2-) nisan-mayıs-haziran sayısı
Transcription
2-) nisan-mayıs-haziran sayısı
SIRAYLA... ÖNCE AĞAÇLAR..! İ Çİ ND EK İ L ER :Mt4BZt/JTBO.BZT)B[JSBO 5..0#0SNBO.àIFOEƌTMFSƌ0EBT "EOB4BIƌCƌ Ali KÜÇÜKAYDIN :BZO4PSVNMVTV Prof. Dr. Devlet TOKSOY 4PSVNMV:B[ƞǵMFSƌ.àEàSà Okan ÇANÇİN :BZO,VSVMV Sevda ERGİZ Prof. Dr. Ender MAKİNACI 0SNBOWF4VƞǵMFSƌ#BLBOMǘ ƞTUBOCVMÃOƌW0SN'BL Hüseyin AYTAÇ Prof. Dr. Erol BURDURLU 0SNBOWF4VƞǵMFSƌ#BLBOMǘ (B[ƌÃOƌW5FL&ǘU'BL Serkan ERİKGENOĞLU Prof. Dr. Mustafa AVCI 0SNBO.àIFOEƌTƌ 4àMFZNBO%FNƌSFMÃOƌW0SN'BL Ali İzzet BAŞER Prof. Dr. Özden GÖRÜCÜ 0SNBO.àIFOEƌTƌ 4àUÎàƞNBNÃOƌW0SN'BL Fatih SARAÇ Prof. Dr. Selman KARAYILMAZLAR "ǘBÎƞǵMFSƌ&OE:àL.àIFOEƌTƌ #BSUOÃOƌW0SN'BL Emre TOPBAŞ Prof. Dr. Semra ÇOLAK 0SNBO&OE.àIFOEƌTƌ ,BSBEFOƌ[5FLOƌLÃOƌW0SN'BL Prof. Dr. Sezgin AYAN ,BTUBNPOVÃOƌW0SN'BL 2 BAŞYAZI GAZİ YERLEŞKESİNDE GELİNEN SON NOKTA… YIKIM..! ENKAZ..! 7 4 ODAMIZDAN :BZO,PǵVMMBS %FSHƌNƌ[EFZBZOMBONBTƌTUFOƌMFOZB[MBSCƌMHƌTBZBSEBZB[MNBMEBIBÚODFCBǵLBCƌSZFSEFCBTMQ ZBZOMBONBNǵPMNBMESƞN[BMCƌSEƌMFLÎFFLƌOEFLBǘEBZB[MPMBSBLBZSDBFMFLUSPOƌLPSUBNEB EFSHƌNƌ[ƌOZÚOFUƌNZFSƌOFQPTUBƌMFHÚOEFSƌMNFMƌEƌS:B[MBSTBZGBZ" HFÎNFNFMƌEƌSTBZGBZ BǵBOZB[MBSOCƌSCƌSƌOƌƌ[MFZFOTBZMBSEBZBZOMBOBCƌMFDFǘƌEàǵàOàMFSFLCÚMàNMFSFBZSMNBMES 'PUPǘSBGOFUWFUFNƌ[PMNBMTMBZUEǵOEBTBZTBMHÚOEFSƌMFDFLGPUPǘSBøBSOÎÚ[àOàSMàǘàZàLTFL PMNBMES:B[MBSEB5àSLÎFLFMƌNFMFSLVMMBOMNBMWF5àSLÎFEƌMLVSBMMBSOBVZVMNBMES:BZOMBOBDBL ZB[WFÎFWƌSƌMFSEFLƌEàǵàOTFMWFUFLOƌLTPSVNMVMVLZB[BSOBBƌUPMVQPEBZÚOFUƌNƌOƌWF%FSHƌ :BZO,VSVMVOVTPSVNMVUVUNB[%FSHƌEFZBZOMBOBOZB[MBSEBOLBZOBLHÚTUFSNFLLPǵVMVƌMFBMOU ZBQMBCƌMƌS%FSHƌZFHÚOEFSƌMFOZB[MBSZBZOMBOTOZBEBZBZOMBONBTOHFSƌWFSƌMNF[:B[MBS:BZO ,VSVMVUBSBGOEBOƌODFMFOƌS:BZO,VSVMZBZOMBOBDBLZB[MBSEBHFSFLMƌEà[FOMFNFMFSƌZBQBCƌMƌSWF VZHVOHÚSàMFOZB[MBSZBZOMBS :ÚOFUƌN:FSƌ #FǵUFQFMFS.BI4PL/P #FǵUFQF:FOƌNBIBMMF"/,"3" 5FM QCY #FMHFHFÎFS FQPTUBEFSHƌ!PSNVIPSHUS XXXPSNVIPSHUS 5..0#0SNBO.àIFOEƌTMFSƌ0EBT )FTBQ/P5$;ƌSBBU#BOLBT /FDBUƌCFZƵVCFTƌ 5BTBSN#BTL .3,#BTLWF5BOUN)ƌ[5ƌD-UEƵUƌ 6[BZÎBǘ$BE4PL/P 0TUƌN"/,"3" 5FM *44/ ORMAN MÜHENDİSLİĞİ ORMAN ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ AĞAÇ İŞLERİ ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ ,BQBL'PUPǘSBG0.0"SǵƌW 8 10 DANIŞMA KURULU TOPLANTISI TAMAMLANDI Yeni Anayasa Hazırlık Çalışmaları Çerçevesinde ORMANCILIKLA İLGİLİ HÜKÜMLER PROF. DR. CANTÜRK GÜMÜŞ YRD. DOÇ. DR. HÜSEYIN AYAZ YAYIN KURULUNDAN 19 TOMRUKLARIN BÖLMEDEN ÇIKARILMASINDA ALTERNATİF BİR YÖNTEM: TOMRUKLARIN OLUK İÇERİSİNDE MB TRAC ORMAN TRAKTÖRÜ İLE KONTROLLÜ KAYDIRILMASI (TOKK-T) PROF. DR. H. HULUSI ACAR 24 AHŞAP YAPILAR ve DEPREM Öğr. Gör. Dr. Cenk DEMİRKIR SÖĞÜTLER (SALIX L.) F. ALPTEKIN KARAHAN 32 HABERLER 28 ÜYELERİMİZDEN SAMI Y. ÖLÇER Değerli Meslektaşlarımız, Odamızın 44. Olağan Genel Kurulunun ardından ikinci sayımızla birlikteyiz. İlk sayımızın gündeminin yoğunluğu nedeniyle bahsedemediğimiz dergimizin yayın kuruluna çeşitli üniversitelerimizin orman mühendisliği, orman endüstri mühendisliği ve ağaç işleri endüstri mühendisliği bölümlerinde öğretim üyesi olarak çalışan Prof. Dr. Ender MAKİNACI, Prof. Dr. Erol BURDURLU, Prof. Dr. Mustafa AVCI, Prof. Dr. Özden GÖRÜCÜ, Prof. Dr. Selman KARAYILMAZLAR, Prof. Dr. Semra ÇOLAK ve Prof. Dr. Sezgin AYAN katılmışlardır. Destek ve katkılarıyla Orman Mühendisliği Dergisini daha ileriye taşıyacağımıza yürekten inanmaktayız. Siz değerli meslektaşlarımızın gerek akademik gerekse uygulamaya yönelik çalışmalarını ayrıca şube faaliyetlerine ilişkin haber ve yazılarınızı dergimiz için önemli birer katkı olarak görüyor ve bekliyoruz. Bu sayımızda da meslektaşlarımızın kıymetli yazılarıyla dergimiz yine dolu bir içerikle karşınıza çıkıyor. Ülkemizde devam eden yeni anayasa yapma sürecine katkı sağlayacağını düşündüğümüz önemli bir makale Prof. Dr. Cantürk GÜMÜŞ ve Yrd. Doç. Dr. Hüseyin AYAZ tarafından kaleme alındı. Prof. Dr. Hulusi ACAR’ın “Tomrukların Bölmeden Çıkarılmasında Alternatif Bir Yöntem” konulu makalesinin ilginizi çekeceğini umuyoruz. Bir deprem ülkesi olan ülkemizde ahşap yapının önemi ve bu tür yapıların gösterdiği performansın incelendiği güncel bir konuyu Dr. Cenk DEMİRKIR kaleme aldı. Söğütlerin tanıtıldığı çalışma F. Alptekin KARAHAN tarafından kaleme alınırken, her zaman ilgi çekici yazılarıyla yakın ormancılık tarihini anlatan Sami Y. ÖLÇER’i yeniden aramızda görmekten mutluyuz. Yine bu sayımızda Gazi Yerleşkesinin son durumu ve son fotoğraflarını ibretle ve üzüntüyle sizlerle paylaşıyoruz. Dergimizin sizlere ulaştığı süreler içerisinde idrak edeceğimiz Ramazan Bayramını ve Zafer Bayramını kutlarız. 34 Saygılarımızla… Orman Mühendisliği Dergisi Yayın Kurulu /ƞ4"/.":*4)";ƞ3"/ 03."/.Ã)&/%ƞ4-ƞƗƞ 1 B AŞ YAZI Saygıdeğer Meslektaşlarımız, Gündemi takip etmekte zorlandığımız bir süreçte ülkemiz ne kadar iyi niyetli bakarsak bakalım hem içte hem de dışta ciddi olumsuz gelişmelerle karşı karşıyadır. Yaklaşık 10 yılını geride bıraktığımız yeni yüzyılın bu 10 yıllık dönemi önemli ip uçlarını yakalamamıza yardımcı oldu. 21. yy.’dan, henüz önceki yüzyıldan daha umutlu olmamızı gerektirecek gelişmeleri maalesef göremedik. Yeni yüzyılla başlayan değişim şimdilik insanlığın beklentilerinin çok uzağında görünüyor. Dahası toplumun yaşanan değişikliklerin içeriğini anlamasına bile fırsat verilmiyor. Küreselleşmenin “Senin geçmişin yok, sadece geleceğin var ve bu gelecek benim gösterdiğim gelecektir” söylemine inanılması sağlanarak, bizim gibi ülkelerin tarihle bağlantılarının kesilmesine çalışılıyor. Bu süreçte yaşananlar pek çok ülke ve sektör gibi ülkemizi, ormancılığı ve onun örgütlerini de etkiliyor. Değerli Meslektaşlarımız, Son birkaç yıldır gerek meslek kamuoyunun gerekse odamızın çok yakından ilgilendiği konuların başında Gazi Yerleşkesi gelmektedir. Gazi Yerleşkesine sahip çıkmak adına yaptıklarımız ya da yapamadıklarımızın kararını meslek kamuoyu ve tarih verecektir. Ancak neredeyse 200 yıllık tarihimizi, kimliğimizi içimizi sızlatarak dergimizin sayfalarına koyduğumuz yıkım ve enkaz fotoğraflarını, sizlerle paylaşmaktan tarifi imkansız acı ve ızdırap duyduğumuzu bilmenizi isteriz. Unutulmamalıdır ki “Ormancılara bu enkazı reva gören, ormancılığı enkaza dönüştüren yetkili makamdaki sorumluların, bu büyük camia içinde enkaz kadar kıymetleri olmayacaktır”. Hukuki süreç devam ederken yangından mal kaçırırcasına binaların ve ağaçların yıkımına başlanırken, çalışanların Ankara’nın çeşitli semtlerinde birçoğu inşaat halindeki binalara taşınması, ormancılığın geçmişine olan vefasızlığın yanında çalışanlarına reva görülen anlaşılması zor bir tutumdur. Ormancılık hizmetleri aksıyormuş, personelin motivasyonu bozuluyormuş, kurum parçalanmış bir eşgüdüm sorunu yaşanıyormuş kimin umurunda! Yeter ki ormancılık bürokrasisinin tepesinde oturanlar koltuklarını korusunlar! Üzülerek ifade ederim ki bu kanaat sadece bizim değil tüm meslektaşlarımızın ortak görüşüdür. 2007 yılından beri önemli bir kısmı meslek kamuoyundan gizlenerek, bir kısmı ise açık işlemlerle Gazi yerleşkesini devreden, sonra yerleşkenin imara açılması için yargıyı etkileyerek SİT kararının değiştirilmesinde yoğun çaba gösteren, yetmezmiş gibi yerleşkenin devredileceğini ve üzerindeki binaların yıkılacağını bile bile buradaki binalara milyonlarca TL tutarında harcama yapan ormancılık bürokrasisinin üst yöneticilerine, hadi siyasi iradeye karşı koyamadınız Gazi yerleşkesini devrettiniz diyelim! Peki bu fakir milletin milyonlarca TL’sini birkaç yıl içinde yıkılacak binalara neden yatırdınız? Kredi kartlarınıza sahip çıktığınız kadar milletin parasına sahip çıkamaz mıydınız? Bütün bunları sadece beceriksizlikle izah etmenin yetmeyeceğini belirterek, ormancılığın tarihi üzerindeki bu yanlış uygulamalara karşı anlamlı bir tepki olarak tarihe not düşmek adına bu görüşlerimizi dergimizde yayınlamayı görev kabul ediyoruz. Saygıdeğer Meslektaşlarımız, Odamızın Danıştay da açtığı personel atamalarına ilişkin davalarla 2 kez yürütmenin durdurulmasını sağladığı konuları, şimdilerde bir kısmını Orman Genel Müdürlüğü “Orman Genel Müdürlüğü Personeli Görevde Yükselme ve Ünvan Değişikliği Yönetmeliği” içine taşıyarak, bu konudaki Danıştay kararlarını bay- pas ederek, yeni bir hukuksuzluk örneğini olarak ”OGM Personeli Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği”ni yürür- 2 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012 lüğe koymuştur. Elbette kamu yönetimi siyasi iktidarın yürütme aracıdır. Siyasi iktidarlar politikalarını etkin bir biçimde yürütmek için bürokrasiye hakim olmak istemektedirler. Ancak kurumsal başarı için özellikle üst düzey görevlere atamada özel eğitim görmüş, merkezi sınavlarda başarı sağlamış personelin önerilmesi gerekmektedir. Atamada kriterler ne ölçüde objektif olursa siyasi baskı o oranda azalacak, liyakata uygun atama sayesinde yönetilen grubun emirlere itaat etme ihtimali artacaktır. Her bir örgüt gibi ormancılık örgütünün hedeflerinin gerçekleştirilmesinde çalıştırılan insanların birikimleri, mesleki deneyimleri belirleyici olmaktadır. Bu genel yönetim ilkelerini dahi göz ardı ederek hazırlanan yeni yönetmeliğe karşı meslektaşlarımızın haklarını korumanın yanında ormancılığımızın geleceği açısından da yeniden Danıştay da iptal davası açılmıştır. Son yıllarda kadrolaşma adına yapılan hukuksuz uygulamaları anlamakta ve anlatmakta zorlanıyoruz. Bir yılı aşkın süredir bakanlığın yeniden yapılanmasıyla oluşturulan, Orman Genel Müdürlüğü bünyesinde faaliyet gösteren ancak adı dahi konulamayan birimlerle ormancılığın yönetilmeye çalışılması, ormancılık bürokrasisini maalesef acemilerin elinde oyuncak yapmıştır. 5531 sayılı yasayla elde ettiğimiz mesleki kazanımlarımızı korumak adına “Korunan Alanlarda Yapılacak Planlara Dair Yönetmelik” in durdurulması ve iptali için de Danıştayda dava açılmıştır. Mesleğimiz ve meslektaşlarımızın geleceği için önem taşıyan her konu için öncelikle ilgililerin uyarılmasını, uyarılarımızın dikkate alınmaması durumunda ise yargı yoluna gidilmesini onurlu bir görev kabul ediyoruz. Değerli Meslektaşlarımız, Mayıs ayı içinde Bugün gazetesinde 3 gün ardı ardına TMMOB ve bağlı odalara haksız eleştirilerde bulunulmuştur. “Odalara da Reform Şart”, “Reform Talebine Destek Yağdı” ve “Meslek Odalarına Reform Yolda” manşetleri altında meslek odaları hakkında kamuoyunu yanlış bilgilendirmeye, meslek odalarının saygınlıklarını azaltmaya yönelik, demokratik dilden ziyade operasyonel bir dilin kullanıldığı haberlere şahit olduk. Bu ülkede bin yıl öncesinde de ahilik ve lonca sistemine dayanan meslek odaları vardı. Günümüzde de Anayasamızın 135. Maddesiyle güvence altına alınan kamu kurumu niteliğinde yöneticilerinin seçimlerle iş başına geldiği bağımsız meslek kuruluşları vardır. Bütün bu gelişmelerden anladığımız demokratik seçimler yoluyla meslek odalarını eline geçiremeyenler, yasal değişikliklerle bu kurumları baskı altına almaya ve ele geçirmeye çalışmaktadır. Bu süreçte Sayın Orman ve Su İşleri Bakanının açıklamalarını, bakanlığı süresince odamız seçimlerinde onca baskı ve gayrete rağmen, Orman Mühendisleri Odasını kontrol altına alamamanın verdiği ruh haline bağlamaktayız. Seçimle gelenlerin ancak seçimle gidebileceği temel demokrasi kuralını hatırlatarak takdiri sizlere bırakıyoruz. Mesleğimizi doğrudan ya da dolaylı ilgilendiren yasal düzenlemeleri takip etmekte zorlandığımızı belirtmek isteriz. Torba yasalar başta olmak üzere bir çok yasal düzenlemeyle ormancılığın ve pek çok kamu kurumunun neredeyse tasfiye edildiği bir dönemi yaşıyoruz. Bu yasal düzenlemelerden biri de “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun”dur. Hepimiz biliyoruz ki büyük ölçüde plansız ve denetimsiz yapılaşmanın bir sonucu olarak ülkemizdeki yapıların önemli bir bölümü afet riski altındadır. Bu yasal düzenlemeyle riskli yapılar gerekçe gösterilerek orman alanlarının tahrip edilmesi meşrulaştırılabilecektir. Yeni Anayasa çalışmaları yakından takip ettiğimiz diğer bir konudur. Ümidimiz yeni anayasada ormanlarımızın korunması ve varlığının arttırılmasına zarar verecek bir hükmün yer almamasıdır. Saygılarımızla… Yönetim Kurulu 2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 3 ODAMIZDAN GAZİ YERLEŞKESİNDE GELİNEN SON NOKTA… YIKIM..! ENKAZ..! Ormancıların tarihine, kimliğine yapılan yıkım hareketlerinin enkazlarını içimiz sızlayarak fotoğraflayıp sizlerle paylaşıyoruz. Bilinmelidir ki; Ormancılara bu enkazı reva gören, Ormancılığı enkaza dönüştüren yetkili makamındaki sorumluların, bu büyük camia nezdinde enkaz kadar kıymeti olmayacağını biliyoruz. Uzun zamandan beri, meslek sivil toplum örgütleriyle birlikte mevcut durumunu koruyabilmek için mücadele ettiğimiz, Ormancılığın kalbi, 1.Derece Sit Alanı, Başkentin merkezinde botanik bahçesi niteliğindeki Gazi Yerleşkesi, hukuki süreç devam ederken yıkılıyor… Manzara deprem yeri gibi… Bir tarih yok oluyor… Bir yandan yıkım, diğer yandan inşaat halindeki kiralık binalara taşınmalar devam ediyor. Personelin moral motivasyonu tamamen kaybolmuş durumda. Yangın sezonuymuş, Ormancılık hizmetleriymiş kimin umurunda… Makamdakiler makamlarını koruduğu sürece sorunları öteleyin, ses çıkmasın yeter… İçi boş eylem planlarıyla, rakamlarla ormancılık çağ atlamaya devam etsin… Gazi Yerleşkesinde son nokta: Yıkım…! Enkaz…! Peki 2007 yılında Gazi Yerleşkesini veren, yanlış beyanlarla önce sit derecesini değiştirerek inşaata açıp, ardından protokol yapan, bununla ilgili talimatı veren sorumlular için; Sözde Ağaçlar Kalacaktı... 4 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012 1- Yıkılacağı bilindiği halde, özellikle son iki yılda Gazi Yerleşkesine yapılan milyonlarca TL tutarındaki yatırımların (ORBİS kapsamında başta Bilgi Sistemleri Dairesi, Yangın Harekât Merkezi, 5 Nolu Bina Toplantı Salonu ve diğerleri) heba edilmesinin, ülke kaynaklarının boşa kullanılmasının, yetim hakkının, 2- Son 3-4 yıldır Gazi Yerleşkesinin devredileceği yetkililerce bilinirken, tedbir almamanın, 173 yıllık Orman teşkilatını göçebeye çevirmenin, inşaat halindeki binaları kiralayarak personelini inşaat içerisinde görev yapmaya zorlamanın, teşkilatın büyüklüğünü ve birikimlerini göremeyerek, kütüphanesinden, arşivlerine, labaratuarlarına, soğuk hava depolarına, yangın harekât merkezi ve benzer birikimlere apar topar taşınma nedeniyle telafisi imkânsız zararlar vermenin, Bir karşılığı olmayacağı mı sanılıyor? Yoksa sadece beceriksizlik yorumlarıyla geçiştirileceği mi düşünülüyor? 2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 5 ODAMIZDAN ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YENİ ÇALIŞMA ALANINA HOŞGELDİNİZ... ú1û$$76$+$6,1$*ú50(. 7(+/ú.(/ú9(<$6$.7,5 6 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012 ODAMIZDAN - 1: Orman Genel Müdürlüğü; bölge müdürü, bölge müdür yardımcısı, işletme müdürü ve işletme müdürü yardımcısı atamalarındaki kural tanımaz tavrını ve hukuksuzluğunu; bu kez “Orman Genel Müdürlüğü Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği”ne taşıdı. Zaman geçirilmeden, 22/6/2012 tarihli ve 28331 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan bu Yönetmeliğin, yürütmesinin durdurulup iptali için Danıştay’da dava açılmıştır. ODAMIZDAN - 2: ODAMIZDAN - 3: 657 sayılı Kanun’da yer alan ehliyet, liyakat, belirli kademelerde çalışma vb. Danıştay kararlarında belirtilen hususlara uyulmadan, atamalarda objektiflikten uzak, subjektif değerlendirmelere açık olacak şekilde tekrar düzenlenen ve 13/6/2012 tarihli ve 28322 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Orman Genel Müdürlüğü Personelinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği”nin yürütmesinin durdurulup iptali için Danıştay’da dava açılmıştır. Odamız, 5531 sayılı Kanunla yasal güvenceye alınan mesleki haklarımızın korunması yönünde, her türlü tedbiri almaktadır. Bu bağlamda; 23.03.2012 tarihli ve 28242 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, “Korunan Alanlarda Yapılacak Planlara Dair Yönetmelik”in, orman yüksek mühendisi ve orman mühendislerinin, korunan alanlarda plan yapmaya yönelik yetkilerinin bir başka disipline verilmesine ilişkin hükümlerinin, yürütmesinin durdurulup iptali için Danıştay’da 21/5/2012 tarihinde dava açılmıştır. 