ACI ACTION in - FABSIT Foundation
Transcription
ACI ACTION in - FABSIT Foundation
ACI in ACTION 15 EYLÜL 2012 SEPTEMBER ACI’DA MEZUNİYET COŞKUSu THE JOY OF GRADUATION... ACI ÖĞRENCİLERİ YURTDIŞI ETKİNLİKLERİNDE ACI STUDENTS ABROAD ACI PROJELERİNE ÖDÜL YAĞDI ACI PROJECTS SWEEP THE BOARD www.aci.k12.tr ACI in ACTION İZMİR AMERİKAN KOLEJİ’NİN KURUMSAL YAYINIDIR. OFFICIAL PUBLICATION OF AMERICAN COLLEGIATE INSTITUTE. İZMİR AMERİKAN KOLEJİ İNÖNÜ CADDESİ NO: 476 35290 GÖZTEPE, İZMİR T 0 232 355 0 555 F 0 232 355 0 411 [email protected] [email protected] EYLÜL 2012, SAYI 15 SEPTEMBER 2012, ISSUE 15 İMTİYAZ SAHİBİ PUBLISHER İZMİR AMERİKAN KOLEJİ ADINA AMERICAN COLLEGIATE INSTITUTE. PRESENTED BY KIVANÇ GÜRKAN YAYIN KOORDİNATÖRÜ EDITORIAL COORDINATOR AYDAN YAKIN SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ VE YAYIN YÖNETMENİ MANAGING EDITOR & EDITOR IN CHIEF AYDAN YAKIN YAYIN DESTEK GRUBU EDITORIAL SUPPORT TEAM ESİ ELMAS GÜNGÖR (SEV) DAMLA ÖZLÜER (MYRA) SELCEN AKSEL (MYRA) YAPIM PRODUCTION MYRA İNÖNÜ CAD. HACI İZZET PAŞA SOK. SERİN APT. 26/3 GÜMÜŞSUYU (34437) İSTANBUL www.myra.com.tr T 212 243 26 70 F 212 243 26 71 PROJE KOORDİNATÖRÜ PROJECT COORDINATOR DAMLA ÖZLÜER TASARIM DANIŞMANI DESIGN SUPERVISOR RAUF KÖSEMEN DERGİ TASARIMI MAGAZINE DESIGN DENİZ KURŞUNLU GRAFİK UYGULAMA PAGE LAYOUT GÜLDEREN RENÇBER ERBAŞ PROJE ASİSTANI PROJECT ASSISTANT SELCEN AKSEL TEKNİK KONTROL TECHNICAL CONTROL HARUN YILMAZ BASKI PRINTING İMAK OFSET MERKEZ MAH. ATATÜRK CAD. GÖL SOK. NO:1 BAHÇELİEVLER - YENİBOSNA T 0212 656 49 97 YAYIN TÜRÜ TYPE OF PUBLICATION KURUMSAL İÇ YAYIN INSTITUTIONAL PUBLICATION “ACI’da yatılı okumanın kazandırdığı özgüven, disiplin, dayanışma gerek sosyal yaşamda gerek iş hayatında hep önemli kapılar açtı bize..” Ceyda Aydede ACI’ 73 Şükran Çelebi Çelebi Yatırım A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı SEV Mütevelli Heyeti Üyesi Nevşah Fidan ACI’ 92 Kerem Turunç ACI’ 96 Aytül Özkan ACI’ 78 Neşe Düzel ACI’ 74 Ozan Çoşkun ACI’ 93 Zeynep Oral ACI’ 64 Yelda Temizocak ACI’ 86 İçim Delemen ACI’ 89 Sevin Oran ACI’ 56 Şükran Çelebi ACI’ 75 Ali Şahin Lale ACI’ 11 Efe Çakarel ACI’ 94 Sadiye Özülkü ACI’ 72 Saadet Baykal ACI’ 88 Defne Erdur ACI’ 94 İzmir Amerikan Koleji mezunu dediğin... Yüz yıllık bir geleneği, “Öğrenmek için katıl, hizmet için ayrıl” felsefesini ve her biri kendi alanının önde gelen isimlerinden oluşan büyük bir camiayı arkasına alır. www.aci.k12.tr Değerli Okurl ar, ACI In Action dergimizin bu yeni sayısı ile tekrar sizlerle beraberiz. Bu vesileyle siz sevgili öğrencilerimizle, velilerimizle, mezunlarımızla, dostlarımızla ve okulumuzu daha yakından tanımak isteyenlerle ikinci dönem gerçekleştirdiğimiz etkinlik ve elde ettiğimiz başarıları paylaşmak istiyoruz. Genel müdür Todd Cuddington ve Okul müdürü ANET GOMEL HEADMASTER Todd Cuddington AND SCHOOL PRINCIPAL ANET GOMEL Her sene olduğu gibi, bu sene de okulumuzla ilgili bilgi almak isteyen öğrenci ve veliler için düzenlediğimiz Tanıtım Toplantımız büyük rağbet gördü. Son birkaç yıldır bu toplantıya bir mezunumuzu davet ediyor, katılımcıların ACI’yı, mezunumuzun ağzından dinlemesini sağlıyoruz. Gelen mezunların vurguladığı nokta aynı: Çağımızın rekabet ortamında ACI sizi bulunduğunuz üniversitede, çalışma hayatında, sosyal çevrede bir adım öne çıkarıyor… Peki, yüzyılı aşkın zamandır ACI bunu nasıl başarıyor? ACI bunu kendisini farklı kılan özellikleri ile başarıyor. Bu özelliklerin başında geleneksel yapısını koruyarak çağdaşlaşması geliyor. Öğrencilerin öncelikle kendi kültürlerinin ve dillerinin bilincinde olmaları isteniyor, bu temel üzerine uluslararası yaklaşım ve dünya vatandaşlığı irdeleniyor. Güçlü ve sağlam akademik alt yapı, özenle seçilmiş akademik ve sosyal etkinliklerle desteklenince ortaya harikalar çıkıyor. Gençlerimiz bilim dünyasındaki son yeniliklerin ışığında eğitilirken, sorgulayan ve araştıran bireyler olarak yetiştiriliyor. Özgürlüğü ve özgüveni sarsılmadan okulun havasına uyum gösteren öğrenciler mutlu bireyler olarak başarıya koşuyorlar ve mezun olduktan sonra okullarına hizmet etmek için yarışıyorlar…. Okulumuzun bu özelliklerinin toplumda, hatta kız ve erkek yurtlarımızın katkısı ile tüm Türkiyede takdir edilmesinden büyük memnuniyet duyuyoruz. Son yıllarda gördüğümüz büyük rağbet nedeniyle kontenjanımız artırıldı. Üstelik giriş puanları da önemli ölçüde yükseldi. Yükselen başarı grafiğine ek olarak bu yıl SBS Türkiye Şampiyonunun okulumuzu tercih etmiş olması, tüm ACI ailesini gururlandırdı. Herkesin ilgi odağı olan bu başarılı gencin “neden ACI ?” sorusunu yanıtlarken okulda yapılan akademik çalışmalarla sosyal etkinliklerin dengeli dağılımını vurgulaması okulumuzu ne kadar iyi tanıdığını göstermiyor mu?… Bu bağlamda okulumuzun geçen yıldan bu yana sayısız ulusal ve uluslararası bilimsel, kültürel ve sosyal etkinliğe sahne olmaya devam ettiğini bildirmek isteriz. TÜBİTAK projelerimiz ödül kazanmış olup, matematik alanında uluslararası yarışmalarda okulumuz bölgede ilk sıraya yerleşmiştir. MUN öğrencileri, Avrupa’da kazandıkları özel ödülle gurur kaynağımız olmuşlardır. Genç Başarı Kulübünün geniş bir platformda gösterdiği başarılar, müzik öğrencilerimizin yurt dışında sergiledikleri üstün performans bizleri mutlu etmiştir. Spor takımlarımız şampiyonluklar kazanmış, büyük bir öğrenci grubu sosyal sorumluluk projelerinde etkin bir şekilde çalışmıştır. Tiyatro ve film festivallerinde yaratıcılık ön plana çıkmış, edebiyat ve felsefe alanında etkinlikler düzenlenmiş, Fransızca ve Almancada uluslararası diplomalar elde edilmiştir. IB diplomasını almaya hak kazanan öğrenciler göğsümüzü kabartmışlardır. Bu arada yüz onsekiz Lise 4 öğrencimizi geleceğe uğurlarken yurtdışındaki seçkin üniversitelerden gelen kabuller ve üniversiteye giriş sınavlarında elde edilen başarı, yüzümüzü güldürmüştür. Mezunlarımızın geniş bir yelpazede yaratıcılıklarını sergiledikleri başarılı çalışmalarla toplumda sivrilmelerini kıvançla izlemekteyiz… Gelecek sene 135. yaşını kutlayacak sevgili okulumuza nice uzun, başarı dolu yıllar diliyor, ilke ve inkılaplarını rehber edindiğimiz Yüce Atatürk’ün direktifleri yönünde fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmenin kıvancıyla siz değerli okurlarımıza saygılarımızı sunuyoruz. Dear Readers, Here we are again with our latest issue of our magazine, ACI In Action. Through our magazine we are able to share with you, our students, parents, graduates, friends and those who would like to get to know our school better, all the events and successes we have had during the second term. There was a lot of interest in our Open House, which is held every year, from students and parents wishing to obtain more information about our school. For the last few years we have invited one of our graduates to this meeting so that the participants can hear first hand about ACI. Each graduate who is invited always emphasises one particular thing: in this age and competitive environment ACI puts you one step ahead of everyone else whether it be in the university you attend, your workplace or social circle. How does the one hundred plus year-old school achieve this? ACI accomplishes this through the features which make it different to others. The most important of these characteristics is that while maintaining its traditions, ACI also keeps itself contemporary. First, it is required that the students are fully aware of their own culture and language and it is on this solid base that students appraise an international approach to being a world citizen. A strong and sound academic foundation, supported by well-chosen academic and social activities brings amazing outcomes. Our students are educated via the latest developments in the world of knowledge and hence become individuals who question and research. The students who adapt to the climate in the school race towards success as happy individuals who have not had their independence and selfconfidence shaken and then, having graduated, compete to serve their school. We value the appreciation of these characteristics of our school by the community at large and acknowledge the role our girls’ and boys’ dormitories play in this. Since there has been an increase in demand for places in our dormitories over the last few years we have increased the quota. There has also been a significant increase in the entrance points. In addition to this ever increasing success rate the whole of the ACI family is very proud that this year’s SBS Turkish champion has chosen our school. When this young person was asked, “Why ACI?” the reply was that the school emphasises a balance between academic and social activities. Doesn’t this show how well this young person knows our school? In this context we would like to point out that since last year our school has hosted many national and international scientific, cultural and social events. We are proud that our TÜBİTAK project won an award, that our school was placed first in its region in an international Maths competition and that our MUN students received a special award from a conference in Europe. We are also very happy that the Junior Achievement Club achieved success on a number of fronts and with our music students who gave an incredible performance while abroad. Our sports’ teams won a number of championships, whilst a large group of students worked hard on a social service project. Creativity came to the fore in theatre and film festivals while events were organised in the fields of literature and philosophy and international diplomas were gained by students of French and German. We were made to feel very proud by the number of students who received their IB diplomas. We were very pleased with the success shown in the university entrance exam by and the acceptances from overseas universities for the 118 grade 12 students who graduated this year. We are aware of the wide range of creativity displayed by our graduates and their individual successes as they continue to distinguish themselves in the community. Next year our school will celebrate its 135th year and we wish it many more years of achievements. Following the charges of Atatürk through his guiding principles and transformations we will be proud to nurture many more generations of students who have clear-consciences and are freethinking. Respectfully yours, İÇİNDEKİLER CONTENTS 22 Amerika Üniversitelerini keşfetmek DISCOVERING AMERICAN UNIVERSITIES 14 32 çivi yazısından aydınlığa uzanmak FROM CUNEIFORM FORM OF WRITING to enlıghtenment Dağcılık Kulübü Kazdağı’nı Anlatıyor The Hıkıng Club’s Trıp to Kazdağı 42 20 Berklee Yolcusu Kalmasın! ALL ABOARD FOR BERKLEE! ACI ÖĞRENCİSİ ESİN, ATLETİZMDE MADALYALARI TOPLUYOR! DERSİMİZ: ISTA KONUMUZ: İKİ GÜZEL DENEYİM Bir Gelenek Canlandı: I Love Broadway ACI ÇİKOLATA ÇOK DİLLİLİK ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK hayal güçleri ödül getirdi ATA'NIN ARMAĞANI İKİ ÖNEMLİ GÜN ANNE FRANK MÜZESİ GENÇ BAŞARI, ANTWERP’İ FETHETTİ! Acı’lıların projelerine ödül yağdı ACI Öğrencilerinden Üstün Matematik Başarısı SATRANÇTA DOSTÇA REKABETTE 15.YIL ACI’LILAR Yeşil Bir İzmir İçin Çalışıyor ACI’De OYUNCAK KULÜBÜ SEV Okulları’nın doktorları gelecek için de çalışıyor Yağmur pes ettirmedi, Bazaar Day’de ATHENA rüzgarı esti ACI’da Mezuniyet Coşkusu 6 7 8 9 10 12 16 18 26 30 40 41 48 50 54 60 62 Büyük Hedefe Ulaşmak İçin Ara Hedefler Belirle DefIne InterIm Goals to help you achIeve your larger goals ACI STUDENT, ESİN, PICKS UP MEDALS IN ATHLETICS! LESSON: ISTA SUBJECT: TWO GREAT EXPERIENCES A TRADITION REVIVED: I LOVE BROADWAY ACI CHOCOLATE multı-lıngualısm and multı-culturalısm ımagınatıon brıngs an award TWO IMPORTANT DAYS GIFTED BY ATATÜRK anne frank museum JUNIOR ACHIEVEMENT CLUB CONQUERS ANTWERP! OUR PROJECTS SWEEP THE BOARD! OUR SUCCESS IN THE MATH EXAMS 15th YEARS OF FRIENDLY COMPETITION IN CHESS WORKING HARD FOR A GREEN İZMİR ACI’S TOY CLUB SEV School Doctors WorkIng Towards a Better Future DespIte the raIn, Athena played on at Bazaar day! The Joy of GraduatIon at the AmerIcan CollegIate InstItute / / / / / / / / / / / / K I SA H A B ER S H O RT NE W S MUHTEŞEM FESTİVALİN MUHTEŞEM FİNALİ: BATI YAKASININ HİKAYESİ A GREAT FINALE TO A GREAT FESTIVAL: West Side Story 22-23 Mart 2012 tarihlerinde gerçekleşen geleneksel Ekin-Yazın Etkinlikleri’nin onuncusunda ACI yine birçok kültür ve sanat etkinliğine ev sahipliği yaptı. The tenth Culture and Literature Events festival was hosted by our school on the 22nd and 23rd of March 2012. Lise 3 TM ve Sosyal sınıflarının Şinasi’nin “Şair Evlendirmesi” adlı oyununu sahneye uyarlamaları, Hazırlık Tiyatroları, Lise ikinci sınıfların “Devletin kalkınmasında eğitim mi, yoksa ekonomi mi?”konulu münazaraları, şiir dinletileri ve konuk şairimiz Yılmaz Odabaşı ile yapılan söyleşi etkinliğimizi renklendirdi. İki gün süren etkinliğimiz 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü adına sahnelenen “Batı Yakasının Hikayesi” oyunu ile son buldu. Romeo ve Juliet’in bir nevi modern uyarlaması olan “Batı Yakasının Hikayesi” ünlü bir müzikal olmasına rağmen ACI öğrencileri bu ünlü eseri tiyatro tadına bizlere sundular. Oynadıkları karakterlerle bütünleşen oyuncuların yüksek enerjisi, müzik ve dansla birleşince ortaya çok etkileyici bir performans çıktı. Rengarenk kostümler ve etkili ışık efektleriyle zenginleşen oyun izleyicilerden büyük alkış aldı. The Grade 11 Turkish/Maths and Social classes presented an adaptation of Şinasi’s play “ Şair Evlendirmesi” (The Marrying Off of a Poet) whilst the Prep Theater Groups and Grade 10 students held debates on “Does the progress of the State depend more on education or the economy?” Poetry readings and an interview with our guest poet, Yılmaz Odabaşı, enlivened the festival. The two-day event was brought to a close on March 27th –World Theater Day – with the production West Side Story. This famous musical, a kind of modern adaptation of Romeo and Juliet, was presented by our students in drama form. The actors’ energy when combined with music and dance resulted in an impressive performance. The performance was added to by the colorful costumes and effective lighting and received loud applause from the audience. / / / / / / / / / / / / k ı s a h a b e r S H O RT NE W S İZMİR AMERİKAN KOLEJİ ÖĞRENCİSİ ESİN, ATLETİZMDE MADALYALARI TOPLUYOR! ACI STUDENT, ESİN, PICKS UP MEDALS IN ATHLETICS! İzmir Amerikan Koleji 9. sınıf öğrencisi Esin Akgül, Türkiye Atletizm Federasyonu tarafından İstanbul’da yapılan Çoklu Branşlar Türkiye Şampiyonası’nda Yıldızlar kategorisinde pentatlonda Türkiye birincisi olarak Türkiye rekoruna imza attı. Esin Akgül, a grade 9 student at the American Collegiate Institute, came first in the ‘Stars’ category of the pentathlon in the Multi-Disciplines Turkish Championship organised by the Turkish Athletics Federation and held in Istanbul where she also broke a Turkish record. 6–7 Esin Akgül ≈ Esin Akgül ACI 9. sınıf öğrencisi Esin Akgül, kazandığı Pentatlon birinciliğinin ardından, daha sonra İzmir’de yapılan Kapalı Salon Yıldızlar Türkiye Şampiyonası’nda da 60 mt. engellide Türkiye üçüncüsü oldu. İzmir Amerikan Koleji’ne 500 tam puan alarak girmiş olan Esin, böylece akademik başarısının yanısıra uzun yıllardır emek verdiği spor dalında da iki büyük başarıya imza atmış oldu. Esin Akgül başarısını şu sözlerle açıkladı: Atletizm pek çok alt branş içermesinden dolayı hem çok yönlü, hem de oldukça zor bir spordur. Haftanın her günü iki saat yaptığım antremanlar, aslında kısa bir süre olarak gözükse de çok fazla enerji harcadığım için zorlu geçiyor. Türkiye birincisi olduğum “pentatlon” branşı , atletizmin belli başlı branşlarını içerir. Bu branşın amacı bir günde beş branşı tamamlayarak en fazla puanı toplamaktır. Pentatlon kapalı salon yarışları 60 metre engelli koşu, yüksek atlama,gülle atma, uzun atlamave 800 mt. koşuyu içerir. Pentatlonun zorluklarına gelince, en başta beş branşı tamamlamanız gerekiyor olmasıdır. Bir zor yanı da herkesin bir günde iki yarışı tamamlamakta zorlandığı bir sporu, beşini aynı tempoda tamamlıyor olmanız. Bu beş branşı da en iyi şekilde bitirebilmek için yapılan antremanlar oldukça zordur. Yarışmaya hazırlanmak için haftanın 2-3 günü çift antreman yapmam gerekiyordu. Ama bu yüzden okulla ilgili çalışmalarımı hiç aksatmadım. O gün ağır bir antreman yapacaksam, dersi çok daha dikkatli dinleyerek eksiklerimi kapattım. Böylece derslerde zorlanmadım ve okuluma girerken gösterdiğim başarıyı devam ettirdim. Bundan sonraki hedefim açık salonda yapılan 100 mt. engel yarışlarında daha iyi bir derece almak ve heptatlonda başarılı olmak... Following her pentathlon championship ACI student Esin Akgül entered the Stars Indoor Turkish Championship, held in Izmir, where she came third in Turkey in the 60 meter hurdles race. Esin, who entered the American Collegiate with a score of 500 points in the entrance exam, has shown great success both academically and in the field of sport in which she has been involved for many years. Esin explained her success to us: “Since athletics comprises of a number of disciplines and is therefore a varied and difficult branch of sport. I train for two hours every day and while this may not seem very much because I expand a great of energy it is quite difficult. The pentathlon, in which I came first, involves a number of disciplines and is set up so that you must collect as many points as you can by completing five different areas in one day. In indoor competitions the pentathlon is made up of a 60 meter hurdles race, the high jump, the shot put, the long jump and an 800 meter race. As for the the most difficult thing about the Pentathlon, it has to be completing all five disciplines. The next would be having to complete two races in one day as well as being consistent in all five disciplines. To do this the training is very hard. I have to do double training sessions on two or three days a week. However, I have never let these sessions interfere with my school work. On the day I have a hard training session then that day I listen extra carefully in class to make up any deficiencies. This way I have had no problems with classes and have been able to maintain the performance I showed when entering the school. My next goal is to get a better result in the 100 meter hurdle race held indoors and to be successful in the heptathlon. / / / / / / / / / / / / k ı s a h a b e r S H O RT NE W S DERSİMİZ: ISTA KONUMUZ: İKİ GÜZEL DENEYİM LESSON: ISTA SUBJECT: TWO GREAT EXPERIENCES Özel İzmir Amerikan Koleji ISTA öğrencileri, Nisan ayında Lüksemburg’da yapılan ISTA Festivali’ne katıldılar. Festival, dördü Türkiye’den olmak üzere 8 okulun katılımıyla gerçekleştirildi. ACI ISTA öğrencilerinden Tuna Kunt, Lüksemburg izlenimlerini ve ACI’de sahneledikleri Alice in Wonderland deneyimlerini, ACI in Action için kaleme aldı. Tuna Kunt, one of our ISTA Club students, shared the two great experiences she had with the ISTA Club. Nisan ayında 12 arkadaşımla birlikte ISTA festivaline katılmak için Lüksemburg’a gittik. Gitmeden önce Lüksemburg’un sadece Avrupa’nın en küçük ama en zengin ülkesi olduğunu biliyordum. Şu an ise neredeyse bütün ülkeyi yürüyerek gezmiş biri olarak tarihi, kültürü, dili, mimari ve doğal yapıları ve insanları hakkında epeyce bilgiliyim. Şu ana kadar gezdiğim en huzurlu ve sakin ülkeydi. Arabaların yaya geçitlerinde yol verdiği ve her yerin çok temiz olduğu bir kültür bana biraz yabancı gelse de yaşam tarzları beni çok etkiledi. Her yerde eski evler, kaleler ve pembe çiçekli kiraz ağaçları vardı. Festivalde ise dördü Türkiye’den toplam 8 okulun katılımıyla 4 gün boyunca tiyatroyla ilgili öğrendiklerimizi ve ülkeyi gezerek gözlemlediklerimizi sergiledik. Ayrıca birçok ulus ve kültürden arkadaşlar edindim ve çok iyi vakit geçirdim. Umarım seneye bizim okulumuzda yapılacak ISTA festivali de benim katıldığım kadar güzel olur. ALICE, ACI’DAYDI! Her sene olduğu gibi bu sene de ISTA öğrencileri çok güzel bir oyun sergiledik. Tiyatro öğretmenleri ve IB tiyatro öğrencilerinin de yardımlarıyla Alice Harikalar Diyarında’yı başarıyla sahneledik. Bilindiği gibi bu oyunun en zor tarafı benzersiz karakterlerini yansıtmaktı. Renkli, çılgın kostümler ve sahne tavanından sarkan masa sandalyelerle oyunun izleyiciye büyük keyif verdiğini düşünüyorum. Her yıl olduğu gibi bu yıl da oyunu hazırlaması çok yorucu ama çok eğlenceliydi. Uzun saatler okulda kalıp sahneleri tekrar tekrar yapmamız gerekti. Sonunda ne kadar harika bir eser çıkacağını bildiğimizden hiç birimiz yakınmadan üstümüze düşeni yaptık ve çok renkli, heyecanlı ve komik bir oyun çıkardık. Bir ACI öğrencisi olarak sahneye çıkmatan çok hoşlanıyorum ve bunu ISTA gibi güzel bir grupla yapmaktan gurur duyuyorum. Ayrıca oynadığım ilginç karakterin de bana bilgi ve teknik kattığını düşünüyorum. Her gösteriyle bu konuda biraz daha gelişiyorum ve seneye de böyle bir grupla çalışmak isterim. In April, along with 12 friends, I went to Luxembourg to attend ISTA. Before I went there all I knew about Luxembourg is that it is the smallest but richest country in Europe. Now as someone who has walked just about all the length and breadth of the country, I am much more informed about the country’s history, culture, language, architecture, natural beauties and its people. So far of all the countries I have been to it is the most quiet and peaceful place. Even though having cars stop for you and everywhere being spotlessly clean might be a foreign concept for us, I was very impressed by their life-style. Everywhere there were old houses, castles and the pink blossom of cherry trees. At the ISTA Festival there were a total of eight schools, four of which were from Turkey and during the four days of the festival we learned a lot about theatre and showed what we had learned about the places we had visited. I had a great time and made friends from other countries and cultures. I hope the ISTA Festival which our school is to host next year is as good as the one I attended. Alice was in school! Just like every year, this year, too, we, the ISTA students, put on a very good play. With the help of our drama teacher and the IB Theatre students we performed Alice in Wonderland. The most difficult part of putting on this familiar play was to create different characters. I think what we did with the colourful, crazy costumes and the table and chairs suspended from the ceiling really entertained the audience. The preparation for the play was tiring but great fun. We had to stay behind at school until quite late rehearsing and re-rehearsing the scenes. Since we knew in the end the play would be fantastic, none of us complained and we did what we were supposed to do. As an ACI student I love being on the stage and I am proud to perform with a great group of people like ISTA. I also think that through the character I played I learned a lot and developed my technique. Each time I perform I improve and look forward to working with a group like this next year. / / / / / / / / / / / / k ı s a h a b e r S H O RT NE W S Bir Gelenek Canlandı: I Love Broadway A TRADITION REVIVED: I LOVE BROADWAY Özel İzmir Amerikan Koleji Lise birinci sınıf öğrencileri, ünlü Broadway müzikallerinden ‘I Love Broadway’i 24 Mayıs 2012 tarihinde Blake Kültür Merkezi’nde sahneledi. Famous musicals of Broadway was put on stage by our L1 students. Müzikalde, tüm Lise 1. Sınıf öğrencileri rol aldı. Daha önce İzmir Devlet Opera ve Balesi’nde sahnelenen bu müzikalin mutfağında, geçmişte bu opera topluluğunda gitarist kadrosuyla yer alan olan ACI müzik öğretmeni Alkan Günlü vardı. Hair, Cabaret, Fiddler On The Roof, Cats, Phantom Of The Opera, Jesus Christ Superstar, Madam Butterfly gibi 14 müzikalden 22 farklı şarkı içeren müzikalde, öğrenciler hem şarkı söylediler, hem dans ettiler hem de kareografinin hazırlanmasında pay sahibi oldular. Ayrıca sahne amirliği, ışık, ses ve dekor tasarımında da görev alarak, müzikali tam anlamıyla bir öğrenci prodüksiyonu olarak sahneye koydular. Geçen yıl müzik