unsurları”, bilgi yönetimi, yenilik olarak dahil edilmesi.
Uygun şekilde gerçekleştirildiğinde, akreditasyon
üçüncü taraf belgelendirmesine yönelik güven oluşturmanın ve piyasaya belgelendirme kuruluşlarının uzman
oldukları ve bütünlük içinde bağımsız olarak hareket
ettikleri konusunda güven vermenin geçerli bir yoludur.
Bölüm 1: Bazı indirgemeler – düşük riskli/düşük kritik
kuruluşlar.
Bu sıfatla, IQNet akredite belgelendirmeyi desteklemektedir.
Bölüm 3: Büyük değişiklikler – olgunlaşmış kuruluşlar,
yüksek risk.
3 ayrı ISO 9001 (Bölümler 1, 2, 3)
Bölüm 2: Küçük değişiklikler – sektör planları için esaslar, düzenlemeler.
89
EKİM 2011
ERZURUM
Prof. Dr. Emrullah GÜNEY
Dicle Üniversitesi
Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi
Öğretim Üyesi
ERZURUM:
Dadaşın
Bar Oynadığı Diyar
90
El çek tabib, el çek yaram üstünden,
Sen benim derdime deva bilmezsin,
Sen nasıl tabibsin, yoktur ilacın,
Yaram yürektedir sarabilmezsin.
Sana derim sana ey kalbi hayın,
Kimseler çekmesin feleĞin yayın,
Yıkıp harab ettin gönül sarayın,
Alıp bir taşın koyabilmezsin.
Emrah’ım dinledin benim sözlerim,
Muhabbetin can evimde gizlerim,
Ne duruyon, ağlasana gözlerim,
Bir daha yarini görebilmezsin.
Sıvas ellerinden öteye Erzincan’dan ilerleyip değil, Kars
yaylasından güneybatıya da değil, alışılmışın dışına çıkarak, kuzeyden girelim sevgili Erzurum’a… Artvin’den
çıkıp yola, güzel bir ağustos sabahında, güneye doğru at sürelim, Tortum çayı vadisinin ürküntü veren
yalçınlığı içinde, doğaya hayran; ilerleyelim… Kıvrım,
kıvrım, büklüm büklüm… Zeytinliği çoktan geçtik. Solda Demirkent’e, sağda Yusufeli’ne bir selam iletip, ol
ozanlar diyarından dadaşlar diyarına geçelim. Oltu çayının Tortum çayına karıştığı yerde yol da ikiye çatallanır. Olur’a, Oltu’ya değil, kıbleye çevirip yönümüzü,
ilerleyip gidelim… Ekmeğini taştan yiyen emekçilere
selâm vermeden geçmek olur mu? Binbir zahmetle
çıkarıp yerin karanlık derinliklerinden, canını ortaya koyup, söküp alıp, binbir işlemden geçirip tesbih eyleyen,
bilezik eyleyen yoksul Oltu emekçisine selâmsız geçersen, küsmez mi sonra?
Yalçın kayalıklar içinde, vadinin uzanışlarına uygun gökçe bir su birikintisi... Gümüş bir çanakta sular. Burası
Tortum gölüdür. Bir kayma sonucu dağın koca koca
parçaları vadiyi tıkayıp ol gölün oluşumuna olanak tanımışlar. Durup burada, gölden tekrar vadiye inen suların
yarattığı iplik iplik, pamuk pamuk çağlayanı seyretmeli.
Kemerli dağın böğründen kopmuş koca kayalar yöre
insanına hizmet etmişler. Çünkü düşen sular elektrik
91
EKİM 2011
üretiyor. 50 metre yüksekten perde perde düşen
suların büyük uğultusu insana türkü gibi geliyor.
Korkunç bir coşku içinde düşüyor sular. Burada
Manavgat çağlayanının yumuşak çizgileri yok,
barışcıl yüzü yok. Tortum Çağlayanı yüzlerce kişiden oluşmuş bir orkestranın yarattığı bir kavga
türküsü gibi, bir direniş çığlığı gibi. Ama çıplak,
yalçın, dik yamaçların birden sonra erip gölün
başladığı o sınır çizgisi. Barış türküsü işte gölün
yüzünde. Tatlı kıpırtılarla gök gök kımıldanıyor.
Bir Kafkas hançeri gibi dağların kızıllığı içinde
sipsivri uzanan güzel gölün toplam alanı yalnızca 8 km karedir. Artık gölün batı kıyılarına izliyor
yolumuz. Ne büyük eziyetlerle yamaçlar kesilip
yol eylenmiş. Tarih boyunca Karadeniz kıyılarını,
Çoruh ellerine, Kafkas diyarını Erzurum ellerine
bağlayan belli başlı birkaç yoldan birisi bu. Ve
gide gide Tortum’a erişmek ne mutluluk.
Tortum küçük bir kasaba. “Tortum Kalesi yüksek
bir tepe üzerinde kare şeklinde bir yapıdır. Bir
demir kapısı vardır. Hisar içinde 18 kadar ev ile
Kanunî Sultan Süleyman Hanın küçük bir camisi
vardır. Bir ambarı vardı. Aşağı varoş mamur ve şirin yapılardır ki sayıları 700'e vardır. 7 mahalle ve
7 camisi vardır. 2 hamamı, 2 hanı, 10 sibyan mektebi, 70 kadar da türlü esnaftan dükkânı vardır.
Bedesten, imâret, medrese gibi şeyleri yoktur.
Her evinin geniş bağ ve bahçesi vardır. Havasının
güzelliğinden yemişi çoktur. Üzümü, armudu, al
renkli şeftalisi övülmeye değer. Şehir, Erzurum’a
iki konak olduğundan tüccar tayfası yemişlerini
Erzurum’a sandıklarla taşırlar. Erzurum eyaletinde Erzincan’dan sonra Tortum şehri İrem Bağı
gibi güzel bir şehirdir. Halkı yabancılara dost,
doğru özlü, uysal kimselerdir. Tortumda güherçile dâhi oluşur. Şehir dereli bir yerdedir.”
1647 yılında ol güzel Tortum’dan bir canlı kesit.
Evliya Çelebi pîrimiz böylece anlatmış. Bugünün
nüfusu 4 bine bile varmayan köy büyüğü beldeyi.
Tortum o yıllarda önemlice bir merkezmiş. Yalnız
değişmeyen bir özelliği var: Bugün de çevresinin
sebze-meyve gereksinimini karşılıyor. Güzel, bitek vadisinin çalışkan insanlarınca binbir emek
verilerek yetiştirilen üzümü, armutu, elması ve de
diğer çeşitli sebzeleri kıraç, meyvesiz Erzurum
ovasını ve yaylasını doyuruyor. Sevgili gezginimiz
Evliya’dan tam 222 yıl sonra, Fransız hükümetince imparatorluğumuzun doğu illerini araştırmakla görevli Théophile Deyrolée, Trabzon’dan
Erzurum’a yaptığı yolculukta Tortum’dan geçmiş.
1869’da. Bakalım ne demiş, “Tahsilden dönen bir
tahsildar, Tortum yöresinin son derece yoksul ol92
duğunu söyledi. Yalçın arazisinin pek az bir bölümü tahıl tarımına elverişliydi. Kasabalardan yirmi
tanesi dağların üzerindeydi. Halkı çobanlıkla geçiniyordu. Otuzbeş tanesi de Tortum suyunun boyundaydı. Ancak bu kasabaların halkı tarla açarak tahıl ekiyordu. Meyve bahçeleri yapıyordu.
Elma, armut, kayısı, dut ve ceviz ağaçları yetiştiriyorlardı. Ağaçların arasında kaybolmuş olan bu
kasaba gerçek bir vahaya benziyordu. Güneşten
yanan yolcu, gezgin daha uzaktan bu yeşillikler
altında dinlenmeğe can atıyor. Pek bol olan meyve ve süt ile serinliyor. Ürünün bolluğundan ağaçların dalları yerlere sarkıyor.
Güneş battı mı, bütün kasabalardan meyve yüklü
merkep kervanları çıkar. Erzurum’a gitmek için
köylüler yolun büyük bir kısmını gecenin serinliğinde almayı tercih ederler. Bu meyve bahçelerinin zengin sahiplerinin çoğunun dört, beş, hatta
altı tane karısı vardır. Bu kadınları aynı zamanda
bahçelerinde çalıştırırlar. Meyvelerin hepsi yazın
taze olarak satılamadığından özellikle dut ve kayısı güneşte kurutularak kışa saklanır. ”
Tortum’un eski adının Nihah olduğunu öğreniyoruz.
Erzurum’a 59 kilometre yolumuz kalmış. Güzel
doğu kentimize kuzeyden gireceğiz.
…………………………….
Erzurum, Anadolu’nun doğusunda, eşsiz dağlara dişlerini sıkan, gerekirse mütecavize bu dişleri
gömen bir efsane aslanı gibi diş diş yükselen Erzurum.
Tarihinin eksikliği ile yerin dibine ayaklarını basan, gömdüğü şehitleriyle topraklarının iliklerine
kadar Türk olan, şehitlerinin göğe yükselen ruhlarıyla başı göklere değen Erzurum.
Tarihimizin her devrinde bizim olan, bizim kalan
ve asıl unutulmaz tarafı: Bizi eşsiz bir büyüklükle,
doğrulukla temsil eden Erzurum.
Verdiği şehitlerin sayısı, bu ülkeyi ayakta tutmak
için yıkılan yuvalarının sayısı bilinmeyen, bu kaç
kere Gazi Erzurum.
Ebedî tek bir Türkiye görmeye hasret çeken vatanseverlerinin ayağa kalkmak için, üzerinde bir
taht gibi yükseldiği eşsiz yüksek yaylamız Erzurum.
Soysuzlaşmayanların, büyük tarih macerasını,
soyumuzun sınır ardında kalanlarını büyük bir
şuurla gözden geçirmek için tırmandığı, yüksek
vatan kulesi Erzurum.
93
EKİM 2011
94
Nihayet… Kadını ayrı, erkeği ayrı destan yaratan ve dünya ordularının kaç kere imrendiğini Türk ordusunu, Aziziye
tabyalarında kendisine hayran bırakan yiğit, mert, koçak
Erzurum.
…………………………….
