Sayı 19 - Sofra Grup
Transcription
Sayı 19 - Sofra Grup
Sayı 19 KIŞ - 2015 SÖYLEŞİ BAYINDIR İÇERENKÖY HASTANESİ SAĞLIK ANTİOKSİDANLAR MEKÂN PERA PALACE HOTEL JUMEIRAH GEZİ 5 ROMANTİK ŞEHİR HOBİ KALEM www.sofragrup.com BAŞYAZI Sevgili Dostlar, Bir yılı daha bitirdik. Bana biraz uzun geldi. Belki de 2014’e hem siyasal, hem sosyal, hem de iş dünyası açısından olması gerekenden daha fazla olaylar damga vurdu. "Hayırlısı" diyerek 2015 yılının hepimiz için güzel geçmesini diliyorum. Sofra - Compass Group Türkiye olarak 2014 hedeflerimizi yine planladığımız şekilde gerçekleştirdik. Çift haneli büyümeye devam. Bu 2015 yılında da böyle gidecek umudunu taşıyorum. Ana şirketimiz Compass Group PLC 17,1 milyar GBP (Pound) ciroya ulaştı. Gayet sağlıklı bir büyüme yakalamış durumda. Hem de özellikle Avrupa ve Japonya'daki durağan ekonomilere rağmen. Müşterilerimizin ihtiyaçları ve taleplerine yönelik çalışmalarımız, kalite ve gıda güvenliğinden hiçbir şekilde ödün vermeden devam ediyor. Dünya çapında bir “Celebrity Chef” olan Reuben Riffel ile bölgesel bir anlaşma yaptık ve Türkiye’ye getirdik. Yemek programlarımızda ve yeniliklerde bize tam destek vermeye başladı. Ayrıca Güney Afrika’da düzenlenen ve 15 ülkenin katıldığı bölgesel “Top Chef” yarışmasında ülkemiz üçüncü oldu. Bu yıl hedefimiz daha büyük. Bu başarılarımızda bizlerle ortak hareket eden, emeği geçen, katkıda bulunan, bizlere her daim güvenen tüm müşterilerimize, tedarikçilerimize ve tüm çalışanlarımıza en samimi teşekkürlerimi sunar, tekrar çok güzel bir yeni yıl dilerim. Saygılarımla Yaşar Büyükçetin Sofra / Compass Group Türkiye CEO İÇİNDEKİLER 4 Ara Sıcak 6 Aksesuar Yeni yıla göz kırpmak 12 8 Söyleşi “Hasta ne müşteridir ne de misafir” 12 Lezzet Kış aylarının vazgeçilmez dörtlüsü 16 Mekan Geçmişten günümüze açılan kapı: Pera Palace Hotel Jumeirah 18 Hobi Kaleminiz imzanız 20 Haber Ödüllü şef Reuben Riffel 24 Röportaj “Kendiniz gibi bir sürü yönetici yaratmanız lazım” 28 Haber CAMEAT Top Chef ve Be A Star 2014 30 Gezi Keşfedilmeyi bekleyen 5 romantik şehir 34 Sağlık Beyninizi kış uykusundan uyandırın 36 Ajanda 38 Bizden Haberler 42 Sofranın Ustaları CAMEAT Top Chef 2014 dünya üçüncüsü Şef Orhan Önder ve ödüllü tarifleri 44 Yeni Projeler 2 6 İÇİNDEKİLER 8 20 16 18 34 30 Yayına Hazırlık Sayı 19 KIŞ İmtiyaz Sahibi Sofra Yemek Üretim ve Hizmet AŞ adına Yaşar Büyükçetin Sorumlu Müdür Genel Yönetmen Yardımcısı Eser Soygüder Yıldız Görsel Yönetmen Hakan Kahveci Editör Mehtap Göral Burcu Güvenç İçerenköy Mahallesi, Yeşilvadi Sokak, No: 3 Kat:11 Ataşehir 34752 İstanbul Grafik ve Sayfa Tasarım Tijen Kızıler Şahman Yayın Türü Kurumsal Satış Yöneticisi Özlem Adaş Tel: 0212 440 27 65 3 aylık süreli, Yaygın 42 Genel Yönetmen Gürhan Demirbaş Sofra Grup Dergisi, Sofra Yemek Üretim ve Hizmet AŞ tarafından T.C. yasalarına uygun olarak yayımlanmaktadır. Derginin isim hakkı, Sofra Yemek Üretim ve Hizmet AŞ’ye aittir. Dergide yayımlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. Şirketten izinsiz, kaynak gösterilerek dahi kullanılamaz. Fotoğraf Editörü Eren Aktaş İletişim Tel: 0212 440 27 63 - 0212 440 29 68 [email protected] • ajansdyayincilik.com Baskı Fabrika Basım Ticaret Ltd. Şti. İnönü Caddesi No: 74/A Mahmutbey / Bağcılar / İstanbul Tel: 0212 294 38 00 3 ARA SICAK Siemens’ten mutfak işlerini hobiye dönüştüren mikser Philips Fidelio M2L kulaklık Kulaklıklarda yüksek çözünürlüklü ses devrimini başlatan Philips Fidelio M2L, yüksek kalite 24 bit DijitalAnalog Dönüşümü (DAC) ile kulaklıkların kendisinin içinde sesi yükseltme özelliğini birleştiriyor. Sonuç ise aynı bir sanatçının hayal ettiği gibi her detayın duyulduğu üç boyutlu bir müzikal deneyim. Lightning bağlantı biriminin dijital çıkışının avantajını kullanan M2L, çapraz karışma ve parazit riskini ortadan kaldırıyor. Mükemmel şekilde ayarlanmış yüksek bant genişliği ve yüksek hassasiyetteki neodimyum sürücüler, hareket halindeyken olağanüstü bir ses deneyimi sunuyor. Philips Fidelio M2L, her tür iOS cihazına de eşlik edebiliyor. Siemens’in güçlü, hızlı, sessiz, ergonomik yeni MQ96500 el mikseri, mutfak hayatınıza kolaylık ve yeni lezzetleri denemek için motivasyon getiriyor. “Gelecek evinizde” yaklaşımıyla ileri teknoloji ürünleri evlerle buluşturan Siemens Ev Aletleri, sevdiklerine nefis kek ve kurabiyeler ikram etmek isteyenlerin kolayca kullanabileceği 500 Watt’lık güçlü MQ96500 el mikserini tüketicilerin beğenisine sundu. Siemens MQ96500 el mikseri, ergonomik tasarım ve özel yumuşak tutma yeri sayesinde mutfak işlerini zevkli bir hobiye dönüştürecek. Modern motor teknolojisiyle güçlü olduğu kadar sessiz çalışan Siemens MQ96500 el mikserinin, 5 farklı hız kademesi, anlık çalıştırma ve turbo fonksiyonlarıyla, tam istediğiniz gibi ideal kıvamlarda karışımlar elde edebiliyorsunuz. Geçmişin ruhu Icona Vintage ile mutfaklara yansıyor İtalyan markası De’Longhi, mutfaklarda fark yaratan birbirinden keyifli ve kullanışlı tasarımlarıyla tarz sahibi mutfaklara sesleniyor. Country tarzı benimsiyor, geçmişin izlerini bugüne taşımak istiyorsanız, De’Longhi Icona Vintage serisi ile tanışmanın tam sırası. De’Longhi’nin, şık ve nostaljik detaylarıyla dikkat çeken Icona Vintage Serisi, ekmek kızartma makinesi, su ısıtıcısı ve kahve makinesinden oluşuyor. Her biri farklı yorumlarla detaylandırılarak tasarlanmış serinin altı özel renk seçeneği bulunuyor. 4 ARA SICAK Samsung ve Nike’tan yeni bir uygulama: Nike+ Running Samsung Electronics, Samsung Gear S ile birlikte çalışan Nike+ Running uygulamasını tanıttı. Bu yenilikçi uygulama, yeni Samsung Gear S'in entegre Bluetooth ve 3G bağlantı özelliklerini kullanarak Nike’ın sahip olduğu sınıfının en iyi koşu deneyimini bu kez de Gear kullanıcılarına sunuyor. Samsung Gear S; ergonomik tasarımı, çoklu sensörleri, GPS ve IP67 özelikleri ile halihazırda mükemmel bir sağlık ve fitness desteği sunuyor. Kullanıcılar yeni uygulama ile koşularının takibini yaparak hedeflerine ulaşacak, sosyal medyada paylaşabilecek ve arkadaşlarıyla yarışabilecekler. Tüm bunları da bileklerindeki Gear S ile takip edebilecekler. Camper’dan keçe sıcaklığı Camper’ın geri dönüşümlü ve doğa dostu keçe terlikleri ile ayaklarınız sıcacık, evde geçirdiğiniz anlar artık daha da keyifli… Kadın ve erkek koleksiyonlarında yer alan farklı modelleri ile her tarza ve zevke uygun seçenekler sunan Camper terlikleri, keçenin sıcacık dokusu ile ayaklarınızı soğuktan koruyor, ev keyfinizi doruğa çıkarıyor. Camper’ın renkleri ve konforlu yapıları ile ilgi çeken keçe ev terlikleri, keçe dokusu ve geri dönüşümlü tabanı başta olmak üzere tasarımında kullanılan malzemelerle de t tam t anlamıyla doğa dostu… Davidoff The Brilliant Game Davidoff’un yeni erkek kokusu Davidoff The Brilliant Game, sıcak ve bağımlılık yaratan bir koku. Maskülen, elegant ve uzun süre kalıcı. Tepe notada Americano akoru, orta notada sedir ağacı dip notada ise tonka akoru var. Parfümün şişe tasarımı da oldukça ilginç. Şişenin üzerine gelişigüzel bir şekilde kondurulmuş altın dokunuşlar, muhteşem bir oyuncu olan The Game erkeğinin şanslı ve beklenmedik yanlarını temsil ediyor. Altın dokunuşların üzerindeki çizgiler ise tasarımı daha rafine bir hale getirirken tüketiciye büyük oyun salonlarının ışıltılı atmosferini çağrıştırıyor. Şişenin alt kısmındaki eşsiz altın rengi oyun fişi ise The Game erkeğinin uğurlu oyun fişini temsil ediyor. 5 TASARIM YENİ YIL Yeni yıla göz kırpmak Kırmızı, beyaz, kar tanesi, geyik... Bunlar hep kışın öncelikle de yeni yılın habercileri. Evinizde bu birbirinden güzel tasarımlara yer açabilir misiniz? İkea kırmızı aksesuarlar ve birçok süs çeşidiyle sizi yeni yıla hazırlıyor. Bticino ve Legrand aydınlatma düğme serileri, farklı renk seçenekleriyle yeni yılda evinizin havasını değiştiriyor. 6 Geniş ürün gamına sahip Beymen Home, özel tasarımlarla evlere şıklık katıyor. Dudak motifli tabure de farklı hediye seçeneklerinden biri. TASARIM 2015 yılında da kahvaltılarınızda kendinizi ve ailenizi Kenwood’un kırmızı kMix kahvaltı seti ile ödüllendirmeye ne dersiniz? Döküm pişirme tencereleriyle günün her anına özel çözümler sunan LAVA ile yeni yılda da yaşamın keyifli yanını keşfedeceksiniz. Alessi timer ile pişirdiğiniz yumurtalar istediğiniz kıvamda olacak. Paşabahçe, tabak ve fincanlarında kullandığı kar tanesi motifleriyle yeni yılda ve tüm kış sizinle. Uzun sohbetlere kahkahaların eşlik ettiği sofralarınızda birbirinden lezzetli yemekleri hızlıca hazırlayabilmeniz için Fakir Küçük Ev Aletleri en büyük yardımcınız olacak. Starbucks’ın geyik motifli ve boynuz saplı fincanları ile yeni yılda kahve keyfine davetlisiniz. 7 SÖYLEŞİ 8 BAYINDIR İÇERENKÖY HASTANESİ SÖYLEŞİ Bayındır İçerenköy Hastanesi Direktörü Dr. Cem Talas: “Hasta ne müşteridir ne de misafir” “Bazen bazı işletmelerde hasta için müşteri kelimesi kullanılıyor ama, ben doktor olduğumdan bana zor gelen bir kelime. Bu sizin bakış açınıza bağlı. Bazı yerlerde misafir de deniyor ama bence hasta ne müşteridir ne de misafir. Hasta önemlidir. Hem çok yakın olup, aynı anda bir o kadar da mesafeli olmanız gerekiyor.” B ayındır İçerenköy Hastanesi'nin 2009 yılında açılışından itibaren Sofra Grubu ile birlikte çalıştığını belirten Dr. Cem Talas ile hastane hakkında konuştuk. Bayındır Hastanesi’nin kuruluş öyküsünü bizimle paylaşır mısınız? Bayındır Hastanesi 1992 yılında Bayındır Tıp Merkezi adıyla Ankara’da Söğütözü’nde o dönemin çok ilerisinde bir anlayışla kuruldu. O yıllarda sağlık sektörünün yüzde 96’sı devletin ve kamu kuruluşlarının idaresinde iken, özel sektör yüzde 4 gibi çok küçük bir paya sahipti. O dönemde tüm kadrosu tam zamanlı hekimlerden kurulu bir özel hastanenin hayal edilmesi bile güçtü. “Kanıta dayalı”, “güvenilir” sağlık hizmetini, “hasta odaklı” ve “kurumsal ilkelerle” vermek şeklinde oluşturulan hedefler, bugün sağlık sektörümüzün geldiği noktada Bayındır Ekolünün katkısının bilinmesi açısından önemlidir. Kurumsal alt yapısını olgunlaştırdıktan sonra 1998 yılında Ankara’da ikinci hastanesini Kavaklıdere’de açtı. İstanbul’daki ilk yatırımı 2008 yılında Bayındır Levent Tıp Merkezi oldu. 2009 yılında da Bayındır İçerenköy Hastanesi açıldı. Tamamen yerli sermayeli Sağlık Grubu’nun Ankara ve İstanbul’da 3 hastanesi, bir tıp merkezi ve 5 diş kliniği bulunuyor. Ne kadar zamandır bu görevdesiniz ve daha önce nerelerde görev yaptınız? İş hayatınızdaki temel ilkeleriniz nelerdir? 