derslerinin yapısının değişmesinin de etkisiyle gerçekleştirilen bu müzikalle, ACI’nın müzikal sahneleme geleneği de sürdürülmüş oldu. I Love Broadway, ilk kez Ankara Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelenmiş, en beğenilen müzikallerin en beğenilen şarkılarını biraraya getirmiş ve farklı bir metin yazılarak, müzikal kültürünü aşılamaya yönelik hazırlanmıştı. Müzikal provalarında bir çok öğrenci kendini fark etme fırsatı buldu. Ben şarkı söyleyemem ya da ben dans edemem diyen öğrenciler aslında bunu nasıl da başarabildiklerini fark ettiler. Bu başarılarının ardından Alkan Günlü’nün deyimiyle öğrencileri sahneye çıkarmak değil, sahneden indirmek zor olabilir. For years at this school there was a tradition of staging a musical every year. After I started teaching at this school ten years ago we staged a different musical each year for five years. Due to a change in the music lessons, it became possible to revive our tradition. The musical we chose this year is I LOVE BROADWAY staged the first time in Turkey by the Ankara State Opera and Ballet Company and is a compilation of all the favorite songs from the most popular musicals. It has a specially written script aimed to imbue an interest in musicals. Later, it was staged by the Izmir State Opera and Ballet by a part of the company to which I belonged as the guitarist. In the following years it was then put on stage by the Istanbul State Opera and Ballet. The musical comprises of 22 songs selected from 14 musicals such as; Hair, Cabaret, Fiddler on the Roof, Cats, Phantom of the Opera and Jesus Christ Superstar. Since I LOVE BROADWAY provided us with such a wide variety of material we were able to involve the whole grade 9, a total of 156 students. The students, sang, danced and helped with the choreography and since students were also involved in stage management, lighting and sound and the set, the whole production was student led. Through this we were able to give all the students the experience of being on stage. During the rehearsals students became aware of talents they had and those who initially had said they could not dance or sing found that they were able to succeed. Consequently, by being introduced to the stage at such an early stage in their lives those students whom I had difficulty getting onto the stage at the beginning are the ones who have got a taste for the stage and wıll be difficult to keep away in the future. Alkan Günlü 8–9 / / / / / / / / / / / / k ı s a h a b e r S H O RT NE W S ACI ÇİKOLATA ACI Chocolate Kulüp öğrencileri Zeynep Yurdakul, Sedef Yağcı Elif Özer, Nilüfer Özhan İlke Kıldacı, Beliz Karasu Ege Erdoğan, Ilgaz Tuncel Ceren Öztop, Elif Çelik The Club Members are: Zeynep Yurdakul, Sedef Yağcı Elif Özer, Nilüfer Özhan İlke Kıldacı, Beliz Karasu Ege Erdoğan, Ilgaz Tuncel Ceren Öztop, Elif Çelik Bu yıl açılan “ACI Çikolata Kulübü”nün 10 öğrencisi, öğretmenleri Banu Güran liderliğinde el yapımı butik çikolataları bizler için büyük bir zevk ve yaratıcılıkla hazırlıyor. Her hafta yeni denemeler ve farklı sunumlarla, bir tutku olan çikolatayı sevdiriyorlar. Öyle ki herkes heyecanla çikolataların satılacağı öğle tenefüsünü bekliyor. ACI Çikolota Kulübü, çikolatayla harikalar yaratmak isteyenleri Çarşamba günleri kulüp saatinde Parsons Binası’nda bekliyor. A new extra-curricular activity, added to the selection this year, is the ACI Chocolate Club. Its ten student members and their sponsor teacher, Banu Guran, are taking great pleasure in using their creativity to make handmade chocolates for us. The new creations each week make us even greater chocolate lovers. Consequently, every one waits eagerly for the club’s lunch time sales. If you would like to create wonders with chocolate then join us in the Parsons building at club time on Wednesdays. Çikolata ile ilgili bilmedikleriniz Azteklerden günümüze gelen çikolata bilinenin aksine çok faydalı. Vücut ısısında eriyen tek yiyecek maddesi olan çikolata damar tıkanıklığı yapıyor. İçindeki antioksidanlar nedeniyle kanserle mücadelede faydalı. Çikolata aynı zamanda güçlü bir kalsiyum kaynağıdır kemiklerimize iyi gelir. Harvard Tıp Akademisi uzmanları kakaonun yüksek tansiyonu düşürdüğü bilgisini savunuyorlar. Kaliforniya Üniversitesi profesörleri ise her gün az miktarda tüketilen çikolatanın kanda pıhtılaşmayı önlediğini ve böylece kalp krizi riskini azalttığını söylüyorlar. Aztek kralları günde 50 bardak sıcak çikolata içerlermiş ve en değerli misafirlerine ikram ederlermiş. Sadece kokusuyla bile mutluluk hormonu endorfini harekete geçiren çikolatayı siz de yanınızdan eksik etmeyin. Some little-known facts about chocolate: Contrary to popular belief, chocolate is actually very beneficial to the body. It is the only food which melts a body temperature and therefore does not clog the arteries. The anti-toxidants it contains help in the fight against cancer. Chocolate is also an excellent source of calcium so is good for our bones. Experts at Harvard Medical Faculty claim that cocoa helps reduce high blood pressure. Professors at the University of California believe if a small amount of chocolate is comsumed every day it prevents blood clots and therefore, reduces the risk of heart disease. The Aztec Kings supposedly drank 50 cups of hot chocolate every day and served it to their most important guests. Even the smell of chocolate is enough to stimulate the production of the ‘happiness’ hormone, endorphin. So,do not go anywhere without some chocolate! / / / / / / / / / / / / k ı s a h a b e r S H O RT NE W S ÇOK DİLLİLİK VE KÜLTÜRLÜLÜK MultiLingualism and MultiCulturalism Üsküdar Amerikan Lisesi’nde düzenlenen 2.Yabancı Dil Konferansının onur konuğu Dr. Hildegard Morales ACI 2. Yabancı Diller Bölümünün davetlisi olarak okulumuza geldi. İkinci Yabancı Dil dersi öğrencileriyle söyleşen Dr. Morales “ÇOK DİLLİLİK VE KÜLTÜRLÜLÜK” konusunu, kendi deneyimlerini ve fikirlerini öğrencilerle paylaştı. Dr. Hildegard Morales, who was the opening speaker at the Second Foreign Languages Conference held at Uskudar American Academy, was invited to ACI by the Second Foreign Languages Department where she gave a talk on “MultiLingualism and Culturalism” to the students studying German and French. She shared her experience with and her ideas on this subject with the students. 10–11 Şili’li Üniversite profesörü, dil bilimci, pedagog, İspanyolca’da holistik eğitim uygulayıcısı olan Dr. Hildegard Morales dünyanın her yerinde gençlerle konferanslara konuşmacı olarak katılıyor. Dr. Hidegard Morales gönüllü öğretmenlik yaparak dünyayı dolaşmasının dördüncü yılında Türkiye’deydi. Şili’de yaşayan Morales, mezun olduğu Tarapaca Üniversitesi ile bağlantılarını sürdürüyor ve Amerikalı üniversite öğrencilerine yönelik Yoğun İspanyolca programını koordine ediyor. Ayrıca, gençliğinde Fulbright bursu alarak Yabancı Dil olarak İngilizce ve İspanyolca Öğretmenliği alanında lisans üstü eğitimini aldığı Nothern Iowa Üniversitesi ile bağlantıları da sürüyor. Pek çok okulu ziyaret ederek öğrenciler ve öğretmenlerle konuşan Morales, onlara hayattaki amaçlarımıza yönelik hayal kurmanın ve o doğrultuda azimle ilerlemenin, hayata olumlu yaklaşmanın önemini anlatıyor. Kendisini “Bütüncül Eğitim” alanına yakın hisseden Morales, İstanbul ve İzmir’e gelmesini, Türk kültürü ile tanışmasını sağlayan herkese de şükranlarını sunduğunu söylüyor. Bu gezinin en güzel yanının, gelirken sadece Üsküdar Amerikan Lisesi’nin İspanyolca öğretmeni Michael Geneser’i tanıyorken şimdi Türk, Amerikalı, öğretmen, idareci, öğrenci pek çok muhteşem arkadaşla ülkemizden ayrılması olduğunu söylüyor. Bu seyahatin kendisine “küresel bir nimet” olduğunu da belirtmeden geçemiyor. Türkiye’de edindiği deneyimi de Şili’dekilerle paylaşacağını, amacının önyargılardan uzak karşılıklı anlayışa hizmet etmek olduğunu da ifade eden Morales, bunun bir Fulbright’lı olarak Fulbright misyonunun bir parçası olduğunu da söylüyor. Dr. Hildegard Morales is a professor at a university in Chile and a grammarian, pedagogue and linguist as well as being a practitioner of holistic education. She travels all over the world speaking at conferences and to groups of students. Professor Hildegard Morales visited Turkey in her fourth year of voluntary teaching around the world. She lives in Chile, her homeland, and she has close ties to her Alma Mater, Universidad de Tarapaca, where she coordinates an intensive Spanish program for American college students. She also has connections with the University of Northern Iowa where Fulbright awarded her with a scholarship to pursue graduate studies in Teaching English and Spanish as Foreign Languages. Her doctoral studies are centered in Education. Professor Morales has visited many schools where she has talked with teachers and students about the importance to ‘Dream to Persevere’ when it comes to objectives in life and to be positive in a world that brings so much stress to all of us. Her approach to holistic education has been received warmly. She thanks all those involved in bringing her to Istanbul and Izmir and encourages them to become immersed in the Turkish culture as well. What was best this trip for her? For her to come to Turkey knowing one person; her friend, Michael Geneser, a Spanish teacher in Uskudar American Academy and now, today, to feel she will leave Turkey with many wonderful friends; Turkish and American students, teachers and administrators. She summarizes this trip as a “Global blessing” As part of her Fullbright mission as a Fullbrighter, she is planning on sharing her experience in Chile and promoting more mutual understanding beyond stereotypes that for certaın exist in both realities. Dr. Morales said, “One teacher told me yesterday that her students were already using some of the values I emphasized in my talks. I think the student said something like: Now I BELIEVE!! How powerful! / / / / / / / / / / / / k ı s a h a b e r S H O RT NE W S HAZIRLIK ÖĞRENCİLERİNDEN MÜTHİŞ FİNAL A FANTASTIC END TO THE YEAR BY PREP STUDENTS Özel İzmir Amerikan Koleji Hazırlık sınıfı öğrencilerinden muhteşem bir sene sonu finali... ACI Prep students perform a wonderful finale to their Prep year Opera ve Çok Sesli Koro Kulübü öğrencilerinin de katılımıyla zenginleşen 80 kişilik dev müzik korosu, öğretmenleri Çağrı Düzalan’ın yönetiminde, geniş bir repertuvar sergiledi. Okul marşları ve opera müziklerinden örnekler sunan koro, değişik kültürlerden şarkılara da yer verdi. Yatılı piyano kursu öğrencilerinin kısa piyano resitali, bale figürleriyle renklendi. Öğrencilerin müzik ziyafeti, zengin içeriğiyle izleyiciler tarafından büyük beğeni ile izlendi. Hazırlık öğrencilerinin resim çalişmaları da fuayede yer aldı. Okul yönetimi, dört yıldır büyük bir istek ve özveri ile gerçekleşen bu etkinliğin öğrencilerin sosyal ve kültürel gelişimlerini arttırmasına yardımcı olduğunu ifade etti ve emeği geçenlere teşekkür etti. The 80 strong Opera and Polyphonic Choir Club performed a varied programme under the leadership of their music teacher, Çağrı Düzalan. The choir performed the school marches, selections from operas as well as songs from different cultures. The piano course students from the boarding department gave a short piano recital which was enhanced by some ballet. The captivated audience were impressed by the wide variety of musical pieces performed. The Prep students’ art work was displayed in the foyer of Blake Auditorium. The school administration stated that this event, organised for each of the last four years, help propagate the students’ social and cultural development and thanked all those involved for their hard work and dedication in organising the evening. / / / / / / / / / / / / k ı s a h a b e r S H O RT NE W S HAYAL GÜÇLERİ ÖDÜL GETİRDİ! IMAGINATION BRINGS AN AWARD! Özel İzmir Amerikan Koleji öğrencileri, 25 Şubat 2012 tarihinde ilk kez katıldıkları Destination Imagination (DI) Bölgesel Turnuvalarında kategorilerinde birinci oldu! This was the first time that the American Collegiate Institute has entered the Destination Imagination (DI) Regional Tournament but they walked away with a first prize in their category! 12 Öğretmenleri Pınar Ünver ve Gülşen Sokullu Köseler’in liderliğinde tiyatral alanda yarışan Özel İzmir Amerikan Koleji öğrencileri Lidya Yengül, Ayşen Kocakabak, Gülşah Çelik, Ece Sezgin, Melodi Var Öngel, Sıla Sınık ve İdil Mutafoğlu, “DI VISION” isimli filmleriyle Challenge C kategorisinin birincisi oldular. “Turning Tables” isimli takımın, yarışmaya katıldığı DI-VISION adlı filmi, bir dans yarışmasını ve iki farklı kültürden iki genç kızın arkadaşlığını konu ediyordu. Rus ve Japon kültürlerinin etkileşimini içeren filmde öğrencilerin amacı bir film fragmanını canlandırmak ve buna orjinal soundtrack bestelemekti. Uzun bir çalışma döneminden sonra katıldıkları turnuvada yaratıcılık ve hayal güçleri ile elde ettikleri başarı İzmir Amerikan Koleji öğrencilerini çok mutlu etti. Öğretmen koçları Pınar Ünver ve Gülşen Sokullu Köseler de öğrencilerin gösterdikleri bu başarı karşısında memnuniyetlerini belirtirken, “Okulumuzda bu sene yeni kurulan Destination Imagination Kulübü öğrencilerin yaratıcılıklarını, anlık problem çözme becerilerini ve takım çalışmasındaki uyumlarını arttırmalarını amaçlamaktadır. Öğrencilerimiz ilk defa katıldığımız bu ilk turnuvada yaratıcılıkları ve hayal güçleri sayesinde böylesine güzel bir sonuç aldılar. Onlarla gurur duyuyoruz. Takımımız bu sonuçla, Robert Koleji’nde yapılan İstanbul, DI Avrasya Turnuvasına katılmaya hak kazandı” dediler. ACI students, LidyaYengül, Ayşen Kocakabak, Gülşah Çelik, Ece Sezgin, Melodi Var Öngel, Sıla Sınık and Idil Mutafoğlu, under the leadership of their teachers, Pınar Ünver and Gülşen Sokullu Köseler, came first in the Challenge C category in the section of histronic theater with their film “DI- VISION”. The group, who named themselves “Turning Tables”, entered the tournament with their film which centers round a dance competition and the friendship between two young girls from different cultures. The film examines how the Russian and Japanese cultures affect each other. The students planned to act out a fragment of the film and compose an original soundtrack for it. After such a long period of working on the project the students were very happy with their success – a result of creativity and imagination. The two coaches, Pınar Ünver and Gülşen Sokullu Köseler , were very pleased with the students’ achievement . They said that aim of the Destination Imagination Club, newly formed this year, was to develop the student members’ creativity, to learn to solve spontaneous problems and learn to work as a team. “We are very proud of them and because of the result our team has earned the right to take part in the DI European Tournament to be hosted in Istanbul by Robert College”. / / / / / / / / / / / / h a b e r NE W S Çivi yazısından aydınlığa uzanmak FROM CUNEIFORM FORM OF WRITING TO ENLIGHTENMENT Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ, 9 Mayıs tarihinde bir söyleşide ACI öğrencileriyle buluştu. Kitaplarını da imzalayan 98 yaşındaki Çığ, Sümer kültürüyle sınırlı kalmayarak başka birçok konudan söz etti. Bilgisi, deneyimiyle ve duruşuyla dinleyenler üzerinde büyük etki bırakan Çığ’ın söyleşisini, ACI in Action için Tarih öğretmenimiz Sema Gür kaleme aldı. Our students met with the famous Assyriologist Muazzez İlmiye Çığ at an interview on 9th of May at Alaçatı. Our history teacher Sema Gür wrote that special day for ACI in Action. 14–15 Atatürkçü Türk gençleri olarak tüm dünyada tanınan, bilime büyük katkıları bulunan bir bilim insanı ile tanışmanın gururunu yaşadık. Biz ona dokunduk, o bizim aklımıza, yüreğimize dokundu. Biz onu çok sevdik… We are honoured to have met such a world-renowned scholar who has had such an impact on her field of study. We shook her hand and she touched our minds and hearts. We fell in love with her. Onun gözlerindeki ışığı ve dimdik duruşunu seyrederken, muhteşem Türkçesi ile akıcı konuşmasını dinlerken, her soruyu dikkatlice dinleyip yanıtlarken görseniz 1914 doğumlu olduğuna inanamazdınız… Biz gördük, dinledik… inanamadık… 20 Haziran 1914’te doğmuş, Bursa’da büyümüş ünlü Sümerolog. Özel bir okulda Fransızca ve keman dersleri almış. Öğrencilerimizin kitaplarda okuduğu Birinci Dünya Savaşı yıllarını, Kurtuluş Savaşı’nı görmüş bir bilim insanı…1926 yılında, devrimlerin yaşandığı süreçte sınavla Bursa Kız Muallim Mektebi’ne girmiş ve 1931 yılında mezun olmuş. Öğretmenlik mesleğini yapmış ve 1935’te Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Sümeroloji Bölümü’ne girmiş. Ailesinin, uzakta okumasına nasıl izin verdiğini sorduk, gülümsedi… Aydın bir ailesi olduğunu, onların büyük desteğini aldığını dile getirdi ve kız çocuklarının mutlaka okuması gerektiğini, Türkiye Cumhuriyeti’nin yükselmesinde bunun çok önemli olduğunu aktardı. As we looked into her twinkling eyes and noticed how straight she held herself, as we listened to her superb Turkish spoken so fluently, and then how she listened so carefully to each question and then answered, we could not believe that she was born in 1914. We looked . . . we listened . . . we could not believe it. . . This famous Assyriologist was born on June 20th, 1914 and grew up in Bursa. She took French and violin lessons at a private school. She lived through World War I and the War of Independence which we have only read about in books. In 1926 during the reforms, she passed the entrance exam for the Bursa Girls’ Teachers’ Training School, graduating in 1931. She worked as a teacher until 1935 when she began studying in Ankara University Faculty of Language, History and Geography, Department of Assyriology. She was asked how her parents had agreed to her studying away from home - to which she smiled. She explained she had a very openminded family who were totally supportive of / / / / / / / / / / / / h a b e r NE W S Üniversiteyi 1940 yılında bitiren Çığ, İstanbul Arkeoloji Müdürlüğü’ne atanmış. Burada 31 yıl boyunca meslektaşı Hatice Kızılay ve Dr. F. R. Kraus ile müzenin deposunda bulunan Sümer, Akad ve Hitit dillerinde yazılmış 74 bin tableti okumuş ve arşiv oluşturmuş. Üç bin tabletin kopyasını yapıp katolog halinde yayımlatmış. Öğrencilerimiz ona çivi yazısının nasıl çözüldüğünü sordu ve uzun uzun Pers kitabelerinden, Akad çivi yazılarının çözümünden bahsetti. Karşılaştırmalı yöntemlerle çözüldüğünü anlattı. “Biz uğraşsak okuyabilir miyiz?” dedik, çok çalışmamız gerektiğini, uzun bir süreçte okuyabileceğimizi söyledi. Söyleşimiz sırasında Muazzez Hanım’ın Hitit dilini de çok iyi bildiğini öğrendik. 1965’te Roma’da sergilenen Hitit sergisini Londra’ya götürdüğünü öğrendik. Hitit ve Sümer kültürüyle ilgili 13 kitap yazmış ve bunlardan bir tanesi de çocuklar için yazılmış “Zaman Tüneliyle Sümerler’e Yolculuk” kitabıydı. Tarihin çocuklara sevdirilmesi ve doğru anlatılmasının, kültür birikimi açısından çok önemli olduğunu belirtti. Muazzez İlmiye Çığ bizlere Sümer kültüründen örnekler verdi ve okuduğu tabletlerde çok ilginç bilgilere rastladığını belirtti. Kadınlara Sümer kültüründe değer verildiğini, birçok hakka sahip olduklarını aktardı. Hatta kadınların meyhane açma yetkisine dahi sahip olduğunu ve mülkleri kızlarına devredebildiklerini anlattı. Bugün kullanılan bazı sözcüklerin Sümerce’ de var olduğunu, ona Anadolu’nun birçok bölgesinden yerel bilgiler geldiğini söyledi. Biz sorduk o hiç yorulmadan cevap verdi. Bir Cumhuriyet aydını olarak Atatürk ilkelerine ve insan haklarına sahip çıkmamızı öğütledi. Kitaplarını imzaladı, elimizi tuttu, gözümüzün içine derin derin baktı. Herkese “birey” gözü ile baktı, önemsedi. Biz bir bilim insanı nasıl olurmuş onu gördük ve ondan öğreneceğimiz çok şey olduğunu anladık. Bilgi sahibi olmadan bilinç sahibi olamayacağımızı hatırlattı bize… Atatürkçü Türk gençleri olarak tüm dünyada tanınan, bilime büyük katkıları bulunan bir bilim insanı ile tanışmanın gururunu yaşadık… Biz ona dokunduk, o bizim aklımıza, yüreğimize dokundu… Biz onu çok sevdik… her and believed girls should be educated. She also believes that this is very important for the development of the Turkish Republic. After graduating from university in 1940, Muazzez Hanım was appointed to the Istanbul Directorate of Archaeology. She spent 31 years here with her colleagues, Hatice Kızılay and Dr. F.R. Kraus deciphering the 74,000 Sumerian, Acadian and Hittite tablets stored in the repository and then archiving them. She copied 3,000 tablets and published them in a catalogue. Our students asked her how she deciphered the cuneiform writing and she spoke at length about the deciphering of the Persian inscriptions and the Arcadian cuneiform writing. She explained how they were used to compare to the Sumerian cuneiform writing so leading to it being deciphered. We, of course, asked if it would be possible for us to read them to which she answered, “Only after a lot of study and in the course of time”. During this interview we learned that Muazzez Hanım know the Hittite language very well. She took the Hittite exhibition, displayed in Rome in 1965, to London. She has written 13 books about the Hittite and Sumerian cultures and one of these books; “Travelling back to the Sumerians through the Time Tunnel” was written especially for children. She pointed out that history needs to be explained well to children so that they develop a love for the subject and this is very important in developing their cultural awareness. Muazzez İlmiye Çığ gave us examples of the Sumerian culture and told us she came across some very interesting information in the tablets she read. The Sumerian culture valued women and gave them many rights. They were even allowed to open taverns and to bequeath their property and possessions to their daughters. Some words we use today come from the Sumerian language. She never grew tired of our questions. She recommended us, as an intellectual of the era of the Republic, to keep to the principles of Atatürk and to protect human rights. She signed books, shook hands and met us in the eye. She treated everyone as an individual. We learned what a true scholar should be and understood how much we could learn from her. She reminded us that we cannot acquire knowledge without being inquisitive. We are honoured to have met such a worldrenowned scholar who has had such an impact on her field of study. We shook her hand and she touched our minds and hearts. We fell in love with her. //////////// h a b e r N E W S ATA’NIN ARMAĞANI İKİ ÖNEMLİ GÜN, İKİ GÜZEL TÖREN TWO IMPORTANT DAYS GIFTED BY ATATÜRK AND TWO BEAUTIFUL CEREMONIES. ACI'da bayram kutlamaları yıllardır aynı titizlik ve coşkuyla yapılıyor. Impressive celebrations on national days are a real tradition at ACI. 29 Ekim 1938 29th October 1938 Cumhuriyetin ilanına tanıklık eden okulumuzda 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı her sene olduğu gibi bu sene de büyük bir coşkuyla kutlandı. Our school, which witnessed the declaration of the Republic, celebrated the national days with fervour. 