2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 7 ODAMIZDAN DANIŞMA KURULU TOPLANTISI TAMAMLANDI Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri, Genel Merkez çalışma organları üyeleri, şubelerimizin başkanları, yazman ve saymanları ve il temsilcilerimizden oluşan kurul ilk toplantısını tamamladı. G enel Başkan Ali KÜÇÜKAYDIN’ın yaptığı konuşma ile başlayan toplantı, şube başkanlarının konuşmaları ile devam etti. Genel Başkan konuşmasında; yaşanan seçimler sonunda meslektaşlarımızın kendilerine verdiği onurlu görevin bilinciyle mesleğimizin ve meslektaşlarımızın geleceğini ve gelişimini yakından ilgilendiren konulara yaklaşımlarında bağımsız, net ve güçlü bir duruş göstererek meslektaşlarımıza da moral vererek motive edeceklerini, Anayasa değişikliği konusunda elde kalan ormanların korunması konusunda herkese önemli görevler düştüğünü, bugün hakir görülen 169 ve 170 maddeler ve meslektaşlarımızın bugüne kadar verdikleri mücadele sonunda bu ormanların korunduğunu; Hazine arazilerinin ve birçok taşınmazın 8 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012 hızla el değiştirdiği günümüzde, ormanların daha da iyi korunabilmesi için Anayasal düzenlemelerde mutlaka gerekli maddelerin yer alması gerektiğini, 3234, 6831, ve 5018 sayılı yasalara rağmen hukukun zorlanarak Gazi Yerleşkesinin boşaltma işleminde sona yaklaşıldığını açılan davaların devam ettiğini, meslektaşlarımıza serbest çalışma alanları yaratan meslek yasamızın meslektaşlarımız tarafından yeterince uygulanmamasından kaynaklanan zorlukların hala yaşandığını, bu da yetmezmiş gibi yasanın sulandırıldığını, şube yöneticilerinin ve temsilcilerimizin yasayı anlatmaları konularında gayretli olmalarını ifade ederek bu konularda eğitim çalışmalarını başlatmayı planladıklarını söyledi. Şubelerimizin yöneticileri ve temsilcilerimize, Genel Yazman İ. Cengiz METİN idari konularda ve projelerin vize işlemleri hakkında; Genel Sayman Ergün ÇETİN’de mali konularda bilgi verdi. Söz alan şube yöneticileri özetle; İzmir Şubesi adına Rafet ERSEN, Bölge Müdürlüğü dışında kendi yerlerinde çalışmaya başladıklarını ve düzenledikleri etkinlikleri; Doğu Karadeniz Şubesi adına Prof. Dr. Devlet Toksoy, gerçekleştirdikleri çalışmaları ve etkinlikleri; Batı Akdeniz Şubesi adına Başkan Hüseyin Özdoğan, bağımsızlığın karakterleri olduğunu, baskı altında kalınırsa köle olunacağını, haksızlıkların ortadan kalkmasını istediklerini; Bursa Şubesi adına Başkan M.Akif AKAN, oda yönetimleri olarak meslektaşlarımızın önünü açmamız gerektiğini, meslek yasasını çıkaranlara teşekkür ettiğini, yeni yapılanmada daire başkanlıklarının sayıca artmasına karşın işletmelerde şeflik kadrolarının “ Bugün hakir görülen 169 ve 170 maddeler ile meslektaşlarımızın bugüne kadar verdikleri mücadele sonunda bu ormanların korunduğunu, Hazine arazilerinin ve birçok taşınmazın hızla el değiştirdiği günümüzde ormanların daha da iyi korunabilmesi için Anayasal düzenlemelerde mutlaka gerekli maddelerin yer alması gerekmektedir. “ ve sayılarının aynen kaldığını ve bunun büyük sıkıntılar yarattığını, İstanbul Şubesi adına Başkan Yüksel YÜKSEL, Gazi Yerleşkesini boşaltılmasının üzüntüsünü yaşadıklarını, şube olarak önümüzdeki dönemde orman endüstri mühendisleri ve ağaç işleri endüstri mühendisleri için özel çaba harcamaları gereğini bildiklerini, Batı Karadeniz Şubesi adına Başkan Prof. Dr. Azize TOPER KAYGIN, yeni dönemde tüm arkadaşlara başarılar dileyerek, bugüne kadar yapılan çalışmaları özetledi, Elazığ Şubesi adına Başkan Okan KURŞUN, 13 ili kapsayan geniş alanda çalışmanın güçlüklerini, Şanlıurfa da Bölge Müdürlüğü kurulmasıyla iş yoğunluklarının daha da artacağını, Denizli Şubesi adına Arif TEKKOYUN, yeni yapılanma ile orman işletme müdürlüklerinde sıkıntıların büyüdüğünü, mühendislikler kurulması yönünde uğraş verilmesi gerektiğini; Sakarya Şubesi adına Başkan Ahmet AKBULUT, Orman Bölge Müdürlüğünde güzel bir odada çalıştıklarını üye sayılarının artırılması için çalıştıklarını, serbest çalışan meslektaşlarımızın üretim işlerinde de çalışmalarını istedikleri; Amasya Şubesi adına Başkan Arif CAN, şube binalarının yeterli olmadığını, mal sahipleri ile sorun yaşadıklarını, bu konuda Genel Merkezden yardım beklediklerini; Adana Şubesi adına Başkan Selâmi TECE, böylesi onurlu meslekte görev yapanların yasanın çıkarılışında gösterdikleri birlik ve beraberliği yeniden gösterebileceklerini, böylece meslektaşlarımızın çok daha huzurlu, güvenli ve özgür çalışabileceğini, bugün çalışan, serbest yada emekli tüm meslektaşlarımızın önemli sorunlarının olduğunu, birlik ve beraberlik halinde bunların çözülebileceğine inandığını, Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğünün kapatılma nedenlerinin iyice açıklanması gerektiğine inandığını, Gazi Yerleşkesinin boşaltılması sonunda Ankara’da sosyal alanda boşlukların oda tarafından giderilmesi için çalışılmasını, Erzurum Şubesi Adına Ömer ÖNCÜL ise iklim ve ulaşım sorunlarını ormancılıkta yaşadıkları gibi meslek örgütümüzün çalışmalarında da yaşadıklarını, Merkez Şube adına Başkan Cengiz NAHARCI, orman mühen- disi, orman endüstri mühendisi ve ağaç işleri endüstri mühendisleri ile bir yönetimde olmanın sevindirici olduğunu, AB odaklı iki proje üzerine çalıştıklarını, Genel Merkezin dış ilişkiler konusunda yürüttüğü çalışmaları şubelerinin yakından izlediklerini dile getirdiler. Şube yöneticilerinin sorunları ve dileklerine karşılık, Genel Başkan ve Genel Merkez yöneticileri bilgilendirmelerde bulundu. Toplantının son günü, karşılıklı konuşmalar, öneriler ve görüşmelerin ardından kurulun çalışmaları tamamlandı. 2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 9 UZMAN S AH AS I Yeni Anayasa Hazırlık Çalışmaları Çerçevesinde ORMANCILIKLA İLGİLİ HÜKÜMLER Prof. Dr. Cantürk GÜMÜŞ Yrd. Doç. Dr. Hüseyin AYAZ KTÜ Orman Fakültesi • [email protected] • [email protected] I. GİRİŞ Anayasa, devletin temel yapısını, yönetim biçimini, devletin temel organlarını, bunların birbirleriyle ilişkilerini, kişilerin devlete karşı, devletin kişilere karşı olan hak ve görevlerini düzenleyen en üstün yasadır (YILMAZ, 1985). Ormancılık politikası ise ülke düzeyinde orman kaynakları ile toplumun beklentileri arasında denge kurmaya çalışan ve bu çerçevede orman ve ormancılığı uzun dönem için planlayan bir bilim dalıdır. 10 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012 Ormancılık politikası itibariyle değerlendirildiğinde de Anayasa, her şeyden önce ulusal ormancılık politikası amaçlarının şekillendiği ve bu amaçlara ulaşabilmek için genel hareket tarzının formüle edildiği en üstün yasa, olarak değerlendirilebilir. Dolayısıyla da bir taraftan ulusal ormancılık politikası amaçlarını içermekte; diğer yandan da bu amaçların gerçekleştirilebilmesi bakımından değerlendirilebilecek olan en önemli araçlardan olan yasal düzenlemelerin en önemlisini, daha ayrıntılı yasal düzenlemelerin kaynağını oluşturmaktadır. Temel or- mancılık politikası, ormanların ve orman kaynaklarının ulusal amaç ve beklentilerin yerine getirilmesine ne tür bir katkıda bulunacaklarının saptanmasına dayanmalıdır. (GÜMÜŞ, 2004). Ormancılıkta amaçlar geçmiş dönemlerde sadece ulusal düzeyde ve hiyerarşik olarak; ulusal ormancılık politikası amaçları, işletme amaçları ve teknik amaçlar olmak üzere 3 kademede açıklanmaktaydılar. Ormanların küresel önemi konusunda gelişen bilinç düzeyine bağlı olarak ormanlar artık uluslar arası düzeyde ele alınan konulardan birisi durumun- dadır. Bu çerçevede küresel düzeyde anlaşmalara konu olmakta ve bu anlaşmalar ülkeleri de bağlamaktadır. Uluslar arası anlaşmalara bağlı olarak yukarıda değinilen hiyerarşik amaçların üzerinde “küresel orman amaçları” ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle anayasal düzenlemeler her şeyden önce bu anlaşmalarla uyumlu olmak zorundadır. Aşağıda ülkemiz ormancılığında ülke düzeyinde amaç tespitinin önemini ortaya koyan gelişmeler ve bu gelişmelerin sonucu ormancılık-anayasa ilişkileri önemli ölçüde Gümüş tarafından (GÜMÜŞ, 2004) yazılan “Ormancılık Politikası” adlı eserden yararlanılarak değerlendirilmektedir. Yapılan değerlendirmelerden hareketle de yeniden ele alınması düşünülen anayasada ormancılık konusunun nasıl ele alınması gerektiği konusunda da bir öneri geliştirilmiş bulunmaktadır. II. ULUSAL ORMANCILIK POLİTİKASI AMAÇLARI BAĞLAMINDA İLK UYGULAMALAR Türkiye ormancılığı için ilk önemli yasal düzenleme olan 1870 tarihli Orman Nizamnamesi’nde, “Devletin orman kaynaklarından gelir elde etmesi” amacının ön planda olduğu, elde edilecek gelirin güvence altına alınabilmesi bakımından da ormanların korunması gereği üzerine bazı yaptırımlar içerdiği görülmektedir. Bu yaklaşımın, yani amacın doğru oluşturulamamasının ormancılıkta oluşturduğu olumsuzluklar Ali Kemal YİĞİTOĞLU tarafından 1930’lu yıllarda yayınlanan “Türkiye Ormancılığının Temelleri, Şartları ve Kuruluşu” adlı eserde şu şekilde dile getirilmektedir (ÇAĞLAR, 1998): “Türkiye’de düzenli ormancılığın ilk kuruluşunda Fransız ormancılar tarafından yapılan hata, yani ormancılık amacının başlangıçta yanlış konması, Türkiye ormanları ve ormancılığı için çok kötü sonuçlar doğurmuştur. Bu andan başlayarak ormanlarımız, devlet hazinesine para sağlamak amacıyla insafsızca doğranmıştır.” Cumhuriyetin ilanından önce Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Büyük Millet Meclisinin I. Dönem III. Yasama yılında (1 Mart 1922) yaptığı konuşma ulusal ormancılık politikası amaçları bakımından önem taşır. Buna göre Atatürk; “Gerek tarım, gerek memleketin varlık ve genel sağlığı konularında önemi kesin olan ormanlarımızı da modern önlemlerle iyi duruma getirmek, genişletmek ve en yüksek faydayı sağlamak da önemli kurallarımızdan biridir.” diyerek ormanların ülke ekonomisi ve sağlığı için önemini ortaya koymuş ve ormanları geliştirmeyi ve en yüksek faydayı sağlamayı öngörmüştür. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Anayasası olan 1924 Anayasası’nın ilk metninde doğrudan ormancılıkla ilgili bir hüküm bulunmamaktadır. Ormancılığı ilgilendiren bir hükmün Anayasa’da yer alması ilk kez 1937 yılında çıkarılan 3115 Sayılı Yasa ile gerçekleştirilmiştir. 1924 Anayasası’nın bir maddesinde değişiklik yapan bu hüküm, çok sınırlı bir içerik taşımaktadır. Sadece Devlet tarafından istimlak edilecek ormanların istimlak bedelleri ve bunların nasıl ödeneceğinin özel yasalarla belirleneceğini karar altına almaktadır. Yapılan bu değişikliğe dayanılarak, 1937 yılında çıkarılan 3116 Sayılı Orman Yasası’nın geçici 1. maddesine göre istimlakler yapılmış ve bedelleri genel hükümlerin dışında, bu yasanın getirdiği özel ölçülere göre ödenmiştir (İNAL, 1971). Türkiye ormancılığının çağdaş anlamda ilk orman yasası olarak değerlendirilen 3116 Sayılı Orman Yasası’nın 25.10.1935 tarih ve 6/3189 sayılı gerekçesinde ulusal ormancılık politikası amaçları şöyle belirlenmiştir (ÖZDÖNMEZ VE ARK., 1996): “1. Orman varlığını genişletmek ve korumak suretiyle sağlık, sosyal ve tarımsal yararların gelişmesini halk ve ülke lehine sürdürmek, 2. Devlet malı olan ormanların, devletçe işletilmesini ve ürünün alıcılara en yakın yerde satılmasını sağlamak, 3. Endüstriyel etkinliklerin ilerlemesine yarayacak biçimde üretimi artırmak ve halkın odun ve kereste gereksinimini sürekli olarak ormanlardan karşılamak, 4. Halkın ve ülkenin gereksinmelerini karşıladıktan sonra üretimin fazlasını dışa satmak. “ Görüldüğü gibi 3116 Sayılı Orman Yasası da ormanlardan sürekli olarak yararlanabilmeyi bir amaç olarak ortaya koymaktadır. Ağırlıklı olarak “ormanlardan ekonomik anlamda yararlanma” ön planda tutulmuş olmakla birlikte 3116 Sayılı Orman Yasası ile ormancılıkta doğrudan ekonomik olmayan yararlardan ve buna dönük amaçlardan da söz edilmektedir. Prof. Dr. Selahattin İNAL, tarafından 24 Kasım 1967 tarihinde “Ormancılık Eğitiminin 110. Yılı Kutlama Toplantısı”nda yapılan konuşma (YUMURTACI, 1999), ülkemiz ormancılık politikası amaçlarının değerlendirilmesi bakımından hayli ilginçtir. Buna göre İnal, “Türkiye ormancılık politikasının ana amaçları; koruma, faydalanma 2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 11 UZMAN S AH AS I ve yetiştirmenin birbirini tamamlayan bir bütünlük içerisinde olması gerekir. Bunların uyumlu bir şekilde koordine ve kombine edilmesinde mecburiyet vardı. Ancak, uygulamada kolaycılık seçilmiştir. Mesela korumanın tesirli olabilmesi için, daha önceden orman kavramı, mülkiyet rejimi, kadastro ve sınırlama, orman içi ve civarı köylerdeki halk-orman ilişkileri gibi ön şartların düzenlenmesi, düzeltilmesi gerekirken, bunlar yapılmamış, konu polisiye tedbirlerle geçiştirilmeye çalışılmıştır. Ülkemizde ormancılık politikasının uygulanmasında en büyük problem, orman içinde ve ormanın yakın çevresinde yaşayan 9 milyon köylü nüfusudur. Geçmişe baktığımızda ormancılık politikasındaki en büyük engelin bu olduğu görülür.” Kuşkusuz ulusal anlamda amaçların doğru oluşturulması kadar, onlara ulaşmak için seçilen araçların da uygun olması önem taşımaktadır. III. ORMANCILIK KONUSUNDA ANAYASAL DÜZENLEMELER 3.1. 1961 ANAYASASI Ülkemizde 1961 Anayasası’na kadar 1937 yılındaki küçük istisna dışında Anayasalarda ormancılığa ilişkin hükümlere yer verilmemiştir. Ülkemizin ormancılık politikası amaçları ise, zaman zaman çıkartılan orman yasalarının gerekçelerinde, bu yasaların çeşitli maddelerinde veya hükümleri içerisinde toplu veya dağınık olarak ifadesini bulmakta ve amaçlar, söz konusu yasa hükümlerinin uygulanabildiği ölçüde gerçekleştirilebilmekteydi. Bununla birlikte, 1961 öncesi dönemde orman-köylü ilişki- 12 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012 lerinin yeterince düzenlenmemiş olması, ormanların korunmasını olanaksız hale getirmekte ve orman suçlarının günden güne çoğalması gündeme gelmekteydi. Ayrıca orman konusunun siyasi partiler tarafından propaganda aracı olarak kullanılması, iktidarın orman yasalarını sık sık değiştirmesi ve orman suçlarının affı için yasalar çıkarılması, ilgili çevrelerde ve kamu oyunda ulusal bir servet olan ormanların geleceği için haklı endişeler doğurmaktaydı. Bu olumsuz gelişmelerin ancak orman davasının partilerüstü bir memleket davası haline getirilmesi ve yaşanan olumsuzlukların konunun anayasa güvenliğine kavuşturulması ile önlenebileceği yaklaşımı, ilgili çevrelerde ve hatta halk arasında değer bulmakta; ormanların geleceğinin güvence altına alınması ve halka daha yararlı kılınması için bu çareye başvurulması, ulusal çıkarlarımız bakımından bir zorunluluk olarak kabul edilmekteydi. Tüm bu zorunlulukların bir sonucu olarak 1961 tarihli Anayasaya ormancılıkla ilgili hükümler konmuştur (İNAL, 1971). Anayasa’nın “Ormanların korunması ve geliştirilmesi” başlığını taşıyan 131. maddesi ise şöyledir: “Madde 131 - Devlet, ormanların korunması ve ormanlık sahaların genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir. Devlet ormanları, kanuna göre Devletçe yönetilir ve işletilir. Devlet ormanlarının mülkiyeti, yönetimi ve işletilmesi özel kişilere devrolunamaz. Bu ormanlar zaman aşımıyla mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz. Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanlar içinde veya hemen yakınında oturan halkın kalkındırılması ve ormanı koruma bakımından gerekirse, başka yere yerleştirilmesi kanunla düzenlenir. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir ve bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Orman suçları için genel af çıkarılamaz; ormanların tahribine yol açacak hiçbir siyasi propaganda yapılamaz.” Görüldüğü gibi 1961 Anayasası’nın ormancılıkla ilgili 131. maddesi 6 fıkradan oluşmaktadır. Birinci fıkrada yer alan “Devlet, ormanların korunması ve ormanlık sahaların genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır.” ifadesi ile esas itibariyle “ulusal ormancılık politikası ana hedefi” ortaya konmuş bulunmaktadır. Bundan sonra yer alan hükümler ise, bu amacın gerçekleştirilmesi için yapılması veya yapılmaması gereken hususlarla ilgilidir. Bütün ormanların gözetiminin Devlete ait olması; Devlet ormanlarının Devlet tarafından yönetilmesi ve işletilmesi; bu ormanların zamanaşımı ile sahiplenilememesi, mülkiyetinin devredilememesi, irtifak hakkının sadece kamu yararı söz konusu ise olanaklı olabilmesi, ormanlara zarar verebilecek hiçbir eyleme izin verilmemesi, orman suçları için af çıkartılamaması, yanan ormanların başka amaçlarla kullanılamaması, ormanların tahribine yönelik siyasi propaganda yapılamaması, gibi hükümlerin hepsi, belirlenen ulusal ormancılık politikası amaçlarının gerçekleştirilmesine yöneliktir. Dördüncü fıkrada yer alan “Ormanlar içinde veya hemen yakınında oturan halkın kalkındırılması ve ormanı koruma bakımından gerekirse, başka yere yerleştirilmesi kanunla düzenlenir.” hükmünde ise, asıl amaç yine ormanların korunması için orman içinde veya bitişiğinde yaşayan köylülerin başka yerlere yerleştirilmesi olmak üzere köylülerin kalkındırılması da değerlendirilmektedir. Anayasa’da ormancılığa ilişkin hükümlerin bulunmasına gerekçe oluşturan gelişmelerden birisi de, 1956 yılında yürürlüğe giren 6831 Sayılı Orman Yasası’nın 2. maddesi uygulamalarıdır. Anılan madde yasanın yürürlüğe girdiği tarihte; “İklim, su ve toprak rejimine zarar vermeyen ve daha verimli kültür arazisi haline getirilmesi Tarım Bakanlığınca uygun görülen ormanların orman rejimi dışında bırakılmasına ve orman kavramına girmesine karşın orman rejimine sokulmasında bir yarar görülmeyen sahipli yerlerin serbest bırakılmasına Tarım Bakanlığının önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca karar verilir.” biçimindeydi. Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra 1957 yılında, bu konu ile ilgili olarak çıkarılan yönetmeliğin uygulamaya aktarılması ile ülke ormanlarını daraltan bir uygulama başlamıştır. Bu uygulama ile iki yıllık bir dönemde 92 473 hektar alan orman rejimi dışına çıkartılmıştır (ERYILMAZ, 1985). Milli birlik Hükümeti’nin dikkatini çeken bu uygulamaya 28.9.1960 tarih ve 5/389 sayılı karar ile son verilmiş ve daha önce alınan kararlar da iptal edilmiştir. 1961 Anayasası’nda “orman sınırlarında daraltma yapılamayacağı” hükmüne yer verilmiş 1 olmasına rağmen, 24.7.1965 tarihinde 663 Sayılı “Orman Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun” yürürlüğe konulmuştur. Bu Yasa ile 6831 Sayılı Orman Yasası’na geçici bir 6. madde eklenerek orman rejimi içerisindeki bazı alanların orman kapsamı dışına çıkartılmasına çalışılmıştır. Bu çabanın Anayasa Mahkemesi’nden dönmesi ve Anayasa Mahkemesi’nin yasayı iptal etmesinden sonra, bu defa Orman Yasası’nın 1. maddesi değiştirilmek suretiyle ormanlık alanların daraltılması çareleri aranmış ve fakat bu denemeler de kamuoyu ve ormancılık kesiminin tepkisi üzerine bir sonuç vermemiştir. 