Palandöken Dağında çaldığım kavalımın sesi yayılırken ol
diyara, bir göz atalım tarihine. Nice kavimler göç göç buradan geçmişler, niceleri kalıp yerleşmişler. Krallar, sultanlar,
beyler Erzurum toprağını yurt bilmiş. Hurriler, Urartulular,
Asurlular egemen olsalar da bu topraklara öyle uzun boylu sahip çıkamamışlar. Kimmerler, İskitler, Medler derken,
şöyle böyle 8 bin yıl kadar önce Persler el koymuşlar ve
Makedonya’dan kaynaklanan bir korkunç kasırga tüm
Anadolu’yu İmparatorluğunun içine almış. Erzurum ve
dolayları bir süre Ermenilerin elinde kaldıktan sonra Roma
etkisine girmiş. Ama İranlılarla yapılan savaşlarda verilmiş,
alınmış; alınmış, verilmiş; sık sık el değiştirmiş. Ve İsa’dan
395 yıl kadar sonra Bizans adlı ol devlet Roma’dan ayrılıp
da bağımsızlaşınca tüm Anadolu, Konstantinopolis Devletinin parçası olmuş. Eski Azzi kentinin adı Ermenilerce
Karin’e çevrilmişti, ama İmparatorun verdiği ad hepsini
bastırdı ve yeni adıyla anılır oldu. Teodosius bu topraklar
üzerinde bir kent kurulmasını buyurmuş ve kendi adını
yaşatmak için de ona adını vermiş: Teodosiopolis… Yeni
kent güneyden, kıbleden gelen müslüman Araplarca sıkıştırılmaya başlandı. Ve yeni bir ad çıktı ortaya: Kalikala… Ve tarih boyunca bu kadar sık adı değişmiş başka bir
kent belki yoktur Anadolu’da… Müslüman akıncıların ele
geçirmesinden sonra çokça nüfuslandı kent. Ancak islâm
akıncıların hızı kesilince Bizans geri aldı yöreyi. Malazgirt’te
kazanılan zaferden epey önce 1048 de Türkler yöreye el
attılar. Sultan Tuğrul Beyin görevlendirdiği iki yiğit komutan, İbrahim Yınal ile Kutulmuş kenti kuşattılar. Erzen kentinden kaçan halk Karin’e sığındı. Türkler burayı aldıktan
sonra adını Erzen el-Rûm yaptılar. Savaşlarda kent baştanbaşa yanmış, yıkılmıştı. Sonraları Saltukoğullarına başkentlik yapan ve halk dilinde adı artık adı Erzurum olan
kent bayındır bir duruma getirildi. O yıllarda Anadolu’nun
en önemli, en güzel yerlerinden biri oldu. Moğol egemenliğinden sonra Eretna Beyliği kuruldu. Karakoyunlular, Timur ve Akkoyunlular… Giderek de Şah İsmail yöreyi ele
geçirdi. Erzurum çok sık sâhip değiştirdi. Ama hep Türk
egemenliğinde kaldı. En parlak çağını Selçuklu döneminde, Alâaddin Keykûbat’ın sultanlığı sırasında yaşadı. Kalesi
onarıldı. Tanpınar anlatsın da dinleyelim: “Bu surlar içindeki şehir: Sincabî kubbeler üstündeki çinili mahrutlarıyla
gülümsiyen Selçuklu hamamları, mermer revaklar üzerine geniş saçaklarını yaymış endamlı saraylar, tuğlanın
yakutiyle örülerek aralarına lâcivert işlenmiş minareler…
Hep böyle mermerin nurundan, çininin rüyasından ve
tuğlanın ışığından yapılma medreseler, mescitler, mümbetler… Güneş vurduğu zaman rengârenk bir şehriâyin
hâlinde fağfurlar diyarı gibi pırıldayan belde.
95
EKİM 2011
Dört cephede dört haşmetli kapı, büyük değirmi taşların kavisli olukları içinde manivelâyla harekete getirilen demir
gövdeli ağır kanatlar tunç gürültüler çıkararak sabahları açılıp akşamları kapandığı
zaman ya Hindden Çinden gelen, ya Hinde heybetli kervansaraylarında konaklamak için içeri girişleri, ya konakladıktan
çıkıp yola revan oluşları… Şehirde refah
hava gibi dalgalanıp su gibi akıyor.
Bu Erzurum hayal olmuş uzak bir hakikattır.”
Yıl 1515… Osmanlı tahtında Yavuz Selim
vardır. Çaldıran zaferiyle birlikte Erzurum
da artık Osmanlı yönetimi altına girmiştir. Sonraları Celâlî ayaklanmalarıyla çok
sarsıldı yöre… Kardaş kanı aktı bol bol.
Yıllar ve yıllar süren bir iç savaş yaşadı
Erzurum’un dadaşı… Yalnız kardaş kardaşa değil, zaman zaman da Gürcüye, Aceme karşı konuldu. İmparatorluğun yüzbinlik orduları gide gele Erzurum’u yol etmişti.
Karargâhlar kurulmuş Erzurum’u çepeçevre kuşatan dağlarda… Yıllar geçmiş…
Güneyin sıcak denizlerine inmek istermiş
Rus Çar İmparatorluğu… İlk kez 1828 de
aşıp Kafkasları, geçip Kars’ı , Erzurum’a
varmış Moskof askeri. Yiğit Salih Paşa
kenti savunmaya kararlı, ama gerici güç,
çıkarcı kara güç “malımıza zarar gelir”
deyu kolay yönden Ruslara teslim olmak
isterler. Tabyalarda yiğitçe direnir yoksul
Anadolu’nun korkusuz Mehmeti.
Bu sefer ilk değildir, son da olmayacaktır.
Önemli bir köprübaşı olduğundan Erzurum, tüm akınlar, göçler, saldırılar oradan
geçmiş, o yoldan yapılmış… Zavallı Erzurum… Ne zaman Rus askeri Kafkasya’ya
geçse, Erzurum’u bir telaş alırmış… Ne zaman Rus askeri Evladı Fatihan diyarında,
Rumeli’nde, Şipka geçidini aşıp Edirne’ye
doğru yürüse Erzurum kahrolurmuş… Yıllar ve yıllar, bu böyle sürüp gitmiş… Kısa
süren yaz boyunca Türk yapmış, çatmış;
Rus gelip yıkmış… Türk ayağa kaldırmış;
Ermeni saldırıp yerle bir etmiş. Ve Erzurum
tarihi boyunca, şöyle bir elli yıl yaşamamış
barış içinde, sessiz ve mutlu.
93 harbinin tüm dehşetini yalnız Balkanlardaki Türk illeri değil, Kafkaslardaki,
Erzurum-Kars yüksek yaylalarındaki Türk
96
diyarı da yaşadı. 1877’nin o korkunç günleri. Ailelerin
darmadağın edildiği, köylerin, kentlerin yangın yerine
çevrildiği insanoğlunun azgın, yırtıcı hayvana dönüştüğü, güçlünün masum Türk insanını yok etmek için çılgınlaştığı yıl… Ama çilesi bitmemiş olmalı ki Erzurum’un
1916’nın 16 Şubat’ında ve Sarıkamış’taki o kahredici
yenilgimizin ardından Ruslar yine girdiler ol kente…
Zulüm katmerlenmişti… Erzurum Ermenileri de tam
silahlı olarak sahnedeydi. 12 Mart 1917 de Türk ordusu, çekilmiş Rus ordusunun arkada bıraktığı, donattığı,
silâhlandırdığı Ermenileri püskürtüp Erzurum’a girdiği
zaman ortada bir kent var mıydı, yok muydu? Gerçi
Selçuklu anıtları yüzyılların yıkımına, insanın, düşman
insanoğlunun yıkıcılığına göğüs germiş, ayaktaydılar
ama, neredeydi bu kentin insanları her savaşın ardından yeniden canlanan ticaretiyle doğunun canlı alışveriş merkezi Erzurum burası mıydı? İnsan kuşkuya
kapılıyordu. Bir sevgili Erzurum hemşehrisinden, büyük
eğitimci Cevat Dursunoğlu’ndan dinleyelim o günleri:
”Yollar Rus ordusunun çeşitli döküntüsüyle dolu idi.
Köylerin çoğu boştu. Halkın pek azı yurtlarına dönebilmişlerdi. Bunlar da birer virane olan evlerine yerleşmeye çalışıyor, günlük seçim derdiyle çırpınıyorlardı. Hele Gümüşhane’den öteye kışı sertleşmeye
başlayan amansız iklimde yoksul halkın durumu bir
afet hâlini almıştı. Köylerde od yok ocak yok. Geçen
dört yılın çetin kış savaşlarında insan eti yemeğe alışan kurtlar geceleri sürülerle dolaşıyor ve insanlara
saldırıyorlardı. Biz ancak kafileler hâlinde ve günde
onbeş, yirmi kilometre yürüyebiliyorduk. İklim şiddeti
savaş sonrası musibeti yetişmiyormuş gibi birde hükümetsizlik felâketi her tarafa çökmüştü. Memleketin şirâzesini ancak bu sınır vilayetleri halkının siyasi
olgunluğu ve sağduyusu koruyordu. Bu kötü şartlar
altında birçok günler yavan ekmek dahi bulamadan
han viranelerinde ışıksız ve ateşsiz geceleyerek çeşitli
güçlüklerle yirmibir günde Erzurum’a varabildik.
Umut ne zaman doğdu? Kâzım Karabekir Paşa
XV.Kolordu Komutanı olarak Erzurum’a geldiği gün.