19 Mayıs 1948 19th May 1948 16–17 //////////// h a b e r N E W S 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutlamak amacıyla ACI’da düzenlenen etkinlikler, günün anlamını çok güzel bir şekilde öğrencilere yansıttı. Hazırlanan programda zor bir dönemde bin bir güçlükle kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tarihini, dönemin insanlarını canlandıran öğrencileriden dinlemek ulusal egemenlik kavramının önemini bize bir kez daha hatırlattı. Törene başlarken Tülay Aktaş İşitme Engelliler İlköğretim Okulu öğrencilerinin İstiklal Marşı’nı işaret diliyle söylemeleri ve programın sonunda sergiledikleri halk oyunları gösterisi oldukça ilgi çekici ve etkileyiciydi. Kısaca ifade etmek gerekirse 23 Nisan’da çok çarpıcı ve çeşitli değerlerin anımsatıldığı bir kutlama yapıldı. ACI Beden Eğitimi Bölümü’nce hazırlanan 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı programı da bir o kadar coşkuluydu. ACI’nın Müdürlerinin ve Beden Eğitimi Bölümü’nün en genç üyesi Merve Hanım’ın yaptığı konuşma günün önemini özetliyordu. Spor ödüllerinin dağıtıldığı törende neredeyse tüm okul sahnedeydi. Atatürk’ün spora verdiği önem düşünüldüğünde, okulun Ulu Önder’in izinden gittiği, öğrencilerin aldığı ödüllerle kanıtlanmış oldu. Ödüller verilirken aralarda çeşitli dansların sergilenmesi, bayram coşkusunu artırdı. The activities organised for the purpose of celebrating the 23rd April National Sovereignty and Children’s Holiday really brought across the true meaning of this day to us. The June programme mirrored the many difficulties suffered by those who founded the first Turkish National Assembly. By listening to the students who portrayed people of that time and brought to life the historical period we were reminded once again of the importance of the concept of National Sovereignty.The ceremony opened with the students from the Tülay Aktaş Elementary School for the Hearing –Impaired signing the National Anthem and they performed folk dances at the end of the ceremony. Our students were captivated and impressed by these. In short, this year’s 23rd April Ceremony was striking and one which reminded us of a number of values. The same can be said for the 19th May Remembrance of Atatürk and Youth and Sports’ Holiday, which was organised by the Department of Physical Education. The importance of the day was summed up by our principals and the youngest member of the PE department, Merve Hanım. The sports’ awards were distributed at this ceremony which meant most of the school was up on stage. If we consider how much importance Atatürk gave to sport then the awards won by our students support the fact that our school is following in the steps of Atatürk. Our exuberance at the ceremony was increased by some dance displays performed between the presentations of the awards. //////////// h a b e r N E W S ANNE FRANK MÜZESİ ANNE FRANK MUSEUM İzmir Amerikan Koleji Model Birleşmiş Milletler Kulübü, 22-23 Ocak 2012 tarihlerinde THIMUN Konferansı'na katılmak üzere Hollanda’daydı. Kulüp üyelerinden Pırıl Özgerçin, ziyaret ettiği Anne Frank Müzesi’ni ACI in Action için yazdı. ACI's Model United Nations attended a conference in Netherlands. Pırıl Özgerçin, an MUN Club student, wrote about the Anne Frank Museum, which was an interesting spot at the journey. 18–19 İzmir Amerikan Koleji, Model Birleşmiş Milletler kulübüyle bir konferansa katılmanın birçok güzel yanı var. Asıl amacı, üyelerine genel kültür, geniş ve küresel bir vizyon kazandırmak olan kulüp, bunu sadece katılınan konferanslar aracılığıyla yapmıyor. Konferans dışında, bizlere, yani öğrencilere, kulüp öğretmenlerimizin kattığı Avrupa ve dünya tarihi hakkında kültür ve bilgilerle, bu gezinin eğitici anlamı farklı yönleriyle vurgulanıyor. Genellikle Ocak ayının son haftasında gerçekleşen yüksek tempolu fakat bir o kadar da eğlenceli THIMUN konferansından sonra, ACI MUN kulübü olarak geleneğimiz, konferansın sonunda gezimize bir gün daha ekleyerek, Lahey’den Amsterdam’a geçmek. THIMUN 2012 konferansının sonunda da, bu geleneği bozmayıp hepimiz, Didem Erpulat’ın liderliğinde Lahey tren istasyonundan, Amsterdam Centraal tren istasyonuna doğru yola koyulduk. İstasyonun çıkışına yürüyünce şehrin gözüme ilk çarpan özelliği kanalları oldu. Didem Hanım bize Amsterdam’a Kuzey Avrupa’nın ikinci Venedik’i adının yakıştırıldığını söyledi. Kanalları ve kendine has dar binaları olan Amsterdam’ı gezmeye başladık. ACI MUN kulübünün her şehirde en az bir müze gezmek gezilerin ihlal edilemez kuralıdır. Bu There are a number of good reasons for ACI’s Model United Nations Club to attend a conference. The primary objective of the club is for its members to gain a broad and global vision while increasing their general knowledge. This is not achieved by attending just one conference. Our sponsor teachers, as well as teaching us about European and World history also give us information about the cultures of those places, therefore underlining the different educational aspects of this trip. The THMUN Conference is generally held in the last week of January. The pace of the conference is fast but fun. Traditionally the group stays one extra day at the end of the conference, moving from Lahey, where the conference is held, to Amsterdam. We continued this tradition and with Didem Hanım travelled to Amsterdam Centraal train station from Lahey. On leaving the train station the first things to catch my eye were the canals. Didem Hanım told us that Amsterdam deserved the name of ‘The Second Venice’ of Northern Europe. So, we began touring Amsterdam with its canals and tall, narrow buildings. One of the rules of any MUN club trip is that the participants should visit at least one museum in any city they are in. We decided, therefore, to visit the Anne Frank Museum. After wandering a maze of streets from the famous Dam Square //////////// h a b e r N E W S MUN Kulübü öğrencilerimiz bu sene THIMUN’da, en prestijli ülkelerden biri olan Çin’i temsil ettiler. Our MUN students represented China which is considered to be a very prestigious country of the THIMUN. sene de Amsterdam’da Anne Frank müzesine gitmeyi kararlaştırmıştık. Amsterdam’ın ünlü meydanı Dam’ı geçerek, birkaç sokak saptıktan sonra Prinsengracht nehrine bakan Anne Frank’in evine ulaştık. Anne Frank müzesi önünde metrelerce uzanan kuyruğuyla meşhurdu fakat biz erkenci davranıp, açılış saatinde müzeye geldiğimiz için bunun gibi bir problemle karşılaşmadık ve hızlıca biletimizi alıp içeri girdik. Hazırlık yıllı İngilizce dersimizde hepimiz Anne Frank’in Günlüğünü okuduğumuz için müzenin tarihi ile aşınaydık. Otto Frank 1940 yılında baharat yapımı işini Amsterdam’ın Singel kanalına yakın kısmından buraya taşımıştı. Daha sonra, İkinci Dünya Savaşı ve Hollanda’nın Nazi işgalleri tüm hızıyla sürerken sadık çalışanları Miep ve Victor Kugler’in yardımlarıyla burası hem iş yeri hem de Frank ailesi ve aile arkadaşları için bir saklanma mekânı olmuştu. Bu yapı bir bina ve binanın içinde saklı olan, dar, diğer bir binadan oluşuyordu. “ The Secret Annex” olarak adlandırılan bu diğer binanın girişi küçük bir kitaplıkla saklanıyordu. Kitaplığın oluşturduğu dar girişten geçip, dik bir merdivenle karşılaşınca, açıkçası, yaşam koşulları daha ne kadar kötü olabilir diye düşünüyordum fakat bu daha başlangıçtı. İşgal sokaklarına doğru ilerledikçe, Frank we reached Anne Frank’s house which overlooks the Prinsengracht River. Normally there are very long queues outside the museum but we avoided this by being there early ready for the opening time. We had all read The Diary of Anne Frank in our Prep year so we were familiar with the history. In 1940, Otto Frank had moved to this house from the Singel Canal in Amsterdam in order to continue his business in the production of spices. Later after the beginning of World War II and during the full throes of the Nazi invasion this house became where they continued their business and the hiding place of the Frank family and friends with the help of their loyal workers, Miep and Viktor Kugler. The place where they hid, known as ‘The Secret Annexe’, was located in the next building and accessed through a door cleverly disguised as a bookcase. When I squashed myself through that narrow entrance and came to the steep staircase, I thought how difficult life must have been for them. But this was only the beginning. Eight members of the Frank family lived squashed together high up in the far corner //////////// h a b e r N E W S ailesi binanın daha da yüksek ve köhne köşelere saklanıyor ve sekiz kişi, aynı yaşam alanına sıkıştırılıyorlardı. Duvarların hiç birinde pencere yoktu. Karanlıkta yaşıyorlardı, korkudan ışıklarını bile açamıyorlardı. Tüylerim diken diken oldu, günlüğünü okuduğumuz Anne Frank, bu gibi bir ortamda hâlâ umut doluydu ve geleceğe dair hayalleri vardı. Dört yanını çevreleyen duvarlar içeriye ışık girmesini engellerken, onun içindeki ışığı söndürmemişti. Anne’in odasının duvarları film posterleri ve magazin sayfalarıyla doluydu. Bu posterleri yapıştırmasının amacı, bu tatsız yeri biraz daha katlanılabilir kılmaktı. Müzede hiç mobilya yoktu çünkü Otto Frank mobilya konulmasını istememişti fakat duvarlarda günlükten alıntılar, fotoğraflar ve video oynatan küçük ekranlar vardı. Beni bunlardan en çok etkileyen Otto Frank’in kızı hakkında konuştuğu kaydı oynatan ekrandı. Bu gizli binada yaşayan sekiz kişinin hepsi, ihanete uğramışlar ve ihbar edilmişlerdi. 20–21 Farklı toplama kamplarına götürülen Frank ailesinin üyelerinden sadece Otto Frank hayatta kalmış ve o da 1960 yıllında bu müzenin açılmasına yardım etmişti. Tüm ailesinin ölümüne tanık olmuş, acılı bir babanın sözlerini dinlemek yürek parçalayıcıydı. Çıkışa doğru Edith Frank ve onun aile ağacını anlatan, kafeteryanın yakınında bulunan bir oda vardı ve geçmişten bugüne tüm ırkçılık hareketlerini gösteren bir başka video odası. Anne Frank, Nazi Soykırımında ölen yaklaşık 6 milyon insandan sadece biriydi fakat bu bir hikâye geri kalan milyonların acısını yansıtıyor ve Amsterdam’ın Prinsengracht sokağında olanların unutulmaması için ziyaretçilerini bekliyordu. Çok üzücü fakat bir o kadar da öğretici bir geziydi. Dışarı çıkan tüm insanların kaşlarının hafiften çatık olduğunu gözlemledim. Bu küçük ev, taşıdığı sembolik anlam ile tüm ziyaretçilerini etkilemiş ve geleceğe yönelik bir mesaj vermişti, “ Unutmayacağız.” of the building. There were no windows so they lived in the dark afraid to turn on any lights. I had goose bumps as I remembered reading her diary and learning that despite the living conditions, Anne Frank remained full of hope and had plans for the future. The darkness she lived in could not extinguish the light inside her. The walls of Anne’s room were covered with film posters and pages from magazines. The reason she did this was to make living there more bearable. There was no furniture in the museum as Otto Frank had not wanted there to be, but on the walls were excerpts from Anne’s diary, some photographs and small screens showing videos. The video which affected me most was of Otto Frank speaking about his daughter. The eight people hiding here were betrayed and denounced to the authorities. All eight were taken to different concentration camps and only Otto survived and he helped in the opening of this museum in 1960. It was heartrending to hear a grieving father talk about the loss of his family. Towards the exit, next to the cafeteria, is a room which displays the family tree of Edith Frank and has a video room which shows all the racist acts committed from the past until today. Anne Frank was only one of the six million people who died as a result of the genocide carried out by the Nazis. However, her story reflects the suffering of the others and Prinsengracht Street in Amsterdam is waiting for visitors who will make sure this horror is never forgotten. While being a very sobering trip it was also a very educational one. I saw that all the people who left the museum were frowning. This small house had had an effect on all its visitors and was giving a message for the future: “We shall not forget”. //////////// h a b e r N E W S IB ÖĞRENCİLERİMİZDEN BİR SERGİ AN EXHIBITION FROM OUR IB STUDENTS Özel İzmir Amerikan Koleji Uluslararası Bakalorya (IB) Programı öğrencileri Cansu Uslu, Simla Usmen, Yağmur Yörük ve İdil Özer, IB diploması alabilmek için Görsel Sanatlar Dersinde yaptıkları çalışmaları içeren bir sergi açtılar. In order for the International Baccalaureate (IB) Visual Arts students to gain their diplomas they have to put on an exhibition of their work. The students were; Cansu Uslu, Simla Usmen, Yağmur Yörük and Idil Özer. Uluslararası Bakalorya (IB) Programı gereği, seçmeli olarak aldıkları Görsel Sanatlar dersinde işledikleri konularla ilgili iki senelik emeklerini içeren bir sergi açan öğrenciler, öncelikle çalışmalarını yapılan toplantılarda tüm diğer öğrencilere detaylarıyla anlattılar. Arkadaşlarını bu konuları neden seçtikleri ve sergiye nasıl hazırlandıkları ile ilgili bilgilendiren öğrenciler, daha sonraki aşamada Uluslararası IB Organizasyonu tarafından görevlendirilen bir yetkiliye sunum yaptılar. İzmir Amerikan Koleji Görsel Sanatlar Öğretmeni Deniz Ayhan Egeli, öğrencilerin yoğun bir çalışma döneminden geçtiklerini söyledi ve onları emeklerinden dolayı kutladı. Egeli, öğrencilerin IB diploması almak için gerekli olan bu sergiden başarılı notlar alarak geçeceklerini düşündüğünü ifade etti. The exhibition includes the work they have produced over the two-year elective course and is preceded by a meeting where each student must explain in detail to the rest of the students what their work is about. In this presentation each student explains why she chose that particular subject to explore in her work and how she has prepared for the exhibition. Following this each student gives a presentation to a moderator appointed by the IB Organisation. The ACI Visual Arts teacher, Deniz Ayhan Egeli, explained what a difficult and intensive time the students had experienced and congratulated them on the results. Ms. Egeli is sure that the students will get the grades they deserve from this exhibition, a requirement of the IB programme. //////////// h a b e r N E W S Amerika Üniversitelerini keşfetmek Discovering American Universities for Ourselves Özel İzmir Amerikan Koleji öğrencilerinden dokuz kişilik bir grup, 7 - 14 Nisan tarihleri arasında bir ilke imza attı ve Amerika Üniversiteleri Gezisi yaptı. ACI’lılar yedi günlük gezi süresince üç eyaletteki 15 üniversiteyi ziyaret etti ve önemli bir deneyim kazandı. Bu geziyi ACI in Action için Elif Fotocan kaleme aldı. A group of nine ACI students visited American universities from 7th-14th April. During their seven-day stay, the students visited 15 universities in three states. Elif Fotocan wrote about the trip for ACI in Action. Okul gezilerinin en önemli özelliğinin ileriki yıllarda geriye baktığımızda konuşabileceğimiz bir olayın, hâlâ gülebileceğimiz ve bizim dışımızda kimsenin anlamayacağı ortak şakaların, esprilerin olduğuna inanıyorum. One of the main benefits of such a trip is that it gives us memories that we can look back and relive. The ‘in’ jokes that we shared are all part of this. 22–23 Gelenekselleşmesini umduğum ve ilki 7 – 14 Nisan tarihlerinde yapılan Amerika Üniversiteleri Gezisi’ni gerçekleştiren dokuz öğrenci arasında arasında ben de vardım. Bir önceki hayatında New Yorklu olduğunu iddia eden Didem Hanım ve “Türklerin yavaş hareket ettiğini söyleyen” bir grupla uğraşmak zorunda kalan dakik Yurt Dışı Üniversiteler Danışmanı Ms. Victoria’nın işbirliği ve çabaları sayesinde gerçekleşen bu gezi bence - eminim ki diğer sekiz öğrenci de bana katılacaktır - büyük bir başarıyla sonuçlandı. Yedi günde pek çok kişinin başaramayacağını başarıp 3 eyaletteki I was one of the nine students who participated in the trip to visit some American universities from 7th – 14th April. My personal wish is that this trip takes place every year. It was made possible by the efforts and collaboration of the school College Counselor, Ms. Victoria, who had to deal with Didem Hanım who claims to have been a New Yorker in a former life and us - a group of laid back and slowmoving Turkish students. Despite all this, I can say that the trip, and I am sure the other members of the group would agree, was a resounding success. In those seven days we //////////// h a b e r N E W S 15 üniversiteyi gezdik. Harvard, Yale ve Columbia gibi önemli ve adını daha sık duyduğumuz üniversitelerin yanı sıra Bentley, Tufts, Northeastern gibi önemli pek çok üniversite de turumuza dahildi. Adnan Menderes Havaalanı’nı boydan boya koşarak başlayan yolculuğumuzun, aynı havaalanında yorucu bir haftanın sonunda herkesin bavullarını almayı beklerken bir köşede oturmasıyla son bulması kimseyi şaşırtmamış olsa gerek. Ayrıca Amerikalıların kutladıkları özel günlerinden birinde orada bulunmak da bizim şansımıza oldu. Onların “Easter”, bizim “Paskalya” dediğimiz bayramlarında tüm okullar tatil olduğundan, biz de Paskalya Bayramı’nı New York City’yi talan ederek geçirdik. Üzerinde paskalya yumurtası, meyve sepeti, havuçlar veya değişik hayvanlar bulunan şapkalar giyerek sokaklara dökülmüş New York halkının arasında yol alıp Manhattan adasının her yerini gezmeye çalıştık ve bence gayet başarılıydık. Ertesi gün yani pazartesi günü Amerika’ya asıl gelme nedenimiz olan üniversite gezilerine başladık. İlk gittiğimiz okul New York’taki Columbia Üniversitesi’ydi. Hepimizin üzerinde, Columbia’nın ziyaret ettiğimiz ilk üniversite olmasından kaynaklanan bir heyecan vardı. Önümüzde daha gezeceğimiz 14 üniversite ve geçireceğimiz bir koca hafta vardı. Şimdi düşününce zamanın ne kadar hızlı geçtiğine inanamıyorum ama aslında şaşırmamam lazım: Eğlendiğimiz zamanlar daha çabuk geçer, sıkıldıklarımızsa bitmek bilmez. Columbia hakkında bilgi almak için, sunumla başlayıp soru-cevap accomplished the impossible and toured 15 universities in three states. We visited the renowned universities of Harvard, Yale and Columbia as well as universities such as Bentley, Tufts and Northeastern. Our trip began with a race the length and breadth of Adnan Menderes airport, as the group were gathered together and not unsurprisingly, ended in the same airport with us sitting in a corner waiting for our luggage, absolutely exhausted. While we were in New York we were lucky enough to celebrate a special time there. Since the schools were all on holiday for Easter we stayed in New York and took the city apart! We made our way to Manhattan through crowds of people who had taken to the streets wearing hats decorated with Easter eggs, baskets of fruit, carrots and different animals. We tried to see everywhere in Manhattan Island and I believe we were successful! The next day, Monday, we began on our primary mission of visiting the universities we had arranged to see. The first was Columbia. We were all very excited about this, our first visit, as we had only a week and 14 other universities on our list. Looking back I would never have believed a week could pass so quickly but as they say ‘Time flies when you are having fun’. We began our visit to Columbia with a meeting where we could ask any questions, and this was followed by a tour of the campus lead by one of the students. This was very valuable as we were able to take a look at the university from a student’s //////////// h a b e r N E W S şeklinde devam eden bir bilgilendirme toplantısına katıldık. Toplantının ardından o okulda okuyan öğrencilerden biri bize okulu gezdirdi ve bir öğrencinin bakış açısıyla okulu tanımaya çalıştık. Bu sadece Columbia Üniversitesi’nde gerçekleşen bir şey değildi. Onun dışında gittiğimiz diğer tüm okullarda da aynı sırayla olmasa da aşağı yukarı aynı şeyleri yaptık. İlk gittiğimiz okulun Columbia olması, ben de dahil olmak üzere bazılarımızın moralini bozmadı değil. Sonuç olarak hayallerimizi süsleyen bu mükemmel okula girmenin bu kadar zor olacağını beklemiyorduk. Bekleyenler varsa bile onlar da bu gerçekle yüzleşmeye henüz hazırlıklı değildi. Columbia’dan sonra Eugene Lang College ve hemen arkasından da NYU’ya giderek New York’taki üniversite turumuzu tamamlamış olduk. O günün akşamında Didem Hanım’ın gezinin başından beri heyecanla beklediği ve bu nedenle yerinde duramadığı bir etkinlik vardı: Amerikan Koleji mezunlarının toplandığı ve Didem Hanım için eski öğrencilerini göreceği yer anlamına gelen Pera Soho’da buluşma. New York’ta yaşayan ACI mezunlarını tanıma fırsatım olduğu için çok mutu olduğumu söylemek isterim. Gezdiğimiz, gezeceğimiz ya da gezmeye vaktimizin olmadığı pek çok üniversiteden mezun olan veya hâlâ okuyan bir grup ACI mezununu tanımak, onların bizim okulda okudukları zamanki anılarını dinlemek beni biraz olsun umutlandırdı. Hayalini kurmaya bile cesaret edemediğim bazı şeylerin aslında yapılabilir olduğunu onlar bana kanıtladılar. Ayrıca on sene önce ACI’nin nasıl bir yer olduğunu, Tarih dersinin anlamını değiştiren Didem Hanım’ın Müdür Yardımcısı olmadan önceki halini görenlerden dinlemek ilginç bir deneyimdi. 24–25 perspective. This basic format, or one very similar, was repeated in each university we visited. The choice of Columbia as our first point of call, in some ways demoralized us. We had not realized how difficult it was going to be to gain a place at this university – the dream of a number of our group. Even if some of us were aware of this we were not prepared for this reality to be spelled out so clearly. We completed our tour of universities in New York with a visit to Eugene Lang College and NYU. That night we met up with ACI graduates, an event which Didem Hanım had been looking forward to since the beginning of the trip. Since the ACI graduates we met were also graduates of either the universities we were visiting or those we did not have time to visit we were able to get some really useful information. After our experience at Columbia they gave us the courage to believe that we could achieve what we only had dreamed about. It was also fascinating to listen to their anecdotes about ACI and of course, Didem Hanım. The next day we headed for Boston and while in Connecticut we toured Yale and Quinnipiac universities. We reached Boston late afternoon and the last three days of our trip were spent visiting universities in Boston. After visiting the universities in the morning we made sure we used the rest of the time to tour the city and see as much as we could. One of the main benefits of such a trip is that it gives us memories that we can look back and relive. The ‘in’ jokes that we shared are all part of this. Each of us had a different objective for joining this trip. For me, it was deciding where I could live and study happily, while for others it was to help them decide what line of study //////////// h a b e r Ertesi sabah Boston’a doğru yol almaya başladık. Önce Connecticut’taki Yale ve Quinnipiac üniversitelerini gezdik ve akşamüzeri de Boston’a ulaştık. Geriye kalan üç günde Boston’daki on üniversiteyi gezdik. Sabahları erkenden üniversiteleri ziyaret ettik, akşamların da şehri gezmemiz için bize kalmasına özen gösterdik ve yapabileceğimiz kadar çok şey yapmaya, görebileceğimiz kadar çok yer görmeye çalıştık. Bu tarz okul gezilerinin en önemli özelliğinin ileriki yıllarda geriye baktığımızda konuşabileceğimiz bir olayın, hâlâ gülebileceğimiz ve bizim dışımızda kimsenin anlamayacağı ortak şakaların, esprilerin olduğuna inanıyorum. Oraya gidiş sebebimiz her birimiz için ayrıydı. Ben nasıl bir yerde yaşamak istediğime, ileride nerede mutlu olacağıma karar vermeye çalışırken kimileri ne okumak istediklerine karar vermeye çalışıyordu. Bu geziden hepimizin kazancı farklıydı. Kimileri Amerika’da okumaya karar verirken, ben, önümdeki on senenin planını kafamda oluşturdum. Belki tek ortak noktamız geziyi birlikte yapıyor olmamızdı ama ben gittiğim grubu kimseyle değişmek istemeyeceğimden eminim. İlk Amerika Üniversiteleri Gezisi’nin büyük bir başarıyla sonuçlandığını haber vermek isterim. they wanted to follow. Similarly, each of us gained something different from our time together. While some were deciding where they wanted to study in America, I was formulating a ten-year plan in my head. I would not have changed a single member of our group and I can say, categorically, that this first trip to universities in America was a real success. //////////// h a b e r N E W S GENÇ BAŞARI, ANTWERP’İ FETHETTİ! JUNIOR ACHIEVEMENT CLUB CONQUERS ANTWERP! Özel İzmir Amerikan Koleji Genç Başarı Kulübü, Belçika’nın Antwerp kentinde 19 - 20 Şubat 2012 tarihlerinde yapılan 2012 Belçika Ürün Fuarı’nda “Genel Şirketler”, “En İyi Pazarlama” ve “En İyi Stant” alanında birinci oldu. Fuara bu yıl sekiz ülkeden 100’den çok okul katıldı. Kulüp üyesi Ardan Yaman, hazırlık sürecini ve fuar deneyimini ACI in Action için