663 Sayılı Yasa’nın Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi, 6831 Sayılı Orman Yasası’nın 1. maddesinin de yoğun tepkiler sonucu değiştirilememesi sonucunda amaçlarına ulaşamayanlar, bu defa 1961 Anayasası’nın 131. maddesinde değişiklik yapmak yoluna gitmişlerdir. Bütün bu çabaların sonucunda da 22.4.1970 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 1255 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 131 inci Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun” ile Anayasanın 131. maddesi, aradan 9 yıl geçtikten sonra değiştirilmiştir. Değişiklikten sonra Anayasa’nın 131. maddesi aşağıdaki şekli1 almıştır. “c) Ormanların ve orman köylüsünün korunması, ormanların geliştirilmesi “Madde 131- Devlet, ormanların korunması ve ormanlık sahaların genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir. Devlet ormanları, kanuna göre Devletçe yönetilir ve işletilir. Devlet ormanlarının mülkiyeti, yönetimi ve işletilmesi özel kişilere devrolunamaz. Bu ormanlar zaman aşımıyla mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz. Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanlar içinde veya hemen yakınında oturan halkın kalkındırılması ve ormanı koruma bakımından, ormanın gözetilmesinde ve işletilmesinde Devlet’le bu halkın işbirliği yapmasını sağlayıcı tedbirler ve gereken hallerde başka yere yerleştirilmesi kanunla düzenlenir. Anayasa’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvalık, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar bulunan topraklarla şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında orman sınırlarında hiçbir daraltma yapılamaz. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir ve bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Orman suçları için genel af çıkarılamaz; ormanların tahribine yol açacak hiçbir siyasi propaganda yapılamaz.” Buna göre Anayasa’da yapılan değişiklikler 4 madde halinde değerlendirilebilir. 1. 131. Maddenin kenar başlığına “orman köylüsü” ifadesi eklenmiştir. Yapılan bu değişiklik İnal (1971) tarafından gereksiz görülmekte ve değişikliğin sadece orman köylüsüne şirin görün- Anayasa’ya eklenen kısımlar koyu, Anayasa’dan çıkarılan kısım ise altı çizilmek suretiyle gösterilmiştir. 2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 13 UZMAN S AH AS I me amacı taşıdığı kanaatine yer verilmektedir. 2. 131. Maddenin 4. fıkrasına “Ormanların gözetilmesinde ve işletilmesinde Devletle bu halkın işbirliği yapmasını sağlayıcı tedbirler” ifadesi girmiştir. Bu değişiklik ile ormanların işletilmesinde ve gözetilmesinde Devletle halkın işbirliği yapması öngörülmekte ise de İnal tarafından bu da gereksiz görülmekte, bu konuda yürürlükteki yasaların yeterli olduğuna işaret edilmektedir. Devletin yasalarca kendine verilen görevi yerine getirmesine engel bir durum yok iken, bu değişikliğe bir anlam verilememektedir. 3. 131. maddenin 5. fıkrasına “Anayasa’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvalık, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar bulunan topraklarla şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında orman sınırlarında hiçbir daraltma yapılamaz.” şeklinde bir hüküm eklenmiştir. Bu değişiklik ülkemiz ormanlarının alan itibariyle daralmasına yol açması bakımından son derecede önemlidir. Bu değişiklik ile ülkemizde ormansızlaşmaya yol açan eylemler anayasal bir güvenceye kavuşmuş bulunmaktadır. 4. 131. maddenin son fıkrasının ilk hükmü olan “Orman suçları için genel af çıkarılamaz.” hükmü maddeden çıkartılmıştır. Bu hüküm 1961 Anayasası’na orman tahriplerini olumsuz yönde etkileyen ve orman suçu işleyen kişileri teşvik eden af yasalarının çıkarılmasını engellemek için konmuştu. Cumhuriyetin ilanından çok partili hayata geçilmesine kadar olan dönemde (1923-1950) or- 14 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012 man suçlarını da kapsayan 3 adet af yasası çıkarılmışken; çok partili hayata geçildikten sonra 19501958 yılları arasında 4 af yasası çıkarılmıştır (ÖZDÖNMEZ, 1973). 1961 Anayasası’nda affı yasaklayan hükmün uygulandığı 9 yıllık süre zarfında orman suçları % 30 oranında azalmış (İNAL, 1971), bu uygulama ülkemiz için yararlı olmuştur. Buna rağmen bu hükmün ortadan kaldırılması olumsuz bir gelişme olarak değerlendirilmektedir. Afla ilgili hükmün Anayasadan çıkartılmasından sonra da orman suçlarını da içeren 2 af yasası (1779 ve 1803 sayılı yasalar) çıkartılmıştır. 3.2. 1982 ANAYASASI Günümüzde de yürürlükte olan 1982 Anayasası’nın 35, 56 ve 63. maddeleri dolaylı olarak, 169 ve 170. maddeleri de doğrudan ormancılıkla ilgilidir. 1982 Anayasası’nın 35. maddesi “Mülkiyet Hakkı” başlığını taşımaktadır. Bu madde şöyledir: “Madde 35 – Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” Ormanlar, mülkiyete konu olan varlıklardır. Bu nedenle anayasanın 35. maddesi orman ve ormancılığı ilgilendirmektedir. Buna göre ormanlar da dahil olmak üzere anayasamız mülkiyet ve miras hakkına saygı göstermektedir. Bununla birlikte ormanların toplum ve hatta insanlık için taşıdığı önem dikkate alındığında tüm insanlığın malı olarak değerlendirilmeli ve kullanımı tüm çağdaş ülkelerde olduğu gibi bir takım kurallara bağlı olarak sınırlandı- rılmalıdır. Anayasamızın 35. Maddesi de bu sınırlandırmaya izin vermektedir. Anayasa’nın “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” başlığını taşıyan 56. maddesinin ormancılığı ilgilendiren ilk iki fıkrası aşağıda verilmektedir. Madde 56 - Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların görevidir. ..................” Görüldüğü gibi 1982 Anayasası’nın 56. maddesi, her vatandaşın sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğunu hüküm altına almakta ve bunu gerçekleştirebilmek için Devlete ve vatandaşlara, çevreyi geliştirme, çevre sağlığını koruma ve kirlenmesini önlemeyi bir görev olarak vermektedir. Anayasa’nın “Tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunması” başlığını taşıyan 63. maddesi ise aşağıdaki gibidir. Madde 63 - Devlet Tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır. Bu varlıklar ve değerlerden özel mülkiyet konusu olanlara getirilecek sınırlamalar ve bu nedenle hak sahiplerine yapılacak yardımlar ve tanınacak muafiyetler kanunla düzenlenir.” Görüldüğü gibi 63. madde ile Devlete, tarih, kültür ve tabiat (doğa) varlıklarının korunması; bunu gerçekleştirmek için de gerekli olan desteğin yapılması ve özendirici önlemlerin alınması, görevleri verilmektedir. 169. MADDE 1982 Anayasası’nın doğrudan orman, ormancılık ve orman köylüsü ile ilgili olan ve “Ormanlar ve Orman Köylüsü” başlığını taşıyan bölümde yer alan 169 ve 170. maddeler aşağıda değerlendirilmektedir. 1982 Anayasası’nın “A. Ormanların korunması ve geliştirilmesi” başlığını taşıyan 169. maddesi şöyledir: “Madde 169 - Devlet ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir. Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zaman aşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz. Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz. Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yara görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler ile 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında ya- rar olduğu tespit edilen araziler, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında, orman sınırlarında daraltma yapılamaz.” Görüldüğü gibi 169. madde 4 fıkradan oluşmaktadır. Birinci fıkra, 1961 Anayasası’nın 131. maddesinin 1. fıkrası ile benzerlik göstermekte olup, Devlete ormanların korunması ve ormanlık alanların genişletilmesi konularında görev yüklenmektedir. Böylece ülkemiz ormancılığının en önemli sorunlarından birisinin “ormanların korunması” sorunu olduğu anlaşılmakta olup, orman alanlarının genişletilmesi gereği de bir anayasal hedef olarak belirlenmiş olmaktadır. Bütün ormanların gözetiminin Devlete ait olduğu da yine birinci fıkrada değinilen konulardandır. Bu önlem çağdaş ormancılığın hüküm sürdüğü tüm ülkelerde yer alan bir uygulama olması bakımından önem taşımaktadır. 1961 Anayasası’nın 131. maddesinde 5. fıkra olarak yer verilen, “Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz.” ifadesine de 1. fıkra içerisinde aynen yer verilmektedir. Her iki anayasada da yer verilen bu hükmün ikinci bölümü, yani “bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz.” ifadesi gereksiz ve anlamsız olarak değerlendirilebilir. Bu cümle ile ormancılık kavramı bir “tarım ve hayvancılık çeşidi” olarak değerlendirilmekte veya cümleden böyle bir anlam çıkarabilmek de olanaklı olabilmektedir. 169. maddenin 2. fıkrası, 1961 Anayasası’nın 131. maddesinin 2. fıkrası ile içerik olarak hemen hemen aynı anlamı taşımakta olup, Devlet ormanlarının mülkiyetinin devrolunamayacağı, ormanların yasaya göre Devlet tarafından yönetileceği, Devlet ormanlarının zaman aşımı ile sahiplenilemeyeceği ve kamu yararı dışında bir kullanıma izin verilemeyeceği hususlarına yer verilmektedir. 1961 Anayasası’nın 131. maddesinin 1971 yılında yapılan değişiklikten önceki ilk metninde yer alan 3. ve 6. fıkralar, 1982 Anayasası’nın 169. maddesinde 3. fıkrada değerlendirilmiştir. Yapılan bu yeni değerlendirme ile orman suçları için genel ve özel affın çıkarılamayacağının yeniden hüküm altına alınması önemli bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Bu fıkrada yer alan son cümleye ise bir anlam verilememektedir. Çünkü, bir önceki hükümde orman suçları için af çıkarılması yasaklanmışken, yeniden bu konunun işlenmesi gereksiz gibi görülmektedir. Üçüncü fıkrada ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyete izin verilemeyeceği şeklinde yer alan hüküm de 1. fıkra çerçevesinde değerlendirildiğinde gereksizdir. Ormanların tahrip edilmesine yönelik siyasi propagandanın yasaklanması da bu fıkrada yer alan bir başka husustur. Anayasamızın 169. maddesinin son fıkrası, ülkemizde orman azalmasının anayasal dayanağını oluşturmaktadır. 1961 Anayasası’nın 131. maddesinin 1971 yılında yapılan değişiklikten itibaren aldığı şekle benzer bir uygulamayı gündeme getirmiştir. Buna göre orman alarak korunmasında bilim ve fen bakımından yarar bulunmayan alanlarla, 31.12.1981 tarihinden önce orman niteliğini tam olarak kaybetmiş bazı alanların orman rejimi dışına çıkarılmasına olanak sağlanmaktadır. 2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 15 UZMAN S AH AS I 170. MADDE 1961 Anayasası’nın 131. maddesinin 4. fıkrası, orman köylüleri ile ilgilidir. 1982 Anayasası ise, konuyu ayrı bir Anayasa maddesi olarak ele almıştır. Buna göre yürürlükte olan Anayasa’nın konu ile ilgili “B. Orman Köylüsünün Korunması” başlığını taşıyan 170. maddesi şöyledir. “Madde 170 - Ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması, ormanların ve bütünlüğünün korunması bakımlarından, ormanın gözetilmesi ve işletilmesinde Devletle bu halkın işbirliğini sağlayıcı tedbirlerle, 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerin değerlendirilmesi; bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen yerlerin tespiti ve orman sınırı dışına çıkartılması; orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen bu yerlere yerleştirilmesi için Devlet eliyle anılan yerlerin ihya edilerek bu halkın yararlanmasına tahsisi kanunla düzenlenir. Devlet, bu halkın işletme araç ve gereçleriyle diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırıcı tedbirleri alır. Orman içinden nakledilen köyler halkına ait araziler, Devlet ormanı olarak derhal ağaçlandırılır.” Görüldüğü gibi 170. madde 3 fıkradan oluşmaktadır. Bunlar: Birinci fıkrada orman köylülerinin kalkındırılması ormanların korunması ile birlikte ele alınmakta; ormanların korunmasında ve denetiminde orman köylüleriyle işbirliği yapılması üzerinde durulmaktadır. Öte yandan 1982 16 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012 Anayasası’nın 169. maddesinin son fıkrası ile orman rejimi dışına çıkartılan alanlara orman köylülerinin yerleştirilmesi, Devlet eliyle bu tür yerlerin onarımı konularında yasa çıkartılması da bu fıkra kapsamında değerlendirilmektedir. İkinci fıkrada Devlete orman köylülerinin işletme araç ve gereçleriyle diğer girdilerini kolayca sağlayabilme konularında önlem alınması görevi verilmektedir. Son fıkrada, 1. fıkra kapsamında başka yerlere nakledilen köyler halkının terk ettiği alanların Devlet ormanı kapsamına alınması ve hemen ağaçlandırılması hükmü bulunmaktadır. IV. YENİ ANAYASA İÇİN ÖNERİ VE DEĞERLENDİRMELER Anayasa – ormancılık ilişkileri konusunda yukarıda yer alan değerlendirmeler sonucunda tarafımızdan yeni anayasa hazırlıkları çerçevesinde anayasamızda ormancılıkla ilgili bir maddenin yer alması gerekli olup, 2 cümleden oluşan önerimiz şöyledir: “Devlet ormanların korunması ve geliştirilmesi için gerekli önlemleri alır. Ormanlardan yararlanmada üstün kamu yararı ve orman köylerinin kalkındırılması gözetilir.” Mevcut anayasamızın 169 ve 170. maddelerinin yerine, ulusal ormancılık politikası amacı bağlamında sadece bu 2 hüküm yeterlidir. Anayasanın 169 maddesi ana başlık (Ormanların korunması ve geliştirilmesi) itibariyle yerindedir. Ancak içerikte tartışmalı, gereksiz ve uygulanamayan bir takım hükümler söz konusudur. Şöyle ki: 169. maddenin 1. fıkrası “Devlet ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.” şeklindedir. Burada yer alan ilk hüküm,”Devlet ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır” ifadesi aslında 169. maddenin en önemli hükmüdür. Aynı zamanda bu maddenin asıl gerekçesini ve amacını oluşturmakta olan bu hüküm ülkemiz açısından “ulusal ormancılık politikası amacı” olarak da değerlendirilebilir. Öncelikle “önemli” olarak görülen bu hükmün de yeniden ele alınması gerekir. Bu hükümde sözü edilen, “ormanların sahalarının genişletilmesi” konusu, sonsuza kadar geçerli olacağı düşünülerek hazırlanacak bir anayasa metninde tartışmalı hale gelecektir. Çünkü, uygar bir ülkede arazi kullanımı “arazi yetenek sınıflaması” ilkelerine göre ve buna ek olarak da ekopolitik değerlendirmelere göre belirlenmelidir. Bu belirlemeden sonra, herhangi bir arazi kullanım biçiminin artırılması veya eksiltilmesini anayasal bir amaç olarak ortaya koymak doğru olmayacaktır. Anayasanın sıklıkla değiştirilmesi düşünülemeyeceğine göre, “ormanların alanlarının genişletilmesi” anayasa metninde durduğu sürece, ormanların genişleyebileceği en son noktaya gelindiğinde, anayasanın bu hükmü ne olacaktır? Yani orman alanlarının bi- limsel veya eylemsel olarak daha fazla artırılması olanağı ortadan kalktığında, devletin ormanların genişletilmesine yönelik önlem alması anlamını yitirecektir. Bu nedenle bu hükmün 169. maddenin başlığında da yer aldığı şekliyle “ormanların korunması ve geliştirilmesi” şeklinde düşünülmesi daha akılcı olacaktır. 169. maddenin diğer hükümleri önemli ölçüde bu amaca ulaşabilmek için gerekli iş ve işlemlerle ilişkili olup, araç niteliği taşımaktadır. Nitekim, 169/1. fıkrada yer alan “Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.” hükmü gereksizdir. Çünkü, yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilmemesi veya yanan orman alanlarının başka çeşit kullanımlara dönüştürülmesi, mevcut 169. maddenin 1. fıkrasının ilk hükmüne ve aynı zamanda tarafımızdan önerilen “Devlet ormanların korunması ve geliştirilmesi için gerekli önlemleri alır. Ormanlardan yararlanmada üstün kamu yararı ve orman köylerinin kalkındırılması gözetilir.” şeklindeki hükme de aykırı olacağından anlamını yitirecektir. Yine 169.Madde/2. fıkraya da anayasal düzenlemede yer verilmesi anlamlı değildir. Çünkü, ülkemizde Devlet ormanların mülkiyetinin devredilmesinde bir kamu yararı görülüyorsa veya böyle bir devir işleminin ormanların korunması ve geliştirilmesine yarar sağlayacağına inanılıyorsa gerçekleştirilebilir. Nitekim, bozuk orman alanlarının ağaçlandırma amacıyla özel kişi veya kuruluşlara uzun yılları içerecek şekilde tahsis edilmesi, ve bu tür alanların özel ormanlara ilişkin hükümlere göre yönetilmesi, halen hem 6831 sayılı orman yasası ve hem de 4122 sayılı milli ağaçlandırma ve erozyon kontrolü seferberlik yasasına göre olanaklıdır. Burada, esas itibariyle mülkiyet devri olarak da yorumlanabilecek bir uygulama zaten yapılmaktadır. Tartışılması gereken husus, bu uygulamanın ormanların korunması ve geliştirilmesine olumlu katkı yapıp yapmadığının objektif olarak ortaya konmasıdır. Yani günümüze kadar bu konudaki uygulamalar ormanların gelişmesine katkı yapıyorsa, sorun olmamak gerekir. Öte yandan, benzer bir değerlendirme, Devlet ormanlarının devlet tarafından yönetilip işletilmesi hususundaki hüküm için de yapılabilir. Nitekim, Mevcut anayasamız ormanların sadece devlet tarafından yönetilip işletileceğine ilişkin olan bu hükme karşın 6831 sayılı orman kanunu başkaları tarafından da işletilmesine, “anayasaya uygunluğu tartışmalı bir biçimde” izin vermektedir. Buna uygun olarak da “dikili satış” olarak isimlendirilen uygulamalar gerçekleştirilmektedir. Tarafımızdan önerilen metinde bu uygulamalara ormanların korunması ve geliştirilmesine ve orman köylerinin kalkınmasına katkı yaptığı ölçüde izin verilmektedir. İkinci fıkrada değinilen “ormanların zaman aşımı ile mülk edinilememesi” konusu ise anayasada yer alması gerekli olan konulardan değildir. Ormanların başka amaçlarla kullanımına, tarlaya dönüşmesine tarafımızdan önerilen hükümlerde izin verilmemektedir. Zaman aşımıyla mülk edinimi konusu anayasal bir hak değildir. Yasal bir haktır. Öte yandan anayasanın mülkiyet hakkı ile ilgili hükümleri de bu hakların kamu yararı ile kısıtlanabileceğine ve mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararın aykırı olamayacağına ilişkin (Madde 35) hükümleri de ormanlarda zaman aşımı ile mülk ediniminde, üstün kamu yararı olmayacağı için bir kısıtlama söz konusudur. Dolayısıyla da bu konuda, anayasada başkaca hükme yer vermeyi gereksiz hale getirmekte olduğundan bu konuda yasal zeminde bir düzenleme yeterli olabilecektir. Öte yandan kadastro çalışmaları tamamlandığında zaman aşımıyla mülk edinimi, çok istisnai bir hak durumuna düşecektir. Bu fıkrada anayasal zeminde üzerinde durulması gereken husus “kamu yararı” olgusunun ormanlardan ormancılık dışı amaçlarla yararlanmada temel ölçü olarak alınması konusudur. Bu konuda uygulamada yaşanan deneyimlere göre, ormanlardan ormancılık dışı amaçlarla yararlanmaların, ormanların sağlayacağı kamu yararından daha üst bir kamu yararının olup olmadığı konusunun dikkate alınması gerekliliğidir. Anayasada bu konuya “üstün kamu yararı” kavramı şeklinde yer verilmesi, her türlü yararlanma hakkının yeniden ve farklı bir bakış açısı ile değerlendirilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. Yol, yüksek gerilim hatlarının geçmesi, taş ocakları, madencilik gibi alanlarla ilgili konularda ormanlardan yararlanmada ya da yararlanmaya izin verilmemesinde “üstün kamu yararı” olgusunun önemli bir yeri olacaktır. Böylece, söz gelimi bir alanda taş ocağı açılmasıyla sağlanacak kamu yararı ile aynı alanda ormanın sağlayacağı ekonomik ve ekolojik yararların karşılaştırılması ve bu değerlendirmeye göre 2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 17 UZMAN S AH AS I hangi kullanımda daha üstün kamu yararı görülüyorsa, buna göre yararlanmaya izin verilip verilmemesi tercihinin yapılması gerekmektedir. Bu nedenle anayasaya ikinci hüküm olarak “ormanlardan yararlanmada üstün kamu yararı ….. gözetilir.” şeklinde bir hükmün yer almasında yarar görülmüştür. Bu hüküm aynı zamanda ormanlardan odun üretimi ve başkaca ormancılık amaçlarlarıyla yararlanmaya da hem izin vermekte ve hem de her türden yararlanmada da üstün kamu yararı gözetilmesine olanak vermekte veya yararlanma biçimine kısıtlama getirmektedir. 