Ve Deli Halit Paşa Ermenileri, Gürcüleri daha doğulara
doğru sürüp çıkardığı günler. Asıl bayram Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa’nın Erzurum’da durakladığı
günlerdi… Bu yıkıntılarla dolu kent hiç de umutsuzluğa kaptırmamıştı onu. Biliyordu ki, önemli olan kentin
dış görünüşü değil, gürp gürp atan insanının coşkusu,
yiğitliğiydi… Ve bir ferdi millet olmaya karar vererek,
sıyrılıp çıktı üniformasından ve her biri bir savaş, zafer
yadigârı madalyalarından… Tarih: 8/9 Temmuz 1919…
Ardından tüm Doğu Anadolu illerinden gelen delegelerle yapılan kongre… Küçük bir meclis örneği, bir prova… Ve karar verilir: Ya bağımsızlık, ya ölüm…
Çocukluğumun en mesut günlerini içinde geçirdiğim
ve 1915-1916 kışında tabyalarında döğüştüğüm Erzurum şehri bir enkaz yığını olmuştu. Savaştan önce
seksenbin nüfusu oldukça refahla besleyen, çarşılarında pazarlarında kalabalıktan geçilmeyen bu gösterişli sınır kentinden kocaman bir köy harabesi ortada
kalmıştı. Savaş yıllarında onbinlerce insan tifüsten ve
çeşitli bulaşıcı hastalıklardan ölmüş, istila öncesinde
eli ayağı tutanlar muhacir olmuş, onbin kadar hemşehriyi de Ermeniler çekilirken öldürmüşlerdi. Şehirde kılıç artığı olarak üç dört bin kişi kalmıştı. Bir bu
kadar da köylerden buraya göç etmişlerdi. Bu yüzden
şehir köyleşmişti. Ölümlerden kurtulan hemşehrilerle, muhacirlikten dönenler yangınlardan ve patlayan
cepâneliklerin depremlerinden kalan eski refahlı evlerinin harabelerinde birer ikişer oda tamir ederek içine
sığınmışlar, geri kalan enkazı yakarak kışı geçirmeye
uğraşıyorlardı. Dış görünüş umut verecek gibi değildi.”
Soyunup nişanlarından bir bir urbalarından
Dört kapılı güzel Erzurum, artık acılara yer yok… Çilen bitti gayri. Seni diyerek geldi Mustafa Kemal. Bir
Erzurum hemşehrisi oldu O. Senden aldığı cesaretle
ayrıldı Osmanlı paşalığından. Dadaşın oynadığı barla
heyecanlandı, coştu. Ve tüm dünyaya duyurdu ki, “
Anadolu’yu kurtaracağım. Söz verdim milletime. Bu yıkıntılar üstünde bağımsız bir Türkiye Devleti kuracağım.”
Sözü Ozanımız Dr Ceyhun Atuf Kansu’ya bırakalım.
“Erzurum yaylasına güneş vuruyor
Palandöken dağında bir bölük kar
Yunmuş yıkanmış yüreğinde bir halkın
Selâm duruyor
Çıkmış Sivas yollarına Erzurum’dan
Mustafa Kemal, Erzurum hemşehrisi
Bir ferdi millet, halktan biri
Samsun’a ayak bastığı günden beri
Ateş gömleğini giyindi halkın.”
Ulucami, Yakutiye, Üç kümbetler… Selçuklunun sabrını, beğenisini türkü gibi çığıran anıtlar… Taş emekçilerinin, yapı ustalarının taşı cansızlıktan kurtarıp ona
can verdiği, soluk verdiği, türkü söylettiği anıtlar… Yalnız çifte Minare sayfalar ve sayfalar anlatılsa eksik bir
şeyler kalır… 1923’lerde Erzurum lisesinde Edebiyat
öğretmeni olan Prof Ahmed Hamdi Tanpınar söylesin
son sözü: “Erzurum Türk Tarihine, Türk Coğrafyasına
1945 metreden bakar. Şehrin macerası düşünülürse,
bu yükseklik daima göz önünde tutulması gereken bir
şey olur.”
Palandöken Dağında kavalımın sesi var.
97
EKİM 2011
98
FİBER
Rıdvan UĞURLU
Serbest Telekomünikasyon
İşletmecileri Derneği (TELKODER)
Genel Sekreteri
Eve Kadar Fiber
Telekomünikasyon alanında son yıllarda gerçekleşen teknolojik gelişmeler sonucunda, ses, veri ve görüntü hizmetlerine olan talepte büyük artışlar ortaya çıkmıştır. Günlük hayatımız giderek daha fazla bilgiye ulaşmayı gerektiriyor. Bu da herkesin yüksek hızlı hatlardan haberleşebilmesi
için gereken ‘’evlere kadar hızlı haberleşme altyapısı’’nın yani “Eve Kadar
Fiber”in kurulmasını şart hale getiriyor. Çünkü büyük ölçüde bakır kablolu
eski teknolojiye dayanan sabit haberleşme altyapımız, geleceğin ihtiyacını
karşılayacak durumda değil.
Bütün dünyada da son zamanların en önde gelen konularından birisi,
evlere kadar hızlı haberleşme hatlarının, yani fiber optik hatların çekilmesi konusudur. Bu yeni hatların hızla ve ülke sathına yaygın şekilde tesis
edilmesi, ülkelerarası yarışın en önemli ön şartı sayılıyor. Mesela Avrupa
Birliği’nde, bu amacı destekleyecek hedefler, teşvikler ve rekabet destekleri uygulamaya çoktan girmiş durumdadır. Birçok AB ülkesi önümüzdeki
3-5 yıl içinde evlerin tamamına 20-30 MB hızın sağlanmasını, yarısına ise
100 MB hızındaki fiber hatlarla ulaşmayı planlamış durumdadır.
Diğer ülkelerde ülke çapında fiber şebeke tesisi konusunun Hükümet düzeyinde ele alınarak değişik çözümler üretildiği görülüyor;
Avustralya hükümeti Nisan 2009’da “Ulusal Genişbant Şebekesi” için
planlarını açıklamıştır. Bu plan ile 8 yıl içerisinde evlerin ve iş yerlerinin
% 90’ına 100 Mbit indirme hızında genişbant götürülmesi hedeflenmektedir.
Fransa’da birçok belediye devletin finansal bir aracı olan mevduat biriktirme fonundan borç alarak genişbant altyapısı kurmuşlardır.
99
EKİM 2011
İsveç hükümeti bilgi ve iletişim teknolojileri komisyokomisyo
nu kurmuş, Belediyeler ve bölgesel işletmeciler, ulusal
genişbant altyapısı programına dâhil edilmiştir.
Portekiz hükümeti, Ocak 2009 tarihinde ekonomik
krizle mücadele amacı taşıyan ilk teşvik planı olan 2,18
milyar Avronun Gelecek Nesil Şebekelerin (genişbant
dâhil) geliştirilmesi için özel sektöre kredi verilmesi için
kullanılacağını açıklamıştır. Yatırım ile 1,5 milyon ev ve
işyerinin yeni fiber şebekelere bağlanması ve yüksekhız internet, televizyon ve ses hizmetlerinde önemli
iyileşmelerin yaşanması hedeflenmiştir.
Türkiye’de son dönem verilerine bakacak olursak Bilgi
ve İletişim sektörünün beklendiği kadar büyümediğini
görmekteyiz. Ülkemiz bu alandaki ülke sıralamalarında
gerilemeye başlamıştır. Oysa Türkiye geride kalmaya razı
olmamalı ve bütün ülkelerin atak yaptığı her eve fiber ko
konusunda da acilen daha hızlı bir atak yapmalıdır.
Türkiye’de eve kadar fiber tesis etmek için yatırım yapan
firmalar bulunuyor, ancak yerel yönetimlerin olumsuz uy
uygulamaları nedeniyle yeterince hızlı gelişme sağlanamıyor.
İşletmeciler eve kadar fiber tesis edebilmeleri için kendi
kendilerine kanun ile tanınan “Geçiş Hakkı”nı kullanamıyorlar.
İşletmecilerin şehir içlerinde kazı yapabilmeleri, yerel yö
yönetimlerin olumsuz tutumu nedeniyle engelleniyor. Geçiş
Hakkı konusu çok acele olarak siyasi müdahale ile çö
çözülmelidir.
Eve kadar fiber konusunun da yatırımın hangi şirketler
tarafından yapıldığından bağımsız olarak, tekelleşmeye
meydan vermemek için aşağıda yer alan ilkelerin “vazgeçilmez şartlar” olarak benimsenmesi önemlidir;
1. Kurulacak fiber altyapı şebekesi diğer işletmecilerin
serbestçe kullanımına açık olmalıdır. Bu zorunluluk
sağlanırken şebekeye sahip işletmeci/lerin diğer iş
işletmecilere karşı aynı mesafede olması sağlanmalı ve
ayrımcılığa yol açılmamalıdır.
2. Fiber konusunda Etkin Piyasa Gücüne sahip işletmeişletme
ci/ler belirlenmeli ve getirilecek yükümlülüklerle rekareka
bet ihlalleri önlenmelidir.
3. Fiber altyapı işletmecisi sadece toptan pazarda faalifaali
yet göstermeli, perakende pazarda faaliyet göstermegösterme
melidir.
4. Toptan erişim hizmetlerinin fiyatları maliyete dayalı
olarak belirlenmeli, ancak şebekenin işletilmesi ve ya
yatırımların yaygınlaşması için yeterince getiri kazanmakazanma
sını da sağlamalıdır.
ger5. Yerel Yönetimler ile Kamu kurum ve kuruluşlarının ger
çekleştirilecek yatırımlarda teşvik edici olmaları, hem
şehir içi hem şehirlerarası geçiş hakkı konusunda des
destekçi ve kolaylaştırıcı olmaları sağlanmalıdır.
100
6. Yatırımcı firmaların yatırım yapmasını
destekleyecek öngörülebilir ortam ve tutarlılık sağlanmalıdır.
7. Kurulacak fiber şebekesi topolojisi “Noktadan Noktaya” olmalıdır.
8. Fiber şebekenin her noktada yaygınlaşması için Evrensel Hizmet Fonu kullanılmalıdır.
Türkiye’de yaygın fiber altyapı şebekesinin kurulmasında dikkat edilmesi gereken
en önemli nokta piyasada rekabetin engellenmesine ve tekellerin oluşmasına yol
açmayacak politika ve modellerin benimsenmesinin gerekliliğidir. AB ülkelerinde bu
süreçte yaşanan bazı örnekler Türkiye için
örnek teşkil etmelidir. Sadece bir işletmecinin tüm altyapıyı kurması ve karşılığında piyasada rekabetçi olma, ayrım gözetmeme
gibi rekabeti destekleyici yükümlülüklerden
belirli bir süreliğine muaf tutulma yöntemi
AB ülkelerinde geçmişte en çok tartışılan
ve rekabete olan negatif etkisi ortaya konan
bir uygulamadır. Yine altyapı yatırımlarının
sadece birkaç işletmeci tarafından imtiyaz
kapsamında değerlendirilerek gerçekleştirilmesi sektörde rekabete vurulan en önemli
darbe olacaktır.