kaleme aldı. 26–27 ACI Junior Achievement Club won first place in the categories of “General Corporations”, “Best Marketing” and “Best Display” in the Products Fair held in Antwerp, Belgium from 19- 20 February 2012. More than 100 schools from eight countries participated in the fair this year. ACI Junior Achievement Club member Ardan Yaman wrote his impressions of the fair for ACI in Action. //////////// h a b e r N E W S GENÇ BAŞARININ 2012 BAHAR DÖNEMİNDEKİ DİĞER BAŞARILARI: Günlerden 16 Şubat 2012, saat 03.14 A.M, yer İzmir Adnan Menderes Havaalanı’ydı. Birden telefonum titredi. Usulca cebimden telefonumu çıkardığımda karşımdaki isim, ACI’nın değerli matematik öğretmeni ve Genç Başarı kulübü sponsor öğretmeni Gül Yılmazkoç idi. 2012 Belçika Ürün Fuarı gezisi bu telefonla başlamış oldu. Gül Hanım, havaalanına giriş yaptığını söyledi, biz de Orcan Çetinkaya’yla birlikte saat 2’den beri heyecanla havaalanında onları beklediğimizi. Ama belirtmeliyim ki, Belçika’da İzmir Amerikan Koleji Genç Başarı Kulübü olarak elde ettiğimiz birincilik ödülünün heyecanı yanında o gece sadece bir başlangıçmış. Aslında, fuar İzmir Amerikan Koleji için aylar öncesinden başlamış, heyecanı ise biz kulüp üyeleri için her geçen gün artarak devam etmişti. Ülkemiz Türkiye’yi ve okulumuzu Belçika’da en iyi şekilde temsil etme doğrultusunda 2011 yılından itibaren başlayan toplantı ve görüşmelerle fuara hangi şirketlerle katılacağımızı, hangi ürünlerle fuar piyasasına çıkacağımızı, hangi kampanya ve satış taktiklerini uygulayacağımızı, hangi tanıtımlarla daha çok insana ulaşabileceğimizi, şirket tüzüklerimizi ve misyonumuzu belirledik. Burada bir cümleyle ifade edilebilen bu süreç gerçekte tüm İzmir Amerikan Genç Başarı Kulübü olarak aylar süren çalışma temposunun sonunda gerçekleşti. Satış pazarlama, stand düzeni, malların üretimi, teslimatı, kârzarar hesapları, ödemeler ve planlamalar zorlu süreçler sonucu bitti ve hepimiz daha Date: February 16th, 2012 Time: 03:14 a.m. Place: Izmir Adnan Menderes Airport Suddenly my telephone started vibrating. I carefully took it out of my pocket. The caller ID showed it was no other than Gül Yılmazkoç, our Math teacher and sponsor teacher of the Junior Achievement Club. She was calling to say she had arrived at the airport and so our trip to the 2012 Belgian Goods Trades Fair had begun. I and Orcan Çetinkaya had been excitedly waiting for her arrival since 2 a.m. This excitement, however, was nothing compared to the excitement we felt on winning first prize in Belgium. Actually the “Fair” had started months ago at ACI for the members of the JA Club and excitement mounted with every day which passed. At the meetings which had begun in 2011 we had to decide which Turkish company we were going to represent at the fair, which product we were going to show, which sales and marketing technique we were going to employ, which kind of advertising would reach more people, our company statutes, and how we would best represent Turkey. After months of hard work, everything summed up in just the one previous sentence had been settled on. In addition to these we also worked on sales, the stand layout, and the production of the product, delivery, our profit and loss statement and payments which left us exhausted before we got to the actual fair. It had been decided to enter two products; • Genç Başarı Kulübünden bir grup, öğretmenleri Gül Yılmazkoç ile 3 -6 Mart 2012 tarihinde Viyana Ürün Fuarı’na katılarak okulumuzu ve ülkemizi başarıyla temsil ettiler. • 23-25 Mart 2012 tarihinde İzmir Işıkkent Lisesi’nde Intel ve HP’nin sponsorluğunda yapılan Akıl Fikir Kampı’nda 50 öğrenci içinden L3D’den Batuhan Turan ve L3C’den Gülce Tulcalı, obeziteye karşı geliştirdikleri projeler ile sırasıyla ikincilik ve üçüncülük ödülünü aldı ve Özyeğin Üniversitesi’ndeki Girişimcilik Eğitimi’ne gitmeye hak kazandı. • 5 Mayıs 2012’de Robert Koleji’nde düzenlenen “ Remixopolis İnovasyon Kampı”na Türkiyenin farklı illerinden gelen 64 öğrenci ve 16 takım farklı fikirlerle yarıştı. L2E öğrencilerimizden Ardan Yaman’ın bulunduğu grup, inovasyon kampının iştirakçilerinden FED-EX şirketinin “FED-EX dünya pazarında bir numarada , fakat Türkiye’de henüz alt sıralarda. Sizler şirketin başında olsanız hangi 3 temel stratejiyle şirketi Türkiye’de de bir numara yaparsınız?” sorusuna verdikleri cevapla birinci seçildi. Bu sonuçla FED-EX Türkiye CEO’su Kerem Bilgiç’le, Genel Müdürlük’te bir gün geçirip projelerini paylaşmaya ve uygulamada rol almaya davet edildiler. //////////// h a b e r N E W S Bizlere bu imkanları sunan Genç Başarı Kulübüne, Gül Yılmazkoç’a, Mualla Yüksel’e, okul yönetimimize , anne babalarımıza ve tüm ekip arkadaşlarıma her şey için teşekkür ediyorum. I thank the Junior Achievement Club, Gül Yılmazkoç, Mualla Yüksel, the school administration, our parents and all the team members for this opportunity. Other Successes for Junior Achievement this term: • A group from the Junior Achievement Club with the sponsor teacher, Gül Yılmazkoç represented our country at the Vienna Trade Fair, 3-6th March 2012. • Under the sponsorship of Intel and HP the Reason and Idea Camp was hosted by Işıkkent High School in Izmir March 23-25th, 2012. Out of 50 students, L3D student Batuhan Turan and L3C student Gülce Tulcalı took second and third place respectively with their projects on fighting obesity. They also won the right to attend the training course on entrepreneurship at Özyeğin University. • The Remixoplois Innovation Camp was held at Robert College on May 5th, 2012 where 64 students and 16 teams from different provinces from all over Turkey competed. The group which included L2E student, Ardan Yaman, took first place for their response to the question: “FED-EX is number one in the world market, but in Turkey it is placed quite a way down the table. If you were the head of the company, which three basic strategies would you employ to make this company number one?” Following this result, the CEO of FED-EX, Kerem Bilgiç, invited the winning group to spend one day at the General Headquarters to share their project and help put it into practice. 28–29 fuar başlamadan çok yorulduk bile. 3 yıl önce okulumuzda kurulan Satisfactory Co. “Ozpack” ürünü ile, ve 2012 yılında kurulan genç Woodart Co. Wood Block Printings ürünleriyle fuardaki yerimizi alacaktık. Son toplantımızın ardından Çarşamba gecesi saat 3.30’da Adnan Menderes’te buluştuk ve İstanbul üzerinden, Brussels Airport’a saat 12’de ulaştık. Telefonlarımızı açıp, ailelerimize gerçekleşen rötarla ilgili haber verdik ve gurbet ele vardığımızı ama her şeyin yolunda ilerlediğini ve keyiflerin müthiş olduğunu ilettik. Perşembe gününü küçük Brüksel’de, patates kızartmaları, wafflelar ve gezilmesi gereken tüm yerlerle geçirdikten sonra otelimize yerleştik ve hepimiz yorucu geçecek Cuma ve cumartesi için dinlenmeye başladık. Sabah kahvaltıda mentorumuz Gül Hanım’ın son taktikleriyle, dinlenme şehrimiz Brüksel’den ayrılarak trenle Antwerp’e geçiş yaptık. Antwerp Cumartesi günü fuarın gerçekleşeceği, Brüksel’e nazaran daha küçük fakat sıcak, canlı ve ticaret kokan (limanları gerçekten hatrı sayılır zenginlikteydi) şehirdi. Antwerp Gar’ında indik, otelimiz garın tam karşısındaydı. Belçika Genç Başarı Organizasyonu tüm üyeleriyle bizleri karşıladılar. Bizler daha resepsiyonda kayıt yaptırırken iş konuşmaya başlamıştık, yanımızda kayıt için sıra bekleyen Hollandalı grupla birlikte e-postalarımızı paylaştık, hatta önümüzdeki yıl için küçük planlar yapmaya bile başlamıştık. Odalarımıza giriş yaptık , eşyalarımızı düzenledik ve jet hızıyla tekrar lobiye indik; çünkü organizasyonun düzenlediği Antwerp turunu kaçıramazdık. Aramızda Efe Madranefe, Ceren Acar gibi Genç Başarı’yla Antwerp’ü birden fazla gezmiş arkadaşlarımız olmasına rağmen one was the “Ozpack” by Satisfactory Co. set up in our school three years earlier and products from the young company, WoodArt Co. Wood Block Printings set up in 2012. We left for the fair from Adnan Menderes Airport on the Wednesday at 3:30 a.m. and arrived at Brussels’s Airport at midnight. Of course, I first assignment was to phone home and allay any fears our families might have. Thursday we did our sightseeing of Brussels, ate chips and waffles before settling in to our hotel and getting some rest before the hectic Friday and Saturday. After a final talk on tactics by Gül Hanım at breakfast, we left Brussels and travelled by train to Antwerp. This is the city where the fair was held. It is smaller than Brussels but nevertheless important because of its port. It is a friendly and lively commercial city. The hotel where we were to stay was conveniently right opposite Antwerp railway station and on our arrival we were met by the members of the Belgian Junior Achievement Organisation. Even while checking in to the hotel we started talking about work, exchanged E-mail addresses with the group from Holland also waiting to check in and even started making some plans for the following year. After speedily unpacking we returned to the lobby as we did not want to miss the trip round Antwerp which had been organised. Even though some of our members like Efe Madranefe and Ceren Acar, had been to Antwerp many times before with JA, we were excited about this, our first visit. That evening we ate dinner a little outside Antwerp at the Bowling Restaurant. Our spaghetti dishes which we had ordered from Turkey were all ready and we were amazed at the system. After dinner, of course, we //////////// h a b e r N E W S bizlerin ilk gezisi olacağından heyecanımız onları da mutlu etmişti. Akşam yemeği için Antwerp’ün biraz dışına çıkarak Bowling Restaurant’a gittik. Burada siparişlerini önceden Türkiye’den gönderdiğimiz makarnalarımızı hazır ve bizleri beklerken bulunca , sisteme hayran kaldık. Makarnalardan sonra sıra bowlinge geldi. Birer profesyonel olmamamıza rağmen iddialı atışlarımız göz doldurdu. Her ülke öğrencisinin karışık takımlarda oynadığı bowling aldığımız sayılardan çok oluşturduğumuz yapıcı bağlar açısından mutlu ediciydi. Otele saat 23.00’te vardık, harap ve bitap düşmüş bir haldeyken bir anda ertesi günün yarışma günü olduğunu hatırlayınca kendimize geldik, silkelendik ve güzel düşüncelerle uyuduk. Kalktığımızda aylarca hazırlığını yaptığımız gün gelmişti. Kahvaltıdan sonra stant dekorlarımız, ürünlerimiz ve çalışma raporlarlarıyla yola çıktık. Antwerp’ün girişinde bulunan Wijnegem Alışveriş Merkezi’ne ulaştık. Standlarımızı kurduk, şirket kıyafetlerimizi giydik ve takım ruhumuzla hazırdık. Alışveriş merkezinin kapıları açıldı ve yarışmamız başlamıştı. Gün içinde alışveriş merkezinde gelen müşterilere ürün satmaya başladık. Yaklaşık 9 saat ürünlerimizi pazarladık, anlattık. Ben mensubu olduğum WoodArt Co.’da daha önceden İzmir’de, mezunumuz Selin Kabacaoğlu’nun sahip olduğu Chitra firmasının destekleriyle hazırladığımız tamamen organik tahta baskı çanta, elbise, atlet, fular, eşarp, kese vb. dekoratif ve yaratıcı ürünleri pazarladım. İkinci şirketimiz, diğer bir mezunumuz Osman Can Özcanlı’nın fikir sahibi olduğu Ozpack, çok amaçlı kitap taşıma aparatı, ürününü sattı. Gün boyunca şirket üyeleri sürekli değişerek stantta kaldık, binlerce kez aynı şeyleri anlattık, yüzlerce soru cevapladık , onlarca yüz güldürdük ve hepimiz milyon kere yorulduk ve gerçek hayattaki işletmeciliği bu genç yaşımızda tatmış olduk. Ama sanırım işimizi öğrendiklerimiz ve yeteneklerimizle birleştirip iyi bir iş yapmış olacağız ki , anlatması en keyifli bölüme geldik. Gün içinde bizlerin fark etmediği sivil giyimli ve müşteri rolünü oynayan ve stantlarımızı gezen jüri bizleri 3 kriter doğrultusunda ve en sonda bu üç kriterin ortak değerlendirildiği alanlarda sınadı ve kararını verdi. Sekiz ülkeden, iki kıtadan, 100’ü aşkın okul arasında Özel İzmir Amerikan Koleji Genel Şirketler alanında birinci oldu. Ayrıca “en iyi pazarlama” ve “en iyi stant” alanında da yine Özel İzmir Amerikan Koleji, yani temsilen bizler birinci olduk. Belçika’da alabileceğimiz 4 ödül vardı, 3’ünü aldık, kalan bir ödülü de paylaşmaları için diğer 100 okula bıraktık. Otelimize dönüp hep beraber başarımızı kutladık. İnanılmaz keyifli, inanılmaz eğlenceli ve inanılmaz öğretici olan gezimizi Pazar günü başladığımız yerde tekrar Adnan Menderes Havaalanı’nda bitirdik. Eve geldiğimizde sanırım çoğumuzun sorusu, “anne yatağım hazır mı ?” idi. Bizlere bu imkanları sunan Genç Başarı Kulübüne, Gül Yılmazkoç’a, Mualla Yüksel’e, okul yönetimimize , anne babalarımıza ve tüm ekip arkadaşlarıma her şey için teşekkür ediyor, Türkiye ve İzmir Amerikan Koleji adına nice başarılara imza atma dileğiyle sözlerimi bitiriyorum. 2012, İzmir, Genç Başarı Kulübü, Ardan Yaman went bowling. The teams were made up of students from each country and although we might not have broken any bowling records we did, more importantly, start making friends. We got back to the hotel at 23:00, exhausted but soon came round when we remembered that the next day was the day of the competition. We woke up to the day we had been working towards for months. Straight after breakfast we set off with the decorations for our stand, our products and the work reports. The competition was to be held at the Wijnegem Shopping Mall just on the outskirts of Antwerp. We set up our stand, put on our company uniforms and got into the team spirit. The doors to the mall opened and the competition began. We sold our products for over nine hours. I was representing WoodArt Co. and was responsible for selling woodprint bags, dresses, vests, scarves, bath gloves, etc. all done with organic wood printing blocks produced with the help of our graduate, Selin Kabacaoğlu who owns Chitra. Osman Can Özcanlı who was the person behind Ozpack, sold his versatile book carrier. We took turns on the stand, explained the same things a thousand times, answered hundreds of questions, made tens of people laugh and learned at this young age what it is really like to be in business. Obviously we must have done a good job. Throughout the day the jury members, disguised as customers, visited the stands judging us on three criteria. When the results were collated our school, ACI, had come first in the ‘General Company’ category out of almost 100 schools from eight different countries and two continents. In addition we also received ‘The Best Sales’ and ‘The Best Stand’ awards. Since we had taken three out of the four awards we could get we were overall first. We returned to our hotel to celebrate. This trip was unbelievably enjoyable, incredibly fun and very instructional and ended on the Sunday back at Adnan Menderes Airport. When we got home, I am sure most of us said we were going straight to bed! I thank the Junior Achievement Club, Gül Yılmazkoç, Mualla Yüksel, the school administration, our parents and all the team members for this opportunity. I wish Turkey and ACI more successes. 2012, Izmir, Junior Achievement Club, Ardan Yaman //////////// h a b e r N E W S Acı’lıların projelerine ödül yağdı OUR PROJECTS SWEEP THE BOARD! Özel İzmir Amerikan Koleji öğrencileri, bu yıl projeleriyle ve bu alanda kazandıkları başarılarla da adından söz ettirdi. TÜBİTAK Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması, 10. Fen Araştırma Projeleri Yarışması ve DOESEEF Proje Fuarı’na çeşitli projelerle katılan ACI öğrencileri, bu etkinliklerden başarıyla döndüler. ACI students made their mark with the prizes that they won this year. Participating in TÜBİTAK’s High School Research Projects Competition, 10th Science Research Projects Competition, and DOESEEF Project Fair, ACI students returned with numerous achievements in various areas. 30–31 Project Title: The Discovery of How Radio Waves Form a Photoelectric Effect on Metals Students: Serra Beysun Önder – Deren Acay Area: Applied Physics Advisor: Oktay Ünal Proje Adı: Radyo Dalgalarının Sıvıların Buharlaşma Hızı Üzerindeki Etkisini Belirlemek Öğrenciler: Serra Beysun Önder – Deren Acay Alan: Uygulamalı Fizik Danışman: Oktay Ünal Project Title: The Pomaks: A Social History Project on the Traditions and Culture of the Pomaks. Students: Can Berk Kanat Area: History Advisor: Sema Gür Proje Adı: Pomaklar: Pomak Gelenekleri ve Kültürü ile İlgili Bir Sosyal Tarih Projesi Öğrenciler: Can Berk Kanat Alan: Tarih Danışman: Sema Gür Fizik ve Tarih dalında üç öğrencinin projeleri Ege Bölge Finali’ne kalarak TÜBİTAK Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması’nda sergilenmeye değer görüldü: Oktay Ünal’ın danışmanlığındaki ACI öğrencileri Serra Beysun Önder ile Deren Acay’ın uygulamalı fizik dalındaki “Radyo Dalgalarının Metaller Üzerinde Oluşturduğu Fotoelektrik Olayı Saptama” başlıklı projesiyle, Sema Gür’ün danışmanlığındaki ACI öğrencisi Can Berk Kanat’ın tarih dalındaki “Pomaklar” (Pomak gelenekleri ve kültürü ile ilgili bir sosyal tarih projesi) projesi. Özel Ege Lisesi’nce düzenlenen 10. Fen Araştırma Projeleri Yarışması’na ise İzmir, İstanbul, Adapazarı, Amasya, Aydın, Bursa, Eskişehir, Manisa, Muğla, Nevşehir, Niğde, Ordu,Trabzon, Uşak, Zonguldak illerinden resmi ve özel fen liseleri, özel liseler, anadolu liseleri, bilim vakıfları katıldı. 187 projenin katıldığı ilk aşamanın ardından 16 biyoloji, 17 fizik, 14 kimya, 34 ilköğretim fen projesi olmak üzere sergilenen toplam 81 proje arasından, farklı üniversitelerden gelen üçer kişilik jüriye yapılan sunum sonunda dereceye girenler tespit edildi. Sergilenen 87 proje arasında Oktay Ünal danışmanlığındaki L2 öğrencileri Kaan Karaca ve Ada Doğrucu’nun “Sıcak Fotoğraf” adlı projesi Fizik dalında birinci, Füsun Özyaman’ın danışmanlığındaki //////////// h a b e r The projects of three of our students in the fields of Physics and History were accepted to the Aegean Area Finals of the Tübitak High School Students’ Projects Competition. The 10th Science Research Projects Competition was organised by Özel Ege High School. A total of 187 projects were entered in the competition from government and private science high schools, private high schools, Anatolian high schools and science foundations from the provinces of Izmir, Istanbul, Adapazarı, Amasya, Aydın, Bursa, Eskişehir, Manisa, Muğla, Nevşehir, Niğde, Ordu, Trabzon, Uşak, and Zonguldak – in short from all over Turkey. In the field of Physics Mert Karakaya’s project titled, To Determine the Effect of Radio Waves on the Speed Liquids Evaporate and Ada Doğrucu and Kaan Karaca’s joint project, “Sıcak Fotograf”, were seen worthy of display at the event to be held on April 27th. Oktay Ünal acted as advisor on both projects. In the field of Biology Mehmet Kaan Madranefe and Cem Özer’s joint project, ‘ Water Purification Using Scenedemus Microalgae’ and Begüm Önçağ’s project, ‘The Research of the Antibacterial Effects of Volatile Oils Extracted from a Variety of Plants on Streptococcus Mutans and the Role it plays in Tooth Decay’ were also seen worthy of display at the event to be held on L3 öğrencisi Begüm Önçağ’ın “Farklı Bitkilerden Elde Edilen Uçucu Yağların Diş Çürüğünde Rol Alan Streptococcus Mutans Üzerindeki Antibakteryel Etkilerinin Araştırılması” adlı projesi de biyoloji dalında üçüncülük aldı. Katılımcı projelerden 81’i de sergilenmeye değer görüldü. ACI öğrencisi Mert Karakaya’nın fizik dalında “Radyo Dalgalarının Sıvıların Buharlaşma Hızı Üzerindeki Etkisini Belirlemek” adlı projesiyle, biyoloji dalında Mehmet Kaan Madranefe ile Cem Özer’in “Scenedesmus Mikro Alg Türü ile Su Arıtma” projesi etkinlikte sergilenmeye değer bulundu. Ayrıca, İzmir’de düzenlenen DOESEEF Proje Fuarı’nda Deren Acay ve Beysun Önder’in “Radyo Dalgalarının Metaller Üzerinde Oluşturduğu Fotoelektrik Olayı Saptama” konulu projesi elemeleri geçerek Ekim ayında Brezilya’da düzenlenecek MOSTRATEC Uluslararası Bilim ve Teknoloji Fuarı’nda ülkemizi temsil etmeye hak kazandı. April 27th. Füsün Özyaman acted as advisor on both projects. After the presentations, a committee of three judges from different universities chose the projects deserving of awards out of a total of 81 projects,comprising of 16 biology projects, 17 physics projects, 14 chemistry projects and 34 elementary school projects. The result of this was Grade 10 students Ada Doğrucu and Kaan Karaca’s joint project received first place in the field of physics and Begüm Önçağ was awarded thrid place in the field of Biology. In addition to these awards, in the DOESEEF Projects Fair held in Izmir, Deren Acay and Beysun Önder’s joint project: The Discovery of How Radio Waves Form a Photoelectric Effect on Metals, got through the elimination rounds and they are to represent Turkey with this project at the MOSTRATEC International Science and Technology Fair to be held in Brasil in October. //////////// g e z i T R AV E L Dağcılık Kulübü Kazdağı’nı Anlatıyor The Hiking Club’s Trip to Kazdağı (Ida) on May 5-6th, 2012 ACI Dağcılık Kulübü, 5-6 Mayıs tarihlerinde Kazdağı’na (İda) bir gezi düzenledi. Gezi izlenimlerini Dağcılık Kulübü Sponsor öğretmeni Fahriye Kılınç ACI in Action için kaleme aldı. ACI Hiking Club organized a trip to Kazdağı ( Ida ). Hiking Club supervisor Ms. Fahriye Kılınç wrote her impressions of the trip for ACI in Action. WRITTEN BY: Fahriye Kılınç Photos: Dianne St. Clair Işın Sarıgöllü Davis YAZAN: Fahriye Kılınç Fotoğraflar: Dianne St. Clair Işın Sarıgöllü Davis “(Zeus) koştu arabaya iki atını, uçup giden, tunç ayaklı, altın yeleli. Altınlar kuşandı kendisi de, Aldı işlenmiş altın kamçısının, Bindi arabaya, şaklattı sürdü, Toprakla yıldızlı gök arasında Uçtu atlar seve seve. Vardılar hayvanların anası, kaynağı bol İda’ya, Gargaron’daydı Zeus’un tapınağı, kokulu sunağı. İnsanların, tanrıların babası durdurdu atları. Çözüp sardı koyu bir dumanla, Göz kamaştıran çalımıyla oturdu doruğuna, Troia’yı, Akhaların gemilerini süzdü.” Homeros İda’yı (Kazdağı) böyle anlatır. 