Renal Hücreli Karsinom Epidemiyolojisi, Etyolojisi ve Risk Faktörleri

Transcription

Renal Hücreli Karsinom Epidemiyolojisi, Etyolojisi ve Risk Faktörleri
Renal Hücreli Karsinom
Epidemiyolojisi, Etyolojisi ve
Risk Faktörleri
ER
M
A
N
lüm ü
D
Kitap
Bö
Tümay İpekçi, Mustafa Yüksel
Giriş
Renal hücreli kanser, tüm renal malignensilerin yaklaşık %90’ını oluşturmaktadır. Ultrason, tomografi, MRI
gibi görüntüleme yöntemlerinde yaşanan gelişmeler ve
tarama sıklığında artış gibi nedenler neticesinde, insidental tümör saptanma oranı erken 1970 li yıllarda
%10 iken [1], bu oran 1998 yılında %61 e yükselmiştir [2]. Her ne kadar zaman içerisinde daha küçük boyutta, düşük evre, insidental tümör saptanma olasılığı artmış olsa da hastalar %20 ile 30 oranında metastatik evrede tanı almaktadır [3]. Bunun yanında ek olarak, nefrektomi yapılan hastaların %20 sinde takiplerde relaps ve metastatik RCC (mRCC) gelişmektedir [4].
Prognozun çok kötü olması metastatik RCC yi tüm dünyada önemli bir sağlık sorunu haline getirmektedir ve
halen 5 yıllık sağ kalımının %72 olması sebebiyle, böbrek kanseri en ölümcül ürolojik kanser ünvanını korumaktadır [5].
Epidemiyoloji
RCC genel olarak yaşlıların hastalığı olup, 60 lı yaşlarda görülme sıklığı pik yapmaktadır [6] [Şekil 1]. RCC
hastalarının çoğunluğunu erkek populasyon oluşturur
DOI: 10.4328/DERMAN.3716
Received: 01.07.2015
Accepted: 02.07.2015
Published Online: 04.07.2015
Corresponding Author: Tümay İpekçi, Alanya Uygulama ve Araştırma Merkezi, Başkent
Üniversitesi, Alanya, Antalya, Türkiye. GSM: +905058400498
E-Mail: [email protected]
Derman Tıbbi Yayıncılık 1
ve erkek/kadın görülme oranı yaklaşık 3:2dir [7]. AfroAmerikanlarda beyazlara göre artmış insidans ve kötü
mortalite görülmektedir [8]. Lokalize hastalık bulunan
hastalarda, Afro-Amerikanlar ve beyazlarda ortalama
sağkalım sırasıyla 190 ve 259 aydır [8]. Bu farklılıkların altında yatan faktörler tam olarak açıklanamasa da
olası sebepler arasında sosyoekonomik durum, sağlığa
ulaşma ve komorbiditeler bulunmaktadır.
Şekil 1. SEER veritabanına göre,1992-2002 arasında ırk ve cinsiyete göre,
ABD nin 13 jeografik bölgesinin yaş spesifik RCC insidans verileri[6, 9]
YAŞ
Mevcut epidemiyolojik veriler renal parankimal lezyonlarla (RCC), renal pelvis lezyonlarını birleştiren “böbrek
kanseri” terimini kullanmaktadır. RCC, böbrek kanserleri tanımı altındaki vakaların neredeyse %85 ini oluşturmaktadır [10]. Bu sebep ile epidemiyolojik veriler incelenirken, böbrek kanseri hakkında söylenenlerin aslında RCC yi yansıttığı unutulmamalıdır.
Böbrek kanseri 2008 yılında tüm dünyada en sık görülen 13. malignitedir [11] ve 2012 yılında tüm dünyaDerman Tıbbi Yayıncılık 2
Derman Tıbbi Yayıncılık 2
da yaklaşık 338.000 yeni böbrek kanseri vakası tanı almıştır [12].
Böbrek kanserinin insidansı jeografik olarak değişmektedir. Böbrek kanseri en sık olarak Kuzey Amerika,
Avustralya, Yeni Zelanda ve Avrupada görülürken, Afrika ve Pasifik adalarında daha az oranda görülmektedir
[13]. Son 10 yıllık periyoda bakıldığında, RCC insidansı dünya genelinde artmaktadır. Günümüzde diagnostik görüntüleme yöntemlerine özellikle batı ülkerinde
ulaşmanın kolaylaşması, böbrek kanserinde artan insidansı açıklayabilecek faktörlerden biri olsa da, tümüyle nedeni ortaya koyamamaktadır. Örneğin ABD de Asyalı Amerikan vatandaşlarında böbrek kanseri, Asyalı olmayan populasyondan daha az görülmektedir [14].