Her Eve Fiber Kablo tesisi ile genişbant internet pazarına ve telekomünikasyon alanına ivme kazandırılması, Türkiye’nin uluslararası düzeyde rekabet gücünün artırılması ve
Türkiye ekonomisinin sayılı ekonomiler arasına girebilmesi için sanılandan çok daha
büyük önem sahiptir. Bu nedenle siyasetin,
devletin yetkili tüm kurumlarının fiber şebeke yatırımlarının rekabetçi bir ortamda
teşvik edilmesi konularında gereken ilgiyi
göstermesi gerekmektedir. Bu alandaki gecikme veya hatalı bir politika, telafisi çok zor
bir geri kalışa yol açabilir.
Türkiye Dünya’da ilk 10 ekonomi içine girecekse, Telekom sektöründe ilk 9’a girmek
zorundadır.
Böylesine önemli olan bu konuda adım
atılmadan ve karar alınmadan önce, konu
kamuoyuna açık bir şekilde etraflıca tartışılmalı, toplumun tüm katmanlarını temsil
eden siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınarak toplumsal mutabakat
sağlanmalıdır.
101
EKİM 2011
TSE-ENERJİ ETİKETLEMESİ
Elektrik-Elektronik Müh. Fatih KARIK
TSE Ankara Elektrik Laboratuvarı
Enerji Verimliliği
Kanunu, Enerji
Etiketlenmesi ve
Buzdolapları
Enerjiyi verimli kullanmak giderek daha çok önem kazanıyor.
Enerji israfının ekonomik kayıplara neden olduğu herkes tarafından biliniyor. Ne yazık ki verimliliğin tek nedenini ekonomik
kaygılar oluşturmuyor. Kullandığımız enerjinin büyük kısmı bir
fosil yakıtlardan elde ediliyor. Kullanıldıklarında çevreye zararlı
gazlar salan bu yakıtlar ise yaklaşan küresel ısınma felaketinin
başlıca nedeni sayılıyor.
Daha yaşanılır bir dünya için çevreci enerji kaynaklarına yönelmenin zorunlu olduğu birçok uzman tarafından vurgulanırken,
sahip olduğumuz enerjiyi verimli şekilde kullanmak, aynı enerjiyle daha çok iş gerçekleştirmek günümüzün tartışılan konuları arasında geliyor.
Sahip olduğumuz para, zaman, enerji v.b. kaynaklarımızı;
mümkün olduğunca az miktarda, dikkatli, planlı kullanarak
hem tutumlu olabilir savurganlığı önleyebiliriz, hem de bugünün ihtiyaçlarını karşılarken gelecek kuşaklarında ihtiyaçlarını
dikkate alarak kaynak kullanımında sürdürülebilirliği sağlayabiliriz.
Enerji Verimliliği Kanunu
2 Mayıs 2007 tarihinde 26510 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5627 sayılı Enerji Verimliliği
Kanunu’na göre enerji verimliliği şöyle tanımlanmıştır:
Enerji verimliliği: Binalarda yaşam standardı ve hizmet kali-
102
tesinin, endüstriyel işletmelerde ise üretim kalitesi ve
miktarının düşüşüne yol açmadan enerji tüketiminin
azaltılmasını, ifade eder.
Bu Kanunun amacı; enerjinin etkin kullanılması, israfının önlenmesi, enerji maliyetlerinin ekonomi üzerindeki
yükünün hafifletilmesi ve çevrenin korunması için enerji
kaynaklarının ve enerjinin kullanımında verimliliğin
artırılmasıdır.
Bu Kanun; enerjinin üretim, iletim, dağıtım ve tüketim aşamalarında, endüstriyel işletmelerde, binalarda,
elektrik enerjisi üretim tesislerinde, iletim ve dağıtım
şebekeleri ile ulaşımda enerji verimliliğinin artırılmasına
ve desteklenmesine, toplum genelinde enerji bilincinin geliştirilmesine, yenilenebilir enerji kaynaklarından
yararlanılmasına yönelik uygulanacak usul ve esasları
kapsar.
Yine bu Kanuna göre Enerji Verimliliği Koordinasyon
Kurulunu aşağıdaki birimlerden meydana gelir:
Bakanlığın Genel Müdürlüğün ilgilendirildiği Müsteşar
Yardımcısı Başkanlığında, Türk Standardları Enstitüsü,
İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı,
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Bakanlık, Çevre ve Orman
Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Hazine Müsteşarlığı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu,
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ve Türkiye Belediyeler Birliğinin birer
üst düzey temsilcisinden oluşur.
a) Bakanlık: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığını,
b) Genel Müdürlük: Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel
Müdürlüğünü
ifade eder.
Kanun Ne Getiriyor?
Kanun genel olarak; enerji verimliliği çalışmalarının
etkin olarak yürütülmesi, izlenmesi ve koordinasyonu
konusunda idari yapının oluşumunu, enerji verimliliği
hizmetlerinin yürütülmesi konusunda yapılacak yetkilendirmeleri, görev ve sorumlulukları, toplumun
eğitim ve bilinçlendirilmesi ile yenilenebilir enerji
kaynaklarının yaygınlaştırılmasına yönelik ve sektörel
uygulamalara ilişkin çeşitli destekleme mekanizmalarını, teşviklerle ilgili konuları ve yasal gerekleri yerine
getirmeyenlere uygulanacak para cezalarını kapsamaktadır. Ayrıca Yasa bugüne kadar enerji verimliliği
konusunda kuruluş kanununda bir yetkilendirme olmaması nedeniyle; EİEİ’nin Kuruluş Kanunu’nda da
değişiklik yaparak, EİEİ’yi yetkilendirilmiş kuruluş haline getirmektedir.
Enerji Etiketlemesi
Gelecekte bütün elektrikli ev aletleri, enerji tüketimlerini
gösteren etiketleri bulundurmak zorunda olacaklardır.
Avrupa Birliği ülkelerinde, ilk aşamada buzdolapları
ve derin dondurucular için bu sınıfandırma yapılmıştır. Ülkemizde de, Avrupa Birliği mevzuatlarına paralel
olarak enerji etiketlemesi ile ilgili yasal düzenleme çalışmaları yapılmaktadır. Bununla beraber Enerji Verimliliği Kanunu kapsamında Binalarda Enerji Performansı
Yönetmeliği yayınlanmış olup 1 Ocak 2011 tarihi itiba103
EKİM 2011
rıyla yeni binalarda Enerji Kimlik Belgesi (EKB) zorunlu hale getirilerek enerji
performans derecelendirilmesine gidilmiştir. Enerji performans derecelendirmesi asansörlerde, taşıtlarda, gıdada,
tekstilde ve yaşamımızın her alanında
kullandığımız tüm ürünler için hayata
geçirilmeye başlanmış olup, çalışmalar
hızla sürdürülmekte, yeni ulusal ve uluslararası kararlar alınmaktadır.
Birçok beyaz eşya ve yaygın kullanılan
ev aletleri, enerji verimliliğini gösteren
etiketler taşımaktadırlar. Çamaşır, kurutma ve bulaşık makineleri içinde en verimli olanlar A sınıfındadır. Buzdolapları
ve derin dondurucularda ise A++ veya
A+ aranmalıdır. Şu anda kullandığınız ev
aletiniz E ile G sınıfı arasındaysa, bir A
sınıfı ürüne göre iki kat kadar daha fazla
elektrik harcayabilir.
A , A+ ve A++ sınıfları arasındaki farklar
enerji tüketiminden kaynaklanmaktadır.
Aşağıdaki tabloda bu sınıfların enerji tüketimleri kıyaslanmıştır.
Enerji
Üretici
Model
Çok Verimli
Az Verimli
(24 saatlik standart deney sonuçlarına göre)
Gerçek tüketim cihazın nasıl ve nerede
kullanıldığına bağlıdır.
Enerji Sınıfı Günlük Elektrik Tüketimi
Günlük tüketim
(kW/24Saat)
Enerji sınıfı
A++
0,5
A+
1,07
A
1,23
B
1,7
Taze Gıda Bölmesi Hacmi:(litre)
Dondurulmuş Gıda Bölmesi Hacmi: (litre)
Gürültü: (Ses Gücü Düzeyi)
XYZ
xyz
xyz
xz
Örnek Bir Enerji Etiketi
A++ enerji seviyesi günde 0.5 kWh değerinde bir enerji
tüketilmektedir. 0.5 kWh. 40 W değerinde bir lambanın
12 saat yanmasına eşdeğer bir tüketimdir.
Avrupa başta olmak üzere dünyanın pek çok gelişmiş
ülkesinde A+ ve A++ ürünler devlet tarafından özendirilmektedir. Avrupada A+ buzdolaplarının tüm buzdolabı satışlarına oranı % 24, A++ satış oranı se % 2
dolayındadır. (2006)
Enerji etiketleri, bir aygıtın enerji sınıfı, enerji kullanımı
ve başka özellikleri konusunda bilgi verir. Her aygıtın
yalnız satın alış fiyatını değil, aynı zamanda onun kullanım ömrü boyunca yapacağı enerji harcamalarını da
değerlendirmek gerektiğinden, bu etikete gerekli özeni
göstermekte fayda vardır. Bir makinenin kullanım ömrü
20 yıla kadar uzayabilir. Cihaz üzerindeki etiket, A ile
G arasındaki bir skala üzerinde cihazı enerji sarfiyatı104
Buzdolabı
Logo
na göre değerlendirir. Bu cetvelde A en düşük enerji
sarfiyatını ve G en yüksek enerji sarfiyatını gösterir. Ayrıca, etiket su sarfiyatı, gürültü vs. gibi diğer faktörlere
dayalı olarak cihazın performansı konusunda da temel
bilgiler verir. Bu, aletin fonksiyonlarının ne derece iyi olduğunu birebir görmenize yardımcı olur.
Buzdolapları
Buzdolaplarında enerji verimliliğini aşağıdaki örnekle
somutlaştırabiliriz:
1. Buzdolabı şebekeden 7 birim güç çekiyor, verdiği
soğutma gücü=3 birim
2. Buzdolabı şebekeden 5 birim güç çekiyor, verdiği
soğutma gücü=3 birim
İhtiyacımız olan güç (soğutma gücü) 3 birim olsun.
Burada 2. buzdolabı daha verimlidir çünkü ihtiyaç gücümüzü (3 birim) şebekeden daha az elektrik enerjisi
çekerek (5 birim) karşılamaktadır.