169/3. Fıkra: “Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.” şeklindedir. Bu fıkrada yer alan yasaklamalar, topluca, tarafımızdan önerilen ve esas itibariyle mevcut anayasanın ruhunda da yer alan ormanların korunması ve geliştirilmesi kapsamında ele alınabilecek hususlardır. Söz gelimi ormanlara zarar verecek faaliyet ve eylemler zaten, ormanların korunması ve geliştirilmesi amacına da aykırı olacağından burada yer almaları anlamsızdır. Benzer hükümlerin hepsine ormanların korunması ve geliştirilmesi bakış açısından bakıldığında gereksizlikleri açıkça görülür. Ormanların korunması ve geliştirilmesi açısından orman suçlarına yönelik af getirilmesi bir tehdit olabilir. Bununla birlikte böyle bir yasaya ihtiyaç olduğunda, bunun bile “üstün kamu yararı” açısından değerlendirilebilir yanları ortaya 18 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012 çıkabilir. Af konusu esas itibariyle devletin ciddiyeti ile bağdaşmaz. Kuralları çiğnemeyenleri cezalandırıcıdır. Bununla birlikte çocuk katillerine bile af yasası çıkarılabilirken, orman suçları için af yasası çıkarılamaması anlamsızdır. Bu fıkrada, orman suçları için katı bir af yasağı getirilmiş olmakla birlikte, bir sonraki fıkrada örtülü bir affın varlığı da dikkat çekicidir. Nitekim, bir orman suçu işlenerek 31.12.1981 tarihinden önce orman niteliği kaybettirilmiş alanların orman sınırları dışına çıkarılarak, bu alanların sonuçta suçu işleyen kişileri affetmekten de öte onlara çıkar sağlayacak bir biçime dönüşmesi de, değerlendirilmesi gereken bir başka anayasal çarpıklıktır. Bu nedenle af ile ilgili hususlarında anayasa metninden çıkarılması uygun olacaktır. 169/4 fıkrada yer alan orman rejimi dışına çıkarma işlemi veya anayasada yer almamakla birlikte değerlendirilmesi gereken hususlardan birisi olan “yeniden orman rejimi içine alma” konusu da, toplu olarak “üstün kamu yararı” çerçevesinde ele alınması gereken uygulamalardır. Bu çerçevede ifade edilmesi gereken bir konu da 31.12.1981 tarihinden sonra orman niteliğini kaybeden yerler ile bu tür alanlar içerisinde kalan parçalı ormanların veya orman bütünlüğü içerisinde yer alan 2/B kapsamına giren alanların durumudur. Bu konuda da, yine üstün kamu yararı, kentleşme veya yeniden ormanlaştırma seçeneklerinden hangisi yönündeyse, buna göre bir değerlendirme yapılması gerekli görülmelidir. Tarafımızdan önerilen hükümlerle kamuoyunda 2/B olarak bilinen veya kamuoyunda pek bilinmeyen 2/A maddesine de yeni bir bakış açısıyla anayasal bir zemin oluşmaktadır. Mevcut anayasamızın “Orman Köylüsünün Korunması” başlığını taşıyan 170. maddesine de tarafımızdan yapılan öneri çerçevesinde ihtiyaç kalmamaktadır. Zira, tarafımızdan geliştirilen öneri ile orman kaynaklarının yönetiminde orman köylerinin kalkınmasını gözetileceğine ilişkin bir hükmün yer alması yeterli görülmektedir. Tarafımızdan yapılan öneride taraf olduğumuz uluslar arası sözleşmeler de dikkate alınmıştır. Bu şekliyle önerimiz, uluslararası anlaşmalar çerçevesinde de uygun ve yerinde bir değer taşımaktadır. Ülkemizde orman ve orman köylüleri ayrılmaz bir bütündür. Orman kaynaklarını orman köylülerinden bağımsız bir biçimde değerlendirmek, geleneksel ormanköylü ilişkileri bağlamında rasyonel değildir. Bu nedenle önerimiz ormanlarla orman köylüsünü ilişkilendirmek bakımından da değer ifade etmektedir. KAYNAKLAR ÇAĞLAR, Y., 1998: Baltalar Kafamızda, 248 s., Ankara. ERYILMAZ, A.Y., 1985: Ormancılık Politikası Ders Notları, Karadeniz Üniversitesi Orman Fakültesi Ders Notları Yayın no: 96, Trabzon. GÜMÜŞ,C., 2004: Ormancılık Politikası, KTÜ Yayın no: 216, Cilt I, Trabzon. İNAL, S., 1971: Türkiye’de Anayasa - Ormancılık İlişkileri, İ.Ü. Orman Fakültesi Yayını, İ.Ü.Yayın no: 1647, O.F. Yayın no: 171, Kurtulmuş Matbaası, 176 s., İstanbul. ÖZDÖNMEZ, M., 1973: Orman Suçları ile İlgili Af Kanunları ve Sonuçları, İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri B, Cilt 23, Sayı 2, s. 4861, İstanbul ÖZDÖNMEZ, M./İSTANBULLU, T./AKESEN, A./ EKİZOĞLU, A., 1996: Ormancılık Politikası, İ.Ü. Basımevi ve Film Merkezi, İstanbul. YILMAZ, E., 1985: Hukuk Sözlüğü, 3. Baskı, Akademi Matbaası,819 s., Ankara. YUMURTACI, M. (1999) Ormancılığımız Nereden Nereye, Türkiye Ormancılar Derneği Yayını, Ankara. UZMAN S AH AS I TOMRUKLARIN BÖLMEDEN ÇIKARILMASINDA ALTERNATİF BİR YÖNTEM: TOMRUKLARIN OLUK İÇERİSİNDE MB TRAC ORMAN TRAKTÖRÜ İLE KONTROLLÜ KAYDIRILMASI (TOKK-T) Prof. Dr. H. Hulusi ACAR KTÜ Orman Fakü[email protected] ÖZET Odun hammaddesi üretim faaliyetleri kesme, bölmeden çıkarma ve uzak nakliyat olmak üzere üç ana aşamadan oluşmaktadır. Odun hammaddesinin kesildiği yerdeki orman içinden kamyonlarla taşımanın yapılacağı orman yolu kenarına kadar getirilmesi süreci olan bölmeden çıkarma aşaması çok güç, pahalı ve çevresel zararı yüksek olan bir aşamadır. Teknoloji kullanımının sınırlı olduğu bu ormancılık faaliyeti özellikle dağlık arazide teknik, ekonomik, ergonomik ve çevresel açılardan daha büyük bir önem taşır. Bölmeden çıkarma aşaması, odun hammaddesi üretim giderlerinin %30’undan fazlasını oluşturmakta olup pahalı bir aşamadır. Ülkemizde yılda ortalama 200 milyon adet tomruk üretilmektedir. Orman içerisinde ağacın kesildiği yerden orman yolu kenarına kadar olan sürütme mesafesi ise ülkemizde ortalama 800 metredir. Bu şartlarda ülkemizde üretilen yaklaşık 10 milyon m3 üzerindeki endüstriyel odun hammaddesinin güç koşullar altında ancak ekonomik bir şekilde ormandan çıkarılması büyük önem arzetmektedir. Teknolojik gelişmeler, odun hammaddesinin bölmeden çıkarılması aşaması için ya ülkemizdeki arazi yapısı gereği yetersiz kalmakta ya da çok pahalı oldukları için kullanılamamaktadır. Bu konuda gerçekleştirilen teknolojik gelişmeler, özellikle orman işletmeciliğinin %99 oranında devlet tarafından yapıldığı bizim gibi ülkelerde çok kısıtlı düzeydedir. Ekonomiye önemli artı değer katmasına rağmen toplumda göz önünde bulunamadığı için problemin çözümü çabaları sürekli ertelenmektedir. Gelecekte sistemin araziye aplikasyonunda taşınabilir tamburlu vinçlerin kullanılacağı düşünülmekle beraber bugün için oluk sistemi ile birlikte MB Trac orman traktörleri kullanılmıştır. Bu sistemde deneme güzergahlarında taşınan tomrukların boyları en fazla 6 m ve çapları 52 cm olarak ölçülmüştür. Deneme güzergahlarında ortalama 100 m3 tomruk taşıması gerçekleştirilmiş olup hazırlanmış tomrukların orman yoluna kaydırılarak yukarı doğru çekilmesi üzerinde ortalama saatlik verimler 20 - 34 m3/saat arasında elde edilmiştir (Acar vd., 2012). Oluk sistemi ve orman traktörü ile kablo çekiminin kombinasyonu olan bu sistem, sonuçları itibariyle Orman Genel Müdürlüğü’nün uygulamalarında yarar sağlayacaktır. Bu durum yakacak odunlarda bölmeden çıkarma için Acar tarafından geliştirilen ve aşağı doğru kontrolsüz kaydırmanın yapıldığı plastik oluk sistemlerinin Orman Genel Müdürlüğü tarafından yapılan başarılı uygulamalarında da görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Tomruk, Orman traktörü, Oluk sistemi, Kontrollü kaydırma, Bölmeden çıkarma, Odun Hammaddesi Üretimi 2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 19 UZMAN S AH AS I 1. GİRİŞ Son yıllarda toplumun çevreye olan duyarlılığının artması ile ekosisteme yapılan her türlü müdahalenin çevresel etkilerine verilen önem artmıştır. Bu durum geçmişte yalnızca ekonomik kazanç amaçlı yapılan ormancılık faaliyetlerinin artık çevre, ergonomi ve ekonomi ölçütleri açısından da değerlendirilmesini gündeme getirmiştir. Böylece orman ekosistemine en büyük müdahalelerden biri olan odun hammaddesi üretim faaliyetlerinin odunda minimum kalite ve miktar kaybı ile yapılması, kalan meşcerede ise minimum çevresel zararla ve de ergonomik olarak yapılması ön plana çıkmıştır (Acar ve Ünver, 2005). Dünyada odun transport tekniği üzerinde mekanizasyon açısından önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Ülkemizde ince çaplı odunların yukarıdan aşağı doğru kaydırılarak taşınması için geliştirilen oluk sistemi ve tekray sistemi gibi alternatif transport teknikleri dışında özellikle ağır tomruklar için ithal edilen hava hatları hariç bir teknoloji gelişimi mevcut değildir. Tomrukların orman yolları üzerindeki kamyonlarla taşınmalarından önce gerçekleştirilen bölmeden çıkarma aşaması, ne yazık ki ülkemizde halihazırda ve çoğunlukla kaydırma ya da yuvarlama gibi ilkel yöntemlerle gerçekleştirilmektedir. Ülkemizdeki ormanların yaklaşık olarak yarısının yüksek eğimli ve engebeli alanlarda bulunması nedeniyle bölmeden çıkarma çalışmaları sırasında %90 oranında zemin üzerinde sürütme tekniği kullanılır. Bu sürütme tekniklerinin yaklaşık %80’i insan ve hayvan gücü gibi ilkel yöntemler olup mekanizasyon olarak hava hattı, 20 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012 traktör ve sadece ince çaplı odunların yukarıdan aşağıya doğru taşınmasında ise oluk sistemi kullanılmaktadır. Topoğrafik yapısı Türkiye’ye benzeyen Avusturya’da üretim faaliyetlerinde mekanizasyon kullanım oranı yaklaşık %86 iken ülkemizde bu oran % 6-7 civarındadır (Acar, 1998). İnsan ve hayvan gücü ile kalın çaplı odunların taşınması; iş güçlüğünün olması, uzun zaman alması, işçiler için önemli riskler taşıması, ekonomik kayıpların kaçınılmaz olması ve meşcerede kalan ağaç, fidan ve orman toprağına önemli zararların verilmesi gibi çok önemli dezavantajlara sahiptir. Orman işletmeciliği içersinde asli orman ürünü olan odun hammaddesinin üretimi çalışmaları en pahalı ve en güç aşamayı oluşturmaktadır. Öyle ki günümüzde Orman Genel Müdürlüğü’nün döner sermaye gelirlerinin tamamına yakınının ormanlardan elde edilen odunun satışı ile elde edildiği dikkate alındığında konunun önemi daha da fazla ortaya çıkmaktadır. Zira odunun transportu sırasında ortaya çıkan her türlü kalite ve miktar zararı odunun satış değerini dolayısı ile de OGM’nin gelirini düşürmektedir. Günümüze kadar ve halihazırda ülkemizde odun transportu çalışmaları sırasında taşınan odun hammaddesinde ve çevre üzerinde oluştuğu bilinen zayiatlar önlenememiştir. Bu konuda % 15-17 hacim ve % 10 kalite kayıpları olduğu yapılan bilimsel bir araştırma ile de ortaya konulmuştur(Gürtan, 1975). Milyonlarca metreküp endüstriyel odun ve yakacak odun üretiminin yapıldığı ülkemizde bu zayiat oranları ile çevresel zararlar ne yazık ki önemsenmesi gereken boyutlardadır. Bu çalışma ile orman yollarının aşağısında kalan, taşınamamış ağır tomrukların ormanda çürümeye terk edilmeden traktör tamburu gücü ile 150 metreye kadar ve yukarıya doğru oluk içerisinde kontrollü olarak ve kolaylıkla çekilebilmesi olanakları irdelenmiştir. Bu sayede tomruk üzerinde ve çevredeki zararların da minimuma hatta sıfıra indirgeneceği öngörülmektedir. 2. TOMRUKLARIN OLUK İÇERİSİNDE TRAKTÖR GÜCÜ İLE KAYDIRILMASIÇEKİLMESİ SİSTEMİ (TOKK-T) Tomrukların Oluk içerisinde Traktör gücü kullanılarak Kontrollü Kaydırılması (TOKK-T) sistemi, tomruk gibi kalın çaplı odun hammaddesinin zarar görmeden ve meşcereye zarar vermeden düzenli ve ergonomik bir şekilde yol altlarından yukarıdaki orman yoluna doğru traktör gücü kullanılarak en fazla 150 metreden çekilmesi (taşınması) amacıyla geliştirilmiştir. Yine orman yolunun yukarısında kalan tomruklar da bu sistemin ring şeklinde kullanılması ile kontrollü olarak-rastgele olmadan orman yoluna indirilebilmesi mümkündür. Tomrukların oluk içerisinde traktör gücü ile kontrollü kaydırılması sistemi, polietilen oluklardan oluşturulmuş sürtünmesi minimumda olan yapay bir taşıma güzergahı ile kontrollü çekim ya da kaydırmanın yapılmasında motor gücünü sağlayan tamburlu traktör düzeneğinden oluşmaktadır. Sistemin oluşturulmasında kullanılan belli başlı parçalar; % Oluklar % Yağlı çelik halat (8-10 mm), % Makara sistemi, % Orman traktörü, şeklinde sıralanabilir. Yapay güzergahın oluşturulmasında yarım daire şeklinde iç içe geçebilen plastik polietilen oluklar kullanılmaktadır. Oluklar tam daire şeklinde satın alınıp sanayide ortadan 2’ye bölünerek U şeklinde oluklar haline getirilmektedir. Oluklar deneme alanlarına kamyonla getirilerek yukarıdan aşağıya doğru arazi eğimine dik yönde kurulurlar. Sistemdeki yapay güzergahın oluşturulmasında kullanılan olukların tipi, malzemesi ve boyutları ile ilgili özellikleri Tablo 1’de verilmiştir. Tablo 1. Yapay güzergahı oluşturan bir plastik oluk’a ait özellikler Özellikler Oluk Şekli Oluk Malzemesi Oluk Çapı (cm) Oluk Et Kalınlığı (mm) Her Bir Oluğun Boyu (m) Oluk Ağırlığı (kg) Yarım daire şeklinde (U) SN8 Polietilen 60 8 mm 7m 25 kg Polietilen oluklardan oluşturulan yapay güzergah, ormanda herhangi bir kesim müdahalesi yapılmadan ve taşıma güzergahı açılmasına gerek duyulmadan arazideki eşyükselti eğrilerine ge- nelde dik ya da açılı olarak düz bir şekilde kurulur. Hafif bir şekilde yatay veya düşey yönde kurplar (3 dereceye kadar) tedricen uygulanabilir. Kurulum sırasında oluklar dişi ve erkek olarak isimlendirilen uç kısımlarından vidalarla birbirine monte edilmek suretiyle araziye aplike edilirler (Şekil 1). Aşağıdan yukarı doğu taşımanın yapıldığı bu sistemde yapay güzergah oluşturulurken aşağıdaki olukların uç kısmı bir üstteki oluğun üzerine gelecek şekilde monte edilir. Böylelikle yukarı çekilmek suretiyle taşıma sırasında tomrukların olukların bağlantı yerlerine takılmaları önlenmiş olur (Şekil 1). Oluk güzergahı kurulduktan sonra taşıma sırasında herhangi bir olumsuzluk yaşanmaması için güzergah boyunca gerekli görülen yerlerde olukların kenarına demir direkler dikilerek sistem sabitlenebilir. Olukların orman içerisine taşınması ve monte edilmesi genelde iki işçi, çalıştırılması ise bir operatör ile yapılabilir. Yapay oluk güzergahları arazi eğimi yönünde ve dik olarak yukarıdan aşağıya doğru araziye aplike edilir. Bu işlem sırasında işçiler yamaç yukarı boş yürüyüp olukları, kurdukları güzergah üzerinde yamaç aşağı iterek kaydırırlar. Söküm işlemi aşağıdan yukarı doğru yapılır ve sökülen oluklar ikişerli ya da üçerli olarak halata bağlanır ve traktör gücü ile yukarıya çekilirler. Yapılan bir çalışmada %60 eğimli ve 84 m uzunluğundaki güzergah yaklaşık 50 dakikada kurulurken ve aynı eğimde 119 m uzunluğundaki başka bir güzergah yaklaşık 75 dakikada kurulmuştur. Eğimin daha fazla olduğu 3. bir güzergahta ise kurulum işlemi 65 dakikada gerçekleştirilmiştir (Acar vd., 2012). Bu sistemle taşınacak ürünün ortalama ağırlığı 600 kg olduğu için MB Trac tipi tamburlu orman traktörleri kullanılabilir (Şekil 2). Araziye getirilen traktör yol kenarında, tüm ayakları ve tablası zeminle sağlam temas edecek şekilde yerleştirilir. Taşıma sistemi, orman yolu kenarındaki bir MB Trac 900 orman traktörünün motor gücü kullanılarak odunlara bağlanan çelik halatın traktör üzerindeki tambura sarılması şeklinde gerçekleştirilir. Tomrukların oluk güzergahının uç kısmına çekilmesi tomruklara bağlanan kabloya makara mekanizmasının uygulanması ile sağlanmıştır. Bu mekanizma ile taşınan Şekil 1. Oluk güzergahı ve arazide kurulumu 2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 21 UZMAN S AH AS I Şekil 2. Tomrukların oluk güzergahı içerisinde MB Trac 900 orman traktörü gücüyle aşağıdan yukarıya orman yoluna doğru çekilmesi tomruklara ne kadar güç uygulanacağı Şekil 3’de verilen düzenek dikkate alınarak belirlenmiştir. V (m/s) 0,1 0,2 0,3 0,4 0,5 0,6 0,7 0,8 P (KW) 0,434 0,868 1,302 1,736 2,170 2,604 3,038 3,472 Tablo 2. Odunların taşınma hızlarına göre ağırlıkları Şekil 3. Kablo çekimi sırasında uygulanacak kuvvet Buna göre G = 600 Kg için ortalama eğimin % 70 olduğu durumlarda aşağıdan yukarıya doğru çekilen tomrukların taşınma hızlarına göre ağırlıkları Tablo 2’de verilmiştir. 