Böbrek kanseri insidansında artış kadınlara oranla erkeklerde daha belirgindir. Dünya genelinde mortalite
oranları çoğunlukla her iki cinsiyet için de sabit seyrederken, Batı Avrupa, çoğu Kuzey Avrupa ülkesi, ABD
ve Avustralyada.mortalite oranları düşüş içerisindedir.
Mortalite oranlarının düştüğü ülkelerde bu değişiklik
kadınlarda erkeklere oranla daha belirgindir [15].
2012 yılında Avrupa da yaklaşık olarak 115.000 yeni
olgu böbrek, renal pelvis ve üreter kanseri tanısı almıştır ve bu kombinasyon en sık görülen 7. kanser olmasının yanında tüm kanserlerin %3.3 ünden sorumludur
[12]. Bu 3 kanserlerin %90’ından fazlasını böbrek kanseri oluşturmaktadır [16]. Avrupa ülkelerinde genel olarak böbrek kanseri insidans oranları artmakla beraber
ülkeden ülkeye değişiklikler gözlenmektedir.
Böbrek kanseri genel mortalite oranları Avrupada
1980 lerin sonu ve 1990 ların başlarına kadar artmış
olsa da daha sonrasında oranlar sabitleşmiş ve hatta
düşmeye başlamıştır.
Avrupa Birliği üyeleri arasında böbrek kanseri mortalitesi Çek Cumhuriyeti, Doğu Almanya ve Baltık ülkelerinde yüksek iken, Portekiz, Güney İspanya, Güney
İtalya ve Yunanistan’da daha düşüktür [17]. Mortalite
oranları son 10 yılda Avrupa genelinde düşmekteyken,
İrlanda, Hırvatistan’da her iki cinsiyette, Slovenya, PorDerman Tıbbi Yayıncılık 3
tekiz, Yunanistan’da erkek cinsiyette, İspanya’da kadın
cinsiyette böbrek kanseri mortalitesi artmaktadır [15].
Amerika kıtası tümüyle incelendiğinde son 10 yılda
hakkında veri toplanabilen tüm Kuzey ve Güney Amerika ülkelerinde böbrek kanseri insidansı artmaktadır.
13860 kişinin 2014 yılında böbrek kanseri nedeniyle
ABD’de hayatını kaybettiği düşünülmektedir. ABD ve
Kanada’da son 10 yılda böbrek kanseri mortalite oranları düşüş trendindedir [15] . Şekil 2 RCC nin insidans
ve mortalite oranlarının dünya üzerine dağılımını göstermektedir.
Şekil 2. Seçilmiş ülkelerde kadın ve erkeklerde RCC insidansı (2003-2007) [18]
ve RCC mortalitesi (2003-2007) [19] [15]
Derman Tıbbi Yayıncılık 4
Derman Tıbbi Yayıncılık 4
Etyoloji ve Risk Faktörleri
Bugüne kadar renal hücreli kanser etyolojisinde bir çok
faktör suçlanmıştır. Literatür ele alındığında bu faktörlerden pek azının böbrek hücreli kansere sebep olduğu
ortaya konabilmiştir.
Sigara günümüzde RCC gelişiminde suçlanan en önemli faktördür ve RCC tanısı alan erkeklerin %20 ile
30’unda, kadınların %10 ile 20’sinde sigara içimi saptanmaktadır [10]. 24 çalışmayı baz alan geniş bir derlemede erkek ve kadınlar için sigara içiminin oluşturduğu rölatif risk sırasıyla 1.54 ve 1.22 olarak saptanmıştır. Sigara içiminin oluşturduğu riskin sigara içim
süresi ve miktar ile ilişkili olduğu da ortaya konulmuştur. Bunun yanında RCC gelişim riskinin, sigaranın 10
ile 15 yıl bırakılması sonrasında, kadın ve erkeklerde
%15 ile %30 oranında azaldığı saptanmıştır [20].
Obezitenin RCC gelişimine yol açtığı konusunda çok
fazla kanıt bulunmaktadır. Günümüzde artan RCC insidansına neden olan faktörlerden biri olarak, gelişmiş
toplumlarda artan obezite trendi sorumlu olabilir. Obezite ve hipertansiyon hastalarında artmış lipid peroksidasyonunun DNA hasarı ve RCC gelişiminden kısmen
de olsa sorumlu olduğu düşünülmektedir [21]. Obezitenin peptid, steroid hormon ve insülin benzeri büyüme
faktörü 1 seviyelerinde artış gibi hormonal değişikliklere yol açması da RCC gelişimine yol açabilir [22]. Aynı
zamanda obezitenin sebep olduğu yüksek glomerüler
filtrasyon ve hipertansiyondan bağımsız olarak artmış
renal plazma kan akımının, böbreği karsinogenez gelişimine belki de daha açık hale getirmektedir. Literatürü tarayan kantitatif bir derlemenin sonuçlarına göre
vücut kitle indeksindeki 1 ünitelik artış 1.07’lik rölatif
risk oluşturmaktadır [23]. Obezite ve RCC ilişkisi hakkında eldeki veriler karışık olsa da günümüzde obezitenin RCC gelişimi için bir risk faktörü olduğu konusunda
üroloji camiası hemfikirdir.