Enerji tasarrufu, sera etkisinin azaltılmasına ilişkin Avrupa planları içindeki en önemli parametredir. Enerji tasarrufunun, enerji tüketiminin ve ilgili karakteristiklerinin
ölçümüne ilişkin standardlaştırılmış yöntemlerle değerlendirilmesi gereklidir.
Bu kapsamda, bu Avrupa standardının esas alınması
hususu ev tipi elektrikli soğutucular, dondurucular ve
bunların kombinasyonlarının enerji etiketlemesi ile ilgili
92/75/EEC[2] no.lu konsey direktifini tamamlayan
3 Temmuz 2003 tarihli 2003/66/EC no.lu komisyon
direktifiyle düzeltilmiş olan 21 Haziran 1994 tarihli
94/2/EC no.lu komisyon direktifinde belirtilmiştir.
TS EN ISO 15502 (performans) standardı, fabrikada
monte edilen ve evlerde kullanılan iç doğal dolaşım
veya cebrî dolaşımla soğutulan soğutma cihazlarına ait
önemli karakteristiklerin belirlenmesini ve bu karakteristiklerin kontrol edilmesine yönelik deney metotlarını
kapsar.
TS 2225 EN 60335-2-24 (güvenlik) standardı ise aşağıda listelenen ve beyan gerilimi bir fazlı cihazlar için
250 V’dan, diğer cihazlar için 480V’dan ve bataryadan
çalıştırılan cihazlar için 24 V d.a.’dan fazla olmayan cihazların güvenlik kurallarını kapsar:
-
Ev ve benzeri yerlerde kullanılan soğutucular,
-
Bir motor-kompresörle birleşik olan buz yapıcılar ve
donmuş gıda depolama bölmelerinde birleşik olarak kullanılması amaçlanan buz yapıcılar,
-
Kamplarda, turistik karavanlarda ve dinlenme
amaçlı botlarda kullanmak için olan soğutucular ve
buz yapıcılar.
Resmi Gazete Tarihi: 30.12.2006
Resmi Gazete Sayısı: 26392
Ev Tipi Buzdolapları, Derin Dondurucular, Buzdolabı
Derin Dondurucular ve Bunların Bileşimlerinin Enerji
Etiketlemesine Dair Yönetmelik (94/2/AT)
Resmi Gazete Tarihi: 30.01.2010
Resmi Gazete Sayısı: 27478
Buzdolapları ve derin dondurucular sürekli çalışırlar, bu
nedenle bu aletlerin iyi olanlarından almak çok önemlidir. Enerji olmayan modellere göre % 75 daha az elektrik kullanırlar.
Aşağıdaki hesaplamalar, farklı enerji derecelendirmelerine sahip yaygın kullanılan bazı cihazların ne kadar
elektrik harcadıklarını karşılaştırmanıza yardım edecek
ve yüksek verimli bir cihaz kullanıldığında, genellikle bir
iki sene içinde, aletin satın alma bedeli kadar tasarruf
yapabileceğinizi kanıtlayacaktır.
Hesaplamalarımızda, elektriğin kWh (% 18 KDV dahil)
0.30 TL olduğunu varsayıyoruz [Nail Bulut, Ev Aletlerinde Enerji Etiketlemesi ve Tasarruf].
Buzdolapları ve derin dondurucular sürekli çalışırlar, bu
nedenle bu aletlerin iyi olanlarından almak çok önemlidir. Enerji verimliliği yüksek buzdolapları, verimli olmayan modellere göre % 75 daha az elektrik kullanırlar.
Derin
dondurucu
TS EN 153 (enerji tüketimi) standardı, Bu standard
elektrik şebekesine bağlı çalıştırılan ve evlerde kullanılan soğutma cihazlarının ilgili karakteristikleriyle beraber
enerji tüketimlerinin ölçülmesine ait metotları kapsar.
Bu standardların en güncel versiyonlarına Standard kuruluşlarının internet sitelerinden ulaşmak mümkündür.
Ev aletlerinde enerji etiketlemesi Sanayi ve Ticaret Bakanlığının AB müktesebatına göre hazırladığı ve hali
hazırda yürürlükte olan yönetmeliklere ve TSE’nin belirlediği standardlara uygun olarak yapılmaktadır. Bu
yönetmelikler;
Ev Tipi Klimaların Enerji Etiketlemesine İlişkin Yönetmelik Resmi Gazete Tarihi:
14.12.2006 Resmi Gazete Sayısı: 26376
Ev Tipi Elektrikli Buzdolapları, Dondurucular Ve Kombinasyonlarının Enerji Verimlilik Şartları İle İlgili Yönetmelik
(96/57/AT)
Enerji
verimliliği
sınıfı
Yıllık
elektrik
gideri
Yıllık
elektrik
sarfiyatı
A++
71.10 TL
237 kWh
B
85.20 TL
284 kWh
E
114.90 TL
383 kWh
A+
153.90 TL
513 kWh
C
195.30 TL
651 kWh
F
225.00 TL
750 kWh
A
248.70 TL
829 kWh
D
278.40 TL
928 kWh
G
308.10 TL
1027 kWh
Kaynaklar
[1] Yard. Doç. Dr. Seval Güven, Prof. Dr. R. Günsel Terzioğlu,
Evde Enerji Tasarrufu İçin Öneriler.
[2] Tülin Keskin, Enerji Verimliliği Kanunu ve Uygulama Süreci.
[3] Nail Bulut, Ev Aletlerinde Enerji Etiketlemesi ve Tasarruf.
[4] h t t p : / / w w w. k o n t ro l k a l e m i . c o m / f o r u m / e l e k t r i k genel/12067-elektrikli-ev-aletlerinde-a-b- .html
[5] http://www.eie.gov.tr/turkce/en_tasarrufu/konut_ulas/
en_tasarruf_bina_ay.html
105
EKİM 2011
İŞ YAŞAMI KALİTESİ
İş Yaşamı Kalitesi
(QWL-Quality of
Work Life)
Kavramı ve
Gelişimi
Öğr. Gör. Savaş ARTUĞER
Gaziosmanpaşa Üniversitesi Zile Dinçerler Turizm
İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu
Günümüzde kalite yaklaşımı bireysel, örgütsel ve toplumsal yaşamın vazgeçilmez bir unsuru olarak kabul
edilmektedir. Ekonomik, sosyal ve teknolojik alanlarda
yaşanan değişim ve gelişmeler kalite yaklaşımı boyutunun genişlemesinde önemli rol oynamaktadır. Özellikle,
çalışma ortamlarında etken ve değişken bir faktör olarak kabul edilen insanın, kalite yaklaşımının odak noktasını oluşturması örgütlerin ilgilerini çalışma yaşamı kalitesine yöneltmektedir (Yücel, 2007:75). İş yaşamında
ve yönetim anlayışındaki günümüz koşulları paralelinde
yaşanan değişmelere bağlı olarak iş yaşamı kalitesi
kavramı da pek çok kâr amaçlı ve kâr amacı gütmeyen
örgüt için önemli bir ilgi alanı oluşturmaktadır. Bunun
en önemli nedeni ise; üretim ve kâr olgusunun yanında
işletmelerce çok fazla göz önüne alınmayan “insan ve
beklentilerinin” verimlilik ve rekabeti artıran bir olgu olarak anlaşılmaya başlanmasıdır (Serbest, 2000:27). Bu
kapsamda, literatürde yer alan iş yaşamı kalitesi ile ilgili
kavramları değerlendirmek yerinde olacaktır.
106
Öğr. Gör. Fatih TÜRKMEN
Gaziosmanpaşa Üniversitesi Zile Dinçerler Turizm
İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu
Erginer (1998)’e göre iş yaşamı kalitesi, örgütün verimliliğini artırmaya çalışırken bir yandan da örgütte çalışan
bireylerin niteliklerinin yükseltilmesi ve onların doyuma
ulaşmasını sağlamaya çalışan bir teknik olarak görülebilir. İş yaşamı kalitesi mevcut çalışma ortamında değişiklikler yaparak daha iyi çalışma koşulları oluşturma
ve yaşam kalitesinin geliştirilebilmesine hizmet etmeyi
amaçlar. Bu sebeple, artık yaşam kalitesinin nasıl artırılabileceği ile ilgilenilmeli, iş yaşamında geri planda kalan “insan boyutu” üzerinde önemle durulmalıdır. Çünkü, çağdaş insan, insan onuruna yakışır şekilde çalışmayı istemekte, bunun için de kendisine, tüm fırsatların
yaratılması beklentisini taşımaktadır. Çiçek (2005)’in
konu ile ilgili değerlendirmesi incelendiğinde iş yaşamı kalitesi, işteki yaşamla ilgili olarak; tatmin seviyesi,
motivasyon, kişisel tecrübe gibi kavramları ifade eder.
Dolayısıyla iş yaşamı kalitesi, kişilerin işletme tarafından
istihdamı durumunda önemli kişisel ihtiyaçlarını tatmin
edebilme derecesini gösterir. İş yaşamı kalitesi çalışan-
lara genellikle; güvenlik, dürüstlük, aile demokrasisi,
sahiplik, özerklik, sorumluluk, esneklik gibi kavramları
aşılamaya çalışır. Bu kapsamda işletmeler çalışanlarına
açık ve destekleyici tarzda davranmaya, her seviyede
iletişim kanallarını açık tutmaya, kararlara katılma konularında fırsat tanımaya ve görevleri yerine getirme
konusunda yetki vermeye çalışırlar.