2009 yılında bu projeyle beraber İçerenköy Hastanesi için İstanbul’a geldim. 2003 yılından beri Bayındır Sağlık Grubu’yla çalışıyorum. Ankara’da Planlama Müdürlüğü’nde uzman olarak başladım. 2004 yılında Hasta Hizmetleri Müdürlüğü’ne geçtim. 2008 yılında Hasta Hizmetleri Müdürlüğü’nün yanında Kavaklıdere Hastanesi’nin direktörü oldum. 2009’da da İçerenköy Hastanesi direktörü oldum. Ben yaptığım bütün işlerde titiz olmaya önem verdim ve sonuç odaklı olmaya çalıştım. Bu vasıflar başarıya ulaşabilmek için çok önemli. Kurumsal kimliği nasıl oluşturdunuz ve güçlendirdiniz? Kurumsal bir hastane olmanın en önemli kriterleri ve kuralları nelerdir? Bayındır,1992 yılında kurumsal bir kimlik kazanmak üzere kurulmuş. Her şey kayıtlı hale getirilmiş, yazılmış, çizilmiş prosedürler oluşturulmuş. Kurumsal bir hastane olmanın en önemli kuralı, üst yönetimin bu kurallara olan saygısından geçiyor. Eğer kuralları koyan insanlar kurallara uymazsa kuralların ve kurumsallığın da bir anlamı kalmıyor. Kurumsal hastane olabilmek için kuralları uygulamak ve saygı duymak gerekiyor. Hasta hakları ve memnuniyeti açısından ne tür çalışmalar yapıyorsunuz? Hasta odaklı bir hastane kavramımız var. Hasta her zaman ön plandadır. Yüzde yüz hasta memnuniyeti diyoruz. Kurallardan dolayı hastaların mağdur olmaması ve zorluk çekmemesi için çalışıyoruz. Verdiğimiz hizmetlerde, hastalara bu hizmetlerin nasıl temas ettiğini, bu hizmetlerden nasıl etkilendiklerini de düşünüyoruz. Hastaların sorunlarını ve sıkıntılarını yakından izliyoruz ve yaptığımız işlemleri ölçüyoruz. İyi bir geri bildirim ağımız var. Sıkıntı yaşadıkları anda haberimiz oluyor. Girişten ve çıkıştan itibaren her süreçte hastanın yakınında bulunarak her şeyi izliyoruz. Hasta hizmetleri müdürlüğümüz var. Müdürlükte hasta adı geçiyor, bu da hastaya verdiğimiz önemi gösteriyor ve bu müdürlük hastaya sahip çıkıyor. 9 SÖYLEŞİ BAYINDIR İÇERENKÖY HASTANESİ Özel hastaneler hastaya müşteri gözüyle mi bakıyor? Bazen bazı işletmelerde hasta için müşteri kelimesi kullanılıyor ama, ben doktor olduğum için benim için zor bir kelime. Bu sizin bakış açınıza bağlı. Bazı yerlerde misafir de deniyor ama bence hasta ne müşteridir ne de misafir. Hasta önemlidir. Hem çok yakın olup, aynı anda bir o kadar da mesafeli olmanız gerekiyor. Ölçülü olmanız, hastanın mahremiyetine çok özen göstermeniz gerekiyor. Hasta, hastalığı sırasında hem fiziki hem psikolojik olarak savunmasız olduğu için sizden destek bekliyor. Bunu iyi anlamanız ve ona yanında olduğunuzu hissettirmeniz gerekiyor. Bilgi güvenliği açısından da bu böyle, diğer işlemler açısından da. Siz bu anlayışla bir yaklaşım sergilediğiniz zaman en son işlem faturaya kadar hastayı korumuş ve hakkını gözetmiş oluyorsunuz. Özel hastaneler arasında ciddi bir rekabet ortamı olduğundan söz edebilir miyiz? Bu rekabetin sağlıklı olup olmadığı konusunda siz ne düşünüyorsunuz? Hastaneler arasında bir rekabet var evet. Rekabet ortamı iyi bir şey. Bu rekabet sayesinde dünyanın birçok ülkesine sağlık hizmeti satabilecek durumdayız. Dünyanın birçok yerinden hastalar bizi tercih ediyor. Rekabet sayesinde teknolojimiz ilerlemiş ve kaliteli hizmetler sunulmuş durumda ama diğer taraftan sırf rekabet için gereksiz yatırımlar da yapılabiliyor. Olmadık cihazlara çok paralar verilebiliyor. Günlük hayat içinde fiyat düşürerek hizmet kalitesini olumsuz etkileyebiliyorlar. Bunlara dikkat etmek gerekiyor. Rekabeti teknoloji ya da parayla yapmak yerine kaliteyle yapmak gündemimizde olmalı. Bu kalite, hem hasta tatminini artıracak hem de çalışanları motive edecektir. Kaliteyle rekabet etmemiz gerekiyor. Özel hastane sayısındaki hızlı artışı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bölgenizde sizi benzer hastanelerden ayıran en önemli özelliklerinizi sorsak bize neler söylersiniz? Çok sayıda hastane açılıyor. Ama bu kadar hızda iyi doktor, iyi hemşire ve iyi sağlık personeli yetişmesi mümkün değil. Özel hastaneler iyi doktor kadrolarını transfer edip üniversite, kamu hastanelerindeki, devlet hemşireleri transfer edip özel sağlık kurumlarındaki düzeni, dengeleri bozuyor.. Devletin planladığı şekliyle özel sektör yatırımlarında artık doygunluğa gelinmiş durumda. Bir sürü modern hastane açılabilir ama içini dolduramazsanız, iyi hizmet veremezseniz açtığınız hastanelerin hiçbir anlamı yok. Bizim en önemli özelliğimiz herkesin kolay kolay yapamayacağı tıp alanındaki işleri başarmamız. Tıbbi hizmet kalitesi, tıbbi hizmetlerin özelliği ile bir fark yaratıyoruz. Tecrübe, iyi bir teknolojik alt yapı, iyi bir ekip, takım çalışması gerektiren girişimsel işlemler, vakalarla fark yaratıyoruz. Mikrocerrahi işlemleri, girişimsel radyolojik ve kardiyolojik işlemleri, büyük ve özellikli ameliyatları bu kapsamda değerlendirebiliriz. 10 İçerenköy Bayındır Hastanesi’nin uyguladığı özel programlardan bahseder misiniz? Sağlıklı yaşlanma kapsamında, yaşlılıkla ilgili sorunları ele aldığımız ve hastane uygulamalarımızı bu bilgiler ışığında düzenlediğimiz “Yaşlı Dostu Hastane” projemiz var. “Bebek Dostu” bir hastaneyiz. “Gebelik Okulumuzda” sağlıklı bir gebelik sürecini ve doğumu anne ve baba adayları ile paylaşıyoruz. “Diyabet Okulumuzda” diyabet hastalığıyla ilgili hastalarımız için gerekli her türlü bilgiyi veriyoruz. “Lezzetli ve Sağlıklı Diyet Atölyesi’nde” diyetisyenimiz ve ahçımızla hastalarımızın diyetlerine uygun sağlıklı yiyecekleri lezzetli nasıl pişirebileceklerini gösteriyoruz. Yemek tariflerini paylaşıyoruz. Sesin kötü ya da yanlış kullanımına bağlı ortaya çıkan ses kısıklıkları için “Ses Terapisi” programımızla hastalarımıza hizmet veriyoruz. “Bilişsel Aktivite” programında Alzheimer başta olmak üzere tüm demanslarda beyinde yıkımla beraber kişinin bilişsel fonksiyonlarında da kayba sebep olan hastalıklar için medikal tedaviye ek, çeşitli bilişsel aktiviteleri içeren bir rehabilitasyon programımız da var. Hastanenizdeki tablolardan söz eder misiniz? Hastanemizin her yerinde asılı, 240 adet Hikmet Çetinkaya tablosu var. Bu Hikmet Çetinkaya’nın hastanemize özgü hazırladığı bir koleksiyon. Gelinciklerle anılan bir ressam. Gelincik insan hayatının 3 gününün simgesi. Dün geçti, yarın gelmeyebilir. Önemli olan bugün, içinde bulunduğumuz an. Sağlıklı olmanın, her şeyi yiyebilmenin, güzel bir uykunun değerini ve kıymetini vurguluyor. Aslında hastanemizle, sağlıklı yaşamanın kıymetini bilmekle bütünleşmiş bir felsefe oluyor. SÖYLEŞİ Hastane mi yoksa doktor mu ilk sırada gelir? Hastalar seçim yaparken, doktoru mu yoksa hastaneyi mi tercih ediyor? Hastane ve doktor ayrılmaz bir bütün. İyi hekimin iyi ürün çıkarabilmesi için bütün bileşenlerin de iyi kalitede olması gerekiyor. Birinde bir eksiklik, bir aksaklık varsa hizmet kalitesi olumsuz etkileniyor. Hastalar hastaneyi tercih ediyorlar ama hekimler de her zaman hastalar için ön planda oluyor. Hastane bir referans, bir başlangıç noktası oluyor. Hastanın önceliği önce doktoru ve hemşiresi oluyor. Sizce günümüzde sağlık sektöründe en önemli sorun nedir? Bu sorunun çözümü için kimlere ne tür görevler düşüyor? En önemli sorun yetişmiş kalifiye personel sorunu. Özellikle hemşirelik anlamında. Dünyada yetişmiş hemşire ihtiyacı var. Meslek liseleri ve üniversitelerde daha çok kontenjan açılması ve öğrenci yetişmesi gerekli. Hemşirelik kadın ağırlıklı bir meslek, genç kızlarımız için de çok iyi bir iş olanağı. Yetişmiş, ameliyathane, sterilizasyon teknikerliği gibi belli işlerde uzmanlaşmış özellikli sağlık destek personeline de çok ihtiyaç var. Onları da yetiştirmek için belli kurslar ve eğitimlere ihtiyaç var. İş bulmakta zorluk yaşayan pek çok insana Belediyeler, Milli Eğitim ve özel sektör eğitim projeleriyle iş kapısı açılabilir ve sektörün ihtiyacı da karşılanmış olur. Sağlık sektörümüzün son 10 yıldaki gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sektörün yeni yatırımlara ihtiyacı var mı? 10 yıldır sağlık sektöründe ülke olarak çok yol katettik, çok iyi noktalara geldik. Yurt dışından hastalar geliyor. Çok iyi modern tıp uygulamaları ve sağlık çalışanlarımız var. Teknik altyapı yatırımları yapıldı. Çok iyi durumdayız. Teknolojik ağırlıklı bir sektör olduğu için dünkü alet bugün eskiyor, o yüzden sürekli teknolojik yatırım yapılıyor. Şu anda en büyük yatırımı devlet yapıyor. Sağlık kentleri oluşturuluyor. 6 bin yataklı merkezler gündemde. Özel sektör de kendi iç rekabeti içerisinde sürekli kendini yenileyerek yatırım yapıyor. Sofra Grup İçerenköy Bayındır Hastanesi’nde Medirest markasıyla hem destek hizmet hem de yemek hizmeti veriyor. Sofra Grup ile yollarınız ne zaman kesişti? Sofra Grubu’yla Ankara’dan beri çalışıyoruz. Ankara’da yemek hizmetini zaten alıyorduk. 