Fiziksel aktivite ile RCC ilişkisi incelendiğinde ise literatürde çelişkili sonuçlar bulunmaktadır. Yine de obezite ve dolayısıyla RCC den korunmada fiziksel aktiviteDerman Tıbbi Yayıncılık 5
nin önemini göz ardı etmemek akılcı bir yaklaşım gibi
görünmektedir.
Hipertansiyon, RCC gelişimine sebep olduğu konusunda üzerinde konsensus sağlanabilmiş az sayıdaki risk
faktöründen biridir. Hipertansiyonun hangi mekanizmalarla RCC oluşumuna yol açtığı açık değildir. Hipertansiyon hastalarında artmış lipid peroksidasyonu, hipertansiyonun yol açtığı kronik renal hipoksinin, HIF
(hipoxy induced factor) seviyelerinde ve VEGF (vaskuler endotelyal growth factor) reseptöründe up regulasyon yapması, karsinogenez aşamasında suçlanan faktörlerdir [21,24]. 6 yıllık takipte yaklaşık 300.000 hastayı baz alan prospektif bir çalışmada, en yüksek sistolik ile en düşük sistolik kan basıncı (>160 mm hg vs
<120 mm hg) ve en yüksek diastolik ile en düşük diastolik kan basıncı (>100 mmHg vs. <80 mmHg) grupları
karşılaştırıldığında rölatif riskin sırasıyla 2.48 ve 2.34
olduğu bulunmuştur. Bu risk artışı cinsiyet, vücüt kitle
indeksi ve antihipertansif kullanımından bağımsız olarak meydana gelmiştir [25]. Bir çok çalışma bu verileri doğrulamaktadır. Hipertansiyon, RCC ilişkini inceleyen ilk çalışmalar, antihipertansiflerin de RCC ye neden
olabileceği konusu üzerine eğilmişken, en yeni epidemiyolojik çalışmalar diüretikler de dahil antihipertansiflerden ziyade hipertansiyonun RCC gelişiminde sorumlu olduğunu göstermektedir.
DM ve RCC ilişkisi günümüzde tartışmalı konulardan
biri konumundadır. DM hastalığı görülme sıklığının
sağlıksız beslenme alışkanlıkları ve azalmış fiziksel aktivite gibi nedenlere bağlı olarak son dekadlarda giderek artmaktadır. DM de oluşan yüksek plazma insülin seviyeleri,IGF 1 seviyelerini arttırmaktadır. IGF 1 in
hücre proliferasyonunu artırıcı ve apoptozisi engelleyici etkileri bulunmaktadır [26]. Bugüne değin DM nin
pankreas, meme, karaciğer, endometrial ve kolorektal
kanser gibi diğer solid organ tümörlerinde artışa sebep olduğunun ortaya konmuştur. RCC patogenezinde
metabolik disregulasyon ve aerobik glikolizin rolü olduğu bulunmuştur [27]. Bu gibi mekanizmaların ileriDerman Tıbbi Yayıncılık 6
Derman Tıbbi Yayıncılık 6
de RCC medikal tedavisinde hedefinde olacağı düşünülmektedir. 48 çalışmayı baz alan bir derlemede RCC
hastalarında DM varlığında uzun dönem tüm nedenlere bağlı mortalitede %41 lik bir risk artışı gözlenmiştir
[28]. Sadece bu risk artışından yola çıkarak, geçmişte
bulunan DM nin bağımsız olarak RCC de kansere spesifik mortaliteyi arttırdığı sonucuna ulaşmak, şu an için
zor gibi görünmektedir. Diğer bir çok çalışmada ise DM
ve RCC mortalitesi arasında ilişki bulunamamıştır. DMRCC hakkında daha net veriler ortaya koyabilmek için
daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.