İş yaşamı kalitesi kavramı, çalışanların tüm iş çevresinde uygun olan ve olmayan şartlarına da işaret eder. Bu
paralelde iş yaşamı kalitesi; iş yaşamının, çalışanların
insani gereksinmelerinin ve haklarının mümkün olan
en yüksek düzeyde karşılanmasını sağlayacak şekilde
düzenlenmesinin ve işin insancıllaştırılmasının zorunlu koşuludur. Son derece genel ve soyut görünen bu
tanımlarda aslında kavramı karakterize eden belirli unsurlar tekrarlanmaktadır. Bunlardan birincisi, insani gereksinmeler vurgusudur. İnsanın bedensel, düşünsel,
psikolojik ve sosyal bütünlüğüne uygun olarak çalışma
yaşamında tüm bu gereksinmelerinin dikkate alınması
gereğinin benimsenmesidir. Farklı tanımlamalarda ortak
olan ikinci temel unsur, çalışanın insani gereksinmelerinin karşılanması çalışma yaşamının düzenlenmesinde
bir ilke olarak kabul edilmesidir. Diğer bir temel unsur,
istihdam güvencesidir. Dördüncü temel unsur, çalışanların çalışma koşulları ile ilgili irade ve karar oluşumuna
katılımını sağlayacak önlemlerin geliştirilmesidir. Beşinci
temel unsur ise, çalışma ve yaşam koşullarının bütünlüğü gerçeğinin vurgulanması ile bu alanların arasındaki
ilişkinin olumlu yönde etkilenmesi gerçeğini içermesidir
(Taşdan, 2008:132). Aslında iş yaşamı kalitesi çağdaş
yönetim anlayışının bir ürünüdür ve klasik yönetim anlayışına bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Çünkü, klasik
yönetimde sen-ben anlayışı, yani “dediğimi yapmazsan
başın belaya girer” anlayışı hakimdir. Yöneticiden çalı-
şana bir baskı, suçlama tavrı, denetleme, güç gösterisi
vardır. Çağdaş yönetim ise “biz bilinci” anlayışına dayanır. Yani, yönetim kendisini çalışanların karşısında değil, onların bir parçası olarak görür. Elde edilen başarı
herkesin başarısıdır, başarısızlık durumunda ise tek bir
kişi suçlanmaz, bu durumu örgütteki herkes paylaşır.
Bir iş birliği, ekip çalışması söz konusudur (Cüceloğlu,
1997:213). İki yönetim anlayışı arasındaki fark Tablo 1
dahilinde kısaca açıklanmaya çalışılmıştır.
Tablodaki açıklamalardan da görüldüğü gibi çağdaş
yönetim, insanı örgütteki en önemli unsur olarak görmekte ve insanın doyumu ve mutluluğu için çalışmaktadır. İş yaşamı kalitesi de önceleri ihmal edilen insan
faktörü üzerinde önemle durmaktadır ve bu nedenle
çağdaş yönetim anlayışına yönelik bir tekniktir. İş yaşamı niteliği yönetim düzeyinden çok, çalışan düzeyine
odaklanan bir teknik olarak görülmektedir. Bu kavram
ile işin genelde unutulan insan boyutuna vurgu getirmek amaçlanmaktadır (Erginer, 2003:204). İş yaşamı
niteliği kuramına göre, çalışanlar şirket yönetiminin bir
parçası olduklarında daha iyi çalışırlar. Bu kapsamda,
işgörenlerin değişik gruplara, komitelere, planlama çalışmalarına alınarak düşüncelerini ifade etmelerine olanak sağlanmalıdır (Cüceloğlu, 1997:167).
İş yaşamı kalitesinin gelişimine ilişkin çalışmalar; endüstri devriminden önce ihtiyaçların karşılanmasında, doğaya egemen olabilmek için insanın teknolojiyi
keşfederek, makinelere egemen olmaya çalışması,
üretim düzeyinde insiyatifin insandan makineye geçmesiyle başlamıştır. Zaman içinde ise iş yaşamında
yeni değişme ve gelişmeler de sürmüştür (Serbest,
2000:30). İş yaşamı kalitesi çalışmaları 1950’li yıllarda
işin geliştirilmesi ile ilgili endişelerle başlamış, teknik
Tablo-1: Klasik Yönetim ve Çağdaş Yönetim Karşılaştırması
Sen-Ben Anlayışı İçinde Klasik Yönetim
Biz Bilinci İçinde Çağdaş Yönetim
1. Makine ve teknolojiye insan eğitiminden daha çok önem verilir.
1. İnsan kalitesine, insanın eğitimine makine ve teknoloji kadar önem verilir.
2. İnsanın ne yaptığı, kim olduğundan daha önemlidir. İşi doğru
yapmak önemlidir.
2. Mevkisi ne olursa olsun, örgüt içinde insanın kim olduğu önemlidir. Doğru olanı
yapmak daha önemlidir.
3. Ürün, hizmet ve iş yerinin kalitesi birinci planda önemli kabul edilir.
3. İnsanın yaşamının kalitesi üzerinde durulur. Çalışanın yaşamına getirilen anlam
ve doyumu ön plandadır.
4. Şirketin kâr etme durumu her şeyden önemlidir. “kârda mıyız?, ne
kadar kâr ediyoruz?” sorusu, diğer tüm düşüncelerin üzerinde yer alır.
4. İş yerlerinde “insanlar gelişiyor mu?, sağlıklı ve mutlular mı?” sorusu kazanç
kadar önemlidir.
5. Yönetici çalışanları denetler ve onları disiplin altında tutar.
5. Yönetici, çalışanlarla sıkı ilişki içindedir. Cezalandırmak yerine yüreklendirmeye
önem verilir.
6. Yönetici sevdiği ve sevmediği bireylere farklı davranır. Sevdiklerine
daha hoşgörülüdür, sevmediklerinin en ufak hatasını bile kabul etmez.
6. Yönetici, belirli kurallar çer çevesinde herkese adil davranır. Sevdikleri ve
sevmedikleri dahil olmak üzere herkesin büyük BİZ’in bir parçası olduğunu bilir
ve bu bilinç içinde hareket eder.
7. Emir vermek önemlidir.
7. Bir vizyon oluşturarak ekip halinde çalışmak önemlidir.
Kaynak: Cüceloğlu, 1997:213
107
EKİM 2011
ürünler ve insani iş ile ilgili çalışmaların devamı
olarak Londra’da yürütülmüştür. İş yaşamı niteliği çalışmaları sosyo-teknik çalışmalara dayanır.
İş içerisinde hem insani nitelikleri hem de teknik
niteliklerin birleştirilmesini vurgular. 1950’li yıllarda ABD’de Davis ve meslektaşları çalışmalar esnasında hem verimliliği sağlamak hem de iş yerinde çalışanlarının iş doyumunu sağlamak için
değişimi gerçekleştirmenin yollarını aramışlardır.
Çalışmalarının 10. yıllarında iş doyumu ile sistematik olarak çalışanların tutumlarındaki değişiklikleri gösteren araştırmanın sebep ve sonuçları
ortaya konmuştur. Süreç içerisinde çalışanlar
yeni haklar kazanmaya başlamışlardır. Çocuk
Çalışma Yasaları, Uygun Çalışma standardları yasası ile çalışanların iş güvenliği ve çalışma
koşullarının düzeltilmesi üzerinde durulmuştur.
İş yaşamı niteliği çalışmalarında, 1960’lı yıllarda
“herkese eşit istihdam şansı” sağlama yoluna gidileceği üzerinde durulmuştur. 1960’lardan itibaren, yönetim ve örgüt araştırmacıları, iş kalitesini
iyileştirerek, çalışanların iş devamsızlığı ile devrini
azaltırken, üretkenliği ve işten memnuniyeti artırmak için iş tasarımının oluşturulmasına büyük ilgi
göstermişlerdir. Bu çalışmalar ile birlikte, insan
kaynakları yönetimi ilgi odağı haline gelmiş, işin
insani ve teknik yönlerini bütünleştirme ihtiyacı
önemli bir ilke olmuştur. İş yaşamı kalitesine olan
ilgi, 1970’lerde rekabetin gittikçe arttığı dünyada, pek çok firmanın ayakta kalma nedenini sorgulamaya başlaması ile birlikte azalmıştır. Fakat
1980’li yılların ortalarında iş yaşamı niteliği çalışmalarına ilgi, ikinci kez ön plana çıkmıştır. Bunun
önemli sebeplerinden birisi, ABD’de düşük iş
bağlılığının algılanmasıdır (Taşdan, 2008:130).
Bu kapsamda, yapılan çalışmalar çerçevesinde
Amerikan Çalışma Enstitüsü tarafından iş yaşamı kalitesini belirleyen temel özellikler şu şekilde
sıralanmaktadır (Serbest, 2000:31): işe duyulan
ilgi, kariyerdeki hedeflere ulaşabilme imkânları, iş
ile ilgili kararlara katılabilme, başarıya göre terfi
imkânları, yönetime duyulan güven, kişiye gösterilen saygı, yoğun iş stresinin bulunmaması,
maddi açıdan rahatlık, uygun fiziksel çalışma
ortamı, amirle uyumlu ilişkiler, işin kişisel yaşam
üzerindeki olumlu etkisi, sendika-işveren ilişkilerinde uyum olarak belirtilmiştir.
İş Yaşamı Kalitesinin Temel Kavramsal
Kategorileri
Örgütlerin başarısı, bireysel ve örgütsel doyum
arasındaki hassas bir dengede bulunmaktadır.
Bir tarafın aleyhine bozulan denge, kısa süre
içerisinde hem örgütsel başarıyı hem de bireysel
108
performansı olumsuz olarak etkileyebilmektedir. Görüldüğü gibi, örgüt gelişimi ve iş yaşamı kalitesi arasında
bir ayrım yapmak olanaklı görünmemektedir. İş yaşamı
niteliği kavramını açıklayabilmek için, belli unsurların
üzerinde durulmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Çünkü bir
bireyin iş yaşamı kalitesi hem iş içindeki hem de iş dışındaki pek çok davranışına bağlanmaktadır. O halde
iş yaşamı kalitesine ilişkin kriterler nelerdir ve bu kriterler nasıl ölçülebilir? Bu kriterler arasındaki ilişkiler nelerdir? Bu kriterlerin verimlilikle ilişkisi nedir ve tüm çalışma gruplarına uygulanabilir mi? Bu sorular örgütlerdeki insan kalitesi üzerine yoğunlaşan araştırmalar ve
iş yaşamı niteliğini geliştirme amacı taşıyan programlar
tarafından önemli bulunmaktadır. Erginer (1998)’e göre
iş yaşamı kalitesi ile ilgili temel kavramsal kategoriler
8 başlık altında ele alınabilir ve bu kategoriler, iş yaşamının göze çarpan özelliklerini analiz etmede yardımcı
olmaktadırlar. Bu kategoriler: Uygun ve Adil Karşılık;
Güvenli ve Sağlıklı Çalışma Koşulları; İnsan Kapasitesini Kullanma ve Geliştirme; Büyüme ve Güvenlik;
Örgütlerde Sosyal Bütünleşme; Örgütlerde Kurallara
Bağlılık; Toplam Yaşam Alanı; Sosyal İlişkililik olarak
gruplandırılabilir.