3- TOKK-T SİSTEMİNİN TEKNİK, EKONOMİK, ERGONOMİK VEÇEVRESEL AÇILARDAN DEĞERLENDİRİLMESİ Ormancılıkta özellikle orman yolunun aşağı bölümünde bulunan kalın çaplı odun hammaddesinin orman içinden araba 22 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012 yolu kenarına kadar doğal zemin üzerinde çekilerek taşınması çok güçtür. Bu tomrukların taşınmasında kısmen traktörle zemin üzerinde sürütme ya da hava hattı yöntemi kullanılmaktadır. Halihazırda uygulanan traktörle zemin üzerinde sürüterek yol kenarına çekme yöntemi ormanda önemli çevresel zararlara neden olmaktadır. Bir alanda hava hatlarının kullanılmasının ekonomik anlamda verimli olabilmesi için de yol altında bulunan odun miktarının fazla olması gereklidir. Ülkemizde en son 1984 yılında hava hatları satın alınmış olup bu pahalı hava hatları da ömürlerini doldurmak üzeredir. Orman içerisinde dağınık halde bulunan tomruklar çelik kablo ile yol kenarında sabit bulunan traktörün motor gücüyle orman yolu kenarına çekilir. Bu yöntemde tomruklar belli bir güzergahta olmadan orman içerisinde gelişi güzel olarak çekildiği için tomruklar orman içerisindeki ağaçlara, fidanlara ve kayalara çarpar. Bu durum hem çevresel olarak ormanda hem de ekonomik olarak taşınan tomruklarda zararların oluşmasına neden olur. Ayrıca bu yöntemde gerek sürtünmenin etkisi gerekse ağaç ya da kayalara takılma sonucunda taşıma işlemi duraklayabilmektedir. Böyle durumlarda işçilerin tomruğun yanına gidip takıldığı yerden kurtarması ve çekim işleminin tekrar başlaması gerekir. Bu da taşıma sırasında zaman kayıplarının oluşmasına ve iş veriminin düşmesine neden olabilmektedir. Geliştirilen bu yöntemde tomruklar polietilen malzemeden oluşan oluklar içinde ve belirgin bir güzergah üzerinde taşınıyor olmasından dolayı zeminle odun arasında herhangi bir sürtünme oluşmamaktadır. Bu yapay güzergah kurulurken ormana hiçbir müdahale yapılmaması ve ağaçlar arasındaki boşluklardan geçirilmesine önem verilir. Bu sistemle taşıma sırasında tomrukların tek tek aşağıdan yukarı sabit bir güzergah üzerinde taşınmasından dolayı tomrukların ağaç, fidan ya da zemine çarpması söz konusu olmamaktadır. Böylece hem kalan meşcerede oluşabilecek zararlar hem de tomruklarda oluşabilecek ekonomik kayıplar minimize edilmektedir. Ayrıca taşıma sırasında sürtünmenin etkisi ya da takılmalar sonucunda oluşan zaman kayıplarının önemli ölçüde önüne geçilmektedir. Bu yöntemle aşağıdan yukarı doğru taşıma, zemin üzerinde aşağıdan yukarı taşımaya oranla hem verimlilik açısından hem de çevresel açıdan çok önemli yararlar sağlamaktadır. 4- SONUÇLAR Bu çalışmada, kalan meşcereye zararı minimize eden, polietilen oluklardan oluşturulan yapay bir güzergah üzerinde MB Trac tamburlu orman traktöründeki motor gücüyle tomrukların aşağıdan yukarıya doğru yapay oluk güzergahı içerisinde taşınmasını sağlayan bir sistem geliştirilmiştir. Bu yöntemle kalın çaplı odun hammaddesinin bölmeden çıkarılmasında odunların sürütüldüğü zemin polietilen malzemeden yapılmış oluklardan oluşmaktadır. Bu yapay güzergahın çok kaygan ve pürüzsüz bir yüzeye sahip olmasından dolayı odunla zemin arasında minimum sürtünme meydana gelmektedir. Dolayısıyla bu güzergah üzerinde aşağıdan yukarıya doğru çekme işlemi toprak zeminde çekme işlemine göre çok daha hızlı bir şekilde gerçekleşmektedir. Ayrıca çekme işleminin belirli bir güzergah üzerinde yapılıyor olması zaman, kalite ve miktar kayıplarını ortadan kaldırmaktadır. Tomrukların oluk içerisinde Traktör gücü ile kontrollü kaydırılması (TOKK-T) yöntemi; Teknik açıdan; taşınması çok zor-riskli olan ve aşırı derecede güç isteyen, ağır ve kalın çaplı ürünlerin taşınması işini kolaylaştırmaktadır. Ekonomik açıdan; odun hammaddesinin taşınmasından kaynaklanan miktar ve kalite kayıpları en aza indirilerek ülke ekonomisine olan katkı artırılmaktadır. Piyasanın odun hammaddesi talebinin yeterince karşılanamadığı ve endüstriyel odun talebinin %15’inin ithal edilmek zorunda kalındığı ülkemizde odun hammaddesindeki bu miktar ve kalite kayıpları çok büyük önem taşımaktadır (Acar ve Ünver, 2006). Çevresel açıdan; bölmeden çıkarma faaliyetleri sırasında meşcerede kalan ağaç, fidan ve orman toprağına verilen zararlar minimuma indirilerek ormanların sürdürülebilirliği sağlanmaktadır. Kalın çaplı ürünlerin kontrolsüz kaydırılması sırasında meşceredeki ağaçların ve fidanların yaralanmasına, kırılmasına ya da ölmesine neden olunmaktadır. Bu da meşcereyi zararlı böcek ve mantar saldırılarına karşı zayıf hale getirmektedir. Ayrıca taşınan ürünün boyutu ve miktarına bağlı olarak orman toprağında bozulma, sıkışma ve buna bağlı olarak toprağın çeşitli fiziksel ve kimyasal özelliklerinde olumsuz açıdan değişimler meydana gelir. Bu değişiklikler verimliliği ve toprak erozyonunu önemli oranda etkilemektedir (Acar vd., 2008). Ergonomik açıdan; açık havada ve eğimli-engebeli arazide ağır tomrukların en yakın orman yoluna sürütülmesi işi olan kalın çaplı ürünlerin bölmeden çıkarılması, çok zor ve tehlikeli bir iş olup bu işin yarı mekanize olan bu yöntemle yapılması iş kazası riskinin azalmasını azalmasını sağlayacaktır. Ayrıca son yıllarda işçi bulma güçlüğünün yaşandığı ormancılık faaliyetlerinde bu sistemle işçiye olan bağımlılık da azaltılmış olunacaktır. Bu çalışmada, geliştirilecek olan bu kombine sistemle kısaca; teknik, ekonomik, ergonomik ve çevresel açılardan yararlar sağlanmış olunacaktır. Bu çalışmanın ilerisinde; traktör yerine, mobil tamburlu motor ve oluk sistemi ile ormanın her yerinde ve her iki yönde odun hammaddesi transportunun gerçekleştirilmesi amaçlanmalıdır. Bu ileri sistemle de, orman içerisinde ve orman yolunun ulaşmadığı yerlerde dahi tomruk gibi ağır endüstriyel odunların transportu her iki yönde ve rahatlıkla gerçekleştirilebilecektir. KAYNAKLAR 1. Acar, H.H., 1998. Transport Tekniği ve Tesisleri, KTÜ Orman Fakültesi Yayın No:56, 235 s., Trabzon. 2. Acar, H. H., H., Eroğlu, M. S., Özkaya, 2005. Dağlık Arazide Üretilen İnce Çaplı Odunların Plastik Oluk Sistemleriyle Bölmeden Çıkarılması İmkanları Üzerine Bir Araştırma. OGM Proje No:2003A050090. Ankara. 171s. 3. Acar, H. H., S., Ünver, 2005. A research on the impacts of ground-based manuel skidding at the Spruce (Picea orientalis (L.) Link) production areas of Turkey, The Ecological, Ergonomic and Economical Optimization of Forest Utilization in Sustainable Forest Management, 15-18 June 2005, 105-111p., Krakow-Poland. 4. Acar, H. H., S., Ünver, 2006. Work production of extracting of small size woods by plastic chute system: its application in the Giresun Region. Journal of Kastamonu Faculty of Forestry. Kastamonu-Turkey. Volume: 5 (2). 154-163. 5. Acar, H.H., Ünver, S., Kaplan, E. 2008. Dağlık Arazide Tomrukların Plastik Oluklar İçerisinde Kontrollü Olarak Taşınması (TOKK Yöntemi). Orman Mühendisleri Odası Dergisi, Sayı: 4-5-6, 31-33. 6. Acar, H.H., Ünver, S., Üçüncü, K., Özkaya, M.S., 2012. Kalın Çaplı Odunların Bölmeden Çıkarılmasında Alternatif Bir Yöntem: Tomrukların Oluk İçerisinde Kontrollu Kaydırılması (TOKK), KTÜ BAP Hızlı Destek Projesi, Proje Kod No. 2010.113.001.6, 26s., Trabzon 7. Gürtan, H., 1975. Dağlık ve Sarp Arazili Ormanlarda Kesim ve Bölmeden Çıkarma İşlerinde Uğranılan Kayıpların Saptanması ve Bu İşlemlerin Rasyonalizasyonu Üzerine Araştırmalar. Tübitak Yayınları. No:250. TOAG Seri No:38. Ankara. 2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 23 UZMAN S AH AS I AHŞAP YAPILAR ve DEPREM Öğr. Gör. Dr. Cenk DEMİRKIR KTÜ OF Teknoloji FakültesitAğaçişleri End. Müh. Bölümü Özet Ülkemizde; ahşap yapı, bu tür yapılarda kullanılan ahşap kökenli elemanlar ve bu malzemelerin deprem performansları konusunda yeterli araştırma mevcut değildir. Bu tür çalışmaların geliştirilerek artırılması durumunda daha güvenli ve doğal konutların ortaya çıkması sağlanabilecektir. Geçmişte deprem felaketleri nedeni ile pek çok can ve mal kayıpları yaşanan ülkemizde gelecekte de olası depremler nedeniyle benzer kayıpları yaşamamak için ahşap yapılara yönelmek gerektiği düşünülmektedir. Bu çalışmanın amacı; ahşap yapı, ahşap yapıların deprem performansı, özellikle bir deprem ülkesi olan Türkiye için ahşap yapının önemini vurgulamak ve geçmişte dünyanın farklı bölgelerinde meydana gelen depremlerde bu tür yapıların gösterdiği performansları inceleyerek, ülkemiz için ahşap çerçeveli yapıların anlamını ortaya koymaktır. GİRİŞ Ahşap Yapı Tarihçesi İnsanoğlunun barınma gereksinimini karşılamak için kullandığı ilk yapı malzemelerinden biri ahşaptır (Öztank, 2004). Önceleri ahşap yığma sistem kullanılırken, daha sonraları ahşap karkas sisteme geçilmiştir. Ahşabın Türk kültüründe çağlar boyu en iyi şekilde kullanıldığı bilinmektedir. Türk evlerinin yapı malzemesi ahşaptır. Batı Karadeniz, Orta Karadeniz ve Marmara bölgelerinde evlerin iç bölmeleri tamamen ahşaptır. Yapı malzemesi olarak ahşabı kullanmanın mimari tasarımda da büyük kolaylık ve zenginlik sağlayacağı belirtilmektedir (URL 1, 2011). Ahşap karkas olarak adlandırılan, ahşap taşıyıcılı sistem ile bir yapı, görsel ve estetik açıdan her türlü detay, tasarımı destekleyici yönde kusursuz çözümlene- 24 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012 bilmektedir (URL 1, 2011). Ahşap taşıyıcı sistem ile inşa edilmiş yapıların, günümüze kadar gelen en erken örneklerinin 17. Yüzyıldan kalma olduğu bilinmektedir. Türk yapı geleneği önemli bir ahşap yapı kültürüne sahip olmasına rağmen, 1999 Kocaeli ve Düzce depremlerine kadar unutulmaya yüz tutmuştur. Gelişmiş ülkelerde ise gelişen teknolojiye de uyum sağlanarak ahşap yapılar inşa edilmeye devam edilmiştir (URL2, 2008). 2005 yılında yapılan bir çalışmada, Türkiye’de ahşap taşıyıcı sistemlerin yaklaşık 45 yıl öncesine kadar yaygın bir şekilde inşa edildiği, fakat betonarme yapım tekniğinin ortaya çıkması ve gelişmesi ile birlikte ABD, Kanada, Japonya ve Avustralya gibi ülkelerin aksine ülkemizde ahşaptan uzaklaşıldığı belirtilmektedir (Doğangün vd., 2005). Ahşabın önemli oranda kullanıldığı geleneksel Türk evlerinin sosyal, kül- türel, ekonomik, endüstriyel ve geleneksel nedenler yanında, ulaşım, eğitim, yapım özellikleri ve malzeme gibi unsurlar nedeniyle unutulduğu ifade edilmektedir (URL 1, 2011). Ahşap Yapıların Deprem Performansı Deprem olayı önlenemediği gibi, önceden bilinmesi ve denetim altına alınması çalışmalarından da bugüne kadar tatminkâr sonuçlar elde edilememiştir. Dünya genelinde meydana gelen depremlerin aletsel büyüklüklerini ve sarsıntı oranını belirleyen ve sınıflara ayıran uluslararası ölçüm birimini (Richter ölçeği) bulan Charles Francis Richter, “depremler değil binalar insanları öldürür” demiştir. Bu korkunç doğal olayı tanımak ve zararlarını en aza indirmek için depreme dayanıklı yapı yapmak en uygun çözüm olarak gözükmektedir. Bugün deprem zararlarını en aza indirmek için dünyanın kabul ettiği çözüm de budur (Durmuş 2004). Türkiye dünyanın en etkili aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde bulunmaktadır. Ülkemizin, Alp-Himalaya deprem kuşağında yer alan bir deprem ülkesi olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Nüfusun % 95’inin deprem tehdidi altındaki bölgelerde yaşadığı bir ülkede, sanayi de başta olmak üzere yapısal yoğunluk olarak da %98’inin deprem bölgelerinde olduğu için; konu her açıdan büyük önem taşımaktadır. Geçmişte Türkiye’nin birçok yerinde yıkıcı depremler olmuştur. Durum böyle devam ederse gelecekte oluşabilecek depremlerde de büyük felaketlerle karşılaşabileceğimiz muhtemeldir. Durmuş (2004), tarafından yapılan bir çalışmada son 15 yıl içinde Türkiye’ de depremden dolayı her yıl ortalama 1200 kişinin hayatını kaybettiğini ve 1300 civarında yapının yıkıldığını, dünyanın depremden etkilenen diğer ülkeleri ile karşılaştırıldığında bu rakamların çok büyük olduğuna dikkat çekilmektedir. Dünyanın depremden etkilenen diğer ülkeleri ile karşılaştırıldığında bu rakamların çok büyük olduğu açıktır. Bu hususlar göz önüne alındığında deprem felaketi sonrası can ve mal kaybını en aza indirebilmek için gerekli çalışma ve düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Ahşap çerçeveli yapıların deprem davranışı üzerine yapılan araştırmalar; direnç özellikleri, dayanım özellikleri, matematiksel modelleme ve hesaplama, depremdeki saha gözlemleri, parça ve binaların laboratuar testlerini içeren pek çok aktivitenin meydana gelmesini gerektiren çok disiplinli çalışmaları kapsamaktadır. Dünyada meydana gelen önemli depremlerden, Alaska (1964-Manyitüd(M)8,4), Kaliforniya (1971-M 6,7), Yeni Zelenda (1987-M 6,3),Kubec (1988- M 5,7), Kaliforniya (1989-M 7,1), Kaliforniya(1994- M 6,7), KobeJaponya(1995-M 6,8) depremlerinde ahşap çerçeveli yapıların performansı üzerine bir çalışma yapılmıştır. Büyüklüğü 7 ve üzerinde olan toplam 7 depremde yaklaşık 300 bin ahşap binanın çok şiddetli sallanması sonucu kalp krizi dahil olmak üzere sadece 34 kişi ölmüştür (Rainer ve Karacabeyli,2000). Ayrıca 1994 Northridge depreminden sonra ahşap çerçeveli perde duvarları kontrplak ile kaplamanın gayet iyi bir sonuç verdiği ortaya konulmuştur (URL 3,2003). Ülkemizde meydana gelen Gölcük depreminde ise 30 bin aşkın kişi hayatını kaybetmiştir. Sadece ahşap oldukları için depreme karşı almaları gereken 32 tedbirin yarısının eksik olmasına rağmen Gölcük depremine eş büyüklükteki depremde 25 insan hayatını kaybetmiştir. Bu çalışmada ahşap çerçeveli yapıların çok şiddetli yer sarsıntılarına dayanabileceği ve hayati risklerinin çok düşük olacağı görülmüştür. Bu nedenle bu tür binaların yaşam güvenliği açısından memnuniyet verici olduğu söylenebilir (Rainer ve Karacabeyli 1999). Ancak ahşap ev hangi durumda olursa olsun depreme dayanıklıdır demek bilimsel görüşten uzaktır. Her yapı sisteminde olduğu gibi ahşap karkas yapılarda da deprem yüklerini kapsayan yapısal tasarım gereklidir. Günümüzde bu alanda standartların ve kodların yetersiz olduğu ülkemiz için, Kuzey Amerika deneyimin- den de yararlanılan Eurocode iyi bir örnek oluşturmaktadır. Avrupa kıtasında ahşap yapıların tasarımı Eurocode 5’de, yapılarda deprem dayanımı ise Eurocode 8’ de standart hale getirilmiştir (TS EN, 1995; TS EN 1998). Depremde yıkılan yapılarda en önemli sorunlardan biri; betonarme ağır yapılardan birinin çökmesi sonucunda tüm eşyaların ezilerek hiçbir yaşam alanı bırakmaması ve bu sebeple çok az sayıda insan hayatının kurtulabilmesidir. Ayrıca beton son derece ağır bir malzeme olduğundan kurtarma çalışmaları sadece ağır makineler ile yapılabilmektedir. Yeni sistem ahşap yapılar hafifliği dolayısı ile yıkıldığında içinde çok daha fazla yaşam alanı oluşturur. Bu da can kaybının çok az olmasını sağlar. Ahşap yapılarda ise kurtarma çalışmaları balta, kazma, balyoz, el testeresi gibi el aletleri ile hemen hemen herkes tarafından ağır makineler beklenmeden yapılabilir. Kaliforniya’da 17 Ocak 1994 yılında olan 6,7’lik depremde can kaybı sadece 69 kişidir ve bunların %40’ı yolda beton viyadükler altında, 20’si diğer yapılarda hayatını kaybetmişlerdir. Kaliforniyada’ki evlerin %95’i ahşap yapı olduğundan can kaybı bu kadar az olmuştur (URL 4, 2010). Ahşap çerçeveli yapılar özellikle Güney Kaliforniya’ da apartman ve evler için kullanılan en yaygın yapı türüdür. Bu yapı türü aynı zamanda ofis, okul ve hükümete ait yerlerde kullanılmaktadır. Ahşap yapı, düşük ağırlıkta yüksek direnç sağlamakta ve yüksek dayanım/ağırlık oranı ahşabı depreme dayanıklı yapılar için iyi bir seçenek haline getirmektedir (Graf, 2008). 2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 25 UZMAN S AH AS I Çok yakın geçmişte ahşap çerçeveli yapılar, özellikle kontrplak perde duvar kullanılan mühendislik ürünü ahşap çerçevelerde oluşturulan San Andreas deprem koşullarında (M:7.8) bile iyi performans göstermiştir. 