Diyetin RCC gelişimi üzerindeki etkisini inceleyen, Dünya Kanser Araştırma Vakfı’nın kapsamlı derlemesinin
ulaştığı sonuç, diyetin RCC gelişiminde etkisinin kısıtlı olduğunu öğütlemektedir. Bu derlemede kahve, çay,
et, süt ve mandıra ürünleri tüketimi, total yağ, protein,
vitamin E, vitamin C, karotenoid alımı ile RCC ile ilişkisi arasında elde yeterince veri bulunmadığını, içme suyundaki arseniğin ise muhtemel olarak riski artırdığını
göstermektedir [29]. Literatürde ulaşılan farklı sonuçlar sebebiyle henüz diyet hakkında elde kuvvetli kanıtlar bulunmamaktadır.
Alkol kullanımı oral kavite, özefagus, meme kanseri
gibi patolojilerin gelişiminde rol oynasa da, RCC patolojisinde tam tersine koruyucu etkisi olduğu düşünülmektedir [30,31]. 20 çalışmayı inceleyen bir metaanalizde, hafif ve orta derece alkol tüketiminde RCC den
oluşumunda azalma görülürken, ağır tüketimde bu etki
oluşmamıştır [31]. Alkolün RCC den koruyucu etkisinin
üriner output u artırarak karsinojenik solut yükünün renal epitelyum ile kontak süresini azaltıcı ve insülin sensitivitesini artırıcı etkisi sebebiyle olabileceği düşünülmektedir [30].
Renal pelvis tümörlerinin gelişiminde etkisi olduğu kanıtlanmış ve piyasadan kaldırılmış olan fenasetin in
metaboliti asetoaminofen ile yaygın kullanım sıklığı
sebebiyle aspirin, bugüne değin RCC ile ilişkisi en fazla araştırılmış analjezikler türevleridir. Her ne kadar literatürde bir çok çalışma bulunsa da, mevcut veriler
Derman Tıbbi Yayıncılık 7
NSAID lerin RCC oluşumu üzerine pozitif veya negatif
etkilerini açıklamada ikna edici değildir.
Statinlerin, lipid düşürücü etkilerinin yanısıra antiinflamatuar, antioxidan, immunomodulator, antiapopitotik ve antiproliferatif etkilerinin de bulunduğu düşünülmektedir [32]. Bu sebeple kanserden koruyucu etkileri olabileceği varsayılmaktadır. ABD’de yaşlı hastalarla yapılan büyük bir vaka kontrol çalışmasında, statinlerin RCC riskini azalttığı gösterilmiştir [33]. Bazı
yazarlar statin kullanımının RCC mortalitesini azalttığını da iddia etse de tüm bu bigilerin büyük epidemiyolojik çalışmalarla doğrulanması gerekmektedir.
Artmış RCC insidansı üremi hastalarında görülse de
özellikle uzun süredir hemodiyaliz alan hastalar ve kazanılmış renal kistik hastalıklarında risk artışı daha belirgindir [34].Üremi hastalarında karşılaşılan bu risk artışı transplante böbrekli hastalarda da devam etmektedir[35].
Gelişmişlik seviyesi düşük bölgelerde RCC daha sık görülmekte ve daha mortal seyretmektedir. Bunun muhtemel sebebleri arasında sağlık bakımına, görüntüleme
yöntemlerine ulaşmanın daha zor olması ve sigara kullanımının daha sık görülmesi bulunmaktadır. Genel olarak RCC ile eğitim, kazanç gibi sosyal statü değişkenleri arasında ilişki bulunamamıştır.
RCC çoğunlukla sporadik olarak saptanmakla beraber
%2-3 oranında herediter RCC ye rastlanılabilmektedir [36]. Bugüne kadar 10 adet herediter renal kanser
sendromu tanımlanmıştır. Bu sendromların hepsi otozomal dominant geçişlidir. Her ne kadar RCC nin küçük
bir kısmında bu herediter geçişli hastalıklar sorumlu
olsa da, sporadik kanserlerde de ailesel predispozisyonun beklenilenden önemli olabileceği düşünülmektedir.
Von Hippel Lindau hastalığı en sık görülen herediter
böbrek kanseri sendromudur. VHL hastalığı, 3p25-26
lokalizasyonundaki VHL tümör süpresör geninin mutasyonunda gelişir. Diğer herediter sendromlarda etkilenen genlerdeki değişiklikler, sporadik RCC lerde nadir görülmektedir. Oysa VHL geni sporadik RCC lerde,
Derman Tıbbi Yayıncılık 8
Derman Tıbbi Yayıncılık 8
%70 oranında etkilenmektedir. VHL hastalığının tanısı
çoğunlukla klinik kriterlere bağlı konulmakla beraber,
gen mutasyon analizi ile etkilenmiş ailelerde VHL mutasyonu nerdeyse %100 oranında gösterilebilmektedir
[37]. VHL proteini normal şartlarda hipoksi ile uyarılabilir faktörleri, HIF-1a ve HIF-2a yı bağlar. Hipoksik
durumlarda ve VHL mutasyonlarında, VHL işlev göremez ve HIF birikimi oluşur, bu da vasküler endotelyal
growth faktör, glukoz transporter-1, plateled derive
growth faktör, transforming growth faktor ve eritropoetinin ekspresyonunu aktive eder. Bu genlerin aktivasyonu da karsinogenez aşamasına katkı sağlar [38].