2009 projesinin başlangıcından itibaren Sofra Grubu yanımızdaydı. Sofra’yı tercih etmemizdeki en büyük etken, hem tanıyorduk, hem iyi hem de kaliteli hizmet için odaklandığımızda bunları karşılayabilecek ve destekleyebilecek, onlara düşen rolü en iyi şekilde yerine getirebilecek bir kurum olması gerekiyordu. Bu da Medirest oldu. Sorunlar olduğunda hep yanımızda olan, bizi yalnız bırakmayan, çözüm odaklı, aktif ve bizimle çok yakın ilişkide olan bir kuruma ihtiyacımız vardı. Bu şekilde işi beraber çok iyi götürüyoruz. Sofra Grup ile çalışmaya karar vermenizde etkili olan unsurlar neler oldu? Bu işbirliğini personel ve ziyaretçi memnuniyeti bağlamında ele alırsak Sofra size ne tür avantajlar sağlıyor? Hastalar en zor ameliyatları olabilirler. Siz en iyi ameliyatı yapıp, en iyi tedaviyi verebilirsiniz. Ölüm ve yaşam arasında git-geller olabilir ama hastalar için lezzetli bir yemek ve sıcak bir çorba kalite değerlendirmesinde daha ön planda. Her hastaya ayrı diyet programı uyguluyoruz. Burada üretilen sıradan bir yemek değil, aynı yemekten 1000 kap üretilmiyor. Herkese ayrı yemek çıkıyor. Sıcağıyla soğuğuyla, çorbasıyla tatlısıyla... Bunları hazırlarken sadece sağlıklı değil, lezzetli olmasına da önem veriyoruz. Ayrıca Sofra Grubu, Medirest markasıyla Bayırdır Hastanesi İçerenköy'de “Mükemmel Mutfak” projesini yürütmektedir. Çalışmalar ve ön denetim tamamlanmış olup, sertifikasyon aşamasına gelinmiştir. 11 LEZZET SICAK İÇECEKLER Kış aylarının vazgeçilmez dörtlüsü: Boza, salep, ıhlamur, adaçayı Nasıl yazın dondurma yiyip, limonata içiyorsak, kışın da vazgeçemediğimiz içecekler var: Boza, salep, ıhlamur, adaçayı… Salep, evde yapımı biraz daha kolay ve içimizi ısıtan, birçok hastalığa iyi gelen bir içecek. Boza, kış akşamlarının en eğlenceli içeceği. Küçükken satıcısının sesinden ürktüğümüz bozayı artık tüm market raflarında bulabiliyoruz. Adaçayı ve ıhlamur ise kış günlerinin rahatlatan ve yapımı kolay diğer iki içeceği... 12 LEZZET 13 LEZZET SICAK İÇECEKLER K ış aylarının kendini hissettirdiği bu soğuk günlerde, bağışıklık sistemimizin de kuvvetlendirilmesi gerekir. Bunun için kış aylarının vazgeçilmez içecekleri içimizi ısıtmaya, bizi hastalıklardan korumaya hazır. Bu vazgeçilmez içeceklerin ilk sırasında yer alan salep, orkide familyasından köklü, otsu bir bitki ve yabani orkidelerin köklerinde yumru yapanına deniyor. Doğada kendiliğinden yetişiyor. Dünyanın orta kuşak dediğimiz bölgesinde dağlarda ormanlık ve çayırlık alanlarda bulunuyor. Toplanan salep yumruları suda yıkanıp kaynatılıp kurutularak çekirdek salep haline getiriliyor. Salep, kışın 14 içecek olarak sütle kaynatılarak yapılıyor ve ayrıca dondurmada da kullanılıyor. Sağlığımız için şifalı bir bitki olan salep, göğsü yumuşatır, öksürük ve bronşite iyi gelir. Zihnin çalışma gücünü artırır, kalbi kuvvetlendirir, vücudun ısınmasını sağlar. Çubuk tarçınla içilmesi önerilir. Keskin kokusuyla adaçayı, nane ailesindeki diğer kardeşleriyle birlikte arındırıcı ve şifalı bir bitki olma yönündeki ününü büyük olasılıkla antimikrobiyal (mikrop karşıtı) ve antiviral (virüs karşıtı) özellikleriyle kazandı. Bu özellikleri ise içeriğindeki uçucu yağından alıyor. Adaçayı hafızayı güçlendirir. Aynı zamanda hazımsızlık, aşırı LEZZET terleme ve boğaz ağrısına da iyi gelir. Adaçayına nazaran içimi daha kolay olan ve Avrupa’da, halk arasında yüzyıllardır çeşitli rahatsızlıkların tedavisinde kullanılan ıhlamur, Tilia olarak bilinen ıhlamur ağacından (lime tree) elde edilir. Ihlamur çayı geleneksel olarak "sinirleri yatıştırmak için kaygı giderici olarak kullanılıyor." Ihlamur ağacı oldukça hızlı büyür ve 15-25 metre uzunluğa erişebilir. Sağlığa faydalı ve çeşitli rahatsızlıkların tedavisinde kullanılan bölümü ise sarı-beyaz renklerde açan çiçekleri ve yapraklarıdır. Çiçekler, bahar aylarında açar, 5-10 santim uzunluğa kadar büyür ve bu mevsimde toplandıktan sonra kurutulur. Ihlamur ağacı kabuğu gri, yumuşak ve liflidir. Ilıman iklimlere özgü ıhlamur ağacı kışın yapraklarını döker. Ağacın türüne bağlı olarak güçlü ve yumuşak kokulu çiçekler açabilir. Çiçeklerinde bulunan yağ sayesinde aromatik bir tadı vardır. Kurutulmuş çiçekleri ise hafif tatlı ve yapışkandır. Terlemeyi teşvik eder. Ateş düşürür. Öksürüğe, gribe ve nezleye iyi gelir. Migren ağrılarını hafifletir. Kaygıyı, stresi azaltır ve rahatlama sağlar. Kış akşamlarının eğlenceli içeceği boza, darı irmiği, su ve şekerden üretiliyor. Boza B grubu vitaminleri bakımından oldukça zengindir. Ayrıca içeriğinde demir de bulundurması onu daha değerli bir içecek haline dönüştürüyor. Süt yapıcı özelliği nedeniyle hamilelere ve vitamin kaynağı olarak da sporculara tavsiye ediliyor. Boza, mayalı ve gıda bakterilerinin yaşadığı bir içecek olduğundan koruma şartları çok önem kazanıyor. Bu nedenle hava alabilen, sağlıklı cam şişede satışa sunulması gerekiyor. Ayrıca şişelenmesi sırasında fermantasyonu devam eden bozanın çok hızlı tüketilmesi gerekiyor. Sonbahardan kışa geçişin en önemli işareti olan boza, Mısır ve Kuzey Afrika sahillerindeki Akdenizli tüccar gemiciler aracılığıyla batıya, Hazar Denizi güneyinden doğuya, Çin’e, İran ve Afganistan’a, Kafkaslardan kuzeye, Volga havzasına doğru geniş bir coğrafyada yaygın olarak tüketiliyor. 15 MEKÂN PERA PALACE HOTEL JUMEIRAH Geçmisten günümüze açılan kapı Pera Palace H 122 yıldır özgün ve üst düzey bir konaklama deneyimi sunan İstanbul’un incisi Pera Palace Hotel Jumeirah, kuruluşundan bu yana İstanbul sosyal yaşamının, kültür ve sanat hayatının önemli bir çekim merkezi olarak faaliyette. S adece konaklamak değil, lezzet ve eğlenceyi bir arada bulmak isteyenlerin de tercih ettiği Pera Palace Hotel Jumeirah'ın hikâyesi 19. yüzyılın sonlarına dayanıyor. Dünyaca ünlü Orient Express, 1888 yılında Paris-İstanbul seferlerine başladığında, İstanbul’da yüksek standartta bir otel yoktu. Bu boşluğu1892 yılında inşasına başlanan, 1895’te de açılış balosu yapılan Pera Palace Hotel doldurdu. Geride kalan yıllar boyunca krallar ve kraliçelerin yanı sıra Mata Hari, Ian Fleming, Ernest Hemingway, Greta Garbo, Agatha Christie, günümüzde ise Ben Affleck, Matt Damon, Liam Neeson, Paulo Coelho, Umberto Eco, Hollanda Kralı Willem Alexander ve Kraliçe Máxima gibi isimlerin tercih ettiği Pera Palace’ta, Atatürk’ün kaldığı 101 nolu oda da “müze” olarak ziyaretçi kabul ediyor. ANOUSKA HEMPEL TARAFINDAN YENİLENEN DEKORASYON İstanbul’un yıllandıkça güzelleşen, zamansız mekânı Pera Palace Hotel Jumeirah’da “Kubbeli Salon” ve “Kütüphaneli Salon” ile otelin lobisi;“Dekorasyon Kraliçesi” olarak uluslararası üne sahip, ünlü iç mimar Anouska Hempel tarafından geçtiğimiz aylarda yenilendi. Oturma gruplarından tavana kadar yeniden yorumlanan bu bölümler, geçmişin ruhunu, günümüzün enerjisiyle buluşturarak Pera Palace’ın sadece İstanbul ve Türkiye’nin değil, tüm dünyanın ilgisini üzerinde toplayan çok önemli bir mekan olma özelliğinin altını bir kez daha çiziyor. Birinci derece tarihi eser olan otel, düzenli olarak gerçekleştirdiği etkinliklerle de şehir hayatının ayrılmaz bir parçası olarak fark yaratıyor. 16 MEKÂN Hotel Jumeirah DÜNYANIN EN “İKONİK” ON OTELİ ARASINDA Pera Palace Hotel Jumeirah, 2014 yılı başında New York merkezli dünyaca popüler araştırma sitesi “Thrillist”in yaptığı araştırmaya göre dünyanın en “İkonik” 10 oteli arasında bulunuyor. Ayrıca dünyanın en prestijli dergilerinden Elite Traveler Magazine tarafından belirlenen “Best on the Planet” listesinde yer aldı. Yeryüzündeki en iyi 101 Süit odayı sıralayan “Best on the Planet” listesine Pera Palace Hotel Jumeirah, adını Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph’ten alan, Haliç’in görkemli panoramasına sahip Franz Joseph Süite ile girdi. 17 HOBİ KALEM K alemin tarihi belki de yazının tarihi kadar eski… Atalarımız duygu ve düşüncelerini yıllarca toprağa veya kuma, parmakları ile çeşitli şekiller, objeler çizerek anlattı. Daha sonra Sümerler düzgün tabletlerin üzerine çivi veya sivri objelerle şekiller çizmeye başladı. Parmak ve çividen sonraki gelişmeyi 18 ise kamış fırçalar, şimşir veya metal levhalar, fildişi kalemler, kuş tüyleri, mürekkepli kalem, kurşun kalem, tükenmez kalem olarak özetlemek mümkün. Teknoloji çağındayız ve artık çok fazla kaleme gereksinim duymuyoruz. Ama kaliteli bir kalem, kişiliğimizin göstergesi değil midir? Sizin için sınırlı üretim yapan birkaç kalem markasının en özel modellerini tanıtan bir yazı derledik… HOBİ VISCONTI V MONTBLANC ANC Montblanc’ın tarih serisinde yer verdiği A serisi kalem seti, Rus Çarı Petro ve eşi Çariçe Katerina’ya ithafen tasarlanmış. 18 ayar pembe altın kalemler iki farklı renkte ve sınırlı sayıda üretilmiş. 1997 yılında lansmanları birlikte yapılan 4810 editiondan farklı olarak 888 nolu editionda çiçek motifleriyle süslenmiş mor renkli kalemin gövdesi 750 kızıl altınla bezenmiş ve kapağı da değerli yakut taşlarla dekore edilmiş. Vis Visconti tarafından tasarlanmış olan kalem üzerinde tasa Waldseemüller’in 1507’de çizdiği Wal harita, kapak ve gövdesine fildişi üzerine scrimshaw tekniği oymalarla işlenmiş ve ışık-gölge etkisi veren mürekkeple incelikle doldurulmuş. Tüm dünyada bronz gövdeli 500 adetle, 750 kızıl altın gövdeli ise sadece 50 adetle sınırlı üretilmiş. Visconti ayrıca, çeyrek kadran ile bağlantılı usturlap şeklinde bir kutu tasarlayarak Vespucci’nin yolculuğunu tamamlamış. NAMIKI N Namiki, sınırlı üretim Nami kalemleriyle bilinen bir dolma ka markası. Yabusame ise Japon mark bir binek hayvanının Uzakdoğu'da, b önceden belirlenmiş sırtındayken önced hedeflere ok atılarak yyapılan etkinliğe verilen Yabusame koleksiyonundaki isim. Namiki'nin Yabusam kalemlerin işlemelerinde 18 ayar altın uçlu kalemle bu sporun bahar ritüeli Michifumi tarafından tasarlanmış. Bu kalem, dünya çapında sadece 99 adet ile sınırlı. MONTEGRAPPA Montegrappa’nın dünyanın kültür başkentlerini onurlandırdığı Montegrappa Citta d’Arte Venezia koleksiyonu limitli sayıda üretilmiş. Koleksiyon 118 adadan oluşan Venedik’e ithaf edilmiş ve Montegrappa’nın kuruluş yılına ithafen 1912 parça olarak yaratılmış. 