2010 yılında Yeni Zelanda’da meydana gelen 7.1 büyüklüğündeki depremde can kaybı yaşanmamıştır. Almanya’nın Der Spiegel dergisinin yaptığı araştırmaya göre çağdaş tasarımlı ahşap binaların bu büyüklükteki depremden can kaybı yaşanmadan atlatılmasını sağladığı belirtilmektedir (URL 5, 2010). Ahşap Yapıların Sağladığı Avantajlar Ahşap çerçeveli tasarımlarda; ahşap kökenli perde duvarlar, binanın deprem ve rüzgâr yüklerine karşı dayanması için gerekli yanal direnci sağlamaktadırlar. Ahşap çerçeveli yapılar, genel olarak yüksek şiddetteki depremlerde düşük hayati risk sağlamakta ve performansları iyi olmaktadır (Rainer ve Karaca-beyli, 1999). Ülkemizde özellikle Marmara depremi sonrası betonarmeye alternatif olarak hafif yapı sistemlerinin yaygınlaşması gerektiği görülmüştür. İstanbul Pelitli’ de ahşap karkas sistem olarak üretilen evlerde çatıda, iç dış duvarlarda 9 mm, döşemelerde ise 18 mm ladin ağacı kontrplak kullanılmıştır. Kereste dikmeler, çatı mertekleri ve döşeme kirişleri ile kontrplak birbirlerine özel çelik bağlantı elemanları ile bağlanmaktadır. Bu şekilde oluşan levhalar zaten yapının hafifliğinden dolayı düşük olan yanal deprem yüklerine karşı enerji soğuran perde duvar görevi görmektedir. Ahşap karkas evlerde tüm yalıtım sistemi duvarların içinde oluşmakta ve ahşabın 26 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012 kendisinden gelen doğal yalıtım özelliği sayesinde üstün ısı yalıtımı elde edilmektedir (Önal 2001). Ahşap platform çerçeve yapıların performansı ile ilgili yapılan bir çalışmada ölüm oranı ve yapıların yıkılma oranının önemli ölçüde az olduğu görülmüştür (Rainer ve Karacabeyli 2000). Ahşap platform tipi yapılarda ölüm oranını düşük olmasına şu gibi faktörler de katkıda bulunmuş olabilir: t Odunun yüksek mukavemet/ ağırlık oranı t Bağlantılardaki sürtünme kayıplarından kaynaklanan yüksek soğurma kapasitesi t Ahşap parçaların esnek davranışları Ahşap yapıdaki başarısızlık durumlarına ise vida bağlantıları, duvarların dönmesi, duvar kaplamasındaki kesme başarısızlığı, çeşitli bağlantı hataları ve sınır parçalarının ezilmesi dahil edilmektedir. Ahşap çerçeveli yapıların iyi deprem performansı, detaylı parçalara (duvar, çerçeve ve bağlantı elemanları) ve tüm sistem davranışının iyi kavranmasına dikkat gerektirir. Ahşap yapı, kereste ve yapısal levhaları birleştirerek sağlam ve yapımı hızlı duvar, döşeme ve çatı bileşenlerini meydana getirir. Bileşenler dayanıklı, birleştirmesi ve yalıtımı kolaydır. Evin boyutunun büyütülmesi veya yenilenmesi ahşap evlerde kolaydır. Bu tadilat kolaylığı yeni veya kullanılmış ev alanlar için önemli özelliktir. Değişen ihtiyaçlar karşısında evlerini ekonomik şekilde değiştirirler. Betonarme ev duvarına yeni bir pencere açılması düşünülürse, yenileme işlerinde ahşabın rakipsizliği ortaya çıkar. Kışın evin sıcak, yazında serin olması ahşap evin konforlu ve ekonomik yanıdır. Hücresel yapı- sından dolayı ahşap çelikten 400 kere daha iyi yalıtkandır. Bir evin bütçesinde ısıtma ve soğutma giderleri önemli yer tutar ve düşük enerji tüketimi ev alanlar için önemli özelliktir. Ahşabın yüksek standartlarda yalıtılabilme özelliğine karşın çelik ve betonda ısı geçirgenlik problemleri ve soğuk yüzeylerde nem yoğunlaşması söz konusudur. Ahşap karkas yapılarda dikme ve kirişlere monte edilen ahşap levhaların mukavemeti (ölü, canlı, deprem yükleri), sağlığa uygunluk, termal, dayanıklılık (suya, dış etkilere, yan-gına), işlenebilme, hidrotermal, akustik gibi özellikleri de konutun sunduğu yaşam kalitesinde büyük öneme sahiptir (Önal 2001). Yığma ve betonarmeye göre ahşap sistemler doğal olarak daha sünektir. Süneklik, yapının çökmeden akabilme ve şekil değiştirebilme kabiliyetidir. Depremin ani şekilde oluşturduğu yüklere karşı binalarda eğilebilirlik ve bükülebilirlik arzu edilen özelliklerdir. Bu özellikler binanın depremde biriken enerjiyi dağıtmasını sağlar. Çok sayıdaki çivili ek yerleri ahşap binalara süneklik sağlar (URL 6, 2010). Yapısal bir materyal olarak ahşap, deprem performansı konusunda diğer materyaller üzerinde bazı avantajlar sağlamaktadır. Ahşap güçlü fakat hafiftir. Böylece zemin hareketleri diğer yapılardaki gibi ahşap yapıda büyük bir enerji oluşturamaz. İlave bir avantaj olarak, ahşap iskelet sistemler diğer materyallerden daha esnek ve enerji soğurması daha yüksektir (Earthquake resistance, 2002). Yapısal ahşap levhaların, ahşap çerçeveye sağlam şekilde eklenmesi ile meydana gelen perde duvar ve diyaframlar, fırtına ve kasırgaların getirdiği şiddetli rüzgârı alan bölgeler için sağlam binaların yapımına imkan verir. Karayipler’de ahşap binalar birçok fırtınaya rağmen ömürlerini sürdürmüşlerdir. 1992 yılında Güney Florida’da oluşan Andrew kasırgası şartnamelerde öngörülen tasarım hızının 50% fazlası olan 140 mil/saat hızına erişmiştir. ‘’ Andrew Kasırgası - Ahşap yapıların performansı ve analizi ‘’ konulu mühendislik raporu, ahşap binaların tasarım hızından fazla bir rüzgâr hızıyla karşı karşıya kalmış olmalarına rağmen iyi performans gösterdiklerini saptamıştır (Anonim, 1992). Ahşap çerçeveli duvar ve döşemelerin ses yalıtımı yüksektir. Ahşap yapılarda uzun yıllar yapılan araştırmalar ve tecrübelerin sonucunda elde edilen ses geçirmeyen döşeme ve duvar tasarımları sayesinde bu alanlarda yaşayanlara sessiz mekânlar sunulmuştur. Ahşap sadece yenilenebilir değil, enerji tüketimi, hava ve su kirliliği konusunda çevreye dosttur. Hayat Boyu Değerlendirme (LCA) değişik bina sistemlerinde ürünün yaşamı boyunca her bölümünde enerji, malzeme kullanımı, hava ve suya verdiği salımlar gibi faktörleri inceleyerek çevreyi nasıl etkilediğini gösteren karşılaştırmalı yöntemdir. ATHENA Sürdürülebilir Malzeme Enstitüsünün hayat boyu değerlendirme yazılımı kullanılarak 220 m2 ahşap, çelik ve betonarme evin yaşamları boyunca çevreye etkileri karşılaştırılmıştır. Araştırma neticesinde ahşaptan yapılan evin enerji kullanımı, sera gazı, su ve hava kirliliği ve çevreyle ilgili kaynak çıkarılması konularında çelik ve betonarme yapıya nazaran daha az çevresel etkisinin olduğu tespit edilmiştir. Ahşap, çelik ve betonarme ticari ofis binaların karşılaştırmasında da ahşabın üstün sonuçları elde edilmiştir (URL 7 ve URL 8, 2010). SONUÇ ve ÖNERİLER Bir deprem ülkesi olan Türkiye’de ahşap yapıların önemini vurgulamak ve ahşap yapılara yönelimi teşvik etmek gerekmektedir. Bu olgunun deprem riski taşıyan ülkelerde daha yaygın olduğu ve bu ülkelerde bu sektörün günden güne gelişim gösterdiği görülmektedir. Geçmişte deprem felaketleri nedeni ile pek çok can ve mal kayıpları yaşanan ülkemizde gelecekte de olası depremler nedeniyle benzer kayıpları yaşamamak için ahşap yapılara yönelimin geç kalınmaması gereken bir konu olduğu göz ardı edilmemesi gereken bir gerçektir. Karacabeyli, Türkiye’nin deprem kuşaklarında olduğunu ve ahşap yapıların şiddetli bir depreme karşı en iyi çözümlerden olduğunu kabul etmesi gerektiğini ve Anadolu ve İstanbul’daki zengin ahşap yapı kültürünün depreme karşı dayanıklı yapı yapabilmek için yüzyılların oluşturduğu bir bilgi birikimine dayandığını hatırlaması gerektiğini vurgulamaktadır (Karacabeyli, 2009). Ayrıca Türkiye’nin, sürdürülebilir ormanlarının olduğunu kendisine ve dünyaya ispatlaması gerekmektedir. Sağlıklı bir orman endüstrisi ve onunla uyumlu çalışan bir ahşap yapı endüstrisi ahşap yapıları tekrar gündeme getirebilir (Karacabeyli, 2009). Yani bir yandan ormanlar artarken diğer yandan orman endüstrisi ve ahşap yapı endüstrisi gelişimi üzerinde durulmalıdır. Bu olgunun devlet, belediyeler, üniversiteler, mühendislik ve mimarlık camiası ve inşaat sektörünün birlikte hareket edeceği bir platformda sağlanabileceği unutulmamalıdır. KAYNAKLAR t Anonim, 1992. Hurricane Andrew. Wood Building Performance and Analysis. A Special Report of The National Forest Products Association. t Doğangün, A., Livaoğlu, R., Tuluk, Ö.İ., ve Acar, R. 2005. Geleneksel Ahşap Yapıların Deprem Performansları,23-25 Mart Kocaeli Deprem Sempozyumu, sayfa: 797-799. t Durmuş, A. 2004. Deprem Mühendisliğine Giriş Ders Notları. Karadeniz Teknik Üniversitesi. İnşaat Mühendisliği Bölümü. Sayfa: 1-2. Trabzon t Earthquake Resistant Housing, 2002, A wood – frame Building Performance Fact Sheet. Forintek Canada Corp. CMHC. SCHL. Canada. September. t Graf, W., 2008, Wood Frame Buildings. The Shake out Scenario. Prepared for United States Geological Survey and California Geological Survey. URS Corporation. Los Angeles CA, May. t Karacabeyli, E., 2009. Türkiye Ahşaba Küs mü. Elginkan Topluluğu İlteşim Yayını. Ekim 2009. sayfa 34. t Rainer, J. H., ve Karacabeyli, E., 1999, Performance of Wood – Frame Building Construction in Earthquakes. Forintek Canada Corp. Project No. 2138. March. t Rainer, J.H. ve Karacabeyli, E., 2000, Ensuring good seismic performance with platform frame wood housing, construction technology update No:45, National Research Council of Canada,. t Önal, T.O., 2001. Schauman wood, Yapılarda kontrplak kullanımı,’Nordic wood’ projesi ve Finlandiya açık ahşap sistemi. t Öztank, N. 2004. Orta Yükseklikteki (4 – 8 kat) Konut Yapılarında Ahşap Teknolojisinin Uygulanabilirliği. Dokuz Eylül Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Mimarlık Fakültesi, Doktora Tezi. İzmir. t TS EN 1995-1-2, 1996. Eurocode 5: Ahşap yapıların projelen-dirilmesi. Bölüm 1-2: Genel Kurallar – Yapısal yangın projelendirilmesi t TS EN 1998 – 5, 2005. Eurocode 8: Depreme dayanıklı yapı tasarımı. Bölüm 5: Temeller, Zemin Dayanma Yapıları Ve Geoteknik Hususlar t URL1,2011,www. ahsapkarkas. com t URL2,2008,www.ahsaponline.net/arsiv/ dergi/o/ahsaptasiyici.htm t URL3,2003,http://www.abag.ca.gov/bayarea/eqmaps/fixit/ training.html t URL4, 2010,www.ahsapev.com t URL5,2010,http://www.yapi.com.tr/Haberler/ashap yapilarin zaferi t URL6,2010http://www.ahsapyapi.com/ t URL7,2009http://www.athenasmi.ca/ t URL8,2003http://www.cwc.ca 2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 27 UZMAN S AH AS I SÖĞÜTLER (Salix L.) F. Alptekin KARAHAN OGM İç Anadolu Orman Araştırma EnstitüsütKavakçılık Araştırmaları Başmüh. S alix (Söğüt) cinsi, bitkiler aleminin Phanerogamea bölümü, Angiospermae alt bölümü, Dicotyledonea sınıfı, Monochlamydae alt sınıfı, Amentiflorae grubu Salicaceae familyasına bağlıdır. Söğütler kışın yaprağını döken, ender olarak her dem yeşil ağaç, ağaççık veya çalılardır. Tomurcukları sürgüne yatmış durumdadır ve tek pulludur. Çoğu dar veya geniş şerit biçiminde olan yapraklar sürgünlere genellikle almaçlı, birkaç türde karşılıklı 28 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012 olarak dizilmiştir. Yaprak yüzleri çoğunlukla çıplak ya da özellikle alt yüzleri tüylüdür. Çiçekler bir cinsli iki evciklidir. Erkek çiçeklerden her birinin çoğunlukla üzeri tüylü bir brahtesi vardır. Periant bal bezesine gelişmiştir. Etamin sayısı 2-5’dir. Dişi çiçekler dik duran bir eksen üzerinde toplanmıştır. Her dişi çiçeğin 1 brahtesi, bu brahtenin koltuğunda 2 karpelli bir pistili vardır. Meyve,2 kapaklı kapsül meyve durumunda, tohum küçük, kahverengi veya ye- şil renkte, alt bölümünden çıkan beyaz tüylerle örtülüdür. Söğüt çiçeklerinin brahtesinin kenarı kavaklarda olduğu gibi dişli veya parçalı değil düzdür. Bütün örnekleri entomogamdır. Söğüt tohumları kısa sürede çimlenme yeteneklerini kaybettiği, buna karşılık çelikten kolayca köklenebildiğinden pratikte üretilmeleri daima çelikle yapılmaktadır. Büyümeleri çok hızlı ve donlara karşı dayanıklıdırlar (Kayacık 1963,Gökmen 1973). Dünya üzerinde söğüt cinsi yeni kaynaklar ışığında 500 civarında türle temsil edilir (Heywood 1979). Söğüt cinsi 32 seksiyona ayrılmıştır (Rehder 1947). Fakat bu türlerin çok azı ağaç formundadır ve ekonomik değere sahiptir. Resim 1: Söğüt Yaprakları Skvortsov, Türkiye’de söğütleri 11 seksiyon ve 23 tür altında toplamıştır. Dünyadaki söğütleri 3 gruba toplamak mümkündür: 1-Avrupa ve Asya Söğütleri, 2-Amerikan Söğütleri, 3-Melez Söğütler. Avrupa ve Asya Söğütleri Avrupa’da doğal 70 söğüt türü vardır. Türkiye’de ise doğal yayılışı olan 23 söğüt türünden Salix alba, Salix fragilis, Salix excelsa ve Salix acmophylla ağaç formundaki önemli söğüt türlerindendir (Yaltırık 1988,Gökmen 1973, Kayacık 1963). Yazıda, Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren Avrupa ve Asya’daki türler anlatılmıştır. Resim 2: Dişi Çiçekler 2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 29 1.1. 1.2. 1.3. 1.4. 23- 4- Fragiles Koch ve Albae Borrer Seksiyonları Salix alba a-Salix alba cv.calve (Salix carerulea Sm.) b-Salix alba var.vitellina Salix babylonica (Salix pendula Monech), Salkım Söğüt Salix fragilis L. (Gevrek Söğüt) Salix matsudana Koidz: Salix matsudana cv.Tortuosa Caprea Seksiyonu: Salix caprea Canae Seksiyonu: Salix incana Schrank = Salix eleagnos Scop. Daphnoides Seksiyonu: Salix daphnoides Vill. Türkiye’deki Söğüt Türleri Türkiye’de bulunan 28 tür söğüdün , 23’ü doğal olarak yetişmektedir,(Arıhan,2009). t "LTÚǘàUSalix alba) t "DFNTÚǘàEàSalix acmophylla) t .ƌTLTÚǘàEàSalix aegyptiaca) t ,BSǵMLMZBQSBLMTÚǘàU (Salix amplexicaulis) t Salix armenorossica t ,FÎƌTÚǘàEàSalix caprea) t ,BGLBTTÚǘàEàSalix caucasica) t #P[TÚǘàUSalix cinerea) t ƞǘEFZBQSBLMTÚǘàU4BMƌY elaeagnos) t 4BMƌYFMCVSTFOTƌT t #PZMVTÚǘàU4BMƌYFYDFMsa) t (FWSFLTÚǘàU4BMƌYGSBHƌlis) t 4BMƌYQFEƌDFMMBUB t %FGOFZBQSBLMTÚǘàU (Salix pentandra) t Salix pentandroides t Salix pseudodepressa t Salix pseudomedewii t &SHVWBOƌTÚǘàUSalix purpurea) 30 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012 t 3ƌ[FTÚǘàEàSalix rizeensis) t 5SBC[POTÚǘàEàSalix trabzonica) t #BEFNZBQSBLMTÚǘàU (Salix triandra) t Salix wilhelmsiana t 4FQFUÎƌTÚǘàEàSalix viminalis) Söğüt ve Önemi Söğüt ülkemizde kavak ile birlikte her yerde görülebilen bir ağaçtır. Su kenarlarında, rutubetli ve serin yerlerde doğal olarak bulunduğu gibi, insanlar tarafından çok eski zamanlardan beri ve çeşitli amaçlarla yetiştirilmektedir. Pamuksu tüylerle donanımlı tohumlarının kolayca yayılabilmesi ve uç iklim şartlarına dayanıklı olması nedeniyle çok yaygındır, (Arı- han,2009). Çok kolay yetiştirilebilmesi ve hızlı büyümesi nedeniyle insanların her zaman yararlandığı bir ağaç türüdür; bahçe ve tarla kenarları ile akarsu boylarında büyük ölçüde yetiştirilmektedir. Söğüt odunu hafif, oldukça yumuşak fakat dayanıklı ve elastikidir. Baskı altında kaldığında yarılmaz. Bu bakımdan kutu yapımında, polo ve kriket sopası yapımında, deniz motorlarının yan tahtaları ve el aletleri yapımında kullanılır. Sepet yapımında ve diğer örgü işlerinde genellikle 1 yaşlı S.viminalis sürgünleri kullanılır. Söğütlerin dal, yaprak ve kabukları memeli hayvanların; tomurcuk ve çiçekleri ise kuşların besin kaynağıdır. Hafif analjezik (ağrı kesici) özelliği olan Glucoside Salicin söğütlerde yaygındır. Resim 3: Salisetum (Behiçbey Araşt. Fid.) UZMAN S AH AS I 1- Resim 4: Çelik Bahçesi (Gen Bankası) Sonuç ve Tavsiyeler Söğüt odunu günümüzde sanayideki yerini tam olarak almış olmamakla birlikte son yıllarda Avrupa’da selekte edilen bazı klonları selüloz ve kağıt sanayinde kullanılmaktadır (Anonim 1979). Bazı söğüt türleri erozyon ve rüzgar perdesi, su bentlerinin ve hendeklerin tahkimi, sepet ve çit yapımı, yakacak, selüloz ve kağıt, süs bitkisi, kriket sopası ve küçük el aletleri yapımı, hayvan yemi gibi birçok amaçla kullanılmaktadır. Söğüt, biyomas (biyolojik kitle) üretimi ve enerji ormanları tesisi yönünden bugün üzerinde en fazla durulan türlerden birisidir. Kavak ve Hızlı Gelişen Orman Ağaçları Araştırma Enstitüsü tarafından 55 söğüt klonuyla fidanlık denemeleri kurulmuş, sonucunda seçilen 27 klonla denemeler yapılmış ve elde edilen bulgularla 84/24, 84/21, 84/30, 84/22, 84/20, 84/23, 84/28 ve 84/15 klonları bundan sonra yapılacak klon denemeleri için önerilmiştir (Toplu ve ark., 2006). Selektif ıslah çalışmalarında bireysel seleksiyon çok önemlidir. Ağaçların fenotipik performanslarına göre seçimine kitle seleksiyonu (mass selection) denmektedir. Kavak ve söğütlerde seleksiyonun genel amacı yetişme ortamı koşullarına uygun, böcek zararlarına ve hastalıklara dayanıklı ve endüstrinin çeşitli odun hammaddesi gereksinimlerini karşılamak olmalıdır. Ancak bazen amaçlardan birisi öne çıkabilir (Tunçtaner, 1990). Seleksiyon çalışmalarıyla seçilen klonlar mevcut klonlarla tekrar denemeye tabi tutulacak, deneme sonucunda mevcut klonlardan daha hızlı büyüyen, teknolojik özellikleri iyi, zararlılara da- yanıklı ve ekolojik ortama uyum sağlayan klonlar bulunursa ekonomiye katkı sağlanmış olacaktır. Günümüzde İç Anadolu Ormancılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğüne ait Behiçbey Araştırma Fidanlığında “Söğüt Gen Bankası “ ve “Salisetumu” bulunmaktadır. Gen Bankasında daha önce Kavak ve Hızlı Gelişen Orman Ağaçları Araştırma Enstitüsü’nce denemelerde kullanılmış yaklaşık 50 söğüt klonu vardır. İlaveten, İç Anadolu Orman Araştırma Enstitüsü Enstitüsü’nün 2007 yılından beri Bölgede yaptığı söğüt üstün birey seçme çalışmalarında tespit edip Behiçbey Fidanlığındaki gen bankasına kazandırılan yaklaşık 150 klon taslağı vardır; toplam Söğüt klon ve klon taslağı 200 civarına ulaşmıştır. Enstitümüz ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi ‘nin(Biyoloji Bölümü) ileride yapacağı çalışmalara yönelik, ilk olarak seçilen söğütlerin morfolojik teşhislerine başlanmış olup önümüzdeki senelerde fidanlık denemelerine başlanması düşünülmektedir. Yapılacak bu çalışmalar sonucunda ileride söğütlerde kuraklık, don, tuzluluk, biyokütle, enerji, odun teknolojisi, su kalitesinin artırılması ve temizlenmesi (bioremediation), vs çalışmalar yapılabilecek ve bu konularda kullanılabilecek söğüt klonları belirlenebilecektir. Oluşturulan bu Salisetum sayesinde klonlar ağaç formunda (ex-sitü) korunmuş olacak ve ileride yapılacak genetik çaprazlamalar için polen ve dişi çiçek kaynağı olarak kullanılabilecektir. Kaynaklar 1- Kırşehir Yöresine Uygun Söğüt (Salix L.) Klonlarının Belirlenmesine Yönelik Araştırmalar. Toplu F., Tunçtaner K., Tulukçu M., Kahraman T. Ve Küçükosmanoğlu F. 2006 2- Çeşitli Söğüt Klonlarının Genetik Varyasyonları ve Türkiye’nin Değişik Yörelerine Adaptasyonları Üzerine Araştırmalar. Dr. Korhan Tunçtaner 1990 3- Arıhan, O. ve Güvenç, A. (2009). Ankara çevresinde Yetişen Söğüt (Salix L.) Türleri. Ot Botanik Sistematik Botanik Dergisi,16,1,15-52. 4- Heywood, V. H. (1979). Flowering Plants of the World. Oxford Universty Press, London. 412p. 2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 31 ÜYEL ER İ Mİ ZD EN Sami Y. ÖLÇER 0S:àL.àIt0533 226 75 44 Şans diye bir şey var mıdır? Yoksa insanlar şanslarını kendileri mi yaratırlar? Bunun kesin bir cevabı henüz verilemedi. Bu sorunun cevabı ne olursa olsun benim şanslı bir ormancı olduğum kesin. Görev yaptığım yerlere bakıyorum, herkese kolay kolay nasip olacak yerler değil. Orman Genel Müdürlüğünde beş kez daire başkanlığı, Milli Parklar ve ORKÖY Genel Müdürlüklerinde genel müdür yardımcılıkları şans değil midir? Ama bu daire başkanlıklarından birisi var ki doğrusu unutulmaz O da Amenajman ve Silvikültür Dairesi Başkanlığıdır. O zamanlar ismi öyleydi, şimdilerde silvikültürü ayırdılar. 