VHL de beyin ve okuler hemanjioblastom, RCC ve pankreas kistleri gibi çok geniş yelpazede bulgular görülmektedir. VHL hastalığında basitten komplekse kadar
tüm renal kist tipleri görülürken, tipik olarak VHL ile
ilişkili RCC subtipi berrak hücreli karsinomdur. Bu hastalıkta renal kitleler ortalama olarak 39 yaşında görülür ve multipl, bilateral olmaya eğilimlidir. Hastalığın
en önemli mortalite sebebi metastatik berrak hücreli RCC dir [38].
Herediter papiller renal karsinom nadir görülen bir
herediter renal karsinom sendrom tipidir. Tipik olarak geç yaşta başlangıç yapmakla beraber (50-70 yaş
arası) erken ortaya çıkan bir formu da tanımlanmıştır [39]. Hastalıkta MET protoonkogeni etkilenmektedir. Bu sendromda görülen tek tümör tipi papiller renal
tümörlerdir, çoğunlukla iyi diferansiye ve iyi prognozlu
olmalarına rağmen metastaz yapabilmektedirler [40].
Birt-Hogg-Dube(BHD] sendromu nadir görülen otozomal dominant geçişli, geniş varyasyonda cilt, akciğer
ve renal bulguları olan bir hastalıktır. Hastalığın başlangıç yaşı geniş bir aralık göstermektedir. Hastalıkta
tanımlanan FLCN gen mutasyonu, mammalian target
of rapamycin (mTOR) ve adenozin monofosfat aktive
protein kinaz (AMPK) yolaklarını regule eden folikülin
isimli tümör supresor proteini etkilemektedir [41]. Diğer herediter renal kanserlerin aksine, BHD ilişkili kanserler histolojik tiplerinde varyasyon göstermektedir.
Derman Tıbbi Yayıncılık 9
En sık olarak kromofob RCC ve hibrit onkositik tümörlerler görülmekle beraber (sırasıyla %23 ve %67) daha
nadir olarak berrak hücreli ve papiller tipte RCC de görülebilmektedir [42]. Değişik histolojik tipteki tümörlerle aynı ailede, aynı hastada ve hatta aynı böbrekte bile karşılaşılabilmektedir. Hastalıkta hayatı tehdit
eden en önemli unsur RCC gelişmesidir, çünkü metastaz bildirilen olgular bulunmaktadır [43].
Herediter leiomyomatozis, kutanöz ve uterin leimyomlar, daha seyrek olarak da RCC ile seyreden bir herediter renal karsinom tipidir [44]. Hastalık 30 lu yaşların
orta ve sonunda başlama eğilimindedir [45]. Hastalıktan sorumlu FH geni krebs siklusunda fumaratın malata dönüşümünü katalizleyen fumarat hidrataz enzimini
kodlamaktadır. Bu gen etkilendiğinde oluşan fumarat
birikimi, VHL hastalığındaki gibi HIF-a stabilizasyonuna sebep olmaktadır. [46]. Diğer herediter renal karsinomların tersine, herediter leiomyomatozis de gelişen
RCC’ler yüksek gradeli, unilateral, soliter ve kötü prognozludur [45]. Çoğu hasta 5 yılın sonunda metastaz nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Tablo 1 herediter renal kanser sendromları ve eşlik eden tümörleri özetlemektedir.
Bunun dışında herediter hiperparatirodizm-çene tümör
sendromu, SDHB ilişkili herediter paraganglioma/feokromastioma, papiller renal displazi ile ilişkili papiller tiroid karsinom, kontitusyonel kromozom 3 translokasyonları, ailesel berrak hücreli karsinom gibi herediter
renal kanser sendromları tanımlanmış olsa da, bunlar
daha nadir görülen antitelerdir.
Çok fazla sayıda çalışma solventler(özellikle trikloroetilen), asbest, kok kömürü, benzin gibi bir çok maddenin RCC ile ilişkisini araştırmış olsa da, bu maddeler hakkındaki veriler RCC gelişimine sebep olduklarını
göstermede ikna edici değildir [10].