1000 adedi dolma kalem, 880 adedi gümüş lakeli ve 32 adedi de 18 ayar altın ve lakeli versiyonlarıyla sınırlı olarak üretilmiş. STIPULA TIPULA Stipula'nın 2011 yılı sınırlı üretim m serisinden Amerigo Vespucci modelinin en n çarpıcı özelliği Stipula tarafından patentli yenilikçi nilikçi cap-less (kapak gerektirmeyen) açma mekanizması, nizması, Davinci'nin açılış mekanizması da deniyor. yor. Gövde kısmı basit ve zarif şekilde çevrilerek metal bir yarım ay açmanızı sağlıyor, yazma konumunda ise uç kısmını incelikle dışa doğru u yazmaya sevkediyor. Gövde kısmı çok dayanıklı olduğu bilinen Tik ağacından, klipsi psi de dahil olmak üzere tüm metal parçaları rı da pirinçten hazırlanmış. Esnek metal ucu ise se 6 mm titanyum. Bu model tüm dünyada 500 adetle sınırlı. OMAS 1453 İstanbul’un Fethi (1453 The Conquest Of Istanbul) temalı modelinde, dünya tarihinde bir çağı kapatıp yeni bir çağ açan İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethini kalemlerine yansıtmak isteyen Omas, tasarımlar için lüks kuyumcu Arte Gioia ile birlikte çalışmış. Bu cesur ama zarif kalem 18 ayar sarı altın kaplama, gümüş içeriyor, ucu ise 18 ayar sarı altın. Kalem kapağında Osmanlı desenleri kullanılmış, kalemin gövdesine ise Ayasofya, İstanbul ve Fatih Sultan Mehmet’i tasvir eden kabartmalar yapılmış. Fetih tarihi olan 1453 altın sarısı ile kaleme işlenmiş. Kalem serisinin esin kaynağı ise fethi mümkün kılan toplar. 19 HABERLER BİZDEN HABERLER Sofra – Compass Group Türkiye, ödüllü şef “Reuben Riffel” ile anlaştı Güney Afrika’nın yemekleri ve aşçılarıyla ünlü bölgesinde yetişen Şef Reuben Riffel, artık tecrübelerini Sofra-Compass Group Türkiye ile imzaladığı ortaklık anlaşmasıyla aktarıyor. Garsonluktan mutfağa geçişin ardından kendi restoranlarını açmaya varan bir yolculuk onunki. Şef Reuben Riffel başarısının ardındaki sırrı; "lokali ve işin özünü korumak" şeklinde tanımlıyor. C ompass Group yemek çeşitlerini geliştirmenin dışında Orta Asya, Orta Doğu, Afrika ve Türkiye (CAMEAT) bölgesindeki ekipleri için yeni eğitim fırsatları oluşturmak üzere ünlü Şef Reuben Riffel ile ortaklık anlaşması imzaladı. Reuben Riffel’in Compass ile beraber çalışarak yeni tarifler ve menüler hazırlamasının yanında, Compass çalışanlarına kendi restoranlarında iş deneyimi imkânları da sunacak. Bu anlaşmayla Sofra-Compass Group Türkiye iş merkezleri, fabrikalar, eğitim ve sağlık sektörlerinde hizmet verdiği müşterilerine daha farklı tatlar, eşsiz lezzetler sunarak hizmet standartlarını yükseltmeyi hedefliyor. Hizmet anlayışında kaliteden asla ödün vermeyen Sofra-Compass Group Türkiye sürekli araştırma çalışmalarıyla da öne çıkıyor. Ayrıca Sofra-Compass Group Türkiye çalışanları, Reuben’in ziyaretlerinde kendi benzersiz yemek pişirme tarzını sergilemesi, kendi bilgi ve deneyimlerini paylaşması sırasında onunla beraber çalışma fırsatı bulacak. 20 HABERLER “IŞIL IŞIL AMA ZOR BİR MESLEK” Reuben yılda bir yapılan Compass CAMEAT Yılın Şefi yarışmalarında jürilik görevi de yapacak ve o bölgenin en umut verici genç şeflerine kendi restoranlarında iş imkânı sunacak. Sofra-Compass Group Türkiye CEO’su Yaşar Büyükçetin, Compass’ın kaliteli yiyecekler, ayrıcalıklı insanlar ve mükemmel hizmet konusunda uzun zamandır sahip olduğu bir saygınlığının olduğunu belirterek şunları söyledi: “Reuben’in deneyiminin ve yaklaşımının bununla mükemmel uyum sağlayacağına inanıyoruz. Bir işletme olarak müşterilerimizin ihtiyaç ve beklentilerini karşılamak için sürekli gelişiyor, ekibimizi geliştiriyoruz. Bizim bu yolculuğa devam etmemizde Reuben, önemli bir rol oynayacak ve onunla birlikte çalışmaktan son derece mutluyuz.” Şef Reuben Riffel Güney Afrika mutfağında et yemeklerinin daha ağırlıkta olduğunu söylüyor. Türkiye’de nasıl hemen akla, kebap, döner gibi yemek çeşitleri geliyorsa Güney Afrika’da da Bobotie, Braai, Cape Malay Cusine gibi yemeklerin akla geldiğini belirten Reuben Riffel, bu yemeklerin de barbekü mantığında pişirildiğini aktarıyor. Yılın Şefi ödülüne de sahip olan Şef Reuben Riffel’in elbette genç şef adaylarına bir takım tavsiyeleri var. “Yetenekli olmak ve bu işi sevmek yeterli değil” diyen Reuben Riffel, şöyle devam ediyor: “Okula başlamadan, bu konuda bir adım atmadan önce mutlaka bir restoran mutfağına girsinler. Çünkü insanlar televizyonlarda gördükleriyle gerçeği aynı sanıyorlar. Işıl ışıl ama gerçekten zor bir meslek. Bu konuda tecrübe edinmeden, neye benzediğini görmeden bir adım atmamak gerekiyor. Çünkü iş yemek yapmakla bitmiyor. Yeri geldiğinde çevrendekileri yönetmek, dünyada olup bitenleri takip etmek ve sürekli araştırmak gerekiyor.” 21 HABERLER BİZDEN HABERLER “GÖSTERİŞSİZ VE İYİ YAPMAK ÖNEMLİ” Mutfak tarzını sorduğumuzda, “Benim bir norma sığdırılabilecek belli bir tarzım yok” diye yanıt veren Şef Reuben Riffel, genel olarak Güney Afrika mutfağını kullandığını söylüyor. Reuben Riffel, “Ama gün geliyor Asya’dan, Avrupa’dan da bir şeyler alıyorum. Dünya mutfaklarını kullanıyorum. Her kültürden bir sentez yapmak güzel. Kendi tariflerimi de geliştiriyorum” diye konuşuyor. Yemeklerinde baharatları ve cesur tatları sevdiğini belirten Riffel, taze ve elbette lokal olan malzemeler kullanmayı önemsiyor. Pişirme tekniklerinin de hemen hepsini kullanıyor Şef Reuben Riffel. Zaman zaman moleküler mutfak teknikleri de kullanabildiğini belirten Riffel, arasında sous vide tekniğinin de yer aldığı, daha çok Fransız tekniklerini tercih ettiğini vurguluyor. “İlk başladığım yıllarda bu işlerin daha karmaşık olma eğilimini gördüm” diyen Reuben Riffel şöyle devam ediyor: “Ben esansını, özünü kaybetmeden işleri daha karmaşık yapmadan yemek yapmayı tercih ediyorum. İnsanlar ne kadar karmaşık olursa o kadar iyi olduğunu sanıyor ama işin aslı öyle değil. Bence, ne kadar basitse o kadar iyidir. Müşteri ne bekliyor, ben ne bekliyorum? O dalgaya kapılıp kendi yolunu bulmak ve gösterişsiz, iyi yemek yapmak önemli.” Şef Reuben Riffel Compass Group ile yollarının birleşmesini şöyle anlatıyor: “İlişkiler üç sene öncesine dayanıyor. Danışman gibi başladım. Ardından işin içine daha çok girmemi istediler. Compass ile yapılan bu ortaklık benim için yemek pişirme tarzımı ve kazandığım nüfuzu yiyecek ve destek hizmetleri 22 piyasasına sunmamda büyük bir fırsat. Compass’ın en kaliteli malzemeleri temin etme taahhüdü ile benim doğal aromalara ve kökenlere gösterdiğim ilgi birbiriyle mükemmel uyum sağlıyor.” Her yıl kendi içinde birbirinden heyecan verici organizasyona ev sahipliği yapan Sofra–Compass Group Türkiye'nin, konuk ettiği dünyaca ünlü şef Reuben Riffel bu yıla damgasını vurdu. Şef Reuben Riffel 26-31 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da hizmet verdiğimiz çeşitli projelerimizin mutfaklarında Güney Afrika’nın geleneksel lezzetlerinden Bobotie’yi tanıttı. Şef Reuben Riffel geleneksel yemekler sunmasının yanında, workshoplar düzenleyerek şeflerimizle de Güney Afrika yemek kültürüyle ilgili önemli bilgiler paylaştı. Şef Reuben bu ziyaretinde Türk yemek kültürü, tarihi ve gelenekleriyle ilgili birçok mekânı da gezme fırsatı buldu. Ziyaret ettiği restoranlarda hem görsel bir şölen yaşayan, hem de yiyeceklerin oldukça lezzetli olduğunu belirten Şef Reuben, İstanbul’a her fırsatta geleceğini belirtti. Compass Group, Şef Reuben Riffel dışında tüm dünyada Jason Atherton, WolfgangPuck, Albert Roux ve Michel Roux Jr. gibi ünlü şeflerle de ortaklık çalışmaları yapıyor. HABERLER USTASINDAN CAPE STYLE BOBOTIE TARİFİ ŞEF REUBEN RIFFEL HAKKINDA Reuben kariyerine Güney Afrika’daki Monneaux restoranında başladıktan sonra 2004 yılında Franschhoek’ta ortaklarıyla birlikte kendi restoranını, Reuben’s’i açtı. O tarihten bu yana: • Robertson şarap vadisinde kurulu beş yıldızlı bir butik kır oteli olan The Robertson Small Hotel’deki Reuben’s’i • V&A Waterfront’un merkezinde uluslararası bir lüks sayfiye yeri olan One&Only Cape Town’daki Reuben’s’i • Paternoster kıyı kasabasında beş yıldızlı bir konukevi olan Abalone House’daki Reuben’s’i • Franschhoek’taki Chamonix Wine Estate’te taverna tarzı bir mekan olan Racine’i açtı. Riffel restoran portföyüne ek olarak, üç tane çok satan yemek kitabı yayınladı: “Reuben Cooks, Reuben Cooks Local ve Braai Reuben on Fire”. Televizyonda, ‘5 Sterre met Reuben’’de sunuculuk ve MasterChef Güney Afrika’nın 3. sezonunda yardımcı sunuculuk yaptı. Kendisi Fairtrade Güney Afrika’nın marka elçisidir ve Peninsula School Feeding Association (PFSA), Hope Through Action, Hospice ve Pinotage Youth Development Academy (PYDA) gibi kuruluşlarda aktif olarak görev yapmaktadır. Ayrıca merkezi sinir sistemi kaynaklı engelli çocuklara yönelik bir okul olan Paarl School’un da temsilciliğini yürütmektedir. Malzemeler (8kişilik) 1 kg dana kıyma ½ doğranmış soğan 25 ml ayçiçekyağı 10 ml tereyağı 25 gr köri tozu 10 gr tuz 25 gr şeftali ya da kayısı çeşnisi 15 gr kayısı marmeladı 15 ml worcestershire sosu 5 gr zerdeçal 25 ml malt sirke 1 avuç kuru üzüm 3 yumurta 375 ml süt 1 dilim kabuksuz ekmek 1 tutam tuz defne yaprağı birkaç portakal süzme yoğurt (garnitüre yetecek kadar) limon şekerlemesi (garnitüre yetecek kadar) Hazırlanışı Ekmeği süte yatırın ve beklemeye alın. Tereyağı ve sıvı yağı bir arada bir tavada ısıtıp soğanları kavurun. Soğanlar yumuşadığında köri tozunu, tuzu, şeftali çeşnisini, worchestershire sosunu, marmeladı, zerdeçalın bir kısmını ve sirkeyi ekleyerek karıştırın. Islattığınız ekmeği süzün ve sütü saklayın. Ekmeği, üzümü ve eti tavaya ekleyin. Et pembeliğini kaybedinceye kadar orta ateşte pişirin. Ateşten aldığınız tencereye çok iyi çırpılmış bir yumurta ekleyin. İyice karıştırıp önceden yağlanmış fırın kabına yayın. Kalan iki yumurtayı çırpın, ayırdığınız süte karıştırın, zerdeçalın kalanını ve tuzu ekleyin. Tepsideki et karışımına ilave edin. Üzerine defne yaprağı koyarak önceden ısıtılmış 180 derecelik fırında bir saat kadar pişirin. Porsiyonladığınız eti beyaz veya sarı pirinç pilavı ve naneli yoğurt eşliğinde servis edin. 23 RÖPORTAJ SOFRA GRUP İSTANBUL ASYA BÖLGE İstanbul Asya Bölge Direktörü Ercüment Eren: “Kendiniz gibi bir sürü yönetici yaratmanız lazım” “Yönetici olarak ekibinizin fırsat alanlarını kuvvetli yönlerini çok iyi bilmeniz, buna göre yönlendirmeniz ve sürekli geliştirmeniz lazım. Biz şirket olarak zaten buna çok dikkat ediyoruz. Mutlaka bu gelişimi sağlayıp onları ileriye hazırlamanız lazım. Kendiniz gibi bir sürü yönetici yaratmanız lazım. Böyle bir ekiple de varamayacağınız nokta yok.” S ofra Grup’un aslında bir eğitim kurumu, hacim olarak da gıda sektöründeki herkesin uğrayabileceği ve tecrübesine tecrübe katabileceği bir yer olduğunu belirten Sofra Grup İstanbul Asya Bölge Direktörü Ercüment Eren ile bir söyleşi yaptık. Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz? 1973, İstanbul doğumluyum. Bilkent Üniversitesi Turizm Otelcilik İşletmeciliği mezunuyum. Yaklaşık 20 senedir perakende ve yiyecek sektöründeyim. Kaç yıldır Sofra Grup’ta çalışıyorsunuz? Üç senedir Sofra Grup bünyesinde çalışıyorum. Sofra’ya başladığımda Perakende ve Nakit İşler Direktörü’ydüm. Yaklaşık bir ay kadar önce İstanbul Asya Bölgesi bana bağlandı, şu anda İstanbul Asya Bölge Direktörü olarak görevime devam etmekteyim. 24 Sofra Grup dersek bize neler söylersiniz? Sofra Grup aslında bir eğitim kurumu, kurum olarak da gıda sektöründeki herkesin uğrayabileceği ve tecrübesine tecrübe katabileceği bir yer. Büyüklüğünün verdiği eğitici özelliğiyle de burada yetişen arkadaşlarımızın gelecekleri için yol haritası çizebilecekleri bir yer olduğunu söyleyebiliriz. Sofra Grup’ta kendilerine çok şey katabilirler. Şirketimiz size bir aile duygusu da yaşatıyor. Çünkü ruhunda var, büyüklüğünün yanında duygusal bir yapısı da var. Bu da bağlayıcı özelliği taşıyor. Burada uzun süredir çalışan insanların geçmişine baktığınızda ne kadar eğitici ve ne kadar tecrübe katıcı bir kurum olduğunu görebiliyorsunuz. Sofra Grup’u müşterileriniz bağlamında değerlendirirseniz neler söylersiniz? Toplu yemek sektöründe olmak sizin için ne ifade ediyor? Hem projelerim, hem bölgem, hem de diğer bölgeler adına konuşabilirim. Biz güven verici bir firmayız, yıllardır bu sektörde RÖPORTAJ gerçekten 1 numarayız, güven duygumuz çok fazla, müşterilerimizle ilişkilerimiz çok iyi seviyede. Onlarla bir müşteri gibi değil de bir iş ortağı gibi çalışıyoruz. Biz onlar için hiçbir zaman tedarikçi olmuyoruz, hep iş ortağı olarak görüyorlar bizi. Hem ikili ilişkilerde hem de genel gıda tüzüğüne uygun olarak çalışmada, iş ve operasyon tarafında müşterilerimiz bizden çok memnun. Bu da çok uzun yıllar bizimle çalışmalarındaki bağlılığı gösteriyor. Çok önemli olan bir şey var ki; o da müşterinizi çok iyi tanımanız gerektiği. Bu bir arkadaşlık ilişkisi gibi. Aslında daha çok aile ilişkisi gibi. İlişkiyi çok iyi tanımanız gerektiği gibi kendinizi de çok iyi tanıtmanız gerekiyor. Zaten bu ilişki kurulduğu ve siz istekleri yerine getirdiğiniz zaman her şey yolunda gidiyor. Sorunlar olmuyor mu? Oluyor muhakkak ama mühim olan bunların çözümünü bulup hızlı bir şekilde aksiyon almak. Biz de yıllarca bunu yaptığımız için sektörde belli bir konuma gelmişiz. Bu da güven ve beraber uyum içinde çalışmayla oluyor. Çalıştığımız firmalar Türkiye’nin büyük, ciddi ve global firmaları. Biliyorsunuz ki bizim de bir kültürümüz var. Bu iki kültürü zaman zaman harmanlamak bir başarı aslında. Karşımızda bir Alman ya da bir İngiliz yönetici olabiliyor ama biz Türk kültürü ve Türk mutfağıyla onların damak tadını birleştirebiliyoruz. Bu da bir başarı, bu becerimizde var. Bu şekilde de müşteri memnuniyetini yakalamış durumdayız. İstanbul Asya Bölge Direktörlüğü’nün görev kapsamından bahseder misiniz? Size bağlı olarak kimler çalışıyor? Bana bağlı olarak altı bölge müdürü çalışıyor. 51 projem var ve bu projelere bağlı olarak 51 proje müdürü görev alıyor. Şu anda bölgemize bağlı olarak çalışan 488 personelimiz ile günlük 26 bin öğün yemek üretiyoruz. Toplu yemek sektörünün Türkiye’deki gelişimini nasıl görüyorsunuz? Toplu yemek sektörünün geçmişine 25 RÖPORTAJ 26 SOFRA GRUP İSTANBUL ASYA BÖLGE RÖPORTAJ baktığınızda şunu görüyoruz. Benim fikrim eskiden şirketler “Yemek pişirmek ne ki? Evimizde de yapıyoruz, burada da yaparız” diye düşünüyormuş. Yavaş yavaş bizim gibi firmaların çıkması, bunu outsource etmeleri ve bir yemek firmasıyla çalışalım demeleriyle bu sektör hızla büyümüş. Yemek sektörü çok ucu olmayan bir sektör. Müşterilerinizin imkanları doğrultusunda sunabileceğiniz şeyler çok fazla. Gıda olduğu için tabii çok önemli. Kalite ve sağlık açısından özellikle. Çok ciddi bir iş yapıyorsunuz aslında. Çok büyük bir sorumluluk var arkasında. Çok fazla insan besliyorsunuz. Günlük, taze, tüzüklere, gıda standartlarına uygun şekilde üretim yapmanız çok önemli. Zorlukları da var tabii bu sektörün ama keyfi de çok başka. Belki binlerce insan tanıyorsunuz, geri bildirimleri çabuk alabiliyorsunuz. X bir firmadan x bir müşteriniz başka bir firmaya geçebiliyor, ilişkiler tamamen farklı olabiliyor. İşimiz daha çok bir aile havasında, müşterinizle yaşadığınız bir yer oluyor. Bu sektörden keyif almamın nedenlerinden biri de bu. Bence önümüzde zor yıllar var. Çünkü gıda enflasyonu hızla yükseliyor. Bundan da 2015 yılında epeyce firma etkilenecek gibi gözüküyor. Devletin açıklamış olduğu bir enflasyon var tabii ama gıda enflasyonunda bu biraz farklı. Maliyetler çok arttı ve açıkçası 2015 çok önemli bir sene. Eminim ki devlet yetkilileri de bir önlem alacaktır. Bu önlem alınırsa belki 2015’ten sonra bir rahatlama olur, ama 2015 biz gıdacılar için zor bir sene olacak. Ekip ruhu sizin için ne kadar önemli? Ekip ruhu klasik bir kelime ama bence doğru. Doğru ekibiniz varsa doğru işi yaparsınız ama tabii ekibin ritmik çalışması sizin elinizde. Sadece doğru insanları bir araya getirerek doğru işi yapamayabilirsiniz. Futbol takımında ya da büyük firmalarda da böyledir. Bütün dehaları ya da yıldız oyuncuları alırlar ama başarılı olamazlar. Mühim olan takımın ritmik değerlerini, yani biri do biri re ise, melodiyi yakalamanız. Yönetici olarak ekibinizin fırsat alanlarını kuvvetli yönlerini çok iyi bilmeniz, buna göre yönlendirmeniz ve sürekli geliştirmeniz lazım. Biz şirket olarak zaten buna çok dikkat ediyoruz. Mutlaka bu gelişimi sağlayıp onları ileriye hazırlamanız lazım. Sizin gibi bir sürü yönetici yaratmanız lazım. Ruhun içindekini dışarı çıkarmak gerekiyor, bu da sadece “ekip ruhum var, hadi ilerliyoruz” demekle olmaz. Yönetici olarak görevimiz ekibi doğru yönlendirip, doğru yerlerini yakalayıp, doğru işi çıkarmalarını sağlamak. Böyle bir ekiple de varamayacağınız nokta yok. İş dışında neler yaparsınız? Hobi bizim işimizde azalıyor. Pek vakit kalmıyor. İş dışındaki vakitlerimi ailemle değerlendirmeye çalışıyorum. Köpeğim var onunla zaman geçiriyorum. Bahçemle uğraşmayı seviyorum. 27 HABERLER BİZDEN HABERLER 2014 yılı Top Chef ’imiz ve Yıldız Çalışanımızın örnek başarısını kutluyoruz Çalışanların altı kriterde değerlendirildiği “Be A Star” programında Uzman Diyetisyen Aslı İçingür Güler Türkiye'nin Be A Star ödülüne layık görüldü. CAMEAT Top Chef 2014 finalinde ise Türkiye'yi temsil eden Sofra Grup şefi Orhan Önder ülkemize 3'üncülüğü getirdi. 28 HABERLER K endi içindeki bölgeler arasında olağanüstü performans gösteren yetenekli çalışanlarını kutlamak için Compass Group CAMEAT bölgesinin (Orta Asya, Orta Doğu, Afrika ve Türkiye) bu yıl ikincisini düzenlediği “CAMEAT Top Chef 2014” yarışması ve “Be A Star” ödül törenleri Güney Afrika’nın mutfak başkenti Franschoek Valley’de büyük bir coşkuyla kutlandı. Bu organizasyonda şirketimizde fark yaratan, vizyon sahibi, çalışmalarıyla örnek olan, star kalitesi taşıyan ve bu sayede mükemmel hizmetin müşterilere sunulmasını sağlayan çalışanlarımız ve şeflerimiz ödüllendirildi. Asıl hedefi tüm çalışanlarımızın içlerindeki potansiyeli uyandırarak hepsinin Compass Grup için özel bir değer olduğunu hatırlatmak olan bu organizasyon ayrıca sahip olduğumuz ve inandığımız değerleri müşterilere üstün bir kaliteyle aktarmak için çalışanlarımızın farkındalığı ve yeteneklerini en üstü düzeyde geliştirmeyi de sağlamaktadır. "BE A STAR" ÖDÜLÜ ASLI İÇİNGÜR GÜLER'İN “Be A Star” programında çalışanlar altı kriter baz alınarak değerlendiriliyor ve bu özellikler en temel unsurlar olarak ele alınıyor. Bunlar: • Sağlık ve güvenlik farkındalığı • Takım çalışması • Sorumluluk alabilme • Hevesli ve verimli olma • Tutku • Dürüstlük, etik olma ve çalışma arkadaşlarına saygı’dır. Bu değerler ışığında ülkemizin yıldız çalışanı seçilerek Türkiye "Be A Star" ödülüne layık görülen çalışanımız Uzman Diyetisyen Aslı İçingür Güler’in örnek başarısını kutluyoruz. ŞEF ORHAN ÖNDER'İN BAŞARISI “CAMEAT Top Chef 2014” yarışmasında ise, bu yıl sokak yemekleri konseptiyle Türkiye'den şefler ilk etapta kendi bölgelerinde, sonraki etapta ülke finalinde aynı konseptle büyük jüri karşısında hünerlerini sergiledi. Okan Üniversitesi bünyesindeki “O’ Mutfak”ın ev sahipliğini yaptığı bu muhteşem Türkiye final organizasyonu on üç bölge aşçıbaşımızın katılımıyla gerçekleşti. Türkiye finaline İstanbul – Asya Bölge Direktörlüğü’nden katılan şefimiz Orhan Önder CAMEAT Top Chef 2014 finalinde ülkemizi temsil etmeye hak kazandı. Cape Town'da gerçekleşen Top Chef 2014 finalinde CAMEAT ülkelerini temsil eden yarışmacılardan 45 dakika içinde gizemli bir kutudan çıkan malzemelerle bir ana yemek, bir de tatlı yapmaları istendi. Yemeklerin sadece lezzet, sunum ve “wow” faktörü değil aynı zamanda şeflerin gıda güvenliğine özeni, hazırlık süreci ve zaman yönetimi de değerlendirildi. Jüri heyetinde CAMEAT bölge Genel Müdürü Andy Furlong, CAMEAT bölge Executive Şefi David Blackmoore ve Güney Afrikalı ünlü şef Reuben Riffel'ın da yer aldığı bu eşsiz final karşılaşmasında ülkemizi temsil eden Sofra Grup şefimiz “Orhan Önder” üstün performansı ile ülkemize “Üçüncülük” gururunu yaşattı. Bu üstün başarısından dolayı şefimizi kutluyoruz. 