32–33 Homer describes Mt. Ida (Kazdağı) like this: “With this, he harnessed his bronze-hoofed horses To his chariot, swift of flight they were With flowing manes of gold, And clothed in gold himself He grasped a fine golden whip, Mounted the chariot, And started the team with a flick of his whip. The willing pair flew off On a course midway between Earth and the starry heavens. To Ida he came with her many springs, Mother of wild creatures, And to Gargarus the peak, Site of his precinct and its fragrant altar. There the father of men and gods Reined in his horses, loosed them, And cloaked them with deep mist, Then seated himself on the heights, Exulting in his glory, looking down On the city of Troy and the Greek ships. Bk. VIII 1-52 The Iliad //////////// g e z i T R AV E L Kazdağı Ulusal Parkı Kazdağı National Park İda (Kazdağı), tanrıların oturduğu Olympos dağı kadar zengin ve şiir dolu efsanelerin beşiğidir. Ana Tanrıça Rhea, çocuklarını doğar doğmaz yiyen kocası Kronos’tan kaçırdığı Zeus’u bir efsaneye göre, buraya bırakmıştır. Zeus, İda tepelerinde dağ perileri, Nymphalar tarafından büyütülmüş, sonra babası Kronos’u tahtından atıp, tanrılar ve insanlar üstünde egemenliği eline alınca da İda’ya sık sık uğramaktan vazgeçmemiş. Tanrılar İda’da dernek kurar, hele Troya savaşında olup bitenleri hep İda Dağı’nın tepesinden gözlerler. Mt. Ida (Kazdağı) is as rich in poetic legends as Mt. Olympus which was the seat of the gods. The mother goddess, Rea, had to hide her children for her husband, Kronos, who ate them as soon as they were born. According to myth she left her son Zeus, here. He was brought up by the spirits and nymphs who lived here. Later he deposed his father and after gaining sovereignty over all the gods and humans continued to visit Mt. Ida regularly. The gods formed a fraternity on the top of Mt. Ida and during the Trojan War observed all that happened from here. 5 Mayıs, Cumartesi Saturday 5th, May Kazdağı Milli Parkı Batıda Dededağı, ortada esas Kazdağı, doğuda Eybek dağı, kuzeydoğuda Gürgen, Kocakatran ve Susuz (Sakar) dağlarından oluşan ve Biga Yarımadası’nın en yüksek kütlesi olan Kazdağı’nın güney yüzü, Zeytinli Çayı’ndan Altınoluk yerleşiminin batısına kadar olan bölümü ile bu bölümün zirveye kadar devam eden yüksekliklerinin kapsadığı 21450 hektarlık alan 1993 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile Milli Park ilan edilmiştir. Kazdağı National Park Kazdağ is the highest point of the Biga peninsula (Karataş T. 1774m.) and is made up Dededağı to the west, the actual Kazdağı in the center, Eybek mountain to the east and the Gürgen, Kocakatran and Susuz (Sakar) mountains to the southeast. Its southern face, from Zeytinli Çay (stream) to the settlement at Altınoluk and the area to the west (Damla T.) and the area to the peak at a height of 21450 hectars was declared a National Park in 1993 by the Cabinet. Sutüven Şelalesi Sutüven Waterfall – we could hardly hear each other over the rushing waters Sutüven Şelalesi İzmir Çanakkale karayolunun Altınoluk Edremit bölümünün 20. kilometresinde, Zeytinli köyü levhası takip edilerek ulaşılıyor şelaleye. Beyoba köyünden iki kilometrelik toprak yolla gelinen şelalenin çevresi, piknik ve mesire yeri olarak düzenlenmiş. Yükseklerdeki Sarıkız Yaylası’ndan doğan Kızılkeçili Çayı üzerindeki Sutüven Şelalesi’nin adı, “tüven” yani “sıçrayan” su anlamına geliyor. Dağların denize bakan yamacındaki şelale, isminin hakkını verircesine kayaların üzerinden sıçrayarak düşüyor küçük göletinin yüzeyine. Köpürerek, 17 metre yüksekten dökülen sular, çam ormanlarıyla kaplı vadiyi serinletiyor. Sutüven Waterfall The waterfall is accessed by following the signpost for the village of Zeytinli after about 20 km at the Altınoluk-Edrenmit section of the Izmir to Çanakkale highway. After following the dirt road from the village of Beyoba for 2 km. you reach the waterfall area which has been made into a picnic and park area. The waterfall is fed by the Kızılkeçili Çayı (stream) which springs from high up in the Sarıkız Yaylası (plateau). It gets its name from “tüven” which means “leaping”water. On the sea side slope of the mountain the waterfall earns its name as the water seems to leap from rock to rock in its fall to the pool below. The foaming water falls from a height of 17 meters, cooling the valley covered in pine trees. //////////// g e z i T R AV E L Hasanboğuldu Gölü'nü kendimiz gidip görmek istedik. We wanted to go and see Hasanboğuldu lake for ourselves Hasanboğuldu Gölü Hasanboğuldu efsanesi: Efsaneye göre, yöre aşiretinden bir kız ile ovalı bir delikanlı evlenmek ister. Fakat töreler uymaz ve töre sınavları yapılmasına kara verilir. Kız, ovalı delikanlıya “Benimle evlenmek istiyorsan aşiret büyüklerinin kararı olarak, 40 okkalık tuz çuvalını bizim dağa sırtından hiç indirmeden getirmelisin” der. Çünkü dağlı kız, tuz çuvalını hiç nefes almadan ovadan dağa götürebilmektedir. Delikanlı Hasan, Emine ile evlenebilmek için tuz çuvalını sırtlanır ve dağa çıkmaya başlar. Ne var ki sıcakta terlemiş ve tuz çuvalı sırtında derin yaralar açmıştır. Yarı yolda çıkamayacağını anlar ve gölete kendisini atar. Uzun süre delikanlıdan haber alamayan Emine, daha sonra gölette Hasan’ın yemenisini bulur. Terk edilmeye dayanamaz ve dere kenarında Hasan’a verdiği yemeniyle kendini bir ağaca asarak hayatına son verir. Hasanboğuldu Lake The Legend of Hasanboğuldu According to the legend, a girl from one of the nomadic tribes in the area wanted to marry a boy from the valley. This was not acceptable to the customs and traditions of that time so it was decided to give the boy a test. The girl told the boy that according to the elders of the tribe the boy must carry a sack of salt weighing 40 okka (an Ottoman standard of measurement where 1 okka = 1.28 kgs) to the mountain on his back without putting it down once. This test was given since the girl was capable of carrying a sack of salt to the valley without taking a rest. Since the young man, Hasan, wanted to marry the girl, Emine, he picked up the sack and set off for the mountain. In the heat he sweat and the salt made terrible wounds on his back. Half way there he realised that he was not going to make it and threw himself into the lake. After not hearing anything from the young man for quite a while, Emine found Hasan’s scarf by the lake. Not being able to bear his loss she used the scarf, which she had given Hasan, to hang herself from a nearby tree. Biraz serinleyip eğlendik. We cooled down and had some fun 34–35 //////////// g e z i Grubumuz Hasanboğuldu Gölü'nde. Our group at Hasanboğuldu lake Tahtakuşlar Etnografya Galerisi - Tahtakuşlar Köyü Yolumuz üzerindeki Tahtakuşlar Etnografya Galerisi’ni ziyaret ettik ve yörenin kültürü hakkında çok değerli bilgiler edindik. UNESCO ödüllü ve uluslararası üne sahip Etnografya Galerisi Türkmenleri yakından tanımak, onların sosyal, kültürel yaşamını öğrenmek için iyi bir seçenek. Türk Boylarının ilginç ve özgün kültür varlıkları, giysileri, ev eşyaları, aletleri, halıları ve çadırları, sanat galerisinde her tür sanat yapıtları yıl boyunca sergileniyor. Galerinin kurucusu ve sahibi Alibey Kudar’ın bir özelliği de son Köy Enstitüsü mezunlarından olması. Batı Anadolu'ya has bir çadır. Yuvarlak olduğu için "topak" deniyor ve taşınabilir olduğu için de "Turluk". Keçeden olduğu için keçe çadır olarak da biliniyor. A western Anatolian Turkmen tent. It is the only original to be found in Turkey. Because it is round it is called “topak” and since it is portable, “Turluk”. Since it is also covered with felt it is also known as a ”Felt Tent”. Tahtakuşlar Ethnographıc Gallery - Tahtakuşlar Köyü (Vıllage) We visited the Tahtakuşlar Ethnographic Gallery and learned some interesting things about the culture of the area. This gallery has been given a UNESCO award and is known internationally. It was a good place to get to know the Turkmen people and to learn about their cultural and social life. On display all year round are examples of this Turkic tribe’s interesting culture peculiar to them, such as clothes, household goods, tools, carpets and tents. The owner/founder of the gallery is Alibey Kudar who is one of the last graduates of the Village Institutes. Kulüp üyesi Gülşah Çelik müzenin ziyaretçi defterine hepimizin adına yazdı. Gülşah Çelik, a member of the Hiking Club, wrote in the museum’s guest book on behalf of the club members. Etnografya Galerisi Amblemi: Kuşlar: Kuş bölgesini Kazayağı: Orta Asya mühürünü (Salur Boyu) Kalp: Sevgi anahtarını ifade etmektedir. Emblem of the Ethnographic Gallery: Goosefoot: Central Asian seal (Salur tribe) Heart: It represents the key to l //////////// g e z i Adatepe Pansiyon'da kaldık. We stayed in Adatepe Pansion. Akşam yemeklerimizi Dutdibi Kır Kahvesi'nde yedik. We ate our evening meal at Dutdibi Kır Kahvesi Adatepe Köyü: Oksijen oranının yüksekliğiyle bilinen ve kendine özgü zengin bitki ve hayvan türlerini barındıran Kazdağlarının en batı ucunda ve denizden 3 km uzaklıkta konumlanan Adatepe köyü dört bir tarafından zeytinliklerle ve çam ormanlarıyla çevrili. Adatepe köyü doğal ve tarihi sit alanı olarak koruma altında. Adatepe için “müze köy” diyebiliriz. Köyün meydanı “eski kilise” alanı. Yukarı mahalle “Türk evleri/ konakları”nın, aşağı mahalle de “Rum evleri/ konakları”nın en güzel örneklerini sunuyor. Adatepe Köyü: Kazdağı is known for its high percentage of oxygen in the air and for its rich flora and fauna. At its most westerly point and only 3km. from the sea, the village of Adatepe is surrounded on all sides by olive and pine trees. Adatepe is protected as it is both a natural and historical area. We could describe Adatepe as a “museum village”. The village square is the site of the old church. The upper portion of the village is where the houses belonging to the Turks were situated while the lower portion housed the Greeks. This area has some of the best examples of old Greek houses. Adatepe'den Zeus Tapınağı'na kadar yürüdük. We walked from Adatepe to the altar of Zeus 6 Mayıs Pazar Village breakfast; something delicious to keep us going during a long walk ahead 36–37 Zeus Altarı “Zeus baba, İda dağından hükmeden ulu tanrı.” (Homeros – İlyada/A. Erhat, A. Kadir.) Denizden 250 metre yüksek Batı tepesinde “Zeus Altarı” yer alır ve kartal gözüyle körfezi denetler. Kayaların oyulma biçeminden, sunağın 4 bin yıl geriye giden bir geçmişi olduğu anlaşılır. Tapınağa çıkan merdivenler insanları “Göktanrı”ya yaklaştırırken, boşluğa oyulan basamaklar “yeraltı”nı, yani “Hades”i işaret eder. //////////// g e z i Zeus Tapınağı'ndan aşağıdaki Edremit Körfezi'nin güzelliğini seyrederken. Looking down from the altar of Zeus we were amazed by the beauty of the Edremit Bay. Adatepe/Mıhlı (Başdeğirmen) Köprüsü yürüyüşü Dünyanın oksijen deposu olarak bilinen Kaz Dağları’nın eteklerindeki Mıhlı Çayı aynı zamanda Balıkesir ve Çanakkale illeri arasındaki doğal sınırı oluşturur. AltınolukKüçükkuyu güzergâhında Altınoluk’tan 5 kilometre ileride yer alan çayın üzerine konumlanan tarihi Mıhlı (Başdeğirmen) Köprüsü, tek gözlü kocaman kemeriyle dikkat çekiyor. Sunday May 6th Zeus Altar “Father Zeus, great god who rules Mt. Ida” (Homeros – İlyada/A. Erhat, A. Kadir.) The altar of Zeus is situated at a height of 250 meters above sea level on the summit of Batı tepesi. It has an eagle’s- eye view of the bay. Because of the way the rocks have been carved it is possible to date the altar back 4 thousand years. The steps leading to the altar take people to the “Skygod” while those leading down symbolise the road to the underworld or Hades. Walk to Adatepe/Mıhlı (Başdeğirmen) Bridge The Mıhlı Çayı at the foot of Kazdağları forms the natural boundary between the provinces of Balıkesir and Çanakkale. Mıhlı (Başdeğirmen) Bridge lies on the AltınolukKüçükkuyu road, 5 km.from Altınoluk and has one large span. //////////// g e z i T R AV E L Köprünün yapım tarihiyle ilgili kesin bir bilgi yok. Kaz Dağları’nın zengin ekosisteminin yarattığı coğrafyada çam, zeytin, çınar, defne, tespih ağaçları ve envai çeşit meyve bahçelerinin bulunduğu doğal alanda yer alan bu anıt eser, büyük olasılıkla Roma dönemine tarihleniyor. Köprü, zamanında Truva antik kentinin Ege’ye açılan önemli kapılarından biriydi. Bazı tarihçilere göre Kral Yolu, bazılarına göre ise bölgede gerçekleştirilen zeytin ve zeytinyağı üretiminden dolayı eski Yağcı Yolu üzerinde yer alan Mıhlı Köprüsü, Ceneviz Köprüsü olarak da anılıyor. Geniş bir kemer açıklığı üzerindeki yaya geçiş kısmı oldukça dar olan Mıhlı Köprüsü’nün yakınında eski bir değirmen bulunuyor. Yakın bir zamanda onarılan değirmenin biraz ilerisinde dar bir kanyonun ağzından akan Mıhlı Şelalesi görülebilir. Şelaleye köprüden başlayan eski su yolu takip edilerek ulaşılıyor. Yüzyıllardır insanlığa hizmet eden Mıhlı Köprüsü bahçelerindeki ürünleri toplamaya giden köylülere ya da hafta sonunu bu muhteşem coğrafyayı keşfetmeye ayıran trekking tutkunlarına geçit veriyor artık. 38–39 There is no information about when it was built. The bridge is situated in a rich ecosystem comprising of pine trees, olive trees, plane and laurel trees as well as a variety of fruit orchards. It was probably built during the Roman period. It was an important gateway between Troy and the Aegean. According to some historians the bridge was part of the King’s Way while others believe that because of the production of olives and olive oil in the area it was on Oil Producer’s Road. It is also known as the Genoan Bridge. The Mıhlı Bridge, with one wide span, has a pedestrian way which is extremely narrow. Near it is located a mill which has recently been renovated. A little past this mill you can see where the Mıhlı Waterfall flows into the opening of a narrow canyon. You can get to the waterfall by following the water course from the bridge. For hundreds of years Mıhlı Bridge has served the villagers going to collect their produce from their fields but now it serves the trekkers who come to explore this fantastic geographical area. //////////// g e z i Dolu dolu güzel bir haftasonu geçirmenin mutluluğuyla İzmir’e doğru dönüşe geçtik. Gelecek yıl doğa harikalarıyla dolu güzel ülkemizin bizi bekleyen başka yörelerini keşfedeceğimiz için çok mutluyuz... Kaynakça Mavi Anadolu – Azra Erhat Kazdağı/İda Doğa ve Kültür Gezi Rehberi – Sema-İskender Azatoğlu Tahtakuşlar - Muatazmayinşatürta MitolojiEfsane-Obje-Takı ve Sembol Evrimi M. Ö.:70.000-M. S:2007 – M. Selim Kudar We set back for Izmir having spent a great weekend in this area. We look forward to exploring other areas of natural beauty next year. Sources Mavi Anadolu – Azra Erhat Kazdağı/İda Doğa ve Kültür Gezi Rehberi – Sema-İskender Azatoğlu Tahtakuşlar - Muatazmayinşatürta MitolojiEfsane-Obje-Takı ve Sembol Evrimi M. Ö.:70.000-M. S:2007 – M. Selim Kudar Web siteleri T. C. Edremit Kaymakamlığı (http:// www.balikesir-edremit.gov.tr/dosya_ hasanboguldu.htm) Atlas/Keşfetmek İçin Bak (http://www. kesfetmekicinbak.com/) Özel Etnografya Galerisi (http://etnografyagalerisi.com/TR/galerisi/giris-tr.html) Web sites T. C. Edremit Kaymakamlığı (http:// www.balikesir-edremit.gov.tr/dosya_ hasanboguldu.htm) Atlas/Keşfetmek İçin Bak (http://www. kesfetmekicinbak.com/) Özel Etnografya Galerisi (http://etnografyagalerisi.com/TR/galerisi/giris-tr.html) / / / / / / / / / / / / hab e r N E W S ACI Öğrencilerinden Üstün Matematik Başarısı OUR SUCCESS IN THE MATH EXAMS Özel İzmir Amerikan Koleji öğrencileri, Kanada’nın düzenlediği ve dünya çapında 1400 okuldan 62 bin öğrenci katıldığı matematik yarışmalarında olağanüstü bir başarı sergiledi. Pascal (9. sınıf), Cayley (10. sınıf) ve Fermat (11. sınıf) matematik sınavlarında Pascal’de 25 öğrenci, Cayley’de 15 öğrenci, Fermat’ta 13 öğrenci üstün başarı belgesi aldı. Her okulun birincisi ayrıca madalya ile ödüllendirildi. Öğrencilerimiz ayrıca Fermat’ta bölge şampiyonu oldular. Yapılan hesaplama sonucu İzmir Amerikan Koleji 35 uluslar arası okul içinde birinci oldu. FERMAT MATEMATİK YARIŞMASI / 11. SINIF 24 ŞUBAT 2012 FERMAT MATHEMATICS CONTEST / GRADE11 FEBRUARY 24, 2012 40–41 SINIF CLASS İSİM NAME PUAN SCORE ÖDÜL AWARDS L3E Elif Naz Uludağ 132 MADALYA/MEDAL Üstün başarı/ Distinction L3E Bilgehan Sağlik 120 Üstün başarı/ Distinction L3D Bilge Akbıyık 118 Üstün başarı/ Distinction L3E Beysun Önder 118 Üstün başarı/ Distinction L3B Orcan Çentinkaya 116 Üstün başarı/ Distinction L3E Mert Karakaya 116 Üstün başarı/ Distinction L3E Rengim Çetingöz 112 Üstün başarı/ Distinction The 2012 Pascal(Grade 9), Cayley(Grade 10), and Fermat (Grade 11) Canadian Contests were written by a total of 62,000 students from over 1400 schools from all over the world. Certificates of Distinction were awarded to students ranking in the top 25% of all contestants. In Pascal, our students received 25 distinctions, in Cayley, 15 distinctions, and in Fermat, 13 distinctions. Top students in each school received Medals. Also ,our students were the ZONE CHAMPION in Fermat. An average was taken from the top five scores, plus students with the same points, which resulted in a score high enough to take first place among 35 International schools. This is an outstanding achievement of which our school feels proud of students. / / / / / / / / / / / / hab e r N E W S SONUÇLAR THE RESULTS Gençler (Hazırlık 1–2–3–4. sınıf) Youths (Prep and grades 9-12) SATRANÇTA DOSTÇA REKABETTE 15.YIL 15th YEARS OF FRIENDLY COMPETITION IN CHESS Özel İzmir Amerikan Koleji 15. İzmir Liseler Arası Dostluk Satranç Takım Turnuvasına 23 okul, 230 öğrenci katıldı. A total of 23 schools and 230 students took part in the American Collegiate Institute’s 15th Friendly Chess Tournament between Izmir High Schools. Özel İzmir Amerikan Koleji Okul-Aile Birliği’nin katkılarıyla bu sene 15’incisi düzenlenen turnuva çekişmeli karşılaşmalara sahne oldu. Turnuvaya katılan öğrenciler, profesyonel hakemler gözetiminde Gençler (Hazırlık, 9-12.sınıflar), Yıldızlar (6-8.sınıflar), Minikler (3-5. sınıflar) ve Süper Minikler (1. ve 2.sınıflar) olmak üzere dört ayrı kategoride mücadele ettiler. İki gün süren zorlu çekişmelerin ardından yapılan Ödül Töreni’nde kazanan okulların takımları kupalarını aldılar. Masasında ilk üçe giren öğrenciler madalya, turnuvaya katılan tüm öğrenciler de sertifika ile ödüllendirildiler. Yaşar Üniversitesi, Pizza Venedik, Pınar, Veysi’s ve Can Dijital’ın sponsorluğunda gerçekleşen bu seneki turnuvanın, tam 15 yıldır organizasyonunu üstlenen İzmir Amerikan Koleji Coğrafya Öğretmeni Emel Aksu, “15 yıldır emek verdiğimiz ve çok önemsediğimiz turnuvamız şu anda İzmir’in en saygın yarışmaları arasında değerlendiriliyor. Yıllar geçtikçe katılan okul ve öğrenci sayısı arttı ve bugün 23 okulla bir arada olduk. Amacımız öğrencilerin analitik düşünme, planlama gibi becerilerini arttıran satranç sayesinde onlara dostça bir ortamda rekabeti tattırmaktır.Katılan tüm okullara teşekkür ederiz,”dedi. The 15th tournament organised this year with the contributions of the American Collegiate Institute’s Parent-Teacher Association saw some close matches. The participants competed in four separate categories under the eyes of professional judges. The categories were: Youths (Prep. and grades 9-12), Novices (grades 6-8), Elementary (grades 3-5) and Super Elementary (grades 1 & 2). After two days of close matches, the winning schools were presented with their cups at the Awards Ceremony. The first three competitors on each table were presented with medals, while every participant in the tournament was given a certificate. The tournament was sponsored by Yaşar University, Pizza Venedik, Pınar, Veysi’s and Can Digital and has been organised for the last 15 years by Emel Aksu, a geography teacher at ACI. When interviewed she said, “ The tournament which we have organised for the last 15 years and give great importance to, has become one of the most respected competitions in Izmir. As the years have gone by we have had more and more schools and students taking part to the point where we have a total of 23 schools participating. Our main aim is to have the participants compete in a friendly atmosphere while, through playing chess, to develop the skills of thinking analytically and being able to plan ahead. We thank all the schools who took part.” 1 İZMİR AMERİKAN KOLEJİ – KIRMIZI TAKIM THE AMERICAN COLLEGIATE INSTITUTE – RED TEAM 2 BUCA ANADOLU LİSESİ BUCA ANATOLIAN HIGH SCHOOL 3 İZMİR ÖZEL EGE LİSESİ IZMIR ÖZEL EGE HIGH SCHOOL Yıldızlar (6–7–8. sınıf) Novices (Grades 6-8) 1 ÖZEL İZMİR EGE İÖO ÖZEL IZMIR EGE HIGH SCHOOL İÖO 2 KAZIM KARABEKİR İÖO KAZIM KARABEKİR İÖO 3 ÖZEL İZMİR SEV İÖO ÖZEL IZMIR SEV İÖO Küçükler (3-4-5. sınıf) Elementary (Grades 3-5) 1 İZMİR ÖZEL EGE İÖO ÖZEL IZMIR EGE İÖO 2 DEÜ ÖZEL 75.YIL İÖO DEÜ PRIVATE 75.YIL İÖO 3 KONAK SALİH İŞGÖREN İÖO KONAK SALIH İŞGÖREN İÖO Süper Küçükler (1–2. sınıf) Super Elementary (Grades 1 & 2) 1 İZMİR ÖZEL EGE İÖO ÖZEL IZMIR EGE İÖO 2 ÖZEL IŞIKKENT İÖO ÖZEL ISIKKENT İÖO 3 TAKEV TAKEV //////////// R Ö P O R TA J I N T E R V I E W Büyük Hedefe Ulaşmak İçin Ara Hedefler Belirle Define Interim Goals to help you achieve your larger goals Sağlık ve Eğitim Vakfı Lise Eğitim Koordinatörü Whitman Shepard eğitim yöneticiliğindeki stratejisini işleri parça parça ele almak olarak özetliyor. Whitman Shepard, Health and Education Foundation Coordinator, summarizes his strategy in education administration as “chunking”. Öğretmenliği seçerken hem annemden hem babamdan etkilenmiş olabilirim. İkisi de öğretmendi. Üstelik her zaman okul atmosferi içinde olduk, evimiz ya kampüste ya da kampüsün hemen yanındaydı. I suppose both my mother and my father inspired me to become a teacher. They were both teachers. And of course we always lived in a school environment, either on campus or not very far from it. 42–43 Büyük hedefe ulaşmak için önce onu küçük hedeflere bölmek, sonra adım adım bunlara ulaşmak gerekiyor. Mr. Shepard, planlı ve programlı hareket edilir, kurumlar arası iş birliği ve diyaloğa da gereken önem verilirse her okulun hedefine rahatlıkla ulaşacağını söylüyor. Whitman Shepard, 30 yıldır ülkemizde eğitim sektörüne hizmet ediyor. Hem eğitimcilik aşkı hem de Big goals need to be broken down into smaller goals to be realized step-by-step. Mr. Shepard explains that a school can attain its goals when there is a clearly defined plan of action and when the right amount of attention is given to dialogue and collaboration between departments. Whitman Shepard has been actively involved in education in Turkey for thirty //////////// R Ö P O R TA J I N T E R V I E W Türkiye sevgisi ona aileden miras. Çünkü Shepardlar’ın Türkiye hikayesi 1800’lerde dedesinin babası Fred Shepard ve dedesinin annesi Fanny Shepard’ın Antep Amerikan Hastanesi’ne gelmesiyle başlıyor. Sonra dedesi, babası, annesi, kardeşi ve kendisi de bu zincire ekleniyor. Sağlık ve Eğitim Vakfı Lise Eğitim Koordinatörü olarak çalışan Whitman Shepard, İzmir Amerikan Koleji, Tarsus Amerikan Koleji ve Üsküdar Amerikan Lisesi’nde eğitimin vakıf hedefleri doğrultusunda gerçekleşmesi, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından getirilen yeni uygulamaların müfredata adaptasyonu, eğitime küresel ve yerel bakış gibi pek çok konuda çalışıyor. Öğretmen olmaya babanızdan etkilenerek mi karar verdiniz? Hem annemden hem babamdan etkilenmiş olabilirim. İkisi de öğretmendi. Üstelik her zaman okul atmosferi içinde olduk, evimiz ya kampüste ya da kampüsün hemen yanındaydı. Ailenizden söz edebilir misiniz, kaç kardeşsiniz? Dört kardeşiz. 