Oral kontraseptif ve hormon replasman tedavisinin
RCC gelişimi ilişkisi açık değildir[47]. Bazı çalışmalar
parite ile RCC gelişimi arasında ilişkiye işaret ederken
[48], bazı çalışmalar ise bu sonuca ulaşamamaktadır
Derman Tıbbi Yayıncılık 10
Derman Tıbbi Yayıncılık 10
Tablo 1. Herediter renal kanser sendromları
Sendrom
Neden
olan gen
Gen ürünü
Renal
tümörler
Diğer tümörler
VHL Hastalığı
VHL,3p25-26
pVHL
Şeffaf hücreli RCC;
multipl ve
bilateral
Retinal ve
SSS hemanjioblastomları,
feokromasitoma, pankreas kisti ve endokrin tümör,
endolenfatik sak tümörü, epididim
ve broad ligaman kist adenomları
Herediter papiller RCC
MET,7p31
MET
Tip 1 papiller RCC;
multipl ve
bilateral
Yok
Herediter Leiomyomatozis
FH,1q42-43
Fumarat
Hidrataz
Tip 2 papiller RCC; soliter ve agresif
Uterin leiomyom ve leiomyosarkom,,
kutanoz leiomyom ve leiomyosarkom
Birt-HoggDube Sendromu
FLCN,
17p11.2
Follikülin
Hibrit onkositik RCC,
kromofob
RCC, onkositom, şeffaf hücreli
RCC;multipl
ve bilateral
Kutanöz lezyonlar (fibrofolikulom,
trikodiskoma, akrokordon), akciğer
kistleri, spontan pnömotoraks, kolonik
polipler veya
kanser
[49]. Nullipar kadınlarla karşılaştırıldığında risk doğum
yapıldığında artmaktadır. Hatta bu oran doğum sayısı arttıkça daha da fazla çoğalmaktadır [48] . İlk doğum yaşının, RCC riskini ters biçimde etkilediği de rapor edilmiştir. Bu çalışmaya göre erken yaşta multipl
doğum yapan hastalarda, RCC riski en yüksek düzeye
erişmiştir [50]. Yine de hormonal veya reproduktif faktörlerin RCC etyolojisindeki rolu sınırlıdır ve henüz ikna
edici düzeyde değildir.
Derman Tıbbi Yayıncılık 11
Kaynaklar
1. Skinner, D. G.,Colvin, R. B., Vermillion, C. D., Pfister, R. C., Leadbetter,
W.Diagnosisandmanagement of renalcellcarcinoma A clinicalandpathologicstudy of 309 cases. Cancer, 1971, 28.5: 1165-1177.
2. Jayson, M.,Sanders, H.: Increasedincidence of serendipitouslydiscoveredrenalcellcarcinoma. Urology, 1998, 51.2: 203-205
3. Gupta K, Miller JD, Li JZ, Russell MW, Charbonneau C. Epidemiologicandsocioeconomicburden of metastaticrenalcellcarcinoma (mRCC): a literaturereview. CancerTreatRev 2008;34:193–205.
4. Athar U, Gentile TC. Treatmentoptionsformetastaticrenalcellcarcinoma: a
review. Can J Urol 2008;15:3954–66.
5. Siegel R, Ma J, Zou Z, Jemal A. Cancer statistics, 2014. CA Cancer J Clin.
2014 Jan-Feb;64(1):9-29. 7.
6. Lipworth, L.,Tarone, R. E., McLaughlin, J. K. Theepidemiology of renalcellcarcinoma. TheJournal of urology, 2006, 176.6: 2353-2358.
7. Siegel, R.,Ma, J., Zou, Z., Jemal, A. Cancerstatistics, 2014. CA: a cancerjournalforclinicians, 2014, 64.1: 9-29.
8. Aishampayan, U. N., Do, H., Hussain, M., &Schwartz, K. Racialdisparity in incidencepatternsandoutcome of kidneycancer. Urology 2003;62:1012–7.
9. SEER Program PublicUse Data Tapes 1973–2002, November 2004 Submission. Bethesda: NationalCancerInstitute, Division of Cancer Control andPopulationScience, SurveillanceResearch Program, CancerStatisticsBranch, 2005
10. McLaughlin, J. K., Lipworth, L., Tarone, R. E.Epidemiologic aspects of renal cell carcinoma. In: Seminars in oncology. WB Saunders, 2006. p. 527-533
11. Ferlay J, Shin HR, Bray F, Forman D, Mathers C, Parkin DM. Estimates of worldwideburden of cancer in 2008: GLOBOCAN 2008. Int J Cancer
2010;15:2893–917.