25.12.1979 günü başlayan görevim 20.04.1981 günü Eğitim Dairesi Başkanlığına tayinim ile sona erdi. Amenajman tarihinde, o güne kadar bir tek gün bile amenajmanda çalışmadan bu göreve getirilen tek kişiydim, hem de (nur içinde yatsın) bir amenajman ilahı 32 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012 AMENAJMANDA BİR ÖĞLE YEMEĞİ sayılan Muhittin ORPAK’ın yerine… Meslekte on yılımı bile doldurmamışım. Peki bu tayin niye yapıldı? Şimdi o kelimeler unutuldu gitti çok şükür, o zamanlar her yerde ‘kurtarılmış bölgeler’ vardı. Amenajman da solun ‘kurtarılmış bölgesi’ idi. “80 öncesi” diye bir kavram şimdilerde moda oldu. “80 öncesi” demek, her gün onu aşkın kişinin ideolojik sebeplerle öldüğü, kimsenin can emniyetinin kalmadığı, ortalığın kan gölü olduğu anlamına geliyordu. Akşama evine sağ salim ulaşabilenler kendilerini şanslı sayıyorlardı. İşte bu atmosferdeki ülkenin Orman Bakanlığında iki tane birinci dereceli daire başkanlığı vardı. Pazarlama, Üretim ve Amenajman. Herkes birinci derece kadro alabilmek için birbirini yiyordu ama gariptir amenajmana hiç kimse talip olmuyordu. Kendisine teklif edilenlerde bin bir mazeretle reddediyorlardı çünkü Amenajman da ‘can emniyeti’ yoktu. Beni bu göreve vermelerinin sebebi ne engin amenajman tecrübem! ne de vazgeçilemeyen üstün yeteneklerimdir! Sadece “bir olay olacaksa bu adamın başına gelsin” içindir. Bana karşı, o zamanki ODA yönetiminin başlattığı muazzam bir reaksiyon oluştu. Şu kadarını söyleyeyim hizmetlimiz bile bana çay kahve getiremiyordu çünkü faşistlere çay verilmesi sol terminolojiye aykırı idi. Nasıl?.. Sizlere masal gibi geliyor değil mi? Ben tüm ideolojik bilgileri Amenajmanda öğrendim. Solun rakibinin sağ olmadığını, solun rakibinin gene başka bir sol olduğunu ben burada öğrendim. Yeni bir mühendis tayini geldiği zaman, fraksiyonların liderlerini çağırıp sorardım “bu mühendis hanginizden” diye. Bir fraksiyondan olan delikanlıyı bir başka fraksiyonun heyetine verirseniz ciddi bir can emniyeti sorunu çıkardı. Bu masalları (mutlaka sizlere öyle geliyordur) fazla uzatmaya gerek yok, ne anlatsam o günleri tam yansıtamam. Bana garip gelen bizi o günlerden kurtaran evimize huzur içinde gitmemizi sağlayan kişilerin bugün yargılanıyor olması… İnsanoğlunun vefasızlığını bilirim ama doğrusu bu kadar olabilmesine şaşırıyorum. O günlerde huzuru en azından ben kendim ve ailem adına o kişilere borçluyum, minnettarım. Konuşan kişilere bakıyorum, yaşları o günleri hatırlamaya elverişli değil. Neden şikayetçiler anlayabilmiş değilim? ‘Bıraksaydınız ne güzel ölüyorduk’ mu demek istiyorlar? (inşallah ih- tilal yanlısı veya Ergenekoncu demezler, bu sözlerimden sonra) Gelelim Amenajmanlı günlere. Zamanla o muazzam direniş kırıldı galiba benim kötü niyetli olmadığımı anladılar. Biraz da şansım yaver gitti. Kişisel ilişkilerim sayesinde uzun süredir kesilen, ödenmeyen at kirası denilen ve yaz aylarında ödenen tazminatın yeniden ödenebileceğine dair Maliye Bakanlığından yazı aldım. Bunun için Maliyedeki ilgili genel müdür yardımcısının odasını muazzam saksı çiçekleriyle donattım, bir de TBMM’deki bütçe plan komisyonundan sadece amenajman heyetleri için ‘arazi çalışmalarında harcırah ödenir’ maddesini Bütçe Kanununa yazdırttım. Bu iki olay, yani insanların cebine yaz aylarında maaşlarının iki katı kadar fazla para girmesi, beni popüler hale getirdi. Benden sonra gene işletmeci kardeşlerimizin şikayetleri sonucu, at kirası denilen ödemeler kesildi, gene benim zamanımda ilk kez amenajmancılara lojman verildi. Dernekte sık sık bir araya geldiğim, hep beyefendiliğin örneğidir diye gösterdiğim Metin ÜNLÜER ağabeyim geçenlerde “seni her gördüğümde utanıyorum heyet başkanları olarak bir tek sana hayırlı olsuna gelmedik, ne ayıp etmişiz” dedi. Geriye bunlar kalıyor işte. Ben Amenajman Dairesinden, Eğitim Dairesi Başkanlığına atandığım zaman; bu tayinin durdurulması için gidenler, Amenajmana atandığım zaman “olur mu böyle bir tayin” diye itiraz eden kişilerdi. Önemli olan insanları o durumdan o duruma getirebilmektir. İşte ben böyle bir dairede çalıştım. İşte bu yüzden o günler ancak ‘unutulmaz’ diye adlandırılabilir. Amenajman Dairesi Başkanlığı herkese nasip olmayacak bir yerdir diye düşünüyorum. Bir türlü yemeğe gelemedik görüyorsunuz. Beni, daha önce de ders verdiği Düzce Üniversitesi Orman Fakültesine davet ederek çok keyif aldığım bir söyleşi gerçekleştirmemi sağlayan, şimdinin Amenajman Dairesi Başkanı Rüstem KIRIŞ kardeşim, gene büyük bir vefa ve zarafet örneği göstererek Dairede eskiden görev yapmış kişilerle bir öğle yemeği yemek istediğini, katılmak isteyip istemediğimi sordu. Katılmamak mümkün mü? 18 Nisan 2012 günü eski değerli başkanlarımızdan Sayın Niyazi ÇETİN ve Sayın Fahri DEMİRDÖĞEN İle birlikte harika bir yemek yedik. Yemeğe değerli Orman Genel Müdürümüz Mustafa KURTULMUŞLU ve muavini Nurettin DOĞAN da katıldılar. Bu iştiraki büyük bir nezaket ve saygı örneğidir diye ayrıca zikretmem gerekiyor. Haddimi aşmak olarak değerlendirmezseniz Sayın Genel Müdürümüz hakkında birkaç söz söylemek isterim. Makam insanlara mutlaka bir şeyler katıyor. Bu hem olumlu hem de olumsuz anlamda olabilir. Sayın Genel Müdürü makamdan olumlu etkilenenlerden birisi olarak değerlendiriyorum. Bazılarına bir kasılma,bir büyüklenme arız olur. Sayın KURTULMUŞLU’yu eskiye nazaran daha mütevazi daha olgunlaşmış olarak gördüm. Konuşmalarında ne istediğini iyi bilen, konulara itidalle yaklaşan soğukkanlı bir üslup vardı. Biraz daha zaman geçince daha güzel örnek bir genel müdür olabileceğine tamamen inandım. Günümüzün en aktüel konusu olan Çiftlikteki yerleşkemize el konulması olayında anlattıkları, makul ve mantıklıydı. Bir krizden belki de bir felaketten en az zararla çıkmak hatta krizi menfaate dönüştürmeye dayalı strateji realist ve akılcı göründü bana. Bir olayı önleyemiyorsanız, ondan olabildiğince yararlanmak akılcı değil midir? Hayatında hiç kavga etmemiş, hep diyalog taraftarı olmuş birisi olarak keşke Oda’mız ve Derneğimiz Genel Müdürümüzün yanında olabilse diye düşünürüm. Yemeğe bir önceki daire başkanı Mustafa YURDAER’in de katıldığını belirtmeliyim. Kendisi çok terbiyeli ve çok saygılıydı. Böyle gençlerin mesleğimizde olması beni çok mutlu ediyor. Gelelim yemeğin bizzat kendisine, bana nerede ne zaman ‘ne yemek istersiniz’ diye sorsalar... Düşünmeden patlıcan musakka derim, evet yemekte patlıcan musakka vardı size şanslı olduğumu başta söylemiştim. Bakarsınız böyle bir yemeği yani böyle bir vefayı Milli Parklar ve ORKÖY de gösterir. Belki bir gün bir seminere bizi de çağırıverirler. Bu iki kurumu en iyi ben anlatırım. Bu konuda hiç tevazu göstermem. Televizyonun tek kanallı olduğu devride, televizyona en çok çıkarılan ormancı bendim. Orada her seferinde söylediğim bir sözü burada da tekrar etmek isterim; “dünyaya bir kere daha gelsem gene ormancı olarak gelmek isterim”. Çünkü ormancılık demek vefa demektir. Başka hiçbir meslekte bu özellik bu kadar belirgin değildir. Örnek, yediğimiz bu yemek. İnsanlar sizi davet ediyorlar, koskoca bir genel müdür kıymetli zamanından büyük bir bölümünü size ayırıyor. Başka bir meslekte bunu kolay kolay göremezsiniz. Sevgili Rüstem, bize böyle müstesna bir gün yaşattığın ve mesleğimizle tekrar gurur duymamızı sağladığın için binlerce teşekkür. Bir gün seni de mutlaka anarlar, bundan eminim. 2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 33 H AB ER L ER ROMANYA HEYETİ ODAMIZI ZİYARET ETTİ... Avrupa Ormancılar Konseyi çalışmaları ve Odamız ile Consilva Konfederasyonu arasında imzalanan “İşbirliği Protokolü” çerçevesinde görüşmelerde bulunmak üzere Konsey Başkanı Marian Stoicescu başkanlığında bir ormancı heyet Odamızı ziyaret etti. R omanya heyeti ilk olarak Oda Genel Merkezine gelerek, Oda Genel Başkanı Ali KÜÇÜKAYDIN ve Genel Merkez Yönetim Kurulu üyelerine hayırlı olsun ziyaretinde bulunarak başarı dileklerini beyan etmişlerdir. Oda Genel Merkez binasında, Romanya heyeti ile Oda Yönetim Kurulu ve diğer ilgililerin katıldığı heyetler arası bir toplantı düzenlenmiştir. Konsey Başkanı Marian Stoicescu, öncelikle Oda Genel Başkanı ve Yönetim Kurulunu tebrik ederek, Consilva ve OMO arasında başlatılan iyi ikili ilişkilerin ve Avrupa Ormancılar Konseyi çalışmalarının, OMO nun yeni ekibiyle de devam edeceğinden emin olduğunu vurgulamıştır. Konseyin kurulduğu 2011 yılı Ağustos ayından bugüne kadar yapılan çalışmalar ile sağlanan gelişmeler hakkında özet bilgi veren Başkan, Konsey Başkanlığının OMO ya devredilmesi ile birlikte, ortak çalışmaların artarak devam edeceğinden ümitli olduğunu beyan etmiştir. Oda Genel Başkanı Ali KÜÇÜKAYDIN ise Romanya heyetinin Odamızı ziyaretinden çok memnun olduklarını ve OMO olarak gerek protokol ve gerekse Avrupa Ormancılar Konseyi nezdinde her türlü işbirliği ve ortak çalışmaya hazır olduklarını vurgulayarak, Avrupa Ormancılar Konseyi gibi önemli bir ormancılık kuruluşunda Odamızın kurucu bir üye olarak yer almasını sağlayan önceki yönetim kurulunu tebrik etmiş ve ayrıca, bu çerçevede başlatılan iş- 34 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012 birliği çalışmalarına kalan yerden ve daha da geliştirilerek devam edileceğinin altını çizmiştir. Ankara’nın muhtelif tarihi ve turistik yerleri ile Anadolu Medeniyetleri Müzesini gezen misafir heyet için ziyaretlerinin ikinci günü (20 Nisan) Beypazarı İlçesine bir gezi düzenlenmiştir. Beypazarı Orman İşletme Müdürlüğünde İşletme Müdürü tarafından kabul edilen Romanya heyetine, İşletme Müdürü Hüseyin ÇİNKO tarafından İşletme Müdürlüğünün kuruluşu, organizasyon yapısı, faaliyet ve hedefleri hakkında bir saatlik bir tanıtım sunumu yapılmıştır. Bu vesile ile Türkiye’de devlet orman sektörünün genel yapısı hakkında genel bilgiler verilmiştir. DOĞU KARADENİZ ŞUBESİNİN YÖNETİM KURULUNDA GÖREV DEĞİŞİMİ... Şube Yönetim Kurulu’nun görev dağılımı aşağıdaki şekilde olmuştur. Başkan : Metin ERDİN D II. Başkan : Dr. Süleyman ALKAN oğu Karadeniz Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Yazman : Yrd. Doç. Dr. Zafer YÜCESAN Dr. Devlet TOKSOY, Orman Mühendisleri Odası Genel Merkez Yönetim Kurulu’na seçilmesi nedeni ile BaşSayman : Doç. Dr. Turgay ÖZDEMİR kanlık görevinden ayrıldı. Üye : Nazan ARAZ Doğu Karadeniz Şubesi Yönetim Kurulu Başkanlığı’na seçilen Üye : Dr. Cenk DEMİRKIR Metin ERDİN, bugune kadar gösterdiği başarılı çalışmalarından Üye : Erol AYDOĞDU dolayı Yönetim Kurulu ve üyeleri adına, Prof. Dr. Devlet TOKSOY’a teşekkürlerini dile getirerek, bir andaç takdim etti. Prof. Dr. Devlet TOKSOY da; bunun bir ayrılık olmadığını, her türlü çalışmanın içerisinde olacağını ve her ortamda Odamızın kurumsal kimliğine hizmet etmeye devam edeceğini belirterek, Başkanlığa seçildiği günden bugune kadar kendisini destekleyen herkese, şükranlarını sunduğunu belirtti. ÖĞRETMEN NECLA KIZILBAĞ ANADOLU LİSESİ SON SINIF ÖĞRENCİLERİNE MESLEK TANITIMI YAPILDI... 2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 35 H AB ER L ER “Orman-Kadın ve Çalışma Hayatı Konulu” Panel Yapıldı... O rman Mühendisleri Odası Merkez Şubesince düzenlenen “Orman-Kadın ve Çalışma Hayatı Konulu” panel, Orman Mühendisleri Odası Genel Merkezi toplantı salonunda yapıldı. Orman Mühendisleri Odası Genel Başkanı Ali KÜÇÜKAYDIN ve Odamız Merkez Şube Başkanı Cengiz NAHARCI’nın konuşmalarıyla başlayan panelde; Prof. Dr. Zühal TOPÇU, “Siyasette Kadın Olmak” başlıklı konuşmasında; hem bir akademisyen hem de bir politikacı olarak, dünyada ve ülkemizde kadın konusundaki güncel tartışma konularına değinerek; bir politikacı olarak, TBMM’sindeki kadın milletvekili sayı ve oranları ile kamuda çalışan kadın ve karşılaştıkları zorluklara temas etti. Ayrıca yaradılış bakış açısından kadının toplum hayatında, insan eğitiminde ve çocuk yetiştirmedeki rolü, sorumluluğu ve hakları konularında örnekler vererek açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Elif LOĞOĞLU “İş Hayatında Kadın” konusuna değinerek; kendimizi Avrupa değil, Asya ülkeleri ile karşılaştırmamız durumunda, kadın konusunda daha mantıklı sonuçlara ulaşılabileceğini ifade etti. Kadınların daha 36 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012 çok vasıfsız alanlarda ve kayıtsız olarak istihdam edilmekte olduğunu belirtti. Dr. Süleyman ALKAN “Orman Köylerinde Kadının Kalkınmadaki Rolü” başlıklı konuşmasında; Karadeniz Bölgesinde kadının statüsü, aile ekonomisindeki rolü ve iş hayatı konuları üzerine yaptığı araştırmanın sonuçlarını özetleyerek; günlük faaliyetlerde (ev bakımı, çocuk büyütme, tarımsal faaliyetler v.b.) kadınların erkeklerden çok fazla oranlarda iş yükünün olduğunu rakam ve oranlarla karşılaştırmalı olarak açıkladı. Prof. Dr. Naciye YILDIZ “Türk Kültüründe Ağaç” başlıklı konuşmasında, Türk kültüründe ağacın yeri konusunda muhtelif örnekler, şiirler ve veciz sözlerle açıklamalar yaparak, ağacın kökleri ile yeraltı, gövdesi ile yerüstü ve dalları ile de gökyüzüne hakim bir yapıda olmasından ötürü, çok eski çağlardan beri ağacın kutsal bir varlık olarak kabul edildiğini ifade etti. Orman Mühendisi Seyda KANBUROĞLU “Ormancılık ve Kadın” başlıklı konuşmasında, kadın orman bölge şefi olmanın, zor şartlarda orman bölge şefi olarak çalışmanın avantaj ve dezavantajlarını, karşılaştığı iyi ve kötü örnekleri, kendi hayatından örnekler vererek açıkladı. KANBUROĞLU, istenmesi halinde insanlarla iyi ilişkiler kurulabildiğini, kendisinin olaylara hep iyimser açıdan bakmaya çalıştığını, muhafazakar ve geleneksel bölgede bir kadın olarak iyi iletişim kurabildiğini belirtti. Panel sonunda konuşmacılara günün anısına andaç takdim edilerek panel tamamlandı. ”ÇÖLLEŞME İLE MÜCADELEDE STK’LARIN ROLÜ” KONULU TOPLANTI GERÇEKLEŞTİRİLDİ O rman ve Su İşleri Bakanlığı, TİKA, Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Sekreterliği (UNCCD) ve diğer ortaklarla işbirliği halinde düzenlenen toplantı 13 Haziran günü Ankara da başladı. Çölleşme ile mücadelede Orta Asya, Orta Doğu, Balkanlar ve Afrika ülkelerindeki konuyla ilgili Sivil Toplum kuruluşlarının tanıtımı, bilgi ve deneyimlerinin paylaşımı ve çölleşme ile mücadelede neler yapabilecekleri, sorumluluk ve ihtiyaçlarının belirlenmesi, konularında ortak bir bildirge yayınlanması amacıyla yapılan toplantı 18 Haziran günü kutlanan “Çölleşme İle Mücadele Günü” etkinkinlikleri ile tamamlandı. 20 ülkeden 30 civarında STK nın katıldığı toplantının iki gününde Konya ilinde arazi incelemelerinde bulunuldu. Konya Şeker A.Ş. tarafından yapılan yol kenarı ağaçlandırmaları, Konya Ovası’nda yürütülen rüzgar perdeleri çalışmaları, Meke Gölü ağaçlandırmaları ve geçmiş yıllarda yapılan Altınapa Baraj Gölü Ağaçlandırma çalışmaları arazi gezisinin noktalarıydı. Türkiye den katılan altı STK dan biri olarak Orman Mühendisleri Odasının da yer aldığı toplantıda; yapılan ülke sunumlarının tamamlanmasından sonra, daha önce taslak metni hazırlanmış olan “Çölleşme ile Mücadelede Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK) Rolü” isimli bildiri üzerinde tartışmalara geçildi. Metin üzerinde yaklaşık 2 gün süren tartışmalar ve müzakerelerden sonra taslak metne son hali verilerek 10 maddeden oluşan bir metin üzerinde anlaşma sağlandı. Sözleşme (UNCCD) Sekretaryasına sunulmak üzere hazırlanan metin, katılımcı ülkelerin dilleri dikkate alınarak İngilizce, Fransızca ve Rusça dillerinde kaleme alındı. 2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 37 H AB ER L ER KSÜ ORMAN FAKÜLTESİ 2011-2012 DÖNEMİ MEZUNİYET TÖRENİ DÜZENLENDİ O rman Mühendisleri Odası Doğu Akdeniz Şubesi Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Orman Fakültesinden 2011–2012 öğretim döneminde mezun olan orman mühendisi ve orman endüstri mühendislerine mezuniyet töreni tertip etti. Mezuniyet gecesine, 20112012 öğretim yılında mezun olan orman mühendisi ve orman endüstri mühendislerinin yanında, konuklarımız meslektaşlarımız ve öğretim üyeleri katıldı. Gecede konuşma yapan Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İbrahim BEKTAŞ, “mezun olan öğrencilerimize böyle bir gece tertip etmelerinden dolayı Orman Mühendisleri Odasına teşekkür ettiklerini belirterek, bunun bir başlangıç olmasını ve bu tür etkinliklere gelecek yıllarda da devam edilmesini” temenni ettiklerini ifade etti. 38 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012 Geceye katılan TMMOB Orman Mühendisleri Odası Genel Başkanı Ali KÜÇÜKAYDIN ise “bu geceyi planlayan Doğu Akdeniz Şubesi’ne, geceyi tertipleyen Odamız Kahramanmaraş İl Temsilciliğine ve gecenin tertiplenmesinde işbirliği yapan Odamız Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Orman Fakültesi Temsilciliğine teşekkür ederek; yıllardan beri düşündüğümüz, ancak yoğun iş faaliyetleri ile bir türlü uygulamaya sokamadığımız bu etkinliği, burada genç mühendis kardeşlerimle yaşadığım için çok mutluyum dedi. Ayrıca KÜÇÜKAYDIN, bu tür etkinliklere diğer fakültelerimizde de devam edeceklerini belirti. Gecede, Fakültenin orman mühendisliği bölümünden derece ile mezun olan orman mühendisleri Abdullah KAPLAN, Hacer SÜRER ve Mustafa SERT ile orman endüstri mühendisliği bölümünden Tuğba SAYAN, Nevres DEMİR ve Yıldız BİRBİLEN’e hediyeleri Odamız Genel Başkanı, Orman Fakültesi Dekanı ve Doğu Akdeniz Şube Başkanı Selami TECE tarafından verildi. ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ ORMAN FAKÜLTESİ “MEZUNİYET YEMEĞİ” TERTİP EDİLDİ Ç ankırı Karatekin Üniversitesi Orman Fakültesinden, 2011-2012 eğitim-öğretim yılında mezun olan Orman Mühendisleri için Odamız Merkez Şubesi ve Çankırı Orman Fakültesi Temsilciliği birlikteliğinde Mezuniyet Yemeği düzenlenmiştir. Mezuniyet Yemeğine 2011-2012 yılında mezun olan Orman Mühendisi meslektaşlarımız, Odamız Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Cemal SUNAR, Çankırı Orman Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Ziya ŞİMŞEK, Çankırı Orman İşletme Müdürü Sami YILMAZ, Odamız Merkez Şube Başkanı Cengiz NAHARCI, Merkez Şube Yönetim Kurulu Üyesi Serkan ERİKGENOĞLU, Çankırı Orman Fakültesi Temsilcisi Semih EDİŞ, Çankırı Orman Fakültesinde görev yapan öğretim üyesi hocalarımız katılmışlardır. YAPI FUARINDA MESLEKTAŞLARIMIZLA BİRARAYA GELDİK O rman Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, 2012 yılı içerisinde ilk fuar katılımını gerçekleştirdi. Mayıs ayında Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde 35.’si yapılan Turkey Build Yapı Fuarı, yapı sektörünün önemli firmalarının katılımı ile gerçekleşti. Yapının temel taşlarından olan ahşap ve türevi malzemelerin kapsamına girdiği fuarda odamızında stant açarak meslektaşlarımızla bir araya gelmesi isabetli olmuştur. Bu vesile ile yönünü endüstriye de çeviren Odamız, mimar ve mühendislere kendisini tanıtmış ve stantında ziyaretçilerini ağırlamıştır. Standı ziyaret eden konuklara, Odanın hedefleri ve vizyonu anlatılmış, orman endüstri ve ağaçişleri endüstri mühendislerine Odamız hakkında detaylı bilgiler verilmiş ve görüşleri alınmıştır. Odamızın düzenlediği paneller ve eğitimler hakkında bilgilendirme yapılmış, çeşitli yayınlarımız stand ziyaretçileri ve ilgilenenlere dağıtılmıştır. Yıl içerisinde bu ve benzeri sektörel fuarlarda yer alarak, Odamız mensuplarına daha yakın olmak ve düzenleyeceği eğitimler ile meslektaşlarını bilgillendirme ve gelişimine katkı sağlama hedefini ortaya koymuştur. 5531 sayılı Yetki Yasası hakkında kısa bilgilendirmeler yapılmış ve meslektaşlarımızın oda üyelikleri konusunda gereklilik ve önemi aktarılmıştır. 17.03.2012 tarihinde Dedeman Otelde düzenlenen “Yeni Anayasa ve Orman” Panelinin sonuç bildirisi, stant ziyaretçilerinin ilgisini çekmiş, bu tür çalışmalarının devamlılığı talep edilmiştir. Mimarların da ilgisini çeken standımıza, 2B yasası ile ilgili çok fazla soru geldiği gibi; aydınlanmak ve bilgi almak için gelen ziyaretçiler de olmuştur. Bunların yanı sıra standı ziyaret eden ağaç işleri endüstri mühendisi meslektaşlarımız ise Hacettepe Üniversitesindeki öğrenci alımı durdurulan Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Bölümünün, yeniden öğrenci alması için ne tür girişimler yapıldığı hakkında yoğun sorular yöneltmişlerdir. 2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 39 H AB ER L ER “SEKTÖR ve MÜHENDİS” PANELİ O rman Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi tarafından organize edilen, “SEKTÖR VE MÜHENDİS” başlıklı panel, İTO’nun katkıları ile gerçekleşmiştir. 2012 yılı içerisinde düzenlenen 3. panelde, endüstriye verdiği önemi ve ülkemizin sıralamadaki ilk 5 sektör içerisinde olan orman ürünleri sanayine yönelik çalışan mühendislerimiz ve sanayicimizin teknik personel konusundaki beklenti ve görüşleri alınmıştır. Panelde açılış konuşmasını İTO Yönetim Kurulu Üyesi Abdullah Çınar yaptı. Konuşmasında orman ürünleri sanayinin önemine değinen Çınar, üniversite sanayi işbirliğinin sektörün gelişimine olumlu etkilerinden bahsetmiştir. Bu bağlamda Orman Mühendisleri Odası İstanbul Şubesinin düzenlemiş olduğu panelin, bu olumlu etkiyi arttıracağına değinen Çınar, Panelin verimli geçmesini diledi. Daha sonra konuşan Orman Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Yüksel Yüksel; Orman Mühendisleri Odasının birbirini tamamlayan üç farklı disiplini bir arada bulundurduğunu ifade etti. Bu yapı içerisinde bugüne kadar orman mühendisleri meslek grubuna yönelik çalışmaların ağırlıkta olduğunu, ancak yönetimde olduğumuz süre içerisinde şube 40 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012 çalışmalarına, diğer meslek gruplarına yönelik olarak ağırlık kazandırılacağını söyleyerek konuşmasını tamamladı. Birinci oturumun moderatörü Orman End. Yük. Mühendisi. Metin Kahveci birinci oturumun panelistleri; Tever Dış Ticaret A.Ş.’den Abdullah Tever, KMK Paper’dan Ahmet Çetin Taşçı, Hanex’den Dr. Cihan Ayla, Hafele’den Hilmi Uytun ve Tuna Ofis’den Nuri Tuna’nın katıldığı oturumu başlattı. Tuna; Mühendis kavramının da tanımlandığı birinci oturumda Uytun, mühendisliğin emniyet ekonomi ve estetik üçlemesi ile birlikte düşünülmesi gerektiğini, mühendisin süreci bir bütün olarak görmesi ve yönetmesinin önemli olduğunu ve bir mühendisin öğrenmeyi bitirmeyerek kendisini sürekli yenilemesi gerektiğini ifade etti. Ayla; Sektörün çevresel etkilerinin önemine değinen ve bu konuların üniversitelerde ders olarak okutulmasının gerekliliğinden bah- setti. Ağaç İşleri End. Yük. Müh. Sabit Tuncel’in moderatörlüğünü yaptığı ikinci oturumda; ilk olarak Şasa; Sanayi ve üniversitenin işbirliği ile çalışmasına dayanan Rosenheim modelinin uygulanmasının, sektörde olumlu etkilerinin olacağını söyleydi. Söylemez ise inovasyonun zaman ve tecrübe gerektirdiğini, bu tecrübe sürecinde şirket ve mühendis diyaloğunun önemli olduğunu ifade etmiştir. Mühendis kavramını, sağlam ve düşük maliyetli materyali güncel bilgileri de ekleyerek bulan ve problem çözebilen kişi olarak tanımlayan Top, stajların mühendislik sürecindeki yerine ve önemine değinmiştir. OEM ve AEM gruplarının diğer mühendislik grupları ile eş güdüm içinde çalışmasının önemli olduğuna değinen Şişçi, mesleki bilgi anlamında temel ayrıntıların bilinmesi gerektiğini ifade etmiştir. EMEKLİ MESLEKTAŞLARIMIZLA BİRARAYA GELDİK... GENEL BAŞKAN ALİ KÜÇÜKAYDIN MERSİN EMEKLİ ORMANCILAR DERNEĞİ İLE ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI MERSİN İL TEMSİLCİLİĞİNİ ZİYARET ETTİ. O da Genel Başkanımız Sayın Ali KÜÇÜKAYDIN, Mersin Emekli Ormancıları Derneği ve Mersin Temsilciliğini ziyaret etti. Ziyarette; TMMOB Orman Mühendisleri Odası Doğu Akdeniz Şube Başkanı Selami TECE, 2. Başkan Mustafa PEKEL ve Şube Saymanı Adnan İZGİ’de hazır bulundu. Mersin Emekli Ormancılar Derneği ve Mersin İl Temsilcisi Orman Yüksek Mühendisi Mesut ÇUKUROVA temsilciliğimizde bulunan meslektaşlarımıza kendi hizmet binamız olması durumda daha iyi hizmetler vereceğiz diyerek, Derneğin ve temsilciliğin sorunlarını Genel Başkanımızla paylaştı. EYVAH, MÜHENDİS OLUYORUM!!! MESLEK HUKUKU PANELİ İ.Ü. ORMAN FAKÜLTESİ’NDE YAPILDI O rman Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nde düzenlediği “Meslek Hukuku Paneli”, Fakülte öğrencileri ve öğretim elemanlarının katılımı ile yapılmıştır. Modaretörlüğünü İ.Ü. Orman Fakültesi Çevre ve Orman Hukuku Anabilimdalı öğretim üyesi ve OMO Marmara Şubesi İkinci Başkanı Prof. Dr. Aynur Aydın Coşkun’un yaptığı Panelde; İ.Ü. Orman Fakültesi Çevre ve Orman Hukuku Anabilimdalı öğretim üyesi Yrd.Doç. Dr. Osman Devrim Elvan, “5531 Sayılı Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaçişleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanunu” tanıtmış ve çalışma alanlarına dair bilgi vermiştir. Diğer konuşmacılardan Serbest Orman Mühendisi Ekrem Ofluoğlu, serbest orman mühendisliği hakkında sektördeki çalışmaları ve tecrübelerini dinleyicilerle paylaşmış; Orman Endüstri Mühendisi Levent TANTOĞLU da orman endüstri mühendislerinin sektördeki faaliyetlerini ve meslek odası içindeki konumlarını anlatmıştır. İ.Ü. Orman Fakültesi Çevre ve Orman Hukuku Anabilimdalı Yüksek Lisans Öğrencisi Orman Mühendisi Nilay TULUKÇU’nun serbest orman mühendisliği meslek başvuru iş ve işlemleri hakkında öğrencileri bilgilendirmesi ile tamamlanan konuşmalar, soru ve cevaplarla devam etmiştir. Bu yıl birincisi yapılan Panelin önümüzdeki senelerde devam etmesi konusunda temennilerin alındığı Meslek Hukuku Paneli başarılı bir şekilde tamamlanmıştır. Panele katılan tüm son sınıf öğrencilerine 6831 sayılı Orman Kanunu, 5531 sayılı Meslek Kanunu, önemli yönetmeliklerin ve mesleğimizle ilgili faklı bilgilerin yer aldığı usb bellek hediye edilmiştir 2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 41 H AB ER L ER BATUM BOTANİK BAHÇESİ’ne GÜNÜBİRLİK ZİYARET... O rman Mühendisleri Odası Doğu Karadeniz Şubesi tarafından 12 Mayıs 2012 tarihinde düzenlenen Batum Botanik Bahçesi günübirlik ziyareti, aralarında genel merkez yöneticileri de olan 62 katılımcıyla gerçekleştirildi. Katılımcılar meslekleri gereği, Gürcistan’da, Acara Özerk Cumhuriyeti’nin yönetim merkezi Batum’un kuzeyinde, Karadeniz’in kıyısında yer alan, dünyanın sayılı botanik bahçelerinden birisinde bulunmanın keyfini yaşarken, bahçedeki türleri de inceleme fırsatı buldular. 112 hektarlık alanda kurulmuş olan Batum Botanik Bahçesi’nde; Kafkasya’ya özgü yarı tropik bitkilerin yanı sıra Uzak Asya, Yeni Zelanda, Kuzey Amerika, Güney Amerika, Himalayalar, Meksika, Avustralya ve Akdeniz’den bitkilerin yetiştirildiği bölümler bulunmaktadır. Parkın koleksiyonunda 2000’i ağaç ve çalılardan oluşan 42 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012 5000’den fazla bitki, ayrıca 1200 gül türü bulunmaktadır. Botanik Bahçesi’nde bitki tanıtımı, çiçekçilik ve kesme çiçekçilik, yarı tropikaller, bitki fizyolojisi ve biyokimya ile botanik alanlarında bilimsel araştırmalar yapılmaktadır. Botanik bahçesi turunun ardından, Batum Şehri’nin önemli mekanlarından; Osmanlı Camii, Avrupa Meydanı, Katedral, Altın Post Heykeli, Tiyatro Binası’nı gezen katılımcılar, kentin tarihi ve kültürel değerleri hakkında da fikir sahibi oldular. 1564’te Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Osmanlılar tarafından fethedilen Batum, Lazistan Sancağı’nın merkezi oldu. 314 senelik Osmanlı egemenliğinden sonra, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Rusya’nın işgaline uğradı. Ayastefanos ve Berlin Antlaşmaları ile şehir Rusya’ya bırakıldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında Rusya’nın bölgeden çekilmesiy- le şehir, Brest-Litovsk Antlaşması uyarınca tekrar Osmanlı Devleti’ne geri verildi ve bağımsız bir sancak merkezi oldu. Mondros Mütarekesi uyarınca önce İngilizlere, sonra Gürcistan’a bırakıldı. 1918 yılında kurulan, Demokratik Gürcistan Cumhuriyeti sınırları içinde kaldı. Misak-ı Milli sınırları içerisinde sayıldığı için Birinci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Batum milletvekilleri de katıldı. Demokratik Gürcistan Cumhuriyeti sınırları içinde kalan Artvin ve Ardahan’la birlikte, 7 Mart 1921’de Batum da geri alındı. 16 Mart 1921 tarihinde imzalanan Moskova Antlaşması gereğince, Bolşevik ordularının ele geçirdiği Gürcistan’a bırakıldı. Kent, 16 Temmuz 1921’de kurulan Acara Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin yönetim merkezi oldu. Moskova Antlaşması’nın teyidini sağlayan Kars Antlaşması sonucunda, Sovyet Gürcistanı’na bırakılması onandı. Yapılan antlaşmaya göre, Acaristan Özerk Cumhuriyeti’nin özerkliği Türkiye devletinin garantörlüğü altındadır. İmzalanan protokol gereği, Türk ve Gürcü vatandaşların pasaporta gerek duymadan Gürcistan ile Türkiye arasında kimlikle de seyahat edebilmesinin, iki ülke arasındaki geçişleri arttırdığı ve turizmi canlandırdığı gözlendi. 2012 NİSAN/MAYIS/HAZİRAN ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 43 H AB ER L ER ODA GENEL BAŞKANIMIZ SAYIN ALİ KÜÇÜKAYDIN KANAL B’DE “SORMAK GEREK” ADLI PROGRAMA CANLI YAYIN KONUĞU OLARAK KATILDI TMMOB Orman Mühendisleri Odası Genel Başkanı Sayın Ali KÜÇÜKAYDIN KANAL B’de 19 Haziran 2012 Salı günü “SORMAK GEREK “ adlı programa canlı yayın konuğu olarak katılmıştır. Program esnasında Oda Genel Başkanımız Ali KÜÇÜKAYDIN tarafından “Ülkemiz Orman Varlığı, 2/B Arazileri, İstanbul’a Yapılması Düşünülen 3. Köprü, Yapılan Ağaçlandırma Çalışmaları, Orman Genel Müdürlüğü Gazi Yerleşkesi, Meslek ve Meslektaş sorunları vb.“ konular konuşulmuştur. BARTIN’DA PANEL B artın Üniversitesi ile Orman Mühendisleri Odası Batı Karadeniz Şube Başkanlığının işbirliğinde, ile “Orman Mühendisliği ve Orman Endüstri Mühendisliği’nde Mesleki Kariyer” konulu bir panel düzenlenmiştir. Panel, Orman Mühendisleri Odası Batı Karadeniz Şube Başkanı Prof. Dr. Azize TOPER KAYGIN’ın açış konuşmasıyla başladı; Orman Mühendisleri Odası Batı Karadeniz Şubesi II. Başkanı M.Nafiz AKEL 5531 sayılı Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun ile ilgili bilgiler ile Orman Mühendisleri Odasının tanıtımını ve orman mühendislerinin odaya neden üye olmaları gerektiği konusunda tanıtım yapmıştır. Orman Mühendisleri Odası Batı Karadeniz Şubesi Saymanı Aydın KIRIMLI, orman mühendis- 44 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ NİSAN/MAYIS/HAZİRAN 2012 liği hakkında, orman mühendislerinin yaptıkları işler ve kamuda yaptıkları görevler ve orman mühendislerinin devlette ve özel sektördeki iş alanları hakkında tanıtım yapmıştır. Gökhan GÜNDÜZ: orman endüstri mühendislerinin mesleki çıkarlarının oda tarafından en iyi şekilde korunduğunu ve orman endüstri mühendisleri mezunlarının rahatlıkla üye olması gerektiğini ifade etmiştir. Kanunun iyi okunması gerektiğini ve “..her türlü ahşap yapılar…” ifadesinin geçtiği kanun maddesinin geniş bir kullanım alanı yarattığını belirtmiştir. Odanın sadece orman mühendislerden oluşmadığını, orman endüstri mühendislerinin daha fazla katkı yapması gerektiğini söylemiştir. Zonguldak İlinde serbest olarak çalışan Orman Mühendisi Salih KUVVETLİ ise serbest ormancılık bürosu olarak yaptıkları işlerden Orman Kanununun 16. Maddesi gereği orman sayılan alanlardan verilecek izinler ile ilgili dosya tanzimi hakkında bilgi vermiştir. Serbest orman mühendisi olarak çalışan diğer meslektaşımız Gökhan KARPUZ ise şirket kurma, bilirkişilik, serbest meslek mensubu olarak günümüzde orman mühendislerinin hangi alanlarda çalıştıkları hakkında bilgiler vermiştir. Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ramazan KAPLAN’ın konuşması ve katılımcılara andaçların verilmesiyle sonuçlanmıştır. U Dİ RTI M E A R R K K O İ F D I E İ U T D R M E A R R K K O İ U KR F D I KRE MU ART R K O İ U F D I M E T R R R O OR İ KA U K F D I M E T R R R KARTI F K O A F K MU EDİ ARTI R R K K O İ F D I E U T R M ED AR R R K K O İ F D I MU K E U T R K RM KAR O İ U F D I M E T R R R K O A Sayın Üyemiz, U I FO MKartı ile otomatik olarak EDİ K T R R R KARTI F K O A F K I İ aidatlarınızı Kredi ödeyebilirsiniz. U T RM RED K O F Dİ KAR I E U T R R K M R RE K O F Dİ KA I MU E U T R R K M A U FOR Dİ KFORMU I M E T R R R K KREDİ KARTI O A F K I TI FO RMU REDİ R K O A F K Dİ KART I İ U T D R KRE FORM Dİ KA I E U T R R K M A R K KR O F Dİ T.C. KimlikK No. : I E T U RMU R R M A R U - Kredi Kartı Cinsi : KREDİ K I FO MBanka T R R O A F K I İ U T IF Kredi Kartı Numarası M : ED T R R R K O A F K Dİ KAR I İ T U R Son Kullanma Tarihi : I FORM KAKartı KRED Dİ Kredi E U T R R Oda Sicil No : K M A K FOR Dİ K : I E U T R R M K Adı ORMU A R K O İ U TI F RM RED R K O Soyadı : A F K I İ U T D R TI RE R K Ev Adresi TI FORM : A K İ U REDİ KA D R KRE İ KA : FORM DSoyadı I E U T R R K M A R K Ev Adresi TI FO REDİ :: R K MU A R FORMU K O İ U Ev Telefonu F D I M E T R R K I FO İş Adresi İ KAR T :U D R M E A R R RT K K O İ A F K I İ U T İş Telefonu : RED D R E M A KR OR İK D E U Cep Telefonu : ARTI F R K M R K O İ U RTI F İ KAR KRED A D K E I FORM İ R U D K M E R Mühendisleri Odası'na ödemem KR geçmiş borçlarımın toplamı U FOOrman M I gereken olan R U T R O M F A R I K U T R FO M I A R ...................(............................................................... TÜRKLİRASI) D TL'nin, T K R O İ KREDİ F A I K E KR itibaren aylık Oda aidatlarımın ED(İ..................) taksitte ve .....R /....../201U ..... tarihinden KART R............ İ K D M E R U K O düzenli olarak yukarıda vermiş olduğum kredi kartımdan İ KA U çekilmesi için TI Fnumarasını D R M E A R R TI FORM K K O İ F D arz ederim. gerekli işlemlerin yapılmasını I KRE ART RMU K O İ U F D I M E T R R R K A RMU K O İ U F D RTI FO I M E T R R R K I FO İ KA U T D R Adı, Soyadı M E A R R K K O İ F RTI KRED MU EDİ K A R R K K O İ F D I E U T KR RM KARTarih, İmza O İ U F D I M E T R R R K O A RM K O İ U F D I M E T ARTI F R R R K O A U Dİ K RTI F M E A R R K K O İ F D I E İ U T D R M E A R R K K O İ U KR F D I KRE MU ART R K O İ U F D I M E T R R R ORM İ KA U K F D I M E T ARTI FO R R R K O A F K EDİ MU ARTI R R K K O İ F D I E U T R R M ED A R R K K O İ F D I MU K E U T KR RM KAR O İ U F D I M E T R R R K O A U FOR Dİ K I M E T R R R KARTI F K O A F K I İ RMU RED K O F Dİ KART I E U T R R K M R RED K O F Dİ KA I MU E U T R R K M U FOR Dİ KA I M E T R R R K O A F K I TI FO RMU REDİ R K O İ KART A F K I İ U T D R KRE ORM F Dİ KA I E U T R R K M A R KR O F Dİ K I E U T RMU R R K M A R I FO MU EDİ K T R R R K O A F K I İ U T IF M ED T R R R K O A F K Dİ KAR I İ U T RM RED K O F Dİ KAR I E U T R R K M MU EDİ KA U KR TI FOR ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ TMMOB ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI #FǵUFQFMFS.BI4PL/Pt#FǵUFQF:FOJNBIBMMF"/,"3" 5FM QCYt#FMHFHFÎFS FQPTUBEFSHJ!PSNVIPSHUS XXXPSNVIPSHUS
Similar documents
Serpil Sancar, “Türkiye`de Kadın Hareketinin Politiği: Tarihsel
yüzyılın sonundan itibaren hem işçi sınıfı kökenli hem de orta sınıf kökenli kadınları içerdi. Bir yandan emek ve işçi sınıfı temelli hareketlerin bir parçası
More information