2 kız, 2 erkek. Ben sonuncuyum. En büyüğümüz Susan, Amerika’da onkoloji hastanesinde hemşire. Margaret Miami’de resim öğretmeni. Ağabeyim Lorrin Shepard ise Florida’da büyük bir gösteri merkezinin müdürü. Aile bireylerimiz arasında güçlü bağlar var. Uzakta olsak da bu bağ hiç bozulmadı. Bu arada, Margaret bir süre İzmir Amerikan’da çalıştı. Babam ve annem Talas Amerikan Ortaokulu’nda, İzmir Amerikan Koleji’nde ve Üsküdar Amerikan Lisesi’nde çalışmışlardı. Tarsus’ta başlayan öğretmenlik kariyeriniz nasıl gelişti? Ben Türkiye’deki öğretmenlik kariyerime 1981 yılında Tarsus Amerikan Koleji’nde matematik öğretmeni olarak başladım. İki sene orada çalıştıktan sonra Robert Kolej’e geldim ve 18 yıl matematik öğretmeni ve Atletizm Direktörü olarak çalıştım. Sonra matematik bölüm başkanı oldum. Okul yönetimi master yapmam için bir yıl izin verdi. Harvard’da uluslar arası eğitim alanında yüksek lisans yaptım. Robert Kolej’de lise direktörü olarak 2001 yılına kadar çalıştıktan sonra Üsküdar Amerikan Lisesi’ne müdür olarak geldim. years. He inherited his passion for education and his love for Turkey from his family. In the 1800s his great grandfather Fred Shepard and his great grandmother Fanny Shepard came to the American Hospital in Gaziantep. And the family has lived in Turkey ever since. His grandfather, his mother and his father, his sister and Whitman Shepard himself have all carried on the tradition. As high school education coordinator of The Health and Education Foundation, Whitman Shepard works on a variety of projects: achieving goals the foundation sets for Izmir American College, Tarsus American College and Üsküdar American Academy, adapting new curriculum requirements set by the Ministry of Education and implementing both an international and domestic perspectives in the schools. Did your father inspire you to become a teacher? I suppose both my mother and my father inspired me to become a teacher. They were both teachers. And of course we always lived in a school environment, either on campus or not very far from it. Tell us a little about your family? There are four of us altogether, two boys and two girls. I’m the youngest. Susan is the oldest. She’s an oncology nurse in a hospital in America. Margaret’s an art teacher in Miami. My older bother, Lorrin Shepard, manages a large performing arts center. We are a very close family. And though we live far apart from each other we have always stayed close. In fact, Margaret once worked at Izmir American College, and my mother and father worked at Talas American Middle School, Izmir American College and Üsküdar American Academy. Your first started teaching in Tarsus. How did your career develop from there? I began teaching in Turkey in 1981. I was a math teacher at Tarsus American College. Two years later I moved to Robert College where I worked as a math teacher and athletic director for 18 years. Then I became head of the math department. I took a sabbatical year to do a Masters degree in international education at Harvard University. Returning to Turkey I worked as the high school director of Robert College until 2001 and then I moved to Üsküdar American Academy to become headmaster. Bu meslek için tutku gerekiyor. Çocukların geleceği için hedef oluşturmak, onların iyiliğine çalışmak için tutkulu biri olmalısınız. Ayrıca öğrettiğiniz dalda veya konuda da heyecanlı olmalı, bunu öğrencinize yansıtmalısınız ki öğrencinin ilgisini çekebilesiniz. You need passion to be a good teacher. You need to be passionate if you want to help students achieve their future goals for the future, and to help them along the way. Furthermore, you should be excited about your area of expertise, and you should be able to convey this enthusiasm in a way that will inspire students. //////////// R Ö P O R TA J I N T E R V I E W Üsküdar Amerikan Lisesi’ne dönerken neler hissettiniz? Alıştığım bir ortamdan kopmak önce zor gelse de ailemin bu kurumlardaki emeğini düşünerek bu pozisyonu büyük bir onurla kabul ettim. Amerika’daki özel ve devlet okulları ile Türkiye’dekiler arasında nasıl bir fark var? Amerika’da merkezi bir eğitim sistemi yok. Özel okullar istedikleri gibi eğitim verebilirler ve kimse de onlara karışamaz. Ancak akreditasyon almış olmaları ve eğitim dünyasındaki itibarları hayati derecede önemlidir. Bunları kazanmak hiç de kolay olmaz. Kamuya ait okullar ise her eyalette bulunan State Board of Education tarafından idare edilir. Türkiye’ye baktığımızda bütün okulların Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olduğu merkezi bir yapı görürsünüz. Sizce merkezi yapının gerekçeleri neler? Eğitim korumaya yönelik bir sistemdir. Eğer eğitim gibi ülkenin geleceğini belirleyecek bir konuyu bütünüyle serbest bırakırsanız o zaman dışarıdan gelebilecek bir takım güç odakları gençliği farklı yerlere sürükleyebilir. Çünkü bazıları için eğitim amaç değil araçtır; politika, din, terör ya da başka amaçlar doğrultusunda gençleri eğitebilirler. Bu yüzden devlet için eğitim, çocukları iyi birer vatandaş olarak yetiştirmek, bu tehlikelerden onları ve toplumu koruma anlamı taşır. Türkiye’de devletin eğitim alanında işini zorlaştıran çok sayıda değişik müfredata ve programa sahip lisenin olmasıdır. Endüstri Meslek, İmam Hatip, Fen, Anadolu gibi farklı liseler var. Bir de sistemde o kadar değişiklikler yapıldı ki, her birinin kontrolü, takibi, yönlendirilmesi ciddi bir iş yükü demek. Bu açıdan Milli Eğitim Bakanlığı’nın ve Talim Terbiye Kurulu’nun ajandası çok yoğun. Aslında memleketin eğitim sorunlarına baktığınız zaman bizim özel okullar olarak yaşadıklarımız basit kaçabilir. Eğitim sistemini eleştirenlere bazen şu soruyu soruyorum: “Siz olsaydınız nasıl yapardınız? Alın size kaynak, hadi çözün bakalım sorunları.” Sorunlar o kadar kolay çözülemiyor ancak inandığım bir şey var ki tek tip eğitim kesinlikle doğru değil. Belki görevinizi yapabilmek için en kolay çözümdür ama memleketin ihtiyaçları bu uygulamayla karşılanabilir mi? Bence hayır! 44–45 How did it feel to come back to Üsküdar American Academy? Although it was difficult to leave a place I came to know so well, I thought about all the hard work my family had given to these institutions and I decided that it would be an honor for me to accept the position. What are the differences between private and public schools in America and the ones in Turkey? There is no central education system in America. Private schools can decide on the kind of education they will give; no one can interfere in the process. However it’s extremely important for a school to have the right kind of accreditation and eminence in the world of education. These don’t come easily. Public schools in the Unites states are managed by the State Board of Education. In Turkey you have a central organization tied to the Ministry of Education. What do you think is the rationale behind a central system? Education can be perceived as a nurturing yet protective system. If you give something as important as education, which defines the future of a nation, free reign, all kinds of negative influences can lead students in the wrong direction. For some, education is a means and not an end; some will try to educate children with particular political or religious ideologies in mind. The aim of a centralized education is to encourage children to become model citizens and to protect children and society from these dangers. The Turkish education system is also strained by the variety of high schools, each offering its own curriculum and programs. There are industrial high schools, Imam Hatip religious schools, Science high schools and Anatolian high school schools. And then, of course, many changes are made to the system every year resulting in schools being overly burdened by checks, follow-up and orientation. This is why the Ministry of Education and the Education and Training Board have very busy schedules. In fact when you look at the education problems this country is facing, it might seem that the problems we face as a private school are slight. I sometimes ask the people who like to criticize the education system: “What would you do to change the system? Here are all the resources, how would you go about tackling some of the problems.” These are not easy problems, but if there’s one thing I believe it’s that just one style of education isn’t the right solution. Maybe the easiest thing to do is to ignore outside forces and focus only on your own work, but will this attitude help Turkey overcome these major challenges? I don’t think so. What is the biggest problem facing Education in Turkey? Think of education in Turkey as a pyramid. At the base you have primary schools, in the middle you have fewer high schools, and at the top even fewer universities. The competition gets fiercer the higher you climb up the pyramid. Every year nearly a million students attend high school. This year around 1.8 million students took the college entrance exam, but only 430,000 will eventually end up at university. Having more and more high schools and universities to accommodate all these students is a very expensive approach. In fact it would be a good idea to have more private schools taking fee paying students or students on scholarships. I should also point out that the state schools would be much better off if the Ministry maintained all its schools at the same designated standard. This way Turkish students wouldn’t be compelled to attend schools far from their residential neighborhoods. They would //////////// R Ö P O R TA J I N T E R V I E W make better use of time and energy and reduce overall expenses. Veliler çocuğu çalışmaya teşvik etmeli, destek olmalı ama sağlıklı bir yaşamın önemini unutmamalı; sosyalleşmenin, yaratıcı aktivitenin önünü açmalı. Parents should inspire their children to work hard. They should support them in their studies. And they mustn’t forget the importance of maintaining a healthy life. Eğitimdeki en büyük sorunumuz ne? Türkiye’de eğitimde bir piramit düşünün, en altta ilköğretim, ortada daha az sayıda lise, en üstte de çok daha az sayıda üniversite var. Yukarıya doğru tırmandıkça yarış kızışıyor. Her yıl yaklaşık bir milyon öğrenci liseye giriyor. Bu yıl üniversite sınavına 1,8 milyon civarında öğrenci gitti. Bunların ancak 430 bin kadarı üniversiteye yerleşecek. Üniversite ve liseleri çoğaltıp herkese yer açmak çok pahalı bir yöntem. Aslında daha çok özel okul olabilir, imkanı olan ya da burs alanlar bu okullara gidebilir. Bu arada devlet de kendi sistemi içindeki okulların eğitim kalitesini belli bir seviyeye çıkartabilir. Böylece çocuklarımız sırf eğitimi daha iyi olduğu için yaşadıkları semtin dışındaki okullara gitmek zorunda kalmaz, enerjilerini zamanlarını daha iyi değerlendirmiş, masraflarını azaltmış olurlar. Eğitim sistemimiz neden bu kadar sık değişiyor? Bir sıkıntı varsa değişim kötü bir şey değildir ama planlı değişim önemlidir ve uzun vadede düşünülmelidir. Türkiye’de uzun vadeli planlama yapmak çok zor. Son yıllarda lise ve üniversite giriş sisteminde, mecburi eğitim süreleri ve programları ile ilgili çok şey değişti. Bu kadar hızlı değişiklikler öğrenciler üzerine ayrıca bir yük bindirebiliyor. Bir eğitimcinin en önemli özelliği ne olmalıdır sizce ? Tutku... Bu meslek için tutku gerekiyor. Çocukların geleceği için hedef oluşturmak, onların iyiliğine çalışmak için tutkulu biri olmalısınız. Ayrıca öğrettiğiniz dalda veya konuda da heyecanlı olmalı, bunu öğrencinize yansıtmalısınız ki öğrencinin ilgisini çekebilesiniz. Aksi halde çocuk o heyecanı sizde hissetmez ve dersten sıkılır. Eğitimci olarak çocuğun hem fiziksel hem psikolojik sağlığını gözetmek de önemlidir. Çünkü velilerimiz bize güvenerek çocuklarını teslim ediyorlar ve çocuklar, ailelerinden çok bizimle zaman geçiriyorlar. Bilgi ve birikiminiz kadar dozunda olmak üzere şakalaşmak, arkadaşça konuşmak da gerekli öğrencilerle. Bir eğitmen ince bir çizgide tüm bunları başarmalıdır. Bir de çocukların araştırmacı yanlarını güçlendirmek çok önemli. Araştırmacı olmak ve değişime ayak uydurmak bu çağda daha da önem kazandı. Bir eğitimci olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz ? Bu çok önemli bir nokta. Her şey çok hızlı ilerliyor. Bir çok bilgi kısa sürede demode olabiliyor. Çocukların bu hızlı değişim sürecine nasıl uyum sağlayacaklarını, nasıl ilerleyeceklerini öğretmek zorundayız onlara. Konu önemli değil, araştırma önemli. Bir takım içinde nasıl çalışacakları önemli. Does the education system really change that frequently? Change is not a problem, but changes need to be carefully planned, thinking of longterm goals. But it’s very difficult to make long term plans in Turkey. In the last few years, high school and university entrance exams, the length of mandatory education and courses have changed significantly. These kinds of rapid changes have placed an additional burden on students. What are the most important qualities in a teacher? Passion. You need passion to be a good teacher. You need to be passionate if you want to help students achieve their future goals for the future, and to help them along the way. Furthermore, you should be excited about your area of expertise, and you should be able to convey this enthusiasm in a way that will inspire students. Otherwise you’ll lose your students and they will never be inspired to learn. It’s also important for a teacher to be aware of students’ physical and psychological health. Parents entrust their children with us. They spend more time with us than with their families. Teachers also need to have fun with students; they should be both a friend and an instructor. It’s a fine line, but it’s very important to get that balance right. And of course it’s very important to strengthen a student’s inquisitive side. Being inquisitive and able to adjust to a changing world – what could be more important? As a teacher what are your thoughts on this topic? It’s a very important point. Everything is changing so quickly. A body of knowledge becomes outdated in the twinkling of an eye. We have to teach students how to adjust to these rapid changes and move forward. More than knowledge of a particular subject, it’s important to develop the right research skills. It’s important to know how to work with a team. Students need to develop leadership skills. This is perhaps the one thing that stays with students the most after they leave high school. Students forget most of what they learn. More importantly they need to acquire a way of thinking that will lead to //////////// R Ö P O R TA J I N T E R V I E W success later in life. In this age it’s more important to master a certain set of skills. The global economy today is in bad shape. We were more dynamic when we were young; we were excited about art and politics. But students these days aren’t interested anymore. They need to have ideals. They need to be chasing after dreams, and researching topics they are passionate about. Successful academic students are also successful musicians, athletes, writers and painters. They have passions in addition to academic subjects. They’re actively involved in extracurricular activities. And they know how to make good use of their time. Students who aren’t involved in these kinds of activities think they have all the time in the world, but the reality is that they don’t know how to put time to good use. Lider olmak için ne yapmak gerekiyor... Lise eğitiminden geriye en çok bu kalır öğrencilerin aklında. Genel olarak bilgilerin çoğu unutulur. Başarıyı getirecek bir düşünce biçimini kazandırmak gerekiyor öğrencilere. Bazı şeylere hakim olmak bu çağda çok daha önemli. Ekonomi dünya çapında düşünüldüğünde, genel olarak kötü durumda. Biz gençlik zamanınızda daha aktiftik, sanatla ve siyasetle ilgilenirdik. Artık çocuklar bu tür konularla fazla ilgilenmiyorlar. Bir şeyin peşinden koşmak lazım, araştırmak, idealleriniz olması lazım. Başarılı öğrencilere baktığınızda aralarından müzisyen, sporcu, ressam, yazar da çıkıyor. Çünkü ders yapmalarının yanı sıra bu çocuklarının başka bir tutkuları var ve bunun peşinden koşuyorlar. Bunun peşinden koşunca biliyorlar ki zamanı da en iyi şekilde kullanmak gerekiyor. Bu konularla uğraşmayan çocuklar ise çok zamanları olduğunu düşünüyorlar ama bu zamanı nasıl kullanacaklarını pek bilmiyorlar. Zamanı kullanma konusunda okulun etkisi çok önemli değil mi ? Teknoloji yüzünden işimiz hem kolaylaştı hem de zorlaştı. Cep telefonları, bilgisayarlar... Biz sosyalleşmek için sokakta oynardık, akşam olunca eve gider, ailecek yemek yerdik. Akşamları yüksek sesle 46–47 kitap okurduk. Çocuklar okula yorgun ve uykularını almadan geliyorlar. Bu da eğitimlerini olumsuz etkiliyor. İnternetle çok zaman geçiriyorlar ve böyle sosyalleşiyorlar. Bir sınır olması lazım. Elbette teknolojiyi öğretmek zorundayız ama aynı zamanda doğru kullanmayı da öğrenmek gerekiyor. Eğitimciler olarak artık görevlerimizden biri de İnternetteki bilgileri doğru değerlendirmeyi, doğru ve yanlış bilgiyi ayırdetmeyi öğretmek. Bu sistem içinde velilerden ne bekliyorsunuz ? Veliler çocuğu çalışmaya teşvik etmeli, destek olmalı ama sağlıklı bir yaşamın önemini unutmamalı; sosyalleşmenin, yaratıcı aktivitenin önünü açmalı. Çocuğun evde sorumluluk kazanması çok önemli. Her istediği verilen bir çocuk sorumluluk kazanamaz. Çocuğa zamanı kullanmayı, sözüne sadık olmayı, gününü planlamayı öğretmek gerekiyor. Tüm bunlar bu teknolojik çağda çok zorlaştı. Bu çağda insanların birbirine ayıracak zamanı çok azaldı. Yaşam tarzı değişti maalesef. Veliler, çocuklarla daha fazla zaman geçirmeliler ve bu zamanı yaratıcı işlerle geçirsinler. Birlikte kitap okusunlar, yürüyüşe çıksınlar. Çocuğun fiziksel olarak da aktif olmalarını sağlasınlar. Aile ortamı çok önemli. Önce fiziksel ve ruhsal sağlık geliyor bunu unutmasınlar. Isn’t it true that school helps students become better time managers? Advances in technology have made our work both easier and more difficult. Cell phones, computers… When we were children we used to socialize on the streets and when night fell we went home and had dinner with our families. We read books out loud together. Now students came to school tired and sleepless. This has a negative effect on their learning. Students spend an inordinate amount of time on the Internet; it’s the way they socialize. But there has to be a limit. Of course we should teach these kids how to effectively use technology but we also need to teach them to be good time managers. As teachers we are also tasked with teaching students how to effectively evaluate information on the Internet. What do you expect from parents? Parents should inspire their children to work hard. They should support them in their studies. And they mustn’t forget the importance of maintaining a healthy life. They should also see socializing as a chance to open up creative activities. It’s also very important for a child to be a responsible member of the household. A child who gets everything he wants never learns the meaning of responsibility. Children need to be taught how to use time effectively, to manage a day full of many different activities. They also need to understand the importance of keeping their word. This //////////// R Ö P O R TA J I N T E R V I E W Çocukların uykularını alması, kahvaltı etmesi, doğru beslenme alışkanlığı kazanması da... Siz yeteneğin değerlendirilmesi ve yaratıcılığa da çok önem veriyorsunuz değil mi ? Başarı önemli ama, yeteneğinizi değerlendirmeniz de çok önemli. Biz iki üç dilde çocukları yetiştirmeye çalışıyoruz. Matematik, fen ve diğer dersler... Ama inanılmaz derecede başarılı sanatçı mezunlarımız da oluyor. Yavaş yavaş velilerimiz de yeteneğin önemini anlıyorlar. Bir toplumda ressamlar olmasa örnek olarak, o nasıl bir toplum olurdu sizce ? Müziksiz bir hayat düşünebilir misiniz ? Bugün teknoloji çağındayız ve yaratıcılığı yavaş yavaş öldürüyoruz. İnsanlar eskiden kitap okuyunca hayal ederlerdi. Şimdi bilgisayarda yada televizyondan izliyorsunuz ve hayal etmeye gerek görmüyorsunuz. Yaratıcı insanlara eğitim vermek zordur, çok hareketli olurlar çabuk sıkılırlar. Bu çocukların desteklenmesi gerekli. Toplum olarak yaratıcılığı desteklemeliyiz. Türkiye’yle ilişkinizi nasıl tanımlarsınız? En doğru tanımla Türkiye’de evimdeyim. Amerika’da yabancı hissediyorum. İstanbul’da havaalanına iner inmez evime gelmiş oluyorum. Benim duygularım, evim burada. Amerika’da neyle karşılaşacağınızı bilirsiniz, biraz sıkıcıdır bazı konularda. Ama İstanbul’da heyecan vardır, tarih vardır. Misafirperverlik Türkiye’de çok güçlü bir kültür olarak. Her yönüyle Türkiye’yi çok seviyorum. Üsküdar Amerikan Lisesi İstanbul’un ve Türkiye’nin en gözde okullarından biri şüphesiz. Üsküdar Amerikan Lisesi, eğitimiyle birlikte diğer okullarımız gibi kendi içinde bir bağlılığı ve güçlü bir ruhu barındırıyor. Yakın bir zamanda ÜAA’ye IB programını getirmeye çalışıyoruz. Öğrencilerimiz bu program çerçevesinde girecekleri dil sınavının sonucunu mezun olduktan sonra kullanabilecek, bazı sınavlardan muaf olabilecekler. British Council’la işbirliğine okullarımızda IELTS sınavlar veriyoruz. Okullarımızdaki en büyük amaçlardan biri öğrencilerimize güçlü bir İngilizce eğitimi vermek. Bu da bu çerçevede atılan önemli bir adım olacak ve öğrencilerimizin işlerini kolaylaştıracak. had become much more difficult in our technological age. These days we have less and less time for one another. Unfortunately lifestyles have changed. Parents need to spend more time with their children and it should be creative time. They should read books together, go for walks. They should be sure their children are leading active lives. The right family atmosphere is important. They shouldn’t forget that physical and spiritual health comes first. Children need to get the right amount of sleep, have breakfast in the morning and develop good eating habits, too. It seems you give a lot of importance to talent and creativity. Success is important but it’s important to know your talents. We are educating our students in two, three different languages. Mathematics, science and all the others… And we have graduates who are unbelievably talented artists. Parents are slowly beginning to learn the importance of talent. Imagine a world without painters. Just what kind of society would that be? Can you imagine life without music? We live in technological age in which we are slowly killing off creativity. In the past people used to read books and imagine entire worlds in their minds. Now they watch the world on their computers and television and there’s no need to imagine at all. It’s difficult educating talented people; they are lively and lose interest quickly. But we should be giving just these kinds of kids extra support. As a society we need to support creativity. How would you define your relationship with Turkey? Turkey is home for me. I feel like a foreigner in the United States. The moment my plane lands in the Istanbul airport I feel like I’m back home. My heart and my home are here. In America I usually know what to expect and I find life there a little boring. But Istanbul is exciting. It’s a city full of history. And the people are warm and extremely hospitable. But there are so many other things I love about Turkey. There is no doubt that Üsküdar American Academy is one of the most prestigious schools in Istanbul and Turkey. Üsküdar American Academy offers a top quality education and like all our other schools is has a strong spirit and sense of En doğru tanımla Türkiye’de evimdeyim. Amerika’da yabancı hissediyorum. İstanbul’da havaalanına iner inmez evime gelmiş oluyorum. Benim duygularım, evim burada. Turkey is home for me. I feel like a foreigner in the United States. The moment my plane lands in the Istanbul airport I feel like I’m back home. My heart and my home are here. belonging. We are working to bring the IB program to ÜAA soon. In the IB program, exams will allow students to exempt from certain courses after they graduate. We are now collaborating with the British Council in offering the IELTS exam at our schools. One of the main aims of our school is to provide students with a strong education in English. So we are taking an important step forward in this area and making life for our students much easier. //////////// h a b e r N E W S ACI’LILAR Yeşil Bir İzmir İçin Çalışıyor WORKING HARD FOR A GREEN İZMİR Özel İzmir Amerikan Koleji Fen Bölümü öğretmen ve öğrencileri, katıldıkları bir seminerin ardından İzmir’in önümüzdeki yıllarda önlem alınmazsa çölleşmesi beklenen illerin başında geldiğini öğrendi ve geleceğin İzmir’i için harekete geçti. After listening to a seminar the Science Department learned that if action is not taken in the next few years then Izmir will be one of the first provinces to become a desert. 48–49 İzmir’I bekleyen çölleşme tehlikesine karşı neler yapılabileceği üzerinde çalışan Fen Bölümü Ege Orman Vakfı ile birlikte ACI adına bir orman oluşturabileceğine karar verdi. İzmir Amerikan Koleji Ormanı’nın oluşturulması için en az 1000 ağaç gerektiğini öğrenen öğrenciler, hızla tanesi 3 TL’lik ağaçların alınması için kampanya başlattı. We thought about what we could do and decided to work with The Aegean Forestry Foundation and create a forest in the name of ACI. One tree costs 3TL and in order to have a forest named after the school we learned we needed to plant 1,000 trees.. So our first goal was to get 1,000 trees. //////////// h a b e r N E W S Hedefin 4 Katı Ağaç 2011 yılında öğrencilerin, öğretmen arkadaşlarının, okul aile birliğinin, öğrenci birliğinin, çalışanların, velilerin ve mezunların katkıları ile Seferihisar Doğanbey’de 2250 ağaçtan oluşan ilk Amerikan Koleji Ormanı oluşturuldu. Fen Bölümü, hızlı ve verimli başarılarının sonucunda, orman oluşturma projesini gelenekselleştirerek her yıl tekrarlamaya karar verdi. 