12. Ferlay, J., Soerjomataram, I., Ervik, M., Dikshit, R., Eser, S. et al. GLOBOCAN
2012, cancerincidenceandmortalityworldwide: IARC CancerBase No. 11. Lyon,
France: International AgencyforResearch on Cancer; 2014.
13. Ferlay, J.,Soerjomataram, I., Dikshit, R., Eser, S., Mathers, C., Rebeloet al.
Sources, methodsandmajorpatterns in GLOBOCAN 2012. International Journal
of Cancer, 2015, 136.5: E359-E386.
14. Mathew, A.,Devesa, S. S., FraumeniJr, J. F., &Chow, W. H.Global increases
in kidneycancerincidence, 1973–1992.European journal of cancerprevention,
2002, 11.2: 171-178.
15. Znaor, A.,Lortet-Tieulent, J., Laversanne, M., Jemal, A., Bray, F. International variationsandtrends in renalcellcarcinomaincidenceandmortality. Europeanurology, 2014.
16. Forman D, Bray F, Brewster DH, et al.,editors. Cancerincidence in fivecontinents, Vol. X (electronicversion). Lyon, France: International AgencyforResearch on Cancer; 2013.
17. Levi, F.,Ferlay, J., Galeone, C., Lucchini, F., Negri, E., Boyle, P et al. Thechangingpattern of kidneycancerincidenceandmortality in Europe. BJU international, 2008, 101.8: 949-958.
18. Ferlay, J.,Parkin, D. M., Curado, M. P., Bray, F., Edwards, B., Shin, H., et al.
Cancer incidence in fivecontinents, volumes I to X. IARC CancerBase No. 9.
Lyon, France: International AgencyforResearch on Cancer; 2010.
19. World HealthOrganization. WHO mortalitydatabase. http://www.who.int/
healthinfo/morttables/en/
20. Konnak, J. W., H. B. Grossman. Renalcellcarcinoma as an incidentalfinding.
TheJournal of urology, 1985, 134.6: 1094-1096.
Derman Tıbbi Yayıncılık 12
Derman Tıbbi Yayıncılık 12
21. Gago-Dominguez, M., Castelao, J. E., Yuan, J. M., Ross, R. K., Yu, M. C.: Lipid
peroxidation: a novel and unifying concept of the etiology of renal cell carcinoma (United States). Cancer Causes & Control, 2002, 13.3: 287-293.
22. Calle, Eugene. E.,Kaaks, R.:Overweight, obesity and cancer: epidemiological evidence and proposed mechanisms. Nature Reviews Cancer, 2004, 4.8:
579-591.
23. A Bergström, C-C Hsieh, P Lindblad, C-M Lu, NR Obesity and renal cell cancer – a quantitative review Cook and A Wolk British Journal of Cancer (2001)
85(7), 984–990
24. Haase VH. The VHL/HIF oxygen-sensing pathway and its relevance to kidney disease. Kidney Int 2006;69:1302–7.
25. Weikert, S., Boeing, H., Pischon, T., Weikert, C., Olsen, A., Tjonneland et
al.Blood pressure and risk of renal cell carcinoma in the European prospective investigation into cancer and nutrition. American journal of epidemiology,
2008, 167.4: 438-446
26. Rosen CJ, Pollak M: Circulating IGF-I: new perspectives for a new century.
Trends Endocrinol Metab 1999; 10: 136.
27. Yang, Y., Valera, V. A., Padilla-Nash, H. M., Sourbier, C., Vocke, C. D., Vira,
M. A. et al. UOK 262 cell line, fumarate hydratase deficient (FH-/FH-) hereditary leiomyomatosis renal cell carcinoma: in vitro and in vivo model of an
aberrant energy metabolic pathway in human cancer. Cancer Genet Cytogenet 2010; 196: 45.
28. Barone, B. B., Yeh, H. C., Snyder, C. F., Peairs, K. S., Stein, K. B., Derr, R et
al: Long-term all-cause mortality in cancer patients with preexisting diabetes mellitus: a systematic review and meta-analysis. JAMA 2008; 300: 2754.
29. World Cancer Research Fund, American Institute for Cancer Research.
Food, nutrition, physical activity, and the prevention of cancer: a global perspective. Washington, DC: American Institute for Cancer Research; 2007.
30. Lee, J. E., Hunter, D. J., Spiegelman, D., Adami, H. O., Albanes, D., Bernstein et al. Alcohol intake and renal cell cancer in a pooled analysis of 12 prospective studies. Journal of the National Cancer Institute, 2007, 99.10: 801-810
31. Bellocco, R., Pasquali, E., Rota, M., Bagnardi, V., Tramacere, I., Scotti, L.,et
al. Alcohol drinking and risk of renal cell carcinoma: results of a meta-analysis.
Annals of oncology, mds022.