İş yaşamında kaliteyi artırmaya yönelik uygulanabilecek
temel programlar da mevcuttur. Bu programlar; özerk
çalışma grupları, kalite çemberleri, yönetim kurullarında temsil edilme, iş yönetim komiteleri, iş yerinde
nüktedanlık şeklinde gruplandırılabilir (Kaymaz, 2003;
Taşdan, 2008; Erginer, 1998; Erginer, 2003). Belirtilen
bütün bu iş yaşamı programlarının dört genel amacı
paylaştığı da belirtilmektedir. Bunlar; daha demokratik bir örgüt yapısının oluşturulması, örgütün finansal
ödüllerinin paylaşılması, daha iyi iş güvenliğinin sağlanması ve çalışanların gelişimine katkıda bulunacak iş ortamının hazırlanması konularını içermektedir (Taşdan,
2008:133). Çalışanlar örgüt içerisinde; ikili ilişkiler, cinsiyet farklılığı ve başka sebeplerden dolayı problemler
yaşayabilmektedirler. İş yaşamında karşılaşılacak bu
problemlerin çözümü için çalışma planları oluşturulmalı
ve çalışanların işe olan sadakati artırılmalıdır. Bu isteğin
oluşturulması sadece ekonomik yaklaşımlarla mümkün
olamamaktadır. İş ortamında insani nedenlerle de bir
katılım kültürü yaratmak işletmenin başarısı açısından
önemlidir ama sahiplik duygusu ve bağlılık varsa, her
şey önem kazanır (Taşdan, 2008:136).
İş Yaşamında Çalışanların Kalitesini Artırma Çabaları
Çalışanların iş yaşamı kalitesini artırabilmek adına uygulanabilecek çeşitli yöntemler mevcuttur. Ancak bu
bölümde en çok kullanılan yöntemlere değinilecektir.
Belirtilen bu yöntemlerden bir veya birkaçının uygulanabilmesi çalışanları işlerine daha bağlı hale getirebilecek ve iş yaşamı kalitelerinde belirgin artışlar yaşanmasına sebep olabilecektir.
1. İş Rotasyonu
Bu yöntemin tipik özelliği, orta ve yüksek kademe yöneticilerin ileride atanabilecekleri önemli görevlere hazırlık açısından çeşitli işlerde belirli sürelerde görevlendirilmesidir (Sabuncuoğlu, 1997). Bu yaklaşım paralelinde, personelin kendini tamamlayarak ileride yükselip
üst görevlere hazırlanmasını amaçlamaktadır (Çevikbaş, 2002:36). Dolayısıyla, iş değiştirme yönteminde
yapılan her iş değişimi, personelin eğitiminin bir parçası olmaktadır. Böylece, personel birçok işi yapabilme becerisi kazanmaktadır (Geylan,1996:131). Bunun
da bir yolu, personelin daha çok sorumluluk ve daha
çok beceri gerektiren görevlere geçebilme imkânlarının
oluşturulabilmesiyle mümkündür ve bu kapsamda, yöneticiler personellerinin gelişime yönelik güçlerinin olup
olmadığını belirleyerek personellerinin gelişim süreçlerini hızlandırabileceklerdir (Aytek, 1983:199). İş rotasyonu, çalışanların kendilerini geliştirmelerine ve tecrübe
kazanmalarına olanak sağlamaktadır. Ancak iş rotasyonunun sakıncaları da olabilir. Bu sakıncalardan ilki
çalışanın bir önceki işinde verimliliğe ulaştığı anda yeni
bir pozisyona getirildiği zaman verimliliğinin düşebilmesidir, ayrıca eğitim masrafını yükselmekte ve çalışanların isteği dışındaki yoğun rotasyonlar iş doyumunu
azaltabilir ve işe devamsızlık oranını artırabilir (Taşdan,
2008:141-142).
2. İş Zenginleştirme
İş zenginleştirme faaliyetleri, çalışanları motive etmek
için daha fazla çaba sarf etme yaklaşımıdır. İş zenginleştirme çalışmaları, bir işin derinliğine ek olarak işi
daha çok kontrol etmeyi, sorumluluk almayı ve iş ile
ilgili olarak daha fazla sağduyulu olmayı gerektirir. İş
zenginleştirme, çalışanların iş yükünü artırmadan işin
niteliğini artırmadır. Çalışan, işin bir aşamasında değil
bütün aşamalarında ustalaşarak, işi daha nitelikli yapmaya yöneltilir. İşin zenginleştirilmesi çalışana işinde
daha fazla kontrol sahibi olma fırsatı verir. Çalışanlar
işin planlanması, yürütülmesi ve değerlendirilmesinde
daha fazla etki sahibi olur ve böylece çalışanlara kendi
performanslarını değerlendirme ve eksiklerini giderme
olanağı verilmiş olur. İş zenginleştirme çalışmaları, çalışanların da kişisel bakış açısına dayandığından dolayı, çalışanların işin zenginleştirilmesine yönelik fikirleri
önemlidir (Taşdan, 2008:142-143).
3. İş Genişletilmesi
İş genişletilmesi, işlerin yatay olarak genişletilmesidir.
Diğer bir deyişle, bir iş için gerekli olan değişik faaliyetlerin sayısı ve iş döngüsünün tekrarlanma sıklığının artmasıdır. Örneğin; bir çalışanın işinin şirkete gelen mektupları bölümlere göre ayırmak yerine, mektupları çeşitli bölümlere ulaştırmayı ya da gönderilen mektupları
109
EKİM 2011
postaya vermeyi de kapsamasıdır. İş genişletme çalışmalarının, çalışanlar ve örgüt açısından yeterli sonuçlar
verdiğini söylemek zordur. Bu yüzden iş genişletme her
göreve uygulanmaz. Bir görevi aşırı derecede çeşitlendirmek çalışanı şaşırtabilir. Tekdüze işlerde çalışmayı
seven çalışanların verimini düşürebilir. İş zenginleştirme
ve iş genişletme arasındaki fark; iş zenginleştirmenin
odağında, yüksek ihtiyaçları doyurmak vardır, iş genişletmenin odağında ise, büyük değişiklikler için çalışanlara ek görevler vermek vardır.
4. Katılmalı Yönetim
İşletme yönetimine yeni bir bakış açısı kazandıran yönetime katılma yaklaşımı, aslında geleneksel yönetim
yaklaşımının son aşamasını oluşturur (Sabuncuoğlu ve
Tüz, 1998:237). Örgüt üyeleri basit birer işgören olmak
yerine, çalıştıkları örgütün yönetimine katılmak istemektedirler (Eren, 2001:438). Katılmalı yönetim, çalışanları
ve onların işlerini etkileyen kararlar alınırken çalışanların karara katılımlarını ifade eder. Bu süreç çalışanların
motivasyonunu artırır ve yeniliklere karşı olan direnci
azaltır. Çalışanlara iş yerinde yönetsel kararlara katılma olanağı sağlandığı ölçüde, kendini etkileyen plan ve
kararların oluşturulmasındaki rolü artarak, işinden daha
yüksek doyum sağlaması ve monotonluk duygusunun
azalması beklenir. Çalışan kendini örgütün bir parçası
olarak görüp, grup kararına karşı gelen kişilerle mücadele edebilir (Taşdan, 2008:144).
5. Örgütsel İletişim
Ortak bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelen bireyler, gruplar, topluluklar ve örgütler için iletişim hayati
bir öneme sahiptir. Örgütteki bireyler ve gruplar arasında olması gereken uygun etkileşimi sağlayan öğe ise
örgütsel iletişimdir. Örgütsel iletişim bir örgütün varlığını
sürdürmesinde merkezi bir konuma sahiptir ve tüm örgütsel süreçlerde önemli bir rol oynamaktadır. Örgütsel iletişim olmadan herhangi bir örgütsel eylemin ya
da yönetim sürecinin başarılması imkânsızdır (Durğun,
2006:119-120). Bu nedenle, çalışanlar sadece örgütün
amaçlarından değil, yeniliklerden de sürekli haberdar
edilmelidir. Böylece hem çalışanların örgüte olan bağlılıkları artar hem de örgütte gerçekleştirilecek yenilikler
için gösterilecek direnç azalabilir. Bu bakımdan, iletişimin artması ile yönetimin demokratikleşmesi arasında
yakın bir ilişki görülmektedir (Taşdan, 2008:144-145).
6. Kariyer Geliştirme
Çalışanlara kariyer geliştirme olanaklarının sunulması, çalışanın işe bağlılığını ve verimliliğini olumlu yönde
etkileyebilir. Örgütte çalışanlar kariyerlerini geliştirmek
için, farklı görevlerle karşı karşıya bulunmaktadırlar. Kariyer geliştirme fırsatları sunularak, çalışanların yüksek
nitelikteki işlerin ve gelişmiş görevlerin üstesinden gel110
mesi sağlanabilir. Çağdaş anlamda eğitim ve geliştirme faaliyetleri “statik” durumdaki bilgileri öğretmekten
ziyade, çalışanların bilgiyi bulma, oluşturma, araştırma
ve karşılaşılan sorunların çözümü için kullanma arzusu,
özgüven ile yeteneğinin geliştirilmesine dönüşmüştür
(Taşdan, 2008:145).
7. Sendika-Yönetim İş Birliği Çalışmaları
Endüstrileşme ile birlikte gelişen koşullar karşısında
işletme yöneticileri, işçinin gereksinimlerini karşılayabilecek düzeyde örgütleri yeniden düzenleme gereğini duymuş ve personel bölümü oluşturarak bir takım
sorunları çözme girişiminde bulunmuşlardır. İstihdam
güvenliğinin sağlanabilmesinin önem kazanmasıyla ve
işçinin olumsuz çalışma koşullarından zarar görmesinin
engellenmesi için de işçilerin kendi örgütlerini (sendikalarını) kurdukları görülmüştür (Aldemir vd., 2001:375).
Sendika ve yönetim ilişkilerinde, iş ilişkilerinin yorumlanmasında, yönetilmesinde ve görüşmeleri sürecinde
kolektif kazanç söz konusudur. Yönetim ile sendika
arasında talepler ve öneriler karşılıklı tartışılır ve sonuca
bağlanmaya çalışılır.