2012 yılı çalışmalarına Eylül ayına başlayan grup, çeşitli el emeği ürünler hazırlayıp satarak ya da farklı uygulamalarla (örneğin Fizik öğretmeni Fatma Cabu’nun düğün çiçeği yerine ACI Ormanı’na katkı yapılmasını istedi) para topladı. İkinci Amerikan Koleji Ormanı, 17 Nisanda Çeşme Ildırı’da 2208 ağaçla oluşturuldu. Orman oluşturulurken, Lise 2 A ve 2 B sınıflarıyla Çeşme Ildırı’ya gidildi ve küçük fidanlar dikilerek can suları verildi. Ege Orman Vakfı yöneticilerine teşekkür eden ekipler, okula dönerken mutluydu. “Bizler çok güzel bir kampüste yaşıyoruz, çalışıyoruz ve eğitim alıyoruz. Doğanın ve yeşilin kıymetini çok iyi anlıyor ve önemsiyoruz. Güzel şehrimize her sene oluşturacağımız yeni ormanlarımızla güzellikler katacağımıza inanıyoruz,” diyen ACI öğrencileri gelecek yıllarda daha fazla ACI ormanı oluşturulması için kolları sıvadı bile. In 2011 with the contributions of the students, the teachers, the Parent-Teachers Association, the Student Council, our staff, our parents and our graduates we were able to plant our first American Collegiate Institute Forest of 2,250 trees. We also decided to repeat this each year and hence make it a tradition. This year we began work in September. As the Science Department we made things and sold them and by using other methods such as instead of Fatma Hanım having wedding flowers she asked for donations to the ACI Forest and so we were able to increase the amount of money we collected. On April 17th the second ACI Forest was planted in Ildır, Çeşme with a total of 2,208 trees. The L2A and L2B classes went to Ildır to plant the trees. We had to be very careful planting the saplings as they were very small. We watered them in. After thanking the administration and workers of the Aegean Forestry Foundation we returned to school. What kept us going through all the preparation was the support of the students and teaching staff. We hope to repeat this activity in the coming academic year. The school is situated in a very beautiful campus where teaching and learning go on. We understand the value of the environment and nature. We believe that each year we plant a new forest we are adding to the beauty of our city. We are very grateful indeed to all who supported us in this effort. //////////// h a b e r N E W S ACI’De OYUNCAK KULÜBÜ ACI’S TOY CLUB 2011-2012 eğitim ve öğretim yılının yeniliklerinden biri de “Oyuncak Kulübü” oldu. Kulüp Başkanı Yağmur Güven, kulübe katılma kararının ve yapılan aktivitelerin öyküsünü yazdı. Öğretmenleri ile kulübü anlatmak üzere özel bir röportaj yaptı. ACI Toy Club was one of the new clubs of 2011-2012 school year. Club President, Yağmur Güven, shared the story of her decision to join the club and the activities they did for a year. She also had an interview with the sponsor teachers. Bir yıl boyunca bu kulüpte pek çok şey öğrendiğimizi söyleyebilirim. Elde ettiğimiz geliri sosyal servislere destek amacıyla “Öğrenci Birliği”ne teslim ettik. We have had a great year. What have we learned? A lot! In the first week of May we put our goods on sale, giving the proceeds to the Student Council to use for social service clubs. 50–51 Kulübe katılma kararı aldığımda ne yapacağımız konusunda fikrim yoktu. Öğretmenlerimizle birlikte on bir kişilik küçük bir gruptuk. Kulübümüzün sorumlu öğretmenleri kimya öğretmenimiz Onur Turunç, Türkçe öğretmenimiz Sevil Üsterci ve Almanca öğretmenimiz Başak Çaylan’dı. Daha sonra Onur Hanım’la Sevil Hanım, okulumuz mezunlarından arkadaşları Aytaç Aşık Aksade’yi de davet ettiler. Aytaç Aşık Aksade okulumuzun ’68 mezunlarından. Hem başarılı bir anne hem de Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü’nden mezun bir fizyoterapist. Ancak Aytaç Hanım dediğinizde One of the innovations brought about in the academic year 2011-2012 is the setting up of “The Toy Club”. I decided to join the club without really understanding what it is all about. We are a small group of eleven and that’s including our teachers. Our sponsor teachers are our chemistry teacher, Onur Turunç, our Turkish teacher Sevil Üsterci, and our teacher of German,Başak Çaylan. Then Onur Hanım and Sevil Hanım invited one of their friends, an ACI graduate, Aytaç Aşık Aksade, to join us. We have had a great year. What have we learned? A lot! First, to get our hands loosened up, we started by learning how to knit. We turned the pieces we had //////////// h a b e r benim gözümde canlanan ilk şey iki şiş ve bir yumak. Oyuncak Kulübü’nde bize çok yardımcı olan enerjik, sevecen Aytaç Hanım tam bir örgü tutkunu. Bir yıl boyunca bu kulüpte pek çok şey öğrendiğimizi söyleyebilirim. Öncelikle ellerimizin işlevsel hale gelebilmesi için işe örgü örmeyi öğrendik, ördüğümüz parçaları bebekler, hayvanlar gibi oyuncaklara dönüştürdük. Evlerimizden getirdiğimiz atık kumaş parçaları, düğme, boncuk ve benzeri malzemeleri süsleme ve kullanıma dönük işlevsel malzeme yapımında kullandık. Çocuk odalarında kullanılabilecek değişik aksesuarlar ürettik. İpliği iğneye nasıl geçireceğimizi, dikmek için ipliği düğümlememiz gerektiğini, renklerin bir arada nasıl kullanılacağını, çocuklara kendi oyuncaklarını yapabileceklerini öğretmeyi ve en önemlisi düşünme , tasarlama ve yaratmayı öğrendik. Öğretmenlerimiz ilk toplantımızda en önemli amacımızın neşeli nesneler üreterek yaratıcılığımızı geliştirmek ve ürettiklerimizle toplum hizmeti yapmak olduğunu söylemişlerdi. Bu amacımıza ulaştığımızı düşünüyorum. Mayıs ayının ilk haftası da ürünlerimizi sergileyerek etkinliğimize son noktayı koyduk. Elde ettiğimiz geliri sosyal servislere destek amacıyla “Öğrenci Birliği”ne teslim ettik. Önümüzdeki yıl bu kulübün devam etmesini gönülden diliyorum. Kulübümüzün hangi amaca hizmet ettiğini daha iyi anlatabilmek için sorumlu öğretmenlerimiz ve konuğumuz Aytaç Hanım’la yaptığım röportajı sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyacağım. Sevgili öğretmenlerim, niçin böyle bir kulüp açtınız? Onur Turunç: Fen eğitimi, problem yaratmak, bu problemi çözmek için gözlem ile deney yapmak ve sonuca ulaşmak için verileri bir araya getirebilme becerisini kazandırır. Disiplin ve çok çalışma gerektirir. Bu basamakların başarısı sadece düşünme becerisine değil, el becerisine de dayanır. Oyuncaklar, sadece çocuğu görsel olarak etkilemez; zekâ gelişimine de katkıda bulunur. Oyuncaklar bu nedenle iyi bir tasarım ürünü olmalıdır. Tasarım yapma, yaratcılık ellerin işlevsel olması ile ortaya dökülür ve bilimsel düşünmeye ve işlevsel üretime katkı sağlar. Sevil Üsterci: Önce Onur Hanım’a teşekkür ederim böyle bir kulüp açmayı düşündüğü için. Düşüncesini benimle paylaşır paylaşmaz büyük bir zevkle kulübe katılmaya karar verdim. Gelelim sorunun yanıtına... knitted into toy dolls and animals. We used the scraps of material, buttons, beads, etc. which we had brought from home to decorate the objects and make them more functional. We made things to decorate nurseries. We learned how to thread needles, how to sew without knotting the end of the thread, how to mix colours and moreover how to teach children to make their own toys. Most importantly we learned how to think creatively and to design. In our first meeting the teachers explained that the goal of the club was to help us develop our creativity by making fun objects which we could use for community service. I believe we attained this goal as in the first week of May we put our goods on sale, giving the proceeds to the Student Council to use for social service clubs. My wish and hope is that this club continues next year. I take great pleasure in sharing the interview done with each of the sponsor teachers and our guest, Aytaç Hanım, so that you can better understand the club’s purpose. Why did you decide to start this club? Onur Turunç: An education in the field of science helps the student acquire the ability to piece together the data resulting from creating a problem and solving this problem using observation and experimentation. Successful completion of these stages is not down to thinking but to dexterity. Toys do not only appeal visually to a child but help with the development of intelligence. For this reason, toys should be a product of design. Only if you are dexterous can you bring life to a design and a scientific approach brings functionality to it. Sevil Üsterci: I would first like to thank Onur Hanım for coming up with the idea for this club. The moment she told me about it I decided I wanted to be part of it. Now to answer the question. //////////// h a b e r N E W S Eğitim ve öğretimin asıl amacı mutlu bireyler yetiştirmektir. Başarı ise mutluluğun temel nedenlerinden biridir, değil mi? Başarıya ulaşmak için bilgiyi toplamak ve biriktirmek yetmez. Bilgiyi kullanmak ve aktarmak gerekir ama bu da yetmez; çünkü yaratıcı zekânın oluşumu için bilginin katlanarak aktarılması gereklidir. “Uygarlık ellerle yaratılmıştır.” görüşünden yola çıkarak yaratıcı zekânın oluşumunda el becerisinin önemine inanıyoruz. Bizim de kulübü açarken hareket noktamız bu oldu. Bunun yanı sıra, kulüp etkinlikleri sosyal becerilerinizi de geliştiriyor, takım çalışmasını ve paylaşmayı da öğretiyor; dolayısıyla bu tür kulüp çalışmaları sizin çok yönlü gelişiminiz için gereklidir çünkü “yaratmak, üretmek ve paylaşmak” bizim eğitim anlayışımızın temelidir. Başak Çaylan: ACI’da çalıştığım süre boyunca birçok kulüp ve komitede görev aldım fakat bu yıl, dönem başında açıklanan kulüp listesinde Oyuncak Kulübü dikkatimi çekti. Oyuncak ve oyun, küçük çocuğum olduğu için zaten hayatımın içinde yer alan temel kavramlar arasında. Bunun üzerine hemen Onur Hanım ve Sevil Hanım’ a kendileriyle birlikte kulüpte çalışmak istediğimi söyledim. Çalışmalarımız esnasında oyuncak başlığı altında birçok el becerisi de edindik. Yaratmak ve el işi yapmak zaman içinde bana hem çok büyük bir keyif hem de çok büyük bir heyecan verdi. Renkli renkli yünlerin, ipliklerin sabırla elimde şekillendiğini görmekse işin en güzel kısmıydı. Her şeyin çok çabuk tüketildiği günümüzde bir şeyleri kendi emeğimizle ortaya çıkarmak çok önemli diye düşünüyorum. Yaratma süreci, önümüze hazır gelen ve kısacık zaman dilimlerinde kullanıp kenara attığımız her şey için bir kez daha düşünme fırsatı sağlıyor. Yaratmak için, “Bunu ben yaptım!” diyebilmek için herkesi önümüzdeki eğitim ve öğretim yılında kulübümüze bekliyoruz. 52–53 The aim of education and instruction is to nurture a happy individual. Isn’t success the basis of happiness? Success does not come from acquiring knowledge. One needs to use the knowledge and transfer it. But this is still not enough because in order for the individual to be creative one needs to add to the knowledge one passes on. We believe in the concept that “Civilisations were crafted” and therefore to be able to handcraft plays a role in developing one’s creativity. This was our starting point for the club. In addition to this, through being a member of this club one’s social interaction is developed, members learn to work as a team, and to share. This type of club helps the whole person develop and is the basis of our education system: “create, produce and share”. Başak Çaylan: While I have been working at ACI I have participated in many clubs and been on many committees but this year, when looking at the list of extra-curricular activities, this club caught my eye. Since I am the mother of a young child I know all about toys and play. Without wasting time I spoke to Onur Hanım and Sevil Hanım about joining them in setting up this club. Under the broad umbrella of “toys” we have learned many skills. In the past, creating things and doing handcrafts always gave my great pleasure and excited me. The best thing for me is seeing those multi-coloured wools and threads take shape in my patient hands. I think it is very important to create your own things in this world of consumerism. It makes you think about all those commercially produced things which you use for just a short period of time before discarding them. We look forward to having students join our club in the coming academic year and hearing, “I made this”! Aytaç Hanım, what attracted you to this club? When I was a student at ACI there was a Knitting Club. I really got a lot out of being a member of this club. The minute my friends invited me to join this club, I came running back to my school. Aytaç Hanım, sizi Oyuncak Kulübü’ne çeken şey neydi? Ben bu okulda öğrenciyken “Örgü Kulübü” vardı. Bu kulübe katılmanın bana çok yararı oldu. Arkadaşlarım davet eder etmez okuluma koşa koşa geldim. When did you first start knitting? I started when I was six years old but of course, I wasn’t very good. I got on really well with my maternal grandmother. Whenever I went to visit her, she would give me two knitting needles and a ball of wool and then make coffee. While drinking our coffee, I would knit. Both my maternal grandmother and my mother could knit and sew very well. I think this is what got me started. Örgüyle ne zaman, nasıl tanıştınız? Altı yaşında başladım örgü örmeye, o yaşta beceremiyordum tabii. Anneannemle aram çok iyiydi. Ne zaman ziyarete gitsem elime iki şiş bir yumak verir bir de kahve yapardı. When you were studying here, did you have the same opportunities to develop your handicraft skills in clubs and classes? We didn’t have a club but when I was in the second year of middle school we had sewing classes twice a week. In Grade 10, our teacher, Mrs. Jorgansan, started a knitting club. So along with the folklore club and tourism club, I joined the knitting club. //////////// h a b e r How did you benefit from being in Mrs. Jorgansan’s Knitting Club? I learned to knit from books written in English, so it was like solving a problem. I always tried to knit the most difficult patterns and styles. Even now, whenever I go abroad, I always buy a book of knitting patterns. Kahvelerimizi içerken ben örgü örerdim. Örgü, dikişe böyle başlamış oldum. Benim anneannem de annem de çok güzel örgü örer, dikiş dikerdi. Beni etkileyen biraz da buydu sanırım. Siz burada eğitim görürken el becerilerinizi geliştirmek için şimdiki kulüp ve dersler gibi olanaklara sahip miydiniz? Ortaokul ikinci sınıfta haftada iki saat resmi dikiş dersimiz vardı ancak bir kulübümüz yoktu. Lise birinci sınıfta öğretmenimiz Mrs. Jorgansan örgü kulübü açtı. Ben de folklor, turizm gibi kulüplerin yanı sıra örgü kulübüne de girdim. Mrs. Jorgansan’ın açtığı örgü kulübü size neler kazandırdı? Bu kulüp sayesinde, İngilizce kitaplardan okuyarak problem çözer gibi örmeyi öğrendim. Hep en zor modelleri seçip üretmeye çalıştım. Hâlâ ne zaman yurt dışına çıksam mutlaka bir örgü kitabıyla dönerim. Örgü yaşamınızda nasıl yer etti? Örgü örmek lise ve üniversite boyunca beni dinlendiren bir şeydi. Eskiden internet ya da televizyon yoktu. Yazları bütün günü sokakta veya Çeşme’de geçirme imkânı olmazdı. Ayrıca en az on roman okuma ödevimiz olurdu. Biz de ya kitap okurduk ya da annelerimiz elimize bir iş verirdi. Ayrıca hazır hiçbir şey satılmazdı, hep biz dikerdik. Çocuklarıma da hep ben ördüm. Hem çalıştım hem ördüm, hiç hazır almadım. Örgü örmekle ilgili bir anınızı bizimle paylaşır mısınız? Aslında örgüyle genelde benim değil, çevremin hep bir anısı vardır çünkü herkeste benden bir şeyler vardır. Örneğin oğlumun Amerika’daki arkadaşlarının bebekleri olacağı zaman birer battaniye örüp vermiştim. Sonra o battaniyeleri hep üstlerinde görmek beni çok mutlu etmişti. Bugünlerde el işiyle ilgili etkinliklere katılıyor musunuz? Son on beş, yirmi şenedir değişik sınıflardan arkadaşlarla haftada bir toplanıp el işi yapıyoruz. Ayrıca geçenlerde el işiyle ilgili bir yazı okudum, ondan bahsedeyim: Mart ayında Cumhuriyet gazetesinin teknoloji ekindeydi bu yazı. Bilim adamları IQ’nun nasıl yükseltilebileceğini araştırmışlar. Sonuçların arasında bazı yazarların kitaplarını okumak, spor yapmak, dengeli beslenmek, gereksiz ilaç kullanmamak olduğu gibi el işleriyle ilgilenmek de var. Bunun sebebi el becerisinin zihni açan, konsantrasyon gerektiren bir iş olması. Son olarak bize hayat felsefenizi söyleyebilir misiniz? Şimdiye kadar hiçbir şeyden bıkmadım, vazgeçmedim. Bu, benim hayat felsefem oldu. Teşekkürler. Yıllar sonra ben de bugünleri özlemle ve sevgiyle hatırlayacağımı düşünüyorum. How has knitting become a part of your life? Knitting was a means of relaxing during both my high school and university years as there was no internet or television, then. During summer it wasn’t possible to spend all day outside or in Çeşme. We also had to read ten novels as part of our summer homework so we either would read or our mothers would give us work to do. There weren’t any ready-made clothes so we would make them ourselves. I knit everything for my children. I worked and knit as I never ever bought ready-made knitwear for them. Could you share an anecdote about knitting with us? Actually, generally what I knit is not mine and it is those around me who have the anecdotes as they possess something I knit for them. For example, my son lives in America and when any of his friends were expecting babies I knit a baby blanket for each of them. I got pleasure form seeing the babies in the blankets I had knit. Nowadays, do you join in any activities to do with handcrafts? For the last 15 to 20 years I and my friends (graduates from different classes) have got together to do handcrafts. Let me tell you about something I read recently to do with handcrafts. This piece appeared in the technology supplement of the Cumhuriyet in March. Scientists had been researching how IQ could be increased. The results including reading certain author’s books, doing sport, eating a balanced diet, not using unnecessary medicines and getting involved in handcrafts. The reason for this is that doing handcrafts makes you think and concentrate. To close, could you tell us your philosophy of life? My philosophy of life is to never get bored with anything, nor to give up on anything! Thank you so much for answering my questions. I believe there will come a time in the future when I will miss these days and remember them with affection. //////////// h a b e r N E W S SEV Okulları’nın doktorları gelecek için de çalışıyor SEV School Doctors Working Towards a Better Future Tarsus Amerikan Koleji ve Tarsus SEV İlköğretim Okulu doktoru Ali Cerrahoğlu, Üsküdar Amerikan Lisesi doktoru Neşe Turan, İzmir Amerikan Koleji ve İzmir SEV İlköğretim Okulu doktoru Çitim Dontlu Oğuz ve Üsküdar SEV İlköğretim Okulu doktoru Sema Gülle Üsküdar Amerikan Lisesi’nde buluştular. Tarsus American College and Tarsus SEV Elementary School Doctor, Ali Cerrahoğlu, Üsküdar American Academy doctor, Neşe Turan, İzmir American College and Izmir SEV Elementary School doctor Çitim Dontlu Oğuz and Üsküdar SEV Elementary School doctor Sema Gülle met at Üsküdar American Academy. 54 Okul doktorlarının bir araya gelme nedenleri birbirleriyle deneyimlerini paylaşmanın yanı sıra okullarınn sağlık programları ve projeler üzerinde çalışmaktı. İki gün süren toplantılarında okullardaki vakaların dokümantasyonundan, revire, acil vakalardan kriz planlarına, beslenme, madde bağımlılığı, sigara, sağlıklı yaşam, cinsel gelişim gibi farklı sınıf seviyesinde verdikleri eğitimlere konuştukları pek çok konu vardı. Ülkemizde henüz tam olarak yerleşmemiş bir kavram olan okul doktorluğunun zor yanları olduğu kadar, zevkli yanları da var. Yaptıkları işin ne denli önemli olduğunu vurguluyorlar konuşurken. Tümünün isteği, ileride okul doktorluğu alanında kalıcı bir gelişimde öncü bir rol oynama yolunda. Okul doktorları, öğrencilerin sağlığını korumada ileriye yönelik önemli adımlar da atıyorlar. Örneğin, obezite ve metobolik hastalıkları önlemek için genç yaşlarda önlem alınabileceğini söyleyen doktorlar, çocuklara sağlıklı yaşam tarzını benimsetmek için çalışıyorlar. Okul doktorları, yaptıkları işin salt bugün için değil, ilerisi için ne denli önemli olduğunun farkındalar. Kimi zaman velilerle iletişime geçip önerilerde bulunuyorlar, kimi zaman da birlikte üzerine incelikle çalışarak hazırladıkları sunumlarla öğrencilerin karşısına çıkıyorlar. Tüm bunlarla birlite, okuldaki öğrencilerin sağlığından sorumlu çalışmaya devam ediyorlar . Okullarının “iyiliği, esenliği” için pek konunun içinde bulunduklarını, çıkan yemekten, kullanılan temizlik malzemelerine okul işleyişinde pek çok işleyişin parçası olduklarını belirten okul doktorları zaman zaman eğitimin parçası olarak derslerde işlenen öz bakım, beslenme, cinsellik, hastalıklar, madde bağımlılığı gibi farklı konuları anlatmak için sınıflara da girdiklerini söylüyorlar. School doctors met to share experiences but also to develop school health programs and projects. In meetings over two days there was a lot to discuss: documentation of cases, sick lists, emergency cases, nutrition, substance abuse, smoking, healthy living and sex education courses for different grades. There are both positive and negative sides to being a school doctor in a country where the concept is not yet fully accepted. Over the course of the meetings the doctors were able to emphasize the importance of their work. It was everyone’s wish for school doctors to have more of a leadership role as the position grows and becomes a lasting position in other schools. School doctors are taking important steps in protecting student health. They are aware of the preventive measures students can take for obesity and metabolism related complications and encourage them to adopt a healthy lifestyle. They know that the work they are doing today will pay off in the future. At times they are in close contact with parents, offering them advice, and at times they carefully prepare presentations on a variety of health issues for students. And they are always carefully watching over students, making sure that they are healthy and leading healthy lives. School doctors know that for good health and spirit at school many different things play a role, from eating properly at meals to good hygiene. This is why they take the time to occasionally come to classes to discuss important health issues such as substance addiction, illness, sex, nutrition and personal hygiene. //////////// h a b e r N E W S Berklee Yolcusu Kalmasın ! ALL ABOARD FOR BERKLEE! İzmir Amerikan Koleji son sınıf öğrencisi Zeynep Tanyalçın, müzikle ilgili öyküsünü ve “En İyi Beste” dalında birincilik kazandıkları Vodafone Liselerarası Müzik Yarışması deneyimini ACI in Action için kaleme aldı. Our Grade 12 student, Zeynep Tanyalçın, shares her experience of winning first prize at the Vodafone High School Music Competition for “Best Composition” and her life and music. ACI’ın beni müzikle tanıştırması zannederim karşılığını hiçbir zaman okuluma ödeyemeyeceğim bir hediye. Aslında müziğe çok küçük yaşlardan itibaren ilgi duymama rağmen 9 yaşındayken Devlet Opera ve Bale korosundan sesimin genele göre kalın olması nedeniyle atılmamdan sonra, kendimi kimseye şu çok sevdiğim müzik konusunda kabul ettirememenin verdiği bir küskünlükle mi desem, müziğe bir adım geride durdum. Uzun bir aradan sonra müzikle tekrar ilk yakınlaşmam lise 2’de katıldığım seçmeli orkestra dersiyle oldu. Her hafta çarşamba günlerini öle dirile, anlatamayacağım bir 56–57 I will never ever be able to repay ACI for introducing me to music. Actually, I was interested in music when I was a child but unfortunately when I was nine years old I was kicked out of the choir of the State Opera and Ballet Company because I was told my voice was too deep when compared to the others. After a long time away from music, I got interested again when I joined the orchestra elective. Every Wednesday, I was so apprehensive I cannot explain it to you. I would ask myself if this nervousness was because I was new to this or if it would pass with time. If I am to be honest, I can truly say it has never gone //////////// h a b e r N E W S heyecanla beklerdim. Bu sebeple başlarda hep merak ettim: “Bu işlere daha yeni girmemin getirdiği, zamanla azalacak bir heyecan mı şu?” diye. Cevabını şimdi tüm dürüstlüğümle söyleyebilirim ki hiç azalmadı. Giderek arttı. Okulun son gününe kadar her teneffüste ve hatta derslerde ilk önüme çıkan fırsatta okuldaki stüdyomuza kaçtım ve hatta şu an bu yazıyı bile stüdyodaki bilgisayarda yazıyorum. Şimdi Alkan Bey içeri girip “Zeynep konser var!” dese, yine koşarak provalara gider, ellerim titreyerek mikrofonu tutarım. İşler lise hayatımın ilerleyen üç senesi boyunca o kadar hızlı ve ardı arkası kesilmeyen bir şekilde ilerledi ki… İzmir’de elemeler, Ankaralarda yarışmalar, İstanbullarda festivaller derken ACI orkestrası San Remo, İtalya’ya kadar açıldı. Ben tüm bu etkinliklerin içindeyken IB FenMatematik öğrencisiydim çünkü anne-baba mesleğim doktorluktu ve ben