29 GEZİ 5 ROMANTİK ŞEHİR Keşfedilmeyi bekleyen 30 GEZİ Bazı şehirler sizi büyülü atmosferi ile kendine çeker. Romantik sokakları, masalsı binaları ile muhakkak orada olsam diyeceğiniz beş şehri sizin için gezdik... Sevilla, Riga, Budapeşte, Brugge ve Ljubljana sizin keşfetmenizi bekliyor. BALTIKLARIN PARİS’İ RİGA Riga öyle bir şehir ki, konuklarını hiç sıkmıyor ve zamanın nasıl geçtiğini anlamalarına imkan vermiyor. Şehrin özellikle olduğu gibi korunan tarihi merkezine ağırlık vermekte yarar var. Ülkenin tarihi ve kültürünü gözler önüne seren bu merkezde yer alan St. Peter’s Kilisesi, Brotherhood of the Blackheads Evi, Dome Katedrali, Büyük ve Küçük Guildhalls, St. Jacob’s Kilisesi, Riga Kalesi ve Özgürlük Heykeli’nin keşfi gün boyu sürüyor. Yorgunluk bastırdığında ise nefes alınıp, leziz içecekler tadılabilecek birbirinden güzel kafeler bulunuyor. Riga’ya yaz sezonu gidiliyorsa Jurmala’ya da mutlaka gidilmeli. Letonya’nın Baltık Denizi kıyısında yer alan Jurmala, bembeyaz kumsalları ve orman içinde yer alan romantik ağaç evleriyle kaçırılmaması gereken bir sayfiye bölgesi. Avrupa'nın en önemli geleneklerinden biri olan Noel ağacının süslenmesi ilk kez Riga'da gerçekleşmiş. 1510 yılının Noel gecesi eğlenceler 'House of Blackheads'den dışarı taşmış, 'bekar tüccar ve zanaatkârlar' (blackheads) meydandaki çam ağacının etrafında dans etmeye başlamışlar. Ellerine geçen süsleri ağaca atıp en sonunda da koca ağacı yakmışlar. Bu süslenen ilk Noel ağacı olarak kabul ediliyor. Geleneğe dönüşen bu hareketi Martin Luther ağacı eve sokarak, ateşe vermek yerine de mum asarak şimdi uygulandığı haline kavuşturmuş. KAÇIRMAYIN • Dünyanın en büyük Noel Ağacı • Bauska & Rundale Sarayı • Letonya’nın en güzel şehirlerinden Sigulda PÜF NOKTASI Riga’nın gece hayatı, İngiliz ve İskoçları her hafta sonu ülkelerinde kalkıp şehre getirecek kadar hareketli. Özellikle cuma ve cumartesi geceleri kendinizi İngiltere’de hissediyorsunuz. 31 GEZİ 5 ROMANTİK ŞEHİR FLAMENKO ATEŞİ: SEVILLA Bizet’nin tutkulu operası Karmen’e ilham veren alımlı İspanyol kenti Sevilla, Endülüs ruhundan doğan flamenko ile efsanevi âşık Don Juan’ın memleketi. İspanya Kraliçesi Isabel’in Kristof Kolomb’u Yeni Dünya yolculuğuna uğurladığı yer de burası. Kentin tarihi mahallesi Santa Cruz’un sevimli sokaklarında küçük yokuşlar ve gizli meydanlar sizi bekliyor. Plaza Virgen de Los Reyes adlı meydanda faytona binebilir, portakal ağaçlarıyla kaplı Calle Mateos Gago Sokağı’ndaki kafelere uğrayabilirsiniz. KAÇIRMAYIN • Alkazar Sarayı • Giralda Kulesi • Tapas restoranları PÜF NOKTASI Flamenko ezgilerinin büyüsüne kapılmak için tablao adı verilen kulüplerden birine uğrayıp, yöreye özgü Sevillanas dansını yapanlara eşlik etmeyi deneyebilirsiniz. TUNA’NIN PRENSESİ: BUDAPEŞTE KAÇIRMAYIN • Parlamento Binası • Kahramanlar Meydanı • Güzel Sanatlar Müzesi PÜF NOKTASI St. Stephens Basilica Kilisesi’nin olduğu cadde gece oldukça hareketli ve cadde üzerinde güzel restoranlar mevcut. Budapeşte’nin en ünlü restoranlarından biri Gundel. 1910 yılında açılan Gundel’in ülkenin en iyi restoranı olduğu ve Macar gastronomisini yarattığı kabul ediliyor. 32 Tuna Nehri’nin iki yakasına kurulan Macaristan’ın zarif başkenti Budapeşte, görkemli yapıları, kaplıca merkezleri ve hareketli meydanlarıyla kışın çok romantik. Yüksek bir tepe üzerine kurulan Buda Kalesi, şehrin simgelerinden. Kraliyet Sarayı, Mathias Kilisesi ve Balıkçılar Burcu şehrin başyapıtları arasında sayılıyor. Neo-Rönesans tarzındaki Opera Binası da şehrin en güzel yapılarından. Avrupa’nın en büyük kaplıca kentlerinden biri olan Budapeşte’de yüzden fazla sıcak su kaynağı bulunuyor. Osmanlı idaresi zamanında kentin Türk hamamlarının devamı niteliğinde çok sayıda kaplıca ise ziyaretçilerine şifa dağıtıyor. GEZİ KUZEYİN VENEDİK’İ BRUGGE Belçika'nın bir şehri olan Brugge, ruhun dinlendiği ve huzur bulabildiği şehirlerden... Hemen ilk başta dikkati çeken özelliklerinden biri Flaman stili evleri ve onların görkemli çatıları. Şehrin iki ana meydanı bulunuyor. Biri restoranlarıyla, hediyelik eşya dükkanlarıyla, kafeleriyle sizi karşılıyor. Diğeri ise Flaman stili evleriyle adeta mimari bir şölen yeri gibi. Basamaklar halinde yükselen çatılarıyla bu evler, birbirlerine yapışık olarak inşa edildikleri için uzaktan kule gibi görünüyor. Brugge’ün çok önemli bir güzelliği de kanalları... Birçok kişiye göre, “kuzeyin Venedik’i” benzetmesi Brugge’e yapılan büyük bir haksızlık. Zira onlar için Venedik, Brugge’le mukayese bile edilemez. Sözün kısası Brugge çok daha güzel ve romantik... KAÇIRMAYIN • Lady Church kilisesi • Meryem ve Çocuk Anıtı • Müzeler PÜF NOKTASI Brugge dantel gibi bir şehir ve dantelleri çok ünlü. Ayrıca kanal turu yapılmadan dönülen Brugge gezisi yarım sayılır. KAÇIRMAYIN • Ejderha Köprüsü • Ljubljana Kalesi • Emona Harabeleri PÜF NOKTASI Şehrin gece hayatı da çok renkli. Özellikle nehir kıyısından şehir merkezine doğru uzanan sokaklarda birçok gece kulübü bulabilirsiniz. KÖPRÜLER ŞEHRİ: LJUBLJANA Slovenya’nın başkenti Ljubljana, küçük köprüleri, konser salonları ve kemerli avlularıyla âşıklar için sürprizlerle dolu bir şehir. Eski ve yeninin benzersiz bir sentezini sunan kent, tarihte birçok kez yenilenmiş çok katmanlı mimariye sahip. Şehir, 16. yüzyılda Avrupa’nın önemli mimarları tarafından adeta yeniden inşa edilmiş. Bu dönemde kente görkemli saraylar, Barok binalar, gösterişli kiliseler ve zarif merdivenler yapılmış. Zaman içinde hasar gören kent 1900’lerin başında ünlü mimar Joze Plecnik’e teslim edilmiş. Viyana ve Prag gibi şehirleri modern bir şıklığa kavuşturan Sloven mimar, kente neoklasik ve art nouveau stilinde pek çok yapı kazandırmış. 33 SAĞLIK ANTİOKSİDANLAR Beyninizi kış uykusundan uyandırın G ünlük hayatımızda algımızı, düşüncemizi ve davranışlarımızı belirleyen en temel organ beynimizdir. Vücudumuzdaki tüm organları orkestra, beynimizi ise orkestra şefi olarak tanımlayabiliriz. Bu yazımda sizlere beyni genç tutmanın yollarını anlatacağım. İlerleyen yaşlarda bugünkü tavsiyeler işinize yarayacaktır. Sofra Grup Haydi, başlayalım gençlik tünelinde yürümeye; Uzm. Dyt. Aslı İçingür Güler Serbest radikaller bedeninizin diğer yerlerinde olduğu gibi beyninizdeki hücrelere de saldırır ve tahribat oluşturur. Her gün bir avuç orman meyvesi, ihtiyacınız olan cephaneyi sağlayabilir. Mavi yabanmersini bunun mükemmel bir örneğidir. Ancak ülkemizde kuru yabanmersini daha kolay temin edilebilir olduğundan onu da önerebilirim. Ancak yabanmersini seçiminin de bazı püf noktaları bulunmaktadır. Piyasada bir açık renkli pembemsi olanları var, bir de rengi siyaha yakın olanları. Bizim tercihimiz şeker ilavesiz olan koyu renkli olanlardan olmalıdır. Onların şeker oranları daha düşüktür. O yüzden alırken mutlaka tadına bakıp şeker oranını kontrol etmenizi öneririm. Antioksidan içeriği küçük tanelerde daha çoktur. Çünkü antioksidanlar daha çok kabukta bulunur. Araştırmalar yabanmersininin kötü kolesterolü düşürebileceğini ve bazı kanser türü risklerini de azaltabileceğini keşfetti. İdrar yolları enfeksiyonlarını bile önleyebilirler. Ancak beyin ve zihni genç tutmadaki olası rolleri en heyecan verici taraflarıdır. MEYVE VE SEBZE YİYEREK HASAR VE YAŞLANMA EĞİLİMİ YAVAŞLATILABİLİR Taze yabanmersinlerinin koyu mavi rengi serbest radikallerle savaşan güçlü bir antioksidan olan antosiyanin pigmentinden gelir. Sadece yarım kase yaban mersini, beş porsiyon bezelye, brokoli, havuç ya da elmadakine denk antioksidan içerir. Beyin hücreleri ölür, ama sürekli yenileri üretilir ve yaşam boyu bu hücreler arasında yeni bağlantılar kurulur. Yetişkinlerde beyin her on yılda yüzde 2 küçülür ama bu, işini eskisi gibi yapamayacağı anlamına gelmez. Daha önemlisi, araştırmalar yeni yeni beyin hücrelerinin 80 yaşından sonra bile üretildiğini gösteriyor. Bedendeki tüm dokular gibi 34 beynin de istenmeyen istilacılara karşı savunma sistemi vardır. Buna enflamasyon denilir. Beyindeki enflamasyonu hissetmeyiz, çünkü orada ağrı algılayıcılar yoktur. Alerjiler, toksinler, stres hatta esansiyel besin öğelerinden yoksun beslenme beyinde enflamasyona neden olabilir. İşte bunu önlemek sizin elinizdedir. Onlarca yıldır toplanan bulgular meyve ve sebze yiyerek hasar ve yaşlanma eğiliminin yavaşlatılabileceğini gösteriyor. Özellikle orman meyveleri polifenol adı verilen ve iki şekilde beyindeki beslenmeyle mücadele eden maddelerden bol miktarda içerir. Ayrıca, kırmızı şarap, çay ve bitter SAĞLIK çikolata da iyi birer polifenol kaynağıdır. Bu bileşiklerin kalp hastalığı ve kansere karşı korumaya yardımcı olduğuna dair birçok bulgu var. Not olarak belirtmek istediğim şey bunların da bir kalorisi olduğu gerçeğini unutmadan ( çikolata ve kırmızı şarap) sınırlı miktarda tüketilmesi gerektiğidir. HER GÜN 5 PORSİYON MEYVE VE SEBZE TÜKETİN Her gün 5 porsiyon sebze meyve tüketin, bunların da bir porsiyonu mutlaka orman meyvesi olsun. Orman meyvesi için porsiyon miktarı 2-3 tepeleme yemek kaşığı kadardır. Bunun dışında antioksidan kaynakları olarak; elma, böğürtlen, yabanmersini, kiraz, kırmızı erik, ahududu, çilek en iyi kaynaklardır. Çok iyi kaynakları; kayısı, kırmızı ya da yeşil üzüm portakal kırmızı greyfurt, şeftali armut ve mandalinadır. İyi kaynakları ise; muz, kivi, mango nektarindir. Gerçekten orman meyveleri ile diğer sebze ve meyveler daha uzun süre genç zihinlere sahip olmamızı sağlıyor gibi görünüyor. Dengeli çeşitli ve ölçülü beslenmek ruh, beden ve beyin sağlığı için oldukça önemlidir. BEYİN VE RUH SAĞLIĞI İÇİN OLDUKÇA ELZEM OLAN BİR DİĞER BESİN GRUBU İSE OMEGA YAĞ ASİTLERİDİR Omega 3 ve Omega 6 yağ asitleri normal büyümenin yanı sıra beynin gelişimi ve normal fonksiyonlarını yerine getirebilmesi açısından çok önemlidir. Beyin bu yağ asitlerini kendi üretemediğinden dolayı dışarıdan alması oldukça önemlidir. Esansiyel yağ asitleri bakımından zengin kaynaklar; somon, sardalya, hamsi, tuna, ceviz, keten tohumu ve keten tohumu yağıdır. Bu tip besinleri alarak yağ asidi ihtiyacımızı karşılayabiliriz. Yapılan araştırmalar esansiyel yağ asitlerinden fakir bir beslenme tarzının depresyon gibi sağlık sorunlarına neden olacağını göstermektedir. Hepinize aklı, ruhu ve bedeni dinç yeni yıllar diliyorum. 