32. Blanco-Colio LM, Tunon J, Martin-Ventura JL, Egido J: Anti-inflammatory
and immunomodulatory effects of statins.Kidney Int 2003, 63:12-23.
33. Khurana V, Caldito G, Ankem M. Statins might reduce risk of renal cell carcinoma in humans: case-control study of 500,000 veterans. Urol. 2008;71:118–
122.
34. Peces, R., Martínez-Ara, J., Miguel, J. L., Arrieta, J., Costero, O., Górriz, J.
L.et al. Renal cell carcinoma co-existent with other renal disease: clinicopathological features in pre-dialysis patients and those receiving dialysis or
renal transplantation. Nephrol Dial Transplant. 2004;19:2789–2796.
35. Farivar-Mohseni, H., Perlmutter, A. E., Wilson, S., Shingleton, W. B., Bigler, S. A., Fowler, J. E. Renal cell carcinoma and end stage renal disease. J Urol.
2006;175:2018–2021.
36. Ebele JN, Sauter G, Epstein JI, Sesterhenn IA. Pathology and genetics of tumours of the urinary system and male genital organs. World Health Organisation classification of tumours. Lyon, France: International Agency for Research on Cancer; 2004.
37. Rashidkhani, B., Lindblad, P.,Wolk, A. Fruits, vegetables and risk of renal
cell carcinoma: a prospective study of Swedish women. Int J Cancer, 113: 451,
Derman Tıbbi Yayıncılık 13
2005
38. Kaelin WG. Von Hippel-Lindau disease. Ann Rev Pathol 2007;2:145–173.
39. Linehan, W. M., Bratslavsky, G., Pinto, P. A., Schmidt, L. S., Neckers, L., Bottaro, D. et al. Molecular diagnosis and therapy of kidney cancer. Ann Rev Med
2010;61:329–43.
40. Schmidt, L. S., Nickerson, M. L., Angeloni, D., Glenn, G. M., Walther, M. M.,
Albert, et al. Early onset hereditary papillary renal carcinoma: germline missense mutations in the tyrosine kinase domain of the met proto-oncogene. J
Urol 2004; 172:1256–61.
41. Toro, J. R., Wei, M. H., Glenn, G. M., Weinreich, M., Toure, O., Vocke, C.et al.
BHD mutations, clinical and molecular genetic investigations of Birt-HoggDube´ syndrome: a new series of 50 families and a review of published reports. J Med Genet 2008;45:321–31.
42. Linehan WM, Pinto PA, Bratslavsky G, Pfaffenroth E, Merino M, Vocke CD
et al. Hereditary kidneycancer: Unique opportunity for disease-based therapy.
Cancer2009;115:2252–61.
43. Pavlovich, C. P., Grubb, R. L., Hurley, K., Glenn, G. M., Toro, J., Schmidt,K et al.
Evaluation and management of renal tumors in the Birt-Hogg-Dube´ syndrome. J Urol2005;173:1482–6.
44. Alam, N. A., Barclay, E., Rowan, A. J., Tyrer, J. P., Calonje, E., Manek, S.et al.
Clinical features of multiple cutaneous and uterine leiomyomatosis: an underdiagnosed tumor syndrome. Arch Dermatol 2005;141:199–206.
45. Launonen, V., Vierimaa, O., Kiuru, M., Isola, J., Roth, S., Pukkala, E.,et al. Inherited susceptibility to uterine leiomyomas and renal cell cancer. Proc Natl
Acad Sci USA 2001;98:3387–92.
46. Isaacs, J. S., Jung, Y. J., Mole, D. R., Lee, S., Torres-Cabala, C., Chung, Y. L.,
et al. HIF overexpression correlateswith biallelic loss of fumarate hydratase in
renal cancer: novel roleof fumarate in regulation of HIF stability. Cancer Cell
2005;8:143–53.
47. Chow W-H, Devesa SS. Contemporary epidemiology of renal cell cancer.
The Cancer J2008;14:288–301.
48. Lambe M, et al. Pregnancy and risk of renal cell cancer: a population-based
study in Sweden. Br J Cancer 2002;86:1425–1429.
49. Setiawan VW, Kolonel LN, Henderson BE. Menstrual and reproductive factors and risk of renal cell cancer in the Multiethnic Cohort. Cancer Epidemiol
Biomerkers Prev 2009;18:337340.
50. Lee JE, Hankinson SE, Cho E. Reproductive factors and risk of renal cell
cancer: The Nurses’ Health Study. Am J Epidemiol 2009;169:1243–1250.
Derman Tıbbi Yayıncılık 14
Derman Tıbbi Yayıncılık 14

Similar documents