çok küçük yaştan beri doktor olmak için yaratıldığıma sorgulamasız bir şekilde inandırmıştım kendimi. Müzikte bu kadar ilerlemem ve en önemlisi de gelişmekten bu kadar zevk almam beni girdiğim bu “doktorluk” yolunu ilk kez sorgulamaya itti. Kendimi denemek ve ölçmek için Berklee College of Music’in sınavlarına hazırlandım bu sene ve okuldan “Dekan Ödülü” ile kabulüm geldi. Evdeki hesap çarşıya uymaz diyorlar ya, ileride yapmayı hayal bile edemeyeceğim kadar beni mutlu eden bir işi yapmak için, hayal bile edemeyeceğim kadar güzel bir okuldan resmen Boston bileti geçmişti elime. Çok düşündüm, kararsızlık aşamam bir hayli uzun sürdü. Sonunda Berklee’yi seçtim. Seneye Jazz Vocal Performance ve Songwriting okumak için Boston yolcusuyum. Bu aşamalarda her zaman yanımda olan başta aileme olmak üzere tüm öğretmenlerime, grup arkadaşlarıma ve her zaman hiç çekinmeden gidip danışabildiğim, kapısını her daim bana açık tutan ve benim için bir öğretmenden çok fazlası olan Alkan Bey’e (Günlü) ne kadar teşekkür etsem azdır. away. In fact, it has increased. Right up until the last day of school and even between lessons when I had chance I would run to the music studio. Even now I am writing this on the computer in the music studio. However, if Alkan Bey were to walk in this minute and tell me that there is a concert, I would rush to rehearsal and hold the microphone but in shaking hands. Things took off at such a speed during my three high school years; qualifying rounds in Izmir, competitions in Ankara, festivals in Istanbul and then as far as San Remo, Italy with the ACI orchestra. While all this is happening, I am an IB Science-Math student. Since my parents are doctors and I had convinced myself from an early age that I am cut out to be a doctor. After progressing so far in music and developing my music so much for the first time I began to question this quest to be a doctor. In order to see where I stood in my music career I prepared for the Berklee College of Music exam and was accepted with a Dean’s Award. Things don’t always work out like you plan and here I was with a plane ticket for Boston and the possibility of studying at such a school and achieving things I had only dreamed about. I gave it a lot of thought and the decision making was a long process. In the end I chose Berklee. Next academic year I will leave for Boston where I will be studying Jazz Vocal Performance and Songwriting. There are people I cannot thank enough. First of all my family who have always supported me, all my teachers, my friends and someone whom I could go to for advice anytime, whose door was always open to me and who has been more than a teacher to me – Alkan Bey. //////////// h a b e r N E W S Üç yıl boyunca ACI orkestrasıyla müzik alanında deneyim sahibi olmak için katıldığım tüm etkinlikler arasında biri var ki yeri bende çok ayrı. As a member of the ACI orchestra for the last three years there is one event that will always be special to me. 58–59 Üç yıl boyunca ACI orkestrasıyla müzik alanında deneyim sahibi olmak için katıldığım tüm etkinlikler arasında biri var ki yeri bende çok ayrı. Bu sene gerçekleştirilen 15. Vodafone Liseler Arası Müzik Yarışması’na yani eski KASDAV’a, “Pictures of Your Land” adlı uzun bir süredir üzerinde çalıştığım bestemle katıldık. Başka bir ülke ve kültürden gelen bir kişiye karşı duyulan sevgi ve yakınlık hislerini ele alan, söz ve müziği bana ait olan bu ilk bestemin; aralarında Olcayto Ahmet Tuğsuz, İskender Paydaş ve efsanevi Deep Purple grubunun bateristi olan Ian Paice’in olduğu jüriler tarafında finalde En İyi Beste ödülüne layık görülmesi ve bunun yanında benim En İyi Kız Vokal dalında ikincilik ödülünü almam, bu yolda ilerlemem adına beni daha da yüreklendiren ve heyecanlandıran bir işaret oldu. Final aşamasına kadar beste üzerinde ben, Alkan Bey ve grup arkadaşlarım büyük bir özveriyle çalıştık. Beste ilk haline göre büyük bir aşama kaydetti. Söz ve müzik yazarı Olcayto Ahmet Tuğsuz beni ve grup arkadaşlarım Kerem Bayramer, Kaan Kızıltoprak, Onur Bilgen ve Bora Bardük’ü As a member of the ACI orchestra for the last three years there is one event that will always be special to me and that is this year’s 15th Vodafone High School Music competition (formerly KASDAV) which I entered with my own composition titled: Pictures of Your Land which I have been working on for a considerable time. The piece examines someone coming from a different country and culture and the love and friendship shown this person. The jury comprised of Olcayto Ahmet Tuğsuz, Iskender Paydaş and the drummer, Ian Paice, of the legendary group, Deep Purple. In the finals I was presented with the award for ‘Best Composition’ and received second place for ‘Best Female Vocal’. These awards gave me more courage to reach my goal. Alkan Bey, a group of my friends and I worked on the composition dedicatedly to the last minute and the piece had definitely developed positively from its first form. Myself and some of my friends; Kerem Bayramer, Kaan Kızıltoprak, Onur Bilgen and Bora Bardük were called to the stage //////////// h a b e r sahneye çağırırken “Ben de ilk bestemi Üsküdar Amerikan’da bir yarışma vesilesiyle lise 2’de yazmıştım. Oradaki başarım benim bu işe devam etmemi sağladı. Umarım kardeş okulumuz olan İzmir Amerikan Lisesi’ndeki arkadaşlarımız için de böyle olur” demişti. O anki sevincimi yaşadığım hiçbir şeye değişmem. Sanırım Olcayto Bey’in güzel dilekleri gerçek olacak ki şu an yanımda, biraz dağınık bir defter içerisinde üstü çizili, karalanmış, üzerinde uğraştığım birkaç yeni beste tamamlanmak için beni bekliyor. Vodafone Müzik Yarışması bana servet değerinde iki plaket, güven ve bir başlangıcı kazandırmakla kalmadı; en önemlisi bana kendime verdiğim bir sözü kazandırdı: Hiçbir şekilde yapacağım mesleğim konusunda bundan sonra tereddüt etmeyecektim. Artık kararsızlığım kesinlikle kaybolmuştu ve benim mesleğim müzikti. Bu benim kendi seçimimdi ve en doğru olanıydı. Bundan sonraki müzik hayatım nerede devam ederse etsin, girdiğim hiçbir gruptaki arkadaşlarım ACI’dakiler kadar keyifli ve tolerans sahibi, hiçbir hocam Alkan Bey kadar sabırlı ve güvenilir olmayacak. Hiçbir sahnede de, ACI sahnesinde attığım o ilk adımın tadını bulamayacağım, bunu biliyorum. Kucak dolusu sevgi ve teşekkürlerimle, buy the composer and lyrics writer, Olcayto Ahmet Tuğsuz. He said, “I composed my first piece when I was in grade 10 for a competition at Üsküdar Academy and my success there was the catalyst for me continuing with music. I hope that the same will be true for these friends from our sister school”. I wouldn’t change anything for the joy I felt at that moment. I think his good wishes are to come true as next to me as I write this is a slightly messy notebook with some new compositions I am working on, which is evident from the crossings out and scribbling, just waiting to be finished. The Vodafone Music Competition gave me two very valuable plaques, confidence and a start in my career but more than this it fulfilled a promise I had made to myself. I will have no longer have any doubts about the career I have chosen. My indecision has gone because my career is music. This is my own choice and the right one. No matter where music takes me, no friends will be as fun and tolerant as the ones at ACI, nor will any teacher be as patient and dependable as Alkan Bey. No stage will ever give me the same feeling as the first time I stepped on the stage in the ACI auditorium did. With all my love and thanks, Bundan sonraki müzik hayatım nerede devam ederse etsin, girdiğim hiçbir gruptaki arkadaşlarım ACI’dakiler kadar keyifli ve tolerans sahibi, hiçbir hocam Alkan Bey kadar sabırlı ve güvenilir olmayacak. No matter where music takes me, no friends will be as fun and tolerant as the ones at ACI, nor will any teacher be as patient and dependable as Alkan Bey. //////////// h a b e r N E W S Yağmur pes ettirmedi, Bazaar Day’de ATHENA rüzgarı esti... Despite the rain, Athena played on at Bazaar day! 12 Mayıs Cumartesi günü Özel İzmir Amerikan Koleji’nin kampüsünde gerçekleşen Bazaar Day’de gençler ATHENA konseri ile coştular... At the Bazaar Day held on the ACI Campus on Saturday 12th May, Athena got the audience going. 60–61 Özel İzmir Amerikan Koleji(ACI)nde 50 yılı aşan bir gelenek devam etti ve Cumartesi günü gençler eğlence dolu bir “Bazaar Day” yaşadılar. Her yıl bir bahar şenliği havasında geçen Bazaar Day’e bu yıl da ilgi büyüktü. “HIPPIE BAZAAR” temasının hakim olduğu Bazaar Day’e katılanlar, gün boyu çeşitli spor ve eğlence etkinliklerinden yararlandılar. Özel İzmir Amerikan Koleji’nin dans grupları, yaptıkları dans gösterileri ile izleyenlerden büyük alkış aldı. Rönesans Ajans işbirliği ile düzenlenen ve Özel İzmir Amerikan Koleji öğrencilerinden Anita Şavul, Kerem Doğurga, Nazlı Yazaydın, Ceren Yıldırım, Irmak Güzel’in yanısıra Ece Yöndem ve Balım Öztokçu’dan oluşan toplam yedi İzmirli genç modacının tasarımlarının sergilendiği “Fashion Show”un bir bölümü yağmura rağmen tamamlandı. This tradition of Bazaar Day at ACI which has been going for more than 50 years was continued this year and the young people had an amazing entertaining day. There was a lot of interest in Bazaar Day this year which took on the air of a spring festival. This year the theme was ‘Hippy Bazaar’ and those who came were able to take advantage of the various sports and entertaining activities. There was loud applause for the show put on by ACI’s Dance Group and despite the rain, ACI students, Anita Şavul, Kerem Doğurga, Nazlı Yazaydın, Ceren Yıldırım, Irmak Güzel with Ece Yöndem and Balım Öztokçu wer able to complete the fashion show featuring seven young fashion designers. The Fashion Show was staged with the help of Rönensans Ajans. //////////// h a b e r Blake Oditoryum’da devam eden gün “Öyle Bir Geçer Zaman ki” dizisinde Mete karakteri ile tanınan Aras Bulut İynemli’nin konuk konuşmacı olduğu söyleşi ile devam etti. Gençler, kendileri gibi genç olan sanatçıya dizi ve kendi hayatı ile ilgili merak ettikleri soruları sorma fırsatı yakaladılar. Bazaar Day, amfinin büyülü ortamında gerçekleşen ATHENA konseriyle son buldu. Gençlerin en sevdiği parçaları okuyan ATHENA, ikinci kez geldiği İzmir Amerikan Koleji’nde hafızalardan uzun süre silinmeyecek bir konser verdi. ACI Öğrenci Birliği’nin, İzmir Amerikan Kolejinde Yetişenler Derneği’nin katkılarıyla toplum hizmeti projelerine destek amacına yönelik olarak düzenlediği bu büyük organizasyona bu sene Okan Üniversitesi, Kafe Pi Group, Ekol KBB, PINAR, VOB, TEZOL, Nescafe, T-box, Tellioğlu, YENKUR, Çamkıran Honda, Sofra, Kocaer, Starbucks, Jimmy Key, Folkart, Ekin Ses, Çağdaş Taşımacılık, Adepo, Tiryaki Ailesi, SBA Advertising, AkzoNobel, Ege Palas, JUMP Turizm ve Veysi’s gibi şirketlerin yanısıra birçok mezun ve veli sponsor olarak destek verdi. In Blake Auditorium the guest speaker, young actor Aras Bulut İynemli, who is better known as ‘Mete’ in the series “Öyle Bir Geçer Zaman ki” (How Time Passes) was able to answer the students’ questions about both the series and his own life. Bazaar Day closed with Athena’s concert in the magical atmosphere of the amphitheatre. They performed their most popular songs and gave a performance to be remembered for many years on this their second visit to ACI. The purpose of Bazaar Day, organised by the ACI Student Council with the help of the Alumni Association, is to raise money for the social service clubs. The whole event was sponsored by Okan University, Kafe Pi Group, Ekol ENT, PINAR, VOB, TEZOL, Nescafe, T-box, Tellioğlu, YENKUR, Çamkıran Honda, Sofra, Kocaer, Starbucks, Jimmey Key, Folkart, Ekin Ses, Çağdaş Transport, Adepo, the Tiryaki family, SBA Advertising, AkzoNobel, Ege Palas, JUMP Tourism and Veysi’s as well as a large number of graduates and parents. //////////// h a b e r ACI’da Mezuniyet Coşkusu The Joy of Graduation at the American Collegiate Institute 118 lise son sınıf öğrencimiz görkemli bir törenle Özel İzmir Amerikan Koleji’ne veda etti. 118 seniors bade farewell to ACI at a majestic ceremony 62–63 134 yıllık geçmişiyle Türkiye’nin en köklü okullarından olan okulumuz, 2011-2012 mezunlarını her yıl olduğu gibi bu yıl da amfitiyatrodan başarıya uğurladı. Gecede mezunlar, aileleri ve öğretmenleriyle beraber liseye veda ederken sevinç ve hüzünle karışık saatleri paylaştı. The American Collegiate Institute, one of the most prestigious schools in Turkey, with a history of 134 years held its graduation ceremony in the amphitheatre, as it does every year, where the 2011-2012 graduates took leave of their school. //////////// h a b e r “Eğitim Kafayı Geliştirmek Demektir...” “EducatIon Is to develop the braIn” Değerli öğretmenlerim, sayın veliler ve sevgili arkadaşlarım, Bugünün aslında bir son değil, bizim için yepyeni bir başlangıç olduğunun farkında olarak konuşmama Ulu Önderimiz Atatürk’ün bize ışık tutacağına inandığım bir sözüyle başlamak istiyorum. “Hiçbir zafer, amaç değildir. Zafer, ancak kendisinden daha büyük bir amacı elde etmek için belli başlı bir araçtır”. Bugün, mezun olarak elde ettiğimiz zafer, ancak ve ancak önümüzdeki yaşam yolculuğuna bizi uğurlayan bir araç olmuştur. Daha nice zaferler elde edeceğimize inancım sonsuz. ... Her birimizin her noktasına pek çok anısını sığdırdığı bu yerleşkeyi arkada bırakırken hissettiğim karmakarışık pek çok şey var; ama coşkusuyla içime sığmayan sevinçle birlikte, en az onun kadar yoğun hissettiğim yorgun, kırılgan ve su yüzüne çıkmayı reddeden hüzün çok ağır basıyor. ... Bu konuşmayı yazmadan önce, okulumun bana kattığı her şeyin farkında olduğumu hissediyordum; ama yazmaya başlayınca bilincine vardım. Mark Twain’in çok sevdiğim bir sözü var: “Eğitim kafayı geliştirmek demektir, belleği doldurmak değil”. Bu sözle ilk ne zaman karşılaştım hatırlamıyorum; ama bu konuda benimle hemfikir olan birini bulmanın mutluluğunu yaşadığımı hatırlıyorum; çünkü ben de ezberletilen bilgilerin gereksizliğine inanmıştım hep; çünkü bence eğitim, insanın okulda öğrendiği her şeyi unuttuğunda arta kalan şeylerdi. ... Şu an yeni yeni bilincinde olmaya başladığım ve ileride eminim ki daha da çok farkına varacağım şey ise: sızlanarak yaptığımız tüm çalışmaların bize aynı anda birkaç işi, işbirliği ile zamanında bitirmeyi öğrettiğidir. Zaman yönetimi uzmanı, Uluslararası Yönetim Enstitüsü’nün başkanı Peter Turla da aynı şeyi söylüyor: “Birden fazla proje yönetebilmek, beslemek zorunda olduğunuz büyük bir ailenin ebeveyni olmak gibi. İşinizin her yönü beslenmesi gereken birbirinden farklı çocuklarınız gibi olabilir. ‘Çocuk’ lardan herhangi birinin ihmali ile sağlıklı bir aile olunması beklenilemez. “. Okulumuzda edindiğimiz eğitimin en güzel yani işte bu. Çünkü bizler yaşamda sadece projelerde değil, daha pek çok alanda karşımıza çıkacak olan “son teslim tarihleri”nin hepsine elimizden geldiğince yetişebilmeyi ve akademik alanda sorumluluklarımızı üstlenirken, sosyal alanda da etkinleşebilmeyi burada öğrendik. ... Sevgili arkadaşlarım; önümüzdeki yol uzun ve ben her birimize önce sağlık, sonra içimizden gelen ve başarmayı hedeflediğimiz her şeyi yapmamıza izin verecek iç huzuru, yolda engel olarak nitelendirebileceğimiz her şeyi bir fırsata çevirebilecek hayal gücü ve kararlılığı, en zor günlerimizde bile olumlu olabilme gücünü ve tabii ki tüm bunların erişmemizi kolaylaştıracağı başarı ve mutluluğu diliyorum. Hepinizi çok seviyorum ve bu inanılmaz okulda geçirmiş olduğum, bu unutulmaz dört güzel yılım için hepinize çok teşekkür ediyorum. Elif Vaizoğlu Dear teachers, parents and friends, As we realise that today is not the end of something but rather a new beginning, I would like to begin with some words from our great leader, Atatürk, who said, “No victory is an ends unto itself. Victory is merely a vehicle to reach a much greater goal.”. As we take our victory in graduating today, it is a means to send us off on our journey through life. I believe that we will have many more victories to come. … Each one of us has many memories squeezed into every part of this campus and as we leave it behind there are many mixed feelings. Along with the joy bursting out of me, equally I feel a tiredness, a fragility and a melancholy which threaten to weigh me down. … Before I wrote this speech I believed that I know exactly what this school had given me but I only truly understood when I began writing this speech. Mark Twain once said something like “Education is to develop the brain, not to fill the memory”. I don’t remember when I first heard this but I was so happy to have discovered someone with whom I totally agree. I have always thought that rote learning is pointless because I believe education is what is left after you have forgotten all the things you learned at school. … I have only just really begun to formulate the answer to that question and I am sure that in the future I will come to understand it better. We complained about all the work but it has taught us to multi-task, to work together and to meet deadlines. Peter Turla, a time and motion expert and head of The International Institute of Management agrees. “Managing a number of projects at the same time is like being the parent of a large family. Your work is like having to feed children each with a different need. If you neglect one then you cannot expect to have a healthy family”. This is the best thing about the education received here at ACI. By keeping to deadlines for projects we have learned to meet all the deadlines that life will throw at us while at the same time undertaking all academic demands put on us and being active socially. … Dear friends; the road before us is long and first I wish each and every one of us health and then the serenity to achieve our goals. I also wish for you the imagination and decisiveness to be able to overcome any thing which poses an obstacle to our lives. I hope you have the power to stay positive during difficult times and of course, I wish you success and happiness to make it easier for you to achieve your goals. I love all of you and thank you for the four unbelievable years spent at this school. Elif Vaizoğlu //////////// h a b e r Prof.Dr. Derin URAL Okul Müdürümüz Anet Gomel, Özel İzmir Amerikan Koleji’nin büyük bir camia ve geleneklere bağlı bir kurum olduğunu belirtirken öğrencilerin kendilerini yaşam boyu eğitmeleri için her türlü düşünme, öğrenme ve sentez yöntemlerini aşıladıklarını söyledi. Ardından Genel Müdür Todd Cuddington genç mezunlara yaşam boyu başarılar diledi. Sağlık ve Eğitim Vakfı adına konuşma yapan Lise Eğitim Koordinatörü Whitman Shepard mezunları kutlayarak: “Büyük bir mezun camiasına hoşgeldiniz” dedi. Arkadaşları tarafından seçilen öğrencilerin yaptıkları Türkçe ve İngilizce konuşmalardan sonra üstün başarı gösteren öğrenciler ödüllendirildi. Okul birincisi ve Atatürk Ödülü’nün sahibi Ceren Akdeniz olurken, ikinci Sezin Çömez, üçüncü Zeynep Aslı Özkan, dördüncü İlayda Bilge Önder ve beşinci Günce Öztürk oldu. Başarılı öğrencilere ödüllerini, İl Milli Eğitim Müdürü Kemalettin Ekici ve Sağlık ve Eğitim Vakfı’nın yönetim kurulu ve mütevelli üyeleri verdi. Mezuniyet törenine İstanbul Teknik Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr.Derin Ural konuk konuşmacı olarak katıldı. Amerikan Koleji’nden 1985 yılında mezun olan ve “Fark Yaratan 12 Türk”ten biri seçilerek 2012 Londra Olimpiyatları’nda meşaleyi taşıyan Ural, öğrencilere başarılar dileyerek, “ACI logosundaki meşale ile olimpiyat arasında çok güzel bir köprü kurdum. Umarım sizler de sahip olduğunuz ACI ruhu ile hayatınızda birçok köprüler kurarsınız” dedi. Öğrencilikteki en güzel yıllarını yaşayan mezunlar, okulda edindikleri değerleri ve gelenekleri üniversitede de yaşatma sözü verdi. 64 Present at the ceremony, which was a mixture of happiness and sorrow, where the graduates, their families and teachers. The Turkish First Vice-Principle, Anet Gomel, spoke of how ACI is one big family and an institution bound to its traditions where the students are imbued with the techniques to think, learn and synthesize beyond their school years. Following Anet Hanım, the Director, Todd Cuddington, wished the graduates a successful future. The High School Education Coordinator, Whitman Shepard, representing the Health and Education Foundation (SEV) congratulated the students on graduating, saying, “Welcome to the family of graduates”. After the speeches given in both Turkish and English by students selected by their peers, the students with academic excellence were presented with awards. The valedictorian was Ceren Akdeniz who was presented with the Atatürk Award. Sezin Çomez came second, Zeynep Aslı Özkan came third, Ilayda Bilge Önder was fourth and the fifth was Günce Öztürk. The awards were presented by Kemalettin Ekici, the Provincial Director of National Education, members of the Health and Education Foundation’s Board of Directors and members of the Board of Trustees. The guest speaker was Prof. Dr. Derin Ural who is the Assistant Rector of Istanbul Technical University. Prof. Ural graduated from ACI in 1985 and was chosen as one of the “Twelve Turks to make a Difference” and also carried the torch in the run up to the 2012 London Olympics. She wished the graduates success. She said,” I formed an excellent connection between the ACI logo and the Olympic torch. I hope with the ACI spirit that you all carry, you will be able to make many more connections in your lives.” The new graduates swore to keep alive the values and traditions they have learned in school once they are at university. ACI in ACTION İZMİR AMERİKAN KOLEJİ’NİN KURUMSAL YAYINIDIR. OFFICIAL PUBLICATION OF AMERICAN COLLEGIATE INSTITUTE. İZMİR AMERİKAN KOLEJİ İNÖNÜ CADDESİ NO: 476 35290 GÖZTEPE, İZMİR T 0 232 355 0 555 F 0 232 355 0 411 [email protected] [email protected] EYLÜL 2012, SAYI 15 SEPTEMBER 2012, ISSUE 15 İMTİYAZ SAHİBİ PUBLISHER İZMİR AMERİKAN KOLEJİ ADINA AMERICAN COLLEGIATE INSTITUTE. PRESENTED BY KIVANÇ GÜRKAN YAYIN KOORDİNATÖRÜ EDITORIAL COORDINATOR AYDAN YAKIN SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ VE YAYIN YÖNETMENİ MANAGING EDITOR & EDITOR IN CHIEF AYDAN YAKIN YAYIN DESTEK GRUBU EDITORIAL SUPPORT TEAM ESİ ELMAS GÜNGÖR (SEV) DAMLA ÖZLÜER (MYRA) SELCEN AKSEL (MYRA) YAPIM PRODUCTION MYRA İNÖNÜ CAD. HACI İZZET PAŞA SOK. SERİN APT. 26/3 GÜMÜŞSUYU (34437) İSTANBUL www.myra.com.tr T 212 243 26 70 F 212 243 26 71 PROJE KOORDİNATÖRÜ PROJECT COORDINATOR DAMLA ÖZLÜER TASARIM DANIŞMANI DESIGN SUPERVISOR RAUF KÖSEMEN DERGİ TASARIMI MAGAZINE DESIGN DENİZ KURŞUNLU GRAFİK UYGULAMA PAGE LAYOUT GÜLDEREN RENÇBER ERBAŞ PROJE ASİSTANI PROJECT ASSISTANT SELCEN AKSEL TEKNİK KONTROL TECHNICAL CONTROL HARUN YILMAZ BASKI PRINTING İMAK OFSET MERKEZ MAH. ATATÜRK CAD. GÖL SOK. NO:1 BAHÇELİEVLER - YENİBOSNA T 0212 656 49 97 YAYIN TÜRÜ TYPE OF PUBLICATION KURUMSAL İÇ YAYIN INSTITUTIONAL PUBLICATION ACI in ACTION 15 EYLÜL 2012 SEPTEMBER ACI’DA MEZUNİYET COŞKUSu THE JOY OF GRADUATION... ACI ÖĞRENCİLERİ YURTDIŞI ETKİNLİKLERİNDE ACI STUDENTS ABROAD ACI PROJELERİNE ÖDÜL YAĞDI ACI PROJECTS SWEEP THE BOARD www.aci.k12.tr
Similar documents
evrensel hoşgörü - İzmir Amerikan Koleji
TEŞEKKÜRLER ANET GOMEL MANY THANKS TO ANET GOMEL
More informationizci şendir arkadaş! - İzmir Amerikan Koleji
İNÖNÜ CADDESİ NO: 476 35290 GÖZTEPE, İZMİR T 0 232 355 0 555 F 0 232 355 0 411 [email protected]
More informationBİRLİK BİLİNCİ
Son zamanlarda, ülkelerinde ve dünyada meydana gelen olayların doğurduğu zor şartlar nedeniyle pek çok insan endişeli, aklı karışmış, yakın ve uzak geleceğin neler getirebileceğini tahmin etmekte k...
More informationEnglish version in PDF format.
1 PROJECT NAME: ÇALIK EÜ. A.Ş.(Orta Anadolu Thermal Power
More informationMART 2013 - THY Technic
ve işyerimizi etkileyeceğini asla unutmamalıyız. Politikamızda da belirttiğimiz “Hiçbir iş, insanın can güvenliğini tehlikeye atacak kadar acil ve önemli değildir” düsturu ile hareket ederek, öncel...
More information