35 KÜLTÜR SANAT Kekko Fornarelli Trio İ talyan caz piyanist ve besteci Kekko Fornarelli, 4 Şubat’ta Salon İKSV’de olacak. Üç yaşında klasik piyano çalmaya başlayan Kekko Fornarelli, bugüne dek dört albüm yayımladı. İlk albümü “Circular Thought” 2005’te, son albümü “Outrush” ise Mart 2014’te müzikseverlerle buluştu. İtalyan caz sahnesinin yeni sesi olarak gösterilen Fornarelli’ye kontrbasta Giorgio Vendola, davulda ise Dario Congedo eşlik ediyor. Tarih: 4 Şubat 2015 Saat: 21.30 Yer: Salon İKSV İstanbul Paco Pena, yeni projesi Flamencura ile 12 Şubat’ta İş Sanat’ta B ugün en büyük Flamenko gitaristlerinden ve bestecilerinden biri olarak kabul edilen Paco Peña, Flâmenko’nun gerçek ruhunu yaşattığı çığır açan gösterileriyle tüm dünyada izleyenlerin hayranlığını kazanıyor. Özenle seçmiş olduğu dansçı, gitarist ve şarkıcılardan oluşan topluluğu ile 1970 yılından beri Londra’daki Royal Festival Hall, Sadler’s Wells Theatre ve Barbican gibi sahnelerde düzenli olarak performanslar veren ve Edinburg, Adelaide, Amsterdam, Atina, İsrail, İstanbul, Singapur ve Hong Kong’daki festivallerde boy gösteren sanatçı, Flâmenko’nun derin temelleri üzerine yaratıcı bir şekilde inşa ettiği eserleriyle bu antik İspanyol sanat formunu sürekli yeniliyor. Flâmenko’da orijinalliği ve yeniliği bir arada barındıran Paco Peña, sahip olduğu hayal gücü, bağlılığı ve hüneriyle Flâmenko’nun sınırlarını hiç durmadan araştırmaya devam ediyor. Tarih: 12 Şubat 2015 Yer: İş Sanat 36 KÜLTÜR SANAT KİTAP “EV KOKUSU 2 #herşeyaşktan” İlk kitabı Ev Kokusu’nda “Anne bak, kızıma ne yazdım” diyerek kaybettiği annesinden kendisine yadigâr kalan tatları ve kokuları tüm evlere yaymak amacıyla tariflerini paylaşan Özlen Çopuroğlu, ikinci kitabı “Ev Kokusu #herşeyaşktan” ile yine tarifler ve yemek kokuları eşliğinde yaşadığı yokluklardan öğrendiklerinin izini sürüyor. “Önce ailem demeyi ve terki terk etmeyi öğrendim" dediği, kelimelerle hikâyelendirilmiş Konya, Mekke ve Medine yolculukları sonrasında yazdığı kitap, tasavvufun izlerini taşıyor. Özlen Çopuroğlu, tariflerin sade anlatımı ve fotoğrafları ile dikkat çeken yeni kitabını “Bu kitap kimine göre tarif kitabı bana göre ise aşkın tarifidir, aile olmaktır, içinde siz görmeseniz de benim kokusunu şimdiden duyduğum torunlarım vardır, kızımın ve oğlumun mutfağı, onların çocukları, mutfaklarındaki raf ve raflarında duran kitabım…” sözleriyle anlatıyor. Yazar: Özlen Çopuroğlu Yayınevi: Alfa Kitap Göbekli Tepe Muhafızı Yonca Eldener, Göbekli Tepe Muhafızı ile okuru Anadolu’nun en derin ve kadim sırlarının fısıldandığı, gizemli inançlarla tek tanrılı dinlerin harmanlandığı, ehil olmayanlara kapalı olan sırların saklandığı ve insanlık tarihinin baştan yazıldığı bir mabedin, insanlığın sırlarına ortak ediyor. Göbekli Tepe Muhafızı, yaşadığımız toprakların derinlerinde gizlenen kadim bilgeliğe giden yolun sır kapılarını aralıyor. Yazar:Yonca Eldener Yayınevi: Altın Kitaplar Aşk ve Ölüm Üzerine Patrick P Pa attrric ic Süskind, aşkın izini sürdüğü denemesinde geçmişten günümüze Batı’nın d de ene neme me d dü üşşü ün ncc kültür ve edebiyat dünyasının yönünü düşünce, be b elirl lilirrlleem m İlk Çağ düşünürlerini, mistik ve belirlemiş kku urrm ma kahramanlarını ve yazarlarını yanına kurmaca aalarak, al lar ara duygu dünyasına doğru düşünsel bi b birir yyolculuğa çıkartıyor okurunu. Aşk nasıl tta an tanımlanagelmiştir? Sokrates’in Phaidros’ta iifade ififa fa ettiği gibi bir coşkunluk hali, bir tür delilik midir aşk? İşte bu ve bunun gibi soruların peşine düşerken bir yandan gündelik yaşantılarımızın deneyimlerine yöneltir bakışını. Süskind’in, zaman zaman sivri bir alaya uzanan sevecen bir ironiyle kaleme aldığı metni, Batı kültürünün aşkı anlamlandırma, deneyimleme ve sanat düzleminde ölümsüzlüğe kavuşturma tarihine ilişkin bir yeniden bakış olarak da değerlendirilebilir. Yazar: Patrick Süskind Yayınevi: Can Yayınları SERGİ Türkiye’de bir ilke imza atılacak Türkiye’de ilk kez düzenlenecek Heritage gee g Expo 2015 (Restorasyon, Arkeoloji ve Müzecilik Teknolojileri Konferansı ve Fuarı), T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, T.C. Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu’nun destekleriyle 5-7 Şubat 2015 tarihleri arasında Lütfi Kırdar arr Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleştirilecek. Türkiye’de kültürel miras eğitimi-yönetimi, belgelemede yeni yöntemler, sergilemede ve teşhirde yeni araçlar, arkeolojide yeni teknikler, konservasyon ve restorasyon teknikleri ve yeni uygulamalar ile müzecilik teknolojileri fuarın ana başlıkları arasında yer alıyor. Tarih: 5-7 Şubat 2015 Yer: İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı TİYATRO Bana Esme’yi anlat Başrollerini Aydan Şener ile İlhan Şeşen’in paylaştığı “Bana Esme’yi Anlat” müzikali, 21 Şubat’ta Rize İsmail Kahraman Kültür Merkezi’nde sizlerle buluşuyor. Bana Esme’yi Anlat, konusuyla, müziğiyle “bugünkü duyguları, öfkeleri, tutkuları” anlatan bir oyun... Aynı zamanda “dünden gelen aşkları, acıları, ihanetleri” de... Çünkü; “bugün aslında dün, dün de birazcık bugündür”... Başrollerini Aydan Şener ile İlhan Şeşen’in paylaştığı bu müzikalde Hakan Altıner, Burçin Bildik ve Damla Cercisoğlu da rol alıyorlar. Özgün besteler İlhan Şeşen’e ait... Müzikali Ludwig Fulda’ın “Das Verlorene Paradies” adlı oyunundan uyarlayan ve yöneten ise Hakan Altıner. Tarih: 21 Şubat 2015 Saat:19.30 Yer: Rize İsmail Kahraman Kültür Merkezi, Rize 37 HABERLER BİZDEN HABERLER 2014 yılını kârlılıkla kapattı Dünyanın en büyük yemek ve destek hizmetleri sağlayıcısı olan Compass Group, 2014 yılı faaliyetlerine ilişkin raporunu yayınladı. Grubun, 2014 yılı kârlılık artışı yüzde 10,5 olarak belirlendi. Y aklaşık 17,1 milyar poundluk dünya cirosu ve 50’den fazla ülkeye yayılan faaliyetleriyle yemek ve destek hizmetlerinin lider markası Compass Group, 2014 yılı faaliyet raporunu açıkladı. Yeni kazanılan işler anlamında yüksek bir çizgi yakalamanın ve yüksek müşteri koruma oranlarının getirdiği yüzde 4,1’lik organik ciro artışı, kârlılık gelişiminde kazanılan 10 baz puanlık artış ve kazanılan önemli verimlilik artışlarının bir kısmının işe tekrar geri yatırılması ile Compass Group 2014 yılını güçlü bir performans ile geride bıraktı. Grubun bir yandan müşteri memnuniyetine odaklanırken, diğer yandan da alternatif yatırımlarla büyümeyi hedefleyen bir strateji izlediği açıklandı. Organik büyüme ve verimliliğe odaklanmanın avantajlarını performansına yansıttığı, yeni işlerle birlikte yüksek müşteri memnuniyetinin birleşmesinin beraberinde ciroda artışı getirdiği kaydedildi. Compass Group Başkanı Richard Cousins, sürdürülebilirlik 38 ve gelişimin önemine vurgu yaptığı “Başkan’ın Mesajı”nda, tüm piyasaların heyecan verici fırsatlar barındırdığını ve kuvvetli büyüme oranları yakalamak için tüm küresel piyasalara artan oranlarda kaynak yatırımı gerçekleştirdiklerini kaydetti. Yüksek seviyelerde oluşturdukları nakit akışının tekrar yatırım yapmaya imkan sağladığını açıklayan Cousins, ayrıca bu kazanımların 500 milyon pound değerinde geri hisse alımına ek olarak, hissedarlarına kâr payı ödemelerinde artış taahhüttü de sağladığını belirtti. Grubun yıl içindeki kârlılık oranı artışının ise yüzde 10,5 olarak gerçekleştiğini açıkladı. Faaliyet raporunda kilit mevkideki pazarlarından biri olan Türkiye’nin güçlü bir konuma sahip olunduğu vurgulandı. Türkiye’nin de içinde bulunduğu hızlı gelişmekte ve yeni oluşmakta olan ülkelerin (grup cirosunun yüzde 18’ine sahip) sunduğu büyüme potansiyelini göz önüne alarak, tespit edilen fırsatlara şirket yatırımlarının devam ettiği ve bu çalışmalar sayesinde söz konusu piyasalarda ileriye yönelik yüksek büyüme oranları umutlarının sürdüğü belirtildi. HABERLER Sofra - Compass Group Türkiye çalışan ve müşteri deneyimi gelişim programı: M AP kavram ve modellemeleri (Management And Performance / Yönetim ve Performans), 2006 yılından beri Compass Group bünyesinde aktif olarak kullanılmakta ve gittikçe de yaygınlaşıyor. Tüm Compass Group şirketlerinde 8 binden fazla katılımcının yer aldığı, MAP modelleri hakkında eğlenceli ve interaktif bir deneyim sunan Mapping for Action programı, Sofra - Compass Group Türkiye’de de tüm hızıyla devam ediyor. Compass Group globalinde ortak bir finansal dil yaratmayı, temel finansal konuların herkes tarafından anlaşılabilir olmasını ve şirket içindeki “en iyi uygulamaları” paylaşmayı amaçlayan MAP modelleri, iki gün süren Mapping for Action eğitimleriyle tüm operasyon yöneticilerine detaylı olarak tanıtılıyor. Tamamen iç eğitmenler aracılığı ile yürütülen bu program sayesinde operasyon yöneticilerimizin görev alanlarında gelişim fırsatlarını ve potansiyellerini daha iyi değerlendirmeleri amaçlanıyor. Program içeriğinde gerçek proje hayatıyla da özdeşleşen çeşitli yarışmalar, oyunlar, aktiviteler, takım çalışmaları ve bol rekabet yer alıyor. Yöneticilerimizin bu aktivitelerden elde ettikleri kazanımları proje ve bölgelerinde kullanarak, gelir ve gider kalemlerini hem şirketimize, hem de müşterilerimize olumlu katkı yaratabilecek şekilde yönetmeleri hedefleniyor. Sofra - Compass Group Türkiye için önemli bir deneyim ve yatırım olan bu programın öncelikle bölge müdürü ve proje müdürü gibi operasyon yöneticileri için planlanan ilk periyodu Kasım ayında Bostancı GreenPark Hotel’de tamamlandı. Binin üzerinde operasyon yöneticimizin tamamlamış olmasını planladığımız bu programı ayrıca, grubumuza yeni katılan yöneticilerimize ve yönetici adayı olan çalışanlarımıza yönelik de devam ettiriyor olacağız. Müşteri deneyiminin yanı sıra çalışan deneyimini de geliştirmek üzere kurgulanan programın hedeflenen faydayı yaratması için tüm enerjimizle çalışıyoruz. 