8. Sosyo-Teknik Sistemler
Bu iş geliştirme tekniği, tüm örgütü ya da onun büyük
bölümünü dengeli bir davranışsal teknik sistem haline
getirir. Bu çalışmada amaç, üretimin gereklerine olduğu kadar çalışanların gereksinmelerine de hizmet eden
bir yerleştirme düzeni ve üretim süreci oluşturmaktır. İş
geliştirme çalışmaları, yapılan işin, teknolojinin ve ortamın bir işlevidir. En iyi iş geliştirme örgütten örgüte,
işten işe farklılıklar göstermektedir (Taşdan, 2008:145).
9. Takım Çalışmaları
Takım çalışması kavramı, hiyerarşik organizasyon şemasının ve tüm yetkinin merkezde toplandığı geleneksel yönetim anlayışının değişerek takım esasına dayalı
yeni bir örgütlenme biçimini ve yönetim anlayışını ifade
etmektedir. Bu anlamda takım esasına dayanan bir kurum kültüründe “gücün” yöneticilerden takımlara kaydığı görülmektedir. Bir diğer ifade ile takım çalışması,
merkezde toplanan yetkinin kısmen veya büyük ölçüde takımlara devredilmesi ve bu bağlamda çalışanların
ve çalışma ekiplerinin “güçlendirilmesi”dir. Burada söz
konusu olan kavram yetki devri değil güçlendirmedir
(Zaim, 2008).
10. Kalite Halkaları
Kalite halkaları, ortak bir sorumluluk alanına sahip 8-10
çalışan/gözetimciden oluşan bir çalışma grubudur ve
grup düzenli olarak toplanır. Toplantının amacı, kalite
sorunlarını tartışmak, nedenlerini araştırmak, çözümler
üretmek ve düzeltici önlemler almaktır. Bir kalite halkası, kalitenin sorunlarını çözmek için sorumluluk alır ve
kendi geri bildirimini kendi oluşturarak, kendini değerlendirir. Kalite halkaları bir süreç olup,
üretimdeki insanları kalite probleminin analizi ve
çözümüne dahil eder. Bireye yaptığı işin önemini tanıma olanağı verir. Kalite halkaları, temel
kalite kontrol araçları ile eğitim sağlar ve böylece bireylerin işlerini daha iyi yapmalarına olanak
tanır (Taşdan, 2008:147).
Yukarıda belirtilen bu tekniklerden hangisi kullanılırsa kullanılsın, tüm tekniklerin altında yatan
temel düşünce biçimi, örgütün sorunlarının
sadece yöneticiler tarafından çözümlenemeyeceğidir. Bu anlayışta, çalışan işini yapan bir
makine değil, işini geliştiren, sorunlarını çözebilen, düşünceleri ile örgütün geleceğini etkileyen bir insan rolünde gözükmektedir (Taşdan,
2008:147). Çalışma saatlerinin uzun ve çalışma koşullarının zorlayıcı olduğu ağırlama sektöründe, artık çeşitli ödül sistemleri ile mutlu
işgörenler yaratmak yeterli olmamaktadır. Ödül
kavramı artık maddi olmanın yanı sıra adaletli
ve insancıl yaklaşımlar içermelidir. İşgörenler,
iş ve özel yaşamlarını dengede tutabilmelerine
olanak sağlayacak işletmelerde çalışmayı tercih
etmektedirler. Çünkü, yüksek düzeyde çalışma
yaşamı kalitesi, yüksek işgören güdülenmesi ve
yüksek düzeyde iş doyumu anlamına gelmektedir (Küçükusta, 2007).
SONUÇ
1950’li yıllarda örgütte hem verimliliği artırmak
hem de çalışanların iş doyumunu yükseltmek
için yapılan çalışmalar zaman içerisinde gelişmeler göstererek 1980’li yıllarda iş yaşamı niteliği çalışmaları olarak ortaya çıkmıştır ve günümüzde de birçok şirket ve örgüt tarafından
program ve projeler ile yürütülmektedir. Bugün
teknolojik değişimlere bağlı olarak iş yaşamında ve iş gücünde büyük değişiklikler olmuştur.
Çalışanlar daha donanımlı olarak, iş yerlerinde
gerçek demokrasi, iş ve iş dışı yaşamlarında
denge isteyen bir konuma gelmişlerdir. Dolayısıyla, iş yaşamı niteliği çalışmalarında, örgütün mevcut durumu ile birlikte örgütün nasıl
geliştirileceğine yönelik öneriler de önemli hale
gelmiştir. Bu sebeple, iş yaşamında kaliteyi artırmaya yönelik çalışmalar daha fazla değerlendirilmeli ve gözden geçirilmelidir. Özellikle insan
unsurun önemli olduğu günümüz koşullarında
işletmelerin faaliyetlerini devam ettirebilmeleri
için bu felsefenin benimsenmeleri gerekmektedir. Ancak konuyla ilgili profesyonel bilgi düzeyine sahip olan yönetici ve danışmanlardan
111
EKİM 2011
destek alınması da bu felsefenin benimsenip uygulanması kadar
önemlidir. Üstelik iş yaşamı kalitesi konusunun sadece seri üretim
sürecine dahil olan işletmeler bazında değil, hizmet işletmeleri ve
hatta eğitim sektöründe uygulanabilirliğine yönelik çalışma ve çabalarında artırılmasında fayda vardır. Geleceğe ayak uydurabilmek
ve global fırsatlardan yararlanarak, tehditlerden korunmak için yönetim anlayışında meydana gelen yeniliklerin takip edilerek bu yeniliklere adapte olunması gerekliliği unutulmamalıdır.
KAYNAKÇA
1. Aldemir, C., Ataol, A. ve Budak, G. (2001). İnsan Kaynakları Yönetimi,
İzmir:Barış Yayınları Fakülteler Kitabevi.
2. Aytek, B. (1983). İşletme Yönetimi, Ankara: Turhan Kitabevi.
3. Cüceloğlu, D. (1997). İçimizdeki Biz (Kalite Bilincinin Temeli), İstanbul:
Sistem Yayıncılık.
4. Çevikbaş, R. (2002). Hizmet İçi Eğitim ve Türk Merkezi Yönetimindeki
Uygulaması, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
5. Çiçek, D. (2005). Örgütlerde Motivasyon ve İş Yaşam Kalitesi: Bir
Kamu Kuruluşundaki Yönetici Personelin Motivasyon Seviyelerinin
Tespit Edilerek İş Yaşam Kalitesinin Geliştirilmesi Üzerine Bir Araştırma. (Doktora Tezi, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
İşletme Anabilim Dalı), Adana.
6. Durğun, S. (2006). Örgüt Kültürü ve Örgütsel İletişim, Yüzüncü Yıl
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 2, Aralık-2006,
ss:112-132.
7. Eren, E. (2001). Yönetim ve Organizasyon. İstanbul: Beta Yayıncılık.
8. Erginer, A. (1998). İş Yaşamı Niteliği, Verimlilik Dergisi, Milli Prodüktivite Merkezi Yayını, Sayı: 4, 1998/4, ss:23-42.
9. Erginer, A. (2003). İş Yaşamı Niteliği, Yönetimde Çağdaş Yaklaşımlar
Uygulamalar ve Sorunlar, Cevat Elma ve Kamile Demir (ed.), Ankara:
Anı Yayıncılık.
10. Geylan, R. (1996). Personel Yönetimi, Eskişehir: Birlik Matbaası.
11. Kaymaz, K. (2003). Çalışma Yaşamında Kalite, İş, Güç Endüstri İlişkileri
ve İnsan Kaynakları Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 1,
www.isgucdergi.org/?p=arc_view&ex=32&inc=arc&cilt=5&sayi=1&y
ear=2003, Erişim Tarihi: 16.11.2008.
12. Küçükusta, D. (2007). Konaklama İşletmelerinde İş-Yaşam Dengesinin Çalışma Yaşamı Kalitesi Üzerindeki Etkisi, (Doktora Tezi, Dokuz
Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Turizm İşletmeciliği Anabilim Dalı), İzmir.
13. Sabuncuoğlu, Z. (1997). Personel Yönetimi Politika ve Yönetsel Teknikler, Bursa: Furkan Ofset.
14. Sabuncuoğlu, Z. ve Tüz, M. (1998), Örgütsel Psikoloji, Ankara: Alfa
Yayınları.
15. Serbest, F. (2000). İş Yaşamı Niteliği, Verimlilik Dergisi, Milli Prodüktivite Merkezi Yayını, Sayı: 2, 2000/2, ss:27-40.
16. Taşdan, M. (2008). İş Yaşamı Niteliği Çalışmaları, Verimlilik Dergisi,
Milli Prodüktivite Merkezi Yayını, Sayı: 1, 2008/1, ss:127-151.
17. Yücel, Ö. (2007). Konfeksiyon İşletmelerinde Çalışma Yaşamı Kalitesi
ve Analizi, Verimlilik Dergisi, Milli Prodüktivite Merkezi Yayını, Sayı: 4,
2007/4, ss:75-84.
18. Zaim, H. (2008). Takım Çalışması Kavramı ve Bir Firma Uygulaması,
http://www.isguc.org/armaganlar/nusretekin/3/16.pdf Erişim Tarihi:
22.11.2008.
112

Similar documents

Basyazı,

Basyazı, e-mail: [email protected] Reklam ve Abone Ayşe Nedret GÜNEŞ tel: 0 312 592 50 83 e-mail: [email protected] 2013 Yılı Reklam Tarifesi Arka Kapak: 2000 TL + KDV Kapak İçleri: 1500 TL + KDV ...

More information

Mart 2012

Mart 2012 rekabet gücünü artırmak için uluslararası alanda geçerlilik taşıyan ve ihracatçılarımıza kolaylık sağlayan yönetim sistemlerimiz, sanayicilerimizin dünyaya açılması için birer rehber niteliğinde. B...

More information

2012 FAALİYET RAPORU ORTA DOĞU TEKNİK

2012 FAALİYET RAPORU ORTA DOĞU TEKNİK 2012 yılında Enstitü tarafından yürütülen altı TÜBİTAK, bir Döner Sermaye ve altı BAP projesi bulunmaktadır. Enstitümüzde bu yıl yirmibir Genel Seminer, ondört SIAM semineri, sekiz araştırma grupla...

More information