39 HABERLER BİZDEN HABERLER PMSA IFMS ekibimize ödül IFMS projemiz olan PMSA Ata HQ tesisindeki hizmetlerimiz değerlendirildi ve ekibimiz Temizlik&Hijyen ve Gıda Güvenliği sertifikalarıyla ödüllendirildi. S ürdürülebilir temizlik, sanitasyon ve hijyen çözümlerinin lider markası Diversey, Sealed Air’ın bir parçası olarak, firmalara gıda güvenliği, tesis hijyeni ve ürün koruma konularında yardımcı ve destek oluyor. Diversey üç aylık periyotlarla bağımsız hijyen denetimleri yaparak, firmaların var olan uygulamalarını kontrol ederken, bu uygulamaları iyileştirmeyi ve operasyonel verimliliği sürekli olarak artırmayı amaçlıyor. Bu denetimlerin yıllık periyodunda 1'inci ve 2'nci seviye denetim aşamalarından geçerek, %80 üstü puan alma başarısı gösteren tesislere de “A+ Bina (Temizlik & Hijyen)” ve “A+ Bina (Gıda Güvenliği)” sertifikaları veriliyor. IFMS (Integrated Facilities Management System) projemiz olan PMSA Ata HQ tesisinde, bu denetimlere tabi olan hizmetlerimiz, %95 başarı puanı ile 40 değerlendirildi ve PMSA IFMS ekibimiz; A+ Bina (Temizlik & Hijyen) ve A+ Bina (Gıda Güvenliği) sertifikaları ile ödüllendirildi. Ayrıca Diversey’den edinilen bilgiye göre PMSA Ata HQ tesisi, Türkiye’deki benzer tesisler içinde bu sertifikayı alan ilk tesis oldu. IFMS Yöneticimiz Özgü İşçioğlu başta olmak üzere bu ödülün alınmasında emeği geçen PMSA IFMS ekibimizi kutluyoruz. HABERLER TED Eskişehir Koleji Özel Anadolu Lisesi Erken Kariyer Projesi 2014 Çocuklarımızın üniversiteye giden yolda daha bilinçli tercihlerde bulunmalarını hedefleyen TED Eskişehir Koleji'nin "Erken Kariyer" projesini başarıyla tamamladık. Ö ğrencilerin meslek tercihlerini ve gelecek planlarını daha bilinçli yapmalarını sağlamak amacıyla Ted Eskişehir Koleji Özel Anadolu Lisesi Rehberlik Servisi tarafından gerçekleştirilen “Erken Kariyer Programı” projesi kapsamında öğrenciler, gelecekte seçmeyi düşündükleri ya da ilgi duydukları meslekleri iş ortamlarında izleyerek kariyer çalışması yapma fırsatı buldular. Kariyerine aşçılıkla devam etmek isteyen TED Eskişehir Koleji lise öğrencilerinden Muzaffer Can Sabaz ile Deniz Ege Yürük’e hem günde 500 kişiye yemek üretilen Başak Çatı ve Cephe Sistemleri projemizin uydu mutfağında hem de günde 800 kişiye yemek üretilen TED Eskişehir Koleji uydu mutfağımızda tam kapsamlı bir çalışma ortamı sunduk. Öğrenciler, kalite uzmanlarımız ve aşçılarımızın kontrolünde kısa süreli bir eğitim aldıktan sonra aşçılarımızı çalışma ortamında izleyip danışarak meslekleriyle ilgili bilgi edindi. Öğrencilerin meslek tercihleri ve gelecek planlamasına katkılarından dolayı Eskişehir TED Koleji’ni ve projede Sofra – Compass Group Türkiye ailesini temsil eden Bölge Müdürümüz Hakan Kaya’yı kutluyoruz. Öğrencilerden Muzaffer Can Sabaz “Hayatımda en çok istediğim şeyi gerçekleştirdim. Benim hayalim aşçı olmak. Bu proje kesinlikle çok güzel ve yararlıydı” derken Deniz Ege Yürük ise duygularını “Benim için iyi oldu, çok güzeldi. Seçimimin bana göre olduğunu anladım” diye ifade etti. 41 SOFRA’NIN USTALARI ORHAN ÖNDER CAMEAT Top Chef 2014 dünya üçüncüsü Şef Orhan Önder ve ödüllü tarifleri S ekiz yıldır Sofra Grup'ta görev yapan şef Orhan Önder "CAMEAT Top Chef 2014” yarışmasına bölge direktörü sayesinde katıldığını belirtiyor. Yemek yapmayı çok sevdiğini söyleyen 29 yaşındaki şef Orhan Önder, bu konuda bir eğitim almamış, yani alaylı. Öncelikle bu işi severek yapmanın önemine vurgu yapan Önder, bunu da “severek yapıldığı zaman elin lezzeti ortaya çıkıyor, değişik fikirler ve yaratıcılık da geliyor. İsteyerek olunca başka oluyor” diye açıklıyor. PARATA EKMEĞİNDE SOMON COMFIT Malzemeler: 200 g somon,10 g zencefil, 50 g patates, 40 g havuç, 4 bağ maydanoz, 4 bağ dere otu, 20 g hardal, 40 g Porçini mantarı, 5 g tuz, 5 g tane karabiber, 1 adet lime, 4 adet arpacık soğanı, 4 adet şeri domates, 50 g tereyağı, 1 bağ Rosemary, 1 adet kırmızı soğan, 1 lt zeytin yağı, 1 adet lolorosso Hazırlanışı: Somon dışındaki tüm malzemeler bir kabın içine alınır. 1 litre zeytinyağı ilave edilir. Somona, tuz ve karabiber eklenir, yağın içine atılır. 90 derece fırında 20 dakika pişmeye bırakılır. Teflon tavada parata ekmeği iki tarafı eşit şekilde kızaracak şekilde pişirilir. Pişirilen balığın yağından bir kaşık yağ başka bir kaba alınır, içine hardal ve krema eklenir, ocakta hafif ısıtılıp balığın sosuna ilave edilir. Parata ekmeğinin üstüne lolorosso konulur, onun üstüne de balık eklenir. Daha sonra sos da ilave edilip servis edilir. 42 Yaşam Kent projesinde görev alan Önder, Sofra Grup’ta çalışmaktan çok memnun. Çünkü görev yaptığı yer ona sabit menüsü olmayan, değişik şeyler yapabildiği, kendi fikirlerini de kullanabildiği bir ortam sunuyor. Bütün yemekleri pişirmeyi sevdiğini dile getiren Önder seçim yapması gerekirse et yemeklerini tercih edeceğini belirtirken, yemeyi sevdiği yemeklerinse sebze olduğunu ekliyor. Orhan Önder, Türkiye finalinde hazırladığı ödüllü yemeklerinin tariflerini bizimle paylaştı. PUMKING NAPOLION Malzemeler: 4 adet milföy hamuru, 200 g bal kabağı, 100 g labne (mascarpone), 50 g toz krema, 10 g pudra şekeri, 4 adet çilek, 100 g toz şeker, 1 bağ taze nane, 1 su bardağı süt Hazırlanışı: Halka biçiminde kesilerek hazırlanan milföy hamuru 180 derecede 10 dakika süreyle pişirmeye bırakılır. Labne ve toz krema/süt karışımı ile hazırlanan krema, pişirilen milföyler arasına üç kat olacak şekilde sürülür. Bal kabağı rendelenerek şeker ilavesinin yapılmasının ardından 20 dakika süreyle pişirilir ve blender ile püre kıvamına getirilir. Püre halindeki bal kabağı önceden hazırlanmış olan milföy içine dökülür. Süsleme için pudra şekeri, çilek ve nane yaprağı kullanılarak sunum yapılır. BİZDEN HABERLER The Guest Chef Series İstanbul Şef aşçılarımızın yeteneklerini pekiştirmek amacıyla Sofra - Compass Group Türkiye’de ikincisi gerçekleştirilen “The Guest Chef Series” etkinliği kapsamında ülkemizi ziyarete gelen Katarlı şefimiz Rafat Helmi’yi İstanbul’da misafir ettik. T he Guest Chef Series etkinlikleri, çeşitli ülke mutfaklarından usta şeflerimizin elinden çıkmış ve lezzetleriyle ün kazanmış yemek tariflerinin CAMEAT mensubu ülkelerde tanıtılmasına, şeflerimizin işlerine olan tutkularını ve tecrübelerini birbirleriyle paylaşmasına olanak sağlıyor. Farklı standartlarda yeni yemek tarifleri icat ederek mesleğine katkı sağlamayı amaçlayan Rafat Şef kendini özellikle Avrupa ve Akdeniz mutfaklarının enfes tatları ve çeşitlerine adamış. Kariyer hayatında ilerlemek ve başarılı çalışma ve bağlılığın, öğrenme olmak için sıkı çalışm ve kendini geliştirme sürecinde de etkin takım çalışmasının önemli olduğuna inanan Rafat Şef, Compass Group deneyiminde kendisini en çok, birlikte çalıştığı büyük dehaların mutfak işinde lezzetli ve muhteşem sunumlar keşfetmesine desteğinin motive ettiğini söylüyor. Projelerimizde düzenlenen Geleneksel Katar Yemekleri etkinliğimizde Katarlı şefimiz Rafat Helmi'nin müşterilerimiz için hazırladığı Tavuk Biryani, Tavuk Masala, Etli Arap Pilavı ve Sarımsaklı Izgara Somon yemekleri ilgiyle karşılandı. 43 HABERLER BİZDEN HABERLER Sofra - Compass Group Türkiye ailesi büyüyor Sofra - Compass Group Türkiye, iş yerlerinde Eurest, Obasan, Eurest Services, Euroserve Güvenlik, eğtim kurumlarında Scolarest ve sağlık kurumlarında Medirest markalarıyla profesyonel ve yüksek standartta hizmet sunarak büyümeyi sürdürüyor. Hizmet verdiği noktaların sayısını artırarak, sürekli yeni kazanımlarla yoluna devam ediyor. Esas Holding Güney 2M Işıkkent Eğitim Kampüsü Kama Press Kurye Net Olmuksan International Paper Plenpak Ambalaj SEV American Collage TED Koleji Kavacık Temsa Global Albaş Prestij Okulları Cambridge Koleji Final Okulları Denizli Final Okulları Malatya Işıkkent Eğitim Kampüsü İçel Koleji Neslin Değişen Sesi Okulları Özel Turuncu Koleji SEV American Collage Sevinç Koleji TED Koleji Adana TED Koleji Denizli Doğuş Teknolojileri Fun Tekstil Indec Industrial Coatings Link Kimya Saygı Tekstil Sumitomo TSM Global 44 Bakioğlu Holding Çimentaş A.Ş. Maysan Mando OMK Doğa Koleji Yalova Enerjisa Elektrik Işıkkent Eğitim Kampüsü İmpo Motor Pompa Sanayi ve Ticaret Kadıköy Anadolu Lisesi Eğitim Vakfı TED Koleji Adana Tepsaş Tekstil ve Plastik Sanayi Sayı 19 KIŞ - 2015 SÖYLEŞİ BAYINDIR İÇERENKÖY HASTANESİ SAĞLIK ANTİOKSİDANLAR MEKÂN PERA PALACE HOTEL JUMEIRAH GEZİ 5 ROMANTİK ŞEHİR HOBİ KALEM www.sofragrup.com
Similar documents
Yazıyı indirmek için tıklayın
Uluslararası fuarlar, trendleri takip etmek açısından çok önemlidir. Her yıl birçok uluslararası fuarlara hem katılıyor, hem ziyaretlerimizde trendleri inceleyip beklentileri tespit ediyoruz. Ayrıc...
More informationÇiFTE VATANDAŞLIĞA CEZA KANUNU
Tören sonrası RTİB Başkanı Naki Karaaslan ile sohbet ederken, “Çok masraf ettiniz mi?” diye sordum. O da bana bu tür etkinliklerde masraftan çok ortaya konan işin çok önemli olduğunu söyleyerek, “G...
More informationPDF İndirin
330.000 metrekare A sınıfı net kiralanabilir ofis alanına, bir otele ve biri hariç tamamı Moskova’da olan 215.000 metrekare kiralık alanı bulunan alışveriş merkezlerine sahip bulunmaktayız. Yönetim...
More information